Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2000 PERŞEMBE
8
jyimaya'mn soru
önengesi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - DYP Amasya
Milletvekıli Ahmet
lyimaya, Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'e, ceza
iııfaz kurumJan ıle
tutukevlerine girişte
kontrolden istisna
tutulacaklar arasına
avukatlann alınmamasının
gerekçesinı sordu.
lyimaya, TBMM
BaşkanJı|ı"na sunduğu
soru önergesinde şu
sorulara da yer verdi:
"Demokratik hukuk
devletinin kurumsal
müeyyidesi sav-savunma
ve yargı üçlüsünün yüksek
kalitesi olduğuna göre,
savunmayı dışta bırakacak
anlayışı meşrulaştıran
protokolün geri ahnması
dûşünülmekte mıdir?
Varsa birkaç ferdi olayın
üstüne gitmek yerine,
bûtün savunmayı kapsayan
tehlikeli genellemeleri
hukuki tasarruflara
aktarmak doğru mudur?
Türkiye Barolar Bırliği,
barolar ve avukatlar ile
yürütme orgaıu arasında
yaşanacak bır gerilimi
nasıl karşılıyorsunuz?"
Gazetecinin
gözaltına
aJınmasına tepki
• Istanbul Haber Servisi -
Özgür Bakış gazetesinin
Istanbul muhabiri Cengiz
Kapmaz, öncekı gün haber
için gittıği Gazi
Mahallesı'ndekı Gazi
Karakolu'nda şüpheli şahıs
olduğu gerekçesiyle
gözaltına alındı. Olayla
ilgili bir açıklama yapan
Basın Konseyı Genel
Sekreteri Abdullah
Ekşioğlu, uygulamayı
prcrtesto ettiklerini bildırdi.
40 özel okula
sopuşturma
• ANKARA (ANKA) -
Bsşbakan Bülent Ecevit,
Fehullah Gülen'e
yaunlığıyla bılinen vakıf
vedernekkrce yurtdışında
açJan özel okullan
ö\erken Milli Eğitım
Bskanlığı, bu gruplann
Tirkiye'de açtıklan
olullara yöneük
deıetimlerini sürdürüyor.
Bskanlık, 1999-2000
ö£etim yılı başından bu
yaıa toplam 533 özel
öfetim kurumunu
doetimden geçirirken 40
kuum hakkında
souşturma başlattı.
ÖJencilerden aldıklan
ö£ enim ücretlen ile
eftim kurumlannın eğitim
oıamlan ve harcamalan
arsında önemli farklar
bıunan özel öğretim
krumlan da soruşturma
kosamına alındı.
Kfancılara18
ttuklama
|\iırt Haberleri Servisi -
Khramanmaraş "ta,
ftbullah'a yönelik
otrasyonlar sırasında
oaya çıkanlan ve
"jfancılar" olarak
aıandırılan tarikatın 18
ifcsi tutuklandı.
Kcaeli'nin Gölcük
iisinde aynı tarikata
nnsup 5 kişi gözaltına
aıdı. Kayseri "de ise
şjatçı tBDA-C üyesi
ouklan ıddiasıyla
galtına alınan 5 kişıden
4, dün mahkemece
tııklanarak cezaevine
buldu.
fczaevine silatı
skma gipişimi
tstanbul Haber Servisi -
Vrampaşa Cezaevi'nin
usuna dışandan
a
atılan ve içinde bir
star toz raadde ile bir
anca ve dört fişek olan
paketjandarma
aiından bulundu. Pakete
coyan jandarma, olayla
Lİı tahkıkat başlattı.
Israil konsolosu Elrom, 17Mart 1971 de kaçınlınca Erim hükümeti birçok aydını gözaltına aldı
İbibiHeröter ötmez ordayım
D
avutpaşa Kışlası'nda
kimler yoktu ki.
Muammer Aksoy,
Yaşar Kemal, Tank
Zafer Tunaya, Ismet
Sungurbey, Kemal
Türkler, Doğan Avcıoğlu, Muzaffer
Erdost... Bütün dostlar bir
aradaydık. Ne var ki bizi neden
burada tuttuklarını bilmiyorduk.
U
zandığım altlı üstlü demir
karyolanın üstteki yatağımdan,
gözlerim, geniş pencerelerden
kırlara, tâ uzaklarda ancak ışıltısını
seçebildğim Marmara'ya dalmış
balayorum. Koğuş, sessiz, pek kimseler
konuşmuyor. Çoğu arkadaşlar,
yataklarına sırtüstü uzanmış tavana,
benim gibi pencerelerden dışanya
bakıyor! Yavaş yavaş yitip giden akşam
güneşinin pembeliğinin boyadığı yeşil
kırlan, tstanbul'un sağ yakada görünen
adını bilemediğim yeni kurulmuş
mahallelerindeki benek benek beyaz
görünen binalan seyredıyor. Kimi dost,
kitap okuyor uzandıgı yerde.
Ben, buraya geldiğimden beri bir satır
okuyabılmiş değilim. Gerçi Necati
Cumak, beni yokladığı günJerden
bırinde birkaç tane polis romanı
yollamış Nizamiye Kapısı'ndan;
yastığımın altında duruyor. Birkaç kez
denedim okuyayun diye, yürümedi.
Polis romanı okumasını sevmem. Ancak
sınemada eylem olarak polis filmlerini
seyrederim.
B
aşkaca da kapalı olduğumuz bu
koguşa kitap girmesi yasak mı ne,
kimsenin elinde ciddi bir kitap
yok. Ya da getirmeye vakit bulamamışız.
Sonralan Yaşar Kemal, bol bol kendi
kitaplarıru getirtip, herkese okutmaya
başladı; yavaş yavaş çeşitü romanlar
herkesin elinde göründü.
Zaten altmış kışilık koğuşta yirmi beş
kişiyiz. Oysa bızım listede kirk dokuz
kişi vardı. 18 Mayıs 1971 günü
radyolarda okunan, Istanbul
1
st makamlara
'suçumuz nedir" diye
dilekçe yazdığımızda
"çeşitli suçlardan
sorgulanacaksınız"
yanıtını alıyorduk. Biz
içinde bulunduğumuz durumu
önceleri fazla ciddiye almıyorduk,
ama olaylar geliştikçe ne kadar
yanıldığımız ortaya çıkacaktı.
Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 19
numaralı bildirisinde tam kırk dokuz
kişiydik. Bu bildiride arananlardan
bazılannı Ankara alakoymuş, bazılan
teslim olmamış. Genellikle hepimiz
ıkinci katı seçıyorduk karyolalarda;
birbirimizi görebilmek, konuşabilmek
için. Bir de koğuşun üç büyük,
Marmara'ya, kırlara bakan
penceresinden Trakya'ya doğru göriintü
iyi görünüyordu.
Davutpaşa Kışlası'ndaydık. Bir
koridordaki üç büyük koğuşu üst katta,
gözaltına alınanlara ayırmışlardı.
Koridor, boydan boya elli metre vardı
sanınm. Burada sabahtan akşama volta
vuruluyor; sıralanan masalarda yemek
yeniyordu. Koridorun sonunda helâlar,
yıkanmak için çeşmeler vardı sıra sıra.
Bu eski sağlam yapı, taş binanuı koridor
dediğim yerleri de çok genişti. Yalnız
kondorun üstbaşı yüksek tavana değuı
bir tahta perdeyle kesilmişti. Buradan
dar bir kapıdan geçilerek dışanya
çıkılabiliyordu.
Vatan borcumuz
ne zaman bltecek?
Dalmış uzandığım yatağımdan, akşamın
Marmara'nın üstüne, yeşil kırlara
pembe ışıltılarla inmesini
seyrediyordum. Günlerden pazardı
herhalde. Aşağıdaki erler mi çalıyordu,
yoksa erlere hopariörden mi çalıyorlardı
bilmem, bir müzik, bir türkü sesi
gelmeye başladı. Koğuşta hepimiz kulak
kabarttık: 'Kara gözlüın efkârianma gül
gayri/tbibikler öter ötmez ordayım...
_/Vatan borcu biter bitmez ordayım!'
Türküyü. bilmem içinde bulunduğum
ruh halimden ötürü mü, severek
dinlemeye başladım. Türkü bitince,
pencereye yakın bu- yerdeki yatağuıda
uzanan Ismet Sungurbey (Prof.) bana
seslendi: "Sarnim Bey kardeşim. bizim
vatan borcu ne zaman bitecek dersiniz?"
Herkes gülmeye başladı. Ismet Bey'e,
"Bu iş, Sayın Başbakan İdari İşler
Yardımcısı ve de Deviet Bakanı Sadi
Kocaş'ın insaf ve nıerhametine(!) kaimış
bir iş Sungurbey ciğim_." karşıhğuu
verdim.
" Yandık öykyse", diye söylendi
Sungurbey, "adam yeni heves, koiay
kolay hızmı alamaz™"
Muammer Aksoy (Prof.), bana çıkıştı:
"Çok rica ederim. bu adamın adını
anmak gerekiyorsa. sadece adını an;
böylesine kalabahk rütbe ekleme adının
başına ya da sonuna!"
"Rütbeleri yalancıktan mı?"
"GeçfcL"
Sendikacı Şinasi Kaya, söze kanştı:
"Hoeam, biraz açıklasamz bu konuyu?"
"Açıklamak gereksiz, bekleyeceğiz,
göreceğiz-."
K
oğuşta yine bir sessizlik oldu.
Zaten günlerden beri aramızda
Sadi Koçaş'uı adını anmak, hani
yılanı anmak, çiyanı anmak gibi bir etki
yaratıyordu. Neydi 17/18 Mayıs 1971
gecesi, saat 22.45 haberlen sırasuıda
okuduğu bildiri; söylediği sözler? Sonra
Başbakan Nihat Erim'in öfkesi?
tsrail'in Istanbul Konsolosu Elrom u
Yıllarca askeri amaçu kullanılan Davut Paşa Kışlası. artık Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerine ev sahipliği yapıyor.
Sadi Koçaş'ın okuduğu hükümet bildirisi
17/18 Mayıs gecesi, radyonun 22.45 haberierini verdiği
sırada, Başbakan İdari Işler Yardımcısı, Deviet Bakanı
Bay Sadi Koçaş, şu hükümet bildirisini okudu: İsrail
devletinin fstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom, bugün
İstanbul'daki evinden süahh dört zorba tarafindan
kaçırılmıştır. Türkiye'de görev yapan, Türk kanunlanmn
ve geleneksel Türk konuksevertiğinin himayesi altuıda
bulunan bir kişiye karşı girişüen bu alçakça saldırmın,
bugüne kadar çeşitli kanunsuz hareketlerde bulunan ve
amacı, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak ve parçalamak
olan gizii örgüt mensuplan tarafindan yapıldığı ve
saldırganlann ldmlilderi tespit edilmiş bulunmaktadır.
Kendilerini Türk Halk Kurtuluş Cephesi Merkez
Komitesi olarak tanıtan saldırganlar. küstahİıklanm daha
da ileriye götürerek, Türk devleti ve hükümeti ile şartiar
ileri sürerek pazaruğa girişmeye kaüaşmak cüretini
göstermişlerdir. İstekJeri 'devrimci' adını verdikieri. ele
geçmiş bütün tedhişçilerin, 20 Mayıs saat 17'ye kadar
serbest bıralalmalandır. Aksi halde kaçırdıklan
Başkonsolosu kurşun dizeceklerini bildirmektedirler.
Şimdi karanmızı kendilerine bildiriyor,
kamuoyuna açıkbyoruz: Başkonsoios, bu bildirinin
yayinlanmasım takip eden en kısa süre içinde derhal
serbest bıralahnadığı takdirde, sözü geçen gizli örgütle
uzaktan yaJondan Uişkisi bulunanlar ve masum
gençlerimizi kışkırüa yaym ve söderle kanunsuz
hareketiere teşvik eden ve kimlikleri güvenük
ku\-vetlerince öteden beri bilinen kimseler, sıkıyönetim
bölgeleri dışmda bulunsalar bile sıkıyönetim kanunu
gereğince derhal gözaltına ahnarak en yakın sıkıyönetim
komutanhğma teslim edileceklerdir. Adam kaçıranlar,
bunlara y ataklık edenler, saklandıklan yeri bildikleri
halde haber vermeyenler için idam cezası verilmesini
öngören kanun tasansı hemen TBMM'ye sunulacakür.
Bu arada kaçınlan konsolosun hayatma kastedildiği
takdirde sevk edilecek kanun MAKABLİNE DE
TEŞMTL edüerek, gerek bu şeni fiili işleyenler, gerekse
aynı örgütün mensubu bulunanlar v e aym suçtan sanık
tutulanlar hakkında da aynı kanun uygulanacaktır. Bu
bildiri, bütün sıkıyönetim komutanlıklan ile sıkıyönetim
bölgesi dışmda kaJan idare amirierine ve emniyet
makamlanna kesin emir niteugindedir.
gerillacılar kaçumış; 12 Mart
Muhtırasıyla birlikte gelen süayönetim
sırasında bu iş nasıl yapılumış? Uzaktan
yakından kim bu işle ilgiliyse,
memlekette kanşıklık çıkarmak kimin
akluıdan geçiyorsa, hükümet bir 'balyoz'
gibi kafalanna inecekmiş! Birtakım
başka densiz sözler de etmişti. Daha
sonra gözaltına alınmamızın nedeni
resmi olarak açıklandı. Muammer
Aksoy, gayetle hukuk diline uygun bir
dilekçe yazdı. Dilekçeyi hepimiz
imzaladık. Suçumuz nedir, diye sorduk.
Bu dilekçeye karşılık, üç gün sonra
geldi. Sıkıyönetimin hangi katma, kime
yazılmıştı dilekçe, kim karşılık
veriyordu pek üstünde durmadım.
Sadece imzaladım. Bir gün iç avluda
süngülü neferlerin çevirdiği akasya
ağaçlannm altında bir saatlik hava alma
hakkımızı kullamyorduk(!) Karşıki
kapıdan Tugay Komutan Yarduncısı
Albay göründü. Üti yakasında da birkaç
subay vardı. Bize yaklaştı:
Nedir kl bu çeşitli suçlar?
"Muammer Bey, arkadaşlan topiar
mısuıız, dilekçenize karşüık geldi,
okuyacağun!'' diye seslendi. Aksoy,
koğuş kıdemlimiz olduğundan her
işimizi yukanya o bildiriyor, yukansı da
onun aracılığı de bize isteklerini
iletiyordu. Hepimiz, Albay'm
çevresinde toplandığımızda yazı
okundu; özet olarak, "Gözaranda
bulunanlann ÇEŞİTLİ SUÇLARDAN
dosyalan buhınduğu, sırası geldiginde
sorguya çeldlecekleri!..." söyleniyordu. O
sıra yanunda bulunan Tank Zafer
Tunaya (Prof), "Allah Allah!" diye
mınldandı. Ne \ar ki Aksoy,
"Teşekkür ederiz Albayım, bia T
-•'- •
aydınlattınız. Yalnız çeşitli suç
yüklenmesini pek anlayamadık. Çeşitii
suçlara laz kaçırma da girert!)" diye
şaka etti. Herkes güuneye başladı.
Yazıyı okuyan Tugay Komutan
Yarduncısı, Davutpaşa Kışlası'nda
gördüğum en suratı asık subaydı. Ya da
belki bize öyle davTanıyordu. Aksoy'un
bu sözüne: "Bu^k hocam_M
diye
söylenip hemen arkasını döndü,
yürümeye başladı. Öyle sanıyorum ki
gülümsediğini ya da güldüğunü bize
göstermek istemiyordu.
U
zun sözün kısası. suçumuzun ne
olduğunu öğrenememiştik.
Koguşa, koridora
döndüğümüzde, herkes bu çeşitli suçlar
üstüne bir söz ediyor, tartışıyordu.
Aklıma bir fıkra geldi; arkadaşlara da
anlattım. Devri sabıkta bir vali paşa,
Anadolu'da vilayetlerden birinde ıdare-i
maslahat ederken, bir sorundan ötürü
halkla takışmış, çatışmış. Eşraf-ı belde
ile tartıştığı günün gecesi, öfkesinden
uyuyamamış. SabahJeyin sokağa bakan
pencerenin önündeki sedire oturmuş
erkenden. Konak halkı sabah kahvesini
koşturmuş. Kahvesini içerken, bakmış
sokaktan bir fukara adam geçer. Hemen
bağırmış; "Tutun şu herifi asuı!"
Etrafmdakiler, "Başüstüne paşa
hazretJeri; velâldn şu fukaranm suçu?"
diye sordukJannda; valı paşa: u
Heybet-i
deviet zahir olsun!" karşılığuu vermiş.
Bu fikrayı arkadaşlar pek beğendi.
Günlerce, heybet-i deviet zahir olsun,
sözleri dillerden düşmedi. Ne var ki biz
bu çeşitli suç konusunu alaya ahnakta
haksız çıktık: Sonradan Şaban Erik, Sait
Çiltaş, TİP davasuıda hüküm giydiler.
Daha aramızda bulunan arkadaşlardan
Muzaffer Erdost, yabancı dılden kitap
çevirip yayımladığı için mahkûm oldu.
Doğan Avaoğtu, Madanoğlu ile yeniden
tutuklandı. Şu satırlan yazdığun sırada -
1973 Ocak ayı- Muammer Aksoy'un
hâlâ çeşitli suçlardan(!) mahkemeleri
devam ediyor.
Heybet-i Koçaş zahir olsun
Devrimci Işçi Sendikalan
yöneticilerinin -hemen hepsi
Davutpaşa'daydı- haklanndaki davalar
ezelden vardı ve de devam etmekte.
Diyeceğim, çeşitli suçlanmız varmış.
Ne ki bu suçlann suç olabileceği -kitap
çevirme, işçilerin haklannı koruma,
giderek yazı, kitap yazmak gibi-
aklımıza gehniyordu. Gehnediğinden de
böyle kaleye, kışlaya kapatılmamızuı
nedenini anlayamıyorduk. Bu yüzden,
durumumuzu kavrayamadığımızdan,
Ismet Bey gibi, birbirimize, vatan
borcumuzun ne vakit biteceğini
soruyorduk. Saf saf "Heybet-i Koçaş
zahir otsun!" diyerekten kendimizi
avutuyorduk.
Ismet Sungurbey'in yaptığı espriden
sonra uzandığun yerde aklıma, bütün bu
olup bitenleri yazmak geldi. Amlanmı
yazmalıydun.
Sürecek
SUNUŞ
Bugün yayımlamaya başladığımız ünlii öykücü ve
romancı Samim Kocagöz 'ün yazdığı "Davutpaşa
Kışlası Anılan " yakın tarihimize ışık tutuyor...
Samim Kocagöz anılanm 27yıl önceyazdı...
Ogün doğanlar bugün 27yaşında...
Samim Kocagöz de yaşamıyor artık... Üstelik
amlarda adı geçenlerin çoğu da bugün hayatta
değil. Şimdi sözü Samim Kocagöz'e bırahyoruz.
Usta yazar, bu anılan niçin vazdığını şöyle
anlatıvordu:
Son yıllarda yakın tarihimizin olayları bütün
aynntıları ile gazetelerimizde yazılıyor. Gelecekte
tarihçilere ışık tutacak bu yazılann çok olması
iyidir. Zaten tarihsel belgelerin en sağlamı, görgü
tanıkhğıdır.
Ben, 12 Mart olaylan içinde Davutpaşa
Kışlası 'nda gözaltına alınmamı, hiçbir suçum
olmadığı için ciddiye almamıştım. Ne ki 12 Mart
1971 'de, Mayıs ayında başıma gelen bu olayı,
1973 'te anı olarak yazdım: 'Bu Da Geçti Yahul'
başlığı altında zaman zaman yazdtğım anılarımm
bir kısmı, birinci cildi, 'Düşün Yaytnevi' tarafindan
basıldı. Ne var ki kimi nedenlerden henüz depodan
ortalığa çıkamadı. Bu kez yayımlanmış-
yayımlanmamış yazılarımm dosyalannın
bulunduğu dolabımı bir dosyaya bakmak için
kanştırırken Davutpaşa Kışlası anılanm elime
geçti. Birkaç sayfa okuyunca, zamanında bu olayı
çok ciddiye aldığımı anladım. Korkunçluğunu iyice
belirtmek için biçemini biraz öykümsü tutmuşum
gerçekleri verirken. Bu da benim yazı alışkanhğım.
Yazıda geçen polislere, komiser; askerlere de
rütbeleri ile değinmiştim. Zaten çokyahn ilişki
kurmayınca adlar aklımda kalmaz. Aradan yirmi
kûsur yıl geçti. Hemen hepsi emekli olmuştur. Ne
var ki suçlu sayılan kişilerin hiçbirinin adını
unutmadım. Zaten arkadaşlanmdı, elbette yazdım.
Hem de gördüklerimi, bildiklerimi olduğu gibi. O
zaman bu olayı kimseler pek ciddiye almamıştı:
Tam gözaltına alındığımız sırada 'Izmir'in İçinde'
adlı romamm Cumhuriyet 'te tefiika edilecekti.
Nadir Nadi Bey, haberyolladı: "Nasüolsabu
laşladan çıkacaksınız. Romanı tefrikaya o zaman
başlayalım. Yanlış bir anlam çıkmasın..." dedi.
Gerçekten o sıra hemen her şeyden bir anlam
çıkanlıyordu. Rahmetli Naci SaduUah, ki
-»» ^ 1960larda yazılarındaıtvtürü 105 ytl »ı
te, ^"ifepsiistentyordu, çokgüzel bir espriyaptı
sonradan: "Yaftu insan içine çıkmaya utandım,
Bizi ellemediler..." dedi. Oki, her zaman ömrünce
girmiş çıkmışlardandı.
Diyeceğim, Sadi Koçaş 'ın okuduğu bildiri çok
tutarsızdı. Ne zaman Koçaş'/ eleştirsem -amlarda
da çok eleştirdim- bana "Onun ipleri başkalarının
elindeydi." diyorlar. Deviet Bakanı olmakiçin
iplerini başkalarının eline vermek ne demek
oluyor? Suç olmuyor mu? Sonradan kendini temize
çıkarmak için yazdıklan hiç de inandıncı değil.
Viyana 'yı alamayan Kara Mustafa Paşa 'nın bile
boynunu vurmuşlar. Tarih bu! Yazılacak.
tlhan Selçuk 'un yazdıklanna göre, bizler işi çok
hafifatlatmışız... Ne var ki tarihimizde bir olaydır
12 Mart 'ta Davutpaşa Kışlası...
PORTRE / SAMİM KOCAGÖZ
Yazıyla
geçen 55 yıl
1916 yıhnda Söke'de
doğan Samim Kocagöz,
1930 yıhnda Izmir Erkek
Lisesi'ne yatılı öğrenci
olarak girdi. Daha bu
yıllarda okul arkadaşlan
arasında adı
"EdebiyatçTya çıkmıştı.
1942 yıhnda Istanbul
Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü'nü
bitirdi. Lozan
Üniversitesi'nde 3 yıl
sanat tarihi okuyan
Kocagöz'ün "Yarmto"
adlı ilk öyküsü 1939
yılında Ses dergisinde
yayımlandı. Konulannı
çoğunlukla Söke Ovası ve
Menderes Vadisi'ndeki
toprak sorunlanndan alan
Kocagöz, eserlerinde
sınıflar arası çıkar
çatışmalannın, ekonomik
etkenlerle değişen dünya
düzeni ve dünya
görüşlerinin mcelemesmi
yaptı. 1950ydmda
Türkiye birinciliği getirdi. Kocagöz'ün öyküleri ve
toplumsal konulan işleyen yazılan 1950 sonrası
Yeditepe , Vatan, Ataç, Sosyal Adalet, Yön, Türk
Dili, Variık, Yeni Ufuklar gibi dergi ve gazetelerde
yayımlandı. Kocagöz 55 yıllık yazm yaşamına 10
roman, 10 öykü kitabı, makale, deneme, anı ve
Nasrettin Hoca fıkralan ile birlikte 25 kitap sığdırdı.
Ünlü yazar 5 Eylül 1993'te yaşımın yitirdi.
Öykü khaplan: Telli Kavak, Sığmak, Sam Amca,
Cihan Şoförü, Ahmet'in Kuzulan, Yolun Üstündeki
Kaya, Yağmurdaki Kız.
Romanlan: Bir Şehrin îki Kapısı, Yılan Hikayesi,
Onbinlerin Dönüşü, Kalpaklılar, Doludizgin, Bir
Kanş Toprak, Birçift Öküz, Izmir'in içinde,
Tartışma, Alandaki Delikanlı, Eski Toprak.
l