Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13EKİM 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Bağ-Kur'un
reçetesi
Istanbul'da bir gece
yansı, Şişli Etfal
Hastanesi'nde
ameliyat olmak üzere
yatan eşinin reçetesini
çevredeki nöbetçi
eczanelerde
yaptıramayan
Bağ-Kurlu
vatandaş
, vardı... Çalışma
ve Sosyal
Güvenlik
Bakanlığı'ndan
açıklama geldi.
Şikâyetçi Bağ-
Kur'lunun kimliğini
tespit ederek -Bağ-
Kur Bölge Müdürü'nün
arayıp sorması
üzerine vatandaşın
onayını alarak, adını
ve telefonunu biz
veımiştik- gerekli
araştırmayı yapmışlar.
Eczanelerin adı bizde
saklı kalsın, kapısında
"Bağ-Kur reçetesi
yapılır" yazdığı halde
reçeteyi kabul
etmeyen eczanelerden
birinin sözleşmesi
zaten feshedilmiş,
davası ağır ceza
mahkemesinde
sürüyormuş. Öteki iki
eczanenin sorumlu
müdürieri ise olayı
hatıriamıyormuş ve
zaten "küçük semt"
eczanesi oiduklan için
reçetedeki gibi
sürümü az olan ilaçlan
bulundurmuyor,
gündüz saatterinde ise
depolardan
getirtiyorlarmış.
Bektromk prata: somqpoata.cummiriyetconi.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Türklerin gen envanteri
çıkanlacakmış...
"Osman Durmuştan
baslasınlar!"
öylesi galiba ilk kez oluyor; Tanm Gıda-Sen
adına genel başkan Mihdi Perinçek, cum-
huriyet savcılığına verdiği dilekçeyle TEKEL
Genel Müdürü Mehmet Akbay hakkında suç
duyurusunda bulunuyor, Akbay'ın kamu emekçileri-
ne hakaret ettiği gerekçesiyle cezaJandırılmasını isti-
yor. Fatih Cumhuriyet Savcılığı'na verilen dilekçe:
TEKEL Genel Müdürlüğü ve bağlı birimlerinde ça-
lışan, sendikamızın merkez ve şube organlannda gö-
rev almış, halen sendika işyeri temsilciliği görevini yü-
rüten bazı üyelerimiz hiçbir yasal düzen/emeye uy-
gun olmaksızın, hatta tabi oiduklan yönetmelikJere ve
genelgelere aykın davranılarak rotasyon adı altında
keyfi atamalarla karşılaşmışlardır.
Üyelerimizin karşılaştığı bu haksız atamalar sendi-
kamızın girişimleri ile basında ve kamuoyunda geniş
yankılar uyandınmış ve birçok gazete haberine konu
olmuştur. Akşam gazetesi yazarlarından Mustafa
Dolu, bu haksız uygulamayla ilgili olarak TEKEL Ge-
Onur
nel Müdürü Mehmet Akbay ile yaptığı telefon görüş-
mesinde, Mehmet Akbay 'iç ve dış istihbarat kaynak-
lanndan aldığı bilgilere göre tayin edilenlerin çoğu-
nun sicillerinin bozuk, kurum içerisinde bölücülük
yaptıkları için' atamalannın yapıldığını belirtmiştir.
Söz konusu açıklamalar Dolu'nun 'Halkın Avukatı' isim-
li köşesinde yayımlanmıştır.
Genel Müdür Mehmet Akbay, sendikamızın mer-
kez ve şube organlannda görev almış halen sendika
işyeri temsilciliği görevini yürüten üyelerimiz hakkın-
da kamuoyuna yaptığı bu açıklama ile hukuk dışı
atamalara maruz kalan üyelerimiz ve bu üyelerimiz
nezdinde sendikamızın manevi şahsiyetine hakaret
ederek TCK'nın 480. maddesi gereğince suç işlemiş-
tir. Aynca Genel Müdür MehmetAkbay, üyelerimiz hak-
kında böylesi asılsız ve hakaret içeren suçlamalarda
bulunarak, çalışma yaşamını düzenleyen kanunlaria
ve aynca Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi de dahil
olmak üzere Türkiye'nin taraf olduğu uluslar arası
sözleşmelerie garanti altına alınmış olan örgütlenme
özgürlüğümüze de müdahalede bulunmuştur.
Mehmet Bayrakçı, Emin Orpak, AJi Karatekin,
Ahmet Çelik, Kemal Yıldız, Seyfettin Boyraz, Fer-
da Bayrakçı gibi haksız atamalara maruz kalan üye-
lerimizin tümü, yıllarca üst derecede olumlu sicil al-
mış ve çeşitli müfettiş raporlarıyla üst kademede gö-
rev alabilecekleri belirtilmiş kişilerdir. Hâlâ memuriuk
görevlerini sürdürmeleri, bu kişilerin 'bölücülük yap-
mak'tan herhangi bir ceza almadıklannın ispatıdır.
Yaptığı bu usulsüz muameleyle hukukun her türiü il-
kesini ihlal ettiği gibi 'masumiyet karinesi'ne de ay-
kın açıklamalarda bulunan Genel Müdür Mehmet Ak-
bay'ın amacı, kamuoyuna sendikamızın 'bölücü' üye-
lerden oluştuğu izlenimini vermektedir."
SESSlZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku o yahoo.com
HAZÎNlerden sorumlu devlet bakanhğı niye yok?
KapadonhavzasındaMr kaürkadar.
Zonguldak Karadon'da bu kez ka-
çak bir maden ocağında grizu patla-
mış, ocak madencilere mezarolmuş...
Tam da bu sırada Ankara'ya yolu dü-
şen bir dostumuz, Zonguldak DSP
milletvekili ve Devlet Bakanı Hasan
Gemici'nin bakanlıktaki "özel kale-
mi"ne girince, panoya asılmış bir şi-
irie karşılaşmış:
"...Dinle beni HasancuğunV Kara-
don havzasında/ Kömür ocağında/
•••
Bir katır var idi/ Kömür vagonlarını
sayar idi/ Beş vagondan bir fazla tak-
san/ O gün yerinden kımıldamaz idi/
Ben düşüneyrum ki/ 0 akıllı/ Yirmin-
ci yüzyıl dediler efendiler, bey-
ler/ Okuyan okumayanlar/
Ocaktaki gazi saptayamadık/
Ölülerimizi bile sayamadık/
Güleyim mi/ Ağlayayım mı/ Dü-
şüneyim mi/ Bilemedum/ Bir katır ka-
dar olamaduk!"
Birieşmiş Milletler'in 2001 yılını "Uluslararası Gönüllü Yılı'
etmesi üzerine ABD Istanbul Konsolosluğu'nda düzenle-
nen "gönüllülük" seminerine katılan ÇYDD Maltepe Şu-
besi'nden Erhan Saygı'nın izlenimleri: "ABD'de gönüllülük kavramı,
ilan
X,
şirket gibi patron ve müşteriler olarak değeriendiriliyormuş. Sivil top- p
lum örgütlerinde çalışanlar aylık alıyormuş." Kimileri yeni dünya düzeni- J -
nin paralı askeri oluyor, kimileri de bizdeki gibi kendini paralıyor...
BİR BAKIMA
SERVER TANlLLİ
Çılgınlık Sınır Tammıyor...
Son günlerde, dışardan ve
içerden üstümüze yürüyen -
çarpıp sendeletici- sorunlar-
da sanki bir yoğunlaşma var.
Gerçi başımızın dertte olma-
dığı gün görülmüş değil. Ama
bu kez olanlar, daha da uya-
rıcı. "Ermeni soykınmı" iddi-
asından başlayarak, dışardan
başımıza sardırılanları hatır-
latmaya gerek yok. İçerden
birkaç sorunun da aitını bera-
berce çizsek nasıl olur?
•
önce, şu "sokakçocuklan"
sorunu!
8 Ekim günlü Hürriyet'in bir
sayfasında ağlayan bir erke-
ğin dörtfotoğrafı. Altında "Baş-
kanıAğlattılar" başlığı ile, Nes-
lihan Aykanat'ın verdiği şu
özet bilgiler: Istanbul Büyük-
şehir Belediye Başkanı AJi Mü-
fît Gürtuna. sokak çocukları-
na kırtasiye malzemesi ve gi-
yecek dağıtırken duygulan-
mış; arkasından, on bin ilko-
kul öğrencisine yardım dağıt-
ma törenine geçtiğinde de
kendini tutamamış ve hüngür
hüngür ağlamaya başlamış.
Okul müdürlerine, Istanbul'un
her çeşit insanın yaşadığı bir
metropol olduğunu belirtirken
söyledikleri de şunlar:
"Yakınlannı kaybedip sokak-
lara düşmüş çocuklanmız var.
Çocuğuna çanta, kitap alama-
dığı için intihar eden anne ve
babalar var. Bir tarafta çok sık
gördüğümüz Bodrum gece-
leri, diğer tarafta sözünü etti-
ğimiz bu, öteki Türkiye var."
Sayın başkanın söyledikle-
ri doğru, gerçekten ağladığı-
na da inanınm. Göğüs kafesin-
de yürek taşıyan hangi insan
dayanabilir ki olanbitene?
Sokak çocukları, gerçi
"münferit" olaylar halinde ga-
zetelere geçiyor ve yazılara
da konu oluyordu. Amadikkat-
leri asıl çeken, Beyoğlu 75'in-
ci Yıl Çocuk ve Gençlik Mer-
kezi Müdürü Abdullah Kara-
tay'ın, "Istanbul Sokaklan ve
Çalışan Çocuklar" konulu araş-
tırması oldu sanınm.
Nuran Çakmakçı da, 9 Ey-
lül 2000 tarihli Hürriyet'te, o
araştırmadan şu bilgileri akta-
nyordu: Kentin belli başlı mer-
kezlerinde sokakta çalışan ço-
cukların sayısı 5 bin dolayın-
da. 11 milyonu aşkın çocuk-
tan yaklaşık 3 milyon 848 bi-
ni, yani yüzde 32.4'ü çalışan
çocuk durumunda. Sayılann-
da da ciddi bir artış var.
Rakamlara dikkat ediyorsu-
nuz değil mi?
Yaşamlan üstüne, paragraf
başları olarak, şu bilgileri de
okuyunuz lütfen: En çok ayak-
kabı boyacılığı olmak üzere,
her yerde çalışıyoriar; çalışır-
ken kimse onlan kollamıyor; iç-
lerinde 4 yaşında olanı var;
çok kardeşliler; okula gitmi-
yoriar; çoğunluğu Doğulu; çok
çalışıyoriar ve yüzde 77'si "ek-
mek parası "n\n arkasında; ev-
deki şiddete, dışarda polis ve
zabıtanın şiddeti eklenmiş du-
rumda; anne evde ve babala-
nn bir bölümü de işsiz.
Sizi çok sarsacağını bilsem
de, şu bilgryi de ekleyeceğim
yazdıklarıma: Sokak çocuk-
ları 15 yaşından sonra işlerini
değiştiriyoriar; ya çetelere ka-
pılanıyoriar, ya fuhuş sektö-
rüne geçiyoriar...
Niçin dalgınlaştınız, ne dü-
şünüyorsunuz?
Ama hayır, armağan dağıta-
rak, hele hele ağlamakla çö-
zülecek bir sorun değil bu! Li-
beralizm şarkılan söyleyerek
hiç değil! Sorunun kaynağına
inerken, "sosyal devlet"\ de
bütün düşmanlanna karşı ko-
ruyacaksınız.
Güçlü ekonomi ile haJkın ve
güçsüzterin hizmetinde devlet!
Bir de, iktisatçı Mustafa
Sönmez'in yaptığı, "2000'de
Türkiye'de ve ıstanbul'da Ge-
HrDağılımı" konulu araştırma-
da verdiği kimi rakamları ha-
tırınızdatutunuz: Ülkedezen-
ginliğin paylaşımındaki ada-
letsizliği çarpıcı rakamlaria or-
taya koyan bu araştırmaya gö-
re (fHürriyet, 5 Ekim 2000), Tür-
kiye'nin en zengin 143 bin ai-
lesi, toplam gelirden 6.5 mil-
yon ailenin akjığı payı alıyor. Ül-
kenin en zengini ile en fakiri
arasında 236 kat fark bulunu-
yor...
•
Bir başka çarpıcı otay da,
bir iki ay içinde Batman'da 27
genç kız ve kadının art arda
canlanna kıymaları. Bu konu-
da 4 Ekim günlü gazetemiz-
de, Yıldız Sertel'in yazdığı
"Intihan Seçen Kadınlanmızı
Kim Kurtaracak?" adlı güzel
yazıyı da okumuş olsanız ge-
rek. Devlet, hem de laik sıfa-
tını unutarak, Kuran'ın intiha-
rı günah sayan ayetlerini ba-
sıp dağıtarak konuya eğilmiş
halde; müftülere de vaaz ver-
dirmeyi düşünüyor. Yazann da
aitını çizdiği iki temel yarayı,
"sefalet"\e "cehalet"\ unuta-
rak...
Ama kimin umurunda bun-
lar?
11 Ekim günlü Milliyet'te
"UykusuzHer Gece" başlığı al-
tında verilen bir haberin öze-
ti şu: "Avrupa'daki ünlü kent-
lehe biriikte Istanbul da uyku-
yu unuttu. Bar ve diskotarda
sabaha kadar süren eğlence-
lerde, çılgınlıksınırtanımıyor..."
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel: 554 08 04
KİM KtME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net
Ç l Z G Î L Î K KÂMİL MASARACl
BULUT BEBEK NVRAYÇİFTÇI
anınj
beklemeiıytm
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 13 Ekim
MEKS//CO OUMPİMTOYUMARl..
1368 'PE BU6ÜAJ, MBKSİKO OL/MPİYAr OydA/LAG/,
İLK K£Z, SELBNeKSeL MeŞALENİAl Sl/S. KADfN
ATUET mGAFfMDAU YAtaLAJAStYLA AÇ/UUtŞn.
zsoo Mertse YûKS&cre SULUNAM
İ4EKSİKO K£fJTİ»PE Y/4PTLAH OYUHLA&OA, Y<-
PİSTLSR f
K>O METK£Oer JTM H/UeÇ'fN 3.9O 'UtC
IZü, BOB BEAMOM'UU OZUfJ ATLAAAADA& İN/l
NtLMA2 33 MeneeüK gAş*/e/s/ O/CK
ÛS7ZJ)
ve CA
R/AJ
PGOTESTOSU, OYUA/LA-
Aİ OLrfYL#/&O/
ŞİŞLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1993/534
Davacı Ayşe Taşcı vekıli tarafından mahkememizde müteveffa Mahmut Taşcı'nın vefat etmeden evvel Beşiktaş 1. Noterliğı'nın
14.10. 1985 tarih ve 295 no'lu ve yine aynı noterliğinin 20.1.1979 tarih ve 002232 yevmiye no'lu vasiyetnamelerin tenfızine da-
ir davasının yapıhp bıtirilen açık yargılaması sonunda,
Mahkememızın 9.6.1995 gün ve 1993/534 esas, 1995/552 esas ve karar sayılı ılamı ile karar verilmiştir.
Tüm aramalara rağmen rrurasçılardan Fatma Gemici'nin adresi tespit edilememiştir.
Yukanda belirtilen vasiyetoamelerde belirtilen gayrimenkulün değeri 2.000.000. -TL üzennde olduğu, davacı vekili tarafından
beyan edılmış ve vasiyetnamelerde belirtilen gayrimenkullerin değeri bakırrundan bu davaya bakmakta mahkememızın görevsiz-
lığine karar verilmiş, bu hususa ait hûküm yukanda ısmi geçenın mırasçıya hükmûn tebliği yerine geçerli olmak üzere ve yayun-
landığı tanhten ıtıbaren 15 gün ıçensinde temyız edılmesi gerektiğı, aksi takdirde hükmün kesinleşmış sayılacağı hususu tebliğ
olunur. 26.5.2000 - Basın: 57084
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Özüyle Konuşanlap
TalatHaiman "Barok Anıtı" diye tanımlıyor J.
S. Bach'ın müziksel yaşamını. Adı küçük nehir,
ırmak anlamına geliyor, ama Alman müziğinde bü-
yük yeri var. Irmak denizlere, okyanuslara ulaşı-
yor, yaklaşık 250 yıl sonra yeni dalgalarla dünya-
yı kucaklıyor, sonsuzluğa uzanıyor.
Hafta başında Bilkent tepesi bir Bach konse-
riyle çınladı. Önce bir konuşma, sözcüklerin mü-
ziği gibi. 'Barok Anıtı'na yeni taşlar ekledi Talat
Halman. Yaklaşık 250 yılın öyküsünü anlattı. Gök-
kuşağı türü bir sunuş, Bach'ın müziği gibi, sade
tınısıyla yansıtıyor rengini.
Bach'ı çalmak bu nedenle kolay değil belki de.
Çok usta parmaklar da rengini yakalayamıyor.
• • •
Bach müziği gençlik yıllanmdan çağnşımlarya-
parbana. Sevdiğim, saydığım, dostluğuyla onur
duyduğum Melih Cevdet'i anımsatır. Toccato'yu
ondan dinledim ilk kez. Islıkla çalardı, Bach'ın
soluğunu duyururdu.
Almanya'ya ilk gidişimde Nürnberg'de de kal-
dım birkaç gün. Savaş suçlulannın yargılandığı bir
kentte, bir org festivali çok etkiledi beni. Yüreğim-
de güzel titreşimlerie dinledim konserleri. Kilise
çanlanyla org sesleri birbirine kanşıyor.
Bach'ın gizemini ilk kez o festivalde hissettim
diyebilirim. Yağmursonrası bıraydınlığa kavuşu-
yor dünya, ışıktan damlalarla yıkanıyor, arınıyor
insan. Yaralar sarılıyor, onarılıyor, umut yeniden
yeşeriyor, yaşama sevinci boyveriyor.
Bach'ın gizemini son konserde de hissettim. Ya-
şadığımız ortamda temiz bir soluk. Gerilimi, kir-
lenmeyi aşarak diriliyor insan.
Sanatın gücü de bu değil mi?
• • •
Bilkent konserlerini balkonda izlerim her za-
man. Bu kez de öyle. Prof. Sevda Şener'le bir-
likteyiz, erken geldik, salon bomboş, ön koltuk-
ta genç bir kızla bir delikanlı oturuyor, gençler aya-
ğa kalkarak yol verdi bize. Yerimizi gösterdi de-
likanlı, program aldı dışardan. Böyle davranışla-
n unuttuk artık, delikanlı bizi tanıyor mu acaba?
Yok tammıyor, ama sevgiyi, saygıyı, yaşam bıçi-
mine dönüşturmüş delikanlı. ODTÜ'de matema-
tik okuyor, sanat olaylarını da ilgiyle izliyor.
Bach konserinden güzel bir izlem belleğime. Ya-
zarken düşünüyorum, doğal davranışlar da özel
bir anlam kazanıyor yaşadığımız ortamda.
Bir okurumuz da teşekkürie selamlıyor beni. Gü-
zeflikleri paylaştığım, iyimsertiğimi yitirmediğim için.
Bir çiçek açıyor yüreğimde. Oysa görevimi yapı-
yorum. Kötümseriiği içime sindiremiyor, bir ışık,
umut damlası katmak istiyorum karanlığa.
• • *
Dış görevden yeni dönen bir diplomat dostum
da ilginç bir gözlemini aktardı konser akşamı. Kı-
zılay'da yürüyenler arasında özüyle konuşanlar var.
Kimi küfür, kimi kavga ediyor, kimi hesap yapı-
yor, kimi sorulanna çözüm anyor, çıkmazlara sap-
lanıyor. Arkadaşım şaşırmış, ama ben doğal bu-
luyorum. Yalnızlığı, terk edilmişliği simgeliyor
özüyte konuşanlar. lletişim kopuklugunu sergtü-
yor. Sevgiden, hoşgörüden yoksun kalmanın hüz-
nüyle özlerine dönüyor. Bach'ı dinlemek büyük
mutluluk bu yalnızlıkta.
Iyi ki Bach'lar yaşamış dünyamızda.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/Gerçekteol-
madığı halde
varmış gibi ta- 2
sanmlanan, 3
düşsel. 2/tnce
dantel... "tçle-
4
nip buzlu bir 5
— gibi / Bu- g
gulanıp buğu-
lanıp durma-
sam" (Attilâ 8
İlhan). 3/ 9
Alan... Ege
Bölgesi'nde bir göl.
4/ Beyaz etli bir ba- 1
lık... Kemiklerin yu- 2
varlakucu. 5/EskiÇin 3
felsefesınde, evrenin 4
birliğini yapan düzen
ilkesi... Tûmör. 6/ Bir
masal dağı... Belırli
bir iş ya da hizmeti
başarabilecek güçteki
en küçûk askeri bir-
lik. II Yüksek devlet görevlılennın ve elçilerin otur-
malanna aynlan konut. 8/ "Bugün — / Bugün be-
ni ilk defa güneşe çıkardılar" (Nâzım Hikmet)... Ata.
9/ Izmir'ın Çeşme ilçesıne bağlı turıstık bir belde.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Zarif, kibar, güzel giyinmiş... Eski dilde ayak. 2/
"Turgut —": Şairimiz... Asya'da bir göl. 3/ Türk
müziğinde bir makam. 4/ Maksim Gorki'nin bir
romanı... Kükürtle demir bileşimlerinden bin. 5/ Bir
renk... Dikenli, sert pullu ve esmer bir balık. 6/ Bir
şey ödemeden alınan şey, bedava... tlkel benlik. II
Her yanı suyla çevrili kara parçası... Küçük çocuk-
lan korkutmak için uydurulmuş yaratık. 8/ Zihin ve
bedence ortaya konan güç... Bir soru sözü. 9/ Ikı
anlamı olan bir sözcüğün akla en az gelen anlamı-
nın amaçlanarak kullanılması sanatı... "Bilinir ne
— olduğum içlenmek zanaatında" (Cemal Süreya).
TOKAT 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/188
Davacı Nurten Demirel vasisi tarafından davalı
Erdal Demirel aleyhine mahkememizde açılan bo-
şanma davasının yapılan açık yargılaması sırasın-
da verilen ara karan gereğince,
Davalı Erdal Demirel adına çıkanlan davetiye-
nin bila tebliğ iade edildiği, zabıtaca yapılan tüm
aramalara rağmen adresinin tespit edilemediğı an~
laşıldığmdan duruşma gününün ve dava dilekçe-
sinin davalıya ilanen tebliğine karar verildiginden,
davalı Erdal Demırel'in duruşma günü olan 04.12.
2000 günü saat 9.00'da duruşmada hazır bulun-
ması veya kendisini bir vekille temsıl ettirmesi,
gelmediği veya vekille temsil ettirmediği takdirde
HMUK'nin 213 ve 377. maddeleri gereğince yok-
luğunda duruşmaya devam edileceği ve karar ve-
rileceği hususu dava dilekçesi ve davetiye yerine
geçerli olmak üzere tebliğ olunur.
Basın: 56164