Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
E K O N O M I / ekonomiC»\(a cumhuriyet.com.tr 13
4 kişilik bir ailenin yoksulluk sının yüzde 51.6 oranında artarak 567 milyon liraya çıktı
Yaşam snıırlaıı zorlaımorEkonomi Servisi - Kış
mevsiminin vazgeçilmezi kuru
gıda ürünlerinde fıyatlar baş
döndürücü bir hızla artarken
yoksulluk sının 567 milyon 95
bin liraya yükseldi.
Kamu-Sen, dört kişilik bir
ailenin 1999 Eylül ayı sonunda
374 milyon 231 bin lira olan
yoksulluk sının ücretinin,
bu yılın aynı aymda yüzde
51.6 oranında arttığını
açıkladı. Türkiye Kamu-
Sen Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Merkezi'nin.
dört kişilik bir ailenin
aylık gıda, konut, yakacak,
giyecek, ulaşım,
haberleşme, eğitim, sağlık
ve diğer giderlerini baz
alarak yaptığı araştırmaya
göre, Eylül 1999'da dört
kişilik bir ailenin
geçinebilmesi için 374
milyon 231 bin lira
gerekirken bu yılın eş
ayında bu miktar yüzde
51.6 oranında artarak 567
•Asgari ücret 90 milyon lira bile değil. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sının
ise 567 milyon liraya yükselmiş durumda. Bir zamanlar yoksulun kış
sofrasının vazgeçilmezi kurufasulye ve mercimeğe artık ulaşmak bile zor.
milyon 95 bin liraya çıktı.
Kamu-Sen. dört kişilik ailenin
geçen yıl eylül ayı sonunda 124
milyon 190 bin lira olan açlık
sının ücretinin de 2000 Eylül
ayının sonunda yüzde 46.7
oranında artarak 182 milyon
175 bin liraya çıktığını bildirdi.
Kamu-Sen'in araştırmasına
göre, dört kişilik bir aile eylül
ayında gıda için 182 milyon
175 bin lira, giyim için 56
milyon 525 bin lira, ev eşyalan
için 45 milyon 40 bin lira,
sağlık için 23 milyon 352 bin
Asgari ücrette ilk randevu 19 Ekim'de
ANKARA(AA)-Çahşma ve Sosyal
Güveniik Bakanı Yaşar Okuyan
tarafmdan toplantıya çağnlan Asgari
Ücret Tespit Komisyonu toplanfyor.
Komisyon, 1 Ocak 2001'den itibaren
geçerli olacak yeni ücreti belirleme
çalışmalanna 19 Ekim'de başlayacak.
Asgari ücret, halen brüt 118 milyon
800 bin, net 86 milyon 922 bin 900 lira
olarak uygulanıyor.
Türk-fş'in, yürürlükîeki asgari ücretin
gerçekleşen enflasyon oranında; buna
karşıhk TlSK'in de, asgari ücretin
enflasyonla mücadele programma
uygun rakamlar doğnıltusunda
arttınlması taleplerini de komisyon
çalışmaları sırasında gündeme
getirmeleri bekleniyor.
Bu arada, Türk-îş'e göre 1 Ocak
2000'de 145 dolar, Temmuz 2000'de 139
dolar olan yürürlükteki net asgari ücret
Ekim aymda 129 dolara düştü. Ocakta
gıda harcama tutannm yüzde 63.8'ini,
Temmuz 2000'de yüzde 57.5'ini
karşılayan net asgan ücret, Ekim2000'de
ise zorunlu gıda harcamalarının ancak
yüzde 50lik bölümünü karşılar duruma
geldi.
Iira, ulaşım ve haberleşme için
50 milyon 666 bin lira, kültür
ve eğitim için 34 milyon 828
bin lira, kira için 91 milyon 484
bin lira, yakıt için 33 milyon
189 bin lira harcadı.
Fiyatlar baş döndürûyor
Kış mevsiminin yaklaşmasıyla
birlikte kuru gıda
ürünlerinin fiyatlan
fırladı. Asgari ücret 90
milyon lirayı bile
bulmazken yoksul için et
yerine geçen
kurufasulyenin kilogram
fiyatı 1 milyon lira
civannda. Kış aylannın
vazgeçilmez gıdalanndan
kırrruzı mercimeğin
kilogram Fiyatı da 800-
900 bin lira arahğmda.
Baldo pirincin kilogram
fiyatı. satış yerine göre
700 bin ile 1 milyon 300
bin lira arasında
değişirken pilavlık bulgur
da en az 600 bin lira.
DÜNYA E K O N O M İ S Î N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin(aergin.demO
n.co.uk
Uluslararası yatırım ve danışmanlık şir-
keti Morgan Stanley Dean VVitter'in ba-
şekonomıstı Stephen Roach, yaklaşık bir
yıl önce, küreselleşmenın etkilerini tartış-
tığı bir makalesınde, "Emekle sermayenin
arasındakimücadelenin uzun birtarihi var.
Tarih göstermiştir ki aşınlık rejimlehni, her
zaman, ekonomik gücün sarkacını aksi
yönde iten bir karşı tepki izler..."
"Geçen 20 yılda ekonomik gücün sar-
kacı aşın bir biçimde sallanmaya başladı,
bu sarkaç işçilerin gelirierini azaltmakpa-
hasına sermayeye büyük kâriar getiriyor"
diye yazıyor ve ekliyordu: "Sosyolojik ola-
rak bu süreç, kendisini tersine çevirecek
siyasi bir dalganın tohumlannı eker."
Seattle'dan bu yana yaşanan gelişme-
ler ve nihayet geçen hafta Prag'da izledik-
lerimiz, bu karşı dalganın başladığını gös-
teriyor.
Bir süredir, Birleşmiş Milletler, Dünya
Bankası, UNCTAD gibi kuruluşlann rapor-
lannda ortaya konan veriler temelinde ar-
tık reddedilerneyecek bırgerçekiik var. Bu,
International Herald Tribune'ün yorum-
culanndan VVilliam Pfaffin'in vurguladığı
gibi, "Batı'nın kureseileşme atılnn muaz-
zam bir başansızlıkla sonuçlanıyor"
Yükselmeye Başlayan Dalga -1
tek kutuplu dünya, Avrupa ve Asya ülke-
leri ve Rusya tarafmdan çok kutupluluk ta-
lepleriyle marke edilmeye başlandı. Ulus-
lararası kuruluşlann peş peşe yayımladık-
lan raporlar küreselleşmenin bilançosunu
artık gizlenemeyecek bir biçimde gözler
önüne serdi.
Dünya ülkeleri arasında en zengin yüz-
de 20 ile en yoksul yüzde 20'si arasındaki
gehrfarkı 1973'te35katiken 1990'lann so-
nunda 80 kata ulaşmıştı. Bu dönemde en
zengin yüzde 20'nin dünya gelirindeki pa-
yı yüzde 86'ya ulaşırken en yoksul yüzde
20'ninkı yüzde 1 düzeyinde kaidı. Gelişmek-
te olan ülkelerde, enfeksiyonlardan, bula-
şıcı hastalıklardan ölenlerin sayısı geçen 6
yılda yüzde "lOOarttı.
Tüm yapısal uyum programlanna rağmen
gelişmekte olan ülkelenn dış borçlan 2 tril-
yon dolara ulaştı (Bu veriler Türkiye gaze-
telerinden). Dünyanm en zengin üç kişisi-
nin toplam geliri 48 yoksul ülkede yaşayan
600 bin insanın gelirine eşit hale geldı. Bun-
lanr» üçü de -BiH Gates (90 mılyar dolar),
Paul Allen (30 mılyar dolar), Waren Buf-
uzun ekonomik toparlanmasından birini
yaşıyordu. Bu ekonomik büyümeye paralel
olarak ABD yeni teknolojik atılımını finanse
ediyor, ordusunu yeniliyor, savunma har-
camalannı devasa boyutlarda arttınyor, yeni
sılah sistemlerini devreye sokuyor, tüm dün-
yaya ve uzaya hâkim olaeağı tek kutuplu dün-
yanın düşleriyle Vision 2020 gibi uçuk
projeleri finanse etmeye hazırlanıyordu.
Besbellı ki küreselleşmenin yarattığı
olanaklarla ABD, tarihin daha Roma Im-
paratorluğû döneminde, tarihçi Polybius
tarafından farkına vanlan bir yasasını ihlal
etmeye hazırlanıyordu. PoJybius'a göre, her
imparatorluk canlı bir organizma gibiy-
di, çürürneden ve çöküşten kurtulamaz-
dı. ABD küresel hegemonyasını ebedi
kılmanın yollannı anyordu, ama bu arada
nedense Edvvard Gibbon'un 6 ciltlik
Roma imparatorluğu Tarihi kitabının son
iki cildi "Gerileme ve Çöküş" giderek
daha fazla sayıda yazarın ilgisini çek-
meye başlamıştı. Evet, kureseileşme bel-
ki de gerçekten yeni bir çağ açıyor. Ama
bu çağ, sanınm kureseileşme hayran-
lannı ağır bir düş kınklığına uğratacak.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPEISEK
İçekapanık Bilim mi?
Ekonomi, bilım
olarak hemen her za-
man tartışma konu-
sudur. Çünkü işin
içinde, üretilenin bö-
lüşûmü vardır. Eko-
nomide kuramsal ve
uygulamalı araştır-
malann sonuçlan değişik yorumlara yol aça-
bilir. Bövte olunca datopiumsal bilimlerin ece-
sj sayılan ekonomi, süreklı tartışılan bilim
özelliği kazanıyor.
Son aylarda Fransa'da yeni bir ekonomi
bilimi tartışması başladı. Fransa dışında da
hızla yayılıyor. Öğrencilerin ve öğretim uye-
lerinin yayımladığı aynı doğrultudaki bildın-
ler, topiumsal destek buluyor; basın ve ka-
muoyu konuyu güncel tutuyor. Burada bıl-
dirilerin çok kısa bir özeti verilecektir.
Bildirilerde, ekonominin içekapanık ve
kendi düş dünyasıyla oyalanan bir bilim ol-
duğu öne sürüluyor ve bunun düzeltilmesı
gerektiği vurgulanıyor Bu bağlamda bilim ola-
rak ekonomiye yöneltilen ikı eleştıri var. Bun-
lardan birincisi, ekonomi biliminde geçerli olan.
yani ders kitaplannda yer alan egemen gö-
rüşün gerçekleri yansrtmadığı, düşler dün-
yasında kaldığıdır. Bilim olarak ekonominin,
karşılaştığımız ekonomik olay ve kavramla-
n daha derinlemesine anlamamıza yardım
etmesi gerekir. Oysa ders kitaplannda yıllar-
dır egemen olan neoklasik ekonomi kura-
mı, bu iştevi yerine getiremiyor. Neoklasik eko-
nomi, olgulan yorumlayamıyor; kurumlann
işteyişi ya da tarihsel olaylan kapsayamı-
yor; ekonomiyle uğraşanların davranışlannı
inceleyemiyor. Neoklasik olmayan kuram-
lar, ders programlanna giremıyor ve bu du-
rum büyük kuramsal yetersızlıkler yaratıyor.
Neoklasik kuramın dayandığı akılcı temsil-
ci varsayımı; denge çözümlemelerı ve özel-
likle de fiyatlann ekonomik davranışlan be-
lirleyen en temel, belki de tek etken sayıl-
ması büyük eleştiri alıyor; tamamıylagrerçe/c
dışı bulunuyor. Sonuçta, ekonomi bilimi,
ekonomik gerçekleri yansrtmıyor; onlara uy-
muyor ve tersine, onlardan uzak kalıyor.
Eleştiri oklannın hedefi, dahaözelde, ma-
tematiği kullanma bıçımine yöneliyor Tar-
tışmacılar, ekonomik olanlann açıklanma-
sında matematiksel ilişki ve denklemlerden
yararlanılmasını yennde buluyor. Ancak, ma-
tematik kullanımının biraraç olmaktan çıkıp
amaç konumunayükseltildiği; bunun zarar-
lı bir kısırdöngü ya da içekapanıklık yarattı-
ğının altı çiziliyor. Matematiksel soyutlama-
da aşınya kaçılmasıyla; ekonomide, eleşti-
rel bakış ya dışlanıyor ya da yasaklanıyor.
Soyut ve kuru matematiksel formüllerle,
gerçeklikten uzak birdds/erdünyasının so-
runlan çözülmek isteniyor. Bu tekçı anlayış
içinde ve kimi önyargı ve varsayımlara da-
yanılarak ekonomik gerçeğin araştınldığı ve
buyaklaşımınkaçınıl- '
maz olarak dogmatik
bir düşunceyapısı do-
ğurduğu vurgulanıyor.
Kanı ve bulgularını
inanç öğretilerınden
çıkaran duşunce bi-
çımı, yanı dogmatik
yaklaşım, bıldınlerde kesınlikle redc/ed/7/yor.
Ekonomi oğretımme başkaldın hareketı,
çıkış yollannı da gosterıyor. Ekonomi öğre-
timını gelıştırme ve guçlendırmenin çokyön-
lü yaklaşımlarla olanaklı olduğu özenle vur-
gulanıyor. Once. oğrencinın ekonomi eğiti-
mı çeşitlendınlmelı, eğitim, ekonomi kültü-
rü ortamına yerleştınlmelı; oğrencı. eleştirel
bir bakış açısıyla eğıtılmelıdır. Ekonomi eğı-
timı, neoklasik kısırlıktan kurtarılmalıdır.
Işsızlık, eşıtsızlık, para pıyasaları, artı ve
eksı yönlerıyle serbest dış tıcaret. kuresei-
leşme, ekonomik gedşme vb. eKonomık ko-
nulann temel özetoğı karmaşık oimalandır Eko-
nomik olgularyalnız sayısal ve doğrusal ka-
lıplara dokulemez. Konulann doğru anlaşıl-
ması, gelıştırılen kuramlann olgu ve olaylar-
la denenmesı, gerçeklıkle ilışkilendirilmele-
n ıçın de neoklasik kuramın ötesinde bir
yaklaşım gerekir. Nıtelıksel oğeler ve çok
yonlüluk onemlıdır. Ekonomik olgulara ön-
yargısız yaklaşılması; aynı kavramı açıklama-
da değişik yontem, kuram ve uygulamalı
çalışmalann vartığının benımsenmesı; so-
runun zaman boyutu ve sınırlan; kurumsal
ve tarihsel çerçevesının vb. ırdelenmesı ge-
rekir.
Ekonominin bılımsellığıni. matematiksel mo-
dellenn kullanılmasına bağlamak yanlıştır.
Ekonomik kuram ve uygulamayı bu nokta-
ya çekmek, halkı ve onun yaşamsal sorun-
lannı tamamıyla dışlamak olur. Bu da eko-
nomıyı topiumsal bılım olmaktan çıkanr. Tar-
tışmayı açanlar, katılım ve bıldırılennın im-
zalanmasını ıstıyor. Tartışmaları, gelışmele-
n ızlemek, bunlara etkın bir biçimde katılmak
üzere pek çok ağ sıtesı varsa da bunlann ıçın-
deenkapsamlısı. 15Ekım'densonraaçıla-
cak olan www.paecon.net sayfasıdır.
* • •
Turkıye'nın devlet ve ozel unıversrtelen. bu
yıl 7 bin 750 dolayında ekonomi oğrencısı
alıyor. Lısans ve lısansustu programlarda
ıktisat eğrtımı gorenlerın toplamı 30 bin do-
layındadır. Öğrencılenyie ve oğretim uyele-
riyle ekonomi eğıtımı dunyamız ne yapıy or?
Ne kadar ıçıne kapalı? İnanç duzeyıne çıka-
rılan neoklasik kuramı ve buna benzer dog-
maları kırabılıyor mu: halkın sorunlarını ne 61-
çüde ele alıyor: dunyada yaşanan gelişme-
len ne olçüde ızlıyor'?
Unıversıteler açılırken bunlar ve benzer ko-
nular tartışılmahydı.
e-posta: yakup metu.edu.tr
(29.9.2000). Şimdi, Pfaffin "ulusal ekono-
mitere Batı tarafından dayatılan yönetim
normlan, ekonomikderegülasyon, piyasa-
lann açılması, yehi sanayilerin ve tanm iş-
letmelerinin çokuluslu şirketler tarafından
ele geçin'lmesinin kolaylaştırılması" (age)
olarak tanımladığı bu kureseileşme atılı-
mına karşı yükselmeye başlayan dalganın
özelliklerini, potansiyel olarak taşıdığı ola-
sılıklan, bir tarihsel aniamı olup olmadığı-
nı tartışmaya başlamak gerekiyor.
Kaybedenler ve kazananlar
1990'lara şöyle bir söylemin egemen-
liği altında girdik: "Artık tarihte ilk kez bir
küreselleşme sürecinde yaşıyomz. Ku-
reseileşme herşeyi kökünden değiştir-
di: Devletlerin egemenlikleri geriledi,
herkesin piyasanın kurallanna dayanma
kapasitesi ortadan kalktı, kendi kültürel
yaşamımızın otonomisini koruma şansı-
mız neredeyse tümüyle ortadan kalktı,
o ana kadar veri kabul ettiğimiz klmlik-
ler hızla dağılmaya başladı."
Bu süreç içinde insanlığı demokrasi, ba-
nş, refah, ekonomik istikrar bekliyordu.
Bu sürece asla direnmemek, mümkün
olduğunca uyum sağlamaya çalışmak
gerekiyordu! Bugün bu söylem artık tü-
müyle çökmüş durumda. IMF'den Dün-
ya Bankası'na, Harvard, MIT, London
School Economics gibi "reytingi yük-
sek" üniversitelerin sağcı ve merkezci
ekonomistlerinden büyük yatınm ban-
kalannın yönetim kurullanna kadar hemen
her yerde 1990'lann başındaki küresel-
leşme söylemi değil bunun olumsuz et-
kileri, yol açtığı karşı tepkiler ve yeni bir
antikapitalist dalga olasılığı konuşuluyor.
Çünkü geçen 10 yıl içinde ekonomik
mali krizler birbirini izledi; küresel bütün-
leşme değil dağılma, etnik savaşlar, soy-
kınmlar, Ruanda, Kosova, Çeçenistan, Do-
ğu Tımoryaşandı. ABD, Kolombiya iç sa-
vaşına doğrudan katılmaya başladı; nük-
leer aniaşmaların geleceğıni tehdrt eden,
yeni bir dehşet dengesini gündeme geti-
ren Yıldız Savaşları projesi hortladı. Niha-
yet, büyük çapta siyasi ekonomik kutup-
laşmaeğilimleri belirdi; ABD'nin "Yeni Dün-
ya Düzeni" bağlamında kurmaya çalıştığı
fet (36 milyar dolar)-1980-2000 arasında
parladı. Dünyanm en büyük 500 çokulus-
lu şirketi toplam dünya ticaretinin yüzde
70'ini, toplam dış yatınmların yüzde 80'ini
ellerine geçirdiler (Sydney Morning He-
rald, 12.9.2000).
"IMFve Dünya Bankası'nın biravuçzen-
gin hükümetin aracı olduğu" Harvard Üni-
versitesı Uluslararası Gelişme Merkezi Di-
rektörü Prof. Jeffrey Sachs gibi muhafa-
zakâr eğilimli ve serbest pıyasa yanlısı eko-
nomistler tarafından dile getirilir oldu (Fi-
nancial Times, 26.9.2000). ABD Senato-
su'nca hazırlatılan Metzer Komisyonu
Raporu, "Dünya Bankası'nın kaynaklan-
nın çoğunun gelişmiş ülkelere gittiğini,
yolsullukla mücadele programlannın ba-
şarısızlık oranının yüzde 70'e ulaştığım"
saptadı (Aktaran: VValden Ballo, Melbo-
urne konuşması, 6-11.9.2000).
IMF'nin sözde "Yapısal Uyum Program-
lan" da tam birfelaket olmuştu: Yoksulluk
sının altında yaşayanlann sayısı, gerilemek
biryana, 1985'te1.1 milyardan1998'de1.2
milyara yükselmişti (Reuters, 3.8.2000).
işte neoliberalızmin bu yaygın ve inkâredi-
lemez sonuçlan insan onurunun sınırlannı
zorlamaya başladı ve küresel düzeyde bir
hoşnutsuzluğun oluşmasına, giderek bir
tepkiye dönüşmesine yol açtı.
Yapısal krize uyum paketi
Diğer taraftan, daha önce de birçok kez
vurguladığımız gibi (Aynntılı bir çözümle-
me için Petrol-lş'in 1999 yıllığındaki yazı-
ma bakabilirsiniz), küreselleşme süreci ola-
rak sunulan politikalar paketi, kapitalizmin
1980'lerde mali aşamasına giren yaptsal kn-
zine uyum sağlamak, onu düzenlemek için
fonmüle edilmişti.
Bu yönde, genel olarak uluslararası ser-
mayenin, özel olarak da hegemonik ülke-
nin çıkarı açısından etkili de oldular. Nite-
kim, 1990'ın ikinci yarısında, ABD artık
1980'lerde çok konuşulan ekonomik geri-
lemesini tersine çevirmiş uluslararası şir-
ketlerin kârlanyla, bunların üzerindeyükse-
len borsanın tüketimi körükleyici zenginlik
etkisiyle, bu borsaya özellikle Asya krizin-
den sonra gelişi hızlanan yabancı fonlarla,
batan Asya ülkelerinden gelen ucuz mallar-
la ekonomisini finanse ediyor, tarihinin en
Türkiye Sigorta ve Reasürans
Şirketleri Birliği'nden Açıklama
Neden Zorunlu
Deprem Sigortası?
Zorunlu Deprem Sigortası
Zorunfu deprem sigortasına dair 587 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname yürürlüğe girdikten sonra, Doğal Afet Sigortaları
Kurumu (DASK) ve Zorunlu Deprem Sigortası Konularında
yazılı ve görsel basında yer alan son derece yanlış, gerçek dışı,
asılsız yazı ve ilanlar nedeniyle Türkiye Sigorta ve Reasürans
Şirketleri Birliği bu basın bülteni yoluyla kamuoyunu aydınlatmak
zorunda kalmıştır.
Neden Zorunlu Deprem Sigortası?
Ülkemizin büyük bir kısmı deprem kuşağı üzerinde yer almakta,
bu nedenle ülkenin her yöresi hemen hemen her gün sallanmakta,
tüm Türkiye eli yüreğinde yeni bir afetle karşılaşacağı anı
beklemektedir. Deprem Sigortaları ülkemizde 40 yıldır makul
primlerie uygulanmakta olmasına rağmen, 17 Ağustos depremi
öncesinde sadece 500.000 konut poliçesi mevcuttu ve hasarianan
213.000 konuttan sadece 14.000 konut sahibi deprem teminatı
bulunduğu için zararını sigortadan alabildi. Bu durum korunmayı
zorunlu kılmanın gerçek nedenidir.
Sigortanın zorunlu hale getirilip uygulamasının sigorta sektörüne
bırakılması da öngörülememiştir. Bu kapsamda geniş bir
uygulamanın özel sigorta sektörünce yürütülmesi ve reasüransının
sağlanması pratikte mümkün değildir. Doğal afete maruz ülkelerde de
(Fransa, Japonya, Yeni Zelanda ve Amerika gibi) bu sigortalar
özel kurumlar vasıtası ile devlet gözetiminde tek elden yürütülmekte
ve reasüransı sağlanabilmektedir. DASK uygulaması bu ülkelerdeki
örnekleri değerlendirilerek ortaya konmuştur. . . '
Bugüne kadar afet olduğunda ne yapılırdı?
Deprem ve sel gibi afetlerde hemen afet bölgesine gidilir, yaraların
nasıl sarılacağı konusunda uzun ve etkili konuşmalar yapılır, bütçe
için Afet Fonu adı altında açılan bir hesaba başka fasıllardan ödenekler
aktarılarak yaralar sarılmaya çalışılır veya afet boyutları çok büyük
olduğunda uluslararası kuruluşlar, yabancı ülkeler ve gönüllü halktan
yardım alınırdı. Böylece ne zaman, ne kadar ve ne miktarda geleceği
belli olmayan yardımlarla ve bütçe olanaklarıyla yaralar sarılmaya
çalışılırdı. 1999 yılında yaşanan ve 20. yüzyılın en büyük doğal
afetlerinden sayılan Kocaeli-Bolu-Düzce depremlerinde de aynı
olaylar yaşandı. Devlet, üstündeki bu yükü en aza indirecek çözümleri
araştırdı, benzer türde doğal afetlerle sarsılan ülkelerin başarı ile
uyguladıkları yöntemleri inceledi ve sonuçta çözüm Zorunlu Deprem
Sigortası olarak bulundu. Bu sigortanın amacı "Konut edinmeye
gücü yeten herkesin gelişmiş toplumlardaki gibi, sorumluluk bilinciyle
konutu için yatırdığı milyarlarca lirayı, küçük bir prim karşılığı her
sene yaptıracağı deprem sigortası ile güvence altına alması ve
bu suretle afet sonrası Devletten yardım beklemek yerine, kendi
yaptırdığı sigortadan maddi hasarını, kaybını karşılaması"dır.
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK)
Zorunlu Deprem Sigortası'nı; Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu
Bakanlık gözetiminde Kamu tüzel kişiliğini haiz "Doğal Afet Sigortaları
Kurumu (DASK)" yönetecektir. DASK bir KİT değildir. Gelirleri bütçe
gelirleri arasında görülmeyen özerk bir kuruluştur. Amacı, deprem
afetinden sonra zorunlu deprem sigorta poliçesi sahiplerinin
hasarlarını karşılamaktır. KİT olmadığı için de merkezi Ankara'da
bulunan büyük hizmet binaları ve binlerce çalışanı olmayacaktır.
Şu anda bu KURUM'un idarecisi ülkemizde 71 yıldır reasürans işleri
yapan Milli Reasürans T.A.Ş.'dir ve burada çalışan çok az sayıda
personel aynı zamanda bu işle de görevlendirilmişlerdir.
Milli Reasürans T.A.Ş.'nin Teşvikiye'de bulunan büyük binasının
içinde kendilerine bir yer tahsis edilmıştir. Yedi kişiden oluşan
DASK Yönetim Kurulu Üyeteri hiç bir maddi karşıhk olmadan
halen tüm giderlerini kendi kaynaklarından karşılamaktadırlar.
Kararnameye göre bu üyelere, KİT'lerde Yönetim Kurulu Başkan
ve Üyeleri'nin tabi oldukları ücret rejimine göre ödeme yapılacaktır.
Deprem Hasarlarımn Ödenmesi
Zorunlu Deprem Sigortası tümü ile sigorta tekniğı içinde
çahşacaktır. Bu bakımdan yeterli kaynak bulunamaması veya
kısmi ödeme yapılması gibi problemler yaşanmayacaktır.
Reasürans teminatı vardır ve hasarlar toplanan fonla sınırlı
olmaksızın verilen poliçe teminatının limiti dahilinde karşıIanacaktır.
Her yıl toplanan primler yurt içi ve yurt dışı yatırım araçları ile
değerlendirilecek ve yıl sonunda gelirleri ile birlikte fonda toplanarak
ilerisi için kaynak oluşturacaktır.
Mevcut Durum
Devlete ve vatandaşlara son derece yararlı olacak yeni bir sistemin
kurulması, yerleştirilmesi ve yaşatılması kolay değildir. Başlangıçta
sorunlar yaşanması doğaldır, bir süre sabretmek gerekir. Sistem
oturuncaya kadar vatandaşlar sorunlarla karşılaşmasınlar diye
29 Eylül 2000 tarih ve 24185 (Mükerrer) sayılı Resmı Gazetede bir
Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı. Bu Kanun Hükmünde
Kararname ile tapuda işlem yapacaklar için Zorunlu Deprem Sigortası
poliçesi aranma zorunluluğu iki ay süre ile ertelendi. Ancak sigorta
yaptırma zorunluluğu 27 Eylül 2000 tarihinde başladı. Konutu olan
herkes bu poliçeyi yaptırmak zorunda, ancak tapu işlemlerinde ıkı ay
süre ile bu poliçe nedeni ile işler aksamayacak. Bu da kamuoyuna
yanlış aksettirildi. Bazı basın ve yayın organlarında uygulamanın tamamı
üç ay süre ile ertelendi, haberi çıktı. Hatta bu ertelemeden dolayt bazı
Kamu Meslek Kuruluşları gazetelere boy boy ilanlar vererek projeyi
haksız yere eleştirdiler ve bu erteleme için hükümete teşekkür ettiler.
Düşünmeden, araştırmadan. okumadan ve bilmeden bu güzel ülkenin
insanlarını kendi amaçları uğruna asılsız haberlerle yanıltmaya kimsenın
hakkı yoktur. Bu hayırlı sistemin başarıya ulaşması için sağduyulu
her kişi ve kuruluşun destek olması gerektiğine inanıyoruz.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Yönetim Kurulu