Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2000 PERŞEMBE
O.LA.I.L1AK Vhj C T O K I J S L J C J K olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Sosyal Hizmet Kurumlannda Nitelikli İşgücü
Prof. Dr. A. B e r i l T U F A N Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
Başbakanhk Sosyal Hızmetler Danışma Kurulu Üyesi
B
ir özel televizyon kana-
lrndayayınlanan, Kırkla-
reli Çocuk Yuvası'ndani-
teliksiz hizmetli personel
tarafindan gerçekleştiri-
len dayak olgusu, doğal
olarak tepki iie karşılandı. Toplumumu-
zun bu konularda duyarlı olduğu ve yo-
ğun bir duygusallıkla durumu değerlen-
dirdiği ve tepki gösterdiği bilinmekte-
dir. Bu kez de öyle oldu.
Olayı izleyen günlerde, sorumlu oldu-
ğuna kanaat getirilen yönetici ve uzman-
lar açığa alındı, olaya doğrudan katılan-
lar hakkında soruşturmalar başlatıldı.
Aslında benzer durumlarda yapılan stan-
dart işlem de budur.
Kuşkusuz, hıç künsenin çocuklara şid-
det uygulanmasını haklı gösterecek ma-
sum bir nedeni olamaz ve böyle bir dav-
ranış da asla göz ardı edilemez.
Ancak, böyle bir olayın arkasından sa-
dece sorumlulan cezalandırarak sosyal
hizmetkuruluşlanndaki "dayaksonınu-
na" çözüm getirmek de olanaksızdır.
Çünkü, bu olay ne ilktir ne de son ola-
caktr. O halde, konuyu nitelikli perso-
nel sayısını arttınna yönünde yeniden
gözden geçirmekte yarar vardır.
Ülkemizde çocuk, yaşh ve özürlûlerin
korunması ve baknnını öncelikle üstlen-
miş olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu'nda (SHÇEK'te) gö-
rev alması gereken uzman personel ba-
kımından büyük boşluklar ve eksiklik-
ler görülmektedir. Bu nedenle, ciddi bir
personel sıkınüsı çeken sosyal hizmet
kuruluşlannda, sosyal hizmetin kendine
özgü bilgi ve becerisine sahip olmayan
kişilerin, zaman zaman kısa süreli, kimi
günlûk işler için dahi olsa, göreve alın-
malanna sıkça rastlanmaktadır.
Oysa ülkemizde, başta Hacettepe Üni-
versitesi olmak üzere, birçok gelişmiş
köklü üniversitenin, sosyal hizmet, psi-
koloji, çocuk gelişimi ve eğitimi gibi bi-
lim dallannda, profesyonel eleman yetiş-
drdiğı bilinmektedir. Bu nitelikli eleman-
lann görev yaptığı sosyal hizmet kuru-
luşlannda yaşam farklıdır, yirmi dört sa-
at devam eder. Özelükle konu çocuk ku-
nımlan olduğunda, çocuklann okul ba-
şanlannın ve yaşamın zoriuklannı kar-
şılamada kendilerine güven ve yeterli ol-
ma duygulannın armğı görülmektedir. Di-
ğer taraftan bu çocuklann uzman perso-
nele yönelik sevgi ve saygısı yadsına-
maz bir gerçektir.
Ülkemiz sosyal sorunlara ve sosyal
hizmetuygulamalanna profesyonel yak-
Iaştmın önemini ve değerini deprem son-
rası, bölgede yapılan çalışmalar nede-
niyle yakından izlemiştir. Kocaeli, Bolu
ve Adapazan deprem bölgelerinde,
SHÇEK ile birlikte ve özerk birimler
olarak görev yapan sosyal hizmet uz-
manlan, psikologlar, çocuk gelişimi ve
eğitimcileri gibi nitelikli elemanlann, bi-
limsel bilgiye dayah özverili çabalan ha-
len sürmektedir. Kanımca, ülkemizde
toplumsal yaşamın kalitesinin yüksel-
mesinde bu tür mesleklere olan gereksi-
nim de giderek artmaktadır.
Bu bakımdan, sosyal hizmet kuruluş-
lannda nitelikli yardımcı eleman açığj-
nı kapatamazken halen çalışmakta olan
profesyonel elemanlann üzerindeki ola-
ğanüstü yükü ve sorumluluğu da dikka-
te alarak durumu değerlendırmek gerck-
mektedir.Sosyal hizmet kuruluşlannda
nitelikli eleman açığını kapatmak için
kurumun (SHÇEK'in) bünyesinde yer
alan ilgili kadrolar ivedilikle doldurulma-
hdır. Bununiçinde ilkkezuygulanan Dev-
letMemurian Sınavı'nda, sosyalhizmet-
lerle ilgili alanlarda, üniversite öğrenimi-
ni başanyla bitirmiş, ancak teknik nite-
likteki özel bilgi ve beceriye dayah uz-
manhk alanlannda yoğun bılimsel bilgi-
lerine karşın 70 barajım çok küçük pu-
anlarla aşamamış profesyonellerin, bir
defaya mahsus olarak kadro sayısı kadar
yapüacak bir sıralama ile ilgili kurum
kadrolanna atamalan yapılmahdır. Ak-
si takdirde çocuklanmızı, ülkemizdeki en
zor sınavlardan biri olan üniversite sına-
vını kazanmış ve bilimsel bilgi ve bece-
ri ile donanmış profesyonellerin yerine,
tamamen nıteliksiz elemanlara teslim et-
meye devam etmek zorunda kalacağız.
Ancak, var olan uzman kadrolan tam
olarak işler hale getirilse bile gerçek per-
sonel gereksinimini karşılamaya yetme-
yecektir. Görünen odur ki SHÇEK'in
taşra birimlerinde emeklilik, yorgunluk
ve ölüm gibi nedcnlerle ortaya çıkan her
kademedekı personel boşlugu da doldu-
rulamamaktadır.
Takdir edilecegi gibi devletin koru-
ması altındaki çocuk, yaşlı ve özürlü
yurttaşlanmıza sunulanhizmetlerde boş-
hık yaşanması kabul edilemez. Buneden-
le kuruma tahsis edilen kadro sayısı 50-
100 gibi sınırlı tutuhnamalı, gerçek kad-
ro gereksinimi bir defada bütünüyle kar-
şılanıp sorun köklü bir biçimde çözüme
kavuştunümahdır.
Aynca kurumun, 2828 sayılı SHÇEK
Yasası'nın özü ve sözü doğrultusunda
"niteiikli efemanfau* (uznuuüar) tarafin-
dan yönetümesi'' için yasa ve yönetme-
lık düzeyındekı bütün "bağtayıa düzen-
lemeter" ivedilikle yapıknahdır.
SHÇEK'in hizmet verdiği kuruluşlar-
da, bu hizmetlerin gerçekleşmesi, toplu-
mun katkı ve kanhmı ile olanakhdır. Kuş-
kusuz bu hizmetlere katkı sağlayan top-
lumun, hizmetleri denetlemesi ve kont-
rolü de söz konusudur. Kısacası kamu-
oyunun gözü bu kuruluşlardadır.
Bu nedenle, medyanın da sorumlu ya-
yıncılık ilkeleri ile hareket etmesi ve ka-
mu vicdanını yaralayan yayınlan abart-
maksızın. gerçek yönleriyle araşhrarak
ve çözüm önerileri ile birlikte topluma
yansıtması gerekmektedir. Böylece ku-
rumun zaten az sayıdaki nitelikli perso-
neli incitilmeyecek ve sorunlara uygun
çözüm yollan bulunmaya çahşılacaktır.
Sosyal hizmet, aynen hekimlik, mi-
marlık gibi bir uzmanlık işidir. Bihmsel
bilgi ve beceri gerektirir. Hacettepe Üni-
versitesi Sosyal Hizmetler Yüksekoku-
lu, bu uzmanlann yetiştirildiği ülkemiz-
deki tek yükseköğrenim kurumudur.
Bir yüı tngilizce hazırlık olmak üze-
re beş yıllık bir eğıtımden sonra, ancak
sosyal hizmet uzmanı olunabılmektedir.
Bu bakımdan kanımca, sosyal hizmet
uygulamalannda nitelikli işgücü soru-
nunun çözümlenmesinde, söz konusu
elemanlann doğru yerlerde işlendirilme-
sınin (istıhdamımn) sağlanmasını iste-
mek en kısa yol olacaktır.
Az önce Polonya TV'sinde Eme-
rich Kalman'ın "Kontes Maritza"
operetindenşarkılardinledim... Bir- — —
den, çocukluğuma gittim. Şehza-
debaşı ı HJOI .: -»hşaD evdeydim. Phi-
lips radyodan yükselen ^oıkıya ba-
bam ıslıkla katılıyordu. Viyana anı-
lan canlanmıştı! Lehar, Strauss,
KalmanJ.. MasaJ olmuş bir dönem! Ste-
fan Zweig'ın "Dünün Dünyası'nda an-
lattıklan. Güzellikler var bu dünyadaJ Her-
kesin duyması, tatması gereken güzellik-
ler... Şarkılar, türküler, şiirler... Aşklar hep
aşklar... Louis Armstrong bir şarkıda
"Baküm da ne güzel bu dûnya dedim ken-
dikendime" diyordu. Dostum Mehmed
Kemal bir kitabına "Oünya Güzel Olma-
lı" adını koymamış mıydı!
Oysa haberleri izlemeliydim... NATO
manevrasında Türk ve Yunan uçaklan
kapışmışlardı. Kudüs'te her gün kan akı-
yordu. Basklılar yeni bir cinayet işlemiş-
lerdi. Batman'da gencecik kızlar canla-
nna kıyıyorlardı.
Dünyanın dörtte biri açtı, yoksuldu. Ül-
kemizde çalışanlar haklannı alamıyorlar-
dı. Hapishanelerden çığlıklar yükseliyor-
du. Sokaklarda yürüyenler bağınyoriardı:
"Insanlığın onuru işkenceyi yenecek"...
Derken yaşlı genç kadınlar, erkekler kol-
lanndan sürüklenip arabalara tıkılıyordu.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Dünya Güzel Olmalı!
ülkenin neresine baksan, dünyanın han-
gi köşesine gitsen görülen zulümdü, yok-
sulluktu, ezilmişlikti, kıyımdı...
"O gün gelsin neşemiz tazelensin de
gör/ Dünyayı hele sen bir banş olsun da
gör/ Seyreyle gülü bülbülü/ Çifter çifter
aylargökyüzünde/ Hergece ayın ondör-
dü" (M. C. Anday)
Banşı beklediğimiz kırklı yıllann sonla-
n.. Savaş bittı, banş geldi. Birleşmiş Mil-
letlerkuruldu. Her şey tamam! Yılanlarezil-
di, bitti... Bitti mi, biter mi? Ardından, yir-
mibirinci yüzyıl gelsin de insanlık gerçek
banşa, huzura kavuşsun hayalleri! San-
ki güneş doğar, sonra batar ertesi gün bir
daha dogsa ne olur ki, ne değişir ki, in-
san yine o içindeki kurttan kendini kur-
taramayan yaratık, adı insan olsa da!..
Koskoca salon bir ağızdan söyledi Kal-
man'ın şarkılannı.. Tek kişi gibi. Hepsi ez-
bere biliyor, gözleri yaşlanan Polonyalı-
lar.. Onlar da benim gibi gittiler geçmişin
güzel anlarına. Güzel saydıklan, belki
uzaktan güzel gelen anlanna... Bir
aşka bir sevgiliye bir mutluluk anı-
— — na... Güzellikler yarattı insanoğlu.
Çirkinliklerden daha çok güzellik-
ler, güzeli, iyiyi, dostlugu, sevgiyi,
aşkı arayışlar. Kimi zaman artık
buldum sanmalar!.. Hepsi boşa
mı gitti, şairlerin, bestecilerin, res-
samlann iyiden güzelden yana bir şeyler
yapmak, insanı değiştinnek, mutlu bir
toplum yaratmak isteyenlerin?
Bütün bir yaşantıyı antmsamak zor!
Belki olanaksız! Nice aynntı var giztenmiş.
Ama ana çizgi hiç değişmez: Insana,
dostluğa, sevgiye, eşitljğe, kardeşliğegi-
der o çizgi sonsuza dek...
Nice engeller, acılar, düşmanlıklar yo-
lumuzu kesmek istese de bizler sizler, bu
dünyayı daha güzel, daha eşit, daha uy-
gar kurmak çabasındakiler ne bıkariar ne
yorulurlar.
Sevgili Anday bunu yanm yüzyıl önce
yazdığı "Olsun da gör" şiirinde yazmış:
"Yetsin demir çağının beyliği/ Yeni bir
gün başlıyordemek/ Yeryüzünde korku-
suz yaşamak/ Iki milyar kişiye bir dünya/
Iki milyar kişiye iki milyar ekmek.
Yazıkolurbu düş yarı kalırsaJ Banş gü-
nü insan hakkı yenirse/ Köroğlu'nun sö-
zü dinlenmelidir/ Sivas ilinin Banaz kö-
yünden/ Pir Sultan Abtai dihlmelidir."
Bak bir varmış bir yokmuş
İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e fstanbul
National Geographic fotoğraflarıyla
1885 1994
"National Geographic'in yayına başladığı yıllarda tanıtmaya başladığı dünya içinde, değişme konusunda bilinçli karar vermiş
nadir ülkelerden biriydi Tûrkiye. Sergide, başkalarmın algılaması için ûretilmiş ama bizim başkahramanı olduğumuz bir şeyi
temaşa edıyoruz. Bir zamanlar konusu olduğumuz bir şeyin seyircisiyiz şimdi. Aa, bu benim!' diyoruz."
Murat Belge
27 Ekim - 26 Kasım 2000 / Darphane-i Amire Binaları Topkapı Sarayı 1. Avlusu
Pazartesi - Salı günleri dışında haftanın her günü 11:00-18:00 arası
Köylerimiz Unutuldu
TÜRKİYE $ BANKASI
Dursun AKÇAM
K
ırsal kesimde yaşa-
yanlan, sonunda Al-
lah'ın yardımcılan-
na emanet ettik, kurtuJduk,
çok şükür! Köylülüğü gün-
demlerinde tutan eskı solcu-
lar göçüp gitti, kalanlar dino-
zor!.. Köy Enstitüleri kuşa-
ğınuı eli kulağında, bitti bı-
tecek! 1960 sonrasının genç
devrimcileri, "Demokrat!"
oldu. Partileşmeyenler sa-
kallı, sakaLsız "entel'', kimi-
leri köşe dönmeci... CHP'nin
"Halkçılık''ı, DSP'nin
u
de-
mokratik" solculugu da siz-
lere ömür!.. Artık ne köy,
köylü sorunu var, ne de köy-
lerden hikâye, roman yazan-
lar... Köylü yazarlan bir ka-
şık suda bogmaya çahşan in-
ce sanat erbabı da çok ra-
hat!..
lşte o dınsız laiklerden ka-
lan boşluğa, dinci kardeşle-
rimiz geldi, Tann adına lök
gibi oturdular; başta
u
MiDi
Nizam"ın torunlanndan şe-
riatçı bir parti ve onun uydu-
lan Nakşibendi, Nurcu, Sü-
leymancı, Ticanisine değrn..
KüreseUeşmeninzuhurun-
dan sonra işçi sınıfi, sömü-
rü, emek, sermaye vb. kav-
ramlann hıkmeti harbiyesi
pek kahnadı. Giderektoplu-
mun biçimi, iküi bir görü-
nümde belırgmleşti; altta ka-
lanlar, zeytinyağı gibi üstte
olanlar, yani varsd azınlıkla,
yoksul çoğunluk. Üsttekiler
medyası, politikacısıyla ül-
kenin gündemini belirler,
kendileri çalar, kendtleri oy-
narlar. Sayılan nüfusun yüz-
de yirmisinden fazla degil-
dir. Altta kalan büyük ço-
ğunluğun, görünürdeki sa-
bibi, sözcüsü de şeriatçı ör-
gütler! Söylemleri, eylem-
leri ve medyası ile tabanda
bu kitle ile iç içe sarmaş do-
laş! Mustafa Kemal Ata-
türk'ün başlamğı ve onun
ölümünden sonra da bir sü-
re götüriilen aydınlanma sa-
vaşunından kalan izleri ara
ki bulasın köylerde. Bu sa-
vaşımın en son, en tutarh ku-
nımlan olan Köy Enstitüle-
riyle yatalan ışıİctan da eser
yok bugün oralarda!.. Yaşam
biçimleri, giyim kuşamlany-
la Araplann çöl kabilelerini
i l
n ile karşılaşabüirsiniz köy-
lerde!Az değil, 1950'lerde
Demokrat Parti ıktıdan ile
başlatılan ve günumüze de-
ğin sürdürülen karartma ha-
reketi, köylüleri hurafenin,
safsatanın içine gömmüştür
yeni baştan. Ortamı hazırbu-
lan örgütlü şeriat özlemcile-
ri, bu karanhk zemin üstüne
postlamu rahatça serdiler.
Menderes artçısı çirkin po-
litika esnafı, yanm yüzyıl
boyunca kazdıklan kuyuya
bugün kendileri düştü. Ayak-
lan havada boşuna çırpuur-
lar. Mal sahibini buldu, atı
alan çoktan geçtı Üsküdar'ı.
Geçen yaz, uğrayabildi-
ğim köylerde gördüm; kitap,
dergi, gazete yok, ama evle-
rin çoğunda çanaİdı televiz-
yon var. En çok izlenen Ka-
nal 7, Samanyolu ve onlann
uydusu yerel yayınlar. "Bi-
ziın tdevjzvoa, btdm radvo"
diyorlar, "sözJeri sohbetieri
bizden.ADahkeiamıdüşınez
diBeriDdeiLHer sabah Kııran
okunur, mübarek günkrde
daha çok okunur. Biz kendi-
miri bu yayınlanla buhıruz.
AhvaKmizi yalnız onhr bflir,
onlar anlanr_" En çok sev-
dikleri ve izledikleri prog-
ram Kanal 7'de yayuılanan,
"Deniz Feneri* röportaj di-
zisi. Yanılmıyorsam, bu di-
ziye önce gecekondulardan
başlamışlardı. Sonra Ana-
dolu'ya açıldılar. Öteki tele-
vizyonlar, şıkıdım şıkıdım
oynarken bunlaryazgılanna
terk edilmiş aç, yoksul in-
sanlann yürekler acısı dramı-
nı yansınrlar köy köy dola-
şarak. Yedeklerinde sağlık
ekibi, paket paket yiyecek, gi-
yecek... Hızır gıbı yetişırler
çaresizlerin yardırruna, "Di-
le benden ne dikrsen" öme-
gi. Aynlırken de birzarf için-
deparave adresbırakıriar. Bu
arada susuz köylere su getir-
tileceği sözü de verilir. Oku-
yamamış ya da öğrenimleri-
ni yanm'bırakmak zorunda
kaünış yoksul ögrencilere de
Istanbul'daburs!..
"Deniz Feneri"nin röpor-
tajcısı oldukça işinin ustası.
Ancak bu röportajlarda do-
laylı propagandası yapılan
şeriatçı bir partinin yedeğin-
de köylüleri mistisizme, ka-
dere, kısmete bağlamaktan
öte bir amaç taşımadığı da
açık. Ne yurttaşlık bilinci,
ne bir kurfuluş ışığı!.. Onlar
yalnız, "Hayıneverlere du-
aa" ve her zaman yardım
bekleyen mümin kullar!.. Bir
merak konusu daha var: Bu
degirmenın suyu nereden ge-
liyor? "Hayırseveryurttaşla-
rumz" diyor görevli röpor-
tajcı! Onca fakir fukaraya,
Türkiye genelinde yiyecek,
giyecek taşıyaa amansız so-
ğuklarda kömür bile dağı-
tan, susuz köylere su geti-
ren, doktor yollayan ve da-
ha daönemlisi, yoksul ögren-
cileri Istanbul'da bursa bağ-
layarak koruması alüna alan,
"Hayırsevervatandaştaıt!)"
kimlerolaki?.. Devletin Al-
lah'a emanet ettiği bu peri-
şan ınsanların yardımına
"Hayınever vatandaşlan-
nnz" olmasa da Iran'dan, Su-
udi Arabistan'dan, "Hayn-
sevenler(!)'' Müslüman kar-
deşlerimiz de yetişebüirler!
Kirnlerin ne demeye hakkı
olaki?..Bufener,''DenE Fe-
neri" değil de yeşil renkli
çöl feneri de olabüii; birbaş-
ka fener de!.. Maksat vatan
kurtulsun!
Kendi köyümde de düş kı-
nklığrna ugrâdım. Ogretmen-
hk yıllanmda bu köyde tür-
banlı, çarşaflı tek kadın gö-
rüknezdi. Şimdilerde köyün
bayan öğretmenitürbanla gi-
diyordu okula! Köylü kadın-
lar, yerel giysilerle taşınır-
lardı kasabaya. Şimdi sıkma
baş, uzun etek manto moda!
Bu modanın taşıyıcdan da
istanbuTa, öteki büyük kent-
lere göçmüş kadınlar. Yaz ta-
tillerinde çalımla yünîrler
köy içinde. Kasketle gjden er-
kekler de bereli, çember sa-
kaüı dönerler. Köyde kalmış
u
kanadı kınk^lar. onlann
taklitçisi. Içlerindehacı olan-
lar var, ellerinde tespih. dil-
lerinde dua!.. Köye iküıci bir
cami yapnrabihnenin çaba-
sı içinde hepsi de... Oysa
bunlann çoğu otuz yıl önce
devrimci, Atatürkçüydü.
Haksızhk ve yolsuzluklara
karşı örgütlenmişlerdi. Mi-
ting yaparlardı kasabada.
Şimdi topiuca namaz kılı-
yor, "BJzfan" dedikleri ken-
di televizyonlannı izliyor-
lardı. Başlan darda kaldücça,
"DemokrasK parlamento,
mfllet iradesi~ne sanlan şe-
riatçüann istedıği irade, bu
secmen yurttaşlann belirle-
diği iradedir! Önleri kesil-
mese, bu "irade" onlar için
çantada kekJık!
Sözün kısası demokrasi,
Uikük, Atatürk, AB, 312
madde, Erbakan, falan fi-
lan, hepsi laf salatası!.. Kur-
tuluş Savaşı sonrası Musta-
fa Kemal'in aydınlık dina-
mizmiyle bu ülkenin insanı-
nı, taşı topragı ile yeni baş-
tan sılkelemedikten sonra
yandı gülüm keten helvası!.
PENCERE
Prenslerle Yeğenlerîn
Pisliği...
Gazetesini okuyordu, sorusu sigara dumanı gibi
bir süre havada dalgalandı:
- Kaç ayakkabısı vardı?..
- Kimin?..
- Bayan Marcos'un..
- Bilmem ki, dedim, ben diyeyim yediyüz, sana
göre bin olabilir.
Filipinli diktatör Marcos'un eşi Imelda, gençli-
ğinde çok yoksuldu, ayakkabı alacak parası bile
yoktu, güzellik kraliçesi seçilince talihi döndü, Mar-
cos'la evlendi, ülkede "Birinci Kadın" oldu, halk
ayaklanmasından sonra Havvaii'ye kaçarken ayak-
kabılannın tümünü de götürdü.
•
Dostuma sordum:
- Nereden anımsadın bu öyküyü?..
- Düşünüyorum..
- Neyi?..
- Imelda'nınkidahasaygıyadeğerbirtutku!.. Ruh-
sal düğümleri var; ama, blzimkilerde bu para, mal
ve mülk hırsı nereden geliyor?..
- Bizimkiler kimler?..
- Bizimkiler canım..
-Yani?..
- Hem Başbakanhk hem de Cumhurbaşkanlığı
yapmış iki büyüğümüz var ya, bunlann hısım ve ak-
rabalanyla yeğenlerine ve yakın çevrelerine akıl er-
dirmek çok güç...
- Kimler onlar?..
- Ad saymayayım, Özal'dan Demirel'e dek yaşa-
nan süreçte ne kadar yakın çevre varsa, adı yolsuz-
luğa, rüşvete, banka soygununa, tek sözcükle pis-
liğe kanştı, değil mi?.. Bunun anlamı nedir?.. Türki-
ye'nin yakın tarihinde hem Başbakanhk Konutu'nda
hem Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde birbiri ardına
oturmuş iki politikacının yakın çevresindekiler niçin
kirli ilişkilere geçiyorlar?..
Içişleri Bakanı Sadettin Tantan çarpıcı laflar edi-
yor; geçen gün ne demişti:
- Bu, daha pisliğin binde biri!.. • *•• .
•
Kimi hafta sonu yurtdışında oraya buraya gidiyo-
rum; geçenlerde bir pazar günü sokaklannı arşınla-
dığım Avrupa kentinde elle tutulmaz, gözle görülmez,
garip bir duyguya kapıldım; yoldan gelen geçenle-
re, yüzlerindeki anlama, davranışlanna takılırken
kendi kendime dedim ki:
- Bu adamlann hiçbiri köşeyi dönmek hırsıyia ya-
şamıyor...
Yine kendi kendime sordum:
- Neden?..
'- Çûnkü hayatlannı güvenceye almak için köşe-
yi dönmeye gerek yok!.. Yaşamın tadını çıkarmak
için de voli vurmakzorunluluğu yok!..
-Yabizde?..
- Bizim insanlanmızın sokakta gözleri fıldır fıldır;
güven bunalımı ruhlannı pençesine almış; bizde in-
sanın kendisini başkalanna saydırması için, ille de
paralı olması gerekiyor, bizim toplum bir cangıl...
•
Çankaya.
vekonut.. - ^
Cumhurbaşkanı.. -* " •
Başbakan.. .* =?
Prenslerle yeğenlerin saltanatından türeyen pis-
lik, Türkiye'de geçerli yaşam biçiminin dipten doru-
ğa kirtenmiş felsefesinden kaynaklanıyor.
Bu felsefe köşeyi dönmektir.
Voli vurmaktır..
Peki, ama 65 milyon birden voli vurabilir mi?.. Kö-
şeyi dönebilirmi?..
M7AGUMU
TAKSİM SERGİ SALONU'NDA
- > •
Saat:18.00
Son kitabı "Sol Geleceği Tartışıyor" ile
diğer kitaplarını imzalıyacak
Istıklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yani) Taksim Tel: 252 33 81 82
Karanlık Oda,
Temel ve İleri
Fotograf
Seminerleri
Başlıyor
Doğa Gezileri
Sürüyor
Bu Hafta
AYAZMA ve
KUTLUCA
Tel: (O212) 251 OS 66 IFUJIFILM
PENDİK3. ASLÎYE HUKUK MAHKEMESÎ'NDEN
EsasNo 2000 440
Davacı Abdurrahım Bayındır tarafmdarı davaJj Fatmagûl Bay:ndır
hakkında açılan boşanma davasının mahkemetnızce yapılan duru^-
malan sonunda venlen 19 10 2000 gûn ve 20OO<440 Esas ve
2000 572 sayılı kararla. boşanmalanna hükmedilmıştır
Bıhnen en son adresı Hamıdıye mah. Orhan özgür cad. No: 7
BeysehırKonya olan ve bu adreste kendısıne yöntemınce teblıgat ya-
pılamayan. aynca dava sırasındakı lüm araştınnalara njğmen de teb-
İıgata uygun başkaca adresı lespıt edılemeyen Konya, Beyşehır. Ba-
yındır Köyû, C: 23, KSN: 30 nüfiısunakayıtlı, Aydm ve Haynye'den
olma, 1979 dogumlu davalı Fatmagûl Bayındır'a ılan tanhınden ıtı-
baren 7 gün sonra karann teblığ edilmiş sayılacağı hususu,
7201 sayılı TK.'nun 28 ve devamı maddelen uyannca ilanen teb-
lı| olunur Basın- 60593