25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 6 KASIM 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Ramazan mesaisi Ramazan geliyor, başta okullar olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında mesai saatleri iftar topuna göre ince bir ayardan geçirilecek; devlet dairelerindeki yemekhaneler tadilat münasebetiyle kapatılacak... istanbul'da Türk Telekom Anadolu Yakası Müdürlüğü'nde yemekhanenin bakıma alınacağı duyuruldu bile... Müdür Irfan Yıldız beyefendiyi kutlanz... Okullararası imsakiye ^—^ yanşını ise Özel / Gebze Lisesi ve llköğretim Okulu kazandı... 21 Kasım 2000 tarih ve 510/337 sayılı yazısıyla okul müdürü Abdurrahman Ceylanoğlu beyefendi, ramazan ayına girilmesi dolayısıyla ders saatierinin değiştirildiğini, ramazan boyunca son dersten saat 15.00'te çıkılacağını resmen açıkladı. Ramazan Bayramı'ndan sonra Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfettişlerinin Gebze'ye giderek müdür beye bir takdir plaketi vermesi bekleniyor. EtektronJk posta: denizsom0cumhuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Türkiye'de liderter sultası varmış... "Aman olsun. voksa ortada lider kalmavacak!" ıllık izne çıkıp eve mi kapanmalı yoksa ga- zetede telefonlara çıkmayıp odaya mı ka- panmalı? Masanın üzerinde yığılan bu ki- tapların altından nasıl kalkmalı? Hepsini keyifle okuyacak zamanı bir an önce nasıl yaratma- lı? Sayfalara göz atmanın ötesinde satırların arası- na nasıl dalmalı? Hepsi birbirinden ilginç kitaplar... Üstün Akmen'den iki kitap; biri Cumhuriyet Ya- yınları "Veee Perdeee" yanında tuzu ile tiyatro eleş- tirileri , öteki Aksoy Yayıncılık "Yarim Nereyi Mes- ken Tuttun", gezilerden duygusal öyküler... Erol Toy'dan bir ilk; dünyada Hititleri anlatan ilk roman: "Arinna'nın Gölgesi". Yaz Yayınlan'ndan tab- let tablet, hepsi otuzüç tablet. Emin Çölaşandan "Tarihe Düşülen Notlar"... Ümit Yayıncılık... Herbirsöyleşi, birbelgeniteliğinde... He- le Fatin Rüştü Zorlu'nun metresiyle olanı, yakın ta- rihe düşülen çok özel bir not. Kitaplarla Oral Çalışlar ve Tolga Çelik'ten "Erbakan-Fet- hullah Gülen Kavgası"... Cemaat ve tarikatlann si- yaset sahnesindeki 40 yıllık oyunu... Srfır Noktası Ya- yınları. Bekir Coşkun'dan "Pako'ya Mektuplar"... Karı- sına adadığı kitapta Pako'ya aşkını anlatıyor Be- kir... Ümit Yayıncılık... Macide Tanır'dan "Tıyatronun Cadısı"... Diyor ki: Tiyatroda her gece, anlayan bir kişi var diye oyna- dım. Yoksa, ben varım dedim. Bu kitabı da okuya- cak bir kişi var diye yazdım. Yoksa, gene ben va- rım. Acaba o bir kişi, siz misiniz?" Bilgi Yayınevi... Erendüz Atasü'den "Benim Yazarianm", diplomat yazar Ergun Sav'dan "Diplomaturka", dilbilimci Prof. Dr. Doğan Aksan'dan "TürkiyeTürkçesinin Dü- nü, Bugünü.Yannf... Yine Bilgi Yayınevi. Taha Toros'tan "O Güzel Insanlar"... Örneğin, Os- manlı Meclisi'ne giren ilk işçi milletvekili Numan Us- ta'nın öyküsü... Aksoy Yayıncılık. Niyazi Ahmet Banoğlu'ndan "Nükte Yergi ve Fık- ralarıyla Atatürk"; Aksoy Yayıncılık. Duygu yükıü bir kitap... llhan Arsel'den "Muhammed'e Göre Muham- med", Muazzez llmiye Çığ'dan "Gilgameş", Meh- met Kaygısız'dan "Türklerde Müzik"... Kaynak Ya- yınları... Kaynak'tan bir kitap daha; sadeleştirilmiş diliyle 1931 yılının lise ders kitabı: Tarih l. Kemalist eğitimin belgesi. Azmi Koçak'tan "Atatürk'ün İlk Öğretmeni Şem- si Efendi"... Bilinen bir ismin bilinmeyen yaşamöy- küsü... Düşler Sokağı yayını... Şerafettin Canpolat'tan "Anadolu'da Hâkim Ol- mak"... Duman Yayınları... İzne mi çıkmalı, telefonlara mı çıkmamalı! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek YerHim Hatb erdincutku@yahoo.com Yetkin politikacı olmayınca yetkili olanı önem kazanıyor! Tupizm Bakam'na TAÇ soruları! Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya sor- sak ve desek ki: Kaldınlmasını istediğiniz bakanlığı- nızı doğrudan ilgilendirmese de bildi- ğiniz gibi Kültür Bakanlığı, Antalya'da- ki tarihi Noel Baba Kilisesi'ni TAÇ Vak- fı'natahsisetti... Yıne bildiğiniz gibi TAÇ Vakfı, bakan- lığınızın sizden önceki bakanlan tara- fından kuruldu... Bir dönem hem 12 Eylül öncesi hem de 12 Eylül ve son- rası bakanlığınızla çok sıkı fıkıydılar; bakanlığın taşeron şirketi gibi çalışı- yorlardı. Anımsıyor olmalısınız, Beylerbe- yi'ndeki Depreli Ismail Paşa Yalısı'nı onarsın diye TAÇ Vakfı'na devretmiş- lerdi de bir gece tarihi yalı cayır cayır yanmıştı... Neyse... Gelelim asıl konuya... Turizm Bakanlığı'nın bütçe- sinden her yıl TAÇ Vakfı'na belli bir ödenek aynldığı iddi- ası doğru mu? Bugüne kadar "dolar" hesabıyla kaç para verildi ve karşılı- ğında ne alındı? Bakanlığınız bütçe- sinden TAÇ Vakfı'na para aktarmaya devam ediyormusunuz? Ediyorsanız niye, etmiyorsanız neden? M Î İ h İ Î P ' s t a n b u l ' u n Anadolu yakasındaki aboneleri elektrikle çarpan Ak- ••millll taş yeni bir uygulama başlatmış... Elektrik saatlerindeki mühür- leri söküp yeniden mühürlüyormuş... Elektrik faturasında "muhtelif' açıklama- sıyla görülen 3 milyon lira yeni mührün bedeli oluyor... Haberiniz olsun! ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ Yatağan'daki "ilk" buluşma... Arkadaşlanmız Özcan Özgür ile Olcay Akdeniz. geçen pazar günüyapılan; "Yatağan'a Sahip Çıkaİım, Çevre Kirliliğine ve Özelleştirmeye Hayır!.." mitın- giyle ilgıli haberlerini şöyle nok- talamışlardı: "...ijk defa çevre- cflerm de santral işçiteriyle yan yana olduğu miting'blaysız so- na erdi." (Cumhuriyet, 20 Kasım 2000 Pazartesı) Deneyimlı arkadaşlanmızın bu satırlanndakı "ilk defa" vurgu- laması kaç kişinin dikkatıni çek- ti, bilinmez. Ancak. Yatağan'da- ki 1980 sonrası "Termik'li ya- şam" sürecini yakından bileriler için habere eklenen bu kısa "me- saj" doğrusu çok denn ve önem- li anlamlar taşıyordu.. Gerçek- ten de "çevreciler" ile "işçiler" Termik Santrarın "ölümcül var- lığına" karşı ilk kez bir araya gel- mişlerdı... Pekı, şimdıye dek ne- den "ayrıydüar"?.. ••• Aslında, haberdeki bu vurgula- mayı "çevreeilerle sendikacı- lar" şeklınde yapmak. belkı da- ha bir "gerçekçi" olurdu. Çünkü, çevrenin de temel "in- san hakkı" olduğunu savunan- dikacılann bu mitinge bile "Ter- mik Santral'a hayır" sloganla- n yenne. "Özelleştirmeye ve IMF'ye hayır" sloganlannı öne çıkartarak katılmış olmalan, yıl- lardır süregelen ve Yatağan'ı ze- hire tuMaktetaniasankkdışı po- fitikalann ekmeğine yağ süren an- layışın "değişmediğini" göster- mryor mu? Özelleştrimeye ve IMF'ye kar- şı çıkmak. elbette ki emekten, de- mokrasıden, toplumdan ve ulusaJ çıkarlardan yana olan herkesin ve her sendikacının temel görevi... Ancak bir santral, üstelik yûk- sek yargının "kapatın" hükmü- nü vermesıne rağmen hükümetle- nn "hukuk dışı" kararlanyla fa- alıyetıne devam ettirilen bir "il- kel" santral. sadece doğanın ve Stratonikeia gibi eşsız bir antık kentm değil, koskoca bir ılçenin ve onbinlerce kişinin yaşamı üze- rine adeta bir boğa yılanı gibi çö- reklenmişse, öncelikle ne yapıp edip bu insanlık düşmanı faaliye- ti "durdurmak" yerine sadece emperyalızme çatmanm, "solcu- luk"la da bir ilgısi olmadığını ar- tık görmek gerekıyor... Hele. Muğla Barosu'nun aç- 1993"teki Vatağan mitingine katılan bu çocuklar, şimdi de "gençler" olarak termik santrala direniyorlar... lann Yatağan'da neredeyse 15 yı- lı aşkındır "kesintisiz" sûrdür- dûkleri "Termik Santrala Ha- yır" kampanyalarında, onlan uzaktan seyredenler santral işçı- leri değıl, "sendikacılar" oldu- lar... Bunun nedeni ise -kolayca an- laşılabileceği gibi- Termik Sant- ralda çalışan bınJerce kışının "iş- siz kalmaması" gıbı. görünürde ışçiden yana brr "dar bakışh sen- dikal tutumdan" ibarettı. Bu tutuma. yine Yatağan'daki ki- mı "yerel yöneticilerin" kentte- ki esnafa dayanarak "vazgeçe- meyiz" dediklen "Termik Sant- ral ekonomisinin" çekiciliği de eklenınce, bugün yaşanan drarru önceden çok iyi gören çevreye duyarlı "aydın" kesimler hep "yalnız" kâldılar. Sonunda sant- ral zehirini acımasızca kusmaya başlayınca da geçen pazargünü ya- pılan mitingdeki "ilk" buluşma gerçekleşmiş oldu. Çünkü artık "can" elden gidıyordu... • • • Bununia birlikte. yine aynı sen- tığı dava sonucunda "baca ga- zı arıtma tesisi yapılmadan santral çahşamaz" diyen Danış- tay karanna sonuna kadar sahip çıkamayan ve bu karann "uygu- lanması" için gerekirse "üre- timden gelen gücfimüzü kulla- nırız" bile diyemeyen sen- dikacıların "hukuk devletini savunduklarından" falan da söz etmek çok zor... Çünkü hukuk devleti. aslında her şeyden önce "emeğin ve alın- terinin hakkı" için gerekli. Bu emek ve ahntennin onbinlerce kişiyi zehırleyen bir üretım için kullanılmasına karşı çıkmak da aynı "hakkın" toplumsal bir sorumluluğu değil mi?.. ••• Evet... Yatağan'da sonunda "can havliyle" bile olsa bu çok önem- lı "ilk" buluşma gerçekleşmiş ol- du. Şımdi artık "ortak" slogan şu olmalı: "Termik Santral, işçiler mağdur edilmeden kapatılsın. Sadece hukuk devleti değil, sos- yal hukuk devleti olduğumuz da kanıtlansın..." HAYV AINLAR ISMAÎL GÜLGEÇ igulgec <ı yahoo.com DUM DUMA BEHÎÇAK behicakdı turk.net Svnucvluk . ijim çoK S ÇÎZGÎLlK KÂMİL MASARACl HARBt SEMÎH POROY semihporoydı yahoo. com TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Kasım KAPAUCARS/ YANGINU. 1S54-'TB SU6ÛN, SAAT 22.'P£ BAÇLAYAN BÜrÜK. 6İH İSTANBDL'PAKİ KAPALIÇASçrfl KASIP KA- - SİP4HI SOICAGI 'MDAHI 8//? YORG4NCI MEYOANA GEt-EN ELEiertZİkC *ZM/ Ç/KTTG/ Beu&tENEN YAHGIN, KAPA~ UÇ4RŞ/MH ÜÇTB İKİSfNİ HARABEYE ÇEVIRMİŞ- TuHİÇ C#A/ /CAYBtM/N OLMA&tSt YANGIN İKİ GÜN &ÜRMÜŞ, 2B teAS/M SA8AM TKAAAMEM S<5A/DÜeÜt-E&/LMrŞrİ. 2SOO DÜKKAUtN KÜLB PÖ- N.ÜŞriJĞÜ, ZABARtN 'Ş~E SpO MıLYOAJ L/JSA KA - OAR. OLDUĞU TAHMfM EPİLAAİŞTİ- /'t-*Z. A££Z SULTAU MEHMer ZAA/MNINDA İNŞA E0İ- ÇİKMİÇ, , ÇEf/7Z.f 7XA*İR PANO DENİZ KAVLKÇLOGLU Kapmanyolacılık', 'Dızdızcılık'ye Canım Abicimcilik' Üzerine Notlar "Karmanyolaalık", kriminoloji sözlüğümüze ne zaman, nasıl girmişti, bilmiyorum. Ama çok eski yıllardan beri kullanılan bir sözcüktü. Çocukluğu- mun Cihangir'inde, akşam karanlığında pence- reden, pat pat ayak sesleri, "Koşun! Yetişin!"çığ- lıklan duyulduğunda, babam, "Karmanyolacı işi..." derdi, "yine soyduiar birilerini..." Fikret Adil de "Asmalımescit 74" kitabında bir "karmanyola- c;"dan söz etmişti: "Bu kim olabilirdi? Polis? Ne münasebet? Yoksa bizi geceyansı buradayaban- cı görîıp de takip eden bir karmanyolacı mı?.." Kar- manyolacılar, karanlık basınca "iş"e çıkarlar, göz- lerine kestirdikleri avlarını uzun uzun izlerler, son- ra ıssız bir sokakta üzerine saldırıp, soyarlardı. Aslı Italyancadan, daha doğrusu Italya'nın Pi- emonte bölgesindeki "Carmagnola" adındaki ka- sabadan geliyordu bu sözcüğün. Kasaba, aynı adı taşıyan yerel giysisiyle ünlüydü. Fransa'nın gü- ney bölgelerinde de yaygın biçimde giyilen "car- magnola", 1792 yılında Marsilyalı devrimcilerta- rafından Paris'e getirildikten sonra tanınmış, son- radan da "jakobenler"\n gözde giysisi olmuştu. Metal düğmeli kısa bir ceket, üç renkli yelek ve kırmızı bir kepten oluşuyordu. "Terör Dönemi" sırasında sık sık söylenen bir devrim şarkısına da adını vermişti "Carmagnola"... Bizde "ihtilalcilik" ile "eşkıyalık" çoğu zaman eşanlamh kullanıldığın- dan olacak, bu sözcük dilimize, "şehir eşkıya- s/"nın tanımı olarak girmiş, öyle kullanılır olmuş- tu... "Dızdızcılık" ise basit bir dolandırıcılık türüy- dü... Kurbanlar genelde kente yeni inmiş, ama cep- lerinde mutlaka üç beş kuruşu bulunan gariban köylülerden seçilirdi. "Dızdızcı", avıylaöncedost- luk kurar, onun güvenini kazanırdı. Birlikte bir kahvehaneye ya da bir işkembeciye gidilip uzun uzun çene çalınırdı. Sonra konu döner dolaşır, pa- raya pula gelir, yavaş yavaş "iş"m sonuna yakla- şılırdı... Masadan kalkıhrken "dızdızcı"n\n, aslın- da beş para etmeyen köstekli cep saati ya da "şö- valye yüzüğü" gariban köylünün cebindeki paray- la değişmiş olur, av ile avcı birbirlerinden sarıla- rak, öpüşerek ayrılıriardı... "Canım abicimci"\er için en uygun mekânlar tren istasyonları, otogarlar ve kalabalık meydan- lardı. Avın ellerinin dolu olması ve üzerinde bir ce- ket bulunması temel koşuluydu "canım abimci- lik"\r\... "Canım abimci", uzaktan gözüne kestir- diği avına doğru koşmaya başlar, yanına gelince de "Vay... Canım abicim..." diyerek boynuna sa- rılırdı. Bu arada ağzında çiğneye çiğneye hamur haline getirdiği sakız büyüklüğündeki bir topağı çaktırmadan adamın omuzuna tükürürdü... Elle- ri dolu adamcağız ne yapacağını şaşırır, sonra yı- lışık bir "Kusura bakma canım abicim, birine ben- zetmişim seni..." muhabbeti başlardı... "Iş", bu-' rada bitmezdi tabii... Soyguncu, "Omuzunda bir şey var, abicim..." deyip cebinden bir mendil çı- kartır, hummalı bir temizlik faaliyetine girişirdi... Cepleri o sırada boşaltılırdı avın... "Karmanyolacılar" da, "dızdızcılar" da, "canım abicimciler" de kötü karakterii basit insanlardı. Ço- ğunlukla gecekondularda yaşarlar, ömürlerini kah- vehane köşelerınde tüketirterdi. Akşamları şarap içer, efkârlandıklarında kanlarını döverlerdi. Ken- dileri gibi olanların dışında, toplumda hiçbir say- gınlıkları yoktu. Içlerinden en ustalarının yaptığı "büyük işler bile küçücük kalırdı asıl büyüklerin yanında... "Osunıktannemkapan"borsamızı bi- le etkilemezdı onların yaptıkları... Ikide bir yaka- lanırlar, ufak tefek cezalar alıp içeri girerlerdi... Ce- zaevi koğuşlarının şamar oğlanlarıydı onlar. Ci- nayetten yatan "/odermah/cL/m/an"nayaranabil- mek için paralarlardı kendilerini... • Geçen haftaki yazımın bir yerinde yine onlar- dan söz edince bana,"Karmanyolacı, dızdızcı, ca- nım abicimci nedir, allahaşkına?" diye soran bir- çok faks, e-posta mesajı, telefon almıştım... Bil- mem, bu sorulan gerektiğince yanıtlayabildim mi bugün? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(a tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1V SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Anamur ya- kınlannda, sarkıt ve dikit- leriyle ünlü mağara. 2/ Ki- . raya verilerek gelir getıren 5 mülk... "Tur- gut—":Şairi- miz. 3/Çorak, verimsiz top- 8 rak... Nine. 4/ g Bir şeyin için- deki öz... Çinkonun simgesi. 5/ Balık av- lamakta ya da yük ta- 2 şımakta kullanılan bü- 3 vükkayık.ö/flkelbir 4 silah... Divan edebı- 5 yatının en büyük hiciv g şairi. II Hava ve gaz j akımlan oluşturmak- o ta kullanılan aygıt... Alt alta yazılmış şey- lerin tümü. 8/ Tann... Din işlerini devlet işlerine ka- nştırmayan. 9/ Muğla'nın Ortaca ilçesine bağh tu- ristik bir koy. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Meyve kurusu... Işyeri. 2/ Dâhi... Birpamuk cin- si. 3/ Küçük kılise... " — taneleri gibi gülemedim/ Aradım aradım bulamadım./ Kendi ecelimle öle- medim" (B. R. Eyuboğlu). 4/ Ermenistan'ın baş- kenti... "E\et" anlamında kullanılan bir sözcük. 5/ Kirpık boyası. 6/ Bir gösterme sıfatı... Fazladan kı- hnan nanıaz ya da tutulan oruç. 7/ Herhangi bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri..."Serpme, dağıtma" anlamında eskı sözcük. 8/ Tutulacak yer, sap... Belirli bir ış ya da hizmeti başarabilecek güç- teki en küçük askeri bırlık. 9/ "Eşref—": Ressa- munız.. Kurnaz, açıkgöz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle