27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 1 ŞUBAT 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ortaklar zirvede buluşacak. DYP Genel Başkanı Çiller yine liderler turuna çıkıyor ANAP: 5+5 sakmcahANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükü- m e t ortağı partilerin iiderleri, Cumhurbaşka- nı SüleymanDemirerebirdönerndahaaday- lık yolunu açan anayasa değişikliğinin zora girmesi üzerine yeniden bir araya gelmeye hazırlanırken, DYP Genel Başkanı Tansu Çil- ler de perşembe günü ikinci kez liderler tu- runa çıkacak. Hükümet ortaklanna partisi içindeki "fireyi azattma" sözü veren ANAP Genel Başkanı Mesut Ydmaz ise bu konuda en yakın kurmaylannı bile ikna edemedi. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Büknt AJcarcah,u 5+5 modelinin" çok sakıncalı so- nuçlar doğurabileceğıni belirterek, "Bu dû- zenkme cumhurbaşkanhgı makammı siya- sete tabi kılar. O nedenk ben de birçok arka- daşun da 5+5'e karşryız'" dedi. TBMM Baş- kanı Yıldınm Akbuhıt da. "Anayasa değişik- liğûıİD gerçekleşmemesi durumunda, Mec- fis'in içinden cumhurbaşkaıu çıkarabikceği- ni" bildirdi.FP'nin tutumu ve özellikle ANAP içindeki tepkiler nedeniyle 5+5 mo- delıne ilişkin anayasa değişikliği önerisinin "zora güTnesi" üzerine Cumhurbaşkanı De- mirel, "aktif siyasete dönebüeceği" tehdidin- de bulunmaya başladı. Demirerin "Günizsokağastğmam" dedi- ği haberlen kulısleri kanştırırken, anayasa değişikliği önensinı gruplannın imzasına bi- le açamayan hükümet ortaklan bu hafta için- de bir araya gelerek tavır belirleyecek. Ana- yasa değişikliği önerisinin zirvenın ardından gruplann imzasına açılması bekleniyor. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ise sürpriz bir ka- rarla, bir kez daha liderler turuna çıkıyor. Cumhurbaşkanı Demirel'in görev süresi- nin uzatılmasına baştan beri karşı çıkan ANAP kurmaylan ise Yılmaz'ın bu konuda- ki "konuşnta yasağuun" ardından yeni bir taktik geliştirdı. ANAP kurmaylan, doğru- dan Demirerin adaylığına karşı çıkmak ye- rine "5+5" formülünün sakıncalannı dile ge- tirmeye başladılar. ANAP'ın yannki grup toplantısında da konunun ele alınması bek- leniyor. Akarcah karşı çıktı ANAP'lı Akarcalı, 5+5 modeli ıle bir ki- şiye 2 kez cumhurbaşkanı seçilme olanağı tanındığına işaret ederek "Diyeliın ki Demi- rel aday oüııadı da herhangi birisi cumhur- başkanı secildi. O zaman o cumhurbaşkanı, 2. kez seçilebümek için siyasetçiye bağjmlı ha- legelecek. Yani cumhurbaşkanhğı makanu si- yasete tabi bale getirilecek. Bu çok sakıncalı sonuçbr doğurur" dedı. Gerekirse Cumhur- başkanı Demirel'e "geçki madde" üe yeni- den adaylık yolunun açılması gerektiğini kaydeden Akarcalı. "Ama cumhurbaşkanın yetküerine ilişkin düzenleme yapılmadan. mevcutsistem değtştirilmeıneli. Eğer 5+5 şek- Bnde değisiklikulacaksa da murJaka cumhur- başkanının utkilcrinc sınırianıa getirümeti. Örneğin YOK Başkanı gibL önemli görevle- re atama yetkisi cumhurbaşkanından ahn- mak durumunda"" görüşünü savundu. Akar- calı, birçok arkadaşırun da bu konuda kendi- si gibı düşündüğünü belirterek "Sayın Demi- rel'in adaykğıyla. 