Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26KASIM2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Hyatroya dönen Jeanne Moreau, MargaretEdson 'ın
i
Wit
y
adlı oyununu sahneye koydu
arayıcılanyız'KüMr Servisi- 72 yaşındakı Jean-
ne Moreau tiyatroya geri döndü ve ük
kezbiroyunyönetti. Moreau, Marga-
ret Edson'ın Pulitzerödüllü 'Wit' isim-
li oyununda rol almayı reddetti, ama
çok heyecan verici bulduğu için sah-
neye koymayı yeğledi.
Ulkemizde ise bu oyunu Yıldız Ken-
ter 'Nûfcte' ismiyle sahneye koydu ve
oynuyor.
Oyun, yaşanunı John Donne'ın şi-
irine, Kutsal Soneler'in araştırmasına
ve yaşam, ölüm, Tann kavramlanna
adarnış olan Profesör Vivian Bearing'in
kanser olmasından sonra deneysel te-
davi sûresi içinde, işini, yaşanunı, has-
talığuıı irdelemesini konu ediniyor.
- 'Wrt' insanı umutsuzluğa iten bir
«yun değü mi?
JEANNE MOREAU - Aksine insa-
na umut veren bir gösteri. Hem de has-
talığın son aşamasına gelmiş, kanse-
re yakalanmış ve kendisini iyileştirme-
yecek deneysel bir tedaviyi kabul et-
mış bilinçli bir kadın söz konusa Oyu-
nun sonunda öleceğini biliyor, yazar
ona söylemiş. Önünde yaşayacak iki
saatten az bir süre var.
BflinçB insanlar için umut verici
- Anlatüklanmz pekde iç açKi sayü-
maz._
MOREAU - Fakat öyle. Burada ken-
dini bilime adamış biriru görüyoruz.
Donne coşku ve gençliğin getirdiği
şehvetle hareket ederken düşünceli bir
insana dönûşen birisi üzerine ihtisas
yapmış. Donne Katolik doğup Protes-
tan ölen bir kişi. Ve başpıskopos. Ten-
sel zevklerden vazgeçmiş, ruhun atı-
lımlannı keşfetmeye yönelmiş. Beni
cezbeden de bu oldu. O zaman bu gös-
teri cesur, merakh ve bilinçli insanlar
için umut verici diyelim. Ama hasta-
ne âleminin alışkanlıklan hakkında
bazen çok komik -ve de çok güç- an-
lar da var oyunda.
- Niçin John Donne?
MOREAU -Ne zaman hayatında
geçmişiyle ilgili önemli bir an olsa, ör-
neğin sözlere duyduğu aşkı keşfettığı
beşıncı yaşgünü, ona teşhisı koyan
profesörle karşılaşması, profesöre te-
zim gösterdiği, öğreocisı olmuş ve
kendisi gibi araştırmaya tutulmuş genç
bir doktordan biraz ilgi dilendiği za-
man. Her sefer Donne'a, seçimlerine,
yazgısına geri dönüyor.
- Butrajediye Lozan seyirdsmin tep-
ız
sanatçılar, bizi
izleyenler için
olaylann
derinliklerine
ineriz. insanlar
çok meşgul.
Kendi içlerini
incelemeye
vakitleri yok.
Yalnızhğı niçin
seviyorum?
Çünkü yalnızlık
kendimi tehlikeye
atmama firsat
tanıyor. Beni
sonuna kadar
gitmeye iten
sebepler, kendi
içimde
hissettiğim
karmakanşıklık
ve bazı şeyleri
bilmediğim hissi.'
kisineokiu? <
MOREAU -Güldüler, ağladılar
- Margaret Edson'ın oyununu nasd
keşfettiniz?
MOREAU-Oyunun başrolûnde oy-
namam teklif edilmişti. Daha önce de
o oyunun eleştirilerini okumuştum.
Pek istekli değildim. Sonra metni uçak-
ta okudum. Esaslı bir metin olduğunu
düşündüm, ancak beni asıl cezbeden
yönû, kadının kendi ölümüne hazırla-
nış biçimiydi... Broadway'de gösteri-
yi gördükten sonra hayran kaldım ve
karanmı verdim.
- Başroiü oynamamaya—
MOREAU - Benden daha genç bi-
risinin bu rolü alması gerektiğine...
HöntBf^bcuk yapabilecek.yaşjta bir ka-
dının bo rolü alması gerekti^ne. Av*
nca daha önce bu hastalığa yakalan-
mış bir insanım. Geri döner dönmez
bu oyunu sahnelemek istediğimi be-
lirttim. Başroldeki kadınm genç ol-
ması konusunda haklı olduğumu bili-
yorum. Bakın Mike Nichob bu oyu-
nu beyazperdeye taşıyor, seçtiği oyun-
cu Emma Thompson.
Ük kez tiyatro oyunu yönetiyor
- Amerika'daki gösteriden esin akn-
ğunz söylenebflir mi?
MOREAU- Hayır, hemen değisik bir
sahne düzeni düşûndüm. Bir de anne
tarafından tngiliz, yani iki dile de hâ-
kim olmamdan dolayı uyarlamasuıı,
çevirisini yapan Stephane Laporte'la
beraber yapmakta ısrar ettim. Bu saye-
de daha derine inebildim ve sözcükle-
ri daha doğru seçebilme olanağım ol-
du. John Donne'un bazı şiirierini de çe-
virdik. Her şeyikefıdim oiiganizeettim:
Rol dağılımı, ses, ışıklar, dekor...
- Daha öncetiyatroyöneünenfiğiyap-
mamıstıruz...
MOREAU - Bu benim ük deneyi-
mim. Daha önce böyle bir şey aklıma
gelmemişti. " '
- Sinemada film yönetmiş otanak_
MOREAU - Yaptığım her şey ne
isem onun devamı. Her şeyin birbi-
nyle ilişkisi tutarh. Sanınm, hayatba-
na daha ileriye, daha net olana gitmem
için verilmiş. Bu yöneteceğim ilk oyun,
fakat sonuncusu olmayacak.
- Bu kadar çok sevdmiz diye mi?
MOREAU - Yaptığım şeyin bu ol-
ması gerekiyor diye. Yaptığım en za-
rarsız iş ve bana çok şey veriyor. Biz
sanatçılar, bizi izleyenler için olayla-
nn derinliklerine ineriz. İnsanlar çok
meşgul. Kendi içlerini incelemeye va-
kitleri yok. Yalnızlığı niçin seviyo-
rum? Çünkü yalnızlık kendimi tehli-
keye atmama firsat tanıyor. Beni so-
nuna kadar gitmeye iten sebepler, ken-
di içimde hissettiğim karmakanşıklık
ve bazı şeyleri bilmediğim hissi.
- FBç korkmaz nusnuz?
MOREAU-Korkanm. Sürekli. Ama
korku ilginç değil. Zaten ne korkusu?
Hangi korkudan söz ediyorsunuz?
- Yaşamak, ölmek, geçen zaman-
MOREAU-Genelde insanlarölüm-
den boşluk yüzünden korkarlar. Ister
ruhsal ister fiziksel olsun, onca büyük
acılarla yaşadıklan hayatı terk etmek-
ten çeküîiyoriar. Bilinmeyen yüzünden.
Ben zaten bilinmeyenle birlikte yaşı-
yorum. Oysa bizim zaten gittiğimiz
yer neresi? Karakterlerin içi. îcat edil-
miş. Uydurulmuş. Ben elime kâğıt ka-
lem alamam. Hayır. Bunu kendi kişi-
liğimle ödemem lazım. Grûber'in ha-
rika bir sözü var:' Yönetmen oyuncu-
lann korkusunu yok edendir.(...) Ama
korku yok olduktan sonra o kadar gü-
zel oluyoriar ki Bu korkuyu yenmek
içinçokSKakhkveşefkat ister. Çok çe-
timsiz bir insan olrna şansına sahip ol-
duğumdan hfle yapmadığunı anhyor-
lar.' Korkunun getirdiği azaplann her
türünü denedim. Seyirciden korkmu-
yorum, bunun ilginç bir yanı yok. Sö-
zünü ettiğim bulamama, oynayacağı-
nız karakterin kişiliğine bürünmenizi
sağlayacak kapıyı açamama korkusu.
'Her defasında ilki yaşıyoruz'
- Bunu başarabitanek için ne yap-
mak gerekiyor?
MOREAU - Konuşmak. Etrafinda
dolanmak. Japonya'da çok moda olan
bir mimar var. Muhteşem bir anekdot
anlatıyordu. Kazmayı çok sevdiğini
söylüyordu. Hep yükselmekten söz
edılır. Dünyadan aynlmaktan. Yukan
çıkmaktan. Ama aşağı inmek de fena
sayılmaz. Yazı yazdığınız zaman de-
rinlere ınersınız. Mutlak karanlık ku-
şaklanna. Kuyunun diplerinde, ışığın
ulaşamadığı bölgelerde ne bulunur?
Su.
- O zaman siz kaynak arayıalans»-
MOREAU - Evet! Kaynak arayıcı-
lanyız. Çalışan bir sanatçı, bir bardak
suya koyduğumuz küçük Japon çiçek-
len gibidır. Önce büzülü dururlar, son-
ra birdenbire, açılır, açılır, açılırlar. Bir
aktör, birgösteri benim için budur. Bir
de en güzeli, her şeyin sürekli oluşum-
da olması. Bir temsil hiçbir zaman sa-
bit değildir.Her akşam, her sabah.ye*
ni bir akşam, yeni bir sabah. Her de-
fasında bir ilki yaşıyoruz.
-Tıyatrodamı?
MOREAU - Hem tiyatroda hem de
gerçek hayatta.
Londra'da 'sansasyon'sürüyor
Royal Akademi, 'Sensation' sergisinden sonra şimdi de 'Apocalypse' ile sesini duyuruyor
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
LONDRA- 1997'de açılan
Sensation sergisi ile çağdaş sa-
natla ilgilenmeyen kitleleri da-
hi galerilere sokan ve izleyici
rekoru kıran ünlü Londra Royal
Akademi, 'Apocalypse-Beauty
and Horror in Contemporaray
, Art'(Apokalips-Çağdaş Sanat-
ta Güzellik ve Dehşet) adlı ser-
; gi ile çağdaş sanata verdiği des-
teğe devam ediyor. Apokalips,
'zengjnfik', 'güzeük', 'dehşet' ve
'çeşitlilik' gibi kavramlan bir
i araya getirerek uluslararası are-
nadaki çağdaş sanatçılann bera-
^ berligini sağlıyor.
r Apokalips, sonun hikâyesi...
Türkçeye, mahşer ya da kryamet
; olarakçevirebileceğimizbukav-
, ram, yüzyıllardır Batı sanatın-
da birçok ünlü ressam taraftn-
dan ele alındı.
Royal Akademi, bu klasik te-
mayı daha önce herhangi bir
yerde sergilenmemiş 13 çalışma
ile bu kez çağdaş sanatın düiy-
le sunuyor.
Sergıde, DarrenAbnond, Ma-
•rizio CatteJan, Jake ve Dinos
Chapman, Ctaris Cunningham,
Angus Fairhurst, Mike Kefley,
JeffKoons. Mariko Mori, Tim
Nobte- Sue VVebster, Richard
Prince, Gregor Scheider, VVbtf-
gang Tillmans ve Luc Tuy-
mans'ın işlen yer alıyor.
Serginin önemli yanlanndan
biri Royal Akademi'nin tarihın-
de ilk İcez her bir sanatçıya ay-
n bırer oda veriyor olması.
'Mahşere* açılan kapı
Apokalips, ilginç bir işle baş-
lıyor. Belki de bir izleyici ola-
rak ilk kez yerlerde sürünmek
dunımunda kalıyorsunuz Gre-
gor Schneider'üı işini görmek
için. Schneider'in ışı, 'mahşere'
ıçılan bir kapı... Klastrofobisi
olanlann pek şansı yok.. çünkü
sürünerek girdiğiniz odada kay-
bolmanız, kendinizi duvarlarla
Inışatümış, kısnnlmış hissetme-
A
niz an meselesi. Yolun sonunda
ise sizi terk edılmiş bir oda bek-
liyor, tek çıkış yolunuz ardınız-
da bıraktığınız odalar.
Serginin en ilgi çeken işlerin-
den biri ve Apokalips temasına
bıre bir uyan, Chapman kardeş-
lerin devasa boyutlu 'Hefl' (Ce-
hennem) adlı çalışması. Galeri-
nin orijinal tavanım kırarak bir
meteor taşım Papa'nın üzerine
düşürten Maurizio Cattelan'm
'LaNonaOra' (Dokuzuncu Sa-
at), Mariko Mori'nin hayli tin-
sel göndermelerde bulunan, Bu-
dist tapuıaklanndan esinlenil-
miş kitch 21. yüzyıl Dream
Temple (Düş Tapınak) ve pop
videocu Chris Cunningham'ın
'Flex' adlı işi dikkat çekici. 15
Aralık tarihine dek açık kala-
cak olan sergiye Almanya, Bel-
çika, Amerika, Japonya, ttalya
ve Ingiltere'den yaşlan 29 ile
50 arasmda sanatçılar katılıyor.
tngiltere'nin önde gelen çağ-
daş sanatçılanndan, 1990'lar-
dan bu yana birlikte çalışan Ja-
ke ve Dinos Chapman'ın 'Ce-
hennem' adlı işi, tıpkı birkan ha-
vuzu gibi 20. yüzyılın doymak
bilmez dehşet görüntülerinin
devasa bir anıtı olarak çıkıyor
karşımıza. Chapman kardeşle-
rin hemen her çahşmasının iz-
leyicüer tarafindan 'rahatsızedj-
ci' olduğunu söylemek yanlış
olmaz. Ancak bu çalışma, Chap-
man'lann dehşetin gerçek yüzü-
nü gösterdikleri bir başyapıt.
Yapımı iki yıl süren, sekiz ayn
parçadan oluşan yapıt, yaklaşık
beş bin adet el yapımı kurşun as-
kerden meydana geliyor. Bu se-
kiz parçahk devasa üç boyutlu
çalışmanın bütününde aynca do-
kuz farklı yapı ve manzara var.
Chapman kardeşler bu çalışma-
Lpokalips,
'zenginlik', 'güzellik',
'dehşet' ve 'çeşitlilik'
gibi kavramlarla
uluslararası arenadaki
çağdaş sanatçılan bir
araya getiriyor.
Serginin önemli
yanlanndan biri Royal
Akademi'nin tarihinde
ilk kez her bir
sanatçıya ayn birer
oda veriyor olması.
Apokah'ps temasına
birebir uyan çalışma
ise Chapman
kardeşlerin devasa
boyutlu 'Hell'
(Cehennem) adh
yapıtı.
yı platformlar üzerine yerleşti-
rerek izleyicinin, yerleştirmeyi
tüm açılanyla görmelerini de
sağlamış. Tam merkezdekı man-
zaranın ortasındaki yanardağ-
dan fişkıran Naziler, kanlı, in-
san vücuduna ait parçalar, iske-
letler, kurukafalar her yere sav-
rulmuş bir biçimde. Onlar izle-
yiciyi şoke etmeyi ahşkanhk ha-
line getirmiş iki kardeş.. ancak
bir başyapıt olan bu çalışmanın
geleneksel 'apokalips' sahnele-
rinin en başanlı çağdaşı nitele-
mesi yanlış olmayacak sanınz.
Fiziksel şiddet ve mûzik
Londra'da yaşayan ve çalışan
Chris Cunningham ismi daha
önce herhangi bir sergide kar-
şımıza çıkmadı. Ancak, tngilte-
re'nin genç dehalanndan oldu-
ğu söylenen bu genç sanatçı, as-
lında uzun sürcdir Apbex Twin,
Leftfıeld, Madonna ve Björk
gibi müzık alanında uluslarara-
sı ün yapmış isimlerle çahşıyor.
Cunningham aynca ABen 3 gi-
bi bilim kurgu filmlerinin de
modellerini gerçekleştirmiş bu-
güne dek. Sanatçımn 15 dakika
süren video çalışması, bir çiftin
agrasif bırleşmesini gösteriyor.
Cunningham, insanlann birbir-
leri üzerinde gösterdiği fiziksel
şiddeti müzikle güçlendirerek
sunuyor izleyicilere. Bu vide-
onun 18 yaşuıdan küçüklere ya-
sak olması, sanatçımn hiçbir
oto-sansürden geçinneyerek ele
aldığı dehşeti gözler önüne se-
riyor.
Son yıllarda adından sıkça
söz ettiren bir başka isim ise
Darren Almond. Sanatçımn
'Shelter' (Sığmak) adlı işine
Auschvvitz kampı kaynakhk edi-
yor. Karşılıklı yerleştirdiği iki
otobüs durağı Nazi dehşetinde
yaşamlannı yitirmiş insanlann
anısuıa dikilmiş bir anıt gibi.
Royal Akademi 'deki serginin,
'Sensation' kadar başanlı olup
olmadığı ilk günden bu yana
taröşılıyor. Kıyametin tişörtle-
re ve kupalara malzeme ohna-
sının yam sıra tartışma yaratan
bir başka konu Royal Akade-
mi'nin yıl boyunca açtığı sergi-
lerde izlediği yol. Bir önceki
sergisinin Iskoç Suluboya res-
samlan olduğu düşünülürse;
'Akademinin henüz kişttıği otur-
madı' yorumlan çok da yanlış
sayılmaz. Akademi için, bir ta-
raftan nitelikli sergilerle tarih-
sel sanatı destekler görünürken
(Chardin ve 1900- Art on the
Crossroad), diğer yandan 'Sen-
sation' ile yakaladığı çağdaş sa-
nat izleyicisini de eünde tutma-
ya çalıştığı söylenebilir.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Yupttan Sesler Korosu
Bu hafta Kuşbakışı'nda tiyatro mu yazsam, Muh-
sin Ertuğrul ile nasıl tanıştığımı mı anlatsam, caz mü-
ziği üstüne mi yazsam, Wim Wenders in muhteşem
filmi üstüne mi yazsam, Adnan Benk'ın Eleştiri Ya-
zılan hakkında yeniden mi yazsam diye düşünürken
imdadıma yurttan sesler yetişti. Bu yazıyı yazmaya
karar verir vermez yorgun, bitkin, bıkkın hissettim
kendimi. Bakın neler olmuş...
•••
Dicle Üniversitesi Tıp Faküttesi Psikiyatri Bölümü,
güneydoğu bölgemizden son bir yılda servisterine baş-
vuran kadınlardan yüz ikisinin (102) gerdek gecesi eş-
lerinden dayak yediklerini saptamış. Evlenmişler, ilk
gece, bir yatağa girip sevişmeleri beklenir güzel gü-
zel. Adam, kadını bir güzel pataklıyor ve aile kuru-
munun temeli böyle atılıyor.
• * •
Kırklareli'nin Babaeski ilçesinde belediyenin yap-
tırdığı Fatih Sultan Mehmet heykelinde atın çift cin-
siyerii olduğu, ata binenın de Fatih'e benzemedigi eteş-
tirileri yapılmış, bir "kriz" çıkmış. CHP'Iİ belediye baş-
kanının diktirmeyerek depoya kaldırttığı heykel (at
ve Fatih) eksikliklerınin ya dafazlalıklannın gıderilme-
si için heykettıraşa gen gönderilmiş. Fatih'in beygi-
rinin genital kaımaşıklığı giderilecek, Fatih'in yüzü
de düzeltilecek, ondan sonra heykel otogar yanın-
daki parka dikilecekmiş.
jf • • • •
Türk Diş Hekimleri Birtıği Genel Sekreteri NezSi Ya-
vuz Tan bıldıriyor. Ulkemizde üç bin (3000) dolayın-
da sahte diş hekimi varmış! Bu sahte hekimler He-
patit C, B, AIDS ve tüberküloz gibi bulaşıcı hastalık-
iara neden oluyomnuş. Bu sahte dişçilerie mücade-
le etmek için Sağlık, Içişleri ve Adalet bakanlıklannın
işbirliği yapması gerekiyormuş. Dişçinizi tanıyın sa-
yın vatandaşlar! Her dişçi, aynı zamanda yaman bir
yazar olan mükemmel ve emekli komünist Timur
Ertekin gibi olmaz! Doktor Ertekin yıllardır Ankaralı-
lann ağzının içinde dolaşan bir ustadır. Ama ben şim-
di Tımur'u değil, şu sayısı üç bine ulaşan sahte diş-
çileri ve hastalannı merak ediyorum doğrusu!
Fatih heykelindeki heykel atın tenasül uzvundan.
sahtekâr dişçılerden, gerdek gecesi eşini döven, bir
kadına el kaldıran hırtapozlardan çıktık, Kuşbakışı
uçuyoruz yurdumuzun üstünde. Ümraniye Suftançjft-
liği Mezariığı'nda önceki hafta, imamın duayı uzat-
ması üzerine çıkan silahlı kavgada yaralanan EkşJ-
oğlu hastanede ölmüş. Cenazesi Selimiye Camii'nde
kılınmış ve Karacaahmet Mezariığı'nda toprağa ve-
rilmiş. İmamın duayı uzatması üzerine çıkan silahlı ça-
tışma...
•••
Düğün gecesi gelenekler yüzünden çıkan kavga-
da yirmi iki (22) kişi yaralandı. özkaraaslan ailesine
gelin almaya giden Keskin ailesinin büyüklerinın yo-
lunu kesen mahalle gençleri "kapı ve yolbağı para-
sı" istemişler. Damat tarafı para vermek ıstemeyın-
ce bir gerginlik yaşanıyor. Sonra pazariığa başlanı-
yor. Pazariık sürerken bırbirierine taş ve sopalarta
saldıran taraflardan yirmi iki kişi hastanelikolmuş. Dü-
ğun de iptal edilmiş. Gelin hanım sopayı ileri birta-
rihte yiyecek. . " ^
•••
Ağn'nın Doğubeyazıt ilçesine bağlı Güllüce köyün-
den Diyadin ilçesine gelin götüren düğün konvoyu-
nun önünü "öartş/ş" almak için kesen yirmi beş ya-
şındaki çoban Burhan Kılıç, elindeki pompalı tüfek-
le kazaen on yedi yaşındaki gelin adayı Habtoe B-
nazik'i, kayınpeder adayı Mehmet Ath'yı ve akra-
bası Aynur Elnazik'i vurmuş. Alnından vurulan ge-
lin adayı ölmüş. Olaydan sonra kaçan Kılıç'ın yaka-
lanmasına çalışılıyor diyor, gazete haberi.
• * •
Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu "Ev
Hayvanlannın Korunmasına DairAvnıpa Sözleşme-
si'nin onaylanmasının uygun bulunduğuna ilişkin ta-
san "yı görüşüyormuş. Görüyorsun sevgili okur, biz-
den habersiz neler neler oluyori Tasannın gerekçesi
hakkında söz alan bir büyükelçi, Avrupa Birliği ülke-
lerinde bu sözleşmenin "olmazsa olmaz" olduğunu
söylüyor ve Türkiye'nin buna sırt çeviremeyeceğini
bildiriyor. Tartışma çıkıyor, MHP'li, FP'Iİ, ANAP'lı ki-
mi komisyon üyesi milletvekilleri çeşitli nedenlerle
diplomata haddini bildiriyoriar. Bu arada MHP'li bir
milletvekili, komisyon başkanı Ediz Hun'a "Yerbu-
lamayan üyeler sandalyede otunırken bürokratlar
koltukta otunıyor" diye son derece akılcı, çağdaş ve
zeki bir eleştiri getiriyor.
Fazilet Partili bir milletvekili "Bizim ceddimizde
hayvan haklan zaten vardı. Camilerde kuşevleri ya-
pılırdı. Tasandaki 'çağdaş' kelimesi yerine 'geç kal-
mış' yazalım" diyerek durumu daha ilginç kilıyor. Ev
hayvanlannın Türkiye'de nasıl korunacağı ise şimdi-
lik meçhul kalıyor. Tann Türk'ü milliyetçiterden koru-
sun diyerek bitirelim bu Kuşbakışı'nı.
Ankara Devlet rıyatrosıTnun
yeni müdürü Ferıfi Merter
• Kühür Servisi - Devlet Tiyatrolan Genel
Müdürü Rahmi Dilligü'in görevden aldığı Murat
Atak'ın yerine Ankara Devlet Tiyatrosu
Müdürlüğü'ne Ferdi Merter getirildi. tstanbul
Italyan Lisesi'nin ardından Ankara Devlet
Tiyatrosu'nda eğitim gören Merter, 1962'de
Devlet Tiyatrolan'nda göreve başladı. Sinemada
oyuncu olarak rol almasınrn yanı sıra reji
yardımcılığı, rejisörlük ve senaryo çalışmalan da
yapan Merter, çeşitli televizyon yapımlannda
sanatçı, senarist, yönetmen olarak çalıştı. Ankara
Sanat Tiyatrosu ve Hürol tiyatrolannda da görev
alan Merter, 1986-87 sanat sezonunda Adana
Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü yaptı. Ferdi
Merter'in oyuncu ve yönetmen olarak görev aldığı
oyunlar arasında 'Buzlar Çözülmeden', 'Buzcu
Geliyor', 'IV Henry', 'Deli tbrahim',
'Akvaryum', 'Oidipus', 'Cumhuriyet Kızı', 'Bir
Kadnı, Bir Erkek Vardı' ve 'Yağmurcu' yer alıyor.
Maçka Sanat 6ateröi aç*yor
• Kühür Servisi - 1976'dan ben tstanbul sanat
ortamında yer alan Maçka Sanat Galerisi, iki yıllık
bir aradan sonra, 28 Kasım'da Füsun Onur'un
'Prelüd' sergisiyle yeniden açılıyor. Galeriye
Mustafa Taviloğlu destek veriyor. Etkinliklerini
Mudo- Maçka Sanat Galerisi adı altında eskı
mekârunda sürdürecek olan galeri her yıl alö sergi
yapmayı planhyor. Sergilerden ikisi Türk çağdaş
sanatçılanna, ikisi yabancı sanatçılara, diğer ikisi
ise sanat ortamma yeni adım atan genç sanatçılara
aynlacak. Aynca sergı açan her sanatçımn
yapıtlanyla ilgili dialı bir konferans ve izleyicilerle
söyleşi etkinlikleri yapılması tasarlanıyor.