25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2000 CUMA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr îstiklal Caddesi-Tünel arasında halka açık alanlarda 'Bugünkü Program-Gelecek Program' İstanJndVlald en yetkin sergi NECMİSÖNMEZ Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından hazırlanan geniş kapsamlı "1870 Beyoğlu 2000, Bir Efsanenin MonografisT etkınlikleri çerçevesinde açılan "Bugünkü Program - Gelecek Program'' başlıklı çağdaş sanat sergisi, içinde banndırdığı bırçok özellikle 2000 yılının Istanbul'da açılan en yetkin sergisi olma özelliğine sahıp. Özge Açıkkol ve Cem Üeri'nin sergi yapımcılığını ûstlendiğı bu etkinlik, îstiklal Caddesi üzerinde Galatasaray'dan Tünel'e uzanan hat üzerinde Aydan Mürkezaoğlu, Ayşe Erkmen, Füsun Onur, Gülsün Karamustafa, Nazh Eda Noyan, Sarkis, Sdda Asal ve Serkan Özkaya'nın halka açık alanlarda gerçekleştirdikleri "in- shu" karakterlı çahşmalardan oluşuyor. Bu sergiyi 2000 yıhnın Istanbul'da açılan en yetkin etkınliği halıne getıren ilk özellıği, ülkemizde, alışık, olmadığımız "cesareti, inana" savunmasuun yanında, Maçka Sanat Galerisi'nin kapanmasından bu yana işlerini sergileme imkânı olmayan yetkin sanatçılanmıza çalışmalannı sunma olanağı tanıması. Halka açık alanlarda, etrafında, öbeğinde ve geri planında "tstanbul tutkusunun" yer aldığı projelerin gösterilmesi, kent tarihinin ağırlığını her zaman hissettiren özelliğine karşı farklı yorumlar getiriyor. Varla yok arasında, güncel yaşamın tüm duyarhhklan törpülediği Istanbul kentinde böylesi bir serginin gerçekleştirilmiş olmasını her şeyden önce büyük şans olarak değerlendirmek gerekıyor. Kentin üzenne akşam karanlığının ındiği saatlerde gözüken çalışmalar, ne geçmışın büyüsûnü, ne de günûmüzün gerçeklıklennı tanımlamaya, betimlemeye yöneliyorlar. Her sanatçı kendine göre kentin. farklı sosyal, ekonomik, politik, mimari özelliklenne yakınlaşarak dûş ve düşünce gücüne seslenen işler gerçekleştirmiş. Bıreyin konumu sorgulanıyor Çalışmalannı uzun bir sûreden beri Istanbul'un kişiler üzerinde yarattığı psikolojik ve fıziksel etkileri üzerinde yoğunlaştıran Aydan Murtezaoğhı hiç kuşkusuz kendi kuşağının en yetkin, en şüpheli ve bu yüzden de en geride duran temsilcisi. Sanatçının uzun bir süreden beri Insbruck, Paris kentlerinde de gösterilen çalışması, bu sergi kapsamında Osmanlı Bankası Kültür Merkezi'nde sunuluyor. Eğri bir Galata Kulesi fotoğrafının önündeki banktan bu manzaraya bakan bir figürle bankın arkasında uzanmış bir köpeğin imgesinden oluşan video çalışmasında sanatçı "etküeyki" bir biçımde bıreyin Istanbul'un güncel yaşamı içindekı konumunu sorguluyor. Kirli, paslı bir vitrin camının arkasından görünen video projeksiyonu Murtezaoğlu'nun "kapah görsei ditini" bu kentin odağındaki kaynaklardan beslediğinin kanıtı. Marcel Duchamp göndermeleri Yapı Kredi Kültür Merkezi'nın girişindeki tüm camlan, internetten yaptığı çağndan topladığı dialarla tamamen kaplayan Serkan Özkaya, bu başanlı çahşmasuıın yarattığı etkiyle adeta bir sinema perdesini andıran hareketlilik sayesinde, akşamlan caddeden geçen her bireyin ilgisini mıknatıs gibi çeken bir alan oluşturmuş. Dialann üzerindeki görüntülerin önemli bir bölümünün sanat tarihine girmiş resimlerden oluşması elbette bir rastlantı değil. "Bir Sanat GaJerisinin Gerçekte Nasıl Olması Gerektiği (Büyük Cam)" isimli bu çalışmasıyla Özkaya, genelde bu serginin birçok yerinde gözlemlenen Marcel Duchamp göndermelerine eklemlenerek sıradan imgelerin arkasına farklı sorunlanyla sanat tarihinin yazıhmını sorguluyor. Selda Asal'm 'Cam Ev'i Selda Asal'ın Yapı Kredi binasının Galatasaray kısmına bakan bir camında sunduğu "Maison Fragüe (Cam Ev)" isimli video projeksiyonu. bir camın arkasında bir şeyleri aktarmaya çalışan genç bir kızın görüntülerinden oluşuyor. Akşam karanlığından sonra gerçek bir camın arkasından hiç durmaksızın akan imgeler, Asal'ın üstü kapalı olarak "iletişim" sorunuyla ilgilendiğinin göstergesi durumunda. Oldukça yalın bir anlatım teknığiyle gerçekleştirihniş olan bu çalışmanın anlatıcı elemanlann varlığına rağmen bir hikâyeyi anlatmaması, Asal'ın günümüzde moda olan video tekniğini kendine özgü bir süzgeçten geçirerek sorguladığının kanıtı. "Bugünkü Program - Gelecek Program" bir çağdaş sanat müzesı olmayan îstanbul kentinde, sanatın varlığına, gücüne inanan kişilerin büyük zorluklarla gerçekleştirdiği bir sergi. Ama bu sergiyı önemlileştiren bu zorluklarla mücadele gücünün gösterilmesinden öte, seçilen çalışmalann, sunum tekniklerinin, sorgulanan kavramlann güncelliği. Bu tür sergilerin gerçekleştinlmesi için oldukça önemli bir atılım yapılmış oluyor böylece. Ama bunun devamı gelir mi? önemli olan konulardan bıri de bu. Sanatı kirletmek için elınden geleni yapan banka-galeri bu örneği model olarak kavrayabilir, güncel sanatın gizil gücünü yakalayabilirler mi? Bu soru ve sorunlann tartışılmasından yanayım. Sergi 28 Ekim'e dek izlenebilir. çinde banndırdığı birçok özellikle 2000 yıhnın en yetkin sergisinde her sanatçı kendine göre kentin farklı sosyal, ekonomik, politik, mimari özelliklerine yakınlaşarak düş ve düşünce gücüne seslenen işler gerçekleştirmiş. anatçılar, kent tarihinin ağırlığını her zaman hissettiren özelliğine karşı farklı yorumlar getiriyor. Zorluklarla gerçekleştirilen serginin önemi, seçilen çalışmalann, sunum tekniklerinin, sorgulanan kavramlann güncelliğinden geliyor. En çok iş üreten sanatçı 'Muvakkithane tçin Avize' Yüksekkakbnm üzerindeki neoncuda sergileniyor. Elhamra Pasajı'nın içindeki gelinlik ma- ğazası Modkristi ve bu dükkânın önündeki mermer döşemelenn bir köşesi Sarlds'in sergi için gerçekleştirmiş olduğu birçok pro- jenin mekânlanndan biri. Gelinlik mağaza- sının vitrinindeki mankenin beş tırnağında- ki beş floresan oje, Sarkis'in projesine gö- re her gün silinip tekrarboyanırken mermer döşemenin üzerindeki varak sessiz bir tanık olarak hiçbir yere kıpırdamıyor. Pasajın az ilerisindeki dövme dükkâmnın vitrininde de bu proje dahilinde Sarkis'in iki motifıni iki kişiye dövme olarak uygulandıktan son- ra çekilmiş olan fotoğraflar yer alıyor. "Ayasofya Hazme Dairesi İçin Avize" ve "MıraddrîthanelçinAvize" desenlennı döv- me olarak beş yıl üzerinde taşıyacak olan ki- şiler de bu serginin bir parçası oluyor böy- lece. Santa Maria Klisesi'nin girişindeki bir taşı da varaklayan Sarkis serginin en çok iş üreten sanatçısı durumunda. Sanki Istan- bul'da, Istanbul için iş üretmeye susamış sa- natçı, Markiz'e, Galata Muvakkithanesi'ne koymayı düşündüğü ancak gerçekleştiril- meden bekleyen projeler, onun kavram ve kurgu dünyasında vardığı duygu yakınlığını aktaran düzey- de. Sergiyi gezmek isteyenler akşam karanlığı ken- te çöktükten sonra Yüksekkaldınm üzerindeki ne- oncuyu mutlaka gezmeüler. Muvakkithane için ya- 'Beş Tırnağında Beş Floresan Ojeti Manken' Modkristi'de. pılan proje burada sergileniyor. "Ses" sözcüğunü anlam ve kavramından soyutlayarak adeta "geçmi- şin ekosu" haline getiren Sarkis, tanımsızlığın oda- ğında izleyicilere oldukça/arklı yorumlama ımkânı sunuyor. 'Dtşansı' ile HçerisVAyşe Erkmen, Robin- son Crusoe Kitabevi'nin - iki vitrininde gerçekleş- tirdiği güçlü çalışmasmda kitapçınm bir gün önce satmış olduğu ilk kitabm ilk, son kitabın son hece- sini yan yana getirerek "anlam" sınınnı ortadan kaldırarak, "dışana'' ile "içerisi" arasmdaki diya- lofu büyüteç alöna aliyor. iki ayrı hecenin her türlü kavramdan aynk tutula- rak vitrinde sunulması, iz- leyicide ilk bakışta belli bir heyecan uyandırmıyor. Ama vitrine uzun süre bakınca hecelenn hafıfçe eğri olarak cama yapıştı- nldığı, vitrinin bu hece- lerin yardımıyla vitrin ol- maktançıkıpdüşûncelerin yoğunlaşüğı anlam odak- lan haline geldiği kavra- nıyor. Erkmen'in serginin ta- mamındaki tekil konumu, sanatçının kent yaşamı- nın dışsal özelliklerini de- ğil, algılanmızla filitre- den geçirdiğimiz yanla- nyla ilgilenmesinden kay- naklandığı için önemli. 'Farkındahk Haritası' Galatasaray mey- danındaki sünitçi- lerden birinden bir simit istediğinızde, bunu size bir kâğıda sanp veriyorlar son günlerde. Simidi ye- dikten sonra bu kâ- ğıdı atmayın, önüne ve arkasına bakın. "FarkmdahkHa- ritası" ismini taşı- yan bu kâgıt parça- sı, çahşmalanyla ilk kez karşılaştığım, Nazh Eda Noyan ın bu sergiye olan kat- kısı. Toplumsal yardım örgütlerinin isim, ad- res, telefon numaralannın olduğu bu kâğı- dın arka yüzünde ise bir vefa borcu olarak simitçilerin ismi, fotoğraflan yer alıyor. Eda Noyan'ın gün- cel yaşama maske- siz olarak katılma- yı göze almış olan bu çalışmasını, öğ- retici, bilgilendirici özellikJenn dışında düşündüğümüzde, günümüz sanatının temel sorunlann- dan biri olan "neyi, nasd kavramsaOaş- ormalı" olgusu et- rafında konumlan- dırmamız müm- kün. Sanatçının olduk- ça yoğun, ağır ko- nulara gönderme yaparken oldukça hafif, varlığını sonuna dek gizleyen, saklanan bir proje gerçekleştirmiş olması, kendisinin potansiyelini ortaya koyuyor. Tınılann izindeHacopulo Pasajı'nın gi- riş kemerinin iç avluya ba- kan kısmında gerçekleştir- diği çalışmasıyla Füsun Onur, yıllardan beri kendi- ne özgü metotlarla peşine düştüğü "nmlan", seslerin izinı sürüyor. Pasajın yıkılmaya yüz tutmuş ve içinde kırmızı perdelerin asıh olduğu bir penceresinin pervazlannı altın varak izlenimini uyan- dıran bir malzeme ile kap- latan sanatçı, pervazın sol tarafından aşağıya küçük bir hasır sepet uzatarak ol- dukça ilginç bir proje ger- çekleştirmiş. Onur, kırmı- zı ile altın rengini bir ara- ya getirirken bir zamanlar bu pasajın görkemli görün- tüsüne değil, kafasındaki Beyoğlu kavramma gön- derme yapıyor. En iyi ya- htıcı maddelerden biri olan altın, sanatçının işınde kul- larulmadığı halde, izleyi- cilere düşünceler aracılı- ğıyla aktanlıyor. Günün her saatinde gürültünün hâkim olduğu bu mekâna böyle- ce bir tür "iç sessizüği9 ta- şıyan Onur, yoğunlaşunl- mış duygulann üzerine gi- derken adeta kırmızı perde- nin arkasından hemen çıka- cak olan bir sahneyede gön- derme yaparak oldukça farklı hisleri hareketlendir- meyi, onlan formlandırma- yıbaşarmış. Kimliğini arayan küçük kız Gübün Kanunostafa'nın Hacopulo Pasajı içindeki harap bir dükkânın içinde gösterilen video çahşmaları, küçük bir kız çocuğunun dış dünyayı tanımak, bu dünyada kendi kimliğini bulmak için giriştiği oyunlardan, eylemlerden ohışuyor. Sanatçının anlatıcı elemanlar kullanarak tasarladığı videolannda sunulan görüntüleri bellı bir anlam çerçevesi içinde değil, duygulann insan vücudunda, belleğinde yarattığı izlerden yola çıkarak yorumlamak gerekiyor. YAZIODASI SEIİM tLERİ Reşat Muri'yi Haönlamak Benim öyle yazartanm vardır, durup duaırken ha- tırlanm. Onlara ne kadar çok şey borçlu olduğu- mu düşünürüm. Reşat Nuri Güntekin o soy yazarlanmdandır. llktanışmamız "Kirazlar" hikâyesiyle. llkokulday- dım, "Kirazlar" Okuma Kitabı'mızdaydı. Bu hikâ- yenin etkisi o gün bugün sürer. Evet, bugün de tek satın eskimemiştir. Çalıkuşu, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü kim bilir kaç kuşağı etkilemiştir. Günûmüzün çok sa- tan romanlannınki gibi bir etki değil bu, bV iki yıl içinde sönüp gitmemiş. Çalıkuşu tefrika edilirken, Feride'nin Anadolu günleri, yurdun kurtuluşuyla eşanlamlı okunmuş; Ahmet Hamdi Tanpınar anlatıyor. Feride'nin yaratıcısı Yeşil Gece'de günûmüzün hâlâ çözümleyemediği bir aynlık sorunundan söz açıyordu, yolun ikiye aynlabileceğinden, çok teh- likeli dönemeçlerden... Reşat Nuri, Fatma Aliye Hanım'ın Udı roma- nından sonra yazariık sanatına heves ettigini söy- lemiştir. Yalnız, kimsesiz insanı, bir genç kızı, hern de kaçgöç devrinde, çaltşma hayatının ayakta tu- tabileceğini ileri sürmüş Udı'yi günümüzde kaç ki- şi okuyacak? Udı'yi çoktan unutuluş çoplüğüne ao- vermişiz. Reşat Nuri'yi okuyor muyuz? Ders kitaplan, müf- redat derken, Reşat Nuri isteksizce okunan bir ro- mancı haline getirilmiş, bana sorarsanız. Gerçi "Kirazlar"a ders kitabımızda kavuşmuş- tum. Bununla biriikte, yanyıl ödevlerimiz için öze- tini çıkaımaya çalıştıgım Miskinler Tekkesi'nin ta- dına varabilmem için yıllan, özgür okumalan ge- reksinecektim... 'Istanbul'da doğan, Çanakkale'de bir mahalle mektebine giden Izmir'in 'Frerier" Fransız mekte- binde öğrenimini sürdüren Reşat Nuri, Çalıkuşu 'yla 'taşra' yaşantısına açılıyor; Üsküdar'daki çocuk- luk dönemlerinde lalası Şakir Ağa'nın, masaltar anlatmış bu eski, Harem Iskelesi kayıkçısının do- ğaçtan yaratıcılığını yaşamı boyunca ilke biliyor... Reşat Nuri'nin eserinde, toplumun can alıcı so- runlarını her kesimden okurun kavrayabileceği güçlü bir anlatım, seçik bir Türkçe karşımıza çıkar. Romancıya gönül borcumuz sonsuz. Dudaktan Kalbe'yi okuduğum günleri hatirlıyo- rum, yemeden içmeden kesilmiştim. Şehir Tıyatrosu'nda seyrettiğim Tanndağı Zlya- fef/'nden o yıüar pek bir şey anlayamamıştım. Tıp- kı Miskinler Tekkesi gibi, Tanndağı Ziyafeti de za- man geçince allak bullak edecekti. 'Diktatör" kim- liğinin irdelendiği bu oyunun yeniden sahnelenme- mesi beni hep üzer. Günün birinde kendimi Kenan'a benzetmiştim. 'Santimantal roman' sanılmış Dudaktan Kalbe'nin Kenan'ı gönlünde birçok şey yıkılıp harap olduk- tan sonra, kendisini "birhayatmağlubu" gibi gör- meye başlar. "Büyük hislere artık kabiliyeti" yok- tur. Sevdalan, tutkulan artık "akaryıldalar"a ben- zemektedir... Reşat Nuri'nin Eski Hastalık adlı romanından ti-. yatroya uyarladığı Eski Şarkı'da uzak bir deniz fe- neri sanki yanıp soner, ışığı belirli aralarla parlayıp durur. 'Gönüleğitimi'top\umu nasıl aydınlatacak- sa, o uzak fener de, sıcak, baygın güney gecesin- de sanki bir şey söylemek istemektedir. Ama kim- se dinlemek istemiyor. Milli Eğitim Başmüfettişi Reşat Nuri'yi, roman- anın, edebiyatçının yanı sıra, devlet adamını Tür- kiye hatırlamıyor. Fakat Eski Şarkı'da bayraklar, fe- nerter geçiyor; uzak bir deniz feneri güney gece- sinin bol yıldızlı karanlığında hâlâ ışıyor, gönlün sı- kıntısına pınltılar serpiyor. Pınltılar, körlükten kor- kanlann kılavuzu. Reşat Nuri'nin dergiterde, gazeteterde unutulmuş, kitaba evrilmemiş nice yazısı var. En abuk sabuk yazılann kitaplaştığı günümüzde, kadirbilir birya- yınevinin ilgisini Reşat Nuri yazılan bilmem çekmez mi? Takvimde Iz Bırakan: "Misafir Mustafa Kemal'd/. Locada Ibsen'/ seyrederken, oyundan sonra yağmurluklu biras- ker tarafından sürülen eski ve galiba birazyana eğil- miş birpayton içinde Beyoğlu caddesini geçer- ken, kimin yanında oturduğumu, ne kutsal bir ta- rih gecesi geçinvekte olduğumu nereden bilebi- lirdim?" Reşat Nuri Güntekin, "İlk Piyesim', Ay- dabir, 1954. Uğur Mumcu Araştirma ve fiazetecilîk Vakfı • Kültür Servisi - Uğur Mumcu Araşurma ve Gazetecilik Vakfı eğitim bölümünün çalışmalan bu- dizi seminerle başlıyor. Yazma, felsefe, sinema tarihi ve senaryo yazımı ve fotoğraf sanatı olmak üzere dört ana başlık altında yapılacak olan seminerler 16 Ekün'de um:ag'uı Paris Caddesi No: 14 Kavaklıdere / Ankara adlı adresinde başlayacak. Haftanın üç günü edebiyat, şiir, düşün dünyamızın isimlerinden Emin Özdemir, Ahmet Inam, Mehmet Eroğlu, Erendiz Atasü, Ali Cengizkan, Cengiz Güleç yazma seminerlerine katılacaklar. Felsefeye Ginş seminerini Ahmet Inam sunacak. Sinema tarihi ve sinema teknikleri seminerlerinde Mehmet Eroğlu ve gazetemiz yazarlanndan Memet Baydur ders verecek. Fotoğraf sanatı derslerinde ise Mehmet Bayhan, Jale Erzen, Kıymet Giray bulunacak. Konulara ilgi duyanlann umrag'a başvurmalan gerekiyor. BUGÜN • BABYLON'da saat 23.00'te Jimmy Bosch 'Salsa Dura' konseri ile yer alacak. (292 73 68) • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 19.00'da soprano Evren Ekşi ve piyanist EHsabetta Di Stefano bır konser verecekler. (293 98 48) ESKİŞEHİR FESTİVALİ'NDE BUCÖN • AKM KONSER SALONU'nda saat 18.45'te Wren Baroque Soktists'in konseri izlenebilir. • HAYAL KAHVESİ'nde saat 18.45'te FreeKey Trio'nun konseri gerçekleşecek. • YUNUS EMRE KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 21.15'te Genco Erkal'ın 'Can' adlı oyunu sahnelenecek. (0 222 217 45 67)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle