Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 KASIM 2000 ÇARŞAMBA
14 iJ. LJK. kultur@cumhuriyet.com.tr
Frankfurt'takiStaedelMüzesi'nden,fotoğrafve resim sanatınıyan yana getiren birsergi
jFotoğrafin sanatsalaçılımı»NECMİSÖNMEZ
FRANKFURT - 1881 'de yayımla-
nan ünlü "Sıradan Fikirier Sözlü-
ğü"nde, fotografı maddesinin karşı-
sında "Resim sanaünı yaşlamhracak.
(bakDaguerreotypie)", Daguerreoty-
pie maddesinin karşısındaysa "Re-
1
sim sanatınm yerini alacak. (bak Fo-
toğraf)" cümleleri yazılıydı. 20. yûz-
yılın başında dolaşıma giren fotograf,
ne resim sanatının yerine geçti ne de
ressamlan işsiz bıraktı. Ama yaşa-
mın, arkasından bakıldığında aynı
rüzgânn bir daha esmeyeceği "anla-
nn" görsel sanatçılar tarafindan kav-
ranmasında, yorumlanmasında yeni,
öncesi ve sonrası olmayan bir ''este-
tik'' yaklaşunı gündeme getirerek 20.
yüzyıl sanatını kökten etkilemeyi ba-
-şardı. Frankfurt'taki Staedel Müze-
I si'nde *how you krak at h" başlığın-
da sunulan kapsamlı bir sergi, kırk sa-
natçının yaklaşık olarak dört yüz ça-
hşmasını bir araya getirerek 20. yüz-
yıl sanatında fotograf ve resim ara-
sındakı ilişkiyi sorguluyor.
Heinz liesbrock ve Thomas VVes-
Id tarafindan organize edilen serginin
en büyûk açmazı. aynı dönemde ça-
lışmalannı sürdürmüş olan ressamlar-
la fotoğrafçılar arasındaki diyaloğu,
öğreticı bir biçimde izleyiciye akta-
ran bir sergüeme düzeniyle sorgula-
maya kalkması. 1900'lerden başla-
yarak zamanın ruhunu (zeitgeist) is-
ter fırçayla ister kamera objektifınin
arkasındaki bakışla yakalamaya ça-
- lışan yaratıcı sanatçüann aynı tema-
yı aynı zaman diliminde işleyen ça-
lışmalannın yan yana getirilmesi, ye-
ni bir yonımlama imkânı getirse de,
serginin anıacı olan, "fotoğraf sana-
tmuı 20. yüzyüın estetik geüşmeteri
karşısındaki tutumu" yeterince sor-
gulamıyor. Kuzey Amerika'da,
1945'ten sonra kendini kabul ettiren
fotograf sanatı potansiyelinin, Al-
manca konuşulan ülkelerde ancak
1990'lann ardından "keşfedflmea",
son on yıllık süre içinde, hem gûncel
Alman sanatına yeni birbakışın gel-
mesine hem de yavaş bir şekilde ol-
W illianı Eggleston, Memphis, Tennessee, 1969.
Ç
AJergi, kırk
sanatçının yaklaşık
olarak dört yüz
çalışmasını bir
araya getirerek
20. yüzyıl sanatında
fotograf ve resim
arasındaki ilişkiyi
sorguluyor.
20. yüzyıl resmi
'soyutlamanın'
estetik gelişimi
üzerinde kendi
gerçekçiliklerini
savunurken
20. yüzyıl fotografı,
insanlann, doğanın,
nesnelerin
'gerçekçi'
biçimde
kavranması,
tanımlanması
üzerine ayn bir
estetik yaşam
çizgisini getiriyor.
August Sander, Sirk Arabasındaki KJZ, 1932.
sa da "Avrupa merkeziyetçiliğinden
n
uzaklaşmasına olanak tanıdı.
Yazarlardan ahnülar da var
Frankfurt'taki bu geniş kapsamlı
sunumu, sergi yapımcılannın savla-
dığı gibi "fotoğraf sanabnın yeni es-
tetikstratejBerininsorgutanması" ola-
rak değerlendirmeye imkân yok. Ama
yeni olan, 1920'lerden sonra Alman
sanatında Dadaizm'in arkasından et-
kisini gösteren Neue SachHchkeit (Ye-
ni NesneUik) akımının Albert Ren-
ger-Patsch'dan başlayıp Thomas
RınTa dek uzanan çizgide; şimdiye
dek tahmin edildiğinin üzerinde etki-
sini göstermesi. Sergi, şimdiye dek ge-
nellikle fotograf koleksiyonu olan
müzelerde rastladığımız, tarihsel-sos-
yal içerikli belgesel fotografı, "yara-
txa fbtoğrariarla ve Edgar Dega'dan
FrancisBacon'a EdvvardHopper'dan
David Reed'e dek birçok önemli sa-
natçının resimleriyle yan yana getir-
mek, izleyiciye, fotograf ile resim
arasındaki yaklaşım farklılıklannı
"gösteriyor". Oysa bu tür diyalogla-
n farklı bir açıdan sunmak. "göster-
mek" değil sadece "duyumsatmak"
gerekir.
Serginin girişinde AugustSander'in
1920'lerdeki Alman toplumunu mes-
lek dallanna göre belgeleyen etkile-
yici siyah-beyaz portrelerinin, Ba-
uhausiu ressam Oscar Scfalanmer'nin
resimleriyle yan yana getirilmesi, ko-
nularını aynı daire içinde seçen bu
iki sanatçınuı, gerçekçilik ve soyut-
lama gibi farklı yaklaşım açılan kul-
lanmalanna rağmen, ortak bir form
duyarlüığı ele altnabüeceğini göster-
mesi açısından ilginç bir yaklaşım.
Serginin ilerleyen bölümlerinde, Ro-
bert Frank-Mark Rothko, Brassai-
EricHeckd.OianaArbus-FhuıcisBa-
con gibi sanatçüann karşı karşıya ge-
tirilerek kronolojik biçimde, ressam-
larla fotoğrafçıların konulara bakış
Macaulay Culkin tiyatro sahnesinde
Yammazçocuk
utangaçolduKültör Servisi - 'Evde Tek
Başına' fılminin yaramaz ço-
cuğu Macaulay Culkin, deli-
kanlüığa adım attığı şu günler-
de çeşitli çevrelerden değişik
eleştiriler alan bir oyunla tiyat-
ro sahnesinde.
30'hı yaşlannda, mutsuz ve
düş kırıklığıyla dolu ilişkiler
yaşamış, zeki, yüzeysel, zarar
verici derecede çekici, zaman
zaman suçlu ve soğukkanh, yü-
lar önce kaybettiği masumiye-
tini geri kazanmayı başarama-
yanFransız edebıyat öğretme-
ni Oaudie Mehilkın (Irene
Jacob)15 yaşındaki Amerika-
h öğrencisi Carî'a karşı hiç de
masumane olmayan ilgisi üze-
rine, Richard Nelson'ın oyu-
nun ana karakterlerinden biri
olan Carl'ın yıllar sonra anlat-
tıklanndan yola çıkarak yazıp
yönettiği bir anı-oyun 'Madam
Mehille'.
Utangaç. kmlgan ve tecrübe-
siz Amerikalı öğrenci Carl ro-
lünde Macaulay Cuikın, kimi
anlar öğretmenin elinde oyun-
cak olan bir kurban görüntüsü
sergilerken kimi anlarda ise öğ-
retmeniyle aralannda gelişen-
lerden kurnazcasma zevk alan
bir partnere dönüşüyor. Cla-
udie Melville karakteriyle Ire-
ne Jacob'ın daha baskın, inan-
dıncı ve sıra dışı oynadığı göz-
lemleniyor.
'TheObserwr"dan KateKd-
Iaway, Carl olarak Macaulay
Culkin'in tüm yüzüne yavaşca
yayıhp kaybolan gülümseyişi,
üslubuna masum bir tezat teş-
kil eden perçemi ve bir ağlama
nöbetinden yeni çıkmış gibi
kuru ve zayıf olan ses tonuyla
çok iyi bir performans sergile-
diğini yazarak göklere çıkanr-
ken 'The Tımes"dan Benedkt
Nightingale ise Culkin'in so-
luk, güvensiz, sarkık düz saçlı
tipik bir Amerikalı öğrenci gö-
rüntüsünün avantajını kullana-
madığını ve gelişen teksti mo-
notonluğa mahkûm ettiğini ya-
zarak ağır bir eleştiri getiriyor. 'Madam Mehük'de Macaulay Culkin Irene Jacob'ua Amerikab öğrencisi rotünde.
Piyasanın yüzde 35'ine korsan satıcıların egemen olduğu sektör çıkmazda
'Kütüphaneler içiıı kitap ilıalesi yapıbnıyor'
Ekonomi Servisi - Süreklı kitap alan
okur sayısının yalnızca 100-150 bin
civannda olduğu Türkiye'de, eğitime
kaynak ayırmayan hükümetler,
kütüphaneleri geliştirme yoluna
gitmiyor. Bunun sunucunda
"geçinmek için tartasiyeteşmek"
zorunda kalan kitapçüar ve korsan
piyasayla mücadele eden yaymevleri,
okuma oranının düşüşüne paralel
olarak da çıkmaza giriyorlar.
Türkiye'de kitap fiyatlannın, artan
maliyetlere bağlı olarak sürekli
yükselmesi okurlanıryöneldiği
korsan kitap piyasasının trilyonlara
ulaşmasma neden oluyor.
Eğitime kaynak ayırmayan siyasi
irade, kütüphaneleri geliştirme
konusunda da aynı tavn sergilerken
Kültür Bakanlığı'nın ortalama 5
, yıldır yayınevlerinden kitap alımı
gerçekleştirmediği ifade ediliyor.
Bütçeden eğitime büyük oranda
kaynak ayıran Avrupa ülkelerinde
hükümetler, kütüphaneleri
geliştirmek ve okuru buraya
yönlendırmek için "efinden gefeni
yaparken" söz konusu ülkelerde
felsefe, bilim-teknik ve ulaşıhnası
zor sektörel yayuılann kütüphanelere
alındığı kaydediliyor. Türkiye'de ise
daha önceki yıllarda ihale açarak
yayınevlerinden ucuza kitap alan
Kültür Bakanlığı'nın son 5 yüdır
halk kütüphanelerine alım yapmak
için başvuruda bulunmadığını
söyleyen Iletişim Yayınlan
Yöneticisi Nihat Tuna,
"REFAHYOL döneminden beri
bakanhk, yaymevlerini ihaleye
çağmnadı. Kültür Bakanhğı, eskiden
Üıaleyle ahnh, şimdi ahyorsa da bizler
çağnhmyoruz. BOgimiz olmuyor"
dedı. Ihalesiz kitap alımı
yapıhnaması gerektiğini kaydeden
Tuna, Kültür Bakanlığı'nın kitaplan
ucuza mal etmesi için gitmesi
gereken kapının yaymevleri
olduğunu dile getirerek "Ancak işi
tkarete dökenlerden de alıyor
oJabilir" değerlendırmesıni yaptı.
Giderek yaygınlaşan korsan kitap
satışlan İritapçılann şikâyet konusu
obnayı sürdürüyor.
Kitap piyasasının yüzde 35'ini
elinde tutan korsan ürün saöcılannın
cirosunun 20 trih/on liraya ulaştığı
tahmin ediliyor. Avrupa ülkelerinde
her köşe başında kitabevi bulunurken
Türkiye'de "aynı köşe başlarmı
korsan saücuar kapnuş dununda."
Hukuki boşluktan da yararlanan
korsanlar, belediyelerin halka kültür
hizmeti diye açtığı sokak sergileriyle
de destekleniyor. Bu tablo karşısında
kitapçüar, kiralann da yüksek olması
nedeniyle kitap dışında kaset ya da
oyuncak satmak zorunda kalıyor.
Türkiye'de sadece kitap satan
kitapçılann 200'ü geçmediğini
söyleyen Polat Kitapevi'nin sahibi ve
Kitapçüar Demeği Başkanı Ahmet
Polat, kitap dışında ürünler satan
kitapçılann 20 bini bulduğunu
söylüyor. Kitap maliyetinin çok
yüksek olduğunu vurgulayan Polat,
büro masrafi, vergi, dizgi-montaj,
kâğıt, nakliye, reklam ve telif ücreti
ile bir kitabın satış fiyatının aslında
düşük tutulduğunu kaydediyor.
Fuarlannın içeriği yeteraz
Kitap fuan yaklaşırken fuarlar kitap
tanıtmak, doğrudan kitap satıp cıro
yapmak dışında etkinlik
gösteremiyor. Ömeğın sektörel
olarak kitap fuarlan düzenlenemiyor.
Yurtdışına yönelüc fiıarlar ise
yapılamıyor. Bunun nedenleri
arasında piyasaya çücan kitaplann
yüzde 70'inin yabancı yayınlardan
oluşması gösterilirken yurtdışında
Türkiye'de çıkan kitaplan
değerlendiren editörlerin
bulunmaması da tanıtımı
zorlaştınyor.
açılanndaki benzerlikler izleyiciye
sunuluyor.
Bu serginin değişik bölümlerinde
Sontag'dan Benjamin'e uzanan çiz-
gide fotograf üzerine düşünen yazar-
lann almülanyla sergilenen işlerin
anlamlandınlmak istemesi, izleyici-
lere yorum yapmalan için önemli bir
yardım imkânı sımsa da, hem resim-
leri hem de fotoğraflan belli gmplar
altında toparlamaktan öteye geçemi-
yorlar. Sergi izleyiciye her şeyi öğret-
mek, bak bu resımdeki detayda şu fo-
toğrafin etkisinı görmüyor musun so-
rusu başta olmak üzere, yalayıp yu-
tacağı "sindüimehazu-'' imgeleri su-
nuyor. Son derece iyi tasarlanmış ser-
gi mimarisiyle birlikte düşünüldü-
ğünde tarihsel bir gelişim çizgisini
öne çıkarmayı deneyen her büyük
çaplı serginin düşeceği cansıkıcılık
ne yazüc ki kendisini Frankfurt'ta da
hissettiriyor.
20. yüzyıl resmi "soyutiamanın"
estetik gelişimi üzerinde kendi gerçek-
çiliklerini savunurken, 20. yüzyıl fo-
tografı, insanlann, doğanın, nesnele-
rin "gerçekçi" biçimde kavranması,
tanımlanması üzerine ayn bir estetik
yaşam çizgisini getiriyor. Sergideki fo-
toğraflann hemen hemen hepsinde
kendini belirgin olarak hissettiren bu
farklıhk, belki de fotograf sanatının
gelişiminin, modern resmin serüve-
ninden ayn bir biçimde, sanat tarihi-
nin şablonlara dayanmaksızın yorum-
lanması gerektiğini ortaya koyduğu
için önemli. Çünkü Frankfurt'ta Lee
FMedlander,Garr>'\Vnıogrand,Lewis
Battz, Patrick Feigenbaum gibi sanat-
çının fotoğraflannda gözlemlenen ki-
şisellik, konuya olan özgün yakla-
şun, aynı tarihlerde görülen farklı sa-
nat akımlanyla açıklanabilecek bir
özelliğe sahip değiller. Bu, üzerinde
düşünülmesi gereken bir durum. Sig-
mar Polke, Hans-Peter Feldmann,
Cristian Boltanski, Andy VVarhol gi-
bi görsel sanatçılar fotograf kamera-
sını ellerine aldüdannda, bir fotoğraf-
çı gibi hareket etmiyorlar, hem konu-
ya hem de tekniğe karşı, ayn aykın
bir yaklaşım içine giriyorlar. Bu sa-
yede gündeme gelen çalışmalan
u
fo-
toğraP nitelendirmesi altında sun-
mannı büyük bir yanılgı olduğunu
düşünüyorum.
Fotograftekniğinin potansiyeli
Fotograf tekniğinin getirdiği ola-
naklar hem fotoğrafçılar, hem de di-
ğer görsel sanatçılar için farklı bir
"gerceknkyorunnT getirdi. Sanat ta-
rihinde 1970'lerden itibaren sorgu-
lanan "heykel nedir, desen nedir" kav-
ramlan, önemli bir sanatsal açılımı
gündeme getirdi. Böylece fotoğrafi di-
ğer tekniklerden ayırmamıza, onu ay-
n bir parantez içinde incelememize
olanak vermiyor artık. Bir sanatçının
fotograf çekmesi, desen yapması ya
da bir şeyleri biçimlendirmesi kadar,
güncel sanatın stratejilerinden biri
haline geldi. 1960 sonlanndan itiba-
ren uluslararası seıgilerde bu fotog-
raf, resim, heykel, desen kavramlan-
nnı kalkıp, onlann yerini "iş" kavra-
mının alması, günümüz sanatı için, sa-
nat tarihinin hiçbir döneminde göz-
lenihneyen bir
u
özgürleşıne''nin var-
lığını belirgin kıldı. Frankfurt'taki
serginin izleyicilere verdiği ana me-
sajlardan biri de, fotograf tekniğinin
gündeme getirdiği "sanatsal açıh-
mın", teknik ilerlemelerle sanata ve
izleyicilere farklı "yorumlama" ola-
naklan sağlayacakbir potansiyele sa-
hip olduğuydu.
Sergi, Frankfurt'ta 12 Kasım 2000
tarihine dek izlenebilir.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Siyasal Olmayan
Roman Olur mu?
Haftalardırsüren birtarnşmavan "Siyasal roman
öldü mü?"
Farklı anlayıştaki arkadaşlar konuyu tartışmayı
sürdürüyortar.
Kimi artık siyasal roman yazılmadığını, kimi hiç-
bir zaman yazılmamış olduğunu savunuyor. Kar-
şı gorüştekilerde yazılan örnekleri ortaya koyuyor-
lar.
"Siyasal roman" derken elbette açık bir sınıfla-
madan söz ediliyor. Konusu siyasal sorunlan işle-
yen, siyaset içindeki insanlan anlatan romanlar
söz konusu.
Bu tür romancılığın edebiyatımız içinde önemli
ölçüde boyverdiğini düşünüyorum. Ulusal Kurtu-
luş Savaşımızı anlatan romanlardan başlayıp 12 Ey-
lül dönemini irdeleyen romanlaradek uzun ömek-
ler sıralanabilir.
Soruna bir de şöyle yaklaşabiliriz:
Hangi roman siyasal değildir?
Bu soruya kendimce bir yanıt aradığımda açık
bir aynm yapamıyorum.
Konusu siyasal olan roman, siyasaldır da, ko-
nusu siyasal olmayan roman siyasal değil midir?
Roman sanatı, Ana Britannica'daki tanıma gö-
re, 'belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki
birgrup insanın başından geçenleri, bu insanla-
nn iç ve dış yaşantılannı belli bir kronolojik, man-
tıksal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen"
anlatıdır.
Tanımdan çıkan birinci unsur insan. Yani roman
sanatı bir ya da birçok insanı anlatıyor. Üstelik de
bu insanın "belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre
içinde "ki durumunu anlatıyor.
Belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki in-
sanın anlatımının aynı zamanda da siyasal olama-
yacağı söylenebilir mi?
Bence söylenemez.
Ne Madam Bovary, ne de Anna Karenina si-
yaset dışı değildir.
Neden?
Roman sanatı bireyleri anlatırken, ister istemez
onlan, 'belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre /ç/n-
de'anlatır. Yedikleri, içtikleri, giydikleri, konuştuk-
lan, gezdikleri, düşünceleri, duygulan...
Bu anlatımlann siyaset dışı olması olanaklı mı?
Hayatın en küçük aynntılannın bile siyasetin dı-
şında olduğunu söyleyebilir miyiz?
Diyelim roman kahramanı, Istanbul sokaklann-
da dolaşıyor. Mendil satan yoksul çocuklar peşin-
de koşuyor. Yükseklikleri yanm metreyi bulan kal-
dınmlara çıkarken ayağı takılıp düşüyor.
Bu olayda siyaset nerede diye sorarsanız sıra-
layayım:
Sokaklarda yoksul, kimsesiz çocuklann variığı
siyasal bir olay değil mi?
Kaldınmlan yanm metre yükseklikte yaptrarak,
insanı düşünmeyen, uygarlıktan payını alamamış
yerel yönetimlerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. O
kaldınmlan yaptırmak için birkaç yıkla bir yükleni-
cilere (müteahhit) halkın parasını akıtan yoz anla-
yışla karşı karşıyayız.
Olaym sonrasında belki burkulan ya da kınlan
ayağını göstermek için bir hastaneye gittiğinde ül-
kenın sağlık sistemiyle karşı karşıya gelecek. Ora-
da göreceği ilgi ve tedavi, ülke siyasetiyle bağım-
lı değil mi? Bir hastaneyi betimlediğinde romana
siyaset yapmıyor mu?
Bir roman kanramanınm giysilerini düşünefim. Giy-
siler, onun hem kişilik özelliklerini anlatacaktır, hem
de nasıl bir kültürün insanı olduğunu. Dahası ku-
maşın nerede, hangi malzemeyle dokunduğuna ka-
dar gidip, yer yüzündeki tekstil ekonomisine dek
okuru götürebilir. Bunlar siyasal değil mi?
örnekleri, sonsuz çoğaltabiliriz.
İnsan bu dünyada yasadığına göre bu dünya-
nın da her adımı, kaldınmlanndan parklara dikilen
ağaçlara dek siyasetle düzenlendiğine göre...
Bir romanı oluşturabilecek bütün olgulan, izle-
nimleri, algılan vb. düşünelim. Hangisi siyaset dı-
şı kalabilir?
İnsan davranışlannı istesek de istemesek de si-
yasetten ayıramayız. İnsanı anlatan roman sana-
tına da böyte bakmak belki daha aydınlatıcı ola-
bilir.
Yapay bukjuğum siyasal roman aynmı yerine, ro-
man sanatının kendisine özgü sorunlannı tarhşmak
belki de edebiyatımızın geleceği için daha olum-
lu sonuçlar doğurur.
Güpctetan
r
da ik Türk oyunu
• Kültür Servisi - Tuncer Cücenoğlu'nun daha
önce ABD ve Almanya'da sergilenen oyunu
'Matruşka', 9 Kasım'dan itibaren Gürcistan
Batum Dram Tiyatrosu'nda sahnelenmeye
başlayacak. Gürcistan'da sahnelenecek ilk Türk
oyunu olma özellığıni taşıyan oyunun çevirmeni
Hatuna Koridze, oyunculan Zaza Gogoidze ve
Eka Cavleishvili, yönetmeni ise Merab Lebanidze
ve Beso Kuprelshvili.
K Ü L T Ü R ÇİZlK
K A M I L
J?CL
M A
S
1 X
J
S A R A CI
ffcç
r