23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 TBMM'ye soru Okurumuz Remzi Erkürem, sade bir yurttaşolarak T B M M Başkanlığı'na i letılmek üzere bir soru önergesi hazırlamış. Soaılar ç o k kısa: 1 - TBMM'de halen kaç milletvekili, hem rnilletvekili emekli rnaaşı hem de milletvekili maaşı almaktadır. Tutar toplamı nedir? 2- Sigortadaki çalışma sürelerini Emekli Sandığı'na devrederek SSK emeklisi olmak yerine Emekli Sandığı'ndan milletvekili emeklisi olanlar kaç kişidir ve mümkünse kimlikleri açıklanabilir mi? ISIK KANSU Olaylan emek açısından değeriendiren- ler, "sosyal güvenlik reformu" adı al- tında çalışanların haklarını budayan pa- ketin emeklilik yaşını yükseltmekle kal- mayacağı, hemen ardından emekliliğin, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin de gündeme geleceğini ısraria vurgulamış- lardı. Son gelişmeler, özel emekliliğin kapı- da olduğunu gösteriyor. Önce, Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan sorumlu olduğu SSK'yi kötüleme kampanyası başlattı. Ardından, büyük yabancı sigorta şirket- lerinin Türkiye'de taşeron bürolar açma- lanna tanık olundu. Sigorta şirketleri ne için Türkiye'ye geliyoriar? Yabancı bir si- gortanın yeiîi taşeronunun geçenlerde yaptığı açıklama, bu soruya yeterince açıklık getiriyor aslında: "En büyük he- defimiz sağlık sigortacılığı alanında ürün çeşitliliği sağlamak. Sağlık si- Taslağı beğenmişler de...gortası farklı farklı kitlelere sablması gereken bir ürün. Uzun vadede bakıl- dığında özel sağlık sigortacılığının da- ha iyi biryere gelmesi gerektiğine ina- ruyoruz. Doğru yapldığı takdirde sigor- ta şirketi de sağlık kuruluşu da kâr eder." SSK'nin emeklilik hizmetleri ile sağlık hizmetlerinin aynlmasına dönük çalış- malann varacağı sonuç, iyi ya da kötü, az ya da çok SSK'nin milyonlarca yurt- taşa sağladığı sağlık hizmetinin, daha çok kâr için şimdiden hazırlık yapan şir- ketterin eline düşmesi olacak. Getelim özel emekliliğe... O konuda da bir taslak ça- lışmadan söz ediliyor. Bu taslaktan işçi sendikalannın, memur sendikalannın fi- lan haberi yok. Kimin haberi var? "Dev yabancı sigorta şirketleri"nin özel emek- lilik için hazırlıklanndan söz eden bir ga- zetecinin izlenimleri şöyle: "Sigorta şirketleri uzun yıllardır böy- le bir yasanın çıkmasını bekliyordu. Tasan yasalaştığı takdirde istedikle- rine nihayet kavuşmuş olacaklar." Demek ki sigorta şirketleri, bürokrat- lann hazırladıkları yasa taslağından ha- berdarlar, belki de taslağı kardeş kardeş bürokratlarta, siyasilerle birlikte yazıyor- lar. Aynı gazetecinin aktardığı aşağıdaki bilgi, savımızı epeyce güçlendirecek içe- rikte: "Sigortacılaf, 'Yasanın tek eksiği şu: Biz sistemin zorunlu olmasını istiyor- duk. Tasarıda böyle bir maddeye rastla- yamadık' diyorlar." Tasandan haberdar olmakla kalmıyor, "özel emekliliğin zo- runlu olması" gibi isteklerinin de taslak- ta olmasını önerebiliyorlar. Sağlığını, emekliliğini sattn almaya mahkûm edile- cek milyonlar da masum masum geliş- meleri bekliyorlar. TÜSİAD Genel Kurulu'na sunulan "Türkiye'de Demokratik Standart- lann Yükseltilmesi" başlıklı rapo- run, son günlerde pek gözde olan "azınlık haklan" ile ilgili bölümün- de, Siyasi Partiler Yasası'nın "Azın- lık yaratılmasıntn önlenmesi" baş- lıklı maddesinin tümüyle kaldırrima- sı öneriliyor. önerinin gerekçesi de şöyle: "Anayasa ve söz konusu yasa- da devietin ülkesi ve milletiyle bü- tünlüğünü koruyucu hükümler ye- terince vardır. Kaldınlması öneri- len hüküm ise banşçı, üniter dev- lete bağlı, ama küttürel aidiyetle- ri de temsil etmek isteyen parti- Azınlık ve partilerin kapanmalanna neden olmak- tadır." TÜSİAD raporundaki öneriye iliş- kin SBF öğretim üyesi Prof. Dr. Si- na Akşin'e görüşlerini sorduk: - Sayin Akşin, siyasi partiler ne için kurulur? - Partiler, üzerinde tartışma yapı- labilir şıyasi düşünceler üzerine ku- rulur. Ülke liberal düşüncenin ilkele- ri ile mi yönetilsin, sosyalist ya da sos- yal demokrat ilkelerie mi yönetilsin gibi. - Azınlıkların, dinsel ve etnik gruplann siyasi parti kurmasının "demokratikleşme" ile bir ilintisi var mıdır? - Demokrasi ile demokratikleşme ile hiçbir ilgisi yoktur. Siyasi partiler biraz önce değindiğim gibi tartışıla- bilen olgular, düşünceler üzerine ku- rulabilir. Mantıklı olanı budur. "Hı- ristiyanlık mı, Ortodoksluk mu, Katolikiik mi, Müslümanlık mı, Şi- ilik mi, Sünnilik mi üstün olsun" gi- bi konular üzerinde tartışılmaz ki... Aynı biçimde kalkıp da Kürt partisi, Gürcü partisi, Çerkez partisinin ku- rulmasının da bir anlamı yok. Söz- gelimi Çerkez partisi kuruldu diye- lim. Ne yapacak? Ülkedeki herkesi Çerkez olmaya mı ikna edecek? Bu son derece anlamsız. Bu anlamda kültür kulübü kurulabilir, insanlar kendi kültürlerinin müziklerini, âdet- lerini, etnolojisini inceleyebilirler ama, kalkıp parti kurmalan anlamsız. Din- sel parti olamayacağı gibi, etnik par- ti de olamaz. Ustelik, böyle bir du- rum neAmerika'da ne Ingiltere'de ne de Almanya'da vardır... - Öneriye ilişkin yorumunuz? - Bu tür öneriler, sosyal devietin ve ulusal devietin zayıflatılması ile so- nuçlantr. Bilimsel Prof. Dr. Anıl Çeçen, Hukuk Kurultayı'nda özel hukuk kurumu olan tahkimin Türkiye'de kamusal alana taşınmasının tehlikelerinden söz ederken, araya Yargrtay Başkanı Sami Selçuk girmiş: "Söyledikleriniz bilimsel değil..." Sayın Sami Selçuk, emekli vaiz Fethullah Gülen'in başını çektiği vakfın düzenlediği "bilimsel" toplantılara katıldığı için bu konuda deneyimlidir. Neyin bilimsel, neyin bilim dışı olduğunu çok iyi bilir... Sayın Sami Selçuk, hem doçent hem de Yargıtay Başkanı'dır. Dolayısıyla, kimin bilim insanı, kimin olmadığını rahatlıkla yargılayabilir. Sayın Sami Selçuk, yargı yılının açılış konuşması metnine bakılırsa, pek demokrat ve hoşgörülüdür. Sayın Sami Selçuk, Anıl Çeçen'in mikrofonunu elinden almış, onu konuşturmamış olabilir. Ancak, o ana kadar Çeçen'i bizzat dinlemesi ve izleyicilere dinletmiş olması bile Sami Selçuk'un engin hoşgörüsünün ve de demokratlığının bir göstergesidir. Aynca Anglosakson hukukuna uyum, böyle davranmasını gerektirir... ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Yiiksel Endeğer Anıları -1 Bu köşede benden önce "Yük- sel Endeğer" vardı! Yeni dünya düzenine âşık bu "köşe yazan" hep sermayeyi, gücü, globalleş- meyi, ABD'yi ve en çok da dola- n savunuyordu. Bu "dinozor ga- zetesinde" yazmaktan sıkılınca, köşeyi ben devraldım! "f Yüksel Endeğer'i yazdkjım za- manlarda basıt bir kuralım vardı: Benim sevip benimsediğim kişi- leri ve değerlen o hiç sevmiyor, eleştirıyor; benim içime sinme- yenlerde ise tam tersini uygula- yıpövgülerdüzüyordu. Hatta, ters orantılı olarak, şiddetle irkıldiğım olaytan Yüksel Endeğer'e yorum- latırken, övgü dozunun arttığını farkediyordum. Yüksel Endeğer, ruhumun negatifiydi. Bu tipi bir mizah dergisinde yazsam, "mizah tipi" olduğu he- men anlaşılacaktı. Oysa ben ilk ba- kışta ciddı sanılmasını ıstıyordum. Fazla umudum yoktu, ama Cum- hunyet'e getınp ilk önce llhan zetenizde bir yazar var ki, bütün moralimi, dahası gazetenizin bû- tün havasını bozuyor. Bu kişi Yük- selEndeğer"dir. Bu kışı gazeteniz- deki tüm havayı bozmaktadır. Me- sela Tûrkıye'nin YDD doğrultu- sunda sömürvlmesini Türkıye için bir gelişmişlik saymaktadır. 28.03.1998 tarihli yazısında suç- lu olduğu apaçık ortada olan Gü- lay Aslrtürkü eleştırenlen ıftira- cılıkla suçlamış, Abdi Ipekçi su- ikastının baş adamı Oral ÇelikV övmüş, onun arkasında olduğu- nu yazmıştır. Bir okur olarak size rahatsızlığımı bildirmek isterim. Bu kışigazetenizin kimliğini kara- lamaktadır. Lütfen bu okur eleş- tirisinilyiyönde değeriendiriniz En içten dileklerimle. A. E. Not: Şunu eklemek istiyomm: Aynıyazaryine aynıyazısında Be- şiktaş'ı istila etmeye çalışan Fet- hullahçılann başı Ihsan Kalka- van'f övüp, Süleyman Seba'y dinozoriukla suçlamıştır." Selçuk Ağabey'egösterdim. Mi- zah dergıcilığınden geldıği için ol- sa gerek, llhan Ağabey, Yüksel Endeğer'i sevdi ve Yayın Kuru- lu'na sundu. Sonuçta, "dönekli- ğiyle gumr duyan" ve "birzaman- larsol şeritten hızla giderken sağ- da müsaıt biryerde duran" Yük- sel Endeğer; Cumhuriyette yaz- maya başladı. "Yüksel Endeğeryazıyor" baş- lığının yanında Zafer Temoçin'in çizdiği sıntan bir kelle vardı. Çok da "ciddi" olsun istememiştim. Hangi köşe yazan sütununa ka- rjkatürden kafasını koyardı ki? Üstelik isim okununca "yükselen değer" oluyordu. Yani bu yazann sanallığını anlamak zor değildi. Buna rağmen Yüksel Endeğer'i birçok okuyucu gerçek sandı ve yazmaya başladığı ilk günden iti- baren "Böyle bir adamın gazete- mizde ne işi var" sorusunu içeren mektuplar, fakslar geldi Cumhu- riyet'e, Çünkü Yüksel Endeğer, daha önce bir sürü "dev" medya kurumlannda çalıştığını; komis- yonculuk, iş takibi gibi nedenler- den dolayı sürekli iş değıştırdiği- ni yazmış ve Cumhuriyet'e gelme nedenini de şöyle açıklamıştı: "He- defim, bu siyah-beyaz, demode gazeteyi modernleştirmek; pınl ptnl. renkli, bol magazin haberli, çıplakkadın fotoğraflı, promosyo- nun en görkemlisinıyapacak olan yeni Cumhuriyet'/ çıkarmaktır!" Birkısım okur, bu "hedeften" çok rahatsız oldu, "okurken sinirden miöesinin ağndığını" söyleyenler bile çıktı! O dönemde, Cumhuri- yefIn Genel Yayın Yönetmeni Or- han Erinç'e gelmiş olan 31.03.1998 tarihli bir mektubu sizterle paylaşmak istiyorum: "Sayın Erinç, Cumhuriyet gazetesindeki en yetüli kişi olarak sizi gördüğüm içir, mektubumu size yazıyorum. Okumayı çok sevdiğim, okurken bü)vkbirheyecan duyduğumga- Okurun açık adı ve soyadı dı- şında mektup aynen böyle. Yük- sel Endeğer'in sanal olduğunu bilmeyen biri gerçekten de sinir- lenmekte haklı! Düşünün, bir kö- şe yazan aynı yazıda hem Oral Çelik'i, hem Gülay Aslıtürk'ü hem de Ihsan Kalkavan'ı övüyor, üs- telik YDD'yı alkışlıyor. Ve bu adam Cumhuriyette yazıyor! Benim yaz- dığımı bilmesem ben de kızar- dım! Fakat Yüksel Endeğer'in "ha- kiki anılan" okuyucu tepkilerinin çok ötesinde. Hele televizyon dünyasından mühim bir kişiyle telefonda yaptığı bir görüşrne var ki, kalan yere sıkıştırmaya gönlüm razı olmuyor. O görüşmeyi ve di- ğer °şok" anılan önümüzdeki haf- talarda sizleıie paylaşacağım. Bazen öyle haberler izliyor ve okuyorum ki, kendi kendime "Keş- ke Yüksel Endeğer'iyazmaya de- vam etseydim" diyorum. Bazen de medya içinde öyle yalaklanma- lar oluyor ki, zavallı sanal tip Yük- sel Endeğer, o önemli ve de "ger- çek" şahsiyetlerin yanında naif kalıyor. Orneğin, "canlı yayın rezaleti- ne" ne derdi acaba Yüksel Ende- ğer? Iki tarafa da yüklenmez, ak- sine onları banşmaya çağırır ve hatta "Ge//n, aranıza beni de alın, üçümüzyeniişleryapalım, yenişir- ketlerkuralım" diyerek rant peşin- de koşardı. Peki ben ne diyorum? Benim de bir cümlem var: Bu kadar şaibe- li, karanlık, "sübjektif" bir adamın prograrnına ısim olarak "ObjektiF demesi beni dumura uğratmıştır! Mumcu için Iki gün sonra, sevgili Uğur Mumou'nun alçakça katledilişinin yedinciyıldönümü. Mumcu'yaöz- lemimiz, savunduğu değerlere bağlılığımız her geçen gün çoğal- maktadır. Nur içinde yat sevgili gazeteci... HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇİZGİLİK KÂMÎL MASARACI HARBİ SEMtH POROY semihpomy@yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Ocak RİDANİYE ZAFERİ 15f7'P£ OS*V1A/l/ OROUSU.KI- Ofye f 1Sİ6DAKI MERC-IOA8IK >ST- MLS/S/MPEA/ SOHRA VfA*. KL $ GEÇMİÇTİ YAIAJ2SULTBN££UM, BARIŞÇJ TBKUJPLeH GÖTUREN EL Ç.ILERİ ÖtOÛRÜUJHCE, OR- DUSUYL4 MISIR U2£RİNE YLJ- RUOü SırJ4'n A$IP, RibANİYE OS MEMUUO-ERLE K4g$/lA$ri OBDVNUN BİR KISUI HUCUUA &EÇEKK£N,OİĞER BİR KJStÂI MEULUKLEKİAgKAOVJSAKOI. SAVA$I OSMAHL1LAR KA2AN- P>, TOMAHBAV KKTt BU ZA - £ERLE, H4L/fr£LÛ< !T OSM4Aİ. LILARA 6E İSMAİL AKCAf ıS- UAIL AKÇAY, OUNYA MA. RATON ŞAMPIYONASINDA .OLMUŞTU İAS VEGAS KBNTİNOe ILA» YAPf$M4C>4 KA- NACtfU MOKRlS, IKİ ] ATJ36 İLE ŞifUHO O. LLIRKEN, İKİNCJAK- ÇAY.İKJ SAAT2.4- 3T£ KOŞMUŞTU. 3 YIU31R İSMAİL AKÇAY25 YA $MO4XCV. 05 KlflNM Ğ$ 'P/ĞER ATLETMİ2 MJS£- Y/N/IKTA$ l'S£ SEKI2M- Cİ OLMAYt BASAItMIŞTI, GÖRÜŞ Dr. EMİN GÜRSES Hizbul-PKK Geçen yıl, Milliyet gazetesindeki Naki Özkan ileyaptığımızbirsöyleşide, etnik-Kürtçü PKK'nin yerine dinci-Kürtçü Hizbullah örgütlenmesinin güçlenebileceğini ifade etmiştik. Bunu söyler- ken, Doğu ve Güneydoğu'da bazı il ve ilçelerde PKK'nin etkinliğini yitirmeye başlamasıyla Hizbul- lah'ın faaliyet alanını genişlettiğini vurgulamak is- temiştik. Güvenlik güçlerinin enerjisinin önemli bir kısmını uzun yıllar boyunca PKK ile mücadeleye yöneltmesi, bölgede Hizbullah örgütünün faali- yetleri için uygun ortam yaratmıştır. Batı Iran'daki gruplann Türkiye ve Irak'a yöne- lik faaliyetleri üzerinde Tahran'ın görmezlikten gelme politikası sonucu bu gruplar bazı yasadı- şı sınırticaretine yönelmiş ve bu ticaretten önem- li gelirler elde etmeye başlamışlardı. Iran üzerin- den Türkiye'ye yasadışı yollarla yapılan hayvan, uyuşturucu, silah, petrol kaçakçıhğından alınan örgüt vergilerindeki rakamlar artınca örgütler ara- sında bunun paylaşımı konusunda da anlaşmaz- lıklar başladı. PKK ile hem bu gelirlerin paylaşı- mı, hem de coğrafı hegemonya konusunda so- runlar yaşayan Hizbullah örgütü arasında çatış- malar başlamıştı. Güneydoğu'da hiçbir sol örgüt bırakmayan PKK'nin en çok korktuğu, bölgede Hizbullah ile topyekûn bir çatışmaya sürüklenmek- ti. Hizbullah ile PKK arasındaki bu sürtüşmeyi bi- len güvenlik birimleri bunu değerlendirmiştir. 1992, 1993 ve 1994 yıllan PKK'nin saldınlannın ve ulus- lararası örgütlenme ve desteğinin en üst düzeye vardığı yıllar olmuştur. Bu yıllarda Güneydoğu'da artan çatışmalann yarattığı dumanlı havada ba- zı güvenlik mensupları, PKK'ye karşı mücadele vermenin en kestirme yolunun PKK'nin yöntemi- ni kullanmak olduğunu düşünerek buna göre ha- reket etmişlerdir. Aynı yöntem Kuzey Irlanda'da bazı güvenlik mensuplarınca Protestan terör ör- gütleri aracılığıyla IRA'ya karşı, Bask bölgesinde ise bazı Ispanyol güvenlik birimleriyle bağlantılı GAL gibi örgütler aracılığıyla ETA'ya karşı uygu- lanmıştır. Zamanla kontrol dışına çıkabilen bu tür örgütlenmelerin terör örgütlerinin gelir elde etme kaynaklarına da el attıklan görülmüştür. Dumanlı havadan Türkiye'de yaraıianan örgüt- terin en önemlilerinden biri Hizbullah olmuştur. Kur- ban derisi, zekât, bağış adlan altında elde ettik- leri gelirlerle insan kaynaklarını arttırmayı da ba- şarmışlardı. Bazı bölgelerde camileri Iran örne- ğindeki gibi birer sıçrama tahtası olarak kullan- ma yoluna girmişlerdi. Bölgenin etnik yapısına rağ- men dinsel eğılımlerın daha güçlü olması Hizbul- lah'ın işini kolaylaştırmış, şiddet kültürünün ege- men olduğu bu bölgede PKK ile aynı sosyal grup- taki yoksul, dışlanmış gençleri tarafına çekme yarışına girmişti. PKK'nin tasfiyesiyle sıranın kendisine gelece- ğini düşünemeyecek kadar bir köylü hareketi olan Hizbullah, Güneydoğu'da güvenlik birimlerinin operasyonlarını kendileri üzerine çevirmesiyle batı bölgelerine doğru kaymaya başlamıştı. Za- ten artan göç nedeniyle özellikle büyük kentler'* de uygun bir potansiyel taraftar tabanı oluşmuş- tu. Genelkurmay'ın uyanlannın arkasında Hizbul- lah gibi örgütlenmelerin kontrol edilemeyecek kadar büyümesi, durdurulmadıklan takdirde top- lumsal çatışmalann kaçınılmaz olabileceği gerçe- ğiyatmaktaydı. Istanbul ve çevresinde örgütlenmeye ve gelir- lerini buralarda yatırıma dönüştürmeye başlayan Hizbullah, daha önce kendisine gönüllü olarak des- tek veren işadamlarının ve kendisinin işadamı yaptığı şahıslann, güvenlik birimlerinin takipleri ne- deniyle örgütten sırt çevirmesiyle sorunlar yaşa- maya başlamıştı. Bunları kendi usulünce ceza- landırma yoluna gitmiş, bunu yaparken de ken- di sonunu hazırlamıştır. Bu örgütün yarattığı dehşet Güneydoğu'da in- sanlar arasında korkunun yayılmasına yol açmış ve binlerce insan ya korkudan ya da bir menfa- at ilişkisinden dolayı kendisini Hizbullahçı ofarak tanıtmaya başlamıştı. PKK'ye karşı olan gençler için birzırh rolü görmekteydi, hukukun, kanunun olmadığı bu yörelerde Hizbullahçılık. Şiddet kültürünün egemen olduğu, geleneğin sadece "şiddet" ile uyumlu olan tanımının kabul gördüğü, bunun buradaki Müslümanlık anlayışı- nı da büyük bir oranda içerdiği bu bölgede, mer- kezi otorite entegrasyonu sanayileşme ile sağla- yamazsa, yeni dinci-Kürtçü Hizbul-PKK"\ehn yeşermemesi için hiçbir neden yoktur. E-mail: emingurses@yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDA^tSAĞA: 1 2 3 4 1/ Sacda ya da külde pişırilen bir tür ekmek... Dâhi. II Bir şe- yin esas tutulan 3 yüzü... Yoksul- lara yıyecek da- ğıtan hayır ku- 5 rumu. 3/ Polis- lenn kullandığı sopa... Aynıahır adîna koşan ya- nş atlanna veri- len ad. 4/ Arpa, 9 buğday ve ben- zerlerinin kalburdan ge- çirilmiş bölümü... "— göğsün üstünde çakır di- keni / Bitmeyince gönül yârdan aynİmaz" (Ka- 3 racaoğlan).5/Yugoslav 4 ulusal dansı... "Boşuna 5 değil dökülen — / Tari- hin akışından anlıyo- rum" (Necati Cumalı). 6/ Yerinde yapılan ve be- 8 ğenilendavranış ..Içine g başka bir sıvı kanştınl- mamış içki. II Bitkisel, hayvansal ve madensel madde- lerinkanşımından yapılan macun... Çinve Japonya'daoy- nanan bir strateji oyunu. 8/ Jüpiter'in bir uydusu... Ke- miklerin içindeki yağh madde. 9/ Ortaoyununda kadın rolüne çıkan erkek oyuncu... Mesafe. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Muğla'nın Fethiye ilçesine bağb turistık bir belde... "Eve ekmekle — götürmeyi / Böyle havalarda unuttum" (Orhan Veli). II Şaraplan inceleyen bilim dalı. 3/ Omuz- lardan aşağı dökülen, genış ve kolsuz bir çeşit üstlük. 4/ Bizmut elementinin simgesi... Bir şey üzerindeki gerekli bilgi. 5/ Kütahya'nın bir ilçesi... Uzaklık ışareti. 6/Bir süs taşı... llgi eki. II Otlak... Iskambilde bir kâğıt... Birnota. 8/ Toplum hayatından uzaklaşarak bir kenara çekilen. 9/ Bir kımsenin davranışlanna temel olan ahlak ilkelennin tümü... Yapraklanndan kokaın elde edilen ağaççık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle