18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 2000 PERŞEMBE O L A Y L L A - K Vlli CjOKLJ^LİJiK [email protected] 'Hafız', 'İmam' Yetiştiren Eğitim! Prof.Dr. Mahmilt ADEMvi/ıkara ÜniversıtesiEğitim Bilimlen Fakültesi T ürkiye'nın öğretmen ye- tiştirme konusunda 150 yılın üstünde bir deneyim ve bınkımı bulunmakta- dır. Bilindiği gibi ilk öğ- retmen okulu 16 Mart 1848 tarihinde tstanbul'da açümışür. Öğ- retmen, bireyı, dolayısıyla toplumu bi- çimlendiren bir meslek elemanıdır. Bu anlamda ulusal eğitimimizin de temel taşıdır. Çünkü okul müdüründen müste- şara değin tüm yöneticiler, ilköğretım müfettişinden teftiş kurulu başkanına tüm denetçiler, hatta uzmanlar bile öğ- retmenlerarasından seçilmektedir. "Eği- tim yöneticüiğinin. eğitim denetknBğinin okulu yoktur" arüa> ışı aynca tartışılabı- lir, ama bugünkü uygulama böyledir. Bu dunımda öğretmen nitelıksızse; yönetı- cinin, deneticinin, uzmanın nitelikli ol- ması söz konusu olamaz. Bugün ilköğ- retimden üniversiteye değin hemen tüm Türk eğitim dızgesınde bir nitelık buna- lımı yaşanıyorsa, bizce bımun nedenı, KÖy Enstitüleri kapatılarak yerine imam hatip okullannın açıldığı 195O'lı, özel- likle 1970'li yıllardan ben izlenen öğret- men yetiştirme politikalanndaki yozlaş- madır. Öğreünennasılyetiştirflhordu: 194O'lı yülarda-köy ılkokullannın en başanü, ama çoğun yoksul öğrencilen sınavla seçile- rek Köy Enstitülen'ne giriyorlardı. Or- taokullann en başanü öğrencileri yine ya- züı-sözlü sınavlarla öğretmen okullan- na yerleşiyor ve öğrenimlerini orada sür- dürüyorlardı. Öğretmen okullannm en ça- Uşkan öğrencileri iki, hatta üç aşamalı sı- navla eğitim enstitülerine, yükseköğret- men okullanna gınyorlardı. Ilk, orta ve yüksek öğretmen okullannda hemen he- men tüm öğretmen adaylan parasız ya- tılı öğrenim görüyorlardı. Buna göre il- kokul öğretmenı olacak adaylar 3-6, or- taokul öğretmeni olacaklar 8-9, lise öğ- retmeni ölacaklarda 10yü boyuncaders- lerde, atölyelerde, laboratuvarlarda, uy- gulamalarda, sportif, sanatsal, kültürel et- kınliklerde neredeyse 24 saat öğretmen- lik mesleği ile iç içe yaşıyorlardı. 19701ı yıllardaki mflliyetçicepbehü- kümetleri ve koalısyonlarla yaşanan si- yasal istikrarsızlık; birçok eğitim kuru- munu, özellikle öğretmen yetiştiren eği- tim enstitülen ve yükseköğretmen okul- lannı "ûlkücülerin'' ve "mücahitierin", daha açık bir deyışle "Turk-İdam sen- tezci" kadroların "kurtanhnış böJgea" durumuna getırmıştir. 1978ve 1979yıl- lannda bu kurtanlmış bölgelere gıreme- yenler içın yaz aylannda hızlandınlmış eğitimle, normal olarak 2-4 yılda yeti$- mesi gereken öğretmen 2-2.5 ayda ye- tiştirilmeye çalışılmıştır. Böylece branş bilgisi olmayan branş öğretmeni. daha açık deyışle "öğretmen olmayan öğret- menler" yetıştirilmiştir. 12 Eylül 1980 sonrası, ara rejim ürû- nü olan YÖK ile birlikte Milli Eğitim Ba- kanlığı'nabağlı tüm öğretmen yetiştiren kurumlar üniversite çatısı altına ahnmış- tır. Bu, ilk bakışta çok olumlu bir geliş- me olarak algılanmışnr. Çünkü okulön- cesinden ortaöğretime değin tüm öğret- men adaylan 2-4 yıllık bir ünıversıte eği- timi görecekler, daha bilgili, dolayısıy- la daha nitelikli yetişebileceklerdi. Oy- sa "evdeki hesap çarsrya uymadı" Çün- kü 12 Eylül öncesı bılimsel düzeyi yük- sek özerk üniversite yerine, "anrJaomu- ta" düzeni içinde çalışan bir YÖK üni- versitesi oluştu. Daha önce öğretmen yetiştiren kurumlann birçoğunda öğret- men yetiştirmede deneyimlı bırçok öğ- retmen 12 Eylül 1980'den sonra 14O2'hk yapılarak kurumlanndan uzaklaştınl- mışlardı. Geriye kalanlar, çoğunlukla "Tûrk-lshun sentezd" kadrolardı. Ayn- ca üniversiteler başta öğretim üyesi, la- boratuvar-atöh/e, spor alanlan vb. altya- pı açısuıdan öğretmen yetiştirmeye ha- zırhklı değildi. Dün de, bugün de genel- de insan gücü planlamasının en zayıf ol- duğu kunımlar da üniversitelerdir. Bu bağlamda o zamanki YÖK Başkanı th- san Doğramaa, "Ziraat profesörü tarih okutabflir*' dedi. Böylece bilen bilme- yen her öğretim elemanı, yahıızca daha çok ek ders ücreti kazanmak amacıyla eğitim fakültelerinde her dersi okutma- yabaşladı. Bunun sonucu olarak çok nı- teliksiz öğretmenler yetiştinlmeye baş- lanmışür. 1980'lıyıllardagereksinmeden daha çok öğretmen yetişnrilınce, Milli Eğitim Bakanlığı "öğretmen yeterük a- njm" uygulayarak öğretmen istihdam ederoldu. 1991 yılı genel seçimlerinde "yeteriik suuvuu kaldıracağtm" dıyen parti iktidar ortağı olunca, 1992 yılından itibaren MEB sınavsız öğretmen alma- ya başlamıştır. Beş yıl sonra Sekiz Yıl- lık Kesintısiz Zorunlu Ilköğretim Yasa- sı'nın kabul edıldiği 1997 yıhnda 190 bin öğretmen açığı olduğu ortaya çıkmıştır. Beş yülık bir zaman dıliminde nasıl ol- du da 190 bin öğretmen açığı oldu? Bu da açıkça gösteriyor ki, YÖK, ülkemi- zin gereksinme duyduğu nitehkli ve yük- sek nitelikli insan gücü gereksinmesine göre yükseköğretimi planlamamıştır. Oysa YÖK'ün esas kuruluş gerekçesi yükseköğretimi planlamaktır. YÖK'ün bu öğretmen gereksinmesıni umursa- mazlığı sonucu, 199O'lı yıllarda "herkes öğretmenotar" anlayışı yerleşmeye baş- lamışnr. Tam öyle olmamakla bırlikte bıraz karikatühze edilerek söylenecek olursa, MEB personel genel müdürü Kı- zılay Meydanı'na çıkıp yoldan geçen herkese sordu: - Nereden mezunsun? Açıköğretim, ila- hiyat, veteriner, ziraat, El Ezher Medre- sesi, öp, mühendislık, hukuk vb. fakül- telerden... - Öyleyse sınıf öğretmeni atandın. Meslek dışından atamalar, bir dönem toplam sınıf öğretmenlerının beşte biri- ni geçiyordu. Oğretmenlik mesleği den- li, öbür meslek elemanlannın görev al- dığı başka bir meslek yoktur. Oysa 1926 yılından ben "eğhim hizmetinde esas olan öğretmen&ktir". Mektupla hızlandınlmış eğitimle, li- sans-tamamlama ile öğretmen yetiştir- me ve meslek dışından hemen herkesın öğretmen atanması yetmemiş olacak ki, YÖK, ilköğretim dın kültürü ve ahlak bıl- gisı öğretmenlerine de Türkçe ve sosyal bilgileröğretmeniohnanınyolunuacmış- ür. Bifim yerine din! 1924 yıhnda Öğre- tim Birliği yasası ile kapatılan "mahal- le mektepleri", 1950'li yıllardan itibaren siyasal iktidarlann büyük desteği ile her mahallede bir Kuran kursu, her ilçede en az bir imam-hatip okulu açılarak yeni- den hortlatılmış, laık ulusal eğitımimiz gıderek dinselleştirilmiş, hatta "imam- hatipleştirilmiştir''. Aynca, 12 Eylül ara rejim ürünü YOK çağdaş ve özerk Türk ünıversitesini "medreseleştirmiştir''. Curnhuriyet döneminın hiçbır evresinde, YÖK döneminde (1981-2000) olduğu denli üniversitelerde şeriatçı-ırkçı kad- rolaşma yaşanmamıştır. Dershane, la- boratuvar, atölye kurultnadan önce he- men her üniversiteye en az bir cami (Dic- le Üniversitesi'ndeki dört minareli), her yurda bir mescit yapılmıştır. Tüm bu dinselleştirme çabalan yeterli görülme- miş ki, YÖK 1998-1999 öğretim yılın- dan itibaren yeni biruygulama başlatmış- nr. Birçok ilahiyat fakültesinde, din kül- türü ve ahlak bilgisi öğretmeni yetişti- ren bölümlerin yanı sıra ilköğretim din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bö- lümü açılmışür. Ancak sözü edilen öğ- retim yılında ülkemizdeki tüm ilk ve or- taöğretim kurumlannda 190 bin saat do- layında dın kültürü ve ahlak bilgisi der- sini okutmak için 15.861 öğretmen gö- revli bulunuyordu. Bunun anlamı, bir öğretmene haftaJık ortalama 12 saat ders düşüyor demektir. Oysa aylık karşüığı bir öğretmenin okutmakla zorunlu olduğu haflalık ders yükü 18 saattir. Bu durum- da ilköğrenm din kültürü ve ahlak bil- gisi bölümü mezunlanna gereksinim du- yulmadığını ya da gızli ışsızlik olduğu- nu bilen YÖK, bu bölümü bitıren öğren- cılerın ışsız kalmamalan için, anılan bö- lüm öğrencılerine Türkçe ve sosyal bil- giler öğretmenliği yan alanlanm uygun görmüştür. Bizce burada Türkçe öğret- menhği, sosyal bügiler öğretmenliği, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliğıne göre çok aşağılanmıştır. Ünıversitede hiç dilbügısı okumamış bir üköğrenm dın kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni güzel Türkçemizı nasıl öğretecek? Bu tür bir öğretmen yetiştirme politi- kası ile mi Türkiye'de eğitimin niteliği yükselecek? Bir eğitim dizgesinde öğ- retmen niteliksizse, bu öğretmenler ara- sından seçilen yöneticiler, deneticiler, uzmanlar nitelikli olabilır mi? Işte bu nedenlerle bugün Türk Mıllı Eğitim diz- gesinde bir nitelik bunalımı yaşanmak- tadır. Türkıye, bu nıtelıksiz eğitimle mi AB'ye gırecek? Bu niteliksız ışgücü ile mi AB ış piyasasında yanşacak? "Imam- öğretmenlerin giderekçoğalması'' ile mi Türk demokrasisı güçlenecek? Yıllar- dır çoğun "hafe", "imam" yetiştiren eğitimle mi Türkiye kaUanmasını gerçek- leştirecek? Bergama halkı Kuvayı Milliye yürüyüşünü Çanakkale'de sonuçlandırdı. On yıldır Euro- gold şirkştine karşı, neredeysetek başlanna sa- vaşım veren köylüier, halk uyanışının simgele- ri sayılmamalı mı? Üçyüz kilometrelık biryürüyüş! Bergama'dan kalkıp Ayvalık, Gömeç, Burhanıye, Edremit, Güre, Ayvacık, Bayramiç, Ezine sonra Çanak- kale... Kadını erkeği, genci yaşlısı!.. Kamuoyu ne denli ilgilendi? Hükümet ne denli? Partiler, liderier, basın, demeklervb. ne denli ilgi duydular bu anlamlı yürüyüşe?.. He- men hemen hiç!. Yalnız kaldılar Bergamalılar. Yıne de, yılmadılar, on yıldır sürdürdükleri dıre- nişleriyle bugünden yanna, yurttaş olma, hak- kını arama, direnme örneği verdiler. "Yaşam hakkımtz için mücadele veriyorvz. Siyanûrte kalkıp siyanürieyatıyonız" diyor Ay- şe Hanım... "Kilometreler hiç sorvn değil. Gü- cümüz ortada. Nasıl Atatürk bu ülkeyi kur- taırnak için yûnjmüş- se biz de aynını yapı- yonjz!" Yarınlardan umutlu musunuz diye sık sık soranlar var. Işte umut kaynağı, güven kayna- ğı bir olay, sekiz gün yürüyerek Çanakkale'ye ulaşanlar... Yann dayürüyerek Samsun'a gide- cekler. Hiç kuşkunuz olmasın, boşuna değil bu çabalar, bu arayışlar, bu direnişler... "Uyandır- mazsan uyanacak değil" demişti şair... Halk uyandı mı karşısında kimse duramaz. Sorun çok, sıkıntı, acı çok... Işte bir önemli- si de Yatağan zehirtenmesi... On yıldır orada da bir savaşım var. Yatağan Belediye Başkanı ne diyor "Yıllardırinsantannrnzzehirsoluyor. Sant- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Halk Bir Uyamrsa... raldan çıkan gazlar üzerimize kâbus gibi Çökûyor. Evlerimizde, işyerlerimizde okul- larda hapsolarak ya- şıyonız." On yıl kadar önce ben de Yatağan'ın çevresini gezmiştim. Külte örtülü köylerinden aynlmak zorunda ka- lanlaria konuşmuştum... KalabalıkJan bir ara- ya getiren paneli de izlemiştim. Bilim adamla- n, emekçiler, yazarlar, Yatağan Santrah'nın za- rarlı çalışmasının en kısa sürede durdurulma- sını, hiç değilse bu zararian durduracak ön- lemlerin alınmasını istemişlerdi. Bu_tür uğraş- lar karşısında dönemin başbakanı Özal nere- deyse alay edercesine "Bacayı yükseltip ma- viye boyamalı" demişti! "Bu ûlke sahipsiz değildir. Meydan boş de- ğildir. Oirenmeye, haklı mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeye karahıyız" diyen insanlan- mızın sayısı ne kadar çoğalırsa, yurdumuzun dört bir köşesindeki insanlar sorunlan, ülkenin hangi yöresinde olursa olsun kendi sorunlan gi- bi benımserterse, gaflet uykusunda olanlar bel- ki uyanıriar! Bergama halkının Çanakkale yü- rüyüşü bir güzel başlangıçtır. Halk bilinçlen- mesinin öncüsü bir eylemdir. Bunu hiçbir güç durduramaz. Ne zaman ki Bergama'nın soru- nu, Yatağan'ın sorunu, daha başka yörelerimi- zin çıkmaza girmiş sorunlan bir bütün olarak benimsenirse, o zaman yeni bir kurtuluş sava- şını başanyla sonuçlandınnz... Kuvayı Milliye yürüyüşünün bir öncüsü ba- kın ne diyor "Bizyûnjyoruz. Halk uyandı artık dedirtmek için yûrûyonjz." PENCERE Sevgilimiz IMF... Üç kişi halkın gözünde kahramanlaştı, şimdi bir seçim yapılsa tüm partılerin pabucu dama atılır, 'üç silahşöher' kazanır. Kim olduklannı biliyorsunuz: Ahmet Necdet Sezer.. Zekeriya Temizel.. Sadettin Tantan.. ' Cumhurbaşkanı Sezer diyor ki: "Yolsuzluklann üstüne sonuna kadar gidilmeli..." • Kimi aklı evvel bu işlerin birdenbire nasıl patla- dığını soruyor... IMF'ye sen başvurmadın mı?.. - Elimden tut!.. Eloğlu elinden tutan ama, çoğu bankası batık bir ülkede ekonomi nasıl düzelecek?.. Türkiye bir gariptir, bizdeki kamyon sayısı Avru- pa'daki tüm devletlerin toplam kamyon sayısından daha fazladır, bizdeki 500 sanayi kuruluşunun top- lam kânnın yüzde 9O'ı faiz gelirindendir, bizdeki ban- kacılık da şimdi sergilendiği gibidir... Devlet yüzde 100'ü aşkın yüksek faizli iç borç- lanmayla çarkını döndürüyordu. Oh ne âlâ mem- leket, değil mi!.. Iş dünyasında girişimcilik tu ka- kaydı; 'Devlet Kâğıtlan'na bağlanmak geçerliydi; bu 'saadet zinciri' koptuğunda ne olacaktı?.. IMF bu saadet zincirini koparmadan ekonomiye nasıl çekidüzen verecekti?.. Kendi düşen ağlamaz!.. IMF yalnız halkın mı ana- sını ağlatacaktı?.. Şimdi iş dünyası payına düşeni alıyor. • Bankacılığı dolandıncılığa dönüştürenlerin üstü- ne gidiliyor. Ancak soygun boyutlannın dünya çapında oldu- ğu birdenbire ortaya çıktı; medyamızın da devleti "hortumladığı" anlaşıldı... Tetaş başladı, haramzadelerbirleştiler, tezgâht kur- dular. Diyoriar ki: - Yolsuzluklann üstüne fazla gitmeyin!.. Piyasa- yı ürkütüyorsunuz, bu iş derindir, altından neyin ve daha kimlerin çıkacağı belli olmaz, devlet ban- kalanndaki hortumlanma 20 milyardır, özel kesim- de şimdiye dek ortaya çıkan rakam 10 milyar; ama, dahası da var... Kimi kumaz; biryandan bunlan söyterken öte yan- dan suçlulan af tasansı kapsamına almak için tez- gâhı çalıştınyor. • IMF'yi kim çağırdı?.. Mevlâna demış kı: "Akılsız tavuk deveyikümesine misafir etmek için çağınr." IMF'siz olmuyor.. IMF'yle de olmuyor.. Latin şairi Ovidius'un sevgilisine yazdığı dizeyi "Şairi Azam " Abdülhak Hamrt Türkçe söylemiş: "Seninle de sensiz de imkânsız yaşamak..." O RS A K o n u s m aH AYKIRH a v a t b c V c \\\e / / \vniK-k k ııı c<»k kısa. ^tniliklcri yukaluııuının. lırsaıhırı clcsırlcnclfrmcnm sırrı isc Vcni (>pcl (>wsa tlj. Ycpyemdiıuınik dizaynı. üstün giivcıilik ve M~ıriis• ı/L-llikk-ri. s-cni'- moıor vc ckipnı:ın sı\-cncklİTiylc Ycııi O>rs:ı_. Sınıt'ının cn ıızun ıımmı mcsafcsi ile ıhıh.ı genij A"ccrçonomik ic mck.ııi.. Ychi OS\ jsüvcnlik sısbi \x- hızıı Uııyjrlı eleklro <emı ılireksKDn ^ı\x"iimlc ıt:ıh;ı iyi -löriiş \e kullanıni- Tanumıyla g:tlv;ınize gıivclc ile 12 yıl paslanmazlık g:ır:ınlisi... Eas\tr<Mıic sıtı/ınıanhı ıliiz \ites vc cHomalik \iles ;ır;ısınılıı st'c'i^yapma ozjîürlüşiii i \ ı ıla ^ kapılı genis IIHKICI \elp;ı/.ısi... IhıhaM. ^iımtiyf kaü.ır sadc(.e büyük sınıl o!<mıohillcrde btılıınan aktir knltıık kal.ılıkları. akıllı hava yastıgL programlanabilir anılıklı on caııı sik-ıekkTi. tlireksivondaıı ktıııı.ı ııci.ılı r a t h n k.ı^. ı^ .1 ? .t 1 ı ' | ) ık; Hİ-tirı\-i «ibi üsiiiıı «r/ellikkT "SV < ; >' -ı'd.ı. llayaıı nasıl y.ısıu.r okırsanı/ olıın. M'ni r«>r>a'yl.ı h e r an. lıer şeye hazır olun. Çüıikii. ha\-at beklt-ıiHv. http*ı''Corsa.op£l. coTi.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle