Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2000 CUMA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
îstiklal Caddesi-Tünel arasında halka açık alanlarda 'Bugünkü Program-Gelecek Program'
İstanJndVlald en yetkin sergi
NECMİSÖNMEZ
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
tarafından hazırlanan geniş kapsamlı "1870
Beyoğlu 2000, Bir Efsanenin MonografisT
etkınlikleri çerçevesinde açılan "Bugünkü
Program - Gelecek Program'' başlıklı
çağdaş sanat sergisi, içinde banndırdığı
bırçok özellikle 2000 yılının Istanbul'da
açılan en yetkin sergisi olma özelliğine
sahıp. Özge Açıkkol ve Cem Üeri'nin sergi
yapımcılığını ûstlendiğı bu etkinlik, îstiklal
Caddesi üzerinde Galatasaray'dan Tünel'e
uzanan hat üzerinde Aydan Mürkezaoğlu,
Ayşe Erkmen, Füsun Onur, Gülsün
Karamustafa, Nazh Eda Noyan, Sarkis,
Sdda Asal ve Serkan Özkaya'nın halka
açık alanlarda gerçekleştirdikleri "in- shu"
karakterlı çahşmalardan oluşuyor.
Bu sergiyi 2000 yıhnın Istanbul'da açılan
en yetkin etkınliği halıne getıren ilk
özellıği, ülkemizde, alışık, olmadığımız
"cesareti, inana" savunmasuun yanında,
Maçka Sanat Galerisi'nin kapanmasından
bu yana işlerini sergileme imkânı olmayan
yetkin sanatçılanmıza çalışmalannı sunma
olanağı tanıması. Halka açık alanlarda,
etrafında, öbeğinde ve geri planında
"tstanbul tutkusunun" yer aldığı projelerin
gösterilmesi, kent tarihinin ağırlığını her
zaman hissettiren özelliğine karşı farklı
yorumlar getiriyor.
Varla yok arasında, güncel yaşamın tüm
duyarhhklan törpülediği Istanbul kentinde
böylesi bir serginin gerçekleştirilmiş
olmasını her şeyden önce büyük şans
olarak değerlendirmek gerekıyor. Kentin
üzenne akşam karanlığının ındiği saatlerde
gözüken çalışmalar, ne geçmışın büyüsûnü,
ne de günûmüzün gerçeklıklennı
tanımlamaya, betimlemeye yöneliyorlar.
Her sanatçı kendine göre kentin. farklı
sosyal, ekonomik, politik, mimari
özelliklenne yakınlaşarak dûş ve düşünce
gücüne seslenen işler gerçekleştirmiş.
Bıreyin konumu sorgulanıyor
Çalışmalannı uzun bir sûreden beri
Istanbul'un kişiler üzerinde yarattığı
psikolojik ve fıziksel etkileri üzerinde
yoğunlaştıran Aydan Murtezaoğhı hiç
kuşkusuz kendi kuşağının en yetkin, en
şüpheli ve bu yüzden de en geride duran
temsilcisi. Sanatçının uzun bir süreden beri
Insbruck, Paris kentlerinde de gösterilen
çalışması, bu sergi kapsamında Osmanlı
Bankası Kültür Merkezi'nde sunuluyor.
Eğri bir Galata Kulesi fotoğrafının
önündeki banktan bu manzaraya bakan bir
figürle bankın arkasında uzanmış bir
köpeğin imgesinden oluşan video
çalışmasında sanatçı "etküeyki" bir
biçımde bıreyin Istanbul'un güncel yaşamı
içindekı konumunu sorguluyor. Kirli, paslı
bir vitrin camının arkasından görünen
video projeksiyonu Murtezaoğlu'nun
"kapah görsei ditini" bu kentin odağındaki
kaynaklardan beslediğinin kanıtı.
Marcel Duchamp göndermeleri
Yapı Kredi Kültür Merkezi'nın girişindeki
tüm camlan, internetten yaptığı çağndan
topladığı dialarla tamamen kaplayan
Serkan Özkaya, bu başanlı çahşmasuıın
yarattığı etkiyle adeta bir sinema perdesini
andıran hareketlilik sayesinde, akşamlan
caddeden geçen her bireyin ilgisini
mıknatıs gibi çeken bir alan oluşturmuş.
Dialann üzerindeki görüntülerin önemli bir
bölümünün sanat tarihine girmiş
resimlerden oluşması elbette bir rastlantı
değil. "Bir Sanat GaJerisinin Gerçekte
Nasıl Olması Gerektiği (Büyük Cam)"
isimli bu çalışmasıyla Özkaya, genelde bu
serginin birçok yerinde gözlemlenen
Marcel Duchamp göndermelerine
eklemlenerek sıradan imgelerin arkasına
farklı sorunlanyla sanat tarihinin
yazıhmını sorguluyor.
Selda Asal'm 'Cam Ev'i
Selda Asal'ın Yapı Kredi binasının
Galatasaray kısmına bakan bir camında
sunduğu "Maison Fragüe (Cam Ev)" isimli
video projeksiyonu. bir camın arkasında
bir şeyleri aktarmaya çalışan genç bir kızın
görüntülerinden oluşuyor. Akşam
karanlığından sonra gerçek bir camın
arkasından hiç durmaksızın akan imgeler,
Asal'ın üstü kapalı olarak "iletişim"
sorunuyla ilgilendiğinin göstergesi
durumunda. Oldukça yalın bir anlatım
teknığiyle gerçekleştirihniş olan bu
çalışmanın anlatıcı elemanlann varlığına
rağmen bir hikâyeyi anlatmaması, Asal'ın
günümüzde moda olan video tekniğini
kendine özgü bir süzgeçten geçirerek
sorguladığının kanıtı.
"Bugünkü Program - Gelecek Program"
bir çağdaş sanat müzesı olmayan îstanbul
kentinde, sanatın varlığına, gücüne inanan
kişilerin büyük zorluklarla gerçekleştirdiği
bir sergi. Ama bu sergiyı önemlileştiren bu
zorluklarla mücadele gücünün
gösterilmesinden öte, seçilen çalışmalann,
sunum tekniklerinin, sorgulanan
kavramlann güncelliği. Bu tür sergilerin
gerçekleştinlmesi için oldukça önemli bir
atılım yapılmış oluyor böylece. Ama
bunun devamı gelir mi? önemli olan
konulardan bıri de bu. Sanatı kirletmek için
elınden geleni yapan banka-galeri bu
örneği model olarak kavrayabilir, güncel
sanatın gizil gücünü yakalayabilirler mi?
Bu soru ve sorunlann tartışılmasından
yanayım.
Sergi 28 Ekim'e dek izlenebilir.
çinde banndırdığı birçok özellikle 2000 yıhnın en
yetkin sergisinde her sanatçı kendine göre kentin
farklı sosyal, ekonomik, politik, mimari
özelliklerine yakınlaşarak düş ve düşünce gücüne
seslenen işler gerçekleştirmiş.
anatçılar, kent tarihinin ağırlığını her zaman
hissettiren özelliğine karşı farklı yorumlar
getiriyor. Zorluklarla gerçekleştirilen serginin
önemi, seçilen çalışmalann, sunum tekniklerinin,
sorgulanan kavramlann güncelliğinden geliyor.
En çok iş üreten sanatçı
'Muvakkithane tçin Avize' Yüksekkakbnm
üzerindeki neoncuda sergileniyor.
Elhamra Pasajı'nın içindeki gelinlik ma-
ğazası Modkristi ve bu dükkânın önündeki
mermer döşemelenn bir köşesi Sarlds'in
sergi için gerçekleştirmiş olduğu birçok pro-
jenin mekânlanndan biri. Gelinlik mağaza-
sının vitrinindeki mankenin beş tırnağında-
ki beş floresan oje, Sarkis'in projesine gö-
re her gün silinip tekrarboyanırken mermer
döşemenin üzerindeki varak sessiz bir tanık
olarak hiçbir yere kıpırdamıyor. Pasajın az
ilerisindeki dövme dükkâmnın vitrininde
de bu proje dahilinde Sarkis'in iki motifıni
iki kişiye dövme olarak uygulandıktan son-
ra çekilmiş olan fotoğraflar yer alıyor.
"Ayasofya Hazme Dairesi İçin Avize" ve
"MıraddrîthanelçinAvize" desenlennı döv-
me olarak beş yıl üzerinde taşıyacak olan ki-
şiler de bu serginin bir parçası oluyor böy-
lece. Santa Maria Klisesi'nin girişindeki
bir taşı da varaklayan Sarkis serginin en çok
iş üreten sanatçısı durumunda. Sanki Istan-
bul'da, Istanbul için iş üretmeye susamış sa-
natçı, Markiz'e, Galata Muvakkithanesi'ne
koymayı düşündüğü ancak gerçekleştiril-
meden bekleyen projeler, onun kavram ve kurgu
dünyasında vardığı duygu yakınlığını aktaran düzey-
de. Sergiyi gezmek isteyenler akşam karanlığı ken-
te çöktükten sonra Yüksekkaldınm üzerindeki ne-
oncuyu mutlaka gezmeüler. Muvakkithane için ya-
'Beş Tırnağında Beş Floresan Ojeti Manken' Modkristi'de.
pılan proje burada sergileniyor. "Ses" sözcüğunü
anlam ve kavramından soyutlayarak adeta "geçmi-
şin ekosu" haline getiren Sarkis, tanımsızlığın oda-
ğında izleyicilere oldukça/arklı yorumlama ımkânı
sunuyor.
'Dtşansı'
ile HçerisVAyşe Erkmen, Robin-
son Crusoe Kitabevi'nin
- iki vitrininde gerçekleş-
tirdiği güçlü çalışmasmda
kitapçınm bir gün önce
satmış olduğu ilk kitabm
ilk, son kitabın son hece-
sini yan yana getirerek
"anlam" sınınnı ortadan
kaldırarak, "dışana'' ile
"içerisi" arasmdaki diya-
lofu büyüteç alöna aliyor.
iki ayrı hecenin her türlü
kavramdan aynk tutula-
rak vitrinde sunulması, iz-
leyicide ilk bakışta belli
bir heyecan uyandırmıyor.
Ama vitrine uzun süre
bakınca hecelenn hafıfçe
eğri olarak cama yapıştı-
nldığı, vitrinin bu hece-
lerin yardımıyla vitrin ol-
maktançıkıpdüşûncelerin
yoğunlaşüğı anlam odak-
lan haline geldiği kavra-
nıyor.
Erkmen'in serginin ta-
mamındaki tekil konumu,
sanatçının kent yaşamı-
nın dışsal özelliklerini de-
ğil, algılanmızla filitre-
den geçirdiğimiz yanla-
nyla ilgilenmesinden kay-
naklandığı için önemli.
'Farkındahk Haritası'
Galatasaray mey-
danındaki sünitçi-
lerden birinden bir
simit istediğinızde,
bunu size bir kâğıda
sanp veriyorlar son
günlerde. Simidi ye-
dikten sonra bu kâ-
ğıdı atmayın, önüne
ve arkasına bakın.
"FarkmdahkHa-
ritası" ismini taşı-
yan bu kâgıt parça-
sı, çahşmalanyla ilk
kez karşılaştığım,
Nazh Eda Noyan ın
bu sergiye olan kat-
kısı.
Toplumsal yardım örgütlerinin isim, ad-
res, telefon numaralannın olduğu bu kâğı-
dın arka yüzünde ise bir vefa borcu olarak
simitçilerin ismi, fotoğraflan yer alıyor.
Eda Noyan'ın gün-
cel yaşama maske-
siz olarak katılma-
yı göze almış olan
bu çalışmasını, öğ-
retici, bilgilendirici
özellikJenn dışında
düşündüğümüzde,
günümüz sanatının
temel sorunlann-
dan biri olan "neyi,
nasd kavramsaOaş-
ormalı" olgusu et-
rafında konumlan-
dırmamız müm-
kün.
Sanatçının olduk-
ça yoğun, ağır ko-
nulara gönderme yaparken oldukça hafif,
varlığını sonuna dek gizleyen, saklanan bir
proje gerçekleştirmiş olması, kendisinin
potansiyelini ortaya koyuyor.
Tınılann izindeHacopulo Pasajı'nın gi-
riş kemerinin iç avluya ba-
kan kısmında gerçekleştir-
diği çalışmasıyla Füsun
Onur, yıllardan beri kendi-
ne özgü metotlarla peşine
düştüğü "nmlan", seslerin
izinı sürüyor.
Pasajın yıkılmaya yüz
tutmuş ve içinde kırmızı
perdelerin asıh olduğu bir
penceresinin pervazlannı
altın varak izlenimini uyan-
dıran bir malzeme ile kap-
latan sanatçı, pervazın sol
tarafından aşağıya küçük
bir hasır sepet uzatarak ol-
dukça ilginç bir proje ger-
çekleştirmiş. Onur, kırmı-
zı ile altın rengini bir ara-
ya getirirken bir zamanlar
bu pasajın görkemli görün-
tüsüne değil, kafasındaki
Beyoğlu kavramma gön-
derme yapıyor. En iyi ya-
htıcı maddelerden biri olan
altın, sanatçının işınde kul-
larulmadığı halde, izleyi-
cilere düşünceler aracılı-
ğıyla aktanlıyor. Günün her
saatinde gürültünün hâkim
olduğu bu mekâna böyle-
ce bir tür "iç sessizüği9
ta-
şıyan Onur, yoğunlaşunl-
mış duygulann üzerine gi-
derken adeta kırmızı perde-
nin arkasından hemen çıka-
cak olan bir sahneyede gön-
derme yaparak oldukça
farklı hisleri hareketlendir-
meyi, onlan formlandırma-
yıbaşarmış.
Kimliğini arayan küçük kız
Gübün Kanunostafa'nın Hacopulo
Pasajı içindeki harap bir dükkânın içinde
gösterilen video çahşmaları, küçük bir
kız çocuğunun dış dünyayı tanımak, bu
dünyada kendi kimliğini bulmak için
giriştiği oyunlardan, eylemlerden
ohışuyor.
Sanatçının anlatıcı elemanlar kullanarak
tasarladığı videolannda sunulan
görüntüleri bellı bir anlam çerçevesi
içinde değil, duygulann insan
vücudunda, belleğinde yarattığı
izlerden yola çıkarak yorumlamak
gerekiyor.
YAZIODASI
SEIİM tLERİ
Reşat Muri'yi Haönlamak
Benim öyle yazartanm vardır, durup duaırken ha-
tırlanm. Onlara ne kadar çok şey borçlu olduğu-
mu düşünürüm.
Reşat Nuri Güntekin o soy yazarlanmdandır.
llktanışmamız "Kirazlar" hikâyesiyle. llkokulday-
dım, "Kirazlar" Okuma Kitabı'mızdaydı. Bu hikâ-
yenin etkisi o gün bugün sürer. Evet, bugün de tek
satın eskimemiştir.
Çalıkuşu, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü kim
bilir kaç kuşağı etkilemiştir. Günûmüzün çok sa-
tan romanlannınki gibi bir etki değil bu, bV iki yıl
içinde sönüp gitmemiş.
Çalıkuşu tefrika edilirken, Feride'nin Anadolu
günleri, yurdun kurtuluşuyla eşanlamlı okunmuş;
Ahmet Hamdi Tanpınar anlatıyor.
Feride'nin yaratıcısı Yeşil Gece'de günûmüzün
hâlâ çözümleyemediği bir aynlık sorunundan söz
açıyordu, yolun ikiye aynlabileceğinden, çok teh-
likeli dönemeçlerden...
Reşat Nuri, Fatma Aliye Hanım'ın Udı roma-
nından sonra yazariık sanatına heves ettigini söy-
lemiştir. Yalnız, kimsesiz insanı, bir genç kızı, hern
de kaçgöç devrinde, çaltşma hayatının ayakta tu-
tabileceğini ileri sürmüş Udı'yi günümüzde kaç ki-
şi okuyacak? Udı'yi çoktan unutuluş çoplüğüne ao-
vermişiz.
Reşat Nuri'yi okuyor muyuz? Ders kitaplan, müf-
redat derken, Reşat Nuri isteksizce okunan bir ro-
mancı haline getirilmiş, bana sorarsanız.
Gerçi "Kirazlar"a ders kitabımızda kavuşmuş-
tum. Bununla biriikte, yanyıl ödevlerimiz için öze-
tini çıkaımaya çalıştıgım Miskinler Tekkesi'nin ta-
dına varabilmem için yıllan, özgür okumalan ge-
reksinecektim...
'Istanbul'da doğan, Çanakkale'de bir mahalle
mektebine giden Izmir'in 'Frerier" Fransız mekte-
binde öğrenimini sürdüren Reşat Nuri, Çalıkuşu 'yla
'taşra' yaşantısına açılıyor; Üsküdar'daki çocuk-
luk dönemlerinde lalası Şakir Ağa'nın, masaltar
anlatmış bu eski, Harem Iskelesi kayıkçısının do-
ğaçtan yaratıcılığını yaşamı boyunca ilke biliyor...
Reşat Nuri'nin eserinde, toplumun can alıcı so-
runlarını her kesimden okurun kavrayabileceği
güçlü bir anlatım, seçik bir Türkçe karşımıza çıkar.
Romancıya gönül borcumuz sonsuz.
Dudaktan Kalbe'yi okuduğum günleri hatirlıyo-
rum, yemeden içmeden kesilmiştim.
Şehir Tıyatrosu'nda seyrettiğim Tanndağı Zlya-
fef/'nden o yıüar pek bir şey anlayamamıştım. Tıp-
kı Miskinler Tekkesi gibi, Tanndağı Ziyafeti de za-
man geçince allak bullak edecekti. 'Diktatör" kim-
liğinin irdelendiği bu oyunun yeniden sahnelenme-
mesi beni hep üzer.
Günün birinde kendimi Kenan'a benzetmiştim.
'Santimantal roman' sanılmış Dudaktan Kalbe'nin
Kenan'ı gönlünde birçok şey yıkılıp harap olduk-
tan sonra, kendisini "birhayatmağlubu" gibi gör-
meye başlar. "Büyük hislere artık kabiliyeti" yok-
tur. Sevdalan, tutkulan artık "akaryıldalar"a ben-
zemektedir...
Reşat Nuri'nin Eski Hastalık adlı romanından ti-.
yatroya uyarladığı Eski Şarkı'da uzak bir deniz fe-
neri sanki yanıp soner, ışığı belirli aralarla parlayıp
durur. 'Gönüleğitimi'top\umu nasıl aydınlatacak-
sa, o uzak fener de, sıcak, baygın güney gecesin-
de sanki bir şey söylemek istemektedir. Ama kim-
se dinlemek istemiyor.
Milli Eğitim Başmüfettişi Reşat Nuri'yi, roman-
anın, edebiyatçının yanı sıra, devlet adamını Tür-
kiye hatırlamıyor. Fakat Eski Şarkı'da bayraklar, fe-
nerter geçiyor; uzak bir deniz feneri güney gece-
sinin bol yıldızlı karanlığında hâlâ ışıyor, gönlün sı-
kıntısına pınltılar serpiyor. Pınltılar, körlükten kor-
kanlann kılavuzu.
Reşat Nuri'nin dergiterde, gazeteterde unutulmuş,
kitaba evrilmemiş nice yazısı var. En abuk sabuk
yazılann kitaplaştığı günümüzde, kadirbilir birya-
yınevinin ilgisini Reşat Nuri yazılan bilmem çekmez
mi?
Takvimde Iz Bırakan:
"Misafir Mustafa Kemal'd/. Locada Ibsen'/
seyrederken, oyundan sonra yağmurluklu biras-
ker tarafından sürülen eski ve galiba birazyana eğil-
miş birpayton içinde Beyoğlu caddesini geçer-
ken, kimin yanında oturduğumu, ne kutsal bir ta-
rih gecesi geçinvekte olduğumu nereden bilebi-
lirdim?" Reşat Nuri Güntekin, "İlk Piyesim', Ay-
dabir, 1954.
Uğur Mumcu Araştirma ve
fiazetecilîk Vakfı
• Kültür Servisi - Uğur Mumcu Araşurma ve
Gazetecilik Vakfı eğitim bölümünün çalışmalan
bu- dizi seminerle başlıyor. Yazma, felsefe, sinema
tarihi ve senaryo yazımı ve fotoğraf sanatı olmak
üzere dört ana başlık altında yapılacak olan
seminerler 16 Ekün'de um:ag'uı Paris Caddesi No:
14 Kavaklıdere / Ankara adlı adresinde
başlayacak. Haftanın üç günü edebiyat, şiir, düşün
dünyamızın isimlerinden Emin Özdemir, Ahmet
Inam, Mehmet Eroğlu, Erendiz Atasü, Ali
Cengizkan, Cengiz Güleç yazma seminerlerine
katılacaklar. Felsefeye Ginş seminerini Ahmet
Inam sunacak. Sinema tarihi ve sinema teknikleri
seminerlerinde Mehmet Eroğlu ve gazetemiz
yazarlanndan Memet Baydur ders verecek.
Fotoğraf sanatı derslerinde ise Mehmet Bayhan,
Jale Erzen, Kıymet Giray bulunacak. Konulara ilgi
duyanlann umrag'a başvurmalan gerekiyor.
BUGÜN
• BABYLON'da saat 23.00'te Jimmy Bosch
'Salsa Dura' konseri ile yer alacak. (292 73 68)
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZt'nde saat
19.00'da soprano Evren Ekşi ve piyanist
EHsabetta Di Stefano bır konser verecekler.
(293 98 48)
ESKİŞEHİR FESTİVALİ'NDE BUCÖN
• AKM KONSER SALONU'nda saat 18.45'te
Wren Baroque Soktists'in konseri izlenebilir.
• HAYAL KAHVESİ'nde saat 18.45'te FreeKey
Trio'nun konseri gerçekleşecek.
• YUNUS EMRE KÜLTÜR MERKEZt'nde
saat 21.15'te Genco Erkal'ın 'Can' adlı oyunu
sahnelenecek. (0 222 217 45 67)