27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EKİM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Ders parası Milli Eğitim Bakanlığı'nın para sorunu yok ama Istanbul Küçükçekmece'deki öğretmenler ayiardan beri ders ücretlerini 8-10günlük gecikmeyie almaktan yakınıyor. Mal Müdürlüğü'nde nedendir bilinmez bir akmasa oluyormuş... Öğretmenlere göre, ilçede her ay yaklaşık 400 milyar liranın geciktirilmesinde sanki biraz keyfilik yatıyor... Açıklık Bodrum'dan Kaan Toker, otomobiline benzin alırken Shell'in piyangosundan Ericsson cep telefonu kazanmış, telefonu almak için Turkcell'le sözleşme imzalamak zorunda kalmış ve hattı iptal ettirmek isteyince de ikinci faturayı beklemesi istenmişti. Shell'den aradılar... Piyangoyu düzenlerken, cep telefonunun hattıyla biriikte verileceğini duyuran reklam metnini gönderdiler... Doğru; reklamda her ay 100 adet Ericsson T10 cep telefonu dağıtılacağı kocaman yazıyor, alttaki küçük yazılarda Turkcell kartlı olduğu açıklanıyor. Tel: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97Etektronik posta: denizsofnGcumhuriyetcom.tr - FP, Meclis başkanlık seçimine iptal başvurusundan vazgeçmiş.. "Meclis'te kalacaklannı anladılar aaliba!" em Vakfı Başkanı Izzettin Doğan, Aleviler adına hareket ettiğini söyleyefBk Ankara'da siyasi parti genel başkanlanyla bir dizi gö- rüşme yapıyor ve Diyanet Işleri Başkanlığı bütçesinden Aleviler'e pay verilmesini istiyor... Izzettin Doğan'ın, AJeviler adına Diyanet'ten para alma konusundaki görüşleri kamuoyuna aynntılany- la yansıdığı için biz de Alevi Bektaşi Eğitim ve Kül- tür Vakfı Genel Başkanı Lütfi Kaleü'nin aynı konu- da düşüncelerini öğrenelim istedik... Ortaya çok farklı bir tablo çıktı. "Izzettin Doğan'ın tavrı 'Kim bize para verirse, oyumuz onun' anlamına geliyor" diyor Kaleli... Lütfi Kaleli, Izzettin Doğan'ın, 1995 seçiminde Tansu Çiller'in, sonra Mesut Yılmaz'ın, 1999'da da Bülent Ecevit'in kapısını çaldığını anımsatıp "Um- duğunu bulamadığı gibi sonuçta Aleviler'in onuru- nu incitmişti" yorumunu yapıyor. Oysa, Izzettin Doğan, Diyanet Işleri Başkanlı- Aleviler ğı'ndan para alırsa, devletin Alevi kimliğini resmen tanımış olacağını savunuyor... Bunda onur kıncı ne var ki? Kaleli: "Para ile kimlik kazanılmaz. Para ile ancak kimlik satılır, kimlik satın alınır." Kaleli konuya başka bir açıdan daha yaklaşıyor: u Bu tutum, laik devlet yapısında olmaması gere- ken Diyanet Işleri Başkanlığı'na daha da meşruluk kazandınr. O Diyanet Işleri ki, başka inanç sahiple- rinin haklannı gasp etmenin yanı sıra, emrindeki ca- milerde Kemalist devlet düzenini yıkmak isteyen köktendincilerie Hizbullahçılann bannmalannı engel- leyemiyor." Kaleli, devam ediyor: "Katdı ki böylece, bu ülkede Türk vatandaşı ola- rak yaşayıp, kendi inançlannı ve ibadetlerini kendi olanaklanyla sürdüren Ermenilere, Rumlara, Sürya- nilere, Yahudilere yapılan haksızlıklara da göz yu- mulmuş olunur. Bu haksızlığa Alevileri de ortak et- meye kimsenin hakkı yoktur." Kaleli, önemli bir konuya dikkat çekiyor, uyarıyor: "Türk diline, Türk kültürüne ve genel karakterine ters düşen; 'Siyasal Islam' yani dinsel düşüncenin siyasal düşünceye dönüşmesi, eski deyişle irtica- nın karanlığında yarışan Türk-lslam Sentezcilerinin güdümünde 'Alevi Islam' söylemiyle Alevi asimilas- yonuna hizmet edenler; Alevileri asla temsil edemez- ler." Sonuçta Kaleli şöyle diyor: "On yıllık süreçte onuria taşıdığımız Alevi kimliği- ne hukuksal zeminde yasallık kazandıran Alevi- Bek- taşi Eğitim ve Kültür Vakfı olarak biz, onur kırıcı bu tür girişimleri kabul etmiyor ve kınıyoruz." SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatt erdincutku@yahoo.com Toplumla iletişim sorunum var. Kendıme bir halkla ilişkiler uzmanı tutacağım. CHP Etnlk Azınlıklar Komisyonu CHP Beykoz Gençlik Komisyonu üyesi Görkem Ataç, "Biryazınızdan, Ânkara'dan bir dostunuzun, Sayın Deniz Baykal'a sormak istediği so- ru vasıtasıyla, gazetelerde CHP'nin 'Etnik Azınlıklar Komisyonu' kuraca- ğına dair haberierin çıktığını öğrenmiş oldum" diyor ve CHP Parti Progra- mı'nın 28. sayfastndaki Milliyetçilik ll- kesi'ni anımsatıyor: "CHP'nin milliyetçilik anlayışı han- gi kökenden gelirse gelsin, hangi di- li konuşursa konuşsun ve hangi inan- cı paylaşırsa paylaşsın, kimsenin azın- lık konumuna indirgenemeyeceğidir; herkesin ülkenin asli sahibi otduğudur." Genç okurumuz, "Kimsenin, Lozan Antlaşması unutulsa bile, attında ken- di imzalannın olduğu programı da çiğ- neyerek böyle bir komisyon kurma- ya çalışacağını sanmıyorum" diyor. Biz ise, "Lütfen bakınız Yeni Binyıl gazetesi, 12 Ekim 2000, sayfa 15; 'CHP muhalefetin öncüsü olacak' başlıklı haber" diyoruz. Toplumumuzdan Manzaralar DENtZ BANOĞLU Kültür Serisi başlığı altında Remzi Kitabevi'nin 1969 yı- lında yayımlamış olduğu mini- cik bir cep kitabı, "Ahlakın Ah- laksızlığı".."La Morale de L'lro- nie" (Ironinin Ahlakı) Fransız- ca aslından bu adia Türkçeye çevrilen bu kitapçığı o tarihler- de 10 liradan satın alıp, kitap- lığımın bir yerine yerleştirmi- şim. Bugün düşündüğümde, bu kitapçığı hangi nedenle al- mış olduğumu anımsamıyo- rum, ama günümüz güncel olaylarıyla eşleştirdiğimde ba- na "adının çok ilginç ve çar- pıcı" gelmiş olduğunu varsa- yıyorum. Her ne kadar 196O'lı yıllarda toplumumuz, 21'inci yüzyıl Türkiyesi'nde olduğu denli çürümemiş ve de yozlaş- mamışsa da, bu kitapçığın, bugünler için öngörüde bulu- nan yayıncılarımızın bir "ön uyan" yayını olsa gerek diye yorumluyorum. "Ahlakın ah- laksızlığı" benzetmesinin ben- dekı çağnşımı ıse, "yerigeldik- çe ahlakı vaazedip de, hele nele son derecede toplumsal moral değerlere pek bir önem verdiğini vurgulayanlann" mas- kelerinin arkasındaki kişilikler, daha doğru deyişle, kişiliksiz- likler oluyor... Şimdilerde kamu günde- minden inmeyen kahramanla- nmızın maskeli kişiliklerinde olduğu gibi.. Ansiklopedilerde, ahlak kav- ramının karşılığı hukuksal, top- lumsal, eğitsel ve dinsel açı- lardan ele alınıyor. Doğaldır, ilkçağ düşünürlerinden günü- müze değin yaşamış sayısız düşünür ve toplumbilimcile- rin de (Aristoteles, Eflatun, Descartes, Kant, Nietzsc- ne, Marx, Engels vb. gibi) ah- lakı kendilerince yorumlama- lan var. ki bu yorumları yo- rumlamak bize değil, felsefe- cilere düşer... Amaa, her ne kadar "ahlakkavramı için" ki- mileri, "her topluma göre de- ğişir" diyorsa da, rüşvet, yol- suzluk, dolandırıcılık ve ben- zeri davranışların her toplum için genel-geçer iyi huylar ve iyi ahlak olmadığı ortada. Ve o iyi olmayan huylar ki, Türk toplumunu nicedir içten içe kemirmekte, kötü huylu kan- ser hücreleri örneği, giderek toplumun her katmanını usul usul, hayır.. hızla ve de görü- lür ve de ürkütücü biçimde sarmakta... Yoksul ülke nüfusunun yüz- de 80'inin sırtından, onun eme- ğini somürerek "çok, daha çok, daha çok para kazanma hırsı", bir türlü doymak bilmeyen do- lar zenginlerıni üretiyor. Iki kişi karşılaştığında, herbi- rinin "ben karşımdakinden na- sıl parasal bir çıkar sağlanm" diye düşünmeye başladığı Özal döneminin ilk günlerin- de, sokakta kendisinden mey- ve satın alan vatandaşı göz göre göre iki kuruş için kazık- layan satıcının, "Utanmıyor rhusun" şeklindeki uyanya kar- şılık, "Ne yapalım, devlet ya- pıyor, biz yapıyoruz çok mu?" diye yanıtlaması ile başlayan yozlaşma; bugün gazete man- şetlerinden inmeyen "banka soygunlanna, uyuşturvcu tra- fiğrne, mafya-devlet-çete iliş- kilerine, giderek güvendiğimiz iş dünyasına ve medyaya ka- dar uzanmış durumda. Avrupa Biriiği'ne girdiğimiz- de, toplumsal, siyasal ve eko- nomik bağlamda birtakım etik standartlann Türk toplumun- da yerleşeceğini uman iyim- serler, vurgunculuğun nere- deyse giderek yasallaştığını tescilleyen bu olaylara acaba ne diyecekler? AB kurallan- nın, "ahlakın ahlaksızlığının ah- lakını" da kurallaştırabileceği- ni mi söyleyecekler?.. Bu kir- lenmeyi AB'nin temizleyece- ğini mi ileri sürecekler? İkinci Dünya Savaşı sonra- sında karikatürlere konu olan "savaş zenginleri" varü\, günü- müzde ise, dolar zenginleri- nin "Özal dönemi sonrası re- zaletlerine" tanık oluyoruz. Özal derken, onun iktidarı sı- rasında, Türkiye'yi ziyaret eden OECD Genel Sekreteri'nin bir gözlemini aktararak yazımızı bağlamak istiyoruz... Genel Sekreter Paye, onuruna veri- len, adı gerekli değil, ünlü bir işadamımızın yemekli dave- tinde pek bir yalnız kalır... Da- vetliler, OECD'nin ne olduğu- nu bilmedıklerinden, (ülkemiz- de böyle görkemli davetler, çoğunluk konunun aslına de- ğil de hep gösterişe ve görgü- süzlüğe dönük olduğundan) kimse Paye ile ilgilenmez. OECD'nin o dönem Paris'te- ki Türkiye temsilcisi (adı gerek- li değil) biraz sıkılır ve Paris'ten tanıdığı bir bankacıya, Paye ile ilgilenmesini rica ettiğinde, "Bu OECD ne menem şeybil- miyorum. Para verecekse ko- nuşayım "yanıtını alır. Davetin sonuna doğru nihayet OECD'den haberdar bir Cum- huriyet muhabirinin, Paye ile yaptığı röportaj sırasında, "OECD'nin bu en fakirûlkesin- de bu geceki gibi birzengin- lik göreceğinizi umar mıydı- nız?" sorusuna Paye'nin ce- vabı, Türkiye'nin bugünkü tra- ji-komik durumunu özetleme- si bağlamında son derece çar- pıcıdır. "Umardım, çünkûbutûr zenginlikler ancak böyle fakir ülkelerde olabilir" Başka söze ne hacet... Bu tür vurgunlar da, ancak böy- le yüzde 80'i eğitimsizliğin ve yoksulluğun sınınnda olan bir "ülkede" görülür... Umarız, artık ve nihayet, devletiyle, hükümetiyle, med- yası ile bu pisliklerin ciddi bir şekilde üstüne gidilir ve "şef- faf toplum" örneğine yakışır biçimde, bu kirliliğin arkasın- da olanlar ortaya çıkanlır. HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net •V>^:- Î •- î * "> :-• ' -V. •<«» ÇtZGİLtK KÂMtL MASARACI HARBt SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com TARlHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 26 Ekim AVRUPA SAMP/YÖNMRt 1946'DA BUGÜN, SÜL ISVBÇ 6A2£TESI, TVKK 6ÛKEÇÇIWII Ü sroocuoiM'De WP*/*IAVKUPA SERBESTGUREŞŞAM- Ç: *esKi BiR HAUCSCBU «Tiiec GiBinuvverzJ* " 0E#. AHK4/SA 'PAH &U&AYA UÇuP &EUEN SEKJZ TÜBK SAVAŞÇlSI BU SOZÛ DOgeuiA&.BİZ OJV1/ETLİ VE Ü İUSANtN £ÛCÜN£SAHIfTİ. * Yantia, 3 birincittk, 2 tkjnci/ıik.,2 üçüncû/uk alan Tür*: itıkımı görü/uycr: finhtnör Â/urt Hoca, Meh- rret Çoban, Mattarrem Condaç, Mthmo*- Çtfem, Ct- lal Atik, Geuanfer Sı/ge.,"toçarOo§u , Hat>/- Ptıfa - ı*H/r y» A/agfı Akar. DÜZ ÇİZGÎ UMİT ZİLELİ Amerikan Yurtseverleri!.. Alkışladık, bağrımıza bastık, hatta sanki bizim ülkemizin lideriymiş gibi, "SağolBaşkan" man- şetleri attık!.. - Kim için?.. - ABD Başkanı Bill Clinton için!.. Ne yaptı Clinton?.. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı'na son dakikada bir mektup yazarak "Er- meniSoykınm 7âsans/"nın geri çekilmesini sağ- ladı. - Havalara uçtuk!.. 21 Ekim gazeteleri, "Thankyou Bill", "Teşek- küherBaşkan", "gerçek dost" başlıklarıyla çık- tı. Büyük bir gazetemiz de, "Türkiye'nin gücü" manşetini attı.. Okuduğumuz haberlere göre Başkan Clinton zehir zemberek (!) mektubunda, "Bu kritikza- manda tasannın ele alınması ulusal çıkaıia- nmıza aykındır. Tasanyı çekmenizi emrediyo- rum" demiş, Temsilciler Meclisi Başkanı da bo- yun eğmişti!.. Başbakan Ecevit, Clinton'a sıcağı sıcağına yazdığı mektupta, "Sizherzaman Türkiye'nin ger- çek bir dostu olarak anılacaksınız" dedi. Böylece Türk milleti olarak Başkan Clinton'ın şahsında ABD'yi bir kez daha çok sevdik!. Bu arada devleti yönetenlerden sokaktaki yurttaşa kadar hiç kimsenin aklına "Clinton mektupta ne yazmıştı acaba" sorusunu sormak gelmedü. Aslına bakarsanız hiçbir gazetede Clinton'ın mektubunun tümü yer almıyordu!.. - Acaba niçin?!. ••• Türk dostu ABD Başkanı Clinton'ın mektup- ta neler yazdığını önceki gün Emin Çölaşan'ın köşesinden öğrendim.. - UtandımL Bakın Clinton neler yazmış: "Size Osmanlı Imparatoriuğu döneminde Doğu Anadolu'da 1915-1923 yıllan arasında gerçekleşen trajik olaylarla ilgili olarak gün- demdeki tasan hakkında duyduğum derin endişeyi dile getirmek için yazıyorum... Heryıl24 Nisan Ermenileri anma gününde onlan andım, o dönemde masum Ermenile- rin sürgün edilmesinin ve öldürülmesinin ya- sını tuttum. Ve heryıL bu tür vahşetlehn bir dahayaşanmaması için.. çağnda bulundum..." Işte Türk halkına "bir kısmı" gösterilen mek- tup bu satırlarla başlıyor!.. ABD Başkanı düpe- düz Ermeni tezine destek veriyor!.. Clinton, ta- sannın ertelenmesini ise "ulusal çıkahar" nede- niyle istiyor: "Tasannın ABD için olumsuz sonuçlar do- ğuracağı endişesi içindeyim. Dünyanın bu sorunlu bölgesinde çok önemli çıkarianmız vardır. Devam eden Saddam tehdidi, Orta Asya ve Ortadoğu'dakigelişmeler, Balkanlar... Yeni enerji kaynaklan geliştirme çalışmala- n. Böylesi kritik bir dönemde tasannın kabul edilmesi, bu bölgelerdeki çıkahanmızı olum- suz etkileyecektir..." Yaa işte böyle!.. Tam da Ortadoğu'da, Kafkaslar'da, Balkan- lar'da göze göz dişe diş bir güç savaşına gir- mişken, bölgenin en güçlü ve de en "teslim" ül- kesini gücendinmenin ne âlemi var değil mi?!. Üs- telık milyarlarca dolarlık enerji yatırımlarını datam elde etmek üzereyken!.. Bugünlerin yarınları da var!.. Gün gelir ABD'nin çıkarları aksi yönde ge- lişir, işte o zaman bastırırsın tasanyı olur biter!.. Clinton'ın mektubunun tastamam özeti bu. Temsilciler Meclisi Başkanı'nın bu mektup üze- rine tasanyı geri çekerken söylediği şu sözcük- ler ise aslında ABD muhiplerine, işbirlikçi kafa- lara bir tokat niteliğinde: - Her yurtsever Başkanı'nı dinlemeli!.. • • • Clinton, her yurtsever ABD Başkanı'nın yap- ması gerekeni yaptı!.. ABD Genelkurmay Başkanı Henry Shelton da, Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert da birer Amerikan yurtseveri gibi davrandılar ve ülkelerinin çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yaptı- lar. Bizimkilere gelince... Eminim, onlar da aynı yurtsever duygularla ülkelerinin çıkarı için yazdılar, çizdiler, konuştu- lar, demeçler verdiler... - Ama ülkeleri kanştırdılarü! Eposta:uzileli(n ixir.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7SOLDA.N SAĞA: 1/ Bir tıyatro oyununda ya da fümde yalnız- 2 cavarlığınage- o rek duyulan oyuncu. 2/ Du- 4 yuru... Yaprak- 5 lar durumunda aynlabilen par- lakbırmineral. 3/Kokmuşhay- vanölüsü ..Bır makınedeyada 9 bir araçta ayak yardunıyla işleyen dü- zenek. 4/ Saygınlık.. Eski Mısır'da güneş 2 tannsı. 5/Bacaktakiiki 3 sinire ve bu sınırlerin 4 ağnlı hastalığına ven- 5 len ad. 6/ lyiden ıyıye. fi 7/Ilkelbenlik...Cınsel güçsüzlük. 8/ Fas'a öz- gû, çalı çırpıdan yapıl- ° nuş koni biçimlı kulü- 9 be... Akıl 9/ Yüz metre kare tutannda yüzey ölçüsü birimi... Esnek dokunmuş bır tür kumaş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yerden ikı üç kanş yükseklikte otsu bır bıtkı. 2/ Me- saj... Tann'ya yalvarma. 3/Kuran'dabır sure... Utanç duyma. 4/ Ses.. Bayağı, sıradan. 5/ Patenle kayma ey- lemı. 6/ Franz Kafka'nın bır romanı. 7/ "Benzer, eş" anlamında eski sözcük... " — Ertop": Yazanmız 8/ "tncecıkten bır — yağar / Tozar Elif Elıf diye" (Ka- racaoğlan)... Içinde bir su canavan yaşadığına ilişkin söylentilerle tanınmış tskoçya'daki göl. 9/ Eti lezzet- li bir balık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle