27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 KASIM 2000 ÇARŞAMBA HABERLER HADff'e katılımlar • ANKARA (AA)- Kendılenni "Demokrasi Hareketı" olarak adlandıran ve aralannda eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ile eski DEP milletvekıllerinin de bulunduğu bir grup, çalışmalarını sona erdirerek HADEP'e katıldı. HADEP Genel Başkanı Ahmet Turan Demır, parti genel merkezinde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, partisinin Türkiye'de demokrasi güçlerinin bir araya gelmesini savunduğunu söyledi. Demir, katıhmlann HADEP'e çok önemlı katkılar sağlayacağını kaydetti. Müdürü vurana 17 yıl • ADANA(AA)- Adana'da, E Tipi Kapalı Cezaevi 1. müdürü ile infaz koruma memurunu tabancayla yaralayan 2 sanıktan biri 17 yıl 6 ay ağır hapse mahkûm edıldi; diğeri beraat etıi. Sanık YusufÜnaldı, 23 Aralık 1999 tarihınde Dervişler Mahallesı'nde, Adana E Tipi Kapalı Cezaevi 1. Müdürü Mehmet Temır'e silahh saldmda bulunmuş, olayda müdür ve yanında bulunan Celıl Durmuşoğlu yaralanmıştı. Uyuşturucu operasyonu • YÜKSEKÖVA(AA)- Hakkân'nın Yüksekova ilçesınde gerçekleştinlen iki ayn operasyonda 41.5 kilo bazmorfm, 6.5 kılo eroin ele geçinldi. Jandarma Komutanlığı'nca düzenlenen baskında, Yukan Güveç köyünde Isa Özdemir'e ait evde 14 kilo bazmorfm bulundu.îlçenin Demirkonak köyü Çukurca mezrasında H.E'ye ait evin yakındakı bahçede toprağa gömülü vazıyette 6.5 kilo saf eroin, 27.5 kilo bazmorfin, 17 kilo eroin artığı ve 43 litre asitanhidnt ele geçinldi. Olayla ılgılı olarak f özdemır'in yanı sıra 5 kişi gözaltına alındı. Açıklama - • Haber Merkeri - Berlin - Büyükelçimiz Tugay Uluçevik, gazeteiıjzın 17 > Eylül 2000 tarihli sayısmda yayımlanan 'Şeriat Çağnsı' başlıklı haberle ilgili bir - açıklama yaptı. Haberde Avrupa'daki irtica , faaliyetlerine destek , verdiği iddia edilen Uluçevik, açıklamasmda - şunlan kaydetti: "Atatürk ilke ve inkılaplannı ve başta laiklik olmak üzere devletimizin anayasada belirlenen temel niteliklerini benimseyen, içine smdiren ve meslek hayatı boyunca bu ilkelere , sadık kalarak görevini ifa eden bir devlet L memuruyum. Bugüne kadar hiçbir irticai örgüte veya faaliyete destek vermediğim gibı tam tersine. bu tür zararlı örgüt ve faaliyetlere karşı her zaman mücadele ettım ve yurtdışmdaki görevlerim sırasmda da yurttaşlanrruza bu konuda gerekli uyanlarda bulunmuşumdur. Bu asılsız haberinızle ilgili olarak 18 Eylül 2000 tarihinde Dışışlen l Bakanlığı Sözcülüğü'nce » yapılan açıklamada haberin } doğru olmadığı ve haberde Berlin Büyükelçisi olarak adıma yapılan atfın yanlış olduğu açıkça belirtıldıği halde gazetenizde bu açıklamaya da yer verilmemış olması üzücüdür ve gazetecilik ilkeleriyle bağdaşan bir tutum değildir." İsraiPden ithal edilen kayıp silahlar için açılan 2. dava Ankara'da başladı 'Silahlar Çatlı'yâ verildi'ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Is- raıl'den şaibelı bir şekılde ıthal edılerek Hospro Şirketi tarafindan emniyete hi- be edilen silahlann kaybolmasıyla ilgi- li olarak açılan ikincı dava Ankara'da başladı. Ankara Cumhuriyet Savcısı Hü- seyin Yalçın tarafindan ha- zırlanan iddianamede, ka- yıp silahlann, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın talımatıy- la Korkut Eken tarafindan yurtdışında bir operasyon- da kullanılmak üzere Ab- duDah Çath'ya verildiği be- lirtildi. Hospro Şirketi'nce Em- niyet Genel Müdürlüğü'ne hibe edilen 10 adet 9 mm Mikro Uzi, 10 adet Süper Mg, 11 adet 22 kalibre Be- retta marka tabanca ve bu tabancalara ait susturucular ile 1 adet AL 50 Hv roketa- tann kaybolmasıyla ilgili olarak haklannda dava açı- lan eski Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Dairesi Başkan Vekıli Ibra- him Şahin ile eski Emnıyet Genel Müdür Danışmanı Mehmet Korkut Eken'in de aralannda bulunduğu 6 ki- şinin yargılanmasma baş- landı. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün gö- rülen davamn ilk duruşma- sına, tutuksuz sanıklar Er- tuğrulOgan,Necmetön Er- can ve avukatlan ile müşte- kı lçışlen Bakanlığı'nın avukatı SemaOzgül katıldı. Sanıklar Ibrahim Şahin, Mehmet Korkut Eken, Lüt- fi Eraslan ve Şemsettin Canpolat getanedL İddiana- menin okunmasının ardın- dansorgusu yapılan Ertuğ- nıl Ogan, savunmasında, o- laytarihinde EmniyetGenel Müdür Yar- dûncısı olduğunu betirterek Hospro Şir- keti tarafindan silahlann bedeisiz gönde- rihnesi için müracaatyapıkfağnu ve o nay ahndığını anlaro. Ogan, silahlann geldi- ğinden haberi olduğunu, ancak bedel ödenip ödenmediği konusunda bilgisiol- madığmı söyledL Ogan, silahlar testim alındıktan sonra nerelerde kullanıkhğı- Ankara Cumhuriyet Savcılıği: Kayıp silahlar, yurtdışında operasyonda kullanılmak üzere eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın talimatıyla Korkut Eken tarafindan Abdullah Çatlı'ya verildi. tĞNELt FIRÇA ZAFERTEMOÇtN nıbflmediğinibefirterekberaatiniistedL Emniyet Genel Müdürlüğü'nde APK uzmanı sanık Necmettin Ercan da sa- vunmasında, olay tarihinde Emniyet Ge- nel Müdürlüğü'nde Ikmal Bakım Daire Başkanı olduğunu, 1994 yılının sonu, 1995 yılının başında bu görevden aynl- dığını söyledi. Hospro Firması'nın, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne silah hibe edeceğine da- ir müracaatta bulundugunu belirten Er- can, bunun üzerine hibe işlemlerinin ya- pılması için ilgili birime dilekçe havale edıldığını kaydetti. Işlemlerin tamam- lanmasının ardından ilgili fırmanın ko- liler halinde silahlan gönderdığını ıfade eden Ercan, "Ben kolilerin icerisinde ne olduğunu, nasal bir silah olduğunu bfl- nüyordum" dedi. Hospro fîrmasınca hi- be edilen silahlann sayılması için sayım komisyonu oluşturulduğunu belirten Er- can, silahlann, kendisinin yer almadığı sayım komisyonundaki yetkililer tara- findan demirbaşa kayıt ettirildiğini bil- dirdi. Ercan, silahlann hibe olarak gönderildiğini bildi- ğini ifade etti. Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde aynı konu ile ilgili olarak görülen da- vamn beraatle sonuçlandı- ğmı belirten Ercan, bu dos- yanın incelenmesini ve be- raatine karar verilmesini is- tedi. Mahkeme Başkanı Nec- det Yaman, Ankara 6. Asli- ye Ceza Mahkemesi'nden, aynı konu ile ilgili görülen dava dosyasının incelen- mek üzere istenmesine ka- rar vererek duruşmayı erte- ledi. Ankara Cumhuriyet Sav- cısı Hüseyin Yalçın tarafin- dan hazırlanan iddianame- de, Hospro Şirketi'nce Em- niyet Genel Müdürlüğü'ne hibe edilen ve 25 bin dolar ödenerek satın ahndığı be- lirtilen silah ve malzemele- rin, 31 Arahk 1993 ile 15 Haziran 1994 tarihleri ara- sında 7 ayn gümrük kapı- suıdan yurda girişinin sağ- landığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne teslim edil- diğı belırtiliyor. İddianamede, sevk ve teslim işlemleri tamamla- nan, son kullanıcı belgesi verilen 10 adet 9 mm Mik- ro Uzi, 10 adet Süper Mg, 11 adet 22 kalibre Beretta marka tabanca ile bu taban- calara ait susturucular ile 1 adet AL 50 Hv roketatann kayboldugu, demirbaş ve depo kayıtlannda yer almadığının belir- lendiği kaydediliyor. 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meyda- na gelen trafik kazasına kanşan 06 AC 600 plakalı otomobilde ele geçirilen ruh- satsız 5 adet silah arasında yer alan 22 ka- libre Beretta marka tabancanın, Hospro Şirketi aracüığı ile yurda sokulan silah- lar arasından olduğu ifade edildi. Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davaya, Susurluk davasnun da sanıklan olan ve tutuksuz yargüanan polis memurlan Ayhan Çarkm, Ercan Ersoy, Oğuz Yorul- maz, Mustafa Altunok. Topal'm iş ortaklan Sami Hoştan, Fevzi Bir ile sigortacı Serdar Özdağ kanİch. (Fotograf: KAAN SAĞANAK) Cinayet raporunda sözü edilen silahın emanet memurluğunda olmadığı ortaya çıktı Topal davasında kayıp silahIstanbul Haber Servisi- Kumarhane- ler krah olarak tanınan Ömer Lütfı To- pal'm öldürülmesınin ardmdan emni- yet görevlilerince hazırlanan tutanakta ele geçirildiği belirtilen uzi marka silah ile şarjör ve 3 adet merminin adli ema- net memurluğunda bulunmadığı ortaya çıktı. Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkeme- si'nde görülen 4'ü özel timci 8 sanığuı yargüandığı davanın dünkü oturumuna Susurluk davasınnı da sanıklan olan ve tutuksuz yargılanan polis memurlan Ay- han Çarİan, Ercan Ersoy, Oğuz Yorul- maz,Mustafa Altunok, Topal'm iş ortak- lan Sami Hoştan, Fevzi Bir ile sigortacı Serdar Ozdağ kaöldı. Eskişehir Ceza- evi'nde tutuklu sanık Haluk Kıra ıse oturuma katılmadı. Mahkeme başkanı, Istanbul 6 No'lu DGM'den istenilen Susurluk davası dos- yasınm, klasör sayısı çok fazla olduğu için gönderilmediğini tutanaklara geçir- dı. Başkan, DGM'nin, mahkemenin dosyadan istedığı evraklan belirtmesı- ni istediğini bildirdi. Cumhuriyet savcı- sı ise görüşünde, emniyet görevlilerin- ce suçun işlendiği tarihte hazırlanan tu- tanakta ele geçirildiği belirtilen uzi mar- ka silah ile şarjör ve 3 adet merminin ad- li emanet memurluğunda bulunmadıgı- na dikkat çekti. Savcı, Emniyet Müdür- lüğü'nden silahın durumunun sorulma- sını istedi. Mahkeme heyeti, savcuıın görüşü doğrultusunda karar vererek otu- rumu erteledi. Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Çeliker, Cumhurbaşkanı Sezer'e destek verdi 'Mffletvekfllerini liderler seçiyor 9 ANKARA/tSTANBUL/AnANA (Cumhuriyet)- Türk Parlamenterler Bir- liği Başkanı Zeki Çetiker, Cumhurbaşka- m Ahmet Necdet Sezerın, "MiDetvekO- lerini liderler seciyor, önce bunu düzeft- mek lazun" görüşüne destek vererek si- yasi partiler ve seçim yasalannın, millet- vekillerinin, milletle bütünleşmesini sağ- layacak şekılde değiştirilmesini istedi. Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Baş- kanı Ercan Karakaş da milletvekili aday- lanmn önseçimle belirlenmesinin lider sultasını kıracağını savundu. TPB Başkanı Celiker ve Yönetim Ku- rulu üyeleri, Ömer Izgi'yi, TBMM Baş- kanlığına seçilmesinden dolayı ziyaret ederek kutladılar ve Başkan Izgi'ye, TPB 'nin onursal başkanhk belgesini sun- dular. Çeliker, yaptığı konuşmada Cum- hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Sı- yasi Partiler Yasası'nda yapüması gere- ken değişikliklere ilişkın görüşlerine de- ğindi ve TPB olarak Cumhurbaşkanı Se- zer ile aynı doğrultuda olan düşünceleri- ni uzun zamandu" her platformda dile ge- tirdiklerini söyledi. Çeliker şunlan kay- detti : "Bu çerçevede haznianacak bir Si- yasi Partiler Yasasu Mecös'in halk naza- nndaki güvenini, saygınhğııu kat kat art- üracakör. Bu, basında yeraklığı gibi lider- lere bir güvensiztik olarak anlaşdmama- h. Vatandaşm seçtiği kişiye olan girveni başkadır. Bderin seçtiği ve önune dayat- mayla koyduğu kisiye güveni başkadır." SODEV Başkanı Karakaş da yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Sezer'in görüşlerine aynen katüdıklannı belirte- rek "Kendi içinde demokrasi flkelerine uymayan partUerin. tophunda ve deviet- te demokrasiyi gerçekleştirme iddialan üıandıncı değUdJr" dedı. Türkiye'de, sıyasetin ve sıyasi partile- nn demokratikleşmesı gerektiğini kay- deden Karakaş şöyle devam etti: "Ulke- mizdeki partiler genelde Hder merkezli partilerdir. Dderler, neredeyse tek belir- İeyicidir ve genelde tek adam da\Tanışı sergilemektednier. Bu da partiiçidemok- rasinin geüşmesini güçleştirmektedir. Bu nedenle, Shasi Partiler Yasası'nda parti içi demokrasi>i gü\ence amna alacak de- ğişildikler yapüması kaçınılmazdır. Mil- ktvekfli adaylannın önseçimle behrlen- mesiveseçmenleretercihhakkıtanuuna- sı, hem lider sultasını larmak hem de seç- meni onay mercü ohnaktan kurtarmak için zorunhıduıf Türk Belediyeler Birh'ği ve Adana Bü- yükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak da yaptığı yazılı açıklamada, "Cumhur- başkanımız hislerimize tercüman ohnuş- tur" dedi. Demokrasi dersi veren bu söz- leri alkışladıklannı belirten Durak şunla- n söyledi: "Demokratik ohnayan parti- ler, demokrasi adına nasılçaba gösterebi- Br? Siyasi partilerimizdeki demokrasiek- siknğuıin bir an önce giderümesi gerek- mektedir." GLOBAIj^LİTtKÜLTÜR ERGtN YILDIZOĞLU Seçimlere Bin Hattadan Az Kaldı, Ama... Amerikan toplumu, Kennedy-Nixon yanşından bu yana tarihinin en başabaş süren başkanhk se- çimleri sürecinin sonuna geliyor. Adaylar arasında- ki çekişmenin şiddeti, hâlâ, neredeyse izleyicilerin uykusunu getirecek kadar düşük. Seçimlere bir haf- ta kaldı, ama "Cumhuriyetçilerın adayı W.G. Bush mu, yoksa Demokratların adayı Al Gore mu kaza- nacak?" sorusuna cevap vermek, hâlâ çok zor. İki aday, yaklaşık iki yıl önce seçim kampanyala- nna başladıklarında, I. Clinton hükümetinin Çalış- ma Bakanı Prof. Robert Reich'e göre her ikisinin de seçmen desteği yüzde 40 dolaylanndaydı. Her iki aday da kampanya stratejilerinde, ortadaki ka- rarsız yüzde 20'nin isteklerini ve ruh halini hedef al- dılar. Işte bu taktik, Reich'e göre "orta zeminin or- talama bayağıhğının seçimlere damgasını vur- masına neden oldu" (The Observer, 29/10). Bush biraz "sola", Gore da biraz daha "sağ"a gelerek merkeze yerleştiler. Gündemde son derece önem- li savunma, dış politika, toplumsal ve çevre sorun- lan olmasına karşın adaylar, bu "orta zemini" oluş- turan kararsızlan çekmek için, aralanndaki farklan yumuşatarak, Amerikan toplumunda kutuplaşma- ya yol açan kürtaj, silah denetimi gibi konulan söy- temlerinden çıkardılar. Sonuç olarak geride, Bush'un kampında "sefkatJi muhafazakârtık", "liderlikya- pan lider", "devlete değıl halkına güvenmek"; Go- re'un kampında da "pragmatist idealizm", "fec- rübeli, bilgili lider", "küçükazınlığın değıl büyükço- ğunluğun temsilcisi", "bırakın sizin için mücadele edeyim" gibi, belirsizliği adeta yavanhga ulaşan slo- ganlar kaldı. Şefkatli muhafazakârtık, Bush'un gerçek çizgisini gizlemek için, adeta ilacın üzerin- deki şeker gibi bir şey. "PragmatJk idealizm" ise venlen sözlerin tutulmayacağının daha şimdiden bir itirafı: Şimdi söz veriyorum, ama daha sonra, pra- tikte ne yapacağım belli olmaz... Tüm bunlar için, dikkatlerin adayların kimlikleri üzerindeyoğunlaştığı; balonlaria, konfetılerie, ban- do mızıkayla adeta karnaval havasında yaşayan ABD seçimleri geleneğine bakarak "Yenibirşeyyok kü" denebilir. Ama bu kez, eskiyle karşılaştınldığın- da, adeta niteliğe ilişkin bir fark var. ABD eskiden beri, kitlesel üretimin yüksek düze- yine atıfla, "tüketim toplumunun" ilk vatanı olarak bilinir. Bu toplumda dikkatler tüketim araçlan üze- rindedir. Günlük yaşam, reklamlann, mallann gö- rüntülerini taşryan imajlann bombardımanı altında geçer. Bu, Guy Debord'un daha 1967'de, La So- ciete du Spectacle başlıklı, artık klasik sayılabile- cek çalışmasında, biraz da zamanından önce, "eko- nominin bizzat kendisinin kültürel bir metaya dönûştûğü" çağdaş kapitalizmin genel özelliği ola- rak saptanan durumdur. 1980'lerde, Reagan- Thatcher yönetimlerinin, birdenbire hızlandırdığı yeni metalaşma atılımı (önce serbest piyasa, daha sonra da küreselleşme adıyla pazaıianan süreç). o güne kadar metalaşmamış kamusal ve özel alanla- n da sermayenin değerlenme alanınm, kâr dinami- ğinin içine çekti. Imaj yaratma ve imajlann dola- şım/tüketim sürecinin hızlanmasıyla ("teknolojik devrim") meta kültürü yaşamın günlük olagan sü- reçleri üzerinde tümüyle egemen oldu. 1990'larda, yeni teknolojinin, yeni bilgi işlem araçlannın, yeni tü- ketim metalannın devreye girmesi bu egemenliğin oturmasında büyük rol oynadı. Insanlargiderek hız- lanan bir biçimde her şeye bir fiyat/deger biçmeye başladıkça, her toplumsal ilişki, değer meta/biçim- ler alanında sabitleştirilerek anlamlandınlır oldu. Üre- tici ve vatandaş kavramlan, yerini "tûketiciye" bırak- tı. Böylece, kapitalizmin en derin sımnı, ona niteli- ğini veren ilişkilerin "konuşulmasını sağlayan" kav- ramlar ve ifade biçimleri günlük siyasi-kültürel söy- lemin dışına itildi. Yüzey biçimleri tek gerçeklik ha- lirte geldi. Bu seçimlerde yukanda kabaca özetlediğim sü- recin, bir adım daha giderek mantıksal sonuçlanna ulaştığı görülüyor. Adaylar kampanyalannı "ortaze- min" üzerinde yoğunlaştınnca aralanndaki farklar si- linmeye başladı, teknolojik gelişmelerinde katkısıy- la adaylann stilleri büyük önem kazandı, Bu seçim- lerde bilgi işlem ve iletişim endüstrisinin tüm olanak- lan harekete geçti, "orta zemin" mikroskop altına alındı; istedikleri, sevdikleri, nefret ettikleri, giyim-ku- şam, renk gibi zevkleri, benimsediği duruş, davra- nış, ses tonu gibi özellikleri, hatta en çok kullandığı deyimler, en yeni şakalar, kısaca genel anlamıyla egemen stil bulunup ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Adaylar bu egemen stili temsil etmeye giriştiler. Bu durum, üç TV tartışmasından sonra izleyicilerie ya- pılan görüşmelerde tüm açıklığıyla ortaya çıktı. İz- leyicilerin aklında kalan, adaylann konuşma tarzı, s- estonu, kullandığı deyimler, savunduğu değil inan- dıncılıkdüzeyi, sevimlilik, samimiyet derecesi, özet- le, bir "adayyaratma makinesi" tarafindan kurgula- nan ve bir araya konan biçimlerin oluşturduğu stil idi. Yale Üniversitesi İş Idaresi Bölümü'nden Prof. J.G. Koppell'in işaret ettiği gibi "Stil, eskiden, töz'ün önüne geçerdi, şimdi arbk yerine geçmiş- ti" (LA.Tımes, 30/10) Karşımızda, Peter Sellers'ın unutulmaz filmi "Orada var olmak"tak\ (Being there), geçmişi olma- yan, içine her isteyenin her anlamı koyabileceği ge- nellikteki ifadelerie konuşan, "mükemmel", amafil- min sonunda da hiç bir "ağırlığı" olmadığı için far- kında bile olmadan, suyun üzerinden yürüyüp gide- bilen, başkan adayı gibi adaylar var. Bu durumu, tüm toplumsal ilişkilerin metalaşmasının, tüm değerie- rin fiyatlara dönüşmesinin, tüm kimliklerin de ser- mayenin egemeniiğine tabi kılınmasının olağan bir sonucu olarak saptamak mümkün. Ancak, bu "ola- ğanlık", dünyanın en güçlü ülkesinde, siyasi süreç- lerin böylesine insani ve toplumsal ilişkilerden ann- dınlmış bir biçimde sermaye ilişkisine tabi kılınmış olmasının korkunçluğunu ortadan kaldırmıyor. Uıksoy'dan Sezer'e yanıt • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Başkanvekili Ali Ilıksoy, partilerin kendi ıçlerinde demokrasiyi işletmemesinden yakınan ve milletvekillerine "yasama yetkısine sahip çıkmalan" çağnsmda bulunan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e yamt verdi. Ilıksoy, Sezer'e yanıt da ıçeren konuşmasmda "Bu Meclis büyük bir Meclis'tir. Milletin iradesinin en üst düzeyde temsil edildiği bu Meclis'in üzerinde hiçbir kurum ve kuruluş yoktur. Kimsenin TBMM'ye etkisi söz konusu olamaz. Bu Meclis'in hamiliğine kimsenin sahip çıkmasına da gerek yoktur. TBMM kendi hakkına sahip çıkabilecek olgunlukta, güçte, yetenektedir" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle