Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2000 ÇARŞAMBA
HABERLER
Durmuş'un cep
telefonu yorumu
• ANKARA (AA) - Saglık
Bakanı Osman Dunnuş,
İngıltere Sağlık
Bakanlığrnın cep
telefonlan ıçın 'sağlığa
zararlı' uyansı yapılması
zorunluluğu getirmesine
ilişkın olarak "Ben uyan
yazdırmam. Yani ne
yapalım. Kızılderililer gibi
dumanla mı anlaşalım"
dedı. Hayatı etkileyen
birçok olayın beklenmedik
anlarda ortaya
çıkabileceğini anlatan
Durmuş şunlan kaydetti:
"Kızılay'da gezerken
olmamasını dılerim, ama
kalbiniz aniden tekleyebilir.
0 anda cep telefonunuz
varsa 112'ye bastığınız
anda ambulans başınıza
gelir veya doktorunuzu
ara>abılirsinız. Bu hayat
kurtano olur" dedi.
Üniversitelerde
eylem
• AMvARA(ANKA)-
Öğıctnujnlerden sonra
öğretım elemanlan da
ücretlerın ve çalışma
koşullannın ıyileştinlmesi
için harekete geçiyor.
Oğretım Elemanlan
Sendikası Başkanı Doç. Dr.
Hayn Kozanoğlu, 30
Kasım'da Istanbul
Üniversitesi bahçesinde
'Serbest Kürsü' kurarak,
gûn boyu öğretim üyelerinin
sorunlannı konuşacaklannı,
1 Aralık"ta da iş
bırakacaklannı bildirdi. Bu
arada YÖK de öğretim
üyelerinin ücretlennın
yetersizliğinden yakınarak
maaşlara zam istedi.
'Apo'ya ince ayarr
• ANKARA (ANKA) -
DYP. yılan hıkâyesıne
dönen affı "kirli" ve
"Apo"yu kurtarmak için
ince ayar" olarak tanımladı.
DYP. afla ilgili
"görüşlerini" yazılı bir
metinde toplayarak partili
milletvekillerine dağıttı.
DYP TBMM Grup
Başkanlığı tarafından
hazırlanan çalışmada
partinin affa karşı olmasının
gerekçeleri 11 maddede
özetlendı ve koalisyonun
kendisini alaşağı edecek
yolsuzluklardan kurtuluşu
afta aradığı belırtildi.
DÜMTME:
Gazetemızde dün
yayımlanan 'Avni Dillıgil
TiyatroÖdülleri'
haberinde "'Yılın En
Başarılı Çeviri Ödülü
'Sıradan BirGün" adlı
oyunun çevirisıyle
Egemen Öğüt'e, En lyı
Oyun Yazan Ödülü
'Sokağa Çıkma Yasağı'
adlı oyunuyla Divan
Canova'ya verildiği"
yanlışlıkla yazılmıştır.
Doğrusu Egemen Berköz
ve Cı\an Canova olacaktır.
Düzeltır. özürdileriz.
Başbakanlık eyleme katılanlar hakkmda işlem yapılmasını istedi
1 Arahk'ta yaşam duracak
KESK'ten eylem
Yüzde 10'a
protesto
Haber Merkezi - Kamu
Emekçileri Sendikalan Konfe-
derasyonu (KESK) üyesi
emekçiler, 2001 yılınm ilk 6
ayı için memur maaşlarında
öngörülen yüzde lOoranmda-
ki artışı protesto ettiler. Me-
murlar, 1 Arahk'ta gerçekleş-
tirecekleri iş bırakma eylemi
için de destek istediler.
Diyarbakır'da Eğitim-Sen
üyelerinin oturma eylemi gü-
venlik güçlerince engellendi.
Adana'da memurlar Uğur
Mumcu Alanı'nda toplanarak
"Sadaka değfl toplusözkşme",
"Hükümet al zammı başına
çal" sloganlan attılar.
KESK Ankara Şubeler Plat-
formu üyesi memurlar. dün öğ-
le saatlerinde Kızılay Meyda-
nı'nda toplandılar. Memurlar,
çeşitli sloganlar atarak, istem-
Jerini dile getirdiler. Tûrk Mü-
hendis ve Mimar Odalan Bir-
liği (TMMOB) Istanbul ll Ko-
ordinasyon Kurulu, Istanbul
Büyükşehir Belediyesi'nde,
Taksim'de, Maslak'ta ve Eren-
köy'de düzenlediği eylemlerle
2001 yılı bütçesinden çalışan-
lara aynlan payı protesto etti.
ALİ ER/CENGtZ DEMlREL
Emek Platformu'nun 30
Ekim'de aldığı karar doğrultu-
sunda, onbinlerce memur ve
işçi, 1 Aralık Cuma günü yurt
genelinde iş bırakacak. Eylem
nedeniyle, vergi daireleri, tren-
ler çalışmayacak, köprüler ve
otoyollarda trafık kilitlenecek,
okullarda eğitim büyük oran-
da yapılmayacak, acil dışında-
ki sağlık hizmetleri verilme-
yecek, enerji sektöründeki an-
zalar onanlmayacak. Başba-
kanlık, tüm vali ve kaymakam-
lara genelge göndererek 1
Arahk'taki toplu iş bırakma
eylemine katılan memurlar
hakkında yasal işlem yapılma-
sını istedi. Memur sendikalan
yasasıyla ilgili çalışmalann
sürdüğü gerekçe gösterilen ge-
nelgede eylem "yasadışı" ola-
rak nitelendirildi. Genelge tep-
kiye neden oldu.
Emek Platformu'na üye
KESK, Türkiye Kamu-Sen,
Memur-Sen, Türk-lş, DlSK ve
Hak-lş konfederasyonlan ile
çok sayıda meslek odası ve si-
vil toplum örgütünün birlikte
gerçekleştireceği eyleme Tür-
kiye Kamu-Sen ilk kez katıla-
cak. Çalışanlar, Ankara'da TB-
MM Başkanlığı'na, diğer il-
lerde ise valiliklere yürüyerek
istemlerini içeren dilekçe ve-
recekler. Ankara'daki yüriiyûş
saat 11.00'de Kızılay Meyda-
nı'ndan, tstanbul'daki yürüyüş
ise aynı saatte Beyazıt Meyda-
nı'ndanbaşlayacak.
Eylemin omurgasını me-
Fotoğraf:
HATICE
TUNCER
uyumadı
Haber Merkezi - Türk Tabipleri Birliği
(TTB) Merkez Konseyi, bugûn TBMM
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülecek
Sağlık Bakanlığı Bütçesi öncesinde Türki-
ye çapında toplu nöbet tuttu. Gerekli düzen-
lemeleryapılmazsa aralık ayında "işbırak-
maya" kadar varan eylemler yapmayı plan-
layan birlik, Sağlık Bakanlığı'nın desteği-
ni de arkasına aldı. Bakan Osman Dur-
muş'un "hastalan mağdur etmeden hakkı-
nızı arayın" telkininde bulunduğu öğrenil-
di. Hekimler maaşlannın ve nöbet ücretle-
rinin arttınlmasını, göreve çağnlmalarda ek
ücret verilmesini, hafta.lık çalışma süresinin
45 saatten 35 saate düşürülmesini istiyor.
Kasım aymı "hükümeteuyan" eylemle-
riyle geçiren hekimler, aralık ayında daha
köklü eylemlere hazırlanıyor. Doktoriar,
dün Türkiye çapında işyerlerinde ya da oda-
lannda uyumadan nöbet tuttu. Ankara Nu-
mune Hastanesi'nde "sabaha kadar nöbet
tutma eylemi'' gerçekleştiren doktoriar,
Sağlık Bakanlığı'na aynlan bütçeyi protes-
to ederek ellerindeki fenerler ve şemsiyeler-
le tepkilerini dile getirdiler. Istanbul'da da
4 hastanede topluca nöbet tutan hekimler,
yüzde 2.6 olarak öngörülen bütçenin kabul
edilebilir bir rakama çıkartılmasını istedi-
ler. Hekimler, sağlık çalışanlanna verilen
ücretin toplum sağlığına gösterilen önemin
bir göstergesi olduğuna dikkat çektıler.
murlann oluşturması beklenir-
ken, işçilerin katılımının me-
murlara oranla zayıf kalacağı
belirtiliyor. Karann altında
imzası bulunan Türk-lş, düne
kadar kadar eylemle ilgili üye
sendikalanna bilgi vermedi.
Gazetemize konuşan çok sa-
yıda sendikacı, Türk-lş yöne-
timinin eyleme ilişkin pasif tu-
tumunu eleştirdi.
Emek Platformu Dönem
ÎĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Türk, ölüm orucundakilerin isteklerinin kabul edilmeyeceğini söyledi
Eylemcflerde rahatsızlıklar başladı
Haber Merkezi - Hükümetin. kamuoyun-
dan gelen tümtepkilere karşın taviz vermedi-
ği' F tipi cezaev lerine karşı 99 tutuklu ve hü-
kümlü tarafından sürdürülen ölüm orucu 41.
gününe girdi. Tutuklu ve Hükümlü Yakınlan
Derneği (TAYAD) üyesi aileler, "Kim zorla,
baskıyla bedenini açhğa yanrabüir Id. Evlatia-
nmızdan önce öleceğjz" derken Adalet Baka-
nı Hikınet Sami Türk ise terör örgûtterinin'
istekJennin kabul edilmesinin sözkonusu ola-
mayacağını söyledi. Türk, "Açhk grevlerinin
sona ermesini bekliyoruz. Ölüm oruçlannı
doktor müdahalesiyle önlemeye çalışacağız"
dedi. Eyleme katılan tutuklu ve hükümlüler-
de bas dönmesi, mide bulantısı, tansiyon dü-
şüklüğü. konuşma \e yürüme zorluğu, mide
kanaması gıbi rahatsızlıkJann başladığı belir-
tildi.
TAYAD tarafından yapılan yazılı açıklama-
da. 1996 ölüm orucu sırasında Şevket Ka-
zan'ın söyledikleri ile bugün Hikmet Samı
Türk tarafından söylenilen sözlerin birbirin-
den farkı olmadığı belirtildi. Ankara'daki
TStP Genel Merkezi'nde ölüm orucuna baş-
layan tutuklu ve hükümlü yakınlannm eylemi
10. güne girdi. Cezaevindeki çocuklanna des-
tek için ölüm orucuna başlayan tutuklu yakın-
lan yaptıklan ortak açıklamada, Türk'ün tu-
tuklu yakınlanndan kendilerine yardımcı ol-
malannı istediğini anımsatarak "Anavebaba-
lar Adalet Bakanı'na yardım etmeye söz ver-
di Ölüm orucuna yatarak kendisine böylece
yardımcı oluyoruz" dediler. T3MM tnsan
Haklannı Inceleme Komisyonu'nun FP'li
üyeleri dün UlucanlarCezaevi'ne giderek aç-
hk grevindeki tutuklu ve hükümlülerle gö-
rüştüler. Komisyon üyelerinden FP Genel
Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu. Ulu-
canlarCezaevi'nde kalan ve açlık grevini sür-
düren kadın turuklu \e hükümlülerle görüş-
tüklenni belirterek "2 kişi ölüm orucunda. Şu
anda hayati tehlike söz konusu değil. Adalet
Bakanlığı'na, bilinçlerini vitirseterdetibbi mü-
dahale yapılmaması için bir yazı yazmışlar"
dedi.
Türkiye Barolar Biriiği (TBB) Başkanlık
Divanı üyeleri, dün Adalet Bakanı Türk'ü zi-
yaret ederek cezaevlerindeki açlık grevleri ile
ilgili endişelerini ilettiler. ÖDP. EMEP, DBP,
TMMOB, TEB. KESK, DİSK, IHD. TİHV,
Mazlum-Der, Halkevleri. PSAKD ile
ÇHD'den yapılan ortak açıklamada, F tipi ce-
zaevlerinin tutuklulann insanca yaşama ola-
nağını ortadan kaldırdığına işaret edildi.
Sözcüsü Fuat Uğurlu. "Ana-
dolu kıpır kıpır. eylem emekçi-
lerin sesine kulak tıkayan hü-
kûmete iyi bir mesaj olacak"
dedi. Uğurlu, çalışanlann te-
mel istemlerini de şöye sıra-
ladı: Sendikalann 1 Ara-
hk'ta iş bırakma karan al-
ması Başbakanhğı hare-
kete geçirdi. Başbakanlık
Müsteşan Yaşar Yancıoğ-
lu imzasıyla Başbakan
Bülent Ecevitadına valile-
re gönderilen bir genel-
geyle eyleme katılan me-
murlann cezalandınlması
istendi. Kamu görevlile-
rinin sendikal haklannın
uluslararası sözleşmeler'
çerçevesinde düzenlen-
meye çalışıldığına dikkat
çekildi.
Süleyman Çdebi (DtSK
Genel Başkanı): Hükümet
IMF'nin rotasına kendisini
şartlandırmış durumda.
AB normlan konusunda da
tek adım atacağı yok.
Siyami Erdem (KESK
Genel Başkanı): Hiçbirhü-
kümetin yurttaşına "Seni
yoksullaştıracağım, bunu
kabul et" deme hakkı yok-
tur.
Salim Uslu (Hak-tş Ge-
nei Başkanı): Eylem, çalı-
şanlardan hükümete ciddi
bir uyan ve "Bizi dinleyin,
bizim kararfılığımızı gö-
riin" mesajı olacak.
Resul Akay (Türkiye
Kamu-Sen Genel Başka-
nı): Hükümetin yoksullaş-
tırma operasyonu düşman-
ca bir hal aldı.
Öte yandan Kütahya'da
kamu işyerlerinde örgütlü
sendika başkanlanmn
KtT'lerin özelleştirmesi-
ni protesto etmek ve so-
runlara dikkat çekmek
için başlattıklan yürüyüş
yann Ankara'da sona eri-
yor. Maden-lş Sendikası
Şube Başkanı Mevlüt
Dönmez, iş bırakma ey-
lemlerine katılacaklannı
bildirdi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Beraat eden Manisalı gençler 2.5
yıl hapis yartılar. işkence gördüler,
okullanndan oldular, ağır bir travma
yaşadılar. Onların işkence gördüğü-
nü herkes biliyordu, IzmirDGM r!!şm-
da. Manisalı gençlerin beraat karan,
adalete olan güveni arttınr mı? Mani-
salı gençlerin yargı önünde aklanma-
sı Türkiye'deki ceza sistemintn doğ-
ruluğunu kanıtlar mı?
Olağanüstü gayretleriyle işkence-
nin ortaya çıkanlmasına çalışan avu-
kat abla Pelin Erda \ie işkenceye
kendi gayretiyle tanık olan Manisa
Milletvekıli Sabri Ergül olmasdyd',
bu çocuklar mahkûm edilmişleraı.
Onlann çabası ve kamuoyunda olu-
şan duyaıiılık, yine de bu gençlerin
sonunda aklanmalarını sağladı.
Bundan sonra ne olacak? Çekilen
bunca eziyetin. hapiste geçen iki bu-
çuk yılın hesabını kim verecek? Ney-
se yine de Manisalı gençler şanslılar
hiç olmazsa sonunda aklandılar, bu-
na bile şükür edebilirler. Birçok genç
benzer iddialarla mahkemeler önüne
çıktılar ve çok ağır cezalar aldılar.
Şimdi "terörist" olarak cezalarını ta-
Manisalı Gençlerin 2.5 Yılı N'olacak?
mamlamaya çalışıyortar. "Terörist"
olduklan için af kapsamının da dışın-
da tutuluyorlar. Onlann bir kısmı da şu
anda ölüm orucundalar.
Bu köşede birkaç kez söz ettiği-
mız, aralannda Ümit Kanlı ve Banş
Yıldınm'ın da bulunduğu ve terör ör-
güti iddiasından yargılanan bir grup
gencin Yargrtay 9. Dairesi'nde duruş-
malan yapılacak. Yargıtay iki kez boz-
duğu halde, mahkeme kararında ıs-
rar etti ve bu gençler tam 5 yıl 9 ay-
dır tutuklular.
Üniversite öğrencileri, haklannda
herhangi bir şiddet eylemi iddiası da
olmadığı halde, Yargıtay'ın bozduğu
bir davadan nasıl 6 yıla yakın tutuklu
otarak kalabilirter? Diyelim ki mah-
kûm oldular ve cezaları kesinleşti.
Cezalan o zaman yatarlar. Ama be-
raat ederlerse, bu çocukların çektik-
ierinın bedelini kim ödeyecek? Ceza-
evinde uğradıklan ağırsaidınlann ne-
den olduğu birçok kaiıcı sakatlığın
bccieiini kim ödeyecek? Bekliyoruz,
bakalım neler olacak.
• • •
Öğretmen bir anne, çaresizliğini
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se-
zer'e açık mektupla dile getırmeye
çalışıyor: "Aylardır, günlerdir, uğradı-
ğımız haksızlıklan nasıl haykırsam di-
ye, adelet sistemimizdeki çarpıklıklar,
infaz yasasındaki yanlışlıklar nede-
niyle ülkemde düşüncelerinden ötü-
rü cezalandınlan ve aslında çoğunun
siyasi tutuklu ve hükümlü olduğu,
168, 169. maddelerden mahkûm ol-
muş binlerce gencin (çocuk yaşta
hapsedildikleri dört duvar arasında
büyüyen, dünün gençleri) uğradığı
haksızltklan kamuoyuna duyurabilme
çabasıyla oradan oraya kendimiatıp
bir şeyler yapma telaşı içindeyim...
Ben 'insan gibi insan' olma niteliği-
nesahip, çocuğu 'örgüt üyesi olmak'
suçundan 12 yıl hapse mahkûm edil-
miş, oradan oraya koşturup uğradı-
ğı haksızlığı haykırmaya, sesini du-
yurmaya çalışan, çaresizlik içinde
kıvranan, devletinın maddi manevi
işkencesine maruz kalmış bir anne-
yim. Tam 7 yıldır sustum, ama artık
yeter. Kızım siyasisuçlu oimayıp kas-
ten adam öldürseydi, adlı suçlu oldu-
ğundan cezasının üçte biriniyatıp çı-
kacaktı. Ama hiçbir eyleme katilma-
dığı halde 7 yıldır hapiste, tıpkı baş-
ka birçokları gibi... Lise yıllarında
dengeli beslensin diye hergün üşen-
meden yemeğini, meyvesini vererek
okula gönderdiğim kızım, açlık grev-
lerinde harap olursa, buradan yetki-
lileri uyanyorum, bunun hesabını sor-
mak için her şeyi yapanm."
Anne Cumhurbaşkanı'na mektu-
bunu şöyle bitiriyor: "Devletin hırsıza,
katile, soyguncuya değil kendi yan-
lış uygulamaları ve antidemokratik
yasalan nedeniyle hak etmediği bo-
yutlarda cezalara çarptırdığı insanla-
ra afuygulaması gerektiğini, ancak o
zaman demokratik bir devlet niteliği
kazanacağını düşünüyorum. Bu dü-
şünceden hareketle önce hukukçu
kimliğinize, sonra da size yüklediği
sorumluluğun bilincinde olduğunuz-
dan bir an bile şüphe etmediğim
Cumhurbaşkanı kimliğinize sesleni-
yor, ilginizi ve desteğinizi bekliyo-
rum."
Ceyhan Cezaevi'nden 21 yaşında
yine 168. madde tutuklusu bir genç
şunlan yazıyor: "21 yaşındayım veşu
an Ceyhan ûzel Tip Kapalı Ceza-
evi'nde ikamet ediyorum. Bir buçuk
sene oldu buraya kapatılalı. Tutuk-
lanmadan önce Adana'da bir vergi
dairesinde devlet memuruydum.
Rüşvet almadım, zimmetime para
geçirmedim. Bir gün (ne olduysa o
gün oldu) polisler tarafından sokak-
tan alındım. Daha ne olduğunu anla-
madan kendimi burada buldum."
Mehmet Kan mektubunun sonunda
süresiz açlık grevinde olduklannı söy-
lüyor.
Manisalı gençlerin beraat kararla-
nnı dinliyorum. N'olacak onlann çek-
tikleri diye düşünüyorum. Onlar gibi
mahkûm edilen gençlerin içeride ge-
çen hayatlannın bu ülkeye ne kazan-
dırdığını merak ediyorum...
GLOBALpOLİTtKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
'Baba'mn Gözüyle
Kimi ıfadeler vardır ki, bir dönemin ruhunu, daha
belirgin bir biçimde söylersek, o dönem toplumda
egemen ideolojinin birleştirici prensibini, özlü bir bi-
çimde dile getirirler. Öyle bir ifadeyle karşılaştığınız-
da, adeta kafanızda bir şimşek çakar ve yaşadığı-
nız toplumun en karanlık yerini aydınlatır. Hele bu
ifadeler, çocuksuz olmasına rağmen popüler söy-
lemde lakabı "Baba" olan bir politikacıya aitse...
Süleyman Demirel'in pazartesi günü, Yakup Ke-
penek'in yazısında, aktanlan "Hem serbest piya-
sa, pazar, liberal ekonomi ve liberal siyaset di-
yeceksiniz, sonra da bu ülkenin adamlarını tut-
tuğu işi yapmış olmaya pişman edeceksiniz. Bu
olmaz!.. Bu ülkenin insanlan kendilerinin düz-
gün insanlar olduğunu ispatlamak gibi bir so-
rumlulukla karşı karşıya iseler, bu ülkede güven
filan olmaz... iş hayatinda ürküntü var. daha da
derinleşeceğinden endişe ediyorum" ıfadeleri-
ni okuyunca egemen ideolojinin oluşmasıyla. "bü-
yük sürünün babası" (Freud, Lacan) kavramı ara-
sındaki ilişkiyi düşündüm ister istemez...
(İçinde yaşadığımız ideolojik evren, neyin doğru
neyin yanlış, neyin olanaklı neyin olanaksız, neyin
serbest neyin yasak olduğunu söyleyen sonsuz sa-
yıda saptamadan oluşuyor. Her tarihsel dönemde,
tüm bu yüzer gezer, birbiriyle ilgisiz, çoğu zaman bir-
biriyle çelişen saptamaların arasında, ancak belli bir
"bakış açısından" bakınca görülebilen bir ilişki olu-
şur. Bu ilişki, toplumun çelişkilerinden arınmış bü-
tünsel bir sistem olarak algılanmasını sağlar. Böy-
lece toplumun içindeki en temel eksiklik, çrkar bir-
iiği eksikliği (örneğin, sınrf çelişkileri) gizlenmiş olur.
Bu egemen bakış açısının kaynağında ise otoplum-
daki iktidarın temsilcisinin, "büyük sürünün baba-
sı"nın bakışı vardır. Toplumun, kendisini temsil et-
tiğine inandığı irade babanın iradesi; yangılayan ba-
kış onun bakışı; seven okşayan ve cezalandıran el
onun el'ıdir. Bu "simgesel baba" aslında, yukanda
değindiğim eksikliğin oluşturduğu bir simgesel
boşluğa karşılık gelir. Babahğı kendisinden değil,
kendi dışından kaynaklanır. Toplum ona "Baba" de-
meye devam ertiği sürece, onu o boşluğa yerleştir-
diği ve orada tuttuğu müddetçe baba olarak kalma-
ya devam eder. Her tarihsel dönemde o sembolik
boşluğu dolduran "babanın adı" değişir: Kral, kili-
se, devlet, hatta "serbest piyasa"...)
Ve sonra kendi kendime sordum, bir mali krizin
ve ailesine, yakın çevresine kadar bulaşan yolsuz-
luklann ortasında, bu sözleri sarf ederken "Baba'
aslında ne diyor?"
(Demirel, 1960'lardan bu yana, zirveye en yakın
politikacılardan biri. 1980'den beri hemen hiç de-
ğişmeyen bir reçete gereğince, biteviye, yeniden
yapılandınlan toplum, onun elinde krize girdi. Herye-
ni hükümetin yeniden başladığı "yeniden yapılan-
dırma sürecini" ilk kez o başlattı. Bu, "yapılandır-
ma" süreci, esas olarak 1960'tan sonra şekillenen
ekonomik modelin, 1970'lerde patlak veren krizine
bir çare olarak gündeme gelmişti. Simgesel/ideolc-
jik evrende, "Yeniden yapılanma" metaforuyla be-
timlenen reçete, ilk uygulamaya konduğundan bu
yana hep aynı bileşenlerden oluştu: Serbestleştir,
, özelleştir, dışa aç, kamu alanını tasfiye et, sos-
yal harcamalan kıs, emekçi kesimlerine yöne-
lik sosyal harcamalan kaldır, ücretleri düşür,
sendikal hareketi tasfiye et, işçi haklannı kulla-
nılamaz hale getir. Bunlann hepsını de bir fante-
ziyle gerekçelendir: Yabancı sermayeye güven ve-
relim, ülkeye yabancı sermaye girsin, sonra tamam-
dır. her şey yoluna girecek.
Gerçekte ise "yeniden yapılanma" söylemi ve
"yabancı sermayeye güven verme" fantezisi saye-
sinde, mali sermayeyi istediğini yapması için serbest
bırakan, karşısındaki tüm diğer toplumsal, sınrfsal,
ulusal çıkarian ve iradeleri kısıtlayan; piyasa ilişkile-
rinin dinamiğini toplumsal irade olarak dayatan, bu-
nu da "direnilemez, tek gerçek" olarak vaftiz edip
Tann katına çıkaran, ona ibadeti zorlayan bir anla-
yış egemen oldu. Artık borsa bu yeni dinin tapına-
ğıdır. Ruhban sınrfı ise köşe yazarlarından ve TV yo-
rumculanndan devşirilir. Bu egemen ideolojik-ku-
rumsal dünyanın içinde ülkenin tüm ekonomisi, do-
ğal kaynaklannm, emek gücünün kullanımı, bu ül-
kede en ufak bir tarihsel, manevi, siyasi toplusal ya-
tınmı ve geleceğe ilişkin beklentisi olamayan bir
uluslararası mali sermayenin ve onun işini kolaylaş-
tıracak olanlann engelsiz, koşulsuz kullanımına
açılır.)
Demirel, bu sistemin, simgesel/ideolojik evreninin
"babasına" herkesten daha yakın oldu. Demirel'in
imajıyla, "babanın boşluğu", sık sık örtüştü. "Ba-
ba", büyük sürünün babasının sesi oldu hep. Bu
yüzden de çoğu kez toplumun egemen "ruhu",
"egemen ilişkilerinin ruhu" onun ağzından ortaya
dökülüverdi: "Hem serbest piyasa, pazar, liberal
ekonomi ve liberal siyaset diyeceksiniz, sonra da
bu ülkenin adamlannı tuttuğu işi yapmış olma-
ya pişman edeceksiniz. Bu olmaz." Diğer bir de-
yişle: Yasalar herkes için aynı ölçüde geçerii değil-
dir, "büyük sürünün babası" da yalnızca ufak (imti-
yazlı) sürünün babasıdır. "Bu ülkenin insanlan ken-
dilerinin düzgün insanlar olduğunu ispatlamak
gibi bir sorumlulukla karşı karşıya iseler, bu ül-
kede güven filan olmaz.. iş hayatinda ürküntü
var.. daha da derinleşeceğinden endişe ediyo-
rum." Diğer bir deyişle, 20 yıldır, bu ülkenin insan-
lan denildiğinde akla yalnızca, iş hayatındakilen iş
hayatındakiler deyince de akla, yalnızca mali ser-
mayeden nemalananlar gelir. Bunlar da kimseye
doğru düzgün olduklan konusunda güven vermek
zorunda değildir.
Bakanlıktan 2 kaynak
Erıııeııi iddialarına
kitaplı savunma
ANKARA (AA) -Kül-
tür Bakanlığı, sözde Er-
meni iddialanna iki fark-
lı cepheden bakan iki ay-
n kitap hazırladı.
Bakanlık, "Ermeni
CMaylan"nı Alman kay-
naklanndan, Türkleri ise
Pierre Loti'nin mektup-
lanndan anlatan iki yeni
kitap yayımladı. Rama-
zanÇahk'ın yazdığı "Er-
meniOlajları'' adlı kitap-
ta, Almanya'da hâlâ te-
mel kaynak olarak kabul
edilen Papaz Lepsius'un
yazdığı "Deutschland
Und Armenian 1914-
1918" adh kitapta Türk
düşmanlığı yapıldığı be-
lirtiliyor.
"Sevgili Fransa'mızın
Doğudaki Ölümü" adlı
kitapta ise Pierre Loti'nin
Türkleri savunan mek-
tuplan yer alıyor. Çalık,
"Alman Kaynaklanna
Göre 2. Abdüİhamid Dö-
neminde Ermeni Olayla-
n" adlı kitabında, Al-
manya'da hâlâ temel kay-
nak olarak kabul edilen
bu kitabın, Türk ve Müs-
lüman düşmanı Papaz
Lepsius'a Alman Dışiş-
leri Bakanlığı'nın müsa-
ade ve desteğiyle hazırla-
tıldığını öne sürüyor.