Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 2000 SALJ
J
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Batık Bankalar ve Siyasal Sorumluluk
Dr. AfclV COŞKUN Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi
• • nce sekiz banka battı.
O
Türkiye'nin en çok satan
gazetesi Sabah'ın sahi-
bi Dinç Bügin'in yöne-
tim kurulu başkanı ol-
duğu Etibank ve Ceylan aılesinin
bankası Bank Kapital'in de eklen-
mesiyle, batık banka sayısı 10'a
ulaştı. Sadece son iki bankanın za-
ran 600 milyon dolan aşıyor. Tüm
on bankanın Hazine'yerisİci10 mil-
yar dolara yaklaşıyor.
Yolsuzluİc, birkez dahagün yüzü-
ne çıktı. Yolsuzluğun yoğunlaşma-
sı ve yaygınlaşması söz konusudur.
Bu işin temelleri nereye dayanıyor?
Özal dönemi, ekonomide liberal-
leşme ve özelleştirme dönemidir.
Dünya ölçeğinde küreselleşme ol-
gusu,dünya egemenlerinin dayatma-
lan, Özal dönemi ekonomi politika-
lanna yön vermiş, onu felsefı açı-
dan beslemiştir.
Bu politikalann en önemli göster-
geleri bankacılık alanında görüldü.
Bankalann özelleştirilmesi furyası
başladı. Iş bilen kapitalistler, ban-
kalan ahyor, Hazine'ninyüksek fa-
iz politikalanndan yararlanarak bü-
yük gelirler elde ediyorlardı.
Marmara Bank, Impex Bank ve
TYT Bank'ın batışından sonra
1994'te Ihnsu Çflterhükümeti, mev-
duatian yüzde yilz devlet güvence
ve garantısuıe alan birkaramame ya-
yımladı. Ne olduysa ondan sonra
oldu. Halk, bankalann gücüne bak-
madan en yüksek faizi veren ban-
kaya yöneldi.
Son banka batışlannda görüldü-
ğü gibi, açıkgöz girişimciler tarafin-
dan banka satın ahnıyor, halkın ta-
sarruflan toplanıyor, bankanın sa-
hibinin yan kuruluşlanna ve gru-
bun öbür şiricetlerine kredi veriliyor,
bankanın kaynaklan banka sahibi-
ne aktanlıyor, sonra içi boşalan ban-
kayı devlete geriye teslim ediyorlar!..
Ekonomik yaşamın verekabet ko-
şullannm bankalannı zor durumda
bıraktığını ileriye süren bu batık
bankalann sahipîeri, kendilerini ka-
muoyunda masum gibi gösteriyor-
lar. Bu kişilerin masum olduğunun
ileri sürülmesi ilkokul çocuklannın
bile inanamayacağı bir iddiadır.
Soyanlar suçlu da soyduranlar
suçsuzmu?
Bu on bankanın bauş sürecinde ke-
sin olarak siyasal iktidan elinde tu-
tanlann, yani Ankara'nın siyasal
sorumluluklan vardır. Daha doğru
bir anlatımla "Soyanlar suçlu da
soyduranlar ne durumdadır, onlar
suçsuzmu?" Siyasal ıktıdar, bu ban-
kacdara olanaklartanımıştır. Bu ola-
naklann birincisi Bankalar Yasa-
sı'nın yürürlükten kaldınlarak bir
boşluk yaratılması, ikincisi de bu
bankalann içinin boşaltıldığı bilin-
mesine karşın uzun süre bu banka-
lann Bankalar Yasası'na göre dene-
time alınmayarak daha rahat birbi-
çimde içlerinin boşaltılmasına ola-
nak tanınmasıdır.
Şimdi bu savtanmıza açıkhk
getireüm.
Bankalann denetimleri 3138 sa-
yılı Bankalar Yasası ile sağlanır. Bu
yasanın kimi önemlimaddeleri 1994
Haziranı'ndan 1999Haziranı'naka-
dar 5 yıl süre ile uygulamadan kal-
dınldı.
Bu iş nasıl oldu? 22 Haziran 1994
tarihli ve 538 sayıh kanunhükmün-
de karamame ile yukanda sözü edi-
len Bankalar Yasası'nın kimi temel
maddeleri yeniden düzenlendi. Bu
karamamede nelenn suç sayılaca-
ğı ve ne gibi cezalar verileceği be-
lirtildi.. Ancak bir karamame üe ce-
za konulamayacağını bu bankalan
ele geçirenler çok iyi biliyorlardı.
Şimdi. 250 kontörlük
Kazı Konus Kartı alana
Hazır Kart
kaseti
hediye!
Bu teklif, Kasım sonuna kadar
katılımcı bayilerden satın alınan
250 kontörlük Kazı Konuş Kartları için geçerlidir.
Kampanyamız stoklarla sınırlıdır.
Hazır Kart Müşten Hızmetlen:
444 0 535 veya (0-216) 458 0 458
www.turVcell.com.tr/ha2irKart
Faturasız Cep Telefonu Hattı
HAZIR KART
Çünkü "Kanunsuz suç ve ceza ol-
maz", ilkesine göre karamame ile
ceza konulamazdı.
Herhangi bir kovuşturma açılsa,
yukanda açıkianan ilkeye göre ana-
yasaya aykmhk iddiasım öne sür-
me olanağı tamndığı ve haklannda
hiçbir cezai kovuşturma yapılama-
yacağını bildikleri için banka alıcı-
lan çok rahat hareket ettiler. Bu ikir-
cikli durum 18 Haziran 1999 tari-
hinde 4389 sayıh yeni BankalarKa-
nunu yürürlüğe girene kadar tam 5
yıl sürdü.
Beş yıllıksürede, Ankara'daki si-
yasal İktidar adeta bankalann içini
boşaltanlara, bankalan hortumla-
yanlara olanak tanıdı, onlara göz
yumdu. Bununla da kahnmadı; özel-
leştirme furyasından banka ele ge-
çiren açıkgöz girişimcilere siyasal
iktidar yeni olanaklar da tanıdı. Ka-
mu bankalan da bunlara yardımcı
oluyordu. Egebank'ın sahibi Demi-
rd'in yeğenine Halk Bankası'ndan
100 milyon, Vakıfbanktan 30 mil-
yon, Enilak Bankası'ndan 30 mil-
yon dolarkredi verihnişti. (Gazete-
ler, 03.11.2000)
Aynı uygulama Bilgiri grubuna
da tanınmıştı, 1999 ve 2000 yılın-
da. Devlet bankalanndan bu gruba
ve bankasına, 200 milyon dolara
yakın kredi kullandınlmıştı.
Şurası açıkça görülüyor ki, batık
bankalann tümüne kamu bankala-
nndan ya doğrudan kredi açılmış-
tır ya da teminat mektuplan verile-
rek onlara büyük kaynaklar aktanl-
mıştır.
Bu nedir? Bu kadar açık-seçik
hortumlama dünyanın başka bir de-
mokratik ülkesinde görülebilir mi?
Kimi hukukçularolan bitene "orga-
nize suç nitetikü, dolandıncüık" ta-
msmı koyuyorlar.
Kuşku olmasın ki, konunun için-
de özalcılar'ın köşeyi dönme felse-
fesi vardır; siyasiler vardır. Eski baş-
bakanlar vardır. Gece yansmdan
sonra evinde banka satışı yapanlar
vardır. ANAP milletvekili Akarca-
hbile olan bitene dayanamadı, ken-
di partisine mensup eski bir bakan
olan GüneşTaner'i suçlayarak "Uya-
nlanmızı dikkate alsaydı bu kadar
banka batmazdı" dedi. (Gazeteler,
03.11.2000)
Bütün bunlar bir yandan da Özal
ekonomisi adı altında uygulanan
çarpık ekonomik politikalann ifla-
smı gösterir. "Bir kez daha yinefi-
yoruz: Bubankayoisuzluklan,siya-
sal destek oünasa bu noktalara ge-
lebilirmiydi?"
10 milyar dolan aşan dünya ça-
pmda büyük bir banka yolsuzluğu
2000 yıh bütçesinde, ciddi sorunlar
yaratacaktu-. Zararlann tasarruf fo-
nundan karşılanacağı söylenmek-
tedir. Bu fon, kendinden kaynak üre-
ten bir fon değildir. Merkez Banka-
sı'ndan almakta, Merkez Bankası da
görev nedeniyle üstlendiği bu zara-
n Maliye'den istemektedir. Sonun-
da bilinsin ki, bu batık bankalann
zaranndan doğan fedakârlık bu çi-
leli halkın omuzlanna yıkılacaktır.
Şımdı, bankalan kimlere satacak-
lan hususunda yeni düzenlemelerge-
tiriyorlar. Oysa, bu kurallar zaten
Bankalar Yasası'nda vardır. Ama
bunlar uygulanmamıştır. Böyle il-
keler olmadığı için, yasada boşluk
olduğu için sanki bu hortumlanma
yapılmış gibi bir izlenimyaratdma-
ya çalışıhyor.
Bu hatahdır. Daha önceki Ban-
kalar Yasası'nda bütün bu ilkeler
vardı. Önemli olan bu yasalann uy-
gulamaya konulmasıdır. Siyasal ik-
tidarlar çeşitli nedenlerle bu yasayı
uygulamamışlardır. Şaibeyaratmış-
lardır.
Bütün yük sonunda dönüp dola-
şıp Bütçe'ye dayanacaktır. Memu-
ra, yargıya, eğitime gerekli kaynak-
lan aktarmayan o bütçe, yazık ki
birkaç banka sahibinin hortumla-
malannı karşılayacaktır. 65 milyon
vatandaş, sonunda bir elin parmak-
lan kadar az sayıdaki kişilerin do-
lar milyoneri obnası için ek vergi-
ler ödeyecektir.
Bukonudakikuşkulan yine Cum-
huriyetçözdü. Konuya açıklık yine
Cumhuriyet tarafından getirildi.
Devletin 103 milyon dolaraGaripoğ-
ta'na sattığı Sümerbank'ı 231 mil-
yon dolar batıkla geri aldığı; 155
milyondolaraÇağjarve Bilgjn'e sat-
tığı Etibank'ı da 438 milyon dolar
batıkla geri aldığı belirtildi. (Cum-
huriyet, 6 Kasım 2000).
Insanı asıl üzen nokta, Sümer-
bank gibi, Etibank gibi Atatûrkdö-
nemindeki kamu iktisadi teşebbüs-
leri (KİT) hareketinin simge kuru-
luşlan olan bu kurumlann adlannın
da böylesine kirletibnesidir.
Böylesine büyük banka soygun-
lan çoğulcu Batı demokrasüerinde
görülse, kamuoyu ayağa kalkar ve
herhalde şimdiye kadar çoktan si-
yasi iktidan istifa ettirir, tüm buba-
tık bankalar sürecinde sorumluluk
üstlenmiş siyasal liderleri de Yüce
Divan'a gönderirdi.
Türkiye için en önemli tehlike ir-
tica ve bölücü terör olduğu kadar,
iğrenç bir biçimdeki yolsuzluklar-
dır. Kirli ve şaibeli yönetimlerdir. Si-
yasal iktidarlann bu banka yolsuz-
luklanna göz yummalandır.
Şu nokta bir kez daha belirtilme-
lidir ki; bankalar rezaleti, bankala-
nn hortumlanması, siyasal iktidar-
lann gözleri önünde olmuştur. Göz
yummalan, raporlann bekletihne-
si, ihmal, gerekli titizliği gösterme-
me, olanaklar yaratılması, devlet
bankalanndan dolar kredileri ile
kaynak aktanlması gibi durumlar
yoğun bir biçimde siyasal iktidar-
lann omuzlannda kalmaktadır. Si-
yasal sorumlularortaya dökülmedik-
çe, temiz toplum düzenine ulaşma-
mız olanaklı değildir.
Eskiden Holivut filmlerinde
görürdük. Elleri silahlı kişiler
giderdükkânlardan, mağaza-
lardan, şırketlerden haraç alır-
lardı. Vermeyenin, evi barkı, iş-
yeri birkaç gün sonra havaya
uçurulurdu. Ya da dövülür, vu-
rulur, öldürülürdü!.. Şaşardık
biz çocuklar, oralarda devlet yok muydu, iri kıyım, po-
lisler boşuna mı sopa sallardı! Aklımıza gelmezdi bir
gün kendi ülkemizde birtaktm kabadayılann açık açık
haraç toplayacağı, hapislerde egemenlik kuracağı,
mahkûm arkadaşlanna işkence yapacağı, öldürece-
ği! Sonra da koşullu teslim olup ceplennde tabancay-
la başka bir cezaevine gıdebilecegi!.. Ki, oralarda da
aynı haraç toplamak, işkence yapmak, devlete mey-
dan okumak alışkanlığını sürdüreceği!..
Hiçbir şeyin sonucu alınmıyor. Bankalan soyanlar,
haraç toplayanlar, cinayet işleyenteri.. Kimi çıkıp "Bun-
lar devlet gizleridir" der. Kimi "Kurşun atan da yiyen
de saygıya değerdir buyurur. Çetebaşlannın cenaze-
lerinde törenleryapılır. En ağırsuçlamalaraltındaki kim-
seler dunışmalarda yargıçlara yanıt vermez. Bakan-
lararasında anlaşılmaz çekişmeler olur... Halkımız ki-
mi zaman şaşkın, kimi zaman çaresiz, çoğu zaman
da habersiz yalnızca seyircidir olup bitenlere...
Geçen akşam, genç bir hekim arkadaşla birliktey-
dim. Dört yaşında çok sevimli bir kızı var. Her baba
gibi o da endişeli gelecekten... Hele gelecekte güzel
şeyler beklemenin güçlüğünden söz edenler günden
güne çoğalıyorsa! "Size göre bu çocuklann yannlan
daha güzel olmayacak mı."
Kolaysa ver yanrtını!.. Nasıl olacak da Türkiye uzun-
ca bir süredir içinde çırpındığı bir bataklıktan kendini
kurtaracak? Hangi yolla? Hangi güçle? Hangi inanç-
la?
Meclis'te konuşan genç bir bakan "Başörtüsü bir
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yurttaş Bilinciyle!
simge olarak kullanılıyor" der
demez eski Refahçı, şimdi Fa-
ziletçi milletvekilleri az kaldı ba-
kanı döveceklerdi!.. Başörtüsü
nasıl simge olur muş? Bu ağır
saldırı karşısında bocalayan
genç bakan, "Benim annem
de, kız kardeşlehm de başör-
tüsü taşıriar" demek zorunda kaldı! Bilmem öyle mi-
dir? Değilse gerici takımına böyle bir ödün vermek zo-
runda mıydı?
Tümgeneral Kudret Cengiz, hemen aynı günlerde
"Başörtüsünün bir üniforma gibi kullanıldığını" söy-
lemedi mi? Simgeden çok, üniforma!.. Evet, simge ol-
maktan çok, gericiliğin, cumhuriyet, Atatürk düşman-
lığının üniforması gibidir başörtüsü... Bunu bilerek bil-
meyerek, korkarak, ya da baskı ile giyenler çok yan-
lış, çoktehlikeli biryola itiliyoıiar. Cengiz Paşa'nın de-
diği gibi o kızlar, Cumhuriyet rejiminın sağladığı ola-
naklarla okumuşlar, yetişmiş, yükseköğrenim sırala-
nna gelmişler, ama her nedense kendi çıkarlannı, kur-
tuluşlannı, özgüriüklerini ayaklar altına aldıklannı dü-
şünmüyoriar.
O gece, hekim arkadaşa güven verici bir yanıt ve-
remedim. Yirmi yıl önce kendi torunlanma bakarken
düşündüklerimi anımsadım. Kuşaklar değişiyor, ama
öyle şeyler var ki, bir türlü değişmiyori Bunun nede-
nini bulmak, çözmek gerek! Ülkemizin yazgısını olum-
suzdan olumluya çevirmenin yolunu aramak, bul-
mak...
Denecek ki, gerçek bir demokrasi!.. Yobazlıklann,
soygunculuklann, vatan, millet düşmanlıklannın, özel
çıkar hesaplannın son bulacağı bir aydınlık düzen...
Atatürk'ün aydınlanmacı, devrimci ilkelerinin güçlen-
dirilmest, yaşama geçirilmesi... Tek tek tüm bireyterin
yurttaşlık bilincine kavuşturuiması... Başka yolu da
yok!
'Garplılaşma' Serüvenimiz
D0Ç.Dr.HÜHerTUNCER4ft/ım Üni. Uluslararasıtliş. Böl. Bşk.
TURKCELL H I Z E T I D I R
B
u 'Garphlaşma', yani Ba-
tılüaşma serüvenı ne za-
man başladı acaba toplu-
mumuzda? Tarihünize bir
göz atacak olursak görürüz ki, Pa-
dişah m. SeKm (1789-1809) döne-
mine değin, Osmanlı'da, bırakınız
Baû'nın, yani Avrupa'nın üstünlü-
ğünü kabul etmek, Batı'yı tanımak
merakı dahi henüz doğmamıştı. Bu
merak ve ilgi öylesine yoktu ki, DI.
Seüm dönemine değin Osmanlı tm-
paratorluğu, yurtdışında sürekli el-
çilikler kurmak yerine, ancak belir-
li görevleri yerine getirmek üzere,
ülke dışına zaman zaman ad hoc
(geçici) elçiler göndermekle yetin-
mişti.
Ancak III. Selim döneminde, im-
paratorluğun güçsüzlüğünün gide-
rek bilincine varan Osmanlı Devle-
tı, Batı'yı yalondan tanıma gereksin-
mesini duymaya başlamış ve bu ne-
denle de Avrupa'da Uk kez ikamet
elçüiklerini (sürekli elçilikler) kur-
muştu.
Bu ilk sürekli elçihlderde görev
yapan Osmanlı diplomatlan Avru-
pa'yı tanıyacak ve Osmanlı devlet
adamlanna tanıtacak, bulunduklan
ülkelerin dillerini öğrenecek ve Ba-
tı'dakı düşünceleri ve kurumlan Os-
manlı'ya tanıtacaktı.
Padişah H Mahmut(1809-1839)
döneminde Mora'da bağımsız bir
Yunan devleti kurulmuş, Fransa Ce-
zayir'i ele geçirmiş ve Mısır'da Meb-
met AH Paşa, Osmanlı Devleti içm
büyük bir tehlike oluşturmaya baş-
lamıştı. Işte bu ortamda, padişah ve
bazı devlet adamlan devletin varlı-
ğını koruyabılmek için 'Garphlaş-
mak'tan başka çare kalmadığinı an-
lamışlardı.
Örnegin, 1833'ten 1839yüına de-
ğin, aralıklarla Paris ve Londra el-
çiliklerinde bulunan, hariciye nâ-
zırlığı ve sadrazamlık yapmış olan
Mustafa Reşjt Paşa, Osmanlı Dev-
leti 'nin Avrupa karşısında varlığını
koruyabihnesi için Avrupa devlet-
ler hukukuna kanlmasmın gerekli ol-
duğu görüşündeydi.
Ote yandan Avrupah devletler de,
Osmanlı tmparatorluğu'nunreform
hareketlerini gerçekleştinnesi ve ya-
salan ile kurumlannı yenileştirme-
si için baskıda bulunmaktaydı. Ni-
tekim, Osmanh'da Batıhlaşma ha-
reketinin ilk yazıh belgeleri olarak
kabul edilen Tanzimat ve Islahat
fermanlannın, büyük ölçüde avru-
palı güçlerin etkisi ve baskısıyla ger-
çekleştirilmiş olduğu görüşü, bir-
çok tarihçi tarafından öne sürülmüş-
tür. 1856 tarihli Islahat Fermanı'yla,
Osmanlı Devleti'nin Müslüman ol-
mayan tebaasına Müslümanlarla eşit
haklann tarunmasının sonucunda,
Avrupah devletler gayrimüslim halk-
lann durumlannın düzeltilmesi, re-
fah düzeylerinin yükseltilmesi ve
haksızlıklara karşı korunması ba-
haneleriyle Osmanlı Devleti'nin içiş-
lerine kanşabilecek ve bir ölçüde
Osmanlıyı denetimi altına alabile-
cekti. Nitekim, 186O'b yıllarda, Fran-
sa'nın Istanbul'daki siyasal temsıl-
cileri, ÂK ve Fuatpaşalann hem da-
nışmanı hem de reform uygulama-
lannın denetleyicisi durumunday-
dılar. Fransa Dışişleri Bakanhğı da,
ıslahat hareketlerini çok yakından iz-
lemekte ve gerekli direktifleri ver-
mekteydi.
Batıh devletlerin diplomatlanyla
hükümetleri arasındaki yazışmalar-
dan anlaşıldığı gibi, Garpİılaşma ya
da ıslahat hareketlerinde Babıâli'nin
görevi, Avrupa devletleri tarafindan
yapılan önerileri Osmanlı'nın ko-
şullanyla bağdaştırarak uygulamak-
tan ibaretti. (*)
Acaba Avrupa devletleri Osman-
lı Devleti'nin Banlılaşmasını niçin
istemekteydi? Osmanlı Devleti Ba-
tdılaşırken Avrupah devletlerin ne
ölçüde etkisi altında kalmıştı? Os-
manh, Batıhlaşma sürecinde Avru-
pa'nın etkisi ve baskısı altında ka-
lırken bu hareketi ne ölçüde içine sin-
dırebilmişti?
Bu sorulara doğru yanıtlan bula-
bilirsek eğer, sanınm, içinde bulun-
duğumuz yüzyüda Avrupa ile iliş-
kilerimizi daha sağlıklı bir zemine
oturtabilir ve Avrupa Birliği'ne üye
olma sürecinde daha az yanlışlık
yapanz diye düşünüyorum.
PENCERE
"5 Ura' Kaç Drahmi?..
Ahmet Emin Yalman, Attan Erbulak'a:
"- Ne?" demış, "Fransa'ya, Parıs'e migitmek
istiyorsunuz? Hayır, olmaz! Sizi oraya göndere-
mem. Eğer giderseniz orada komünist olursu-
nuz."
1954'ün Nisan ayı. Altan, Yalman'ın sahibi ve
başyazan olduğu Vatan gazetesinde çalışıyor; ilk
aklına gelen yanrtı da veriyor:
"- Meraklanmayın efendim, ilk defa yurtdışına
çıkacağım. öyle sanıyorum ki şaşırmaktan komü-
nist olmaya fırsat bulamayacağım, söz veriyorum."
Yalman yine izin vermez; ama, araya Rezzan
Yalman ve Tunç Yalman girerter; günlük güneş-
lik bir mayıs sabahı Altan'la yol arkadaşı öykücü
Naim Tirali gemiyle Marsilya'ya doğru yola çı-
kartar.
•
Altan anlatıyor.
"...Pire limanına girdik.
O ne sevimsiz yerdi Yarabbi!..
İş olsun diye karaya ayak bastık. Pire, kiremit-
leri bile beyaz olan, tozu toprağı ortalıkta serbest
dolaşan birsahil kasabası idi. O sıralarda Yunan
parası drahmi iyiden iyiye kıymetini yitinmiş ve ör-
neğin iki milyona bir kutu kibrit alınabilir hale gel-
mişti.
Beş Ura bozdurduk. » . '. •
Düşünün, Naim Ve ben sadece beş Ura bozdur-
duk ve bize bu beş Ura karşılığında yüzelli mil-
yon drahmi gibi inanılmaz bir miktar ödediler.
Yapılacak başka iş olmadığından vapurun kal-
faş saatine kadar nhtm gazinolanndan birinde don-
durma yemeğe karar verdik. Mükemmel Türkçe
konuşan bir Yunanlı garsonun getirdiklerini ka-
şıklarken bir milyoner edasıyla hesabı istedim.
O mükemmel Türkçe konuşan garson bana 'Sen
paralan göster, ben içinden alayım aJacağımı' de-
di. Avucumdaki milyonlan garsona uzattım.
Adamcağız aldı bre aldı. Sonunda elimde üze-
rinde 10yazan bir kâğıt parçası kaldı. Garsonla
birbirimize bakıştık. 'Ne yapayım bu parayf de-
dim. Garson gayet sakin 'atrver' dedi. Çünkü o
üzerinde 10 yazan paradan 200 bin tane olursa
işe yanyordu.
Ve o parayı yere attım."
•
Yukandaki anryı Altan Erbulak'ın "Sensin Insan"
adlı kitabından (Aksoy Yayıncılık) aldım.
Altan, Türkiye'nin en usta karikatürcülerinden
biriydi; işlek çızgılerindeki sevimlilik insanın yü-
zünü güldürürdü; çok boyutlu bir insandı; tiyat-
rocuydu, yazardı, on parmağında on marifet var-
dı; genç yaşta ölümü karşısında Babıâli karalar
bağlamıştı. Erbulak'ın yazısını okuduktan sonra
gazeteyi açtım, 'Men\ez Bankası Kurlan'na bak-
tım:
"1 Yunan Drahmisi 1700 Türk Lirası."
1954'te 5 lira bozdurup 150 milyon drahmi alan
Altan Erbulak yaşasaydı, nasıl bir karikatür çizer*
di? Bugün piyasada 5 lira kaldı mı?..
Ismet Paşa, Atatürk'ten devraldığı Türkrye'yi,
Ikinci Dünya Savaşı cehenneminden koruduk-
tan sonra, demokrasiye açmak istedi.
Çok partili rejime girdik.
Yanm yüzyıldan beri ülkeyi yöneten karşıdev-
rimci takımı bizi ne duruma düşürdü?.. Yunanis-
tan'da kişi başına gelir 10 bin dolar düzeyinde,
biz üç bin dolann altında kaldık; Yunanistan Av-
rupa Birliği'nde üye, biz AB'nin kapısında boynu
eğik, el pençe divan...
Suç kimde?..
Atatürk'te mi, Ismet Paşa'da mı?..
Üstün Akmen
YARtM NEREYİ
MESKEN TUTTUN
"Öyküsel Duygusallık"
Gene benzersiz bir biçem deneyen yazann bu
kitabında anlattıklan, alışılagelmiş gezi notu
ya da gezi izlenimi değil... Anlatılanlar ülkelerinin
çiçek böcek kentleri ve o kentlerde yaşanan duygular,
duyarlılıklar, duyumsananlar... Hepsi de öykü tekniği
içinde ve öykü tadında.
Aksoy Yavmdrk San.« Fıc A.Ş.
A K S O Y tyto aül F EbcıoAı Sol 25/1-2(8OiOO) l. \tmtfamU
m m \ ÎMMÎ6,284904MÎ MdMlîl 2MI437
(*) Enver Ziya Karal, Osmanlı Tari-
hi, VII Cilt, Ankara, Türk Tarıh Kuru-
mu Basımevi, 1995, s. 338.
ZEYTİNBURNU 2. ASÜYE HUKUK
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞl'NDEN
Esas No: 2000/36
Karar No: 2000/727
Davacı Feridun Ateş vekili tarafından, davalı Serap
Ateş aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargüa-
ması sonunda:
Mahkememizce verilen 6 10.2000 gün, 2000/36 esas,
2000/727 karar saıyh kararla Karabûk, Eflani, Ovaçahş,
cilt 48, K. sıra No: 0010'da nüfiısa kayıth Hüsnü ve Emi-
ne'den 1980 doğumlu Fendun Ateş ile Abdurrahman ve
Saniyeden 1980 doğumlu Serap Ateş'in boşanmalanna,
5.540.000 TL. yargılama gıden, 45.000.000 TL. vekâlet
ücretinin davalıdan tahsilı ve davacıya verilmesine karar
verilmiştir.
Karann adresı meçtaul olan davalı Serap Ateş'e tebbğ
tarihinden itibaren yasal süresi ıçinde temyiz yoluna baş-
vurmadıgı takdirde hükmûn kesinleşeceği, karar teb-
liğini ihtiva eden teblıgat yenne geçerli olmak üzere
ilanen tebliğ olunur. Basın: 64756