Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2000 CUMA
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
Roni Margulies'in yeni şiir kitabı 'Elsa', coşkuyla korkunun, heyecanla kaygınm birlikteliği
'Baştanyenîktirçağımı&Ia heraşk'S. RAYAN YtRMİBEŞ
Bırgün bu dizeler Elsa
' Dillerinde dolaşacak ınsanlann
O insanlar ki bu çağın o garip acısını
, duymayacaklar
. Uyandıracak dizelerim heyecan dolu gençleri
Öğretmek için onlara aşkdenilen ateşi
Öğretecekzamanın aşka galebe çalmasınm müm-
kün olmadığını
Ve eninde sonunda aşkla yaşamın birliğini
Aşklar vardır zaten bir asma gibi meyvaya durur
Ve damar mavi kaldıkça akar içinden üzüm şarabı
Elsa Triolet. Fransız şair Louis Aragon'u ölümsüz-
lük mertebesine eriştiren, 'Elsa'nınGözleri' ve 'Mut-
lu Aşk Yokhır' şiırlerininesın kaynağıydı. Aragon'un
bu şiirlerini kendi süzgecinden geçiren RoniMargu-
lies, Adam Yayınlan'ndan çıkan yeni şiir kitabı'Eba'
ile okurlan 'kendi' Elsa'sıyla tanıştınyor.
Her paylaştığımız şarap şişesi
uzun bir ayindi adeta,
birlikteliğimizi teyid ederdi.
Tanıştığımızyaz Girit 'te bir bağda
durup yediğimiz üzümleh
anmış gibi olurduk her bardakla.
Şimdi de, kim olursa olsun yanımda
masama geien her şarap şişesim
Elsa 'yla birlikte içiyoruz.
Kınk bir şişenin yarısı onda,
yansı bende sanki:
Keskin kenarlarım paylasıyoruz. • .
-Aragon'un 'Elsa'sıylaMargulies'in Elsa'aarasro-
daki temel benzeriikler ve farklar nekr?
RONİ MARGULİES-Kitaplara konu olan kadın-
lardan değil de, kitaplardan söz edelim. Bu bağlam-
da kadınlar önemli değıl çünkü. "Eba Triolet, Ara-
gon için çok önemli, benim Ebam benim için önem-
K." Kıtaplar ıse hepimiz için. Elsa'lann genel anlam-
da tek önemleri bahane olmalan, vesile olmalan. Ara-
gon, Elsa için beş tane şiir kitabı yazmış, ben yirmi
beş tane şiir (daha da yazacağım İcuşkusuz. Ve hem
yirmi beş yaşımda gözlerimden saçılan ışık, hem o
ışığa âşık olan kadın geride kaldıkça daha da çok ya-
zacağım belki. Ama yazdıklanm giderek o kadından
ziyade o ışık hakkında olacak herhalde). Elsa Triolet
ile benim Elsamın tek ortak yönleri bu saninm; şiire
vesile olmalan.
Şiirler arasında ise benzerlik yok kanımca. Aragon'a
ve genel olarak Fransız şiirine düşkün değilim. Ara-
gon'un Elsa şiirlerini genellikle fazla melodramatik,
fazla 'âşık', fazla çığırtkan buluyorum. Kişinin ne
kadar âşık olduğunu anlatan şiir çok ilginç gelmiyor
bana. En yoğun aşkın içinde bile biraz korku vardır,
aşkın tükeneceği bilinci vardır belli belirsiz, luskanç-
k â bk il kk
(Fotoğraf: İNCİASENA)
ar
nce hayat bir
şeyler dayatıyor.
Örneğin, Elsa'yla
hayatımın hem en
mutlu hem en
mutsuz anlaıını
yaşıyorum.
Şaşıyorum, bu
kadar mutlu
olabiliyorken niye
mutsuz oluyoruz?
Bireyler, bireyler
arasındaki ilişkiler,
bu ilişkilerin
oluşturduğu
toplumsal düzen,
niye hep mutlu
etmiyor bizi?
Nerede
yanılıyoruz? Neyi,
nasıl başka türlü
yapmalı? Ne
yapmalı?
Hayat, "Ben
Elsa'yı sevdim, o
kadar" dememize
niye izin vermiyor?
Bu sorulardan,
aranan cevaplardan
çıkıyor işte şiir.
lere) duyulan ve bastınlan ilgi vardır, belki bir mut-
suzluk önsezisi vardır. Bu karmaşıklığı, bu çelişkile-
ri yansıtmayan aşk şiıri pek ilgimı çekmıyor. Bu ne-
denle. Aragon'un çekincesiz sevdiğim tek şiin 'Mut-
lu Aşk Ybktur.'
- Şiirieriniz aynlıkla sonlanmış ama bitmemiş. izle-
ri süren bir aşkı anlaüvor. Si/jn Elsa'nız bir kişi mi?
'Biçimi içeriğin önüne koyan şiir kötü şiirdir", demiş-
siniz. İçeriği oluştururken daha çok yaşanmışhklar-
dan nu, kurgudan mı besleniyorsunuz? 'Elsa'da ya-
şannuşhk lezzeti taşıyan şiirlerle karşılaşıyonız—
MARGULİES - Benim Elsam bir kişi, ama okur
olarak sizinkı bir kişi değil umanm. Kıtapta anlatı-
lan hemen her şey. olaylar, konuşmalar, gerçekten
yaşanmış. Ama benim için gerçekten yaşanmış, okur
için ise kurgu. Benim Elsa'yla Girit'te şarap ıçmem
ftk vâjdır, zaman za^nan başka kadjnlara.Cve^erkiek;,.,. bu kurndan geçipher okurun bir başka sevgiliyle bir
başka yerde paylaştığı şarap şişesine dönüştüğü öl-
çüde şiir bir işe yanyor. Orta yerde kurgu var ama bir
yaşanmışlıkla başlayıp bir başka yaşanmışlığa uzan-
madığmda, anlamsız bir kurgu olarak kalıyor. Kur-
gudan başlayarak bir yere ulaşmak mümkün değil.
- Aragon, yaşam aşkııu, sevmeyi öğrenme arzusu-
na bağlaııuş ve şiirlerinin yeni kuşaklara bu anlamda
uiaşmasını istemiş. Siz?
MARGL'LJES - Önce hayat bir şeyler dayatıyor.
Ben, örneğin. Elsa'yla hayatımın hem en mutlu hem
en mutsuz anlannı yaşıyorum. Şaşıyorum, bu kadar
mutlu olabiliyorken niye mutsuz oluyoruz? Niye hep
mutlu olamıyoruz? Bireyler, bireyler arasındaki iliş-
kiler, bu ilişkilerin oluşturduğu toplumsal düzen, ni-
ye hep mutlu etmiyor bizi? Nerede yanılıyoruz? Ne-
yi. nasıl başka türlü yapmalı? Ne yapmalı? Hayat, "Ben
Eba^yısevdim, o kadar" dememıze niye izin vermi-
yor? Bu sorulardan, aranan cevaplardan çıkıyor işte
şiir.
- Başlarken Orhan Veli çevirisi 'Elsa'mn Gözle-
ri'nden, bitirirken Cemal Süreya çevirisi 'Mutlu Aşk
Yoktur'danAragondizeleriyapranızaeşlikediyor_ El-
sa'mn izdüşümlerinde yazdmış aşk şiirieri nasıl ve ne-
den ortava çıktı?
MARGULİES - Şiirieri Elsa ile yaşadıklanm yaz-
dırdı bana. ama kitap Elsa hakkında değil. Ne hak-
kında olduğunu iki ayn şiırden ikı dize özetliyorben-
ce: "Baştan yeniktir çağımızda her aşk" \ e "Uğrun-
da mücadele etmeje deger değerti olan her şey"*: Bir
yanda umutsuzluk bir yanda umut, karamsarlık ve iyim-
serlik, bılinç ve irade, yenilgı ve teslım olmama.
- Aşkın hangi aşamasındayken yaayorsunuz şiirie-
ri?
MARGULİES - Ben bir aşkın başlangıç sürecin-
de aşk şiiri yazmadım hiç. 0 aşamada hayat çok ağır
basıyor. Kısa bir süre hayatın coşkusuna. heyecanı-
na teslim oluyoruz, sözünü ettiğim kaygılan, korku-
lan. sorulan bastırıyoruz."Şiir isecoşkuyla korkunun,
heyecanla kaygının birlikteliğinden çıkryor." Hep aşk-
lann ardından yazanm ben, sorular ve yetersizcevap-
lar şiir yazdınr bana.
Aşk kalpsiz bir dûnyada sığmak arayışı
- Aşkı yaşamın içinde hangi düzleme oturtu-yorsu-
nuz?
MARGULtES- Aşka dair öyle ipe sapa gelmez laf-
lar ediliyor kı! İçinde yaşadığımız toplum, uısanı en
dar anlamda bireyleştıriyor. atomize ediyor, yalnız-
laştırıyor, fakirleştiriyor. insanlar arasındaki iîişkile-
ri insan ilişkileri olmaktan çıkanyor. metalar arasın-
daki ilişkiler haline getinyor. Marx, din hakkında
"Halkın afyonu" dedikten sonra, "Ezilenlerin iç çe-
Idşi, kalpsiz dünvanın kalbi" der. Aynı şeyin aşk için
de geçerlı olduğunu düşünüyorum. "Yabancdaşmış,
vahşu kalpsiz bir dünyada birsığmak arayışı aşk. Me-
talar dolavımıvla değil. doğrudan insanlar arasında
bir yakınhk, bir sıcaklık arayışL" Tek ülkede sosya-
lizm kurulamadığı gibi, gelecek toplumun insanı bu
toplumun içinde mutluluğu bulamıyor. Bu yüzden
"Mutlu Aşk Yoktur". Ama aramaya devam ediyoruz.
Teslim olmuyoruz, umutsuzluğa kapılmıyoruz; her ba-
şansızlık, her mutsuzluk, beîki daha da umutlu, da-
ha da dört gözle aramamıza yol açıyor. Insanın en gü-
zel yanı da bu zaten; tükenmez bir iyimserlik, bıtmez
bir umut, en çaresiz koşullarda bile mücadele etme
yeteneği.
- Çağdaş Türk şiirine eleştirel yaklaşunınız bilini-
yor. Bu bağlamda 'Elsa' ile kimi günümüz şairierine
göndermeniz var mı?
MARGULtES - Biçimi içeriğin önüne koyan, şi-
iri yaşanmışlıktan değil kelimelerden üreten neslimin
şairleriyle zaman zaman dergi sayfalannda tartışıyo-
rum. Şiir yazarken bu tartışma bağlamında gönder-
me yapmak gibi kaygılanm yok elbet. Ama bir an-
lamda haklısın, tartışma makalelerde değil, şiirlerde
bağlanacak. Ingilizlerin dediği gibi, "Pasta, yenfldi-
ğindekanıttamr." -. • . v . ...
LEYLA PINAR ÇEŞİTLİALBÜMLER ÇIKARACAK
Bu yıl Bach ve
Barok'la geçecek
AHSENERDOĞAN
Cemal Reşit Rey Konser Salonu tarafin-
dan düzenlenen 'Baeh Günleri''ne katılan
klavsen ve org sanatçısı LeylaPınar. Bach'ın
klavsen. org ve piyano için yazdığı yapıtlar-
dan bir demet sunduğu resitalinde sık sık ara
vererek ünlü bestecinin sanatı, kişiliği, özel
yaşamı üzerine bilgilendirici konuşmalar
yaptı.
"Bir sanatçının çaldığı şeyin nereden gel-
diginL niçin yazıldıgını ve bugün için ne an-
lam taşıdığını açıklaması dinlc\ ici üzerinde
olumlu etki bırakı>or. İnsanlar bu besteciyi
farklı vönlerivle de tanı-
malılar. Bizde Bach, bir
kilisc organisti, agırbaşlı
bir besteci olarak tanuur.
Ama çok hoş, çok ilginç
yönleri de var bu sanatçı-
nın. Örneğin çok meraklı
bir insan. Bu merakı saye-
sinde de geleceğin müzi-
ğini görebilmiş. Bir beste-
sinde baknorsunuz ki
Schumann'ı, Beethoven'ı
ya da Schönberg'i andı-
ran bölümler var. Armo-
nik açıhnüara yönehniş."
Konsennde Anna Mag-
delala Albümü'nden se-
çilmiş parçalan da seslen-
diren Pınar, Bach'ın mü-
ziğini elektronik klavsen-
de teknoritimlerineuyar-
ladı.
Leyla Pınar. Bach Yılı
kutlamalan kapsamında
martta Brüksel 'de gerçek-
leşecek olan Bach Günle-
ri'nde bir resital verecek. Yaz boyunca da çe-
şitli kentlerde düzenlenen festivallere katı-
lacak. Bach'ın klavsen, org ve piyano için
yazdıgı yapıtlardan ve Bach için yazılmış par-
çalardan oluşacak olan albümü ise alü ay için-
de Belçika'daki Pav^n adlı plak firmasın-
dan çıkacak. Nisanda gerçekleşecek 6.tstan-
bulBarokMûzikFestivali'nin 23 Nisan Ço-
cuk Bayrarra'na denk gelmesi dolayısıyla. ku-
rucusu olduğu tstanbul Baroktopluluğunun
yanı sıra bir çocuk korosuyla birlikte sahne-
ye çıkacak. Çocuk korosu, Bach'ın bir pas-
sionunu özetleyerek yorumlayacak. Istan-
bul Barok, 2000 yılımn aynı zamanda Inanç
Yılı olarak kutlanması nedeniyle ülkemiz-
de Hıristiyan dünyası için öneme sahip olan
merkezlenndeki (Efes, Demre, Kapadokya
gibi) kiliselerde Bach konserleri verecek.
Leyla Pınar uzun süredir Belçika'da kon-
sertist olarak çalışıyor. orkestra eşliğinde ya
da solo konserler veriyor. Barok müziğinde
Klavsen ve org sanatçısı Leyla Pınar.
yaşanan stil arayışlannın, çağdaşlaştırma
çabalannın Türkiye'de de karşılığını bulma-
sı amacıyla 1995'tegençlerdenoluşan tstan-
bul Barok topluluğunu kuran Leyla Pınar, yıl-
da birkaç kez Türkiye'ye gelerek topluluğu
çahştınyor. Istanbul Barok, 1997'de, Fran-
sız besteci Andre Campra'nın 'L'Europe
Galante' (Avrupa Eğleniyor) adlı operasmı
Belçika'da düzenlenen Sablon Barok Baha-
n 'nda sahnelemişti. O güne dek operanın ta-
mamı hiç sahnelenmediği için performans
büyük ilgi görmüş, Harvard Üniversitesi de
gösterinin canlı kaydını kütüphanesi için is-
temişti. Gösterinin bir özelliği de, yapıtm ya-
zılışımn 300. yılına denk
gelmiş olmasıydı. Ancak
topluluğun bu çabası Tür-
kiye'den hiç ilgi görmedi.
Leyla Pınar, "Osmanhte-
malannada yer veren ope-
ranın Osmanlı De\ kti'nüı
700. kuruluş vüdönümü
olan 1999'da çeşitu etkin-
likler kapsamında sahne-
lenmesini arzu ederdim.
Ama hiçbir yere kabul
edilmedik L'europa Ga-
lante'. Sultan Süley-
man'ın, kölesi Hürrem
Sultan'la (Rosanne) ev-
lenmesini anlanyordu. Kö-
leliğe karşı olan Campra
için çok önemli bir yapıt-
tı bu." diyor.
Tasanlan arasmda Er-
tuğrulOğuzFu-at'ın ken-
disi için yazdığı klavsen
konçertosunun CD kay-
dı, 20. yüzyıhn klavsen
müziğine katkılarımn bir
özeti niteliginde bir albüm hazırlamak var.
Bu çalışmada Türk bestecilerden tlhan Us-
manbaş, EkremZeki Ün. Cenan Akuı. İDıan
Baran. Ertuğrul Oğuz Fırat, Bülent Tarcan.
Urvi Cemal Erkin'in klavsen ya da piyano
için yazdıklan parçalann klavsen uyarlama-
lan yer alacak.
Bir başka albümü de 'OsmanlTda barok
müziğj' temalı. Osmanlı'nın da kaçınılmaz
olarak barok kültüründen etkilendiğini be-
lirtiyor: "17 ve 18. yüzyıkla bestelenmiş Os-
manlı müziklerine bakıyorsunuz, ttalya'nın
jig'ine, Fransa'nın sarabandasma benzhor.
Demek ki bir iletişûn var. herkes birbirinin
neyapâğuun iyi kötü farkında. İşte böy le Ba-
rok özellikierini taşrvan Osmanlı parçalan-
nıtopladım. Bu albüm de Pa\an llnııasından
çıkacak" diyor. Aynca, 'UEuropa Galante'
operası ile ilgili kitabı Istanbul Barok'un
yorumunun yer aldığı bir CD'siyle birlikte
Boyut Yayınlan tarafından yayımlanacak.
The HilliardEnsembleAKM'de konser veriyor
rası, bu akşam saat 19.00'da ve yann saat 11 .OO'de şef Stephen Layton'un yönetiminde Hilliard Ensemble ile
birlikte konserier verecek. The British Council'in desteğrvle düzenlenen konserlerde Britten, Busnois, J. Lupi
ve Arvo Part'ın yapıtlan yer alacak. Erken dönem ve çağdaş müzik alanlannda dünyanın belli başlı oda toplu-
lukianndan Hilliard Ensemble yüzden fazla konser veriyor. Topluluk, Gavin Bryars, Heinz HoUiger, John Cas-
ken ve James MacMillan'ın kendileri için besteledikleri yapıtlardan oluşan repertuvann yanı sıra Veljo Tormis
ve Erld-Sven Tüür gibi BaJtık ülkelerinden bestecilerle de çalışb. 1997 yüında çekilen Kanada yapımı 'Lilies'
filnünin müziğini yapan Hilliard Ensemble, 'Officiunı'u saksofoncu Jan Garbarek ile birlikte kaydetti. Toplu-
luğun projeleri arasında Doğu Avrupa'da ortaçağ ve rönesans müziği alanında araşfırmalar ve Michael Fin-
nissj 'ye sipariş errikleri bir org ayini bulunuyor.
YAZIODASI
SELtM tLERİ
"GehıişGeçmişEnBüyuK
Antikacı' ,
Beni oku! diyen bir anlatımla kaleme alınmış: An-
tikacının Pîri Duveen.
P dergisi b|r süre öne P Kitaplığını kurdu. llk ki-
tap, Demir Özlü'nün Paris Günces/'ydi. 196O'lı
yıllarda genç bir hikâyecinin Paris'e gitme özlem-
lerini ve Paris'teki günlerini günü gününe izleten,
Türk sanatçılarının Paris tutkusunu toplumbilim-
sel açıdan da aydınlatan bir yapıt.
Paris Güncesi o kadar özenli basılmış, ciltlen-
miş, o kadar özenli biçimde okura sunulmuştu ki,
kitabı önce epey evirip çevirdim, evirip çevirmek-
ten kendimi alamadım. Grafik tasanm: Erkal Ya-
vi. Biçimselliğin öne çıkmadığı, ama kitaba değer-
bilirlikle yaklaşan, gerçekten yetkin bir tasanm.
Sonra ikinci kitap: Duveen adlı, "gelmiş geç-
miş en büyük antikacı"nm yaşamöyküsü. Yine
Erkal Yavi'nin alabildiğine yalın, alabildiğine ince-
likli grafik tasarımıyla.
Kitabın yazan S. N. Behrman. Hiç tanımadığım
bir yazar. Broadway oyunlarıyla ünlenmiş. Yirmi
beş güldürü yazmış. Eserleri bizde sahnelendi
mi?
Behrman yaşamöyküleri, senaryolar, öyküler
de yazmış. Bazı yazarlar vardır, ne yazsalar oku-
ma heyecanı uyandırarakokuturlar. Behrman bes-
belli onlardan. Celâl Üster*in Türkçe sevgisiyte
donanmış çevirisini de özellikle vurgulamak iste-
rim.
Demin 'okuma heyecanı' uyandıran yazarlar
dedim. Çağdaş edebiyatımtzdan Refik Halid'i, Fa-
lih Rıfkı'yı, Salâh Birsel'ı, özellikle denemelerini
okurken, hep öyle heyecanlarla okudum. Bir baş-
ka heyecan ustası benceAttilâ llhan'dır; en çap-
raşık konuyu bile, şurasından burasından, ille lez-
zetlere açar...
On dokuzuncu yüzyılda başlayan Duveen ma-
cerası, Felemenk dünyasından gökdelenli Ame-
rika'ya bir rüya gibi akıp gidiyor. Tablolar, antika
eşya, sanat eseri. Bunlan edınebilme gücüne ka-
vuşmuş sermaye çevreleri. Birbirine madik atma-
lar. 'Pa/a'nın her zaman bayağılık getirmediğine
tuhaf bir tanıklık.
Raffi Portakal'ın önsözünden öğreniyoruz: Du-
veen biyografisi Çetin Altan'ı da ilgilendirmiş,
üstelik 1970'lerde.
Yine Raffi Portakal, bugün bizim toplumumuz-
da, 'para'yı sanat eserine vedeğerii eşyaya yön-
lendirecek kişilerin varlığından söz açıyor. Herhal-
de çok az sayıda kişi.
Antika eşyayı elbette severim. Yaşanmışın ro-
manlannı okurum onlarda. Bu roman bazen çok
acıklı olabilir. Bütün eski eşyalara öyküler kura-
rım.
Geçmiş zamanın resimleri beni romanlara, öy-
külere alıp götürür. Düşünün, bir portre ve ressa-
mı. Portredeki kişi poz verdigi süreçte neler his-
setti, o sıralar neler yaşıyordu; ressamın gerçek-
likteki kişiyle ve yapıtıyla ödeşmesi...
Sanat koleksiyonculuğunun görkemli sahnete-
i'riniokudugtımAntikacılann Pîri yeni duyurrtsâyiş-
lara yöneltti. Bir noktadan sonra sanat koleksiyo-
nu neredeyse ölümcül tutku olabiliyor. Sanatın
kendisi gibi bir şey. Ama iyice incelmiş begeniye
erişildiğinde.
Celâl Üster, kitapta adı geçen kişileri, kısa bil-
gilendirmelerle kitabın sonunda bize tanıtmış. Bu
kişilerden biri Henry Bernstein. Fransız oyun ya-
zanymış. Melodramlar kaleme getirmiş. Kimi oyun-
larını Mehmed Rauf gibi, Halid Fahri Ozansoy
gibi edebiyatçılarımız Türkçe'ye çevirmişler. Bu
oyunlar Darülbedayi'de sahnelenmiş.
Abartılı bir trajedyen olduğu tiyatro tarihlerinde
belirtilen Burhanettin Tepsi de oynamış Berns-
tein'in oyunlannı.
Henry Bernstein 1876'da doğmuş, 1953'te öl-
müş. Mehmed Rauf 1931 'de ölmüş. Eylûl roma-
nının yazan. Para sıkıntısı çekmiş. Bernstein'in
oyunlannı çevirirken nelerduyumsamıştı, hangi ha-
yat koşulları ortasındaydı? Bernstein, Eytûl'ün
varlığından haberli mi, habersiz miydi?
Bu kez de böylesi sorular üretip, hiçbirini yanrt-
layamadan, dalıp gittim...
Takvimde İz Bırakan:
"BöyleparçalanarakdağılarakI mı ölünür?I dün-
yaya birbütünlükbırakmadan I oysa ölüm bile usul
usul/yaşama benzeryaşama benzer" GüttenAkın,
"TuhafBir Aşk", SessizArkaBahçeler, YKY, 1998.
Ravî Shankar'a Legion
DHonour ödiilii
• YENİ DELHt (AFP) - Hintli sitar ustası Pandit
Ravi Shankar, müziğe yaptığı katkılardan dolayı
Fransa'nın en büyük ödülü olan Legion
D'Honour'e layık görüldü. Klasik Hint müziğini
dünyaya tanıtan Shankar, sadece Fransa'nın değil
tüm dünyanın en prestijli ödülünün sahibi olmaktan
gurur duyduğunu belirtti. Film yönetmeni Satyajit
Ray'den sonra bu ödüle layık görülen ikinci Hint
asıllı sanatçı olan Shankar, Fransa'daki ilk konserini
1931 yılında, 11 yaşında iken, Paris'te Champs-
Elysees Theatre'da vermişti. Shankar'a ödülü, yann
Yeni Delhi'deki Fransız Konsolosluğu'nda
verilecek.
İZDSO, Japonya yolcusu
K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
tZMİR (AA) - tzmir Devlet Senfoni Orkestrası (İZD-
SO). Japonya ve Malezya'da konserler \erecek. tZDSO
Müdürü Kenan Gökkaya. konserlerin düzenlenmesini sağ-
layan Onursal Şef Yoshinao Osawa ile yaptığı basın toplan-
tısında konserler hakkında bilgı verdi. Gökkaya, 25. yılını
kutlayan lZDSO'nun. birkaç yıl önce Güney Kore ve Bel-
çika'ya yaptığı turnelerin ardından Japonya ve Malezya'da
da bir dizi konser \ ereceğini söyledi.
lZDSO'nun, Onursal Şefi Osavva kanalıyla Japonya'nın
önemli kentlerinde 12, Malezya'nın başkenti Kuala Lum-
pur'da 2 konser verecegini bildiren Gökkaya, 15 Eylül-7 Ekim
arasında gerçekleştirilecek turnenin masraflannın, Japon or-
ganizatörler tarafından karşılanacağını ifade etti. Konser-
lerde orkestrayı ÎZDSO Genel Sanat Yönetmeni Şef Ren-
giın Gökmen ve Yoshinao Osawa'nın yöneteceğini belirten
Gökkaya," Konserlere solist katılmayacak.Japon organiza-
töıierden gelen talep doğrulrusunda sadece senfoni orkest-
rası çalacak" dedı. Japon Şef Yoshinao Osawa. klasik mü-
ziğin Japon halkı tarafmdan çok sevildiğini belirterek. Tok-
yo'daki 8 senfoni orkestrasının yanı sıra dünyaca ünlü or-
kestralann da konserler verdiğini söyledi. Japonya'da ka-
pasitesi 1500 kişiyi aşan 20'den fazla konser salonunda
günde 5-10 konser veriliyor.
Japon halkının, Türkiye'yi 'Osmanlı kimliği ve kültürü'
ile tanıdığını, Tûrkiye'nin modern yönünü tanımadığım
ifade eden Osavva, 7 yıldır birlikte çaldığı lZDSO'nun ger-
çekleştireceği konserlerin Japonya'da büyük ilgi göreceğin-
den umutlu olduğunu söyledi. Geçmiş yıllarda tZDSO'nun
yanı sıra Cumhurbaşkanhğı Senfoni Orkestrası ve Çuku-
rova Senfoni Orkestrası ile Uzakdoğu ülkelerinde konser-
ler verdiğini belirten Osavva. "Yakından tanıdığun vıe be-
ğendiğun LZDSO'yu uluslararası platforma taşunak istiyo-
rum. 14konser.orkestranın dünyaçapındatanuımasıverek-
lamı için i>1 bir firsat olacak" dıye konuştu.
Konser programında Türk bestecılenn yapıtlarına yer
verilmediğini, bunun, orkestranın 'lokal olarak tanınması-
nın engellemek' amacıyla tercih edildiğini kaydeden Osa-
vva, konserlerden ticari gelir elde edilmesinin düşünülme-
diğini söyledi. Tumenin, Türkiye ile Japonya arasındaki eko-
nomik ilişkilere de katkı sağlayacağmı savunan Osavva,
dünyada kültürel ve ticari ilişkilerin birbirine koşut gittiğini
anlattı.