Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2000 PERŞEMBE
HABERLER
Dondurucuya
kapaülan küçük
tazm davası
• Istanbul Haber Servisi
j-Beylikdûzü McDonald's
önûnde mendil satan 10
yaşındaki L.A'yı derin
dondurucuya kapattıklan
ıddıa edilen Müessese
Müdürû Inan Ünal ile 17
yaşındaki görevli V B'nin
15'er yıla kadar ağır hapis
cezası istemiyle
yargılanmasına başlandı.
Bakırköy 4. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde görülen
davada, oturuma müdahil
olarak katılan baba Ziya
A'yı ve tutuklu sanıklar
Inan Ünal ile V B'yi
; dinleyen mahkeme
• heyeti, sanıklann tahliye
talebini reddederek
tanıklann dinlenmesi ve
delillerin toplanması
; gerekçesiyle duruşmayı
erteledi.
Çürükleri
ayıkladık
• İstanbul Haber Servisi
- îstanbul Emnıyet
Müdürü Kazım Abanoz
dûn dûzenlediğı basın
toplantısında, AB
j sürecinde Türkiye
| vitrinine yakışan polis
imajını yaratmaya
çalıştıklannı söyledi.
Teşkilatta yer alan
çürükleri ayıkladıklannı
ifade eden Abanoz,
îstanbul Emniyeti
olarak bazı
karakollardaki ağır
, silahlan kaldırarak
; görüntü kirliliğıni yok
etmeyi amaçladıklannı
bildirdi.
Kazakistan'ın
ı a a . •• ••
milügunu
kutlandı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Kazakistan'ın mıllı günü
dün akşam Hilton
Oteli'nde verilen
resepsiyonla kutlandı.
Resepsiyona
Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri Kemal
Nehrozoğlu,
danışmanı Tacan îldem,
basın sözcüsü Metın
Yalman, eski
Cıunhurbaşkanı
Süleyman Demirel,
Milli Savunma Bakanı
Sabahattin Çakmakoğlu,
Dışişleri Bakanhğı
Müsteşan Faruk
Loğoğlu, çok sayıda
milletvekili ve diplomat
katıldı.
Resıri Akay'm
Okuyan'a açoğı
tazminat davasi
• ANKARA (AA) -
i Türkiye Kamu-Sen Gehel
j Başkanı Resul Akay'ın
• yaptığı açıklamalarla
1 kişilik haklanna hakaret
' ettiği gerekçesiyle
' Çalışma ve Sosyal
> Güvenlik Bakanı
j YaşarOkuyan
j hakkında 10 milyar lira
; manevi tazminat
• istemiyle açtığı dava
; başladı. Davacı ve davalı
j avukatlanna, yazılı
j delillerini sunmalan için
| lOgünkesinsüre
; tanımasına kararveren
| yargıç Ahmet Pınar
| duruşmayı erteledi.
i Afrodit heykeli
i Bergama'ya
• Îstanbul Haber Servisi
-îzmir'in Bergama ilçesi
yakmlanndaki Allianoi
i antık kentınde yapılan
ı kazılar sonucu ortaya
i çıkanlan, MS 2. yüzyıla
ait Afrodit heykeli
Bergama Müzesi'ne
; taşınıyor.
Halkın siyaset sahnesine çıkmasıyla, 20. yüzyılda, devletin rolü üstüne köklü bir değişiklik oldu
Demokrasinin Yom Görevi21. YÜZYIUN EŞİĞİNDE
DÜNYA
TÖRKİYE
nce birkaç hatırlat-
ma: Demokrasi, keli-
menın kökeninin de
anlattığı gibi, biryö-
netım biçimi; bir toplumda hal-
kın, yani hiçbir ayınm gözetil-
rneden yurttaşlar topluluğunun,
siyasal iktidan elinde tuttuğu ya
da denetlediği bir siyasal ör-
gütleniş tarzı. Öte yandan, de-
mokrasi, siyasal otoritenin, hal-
kın kendi kendini yönetme hak-
kmdan kaynaklandığını söy-
lerken belli bir egemenlik an-
layışmı da dile getirmiş olu-
yor. Son olarak, çoğunluğun
yasasını, bireylerin hak ve öz-
gürlüğüne saygıyı, yurttaşla-
nn eşitliğini öngörüyor. Sos-
yalist düşünce, bu eşıtliği biçim-
selde bırakmayıp "sosyal ko-
şuüarda es.Htik"e yayrnak is-
terken demokrasi ile sosyalizm
arasında da birdirsek temasıku-
rulmuş oluyor. 4l
Bir hatırlatma da şu:
Halkın siyaset sahnesine çık-
masıyla, özellikle 20. yüzyılda,
devletin rolü üstüne de köklü
bir değişiklik olur. Daha önce,
egemen güçler, denetledikleri
ya da en azından kendi yarar-
lanna işleyen ekonomik alan-
da siyasal iktidann rolûnü en
azda tutmayı isterken halk ter-
sine, iktisadi yasalann etkile-
rini ve doğurdukları eşitsizlik-
leri düzeltecek bir güç olarak
bakmaya başlar devlete. Dev-
letin bu yeni rolü de, Bırinci
Dünya Savaşı, özellikie de flrin-
ci Dünya Savaşı 'ndan sonra çı-
kanlan anayasalarda ete kemi-
ğe bürünür. Bireye, devlet kar-
şısında bir özerklik sağlayan
geleneksel hak ve özgürlükle-
rin yanı sıra, yeni anayasalar
yepyeni haklar tanırlar: Eğitim
hakkı, hastalık ve sakatlıklara
karşı sosyal sigorta haklan, ko-
nut ve çalışma hakkıdır bunlar.
Içınde bulunduğumuz aşama-
da bu liste daha da uzuyor. Bun-
lar, halkın devlete yüklediği
yeni görevlerdir; devlet, bunla-
n yerine getirmekten çekin-
mek de ne, sıradan insanlann
sefaletini hafifletmek ve ulusal
gelirin adil biçimde dağılışını
sağlamak ıçın, iktisadi yaşama
müdahale etmek zorundadır.
Bunu, devletten istemek halk
için de bir görevdir. Böylece,
demokrasinin amacı, bir yerde
toplumu derinden derine de-
ğiştirmektir de. Demokrasi gü-
nümüzde evrensel birdeğer ha-
line gelmişse toplumlan ve dün-
yayı daha insanca kılmada
uyandırdığı umutlar yüzünden-
dirde.
Yeni liberalizmin "daha az
devtet" derken bir göremediği
de budur.
Devleti, gece bekçisi ya da
"smırlan koruyan" bir güç du-
rumuna indirgeyip toplumu, li-
beralizm adına "piyasa güçle-
ri"ne, yani aslında tekelci ka-
pitalizmin yağmacı güçlerine
teslim etmek, köylünün -o pek
bilinen- öyküsünde olduğu gi-
bi, taşlan bağlayıp köpekleri
salıvermek demek olmaz mı?
Kımı aymaz kalemlerin "piya-
sa demokrasisi'' dedikleri alan-
da at oynatacak olanlar kim-
lerdir?
Buradan kalkarak diyeceğiz
ki, bütün küreselleşme şarkıla-
nna karşm, ulus-devlet gerçe-
'Demokrasiyi derinJeştirmenin bir boyutu eşitsizfiklere karşı mücadeiedin'
ği sona ermiş olmadığı gibi,
birey ve halk yaranna 20. yüz-
yıl boyunca kazanılmış hak ve
özgürlük mevzilerine en iyi
göz-kulak olacak olan, yine de
ulus-devletnr. Demokratik ku-
ramın bir görevi, onu bir yana
atmak değil, tersine gitgide de-
mokratikleştirmektir. Aslında,
gerek ulusal gerek uluslarara-
sı alanda olan da budur. Gitgi-
de demokratikleşen devlet, de-
mokrasinin dennleştirilmesin-
de daha olumlu bir rol oynaya-
caktır.
Demokrasiyi derinleştirme-
nin bir boyutu, eşitsizliklere
karşı mücadeledır.
mıyor bu; iki yüzyıldan beri
iktidann meşruluğunu, herke-
sin haklanna saygı ve onlan
güvenceye bağlama üzerine ku-
ran sosyal anlaşmayı hiçe sa-
yıyorlar.
Yerleşik dûzenin yandaşla-
n, kabul edıiemez olanı haklı
çıkarmaya çabalarken, libera-
lizmin yeni havarileri yetişmiş-
tir imdatlanna. Bu sonuncular
da, berikilerin açtığı yolda, pi-
yasanın "doğal" yasalanna baş
eğmeyi, sosyal aykuilıklann
uyancı erdemlerini övmeyi,
eşitçi mekanizmanın "şeytani"
tehdidine karşı çıkmayı şakıyıp
duruyorlar. Çiğnenmiş salazlar,
turmanın tartışmasını ve pa-
zarhğını yapacak güçte örgüt-
lerden yoksun halk da buna
boyun eğmektedir. Zenginlik-
lerin çoğalması, zaman zaman
ağırlaşır da olsa, hızını sürdü-
rüyor. Bilimsel ve teknık etki
araçlan çoğalıyor; ama demok-
ratik tasannın belkemiğini oluş-
turacak olan eşitliğe doğru
uzun yürüyüşün önü tıkanıyor,
durdurulup abluka altına alını-
yor. Toplumlan yapılandıran
ve devletle halk arasındakı iliş-
kileri biçimlendiren korkunç
eşıtsizlikler, azalmak şöyle dur-
sun acımasızca artıyor. De-
mokrasiler, bir yüzyıldan faz-
JTutunabildiği yerlerde, demokrasi, altediimesini önlemek için, kendi
değerlerini de saydırmak zorundadır; onun, şu ya da bu düşüncenin
iktidara taşınmasında sıradan bir araç olmadığını, insanlann insanca
yaşayacaklan bir dünyanın hem yaratılmasnıda hem de sürdürülmesinde bir
öğe olduğunu adım başında hatırlatması gerekir.
E$ltslzllkler <flz boyu
ve dünya çapındadır
- » - * ^ ünyamız adım ba-
m B şında elle tutulur
m B eşitsizliklerle dolu.
* -^ Nereden kaynakla-
nıyor bu? Şuradan: Bir azın-
hk, geleceğini ınsanlığuı yaz-
gısı ile kanştuıyor; oysa, top-
lumlann geleceğini asıl tehdit
eden, o arınliğın iktidannın de-
vam etmesidir.
Bar bar bağıran eşitsizlikler,
öyle çokça söylendiği gibi, ne
doğal bir düzenin gereğidir, ne
de insan soyunun ilerlemesin-
de eşsiz uyancüardır; bir baş-
ka zamandan kalma ilkellik-
lerdir onlar. Ister gelirlerde,
eğitimde, adalette; ister sağhk-
ta, konutta, ya da külrürde or-
taya çıksınlar, hep yoksullann
ve kadınlann zaranna işleyen
ve derinleşen bu eşitsizlikler, bir
parça azalülmalan yolunda çö-
zürnler öne sürüldüğünde bile
atıhnası gerekli adımlan da tö-
kezletiyorlar. Yalnız büyük ço-
ğunluğu isyan ettirmekle kal-
tatlan biraz değiştirilip yeni-
den sunuluyor. Dünyalann en
iyisinde her şeyin daha iyi ola-
cağını kafalara işleyip duran
bu ideolojinin yalan ve aldat-
macası daha şımdıden ortaya
çıkmış değil midir? Değilse,
bu küstah ve nobran egemen-
liğe karşı ne söylemeli başka-
ca? Siyasal rejimlerin Ameri-
ka Birleşik Devletleri modeli-
ne bakıp standartlaşmalan, bü-
tün Batı demokrasilerine ağır
ağıryayılıyor. Sözkonusu stan-
dartlaşma, hoş görülebüir kürû
temalann dışında kalan bütün
sosyal tasanlan bir kenara iter-
ken, demokratik seçimi de ikiz
kardeşler, yani aslında birbir-
lerinden esaslı hiçbir farkı ol-
mayan partiler ya da koalis-
yonlar arasında birnöbetleşe de-
ğişime indirgiyor; demokratik
tartışmayı da, her türlü siyasal
içerikten yoksun, ama çürü-
müşlük ve kokuşmuşlukla do-
lu, pahalı bir reklam yanşma-
sının içine itiyor. Oyunun ku-
rallannı değiştirecek ve sos-
yal koşullan bir ahenge kavuş-
la bir süreden beri pek büyük
ilerlemeler kaydetmiş olsalar
da, amaçlanna ulaşmış olmak-
tan uzaktırlar henüz. Bugün
gelecek, insanlann yeniden ha-
rekete geçmede ortaya koya-
caklan yeteneğe bağlı. Bir baş-
ka terslik, bizzat liberalizmin
özgürlüklere karşı çıkmasıdy.
Llberallzm
özgürlülclere kar?ı
'liyülardanbaş-
layarak başta
Amerikan top-
lumundankay-
naklanan liberal rüzgârlann ye-
niden esmeye başlaması; işin
içine başka etkenlerin de gir-
mesiyle kapitalist ekonominin
dünya çapında genişlemesi, alı-
şılmış deyimle "küresel eko-
nomi''nin doğuşu, giderek Bir-
leşik Devletler'in sultasında bir
"yenidünyadüzeni" kurma ça-
balan pek bilinir.
Söz konusu "yeni libera-
Iizm"in yandaşlan, gerçekçi
olduklannı söyleselerde, olay-
lan, kendi kuramsal görüşleri-
nin önünde dize getirmek iste-
yen ideologlardır aslında. Ah-
laklan da, çıkar üstüne kurulu-
dur. Toplumlara bir "Kberal
korse" giydirmek isteyen bu
rüzgâr, sanayi ülkeleri üzerin-
de olduğu kadar "Üçüncü Dün-
ya'' üzerinde de esip durmak-
tadu-. Olan bitenin demokrasi-
yi ve özgürlükleri de etkileme-
mesi imkânsızdır.
Gerçekten, dünyamızda,
özellikle son on yıl içinde, iki
hareketin birden hızlandığını
görüyoruz: Onlardan biri, "de-
mokratıkieşroe'' yolunda atı-
lan adımlar ve uluslararası iliş-
kilerde demokratik ilkelenn
belirleyici olmaya başlaması
ise; ötekisi, dünya ekonomi-
sinde firmalann birbiriyle bir-
leşmesi sonucu "tekelci eğüim-
ler"in hızla gelişme gösterme-
sidir.
Demokratikleşme, Batı'da
olduğu kadar Batı dışında da ay-
dın çevrelerce güçlü olarak des-
teklenen bir akım. Ama Erol
Manisah'nın sorduğu şu soru
(Cumhuriyet, 14 Temmuz
1999) karşıhk bekliyor: "Dûn-
\-ada hem tekeüeşmeler, hem
de demokrasi büükte nasıl yü-
rüyecek?''
Bu konuda, ulusal düzeyde,
çokuluslu olsalar da Batı'da
kendi ülkelerinde "zorlanabi-
lirier"; tekelci hareket alanla-
n "kKmen" de olsa engellene-
bilir. Çünkü ıçeride oldukça
sağlam bir demokrasi var. An-
cak dışanda, Üçüncü Dün-
ya'nm hele hele güçsüz ülke-
lerinde, bütünüyle "demokra-
si karşjö" bir tutum içinde ola-
caklardır Bu ülkelerde "yöne-
(BnlerT ve "yeriisermayeyr de-
nedmleri alnna sokacaklar, hat-
ta demokratik gelişmelere kar-
şı çıkacaklardır. O zaman?
Son olarak, bir başka önem-
li konuya deginmeli.
Demokrasi mllltan
olmak zorundadır
• " ^ emokrasi, tutuna-
m 1 bildiği yerlerde,
m M düşmanlannca al-
* -^ tedilmesini önle-
mek için, kendi değerlerini de
saydırmak zorundadır; onun,
şu ya da bu düşüncenin iktida-
ra taşınmasında sıradan bir araç
olmadığını. insanlann insanca
yaşayacaklan birdünyanın hem
yaratılmasında hem de sürdü-
rülmesinde bir öğe olduğunu
adım başında hatırlatması ge-
rekir.
Bunun için de, bir yerde "mi-
ütan" olmalıdır: Başta ırkçılı-
ğa ve her türlü aynmcılığa kar-
şı olmak üzere, ondan hoşgö-
rülü olmasını bekleyemeyiz. _
Insan soyunun özellikle 20.
yüzyılda edindiği deneyimler,
onu bu yolda -ister istemez-
daha dikkatli ohnaya götüre-
cektir. Geçmişindeki büyük
hümanist gelenek onu, her za-
man "insansaT olandan yana
tavır takınmaya zorluyor.
Böylece, her toplumda -vaz-
geçilmez- bağlaşıklan olan,
ilerici ve demokrat güçlerle
beraber, ezilenin, horlananm,
kadın ve çocuk haklannın, do-
ğanın, bu arada hayvan hakla-
nnın yanında olacaktır. Jules
Michelet'nin yüzyıldan fazla
bir zaman önce söylediği şu
sözler hep hatırlanmalıdır:
"Hayvan haklannın tanuııp
konmmadığıbirtoplumda, de-
mokrasi olamaz". Demokrasi,
toplumun ve doğanm nimet-
leri kadar güzellıklenni de adil-
ce bölüşme düzenidir.
SÜRECEK
Kanlı Pazar 'ın sorumlusu olduğu ileri sürülen îslamcı yazar, Özakıncı 'ya dava açtı
'Eygi, tophım betteğinin zjuyıflığuuıgüventyor'
BARIŞDOSTER
Tarihe Kanh Pazar olarak gecen olay-
larrn başsorumlusu olarak gösterilen Is-
lamcı yazar Mehmet Şevket Eygi, "Uni-
ted States Of trtica 1945-1999"" kitabmın
yazan CengizÖzakma aleyhine 5 milyar
ürahk manevi tazminat davası açü ve Kan-
lı Pazar'dan 31 yıl sonra, olaylarla hiçbir
ilgisinin olmadığını öne sürdü. özakıncı
ise Türkiye'de şeriatçılığın emperyaüz-
min beslemesi olduğunu vurgulayarak
"Eygi, 1969 yıtanda sahibi ve başyazan ol-
duğu Bugün gazetesindeki irticaa yazıia-
n nedenryie >argılandı. hüküm giydi ve
hapsc anlmamak için Suudi Arabistan'a
kaçn. 31 > üdır Kanh Pazar'uı başsorum-
lusu olarak bifinen Eygi, şimdi toplumun
beBeğminzaymığına güveniyor,budavasa-
yesinde, obçia hiçbir ilgisinin nhna<ftğmı
söyfemeye cahşıyor'' dedi.
Eygi'nin, 16 Şubat 1969'da yaşanan
Kanh Pazar'daki payının bilindiğine dik-
kat çeken özakıncı, "O tarihte Istan-
bul'daki devrimci, solcu, yurtsever, anti-
emperyaost öğrendler, ABD'nin ünlü 6.
FDosu'nun tstanbul'a geünesine karşı ÇH
karak ABD'li denizcüerin karaya çıkma-
smı önlemeye çalışnlar. O döoemde Meb-
met Şevket Eygi'nin yönkndirdiği şeriat-
çılar da Türk gençlerine karşı, ABD'nin
yanmdayeralarakgençteresakhrduaciki
ktşininöhunünenedenokhüar.Eygio gün
bugündür,Kanh Pazar'ın baş sonunlusu
olarak biBnir'' diye konuştu. Eygi'nin,
manevi tazminat davası açmadan önce,
kendisi hakkında suç duyurusundabulun-
duğunu, bunun üzerine ifadesinin alındı-
ğını vurgulayan Özakıncı, "tfedemde, ld-
taptayeralankknalannkaynağmı verdim,
bunlann daha önce, gazeteterde, dergi-
lerde, haber, diziyazı olarak çıktığını söy-
ledim. Dipnooann ka>nağı bellidir. Sav-
a da bana hak verdi, koğuşturmaya ge-
rek görmediğmi söyledi'' dedi. Eygi 'nin,
"Hapis yannunadık, bari mahnHan ede-
Bm" anlayışı güttüğünü ve bu kez de ma-
nevi tazminat davası açhğını vurgulayan
özakıncı, davanın28 Kasım tarihinde sa-
at 09.35'te Şişli 2. Asliye Hukuk Hâkinî-
liği'nde görüleceğini söyledi. özakıncı,
1969'da Kanh Pazar'la ilgüi olarak Bu-
gün gazetesi aleyhinde dört davanjn bir-
den açıldığını anımsatarak Eygi'nin Kan-
lı Pazar'daki rolü hakkında, başta Cum-
huriyet ve îstanbul Ekspres olmak üzere
gazetelerde haberlerin, yazılann çıktığı-
nı, Eygi'nin bunlara karşı hiçbir dava aç-
madığını anlattı. özakıncı, "Eygi,olaynî
üzerinden31 yılgeçtikten sonra, halkmbd-
teğuûn zavıflığına güveniyor. 'Olaylarla
hiçbir ilgim yok' deme cüretini gösteri-
yor.tkricüerin, solculann beileğiveyüre-
ğjyfe adeta alay ediyor. Ama ortada bel-
geler, tanıklar var" dedi.
Mehmet Şevket Eygi ise Kanh Pazar'ın
olduğu gün Türkiye'de değil, Suudi Ara-
bistan'da hacda olduğunu söyledi. O yıl-
larda farkh düşünen insanlararasındakar-
şıhklı olarak ağıryazılann yazüdığını söy-
leyen Eygi, Özakıncı "nın kitabı "çokfle-
ri gittiği için'' dava acnğını anlato.
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Başbakan Ecevtt'in talimatıyla kurulan özel bir
soruşturma grubu, devleti tepeden tırnağa kuşa-
tan, ulusal bütçemize sülük gibi yapışan soygun-
culann devletin içindeki işbirlikçilerini araştıracak-
mış. Soygunun siyasal ve burokratik ayaklan ye-
rinde durduğu sürece, Murat Demirel gider, Kı-
rat Demirel gelir bilinci.. devlet içindeki siyasetçi-
ler ve onlann emrindeki bürokratlar göz yumma-
dığı sürece, bu çapta soygunlann yapılmasının
olanaksız olduğu bilinci kamuoyuna yerleşmeye
başJaytnca, Ecevit'in bu karan akJığı anlâşılıyor. Evet,
pisliğin devlet içindeki ayaklannın temizlenmesi-
ne şiddetle gereksinim var.
• • •
Var da acaba siyasal yönetim buna gerçekten
inanıyor mu?
Yani siyasal kararlılık yeterince var mı?
Işte bunu test etmek için ortada, örneğin çok
somut bir olay var: Egebank'ın içinin boşaltıldığı-
nı ve bankaya hemen el konması gerektiğini be-
lirten murakıp raporlanna rağmen, sorumlu siya-
set ve bürokrasi yönetiminin niye harekete geç-
mediği hemen araştırılmalı.
Sadece Egebank değil tabii, içi boşaltılmış di-
ğer bankalann devlet içindeki sorumlulannın kim-
ler olduğu da ortaya çıkartılmalı. Aynca sistemde
önemli bir sorun daha var Murakıp raporian ban-
kalann içlerinin boşaltıldığını ihbar ediyor sadece.
Bankalann içlerinin boşaltıldığını bildiren raporiar
ne işe yarar? Hırsız malı götürmüş... Belki son bo-
zuk paralara el konması olanağını veriyor bu ra-
poriar... Bankalann genel gidişatlannı, yani hızla
soyulduklannı gördükleri halde duruma müdaha-
le etmeyen bürokrasinin de üzerine gidilmeli. Dev-
leti soymanın en önemli aracı bankalar.
Siyasetçi-bürokrat ile işadamı kılıklı soyguncu-
lar, en çok bu bankalar aracılığıyla el ele veriyor.
2-3 yıl kadar önce bir Bankalar Yasası çıkartıldı.
Bu yasanın önemli bir maddesi de basının ka-
muoyunda panik yarat/cı banka haberi vermesini
yasaklıyordu. Devletin resmi yetkilileri bir açıkla-
ma yapmadığı sürece, bir bankanın içinin boşal-
tlmakta olduğunu, soyulduğunu basın haber ve-
remeyecekti. Bankalann soyulması özellikle son
iki-üç yıl içinde gerçekleştiğine göre, bunun ya-
sal kılrnnın da kamuoyuna yayın yasağı konarak,
üçkâğıtçı siyasetçi-bürokrat-kravatlı soyguncular
tarafından önceden hazırlandığını gelin de düşün-
meyin! Tam, taşlan bağladılar, itlerı saldılar fıkra-
sında olduğu gibi.
Bankalar Yasası'na bu maddeyi kimterin, han-
gi lobilerin koydurttuğunun araştınlması, ilginç bil-
giler ortaya çıkartabilir.
•••
Ecevit'in, soygunculann devlet içindeki izlerini
arama çabasında çok samimi olduğuna gönülden
inanıyorum. Ancak, ciddi bir araştırmanın siyasal
ve burokratik sonuçlarını kaldırabilecek siyasal
sağlamlığın ve kararlılığın varlığına da aynı ölçü-
de inanmak mümkün mü? Bu da önümüzdeki bir
aylık sürede yapılacaklarla test edilecek— ,,,L 4
Philip Morris önergesi
Yücelen, oğlu ve
eniştesini savundu
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - TE-
KELÜen sorumlu Dev-
let Bakanı Rüştü Kâzım
Yücelen'in oğlu ve enış-
tesinin şirketinin dünya-
nın önemli sigara üreti-
cisi ve satıcısı olan Phi-
lip Morris'in Içel bayi-
liğini alması bir soru
önergesiyle TBMM gün-
demine getirildı. Şirke-
tin kurulduktan 20 gün
sonra bayilik aldığı be-
ürtihrken soru önergesi-
ne yanıt veren Yücelen.
"Milletveküi ve bakan
yaknüarnunticaretkuğ-
raşmalan yasak değil"
savunması-
nı yaptı.
FP Rize
Milletvekili
MehmetBe-
kâroğlu,
Başbakan
Büknt Ece-
vit'in yanıt-
laması iste-
miyle verdi-
ğisoruöner-
gesinde Yü-
celen'in
1980 do-
ğumlu oğlu
Hakan Yü-
celen ile
eniştesiHa-
san Serpil'in 28 Tem-
muz 2000 tarihinde kur-
duğu 53 milyar lira ser-
mayeli Hakan Pazarla-
ma Limitet Şirketi'nin
kurulduktan 20 gün son-
ra Philip Morris'in Içel
bayılığıni aldığma dikkat
çekti. Soru önergesınde
"Milyonlarca dolar te-
minatverecek durumda
olan ve çok daha fazla
sermayesi bulunan, çok
sayıda şh*ketmevcutiken
rıidi.
Ecevit'in önergeyi ilet-
tiği Yücelen, verdiği ya-
nıtta Philip Morris ürün-
lerinin Içel ilinde dağı-
tımım yapmak üzere 7
firmanın başvuruda bu-
lunduğunu ve Hakan Pa-
zarlama Limitet Şirke-
ti 'nın seçilen 4 şirkerten
biri olduğunu belirtti.
Philip Morris'uı dünya
çapında bir sigara üreti-
cisi ve satıcısı olduğunu
ve bakanlığıyla hiçbir ış
ılişkisi bulunmadığını
belirten Yücelen özetle
şu savunmayı yapü:
"Phüip Morris, şirket
pofitikalan
gereği ne
Türkiye'de
nede dünya-
nın başka bir
ülkesinde
doğrudantü-
tünahnunda
bulunma-
maktadır.
Türkiyeyeki
ahmlannı
tüccararacı-
Kazım p
Moms'ınbakanhğryla
hiçbirbağlantısuun
otoaAguiiavundu.
ekıcısınden
çaydan sorumlu Devlet
Bakam'nm 20 yaşuıda-
kifiniversiteöğrenaaoğ-
hınun ve ekonomik sı-
kmn çektiği iddia edilen
enistesinin sahibi oldu-
ğuşirketeverihnesi han-
giiyiniyet,ticari itibarve
yeterttİilde bağdaşmak-
tadır'' görüşüne yer ve-
bütör seçimini de kendi
kuraOannagöreyapmış-
br. Bu konuda hiçbir teİ-
kinim, ricam ya da ba-
kanhk nümzunu kıdla-
narak etkim ohnamışbr.
Eniştem ODTU mezunu
makinemûhendisiohıp ti-
cari hayattayeni değfldh".
Tfcareneuğraşıpdürûst-
çe geçimini temin eden
milletveidli veya bakan
yaknüantenkitdeğiLtak-
diredilmetidir.''
Phıhp Morris"in TE-
KEL'ın müştensi ohna-
dığını yineleyen Yüce-
len, ticari hayatın içeri-
sinden geldiğini ve tica-
ri kurallan iyi bildiğini
vurgulayarak şimdiye
kadar sıyasette ticari ah-
laka aykın bir davranışı
ve uygulaması olmadı-
ğını belirtti.