25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Öğretim üyelerine, 'hükümeti eleştiremezsiniz' diyen genelge 1997'den beri yürürlükte. Üniversitelere ^konıışmak' yasak OKTAYEKtNCİ Turizm Bakanı Erkan Mumcu, 2 Ekim 2000 Pazartesi günü sadece tstanbul Üniversitesi'nin (IÜ) değil, IMimar Sinan Üniversitesi'nin de CMSÜ) açılış törenine katılarak bir îconuşma yaptı. Ne var ki lÜ'deki gibi "pofcm^e" girmediğinden MSÜ'de dile getirdiği dûşünceleri medyada hemen hiç yer almadı... Biz, "Akademilfler" olarak, o gûn belli ki Erkan Mumcu'nun "•ûniversiteleri dolaşma" programına göre ancak saat 14.00'te başjayan açılış törenine katıhrken ÎU'de tartışma yaratan konuşmalardan haberdar değildik. Hatta, Mumcu'nun "eşP de Akademih olduğundan, törenimize, herhangi bir bakanm ötesinde "eniştenuz" olan bir bakanın katılmış olmasından da aynca memnun gibiydik. Çünkü her üniversite gibi MSÜ'nün de açılış günlerine her yıl bir bakan gelirdi; o günûn akşamında bile çoktan unutulmuş hamasi sözlerle konuşup "işlerinin yoğunluğu" nedeniyle erkence de aynlarak giderdi... Bu kez ise öyle olmadı ve Akademiiılerin eniştesi Erkan Mumcu törenden sonra "sergüeri" de ziyaret ederek uzun süre okulda kaldı... Erkan Mumcu'nun MSÜ'deki konuşması da, tıpkı lÜ'deki gibi "özgürlükler" üzerine kurgulanmıştı. Işin içine "Türk Silahh Kuvvetleri'ni kanşürmadan" bu temayı işlediği için de kimse pek tedirgin olmamıştı. MSÜ'nün (yani Akademi'nin) bir sanat ve kültür yuvası olduğunu anımsatan Mumcu, 21. yüzyılda ancak "yarancı gücü getişen" uluslann başanlı olacağını, bunun için de öncelikle "özgürlüklerin sınııianmadığı bir ortanun" sağlanması gerektiğini söyledi. Oniversitelere ve MSÜ'ye düşen görevin bilimde, sanatta ve kültûrde "özgür düşünceye" dayalı bir eğitimi topluma kazandırmak olduğunu belirten Mumcu, "kendilerine" (yani "syasetçüere") düşen temel sorumlulugun da aynı • Yaklaşık 3 yıldır 'yürürlükte tutulan', Mesut Yılmaz imzalı bir Başbakanlık genelgesine göre üniversite öğretim üyeleri ve elemanlan, hükümetin siyasal, ekonomik ve sosyal politikalan konusunda görüş üretebilmek için 'özgür' değiller ve bu konuda konuşurlarsa 'suç işlemiş' sayıhyorlar... özgür düşünce önündeki "tüm engelleri kaldırmak" olduğunu vurguladı... Mesut Yılmaz'uı 'desteği' Izleyen günlerde Mumcu'nun bu "özgüriük yanlısı" düşüncelerine en büyük desteği, ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın verdiğini öğrendik. lÜ'deki tartışma yaratan konuşması için "Mumcu'nun tepki göstermesini doğal karşıhyorum" diyen Mesut Yılmaz, gerekçesini ise şöyle özetliyordu: "ÜnJversheler, bilimsel çabşmalar yapabimıek için, daha fazla özgürlükten yana olmabdııiar—" (Cumhuriyet - 5 Ekim 2000) Peki, acaba hangi üniversite bundan yana değildi ve eğer 2000 yılında üniversitelerimizde hâlâ özgürlüklerden söz ermek gereği doğuyorsa, bunun asıl İBE3S ^ ^ ^ K ^ X 5II Bakınn yerini çelik aldı Kastamonu'nun ekonomisinde önemli bir yeri olan bakırcıhk yok olma tehlikesiyle karşı kai"şıya_ Ustalann çırak bulamamas ve teknolojinin gelişmesiyle biıükte, elde işlenen bakır eşyaiara talebin azalması, mesleğin can çekişmesine neden oluyor. Bakır işleme ustası Ahmet Ortakarsu, "Eskiden mutfaklarda kullanılan tencere, ^ tava gibi araçlar ısıyı ' eşjt şekilde dağrtûğı için bakırdan yapdmfa. Şimdimutfaklarçetik tencerelerle doldu. Ancak bakırda pişen yemeklerdeki lezzet de kayboldu" di\e konuştu. Bakırcılann arbk sadece süs eşyası üreftiğini. eski bakır kaplann da antikagibi değerlendirildiğini anlatan Ortakarsu, "Süs eşyalannı da sadece sipariş üzerine vapıyoruz. Bütün gün boş oturuyoruz. El emegimi/ sadece vitrinlerimizi süslüjıor'' . dryeyakmdı. ' - (Fotoğraf: CUMHURİYET) "sorumlusu" kimlerdi?.. Işte bunun yamtı da, ashnda "beffi" olmasına rağmen, o günkü tartışmalar içinde gözden kaçan şu oldu ki, üniversite mensuplan asıl böylesi "hassas" sorular karşısında düşüncelenni açıklamakta pek de özgür değiller. ~Ve 'Başbakanlık' genelgesi Çünkü yine Mesut Yılmaz'ın imzasını tasıyan ve dönemin "basbakanı" sıfatıyla 25 Eylûl 1997 tarihinde YÖK kanahyla "bütün üniversitelere'' gönderilen 1997/59 sayılı genelge, (o gûnden bu güne iptal edilmediği için) hâlâ yürürlükte... Yaklaşık 3 yıl önce, ülkedeki tüm üniversite öğretim üyeleri ve elemanlanna, rektörlükler ve dekanhklar tarafından "imza karşdığı'' tebliğ edilen bu genelgede, üniversite öğretim göreviilerinin de "devlet memuru" ve "kamu personeU" olduğunu ve bu nedenle "siyasi ve ideokojik amaçlı beyanda bulunamayacaklannı" anımsatan Mesut Yılmaz, şimdi Erkan Mumcu'yu korumak üzere savunduğu "özgürlükler'' konusunda bakın hangi "taliman" veriyor: "Bu nedenle (üniversite öğretim üyeleri) hükümetin siyasi, ekonomik ve sosyal polirikalanna yönelik karariarı hakkında açıklama \apamazlar (...) görüş bildirernezler_" Evet... Üniversiteler özgür olmalı, ama bu "genelgeler" varken acaba nasıl olacak?.. Hükümetin siyasi, ekonomik ve sosyal politikalan hakkında bilim ve uzmanlık çevrelerine "konuşma yasağı" varsa, üstelik bu yasak "yasal olarak" da hâlâ sürdürülüyor ise, ülke yönetimi hakkında görüş bile bildiremeyen bir üniversitenin "özgürlügü''(!)kimeneyarar _. ... getirecek?.. Mesut Yılmaz bu genelgedeki • imzasını geri çekmediği sürece, Başbakan Ecevit aynı genelgeyi iptaT etmediği sürece, Erkan Mumcu da "özgürifik yantaş" bir bakan olarak bunu açıkça istemediği sürece bütün tartşmalaı,^» da boşuna ve kandırmaca... Petline Petrol Ürünleri Ticaret A.Ş. ve Çalışanlarmdan Kamuoyuna Açıklama Devletimize düzenli olarak vergimizi ödememizin, halkımıza hatm sayılır istihdam alanı yaratmamızm ve ûlkemize ciddi oranda katma değer sağlamamızm sonucunda ödüllendirilmemizi beklerken, maalesef haksız bir iddiamn soruşturulması sürecinde kamuoyu önûnde küçük düşürüldük. Bûtün bunlar, yargı erkinin nihai karan beklenmeden yapıldı. Bu nedenle, biz de bu aşamada zorunlu bir açıklamada bulunma gereği duyduk. Şirketimiz, Petline Petrol Ürünleri Ticaret A.Ş.'nin ve biz mensuplannm, hukuk kurallan içerisinde, devletimizin en yetkili denetim kuruluşlanna verilemeyecek hesabımız olmadıgını beyan ederiz. Yineliyoruz: Hukuk kurallan içinde yapılacak her türlü denetime sonuna kadar açığız. Keyfiyeti yûce devletimizin tek tek ulaşamadığımız saygıdeğer büyüklerine ve maalesef yanlış bilgilendirilen değerli kamuoyuna saygıyla duyururuz. Ali Armağan Yön. Krl. Bşk. Yaşar Camadan Yön. Krl. Üyesi lcra Kurulu Yönetim Kurulu Çahşanlan ve Bayileri . . KAÇAK KÖMÜR OCAĞININ SAHİBt GÖZALTINDA 4 maden işçisinden umut kesildiZONGÜLDAK(Cumhuriyet)-Zongul- dak'ın Gelık beldesindeki bir kömür oca- ğında meydana gelen grizu patlamasmda, mahsur kalan 4 işçinin yaşamından umut kesildi. GÖçük altında kalanlara ulaşılma- ya çalışılırken kaçak olduğu belirlenen kömür ocağının sahibi SerdarKaya gözal- tına alındı. Zonguldak'm Gelik beldesi Ayiçi ma- hallesi 501 No'lu pervane yanındaki kö- mür ocağında önceki gün saat 13.00 sıra- lannda, henüz belirlenemeyen nedenle meydana gelen patlamada mahsur kalan Şenol Göklü (27), Naci SaraçoğJu (58), Hüseyin Koca (47) ve Ersin Koca'dan (22) umut kesildi. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Özel Demır Madencilik'e ait uzman kurtarma ekipleri işçilere ulaşma- ya çalışıyor. Çalışmalar sırasında TTK'nin 5 kişiden oluşan tahlisiye ekibin- den Cemal Ahun (40) ve Mustafa Tann- verdi (32), metan gazından zehirlenerek SSK Zonguldak Bölge Hastanesi'ne kal- dınldı. Altun ve Tannverdi'nin sağlık du- rumlarının iyi olduğu bıldinldı. Yetkili- ler. ocaktaki metan gazını havalandırma sistemiyle bosaltmayı sürdûrdüklenni be- lirttiler. Kurtarma ekiplerinin çalışmalan devam ederken madencilenn ış arkadaşlan endi- şeyle bekliyorlar. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşan Fikri Şahin de yaptığı yazılı açıklamada, kaçak olarak işletildiği belir- lenen kömür ocağında meydana gelen gri- zu patlamasını araştırmak üzere soruştur- ma başlatıldığını ve 2 müfettışın görevlen- dirildiğini belirtti. Olayın ardmdan kaçak kömür ocağının sahibi Serdar Kaya gü- venlik güçlerince gözaltına alındı. SONUÇLAR EKİM SONUNDA AÇIKLANACAK Ek kontenjanlar için başvurular başlıyorANKARA(AA)- Üniversıtelerdeki boş lanna yerleşmeye hak kazanan adaylar ile kontenjanlara yapılacak ek yerleştirme için başvurular bugün başhyor. Adaylar, ek yerleştirme için "EkYerleş- tirme Kılavuzu ve Başvurma Be^es"ni 9- 16 Ekim 2000 tarihleri arasında ÖSYM Smav Merkezi yönetici- liklennden alacaklar ve doldurduklan başvurma belgesını yine bu merkez- lere teslim edecekler. Adaylar, 8 yükseköğre- tim programı tercihi ya- pabilecek. Ek yerleştirme sonuç- lan, ekim ayının son haf- tasında adaylara duyuru- lacak. Ek yerleştırmede yükseköğretim programlanna yerleştiri- len adaylar, üniversitelere kayıtlannı 6-10 Kasım 2000 tarihleri arasında yaptıracak- lar. Ek yerleştirme için, ağustos 2000'de yapılan merkezi yerleştirme sonunda açı- köğretim programlan dışında bir yükse- köğretim programına yerleştirilen adaylar başvuramayacak. Açıköğretim program- • Herhangi bir yükseköğretim programını kazanamayan veya açıköğretime yerleşen adaylar, "ek kontenjan" için başvurabilecek. tercih yaptığı halde herhangi bir progra- mı kazanamayan adaylar, şanslannı bir kez daha deneyebilecekler. Ek kontenjan- lara, merkezi yerleştirme sonucunda her yükseköğretim programı için oluşan en küçük puanlann altında puanı bulunan adaylar yerleştirilmeyecek. Devlet, vakıf, KKTC ve yurtdışındaki üniver- sitelerde toplam 42 bin 208 kontenjan boş bulu- nuyor. Devlet üniversi- telerinin ön lisans prog- ramlannda 19 bin 468, lisans programlannda 4 bin 13 olmak üzere top- lam 23 bin 481 boş kontenjan tespit edil- di. Vakıf üniversitelerinin ön lisans prog- ramlannda 3 bin 393, lisans programlann- da 4 bin 729, KKTC'deki üniversitelerin ön lisans programlannda 1852, lisans programlannda 8 bin 743, yurtdışındaki üniversitelerin lisans programlannda ise 10 kişilik boş kontenjan bulunuyor. AYDINLANMA EMRE KONGAR Türklye'nin Sorunu: Teodal Demokrasi' Dikkatli okurlanm farkındadırlar, ben Türkıye'nın sorunlannı esas olarak Osmanlı'nın "endüstrileş- me" sürecini kaçırmış olmasına bağlanm. Osmanlı'dan devir aldığı "feodal yapı" Türki- ye'nin ayağında bir türlü kırılamayan bir pranga gi- bi, her türlü gelişmenin önünü kesmektedır. Işin ilginç tarafı Mustafa Kemal Atatürk ve ar- kadaşlarına borçlu olduğumuz "Türkiye Cumhu- riyeti'' yani 20. yüzyılın en büyük "çağdaşlaşma projesi" pek çok alandaki başarılanyla, sankı en- düstrileşmeyi ve onun sonuçlarını artık bütünüy- le yakalamışız gibi bir izlenim vermekte ve bu du- rum pek çok gözlemcıyı yanıltmaktadır. Laiklik, hukuk devleti ve demokrasi tartışmala- n bu durumun en güzel ornegıdır. Bu tartışmalar, Türkiye sankı bütün sorunlannı çözmüş, her bir vatandaşı çağdaş ve bağımsız bir birey kimliğine kavuşmuş gıbı ele alınmakta, ge- rek hukuk devletinin gerekse laikliğin ve de- mokrasinin toplumsal ve siyasal güvenceleri ihmal edilmektedir. Oysa laıklık, hukuk devleti ve demokrasi konu- lannda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Meclis'i açış konuşmasında dıle getırdığı sorun- lar, henüz feodal yapının kalıntılarından arınmamış bir topluma yönelik mesajlardır ve bu bağlamda değerlendirilmelen gerekır Ben bugün, bir türlü demokratikleşemeyen siyasetimizin, önce siyasal partılen sonra da tum siyasal sistemı egemenlığı altında tutan bir özellı- ğinden, "feodal demokrasi" anlayışından soz edeceğim. Feodal demokrasi anlayışında, her şeyden on- ce "parti içi demokrasi" yoktur. Parti ıçı demokrasi çok ince bir kavramdır: Hem parti içinde farklı göruşlerın bulunmasını, yö- netimin eleştırilmesını olanaklı kılacaksınız. hem de bunu, parti disiplininı bozmadan, partının genel il- keleri ve programı çerçevesınde yapacaksınız. Son derece zor olan "parti içi demokrasi" uy- gulaması Türkıye'de şımdıye kadar ya "parti içi anarşiye" ya da "lider sultası" denilen otorıter yönetimlere gıden sapmalara yol açmış ve bir tür- lü yerleştınlememiştir. "Feodal Demokrasi"nın en önemli özellığı, si- yasal partilerin feodal aşiretler ya da tarikatlar gibi örgütlenmiş olmaları, lıderlerın de aşiret re- isi veya şeyh gibi davranmalandır. Türkiye'de ınsanlar henüz, bağımsız ve özerk kı- şilikler gelıştiremedıklen, kendı yeteneklerı ve bı- rikimleri ıle iki ayaklarının üzerınde duramadıkları için, ancak ya tarıkat ya da aşiret benzerı gruplar halinde var olabilmekte, kışılık güvencelennı böy- le gruplara olan bağlılıklannda aramaktadırlar. Böylece "feodal demokrasi", gerek hızıplenn, gerekse doğrudan doğruya partilerin, aşiret ve ta- rikat yapısma sahıp olmalarından dolayı, zaten he- nüz feodalrte aşamasını gende bırakamamış olan ülkemızde, siyasal örgütlenmeyi bütünüyle pençesine aimış görünmektedir. . Bu yapıda genel başkanı belııieyen delegeler, bir aşiretin ya da tankatın üyelennınkıne benzer bir da- yanışma içındedırler: Akıldan çok duyguya, işbölümünden çok bir örnekliğe dayanan bir dayanışma. Delegelenn bu yapısı ıle genel başkan denilen lidenn, aşiret reısı ya da tarıkat şeyhı benzerı tu- tum ve davranışları, bırbırını butunuyle pekıştır- mekte, böylece "feodal demokrasi" once hızıp- lere, sonra hizipler kanalıyla siyasal partılere, son- ra da partıler kanalıyla tüm Türkiye'ye egemen olmaktadır. "Feodal demokraside" siyasal parti lıderlerı. ne denli başansız olurlarsa olsunlar değişmezler, değiştırılemezler. "Feodal demokraside" parti içi sıyaset de. ulu- sal siyaset de, aşiretler ya da tarikatlar arası güç dengesı bıçiminde ele alınır. "Feodal demokraside'' parti liderlerı ve ülke yöneticileri "baba" ya da "kurtancı" olarak algı- lanırlar. "Feodal demokraside" gelir dağılımı da. çağ- daş ilkeler çerçevesınde. herkesın üretime kat- kısı oranında değıl. bıryağma ekonomisinin ku- rallarına göre potlaç anlayışı ıle gerçekleştırılır. Boyle bir yapı içinde kolay olan, bir aşıretten ya da bir tarikattan (bir hızıpten, bir partıden ya da bir ideolojiden) ötekine dönmek, zor olan ise yılma- dan, usanmadan demokrasiyi ve özellıkle de sosyal demokrasiyi savunmaktır. Kalifiye isgücü yetersiz Teknolopün tuzağıFRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) - Almanya'da bilışım sektöründe yaşanan iş- gücü eksiklığmın, sek- törün büyüme eğiliminı kesintiye uğratmasın- dan korkuluyor. Telekomünıkasyon dalında yeni kurulan şırketlerin çatı kuruluşu VATM tarafından yapı- lan bir açıklamada, sek- törde işgücü eksikliğı- nin 2001 yılının ortala- rına kadar büyük sıkın- tılar yaratacağı belirtil- di. VATM Genel Müdü- rü Jürgen Grützner, pa- zara sürekli yeni yeni te- lekomünikasyon şirket- lerinin girdiğine dikkat çekerek "İşgücü pazan yeni şirkctierin şarnan- nı yerine getirecek nite- Kktedeğfl"dedi. Grütz- ner, sektördeki işgücü açığının kısa bir süre içinde giderilmesının zorunlu olduğunu, ayn- ca şırketlenn eleman alımını \e yetı^tınlme- sını uzun vadelı planlar eşliğinde gerçekleştır- mesı gerektiğini belırte- rek u Yoksa sektörde ya- şanan işgücü vetersizliği sektörün şu an >üzde 10 olan büvüme hı/ını otumsuz etkiler" uyan- sında bulundu. Federal Almanya'da 1998 yıhn- dan sonra özelleştırilen telekomünıkasyon sek- töründe \enı şırketlenn telefon ağı kurmak için eleman aradıklannı ha- tırlatan uzmanlar, gele- cek 2 yıl içinde 4 ıle 5 bin kişı yetışmiş, kalifi- ye elemana ihtîyaç du- yulacağına dikkat çek- tıler. Bu nedenle bilışım şırketlennın teknık eği- tim görmemiş yükseko- kul mezunlannı teleko- münıkasyon alanında uzmanlaştırma çabası içinde olduklan vurgu- landı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle