Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2000 PAZARTESİ
HABERLER
Amr Musa'dan
kısa ziyaret
• ANKARA
(Cumhuriyet Biirosu) -
Mısır Dışişleri Bakanı
Amr Musa, resmi bir
ziyaret için dün akşam
Ankara'ya geldi. Musa,
Dışişleri Bakanı Ismail
Cem ile yaklaşık bir
buçuk saat süren bir
görüşme yaptı.
Görüşmede, Cem'e
Mısır Devlet Başkanı
Hüsnü Mübarek'in,
Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'e sunduğu
mesajını ileten Musa,
Mübarek'in geri
çağırması nedeniyle bu
sabah ülkesine geri
dönüyor.
Devlet söziinü
tutmuyop
• ANKARA(ANKA)-
Dev let. çıkardığı yasalara
uymayarak eski
hükümlülerin işe
yerleştirilmelerinde
gerekli özeni
göstermiyor. Ağustos
ayında eski hükümlüler
için kamu ve özel
sektörde 20 bin 334 boş
kadro bulunmasına
karşın bunlann sadece
356"sına yerleştirme
işlemi yapıldı. Yine
Ağustos 2000'de kamu
ve özel sektörde
özürlüler için toplam 22
bin 242 boş kadro
bulunmasına karşın
sadece 729 özürlü bir işe
yerleştirilebildi.
Çiller: Yanlış
anlaşıldım
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
DYP Genel Başkanı
Tansu Çiller. önceki gûn
Memur-Sen heyetini
kabulü sırasındaki
sözlerinin yanlış
anlaşıldığını bildirdi.
Çiller, dün basın
organlanna yansıyan
sözlerine ilişkin yaptığı
açıklamada, "Üç
partiden oluşan
Türkmen Çephesi'nin
başkanı sayın Sinan
Çelebi'ye Ankara
sürecinde Iraklı Türkleri
temsilen kendisine
'Türkmenbaşı'ifadesiyle
hitap edilmiştir. Önceki
gün (dün) DYP Genel
Merkezi'nde Memur-
Sen heyetini kabulüm
sırasmda gazetecilerin
çeşitli sorulannı
yanıtlarken konunun
aynntısına girmeden
Türkmenbaşı ifadesini
kullanmıştım. Bazı yayın
organlannda
Türkmenistan
Cumhurbaşkanı Safar
Murat Niyazov
Türkmenbaşı'nı
kastettiğim şeklinde
yanlış anlamalar yer
almıştır. Bu yanlış
anlaşılmanın bir kez
daha yaşanmaması için
kamuoyuna durumun
açıklanması gereği
duyulmuştur" dedi.
Yeni memuplar
yolda
• ANKARA (AA)-
Merkezi yerleştirme
yoluyla
gerçekleştirilecek ikinci
memur alımında
başvurular bugün
başlıyor. ÖSYM'nin
geçen yıl yaptığı sınavda
başanlı olan adaylara
yönelik ikinci
yerleştirmede başvurular
bu kez valilikler ile
valilerin uygun gördügü
ilçelerde açılacak olan
özel bürolara yapılacak.
tkinci yerleştîrmede
başvurular 23 Ekim
akşamı mesai saati
bitiminde sona erecek.
Nüfus saymn
• ANKARA (AA)-
Devlet Istatistik
Enstitüsü'nün (DİE)
uzun süredir
hazırlıklannı yürüttügü
genel nüfus sayımı. 22
Ekim tarihinde
gerçekleştirilecek. Sayım
sırasmda sokağa çıkma
yasağı uygulanacak.
1927'denbuyana
14'ÜPCÜSÜ
gerçekleştirilecek genel
nüfus sayımında 125 bini
tstanbul'da olmak üzere
yaklaşık 950 bin kişi
görev alacak, sayımın
maliyeti 30 trilyon liranın
üzerinde olacak.
Eski İsveç Başbakan Vekili Nordh, kamuda tek istisna olduğunu söyledi
'Krabn sendika lıakkı yok'
• tsveç Kamu Sendikalan Konfederasyonu Başkanı Nordh: Polis,
asker ve gümrük memuru gibi üniformalı görevlilerin sendikalaşması
çok daha önemli. Çünkü sendikalaşma üniformalılann diğer
toplumsal kesimlere katı davranmasını ve yabancılaşmasını önlüyor.
ALİER
İsveç Kamu Sendikalan Konfederas-
yonu Genel Başkanj Sture .Nordh.
Eski İsveç Başbakan Vekili ve Kamu
Sendikalan Konfederasyonu (TCO) Genel
Başkanı StureNordh, ülkesindeki sendikal
özgürlüklerin sınınnı "Sanınm krahn sen-
dika hakkı yok" sözleriyle açıkladı.
AB'nin Türkiye'de faaliyet gösteren bir
Alman şirketinde çalışan Türk işçisine Al-
manya'da emekli olabilme olanağı getire-
ceğini belirten Nordh, Kopenhag kriterle-
rinin "pazarhğa tabi olmadığnu" kaydetti.
Sture Nordh'un sorulanmıza yanıtlan
şöyle:
- tsveçte sendikal haklardan yoksun ka-
mu çahşanlan var ım?
Var... Sanınm krahn sendikal hakkı yok.
Devlet memuru olarak belki sendika üye-
si olabilir. Ama greve çıkabilir mi diye hiç
kafa yormadık doğrusu.
- PoüsiiL, askerin greve çıkabüeceğini dü-
şünmek bizim için akıJ almaz bir şey. Ülke-
nizde güvenlik görev lilerinin gre>e çıknğı ol-
du mu ya da bu denti geniş sendikal haklar-
dan toplumun bir zaran oldu mu?
Hayır... Yüzde 831ere varan sendikal ör-
gütlülük aynı zamanda omuzlanmıza ağır
bir toplumsal sorumluluk da yüklüyor.
Eğer gücünüzû abartır, toplumsal sorum-
luluklannızı bir yana bırakırsanız, belki
hemen değil ama bir süre sonra yok olur-
sunuz. 1995'te büyük bir greve çıktık.
Grev, hastaneler, çocuk ve yaşlı bakımı,
çöp toplama gibi önemli hizmetlerle ilgi-
liydi. Toplusözleşme görüşmelerinin gre-
ve doğru gittiğini anladık ve toplumu ha-
zırlamaya başladık. Grevden etkilenecek
kişilere grevden bir hafta önce mektuplar
gönderdik, greve çıkış nedenlerimizi anlat-
tık ve bizimle temasa geçmelerini istedik.
Tüm çalışanlanmızı aynı anda greve çı-
karmadık, bir yerde 7 günlük bir grev baş-
Yeni parti yok'
Kutan: FP'nin
kapaülması
mümkün değil
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - FP hakkındaki kapatma
davasında sona yaklaşılırken,
Genel Başkanı Recai Kutan,
partisinin kapatılmayacağını
söyledi. FP'lilerin tamamının
partilerinin kapatılmayacağına
yürekten inandıklannı savunan
Kutan, "Hukuk otoriteleri de
FP'nin kapanlmasuıın mümkün
olmadığını ifade ediyoriar. Dola-
yısryla, >eni parti kurma teşeb-
büsü kesin olarak sözkonusu de-
ğildir'* diye konuştu.
FP Kadın Kollan Başkanlı-
ğı'nca, partili belediye başkan-
lanrun eşlerine plaket verilmesi
törenine katılan Kutan, Anaya-
sa Mahkemesi'ndeki kapatma
davasımn "müspetsonuçlânaca-
ğuıT ileri sürerek,
U
O zaman gö-
receksiniz, FP'nin önündehiçbir
rakip partinin durması müm-
kün olmayacak. Adım adım, tek
başına iktidara gelecek" diye ko-
nuştu.
Kutan, Malatya Milletvekili
Oğuzhan Asfltürk'ün, il başkan-
lan toplantısında söylediği "ye-
ni parti hazır" sözlerinin anım-
satılması üzerine de, partililerin
tamamının FP'nin kapatılmaya-
cağına yürekten inandığını vur-
guladı. Hukuk otoritelerinin de
FP'nin kapatılmasının olanak-
sızlığını dile getirdiğini ileri sü-
ren Kutan, "Dolayısyla böylesi-
ne yeni bir parti kurma tesebbü-
sü kesin olarak sözkonusu değil-
dir" dedi.
ANAP lideri Mesut Yü-
tnaz'ın, TCY'nin 312. maddesi
konusunda Genelkurmay'ın iti-
razlan bulunduğuna ilişkin açık-
lamalannın sorulması üzerine
de Kutan, bu yönde görüş duy-
madıklannı söyledi. Kutan,
"Eğer Türkiye gerçek anlamda
özgürlüklerin, insan haldannın
olduğu bir ülke olacaksa, gerçek
anlamda demokrasiyi özümse-
miş bir toplum olacaksa, 312.
maddeyi kimsenin savunması
mümkün değü" diye konuştu.
'2000 Yıh Dünya
Yürüyüşü'
etkinJikleri
çerçevesinde
Ankara'da miting
düzenleyen
kadınlar. şiddete
karşı insan haklan.
yoksulluğa karşı
ortak paylaşım ve
her tür aynmcıhğa
karşı eşitiik
istedfler.
(Fotoğraf: AA)
Kadınlarm lıak eylemi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- '2000 Yıh
Düııya YüröySşü' çerçevesinde Ankara'da
miting düzenleyen kadınlar, savaşa karşı banş,
şiddete karşı insan haklan, yoksulluğa karşı
servetin ortak paylaşımını, aynmcıhğa karşı
eşitiik istediler. '2000 Yıh Dünya Kadın
Yürüyüşü' etkinlikleri çerçevesinde
Istanbul'dan başlattıklan, yol üzerinde
depremzede hemcinslerinin sorunlannı
dinlemek için uğradıklan Düzce'de polisin sert
tavnyla karşılaşan kadınlann yürüyüşü,
Ankara'da yapılan mitingle sona erdi. 2000
Yılı Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye
Koordinasyonu tarafından düzenlenen mitinge
katılmak için yurdun dört bir yanından gelen
kadınlar, sabah saat 09.30'dan itibaren
Hipodrom'da toplanmaya başladılar. Saat
11.00'den itibaren Tandoğan Meydanı'na
doğru yürüyüşe geçen eylemciler, "İş, aş,
özgürlük ve aşk istijoruz", "Bedenim
benimdir, bekâret kontrölüne son", "Kadınız,
güçlüyüz, kazanacağız'', "Ne paşa. ne hoca, ne
koca denetimi'". "Kadınlar sosyaiizmle
özgürleşecek". "EMF'yi değil, bizi dinleyin",
"Gözaltında taciz ve tecavüze son",
"Yoksulluğa karşı yiyecek. şiddete karşı gül,
savaşlara karşı banş, eşitiik ve özgüriük için
yürüyonız" yazılı döviz ve pankart taşıdılar.
Çok sayıda siyasi parti ve kitle örgütünün
destek verdiği, emniyet görevlilerinin yoğun
güvenlik önlemi aldığı yürüyüş sırasmda
kadınlar "Üreten biziz, yöneten de biz
otacağız", "Parasız eğitim, parasız sağhk
istrvoruz", "Kadınlara özgiirlük. dünyaya
banş", "Faşizme karşı omuz omuza"
sloganlan attılar. Mitinge katılan Depremzede
Derneği'ne bağh 'siyah' önlükler giyen
kadınlar ise 'siyah' pankartlar taşıdılar.
Başkent Kadın Platformu adına mitinge
katılan türbanlı kadmlar da, "FiHstinB
armelcrin acısı. acımızdır'\u
Her tıiriii
aynmcüığa son" ve "Çahşma hakkunız
engeüenemez" yazılı dövizler taşıdılar.
Tandoğan Meydam'nda toplanan eylemciler
davul-zurna eşliğinde Kürtçe ve Türkçe
türküler, şarkılar söylediler, halay çektiler.
lattık, bir hafta sonra grevdeki arkadaşla-
nmız çalışmaya başlarken başka birimde-
ki arkadaşlanmız greve çıktı. Böylece hiç-
bir yerde grev süresi bir haftayı geçmedi ve
toplum grevden zarar görmedi. Aslında iş-
veren geniş katılımlı, uzun süreli bir grev
istiyordu, çünkü hem çalışanlara maaş ver-
meyecekti hem de sendikanın verdiği grev
ücretinden vergi alacaktı.
OzeOikle üniformalılar
Dikkatinizi çekerim, özellikle üniforma-
lı devlet memurlannın sendikalaşması ge-
rektiğini söylüyorum. Polis, asker ve güm-
rük memuru gibi üniformalı görevlilerin
sendikalaşması diğer toplumsal kesimler-
le entegrasyonu sağlayacaktır. Bu çok
önemli. Çünkü sendikalaşma üniformalı-
lann diğer toplumsal kesimlere katı dav-
ranmasını ve yabancılaşmasını önlüyor.
Aynca, onlar da diğer kamu çahşanlan gi-
bi ücretliyken ücretlerinin sendikalılardan
farklı olarak bir başkası tarafından belir-
lenmesinin olumsuz sonuçlan var.
- Kopenhag kriterleri pazarhğa tabi de-
ğil dediniz, Türkiye'nin böyle bir eğilimi mi
var?
Bildiğiniz gibi Kopen-
hag kriterleri, aday ülkeler
için asgari standartlan be-
lirliyor ve gerçekten de pa-
zarhğa tabi değil. Türkiye
bu kriterle uyma süreci
konusunda zaman istedi
ve zamanla ilgili birpazar-
lık eğilimi var. Bu Türki-
ye'nin sorunu ve AB için
kabul edilemez bir durum.
- Sendikalan AB mükte-
sebatının çalışanlar için
önemli düzenlemekr getir-
mediğini belirtiyor. AB
Türk işçisine ne getirecek?
Öncelikle Kopenhag
kriterlerine uygun düzen-
lemeler nedeniyle demok-
rasi, hukuk ve insan hak-
lan alanmda kazanımlan-
nız olacak. Türkiye'de fa-
aliyet gösteren bir Alman
şirketinde çalışan Türk iş-
çisi Almanya'da emekli
olabilecek, serbest dola-
şım hakkı Türk işçileri
için de tartışılamaz bir hak
olacak. Çalışma saatleri, iş
güvenliği ve sağlığı AB
normlanna yükselecek.
- KüreseUeşmeden ts-
veçli çahşanlar da etkilen-
dimi?
90Mı yıllarda işsizlik
oranı yüzde 10'a çıktı. Kü-
reselleşme genel olarak iş-
çi kesimini tehdit ediyor,
ama oturup küreseleşmeyi
tartışmak sendikalar için
artık geç kalınmış bir ko-
nu. 10 yıl önce AB'ye kar-
şı olan biri olarak konuşu-
yorum, oluşumunda sen-
dikalann yer almadığı bir
AB'nin sakıncalannı gö-
rerek birliğe katkı verme-
ye başladım. Sendikalar
küreselleşmeyi eleştirir-
ken kendi zaaflannı da
görmeliler.
Küreselleşme bazı alan-
larda işsizliği getirirken
bazı alanlarda da istihdam
yaratıyor. İstihdam yaratı-
İan alanlara eleman yetiş-
tirmek gerekiyor. Yoksul
ülkelerin daha da fazla et-
kilenmemesi için Dünya
TicaretÖrgütü(WTO)ile
ILO standartlannı baz
alan ve küresel düzeyde
uygulamaya konulacak bir
anlaşmaya varmaya çalışı-
yoruz.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oratcalislar@yahoo.com
Türkiye'de son yıllarda gelir dengesi-
nin iyice bozulduğunu tartışıyoruz. Yok-
sul kesimlerle zenginler arasındaki uçu-
rum korkutucu boyutlara ulaşmış du-
rumda. Toplumun küçük bir kesimi Hol-
landa düzeyinde yaşarken büyük ço-
ğunluk Bangladeş koşullanna mahkûm
bir yaşam sürüyor. Bu kadar büyük bir
dengesizlik dünyada yalnızca 20 ülke-
de var deniyor araştırmalarda.
Bu kadar büyük bir dengesizlik ne
üretir? Tabii ki düzene ve sisteme karşı
büyük bir güvensizlik. Toplumun art ke-
simleri içinde ise şiddete yatkınlık. Bu
büyük dengesizlik, geçmişte Türkiye'de
solcular tarafından eleştiriliyor ve sol ha-
reket yoksul kesimlerin sözcüsü olarak
ortaya çıkryordu. Bugün ise yoksul ke-
simlerin tepkisi Islamcı saflarda kendi-
sine yer buluyor.
Sol hareket, 12 Eylül askeri darbesi sı-
rasmda devletten gördüğü ağır saldın-
lar ve Sovyetler'de yaşanan büyük çö-
küş nedeniyle Türkiye'de gücünü ve ro-
tasını yitirdi. Şimdi Islamcı siyasi hare-
ket, fukaralan çevresinde topluyor. Bu
gelişme bazı kesimleri korkuturken ba-
zı kesimlere ise görev aşkı veriyor.
Militarizmi tek çözüm olarak gören
güçler, geçmişte "Komünizm geliyor, sl-
zi kurtarmamız lazım" diyorlardı. Nasıl
Toplumu Fukaralaştıran Kim?
kurtaracaklardı? Siyasi özgüriükleri kı-
sarak, baskı sistemini daha da ağırlaş-
tırarak. Türkıye'yi komünizmden kurtar-
mak gerekçesiyle iki askeri darbe yapıl-
dı. Bu iki askeri darbe zenginlerden ya-
na ağırlığını koyarak dengeleri iyice boz-
du. Büyük gelir uçurumunun en önemli
nedenlerinden birisi de çalışanlann ör-
gütsüz hale getirilmesidir. Haklannı ara-
yamayan yoksul kesimler, zenginler kar-
şısında iyice çaresiz hale geldi. Peki bu-
nu kim yaptı? Tabii ki darbeciler yaptı.
Türkiye'de sendikacılık bilinçli olarak
öldürüldü. Geçen yıl Avrupa Işçi Sendi-
kalan Konfederasyonu Kongresi, Hel-
sinki'de yapılmıştı. Bu kongrenin yapıl-
dığı Finlandiya'nın nüfusu 5.2 milyon ve
bu ülkedeki sendikalı işçi sayısı 1.5 mil-
yon. Türkiye'nin nüfusu 65 milyon, sen-
dikalı işçi sayısının 1.5 milyonu bulma-
dığını biliyoruz.
Otoriter yönetimin ya da militarizmin
şeriatı önleyebilecegini düşünenlere so-
ruyorum: işçileri örgütsüz bırakanlar ko-
münistler miydi, yoksa şeriatçılar mı?
Soruyu biraz daha ileri götürüyorum:
Şeriatçılığı geliştiren en önemli etken-
lerden birisi gelir dengesizliği değil mi?
Islamcı hareketin yoksul kesimlerde
yaygınlaştığını biliyoruz. Bir soru daha
soruyorum: Bu ülkenin şeriat tehdidi al-
tında olduğunu düşünen ve bu tehdidi
engellemenin çaresini demokrasi dışı
yöntemlerde görenler, bu gelir dengesiz-
liğinin nedeninin sol ya da şeriatçılar ol-
duğunu söyleyebilirler mi?
Yıllardır aynı senaryoyu yaşıyoruz.
Yoksullann talepleri baskıcı yöntemler-
le ve zor yoluyla bastınlmak isteniyor.
Bu yapılırken asıl olarak da onlann etra-
fına toplandıklan siyasi hareket esas he-
def alınıyor.
O siyasi hareket, planlı ve kapsamlı
yöntemlerie sonunda yenilgiye uğratılı-
yor. Bu süreç içinde militarizm gelişiyor,
güç topluyor. Âncak, bu siyasi akımlan
üreten gelir dengesizliği, toplumsal ada-
letsizlik ortadan kalkmadığı gibi daha da
azıyor.
•••
Susurluk'tan sonra gördük, Milli Gü-
venlik Kurulu, bir buçuk yıl boyunca bir
gün bile Susurluk konusunu ele almadı.
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, bu
konunun bir kez kendisi tarafından
MGK'de gündeme getirildiğini ve onun
da Yeşil'le ilgili olduğunu söylemişti.
MGK'nin toplumdaki bu gelir denge-
sizliğini ele alan ve bunun işçilerin örgüt-
lenmesiyle bir ölçüde hafifletilebileceği-
ni gündemine alabileceğini düşünebilir
misiniz? Şeriat tehdidi üzerine her gün
bildiri yayımlanan bir ülkede, bunun asıl
nedeninin yoksulluk olduğuna ilişkin bir
açıklama okudunuz mu?
Asıl çözümün; fakiriiği mümkün oldu-
ğu kadar azaltacak, dengesizliği orta-
dan kaldıracak, sivil toplum örgütlerinin
önünü açacak önlemlerde yattığını söy-
leyen sivil ya da asker bir devlet yöneti-
cisine rastladınız mı? Şunu kabul ede-
lim ki bu kadar büyük bir gelir uçurumu
mutlaka sistem dışı örgütlenme ve eği-
limleri güçlendirecektir. Bunu gören dar-
beciler, militaristler ise "Haydi bakalım
deyip" karşımıza dikiliyoriar ve şeriatı
saf demokratlann güçlendirdiğini söy-
leyerek kendilerine yer açmaya çalışı-
yoriar.
Türkiye'deki vahşi sayılacak kadar
büyük gelir dengesizliğinin sorumlusu
şeriatçılar mı? Sivil toplum örgütlerini or-
tadan kaldıran, sendikalan yok eden şe-
riatçılar mı? Kabul edelim ki her askeri
darbe ve her militarist önlem yoksullan
daha da yoksullaştırdı, onlann savunu-
cusu olan solu ezdi. Şimdi de bu batak-
lıktan şeriat filizlendi. Şeriat bir sonuç-
tur, sebebi ise şeriat değildir.
2000'Lİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
AkılMık-DeMik...
'Akıllılık', yaşadığım bütün dönemlerde 'duru-
ma uygun davranmayı becermek', 'işini bilmek',
'durumdan yararfanabilmek' anlamlarına geliyor-
du. 'Akıllı çocuk', kendisine söylenenleri yapan,
derslerine çalışan, anne babasını üzmeyen çocuk
demekti. 'Akıllı adam' kısa zamanda para kazan-
ma işini kıvıran, kariyer basamaklarını hızla tırma-
nan, kime yanaşması gerektiğini çabucak kavra-
yan adam demekti. 'Akıllı kadın', çevresini çekip
çeviren, ilişkilerini kendi yararına kullanabilen, ha-
yatını garantiye alan kadın demekti.
'Akıllılık' böyle tanımlanıp da 'iş becericilik, çı-
karcılık, fırsatçılıkîa eşdeğer sayılınca önce kuş-
ku duydum, sonra da doğru bir şey olmadığını dü-
şündüm. Ancak, 'aklın üstünlüğü'nün, 'aklınege-
menliği'nin nasıl bir felsefe, nasıl bir düşünme bi-
çimi, nasıl bir dünya görüşü olduğunu öğrendiğim
zaman 'akılcılık-rasyonalizasyon', aklımda doğru
bir yere oturdu. Bizim toplumumuzdaki 'akıllılık'
kavramının da neden böyle bir biçim bozukluğu-
na uğradığını anlayabildim. Hoş, bu kavramsal
bozulma bize özgü değildir. özellikle günümüzün
'işin kolayını çözümteyen'yaşam ekseninde, bü-
tün dünyaya 'akıllılık', bizdeki gibi öğretilmektedir:
'Akıllı ol, paçanı kurtar, geri yanına boşver'.
'Delilik' ise hiç de öyle değildir. 'Deli' kendi iş-
lerine boş verir de 'üstüne vazife olmayan işleri
dert edinir'. Hiç kimsenin farkına bile varmadığı
bir durumu sorun yapar, çözmeye kalkar, başını
belalara sokar. Servantes'in Don Kişot'u işte böy-
le bir 'deli'öir. Bızde de 'deli' sözcüğü, olumlanan
nitelikleri belirtmek için kullanılır, böyle davranan
kişilerin adının önüne konur. Bu 'de//'ler, aklına ta-
kılanları yapmak için kurallara boş verir, kendi çı-
karlannı hiçe sayar, uğraşır, didinir, gücünün üs-
tündeki kişilerte uğraşır, 'bu adam ne yapıyor böy-
le?' dedirtir. 'Buadam'yada 'bukadın'(kadınlar-
da delilik erkeklerden daha fazladır), kimselerin
göze alamadığı işlere kalkışır, beklenmedik çıkış-
lar yapar, umulmadık yerlerde umulmadık davra-
nışlar gösterir ve desteklenir.
Desteklenir, çünkü 'akıllılar'ın çıkaıiar, fırsatlar
peşinde koştuğu, birbirlerine kazık atmak için ol-
madık dalavereler yaptığı bir ortamda 'deli' hak-
sızlıklarla savaşır, yanlışları düzeltmek için uğraş
verir.
Bu 'delilik' insanlan çok çeker, çok beğenilir, in-
sanlar böyle olmayı içlerinden geçirirler, ama ge-
ne öğretilmiş bencil çıkarcılığın kapısı olmayan
çemberinden kurtulamazlar. Sıradan çoğunluk,
'deliler'i çok sever, ama uzaktan bakar ve içinden
beğenir. Beğendiğini dile getirme cesaretini bile
gösteremeden uzaktan bakar, gene kendi yoluna
girer.
Giderek 'akıllılık' denilen niteliklerin insana öz
değerterini unutturan, dahası reddettiren bir 'kü-
çük insanlaşma' durumuna geldiğini görüyoruz.
Belki de insanlara öz değerleriyle yaşamayı, ken-
dine saygı duyarak yaşamayı, evrensel insanlık er-
demlerine sahip olarak yaşamayı öğrenmek için
'akıllı olmaktan vazgeçip deli olmayı öğrenmele-
rini' önereceğiz.
Belki artık bu, 'insanca her şeyin ancak para ile
sattldığı zaman değer taşıdığını' anlatan öğretiye
karş) çıkmak için 'deli olmamız' gerekecek.
İnsan duygulannın, insan düşüncelerınin, insa-
nın geçmişinin, insanın geleceğinin, insan ilişkile-
rinin, insan mahremiyetinin bütün değerlerinin hi-
çe sayıldığı; her şeyin ancak dondurulup, paket-
lenip, parası ödendikten sonra gönderildiği bir
'mal' olduğu zaman, pazara sürülüp satılabildiği
zaman değer kazandığını öğreten ideolojiye kar-
şı 'deli olmamız' gerekiyor.
'Yaşasın delilik' diye bir yazı yazmayı tasarlama-
mıştım. 36. Ulusal Psikiyatri Kongresi'nden yeni
dönmüştüm ve 'ruh sağlığının tarihi' üzerine bir
yazı yazmayı düşünüyordum. Ancak, aklıma 'akıl-
lılık-delilik' ikilemi geldi. İnsanlan 'akıllandırmak'
için yüzyıllardır verilen uğraşın sonunda insan ak-
lının 'sadece pazarda satılacak mal bulmak, mal
üretmek, malyaratmak' için kullanılır duruma gel-
mesi size de düşündürücü gelmiyor mu?
Şimdi de akılların düşürüldüğü bu tuzaktan kur-
tulmak için 'deliliğe sığınmak' bir çare olarak gö-
rünmüyor mu?
Belki de böyle bir 'delilik' gerçek akıllılık sayıl-
malıdır. Eğer insanoğlunda gerçekten de gelişmiş
bir beyin varsa, bu beynin işlevi olarak 'insan ak-
lının çalışması'ru görüyorsak, o zaman bu akıl da
kendini tuzaklardan kurtarabilmelidir. Eğer insan
aklı kendisini bu tuzaklardan kurtarmayı başara-
mıyorsa, o zaman gerçekten de 'yaşasın delilik'.
ABDde Merveskandalı
Kavakçı
9
nın katıldığı
toplantıya Türk
gazeteciler ahnmadı
WASHINGTON(AA)
- MilleU ekilliği düşen
Fazilet Partili Merve Ka-
vakçı'nın şeref konuğu
olarak konuşma yapaca-
ğı Amerikan tslami lliş-
kiler Konseyi CAIR'in
yemekli toplantısına,
Türk basın mensuplan-
nm katılmasına izin ve-
rilmedi.
VVashington yakınla-
nndaki Virginia eyaletin-
de, bir otelde düzenlenen
"Amerika Müslümanla-
nnı HareketeGeçirmek"
başlıkh toplantıya katıl-
mak isteyen Türk basın
mensuplanna, aşın dinci
örgüt Hamas ile bağlantı-
sı olduğu ileri sürülen
CAIR'in basın sözcüsü
İbrahim Hooper tarafın-
dan, önce kayıt ücreti
olan 55 dolan ödeyerek
toplantıya katılabilecek-
leri söylendi. Ancak Ho-
oper daha sonra, para
ödense bile Türk basın
mensuplannın giremeye-
ceğini, toplantının gaze-
tecilere kapalı olduğunu
ileri sürdü. Buna karşılık,
toplantıya başka basın
mensuplannın girebildi-
ği gözlendi.
Hooper, bu davranışm
adil olmadığını söyleyen
gazetecilere, "Sîz de
Merve KavakçTya adil
davTanmrvorsunuz" diye
yanıt verdi.
Türk basın mensupla-
nnın toplantı salonunun
önünde beklemeye de-
vam ettiğini gören Ho-
oper. "Umanmçıkıstada
Merve Hanım'ı rahatsız
etmeye kalkmazsınız'' de-
di. Toplantı salonuna eşi
Bekir Yıldınm ile gelen
Merve Kavakçı ise gaze-
tecilerin sorulanna karşı-
lık, "Söyieyecekhiçbirşe-
yim yok. Teşekkür ede-
rim" diyerek uzaklaştı.
CAIR'in programında,
ABD Temsilciler Mecli-
si'ndeki sözde "Ermeni
soykınmı" tasansının
destekçilerinden Demok-
rat Partili Georgia Millet-
vekili Cynthia McKin-
ney'in de toplantıda bir
konuşma yapacağı belir-
tiliyordu.