5+3 modeli birbirinden ta- rnamen ayn düşünükrek tartışıimah" dedi. FP Genel Başkanı Recai kutan. Süleyman Demirerin bir dönem dehe cumhurbaşkan- hğı görevi yapmasına sıcak baktığını açıkla- dı. Kutan, "Sayın DemireTe halkda destekve- rirse, bir dönem daha cumhurbaşkanuğıyap- masına sıcak baknoruın" dedi Demirerin gezisinden notlar 'GAP'tan başkakonu konuşulmasın' • Cumhurbaşkam Demirel, yol boyunca GAP'ın özelliklerinden konuştu. Urfa'nın California'yı yakalayacağını iddia eden Demirel, "O vadide ne varsa burada da olacak. Zaten Harran'da, 'Harran'dan New York'a' iüye slogan üretmişler" dedi. ŞANLIURFA (Cumhuriyet) - Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Şanlıurfa gezisi boyunca • cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmemeye .büyük özen gösterdı. Demirel bu konudaki sorulara fikrayla ya da espriyle karşüık verdi. Demirel uçağa bindikten hemen sonra, gezisini izleyen gazetelerin Ankara temsilcileri ve yazarlaruıa "Bugün sadece GAP'ı konuşacağız" dedı. Gazetecılenn, "Aou bizim akhmızda cumhurbaşkanhğı var" sözü üzerine Demirel şu fıkrayı anlattı: "Adamın biri muska yapormaya gftmiş. Hoca adamı düüemis. 'Tamam' demiş, 'Ben senin derdine çare bulurum, muska yazanrn' demiş, yazıp vermiş. Arduıdan uyarmış, 'Sakın haa, yeşil tavşanı aklına getirme, getırirsen muska bozulur.' Adam kızmış, 'Bu yeşil tavşam niye aklıma " . ? " soV'un, şımdı bu benim aklımdan hiç çıkmaz' demiş—" Demirel yol boyunca sürekli GAP'ın özelliklerini anlattı. 1970-80-90'lıyıllarda yapılanlardan söz etti. Urfa'mn Bursa'yı yakalayacağını söyledi. Dönüş yolunda da sözlerine, "GAP'tan başka konu konuşmayacağız'' dıye başlayan Demirel yine muskalı bir fıkra anlattı: "Adamın biri çocuğunu doktora götürecekmiş. Ama ineğmi kurt vemesinden korkuyormuş. Hocaya gitmiş. Muska vapnrmış. Hoca, 'Muskayı ıneğın alnına as, bir şey olmaz' demiş. Adam hocanın dedigini yapmış. Dönüşte bakmış ki, ineği kurt yemiş. Hocaya koşmuş. Hoca muskaya bakmış. 'Muskada bir terslik olmuş, ters bağlamışız. Kurt ıneği yemıştir, ama çıkaramaz' demiş..." Tanm Bakanj Hûsnü Vusuf Gökalp. Karaali'deki seralann açılışmda Demirel'e hitaben. "Sayın Cumhurbaşkanım, bu bölgedeki öteki büyük yatırunlanmızuı açıhşmı damşallah 29 Mayıs'ta büükte yapanz" dedi. Gazeteciler Demirel'e, "Tanm Bakanı sizi 29 Mayıs'ta buraya açıhşa davet etti. Bu. yeniden seçileceğiniz anlamına mı gehyor?" diye sordular. Demirel gülerek, "Ben onu 29 Nisan aniadnn" karşılığını verdi. Gazetecilerin 29 Mayıs ısran üzerine, "Yok yok, 29 Nisan'dır o" diyen Demirel, daha sonra da Gökalp'e dönerek "Bak sizi kurtanyorum" diye seslendi. Demirel dönüş yolunda da sürekli GAP'ın vaat ettiklerinden söz etti. Süleyman Demirel, 10 yıl ıçinde Şanlıurfa'mn J£alifomiya'yı yakalacağını iddia etti. "O vadide ne varsa burada da olacak. Zaten Harran'da, 'Harran'dan New York'a' diye slogan üretmişler" diye konuştu. Demirel dönüşte DYP Milletvekili Necmettin Cevtaeri'yi yanına oturttu. Geziye katüanlann elini sıkmak üzere yerinden kalkan Demirel. "Benim yerime Necmi konuşacak. Arayı soğutmasın, sadece GAP'tan söz edecek" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Tatlıses tlköğretim Oku- lu'nun açüış töreninde okulun ülkenin her hizmetinde görev alacak değeıü kişDeri yetistireceğini söyledi. İbrahim Tatlıses'in okuyamarruşhğuun acısını dile getirdiğine işaret eden Demirel, çocuklara bu armağanı iyi değeriendirmeleri çağnsı yapü. Cumhurbaşkanı Şanlıurfa'da 'Köşk' konusuna girmedi 'Baba bizi bırakma'BAHAR TANRISEVER ÖZCANGÜNEŞ ŞANLIURFA -Cumhurbaşkanı Süley- man DemireL Şanlıurfa gezisinde cum- hurbaşkanlığı seçimlerine değuımemeyi yeğlerken yurttaşlar kendısini "5+5 sa- na helal obun. Baba bizi bırakma!" pan- kartıyla karşıladı. Demirel. yurttaşlara "Atatürk'ûn kurduğu Türkiye Cumhu- riyeti'nin etrafında olmaya devam ede- Km" diye seslendi. Demirel, dün Milli Eğıom Bakanı Me- tin Bostancıoğhı ve Tanm ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'le birlikte Şanlıurfa'ya geldi. Demirel, kentte ilk olarak 1997 yıhnda temeli atılan ve îb- rahim Tathses" ın yaptırdığı "İbrahim Tathses İlköğretimÖkulu"nu açtı. Demi- rel, tören alanına gelişinde yurttaşların sevgi gösterileri ve Tatlıses'in "Selam Obun" parçasıyla karşüandı. Törende konuşan Tathses, kendı yaşam biçiminin şimdiki çocuklardan çok farklı olduğu- nu vurgularken "Mağarada doğmuş bir çocuk düşünün. Babası ciğerci. İnşaat- larda çahşan 14-15 yaşlannda bir çocuk. Annesi ve babası dini nikâhh. Bu çocuk, inşaauarda çahşryor ve şöhret oluyor. O zaman Osford yok Urfa'da. Olsa okuya- cağun 1 " diye konuştu. Demirel'e teşek- kür eden Tathses, "lnşaDah bir dönem daha başmuzda cumhurbaşkanı olarak kahr" dedi.Demirel, okulun Türkiye'nin hizmetinde görev alacak değerli kişiler yetiştireceğıni söyledi. Tatlıses'in oku- yamamanm acısını dile getirdiğıne işa- ret eden Süleyman Demirel, çocuklara bu armağanı iyi değeriendirmeleri çağ- nsmda bulundu. Törende, yurttaşların yoğun ilgisi nedeniyle zaman zaman zor anlar yaşandı. Törene Turizm Bakanı Er- kanMumcu dakatıldı. Demirel, daha sonra ANAP Şanlıurfa Milletvekili MehmetGüneş'm yaptırdı- ğı "Güneş Anadolu Oğretmen Lisesi"nı açtı. Balıklı Göl'ü gezerek buradaki ba- lıklara yem atan Demirel, buradan hal- ka seslenmek üzere valiliğe geçti. "Ba- ba Urfa'yı sever, Urfah da Baba'yı sever" ve "5+5 helalolsun. Baba, bizi bırakma " pankartlanrun açıldığı alanda, Fırat tür- küsü çalmdı. Demirerin konuşmasuun başında, yurttaşlan yanına çağırması ne- deniyle ufak çaph bir izdiham yaşandı. Geçen 50 sene süresince ülkenin her köşesinin olduğu gibi Şanhurfa'mn da hizmetinde olduğunu kaydeden Demi- rel. "23yılöncebumeydandadağlande- hp Fırafı Şanhurfa'ya, Harran'a getire- ceğimizisöyledim. Dediğimiziyapûk mı" diye sordu. Yurttaşlardan "Evet" yamü- nı alan Demirel, yoksulluk içinde olan köylülerin bugün Fırat'ın suyunakavuş- tuğuna işaret etti. Her şeyin değişeceği- ni bebrten Demirel şunlan söyledi: "Fukarahk kovulacak, yerine zengin- lik gelecek. CahilUk kovulacak. yerine okumuşluk gelecek; karanhk kovulacak, yerine avdınkk gelecek. Yeter ki siz dir- lik, düzenlik, kardeşük içinde yaşamaya devam edin. Bunlar hep .üyük Ata- türk'ün kurduğu Türkrvç Cumhuriye- ti'nin eseıieridir. Onun etraAnda toplu olmaya de\~am edelim. Milletimizin huzu- runu. gü\enliğüıL ağız tadını bozmaya kalkanlara Şanlıurfa hiçbir /anıan im- kân vermemiştir. Yine vermeyin." Demirel. valılıği ziyaretinde gazete- cilerin "•JVIey danlarda perfonnansnuz bi- ze eski günleri hatniatn. Giiniz Sokak'm v"Oİu kapalı mı" sorusu üzenne, "Durba- kalun. Şimdi onlann o kadar çok sırası değfl. Biraz sabırh olun" dedi. Demirel, daha sonra Şanlıurfa'da fabrika, okul, spor tesisleri, hayvan hastanesi ve sera açıhşlan yaptı. IRMIKIAYDEV ENGİN aengin@doruk.net.tr Bütün gün, toplantılara ek- lenen toplantılarla geçmiş. Ne gazete, ne radyo, ne televiz- yon... Gün içinde bir fırsat bu- lup Istanbul'la kısa bir görüş- me yapmışsın. "Memlekette ne var, ne yok" sorusuna yazı- işlerindekiler, "Valla hiçbir şey yok abi" demişler. Gece geç vakft, kafan toplantılardan, bi- tip tükenmeyen Cumhuriyet sorulannı yanıtlamaktan yor- gunluk sınınnı aşmış, kaldığın evegelmişsin. "Almanya'da ne var ne yok bugün" diye sor- muşsun. Yanıt Istanbul'dakiler- den farksız. "Biz artık alıştık. CDU'nun bağış rezaletleri ko- nuş'uluyor ve başka bir şey ko- nuşulmuyor, yazılmıyor. Bugün de öyle geçti. Sence habersa- yılır mı bunlar" deyip soruyu ağzına tıkamışlar. Kalitesi baştan çıkancı bir "Grappa" şişesinin başına çö- küp "Ne olacak bu Alman- ya'nın hali'nden başlayıp "Ne olacak bu evrenin hali"ne ka- dar sözcüğün tam anlamıyla Bir Sabah Vakti, Ren Baba'nın Kıyısmda... "mavra1 " kaynatmışsınız. So- nunda birinin aklına gelmiş, "Halimize bakın, sanki Türk - Alman yorgunluğa dayanıklılık yanşı yapıyonız. Haydıartık ya- talım" demiş. Almanlar için hava hoş. Bu- gün (dün) pazar. Onlar tatil ya- pacak. Oysa bu sürtük gazete- cinin erken kalkıp yazı yetiştir- mesi gerek. Yazı yetişmesine yetişir de, ne yazılacak? Günde beş vakit, bilmem kaç rekât gazete okuyup, rad- yo dinleyip, hatta TV bile sey- redip memleketin ve dünyanın ahvalini öğrenme alışkanlığı i- ki gündür rafa kalkmış. Üstüne üstlük, gece boyu tadına do- yulmayan Grappa, sabaha paslı bir dil ve uğuldayan bir kafa miras bırakmış... N'apılır? Evin bir sokak ötesinde Rhe- in (Ren) Irmağı akıyor. Koca Köln kentini ikiyi bölen, ta Isviç- re'den beri kendine kavuşan dereleri, çaylan, ırmaklan ku- caklayıp Köln'de geniş, sakin ve hiç acelesi olmadan akan bir "ırmak bilgesi"ne dönüş- müş Ren!.. Almanlar "Ren Baba" der ona. Nice ovaya bereket saçıp buraya kadar gelmiş ve önün- de bereket saçacağı nice ova var... Ren babalığını yaptı gerçek- ten. Iki üç saatlik uykuyla sürü- nürcesine yürüyen gazeteciyi, kıyısmda pek güzel ağırladı. Neredeyse sabahın köründe, henüz otomobil sellerinin ak- maya başlamadığı, egzoz du- manının geniz yakmadığı Ren kıyısmda, bisikletlerinin pedal- larına keyifle basan iki nine, "sağlıklıyaşam" koşusu için kı- yıya inmiş kirpi saçlı bir Alman işçi, biri bebek arabasında, öteki kamında iki çocuğu ile sabahın temiz havasında keyif arayan hem genç, hem güzel biranne, pazar günü ırmak ge- zisi yapacak yerli turistler için teknesini Ren'in kirli sulan ile yıkayan iki ırmak gemicisi ve... Ve evet o kadar, bir de bu ava- re gazeteci. Sanayi ötesi toplum düzle- mine sıçramış bir refah ülke- sinde, ülkenin en gelenekli kentlerinden birinde, görkemi çok uzaklardan seçilen çift ku- leli gotik katedralin az ötesin- de, Ren Baba'nın kıyısmda... Epey keyif, biraz kıskançlık... Burası niye böyle oldu da, be- nim ülkem, Türkiye bu düzeye neden sıçrayamadı? Çok eski bir soru. Kınk dökük sosyoloji, yanm yamalaktarih, üç buçuk Mark- sizm bilginle yanıtlayamazsın bu soruyu. Bari şu oturduğun kıyı kanepesinin üstünde do- ğanın, bir sanayi metropolünün bile gölgeleyemediği doğanın tadını çıkar. Peki yazı? İyi ya işte, bu keyfi okuyu- cuyla bölüş: İşte sana yazı! Tatil gününe, sabahtan ha- zırianan bir ayaküstü büfeden iki ekmek dilimi arasında ko- caman bir kızarmış sosis. (Ka- nma not: Kancığım ekmek di- limleri çok, çok, çok inceydi. Her biri en çok başparmağım kalınlığındaydı). Sosisin üstüne bol hardal ve yanına koca bir bardak portakal suyu. Ren Baba'nın kıyısmda, Ren'in göz alabildiğine uzanan puslü ufkunun tadını çıkararak bir kahvaltı... Artık eve dön ve yazıyı bitir. ••• - Hey gazeteci, şişirmişsin bu gün Tırmık'ı... Hayır efendim. Olsa olsa bir pazar sabahı Ren Baba'nın kı- yısmda yaşanan keyfi, okuyu- cuyla bölüşmeyi becerememi- şimdir. Kusur buysa kabulümdür... Demirel'e 'kıdem tazminatı' fıkrası... TBMM kulislerinde son zamanlarda en çok konuşulan konu cumhurbaşkanlığı seçimleri... Milletvekilleri pek içlerine sindiremeseler de liderler tepede "Demirel'le devam" konusunda uzlaşmış görünüyor. Milletvekillerine de, kulislerde "lideher demokrasisi"nöen yakınmak kalıyor. Milletvekillerinin bu durumu hicvetmek için birbirlerine anlattığı fıkralardan biri şöyle: Padişah'ın kulağına Sadrazam'la ilgili şikâyetler geliyormuş. Sadrazam, aynı zamanda padişahın damadıymış. "Sadrazam, iftan rakıyla açıyor" şikâyetleri yoğunlaşınca, Padişah duruma el koymuş. Iftar vakti, sadrazama bir baskın yapmış. "Iftan beraber yapalım" demiş, sofraya oturmuş. Bu arada zenci köle elinde rakı tepsisiyle içeri girmiş. Sadrazam korku ve panikten, padişah öfkeden kıpkırmızı olmuş. Durumu anlayan köle hemen bir formül bulmuş: - Sadrazamım ben size dememiş miydim, bu aşçı iftan rakıyla hazırlıyor. İşte gördünüz... Aşçının kellesi gitmiş ama, sadrazam kurtulmuş, padişah da rahatlamış. Ama öykü burada bitmiyor. Padişah gittikten sonra, Sadrazam köleyi yanına çağırmış bir kese altın atmış: "Bu, hayatımı kurtardığın için ikramiye" demiş. Arkasından bir kese altın daha atmış ve eklemiş: "Bu da kıdem tazminatın. Yanımda benden akıllı birini istemem." 'Diş'siz muhalefet DYP Grup Başkanvekilleri Turhan Güven ve Saffet Ankan Bedük, şu sıralar harıl harıl diş doktoruna taşınıyorlar. Her iki başkanvekili de neredeyse tüm dişlerini değiştirmiş durumda. Diş problemi yüzünden hayli sıkıntılı olan Güven, geçen gün kendisiyle sohbet eden gazetecilere de bu şikâyetini aktardı. Güven, olaya bir de "siyasi" bakış açısı getirdi: "Bu iktidann yüzünden dişimizi sıka sıka ağzımızda diş kalmadı, Saffet Bey'le beraber dişçiye taşınıp duruyoruz." Aslında paıîamentoda eksik olan da zaten "dişli" bir muhalefet... Saffet Ankan Bedük. Araba saltanatı 35 Hükümet, "kemersıkmaya" dönük ekonomi politikalannı uygulayadursun, TBMM Başkanlığı "ihtiyaca binaen' yeni otomobil alımını gerçekleştirdi. 2000 model Renault Laguna alımını gerçekleştiren TBMM Başkanlığı, bu otomobillen Meciis Başkanl/k Divanı üyeleri ve siyasi partüerin grup başkanvekillerinin emrine verdi. Başkanlık Divanı ve grup başkanvekillerinin eski arabalan ise komisyon başkanlanna dağıtıldı. Tabii komisyon başkanlan bu işten çok rahatsız. Bu durum, aynı partiden Meciis Başkanlık Divanı üyeleri ile komisyon başkanlannın bile arasını açmış durunrKia. MHP'li Içişleri Komisyonu Başkanı Faruk Bal da kendilerine "eski" araba verilmesinden son derece rahatsız olan milletvekillerinden. Bal, geçen gün kuliste yanına gelen MHP'li TBMM Idare Amiri Ahmet Çakar'a yan şaka yan ciddi sitem etmeden geçemedi: "Kendinize yeni lüks arabalan aldınız, bize de 1994 modef araba verdiniz. Arabayı aldığımdan beri hâlâ tamirciden çıkaramadım. Bunu Meciis Başkanlık Divanı'na getirin, daha adil bir dağılım olsun." Bal, ardından ekledi: "Yoksa basına veririm." Yeni araba dağılımı konusunda tatmin edici bir gerekçe bulamayan Çakar, "Konuyu Başkanlık Divanı'na getireceğim" diyerek, Bal'ın sitemlerinden kurtulabildi... 'Şiirli' kira atışması TBMM Genel Kurulu'nda kiralara sınırlama getiren tasan görüşülürken, muhalefet hükümete sert eleştiriler yöneltti. Zaman zaman da şiirlerle, takılmalarla hava yumuşatıldı. Bu görüşmelenn tutanaklarından seçtiğimiz bazı ilginç bölümler şöyle: Hüseyin Çelik (DYP): Mantıkta, "nim, maluma tabidir" şeklinde bir kural vardır; yani Ağn Dağı, Türkiye'nin en yüksek dağı olduğu için, biz Ağn Dağı'nın en yüksek dağ olduğunu biliriz; ABD dünyanın en güçlü ülkesi olduğu için biz böyle biliriz. Yoksa, biz öyle bildiğimiz için onlar o özelliklere sahip değildir. Eğer malum ilme tabi olsaydı, biz Türkiye'nin dünyanın en güçlü ülkesi olduğunu bilirdik, Türkiye en güçlü ülke olurdu. Aynen öyle de, Türkiye'de enflasyon yüksek olduğu için biz enflasyonun yüksek olduğunu biliyoruz. Bizim, hayali, sanal olarak enflasyonu düşük olarak kabul etmemiz, onun öyle olduğu anlamına hiçbir zaman gelmez. Yasin Hatipoğlu (FP): (...) Kiralayanlar kamunun içinde değil mi? Bir ülkede kaç tane kiracı varsa, o kadar da kiralayan vardır. O halde, bu düzenlemede kamu yaran dayoktur. (...) Hüseyin Çelik Yasin Hatipoğlu Yüksel YaJova Daha kişisel söz talebim var. Abdürrahim Karakoç diyor ki bir şiirinde, özü şu: "Hâkim Bey, yani bunun babası öldü, bunun davasından kurtulduk diye heveslenme, ben vanm. Ha, ben ölürüm diye seviniyorsan, ona da sevinme, oğlum var. Ha, ya o da gelir 30 sene sonra o da gider diyorsan, oğlumun bir oglu oldu Hâkim Bey." Süre doluyor galiba ama.. burada kalacak diye kimse heveslenmesin... Yüksel Yalova (Devlet Bakanı): (...) Sayın Başkan (Hatipoğlu'nu kastederek) şiir uğruna epeyce bedel ödemiş bir şair olduğu için ve genellikle şairlerle duygulannı, düşüncelerini ifade ederek bizleri de şiir dünyasına götürdüğü için ben de bir Osmanlı şairiyle yanıt vermek istiyorum. Osmanh'nın gerileme döneminde, gerilemenin sebeplerini şair şöyle izah ediyor: "Eskiden üç tuğlu vezirier vardı, şimdi üç tüylü vezirier var" diyor ve Osmanlı'nın ondan geri kaldığını ifade ediyor. Sayın Hatipoğlu'na demek isterim ki, şimdi üç tüylü vezirier yok, bu hükümet de üç tüylü vezirier topluluğu hiç değil.... Türey Köse, Ayşe Sayın, Sebahat Karakoyun, Emine Kaplan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle