23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKİM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA i l L J K kultur@cumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ UNESCO'nun 'Banş Kültürü' kampanyası, îzmir'de 3 gün süren kongreyle desteklendi Barış KültürüBiklirg• Ortadoğu'daki savaş haberlerinin ve ABD'deki 'soykınm' tartışmalannın medyayı donattığı günlerde, îzmir'de de 'Banş Kültürü' konulu tarihi bir kongre yapıldı... Ne var ki bölge basınuıdaki 'etkinlik haberleri' dışında, bu anlamlı buluşma ulusal basında hak ettiği düzeyde yer alamadı... Birleşmiş Mflkaer'in (BM) 1998 yılı sonbahanndakı Genel Kurul toplantı- sında, 2000 yılının tüm üye ülkelerde "Dünya Banş Kültürü Yıh" olarak kut- lanması ve bunun ayıu temalı etkınlik- lerle uygulanması ıçin de UNESCO'nun görevli olması karan alınmıştı tzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vak- fi'nın (IKSEV) bir grup aydınımızca oluştunılan "kühür gÛTşimi'"nın deste- ği ve aynı girişimin üyelerınden Hrfn Topuz'un genel yönetimı altında ger- çekleştırdığı 2. Kültür Kongresi'nın ko- nusu, ışte bu "evrensei sorumluluğu" da yenne getirmek üzere "Banş Kültürü w olarak belirlendi. Yabancı kaöhmcılarla da birlikte 16- 18 Ekun 2000 günlennde tzmir-Ege Üni- versitesı Atatürk Kültür Merkezi'nde "uluslararasr bir nitelikle düzenlenen kongrenin ev sahıpliğini üstlenen ÎK- SEV Yönetım Kurulu Başkanı FıHzEc- zaafoaşı Sarper açılış konuşmasında di- yordu kı: "Ortadoğu'dan savaş sesleri geürken biz bu kongreyi yapryoruz. Ba- nş Kültürü şiddet ve sa\ aşa baskın geür- se banş da sağlanabiür. Çünkü kültür sevgigibidir, ancak paylaşıldıkçaçoğala- bffir™" Hıfzı Topuz'un da kongre sunuşunda söyledigı gıbı, "20. yüzyıl boyunca ba- nş savunan insanlann başlanna gehne- dJkbdakalmadL" Baskılar, ışkenceler, hapısler.. banş ısteyenlenn yakasıru he- men hiç bırakmadı. Bunun bir nedenı, ço- ğu ülkede iktidarda olanlann hep savaş ve şiddet yanlısı olmalan ıse dığer bir önemli nedenı de "Banş Kültürü'nüıT siyaset üzerinde "etldn" kılınamama- srydı... Izmir Kongresi bildırıleri, sanırım tar- üşma kayıtlanyla bırlikte yine ÎKSEV ta- rafından bir kıtapta derlenecek. Yakla- şık 1000 kişinin ızlediğı kongre sonun- da yayımlanan ve toplam 50 bıldıri su- nan katılımcılann ortak saptamalannj yansıtan "sonuç bildirgesini" ise bu kö- şede "kısalölnıış" şeklıyle yayımlaya- rak, u Banş Kültürü SavaşçdarTnın bil- gi ve değerlendirmelerine sunuyorum: Sonuç Bfldirgesi • Banş Kültürü, banştan değişik bir kavramdır. Banş Kültürü; eşitlik, ada- let, demokrası, insan haklan, hoşgörü vedayamşma ilkelerine dayanan ve bır- likteyaşamayı ve bölüşmeyi destekleyen bir ku'ltürdür Bu kültür şiddete karşıdır, anlaşmazlıklann kökenlenne ınerekön- lem almaya çalışır • UNESCO 1947de Mexicoda, son- ra 1986'daPeru da, aynı yıl Sevilla 'da düzenlediği toplantıda; psikoloji, gene- tikantropoloji, sosyalantropoloji ve be- yin araştırmalan uzmanlan, modern bi- yolojinin insanlan savaşa mahküm et- mediğini ve savaşı yaratan insanm ba- rışı dayaratabileceğini belirtmişlerdir Banş Kültür Büdirgesi'nde dört banş projesme de 'destek' sözü verildL 1) GeKbotu MflH Par- kı'nın 'Dünya Banş Paria' ohnası (solda - üstte / Anzak Mezarbğı'nı zharet eden Yeni Zelanda- lüar) 2) Kayaköyü'nün 'Dünya Banş ve Dostluk Köyû' ohnası (solda - altta / Rodos Papap, Fet- hiye tmamıve belediyeyönetkfleri Kayaköy pro- jesi için küisedeki buluşmalannda) 3)Karsta- ki Türkiye - Ennenistan sınınnda bulunan Tari- hi Aai kentinin 'Kafkas halklan banş kentf ola- rakkonınmaa(üstte/Ani'deki Ermenimimaria) 4) Sankanuş - Allahüekber Dağı'nın 'Banşa Adanımş MflK Park' olarak düzenlenmesL. • Yine bu kongrede ve UNESCO Ge- nelKurulu nda vurgulandığı gibi, savaş bize atalanmızdan kalıtımlageçmemış- tir. Sa\'aş, ya da herhangi birşiddet dav- ranışı genetik olarak insanm doğasın- da yoktur lnsanlığın evrimi içinde sal- dırgan davranışlann öteki tür davra- nışlara üstüngeldiğinisöylemekyanlış- tır. İnsan beyninin şiddet taşıdığı doğ- ru değildir Nörofızyolojide Insanı şid- detezoriayan etmenleryoktur. Savaş, ıç- güdü ve bu tür motivasyondan kaynak- lanamaz. Banş, silahlı çatışmalann so- na ermesi demek değildir. • Banşı tehdit eden etmenler şunlar- dır: Ekonomikdengesizlikler, işsizlik, sos- yal eşitsizlikler, sanayileşmiş ülkelerle gelışme yolundaki ülkeler arasındaki dengesizlık, doğanın yağma edilmesi, topraklann çöle dönüşmesi, çevre kir- lenmesi, sılah üretimine ve satışlanna smırkonulmaması, silah kaçakçılığının önlenememesı, uyuşturucu ticareti, maf- ya ve yolsuzluklarla savaşımlann güç- süzlüğü. • Savaş Kültürü 'nden Banş Kültü- rü 'ne geçilebilmesı ıçin özgürlük ada- let, demokrası, hoşgörü ve dayamşma ilkelerinin üzerine oturmuş birpaylaş- ma kültürü yaratılmalıdır. •tnsanlar birbirienni tammakiçin din- lemeye yönelmelidırler. • Tüketithde sonımlulük duyulmalı ve doğal kaynaklann kullanılmasında denge bulunmalıdır. • Kadınlar tüm haklardan yararlan- malı ve insanlararasındayenı dayamş- ma biçimleri oluşturulmalıdır. Okul ki- taplan ve özellikle tarih ütaplanyaban- cı düşmanlığından, şovenlikten, ırkçı- lıktan, kadınların aşağı görülmesınden ve "padayıamaddelerden"anndınlma- h ve bu uğurda Birleşmiş Milletler, UNESCO ve Avrupa Konseyi Belgele- ri 'ndenyararlanılmahdır. Ders kitapla- nnda Banş Kültürü, bireye saygıya ve dayanışmayayer verilmelidir Okullar- da Banş Kültürii 'nün ders olarak oku- tulması ele alınmalıdır; okul kitaplan- nın tümü yenıden gözden geçirilmeli- dir. • Yoksulluğun, açlığın, işsizliğin, eşit- sizliklerin, sınırsız bir globalleşme ey- leminin, enflasyonun, silah kaçakçılı- ğının, inançtıcaretinin, sömürüdSzeni- nin, mafyanın egemen olduğu ve banşı savunanlann coplandığı, tutuklandığı ve işkencegördüğü toplumlarda Banş Kül- türü gerçekleşemez. • Bugün, ülkemizde medya, sürekli şiddet öğesiiçerenyayınlan ileBanşKül- türü 'nün oluşması karşısındah önemli engellerden bıridır. Kitle iletişim araç- lan;yayınlannı demokratik insancıl, ba- nşçıl ilkelere göre düzenlemelidirler. Bunun için gerekliyasal düzenlemeler geciktirilmeden gerçekleştirilmelidir. • Sağlıksız kentler, sağlıksız insan ilişkilerinide birliktegetirmekte; bu ne- denle kentlerin doğal ve tarihsel doku- lannın konınması, insansalyapılaşma- lannın sağlanması toplumlarda Banş Kültürii 'nün gelişmesine kathda bulu- nacaktır. • Siviltoplum kuruluşlan, banşın ko- runmasında kamusal birgörevyaparak toplumlann sontnlanmn çözülmesinde ve demokratik karar sürecinde görev yaparlar. Bu kuruluşlann çalışmalan engellenmemelidir. »Güvenlikgüçlerinin, toplumsalolay- larda davramş biçimleri, toplumdaki Banş Kültürü için büyükönem taşımak- tadır. Güvenlik güçlerinin demokratik, insan haklanna saygılı, eğitimli kadro- lardan oluşturulması, Banş Kültürü için yaşamsal değerdedir. • Edebiyat ve tüm öteki sanatlar içer- dikleri İnsan özelliklerini ve hayatın her alanına getirdikleri banşçıl yaklaşım- lan ile bireylerin ve toplumlann Banş Kültürü ile donanmalannda önem taşı- maktadırlar Sanat ve edebiyatın top- lumlann tüm katmanlannca ulaşılabi- lirolması, Banş Kültürü 'nünyaygınlaş- masını sağlayacaktır. • Türkiye 'nin komşu ülkelerle ara- sındaki dostluk bağlanm güçlendirme- si için şu 4 proje desteklenmelidir: 1- Kaya Köyü 'nün bir dostluk banş ve mimarlık köyü olarak canlandınl- ması. 2- Gelibolu dakı ulusalparkm birdün- ya banşparkına dönüştürülmesi. 3- Sankamış Allahüekber dağlann- da 90.000 kişininyıtirildiği bölgede bir banş parh yapılması. 4- Türk-Ermenisınınndayer alan ta- rihselA ni kentinin bir dostluk kenti ola- rakyaşama geçirilmesi • Guneydoğu Anadolu'daBanş Kül- türü 'negeçilebilmesi için alınması ge- reken ekonomik ve kültürel önlemlerin uygulanmasına htz verilmelidir. • Kültür tunzminin Banş Kültürü 'nün hizmetinde olması için uluslararası or- takprojeler üretilmeli ve turistlere Tür- kiye nin banşçı eğilimlen tanıtılmalıdır. • Banş Kültürü 'nün yerleşmesi bü- yük ölçüde her alanda demokrasi kül- türününgelişmesine bağlıdır. Demokra- si ilkeleri, yazılı kurallar olmaktan çı- hp hayatın heralanınaa uygulama ola- nağı bulduğunda Banş Kültürü 'nünyer- yüzünde köksalabıleceğine inantyoruz. (18 Ekim 2000, lzmir) Kongre katılımcılan UNESCO'nun Banş Kültürü kampanyası için befiriediğitogo,tzmir'deki kongrenin desmgesiokta. îzmir'deki kongre katılımcılan, Türkiye'nin "ba- nş köhnrfi savaşçüarT arasuıda kuşkusuz küçük bir dilimi oluşturuyorlardı... Ancak "ulusal banş özleminin" sözcüleri olarak büyük bir görcvi de yerine getirraiş oldular. BUdiri sunanlar / tarüşmacılar CengizAytmatov.K-irgızıstan. DktmoDsiBombo- te, UNESCO Dakar Bölge Bürosu. Prof. U. Raj- mohanGandhi,Yeni DeM Alfredo Picasso,UNES- CO Peru Temsilcisi. Vassiös Vassilikos, yazar, UNESCO Yunanistan Daimi Delegesi. ProfcDtNer- min Abadan- Unat, Prof. Dr. Oğuz Adanır, Yaşar Aksoy;Prof. Dr. Filız Ali, Prof.Dr.Mehmet Aydın, Önder Aytaç, Haşmet Babaoğlu, Prof. Dr. Bülent Berkarda, Prof. DE EtfipÇdflc, Yusuf Çetin, Nuri M. Çolakoğtu, Şakir Eczacıbaşı, Okay Ekinci, Dr. Tank Ziya Ekinci, Prof. Dr. UfiıkEsin, Turgay Fi- sekci, Mustafa Gazakı, Prof. Dr. Cevat Geray, AH İbsan Göğüş, Nail Güreli, Prof. Dr. Bozkurt Gü- veaç,Yusuf Altuntaş. Prof. Dr. Hfisrev Hatemi, Do|an Hızlan, NevzatHervaa, Prof. Dr. Ekmelet- tin Oısanoğlu, Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, Ercan Karakaş, Prof. Dr. Rttşen Krfeş, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. loannaKoçaradi,Tamer Levent, 2. Mesrob Mutafyan, Tan Oral, Prof. Dr. Niyazi öktem, Prof. Dr. Gönül öney, Tunca> Özkan, Me- rih Sezen, Prof. Dr. Metin Sözea, Leyla Tavşanoğ- lu, Hıfa Topuz, Prof. Dr. Şerafettin Turan, Fîkret N. Üçcan, Prof. Dr. Tahsin Yûcel. Mehmet Güler'in resimleri 'BarışçılKuşatma' başlığında Galeri Binyıl'da sergileniyor 6 Zaman içinde sanatçı keııdiııi yenflemeli' \ ESRAALİÇAVUŞOĞLU '. Galeri Binyı],ressamMehmetGüler'in'Banş- çılKuşatma' adını taşıyan sergisuıı 28 Ekim'e dek sunuyor ızleyicilere. 1965'ten bu yana resim ça- lışmalannı sürdüren Mehmet Güler, Ahnanya'da yaşıyor. Sanatçının Galen Binyıl'da sergilenen 35 çakşması son üç yılın ürünü. Mehmet Güler'in resiınlennde dikkat çeken en önemli öğe, coşku- lu ve parlak renklerin uyandırdığı dinamizm. Sanatçuun, soyut dışavurumcu olarak tanım- layabileceğımiz üslubunun bazen fıgüratife yak- laşığı çalışmalan da bulunuyor. Güler'in resim- leımdeki figürler kimı zaman gruplar, kimi za- maı tek tek kişiler halınde çıkıyor karşımıza. An- cat bunlar sanatçının güçlü renk armonisinin içnden geçip giden bir anlık imgeler gibi belli beirsiz görünüyor gözümüze. Resimlerinde sa- lciı içerik dilı, şıddetlı resimselliğinin kanşımı ay- nj zamanda. Onun resimlen kendüıe çekilme, içni dökme, söyleşme, yurtlanma ve yardım bul- rni olanağı sunuyor. Ressamlığının yanı sıra bir gjnvür ustası, tahta baskıcı da Güler. ianatçılann yaşamında önemli evreleri vardır; Gıler'ın de 1960'lann sonundan ıtibaren üç ev- r»i bulunuyor. Sanatçuun evreleri aslmda bir zâıcirin parçalan gibi. Resim çalışmalanna yeni Resimlerinde coşkuhı ve parlak renklerin uyandırdığı dmamizmle dikkat çeken Mehmet Güler'in sergilenen 35 çahşması son üç yıhn ürünü. (Fotoğraf: NEZAHAT EKMEKÇİ) başladığı 1960'lann sonu ile 70'li yıllann başla- nnda sanatçının aldığı eğitimin de etkisiyle yo- ğun bir grafik etkisi altında kaldığını gözlemle- yebiliyoruz. Bütün sanatçılann üretim süreci için- de birtalom sıçramalar olduğu kesin, ancak Gü- ler'in resimleri belli bir sürekhTiğin ürünleri ola- rak çıkıyor karşımıza. "Bir sangtçınm sanat ya- şamı bütününde bü>ükkopukluklar ofanamafadır. Aslmda hem yaşamında hem deyaratma sürecin- de. Zamaniçindesanatçıkendiniyenflemefidir. Ken- diniyenilemiyorsa,yineliyordur. Burada Oti şey var- dır, ya sanatçı yenflenmekten korkar ya da yohı- na devam eder. Bir anlamda ahcmm isteğine gö- re değil sanatçuun isteğine göre geUşmeiidir ya- ratunsürecL" Her resrm bir yaşantıdır. Her resimde yeni bir şey yaşamak isteryaraöcı. Mehmet Güler'in özel- likle 1980 yıllanna rastlayan resimlerinde değiş- mez bir tema olarak seçtiği ağaç ve hemen ardın- dan su imgesi dikkat çeker. Suyu hayatı behrle- yen bir element olduğu için kullanan Mehmet Güler'in, Almanlann 'Gûler mavisi' olarak ta- nımladığı mavinin önemli bir yeri var resimlerin- de. Anadolu'dan esinlenerek, san, kahverengi, siyah tonlan ağrrhklı olarak kullandığı dönem ise '80 sonrasma rastlıyor. Bu dönem resimlerin- de Anadolu'ya ilişkin görüntüleri ve belleğinde- ki manzaralan öne çıkaran sanatçuun fıgüratifbir soyutlaması da var resimlennde. Çalışmalannı Ahnanya'da sürdüren Mehmet Güler, iki kültürün ürünü olduğunu söylüyor: "İki kültürden besleniyorum. Almanya benim için bir atölye. Bana her türlü olanağı sağlayan bir atölye. Bu da iki kültürü de özümsememe olanak veriyor." Renkçiliğinde ve bunu yonımlama bi- çiminde kendi kültürünün, köklerinin çok büyük bir etkisi var sanatçının. Bunu da geldiği ülkenin ışığına bağhyor Meh- met Güler: "IşıkhbirülkedengeüyT)rum,ışıkolan yerderenkolur. Hep renkçioldum." Mehmet Gü- ler'in son dönem resimleri, yann Berlin'de açı- lacak bir sergi *ile bu kez Almanya'da izleyicilerin karşısına çıkacak. ODAK NOKTASI AHMETCEMAL . .Paraya Düşen Saıat. Haklt çıkmanın haklı çıkan için kimi zaman çok acıtıcı olabileceğini, köşe yazan olduktan sonra çok daha iyi anladım. Köşenizde bir sorunu ele aldığınızda bunu, sorunun çözümüne bir katkı olur diye yaparsınız. Ama aradan yıllann geçme- sine karşın sorun variığını -üstelik çoğu zaman da- ha da bir sorun niteliğini kazanarak!- sürdürüyor- sa, "Ben demiştim..." söylemi hiçbir derde deva olamıyor. Yazko Çeviri dergisinin 1983 sonlannda çıkan 14. saytsının 'Hangi Burjuva Kültürü?" başlıklı ya- zısının bir yerinde şöyle demiştim: "Burjuva kül- türü, burjuva sınıfınınkültürüdür... 'yozlaşma bur- juva anlayışı', önce yozlaşabilecek bir burjuva anlayışının variığını şart koşar... 'burjuva duyarlı- lığı' diye birduyariılığın olabilmesi için de bir bur- juva atmosferinin varlığı çok gereklidir... Tarihin- de bir burjuva 'sınıfına' hiçbir zaman sahip ola- mamış bir ülkenin kültüryaşamında, toptum ya- şamında bu kavramlann kullanılabilmesi olası mı- dır?" Tarihsel gelişim sürecinde hep sınrfsız yaşamış bir toplumda belli bir sınıfı varsaymaya kalkjş- mak, ancak bir yanılsama olabilir. Bu tür yanılsa- malar da sonunda genellikle kavram karmaşala- nna yol açar. Türkiye'de de aynı şey okJu. Hızla ortaya çıkan bir vaıiıklılar kesiminin genellikle türedi üslubun- daki yaşamı burjuva yaşamı ile özdeşieştirilince, ortaya hilkat garibesi bir sınıf(!) çıktı. Başlıca ni- telikleri cehalet olan birtakım sonradan görmele- rin bu 'sınıfın' destegiyle sanatçılığa, bu 'sınıftan' gelenlerin de sözde sanat korumacılığına soyun- malanyla birlikte, ülkemizde sanat da ayağa ve paraya düştü. Bir başka yazımda belirtmiştim: Batı burjuva- zisinin sanat korumacılığı, kendini herşeyden ön- ce sanatın eğitimine ve sanatçının yetişmeslne yatınm yapılmasıyla belli eder. Bizdeki sözde bur- juvanın yatınmlan ise ad yapmış (yani artık olmuş) az sayıdakı gerçek sanatçı ile, variıklannı eğlen- ce dünyasına ve medyanın şamatasına borçlu sanatçı bozuntusu çoğunluğuna yöneliktir. Bu gürültülü al gülüm ver gülüm dünyasının temel ta- şı ise elbette ki 'reklamın kötüsü olmaz' anlayışı- dır. Son günlerde biri tiyatro festivali, biri de bir re- sim sergisinin ya da galerisinin açılışı ile ilgili ol- mak üzere düzenlenen iki kokteyl, ülkemizde sa- natın nasıl paraya düştüğünün en yeni gösterge- lerini oluşturdu. Her şeyden önce bu iki koktey- lin davetli listelerine bakmak, varlığı savlanan, en azından yaratılmasına çalışılan düzmece burju- vazimizin sanattan ve sanatçıdan ne anladığo göz- ler önüne sermek için yeterliydi. Sonuç olarak, birkaç yıl önceki "Devlet Sanat- çılığı" garabetinde yaşananlar, bu toplantılarda da yinelendi. Bütün bu olup bitenlerin başlıca nedeni, ülke- mizde burjuvalıklannı sanatseverlikleriyle, sanat koruyuculuklanyla ya da sanat eseri koleksiyon- culuklanyla 'kanıtlamak' peşinde olanlann, aslın- da sanatı hiç bilmemeleridir. Çünkü yalnızca sa- natı sevmek, sanat koruyucusu olarak görünmek istemek ya da eser toplamak, iş sanattan ve sa- natçıdan anlamaya geldiğinde, kesinlikle yeterti değildir. Bunun için temel koşul, en azından sa- natı sanat olmayandan, sanatçıyı düzmecesinden ve göz boyayıcısından ayırabilecek kadar bilgi sahibi olmaktır. Böyle bir bilgiye sahip olanlar, sa- nat alanındaki kurallann ticaretin kurallanndan bi- raz farklı olduğunu da biliıier; en azından sanat- ta, ticarettekinin aksine, reklamın kötüsünün de olabileceğini, ve bu bağlamdaki bir kötü reklamın henüz yerleştiği söylenemeyecek bir sanat bilin- cini çok olumsuz etkileyebileceğini bilirieri Gerçek anlamdaki yaratıcılaria, medyanın ya- ratığı olan, yaratıcılıktan yoksun birtakjm tipleri rek- lam amacıyla aynı potaya koymak, bir ülkede sa- natın mutlaka taşıması gereken saygınlığını erte- lemekten başka bir sonuç veremez. Bir zamanlar Sabahattin Eyuboğlu'nun yap- mış olduğu saptamalan biraz daha genişletelim: Sanatın sırf para adına yapıldığı, paranın da ken- di amaçlan için sanatı rahatça kullanabildiği or- tamlardan yeterli sayıda gerçek yaratıcılann çık- malannı beklemek boşunadııi e-posta: ahmetcemal@superonline.com acem20(a hotmail.com hternette muzayede • Kültür Servisi - Internete taşmarak diğer galerilere ve sanatçılara da hizrnet vermeye başlayan İebriz.com', 'özel Koleksiyonlardan Başyapıtlar' müzayedelerine başhyor. Nuri lyem'in 'Köy Meydanında Göç' adh, tuval üzerine yağlıboya tablosunun satılacağı ilk 'Online' muzayede, bugün başlayıp 31 Ekim'de sonuçlanacak. 'Özel Koleksiyonlardan Başyapıtlar' müzayedesinde her ay, Türk resim . sanatının önemli isimlerinin, hiç görühnenıiş başyapıtlanndan biri yer alacak. BUGUN • BAKffiKÖY BELEDtYE TİYATROSU'nda saat 20.30'da 'Ocak' adlı oyun sahnelenecek. (66119 41) • BABYLON'da saat 22.00'de Radio Oxi-Gen Urban Grooves 'Party VoL6' ile yer alacak. (292 73 68) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 18.30'da Prof. Dr. Ahmet Yürür 'Müzik Araştmnalarunn Dizayn Edilmesi' başlıklı bir söyleşı gerçekleştirecek. (252 22 56)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle