19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 O OCAK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA i l \jMX [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKtVCt Mrs. Clinton'ın Türkiye'de yaptığı 'tarihsel mirası koruma' çağnsına 'sorulannuzla' katılıyoruz Hillaıy^ııiıı Aspendos konuşması • ABD Başkanı Clinton, AGÎT zirvesi nedeniyle Istanbul'da toplantıdayken Mrs. Clinton da antik kentleri gezdikten sonra Aspendos Tiyatrosu'ndan şu çağnyı yaptı: "Kültür mirasını gelin birlikte koruyalım..." First lady'nin bu sözlerine "içten" bir destek verebilmemiz için biz de şu çağnyı yapıyoruz: "Kültür düşmanı küreselleşmeyi gelin birlikte sorgulayalım..." Hfflarv Clinton, 18 Kasım 1999 günü Aspendos Tîyatrosu'nda konuşurken_ "1920%flkMecfis'm açınşı üzermden dahaikihafta geçmeden ve bağnnsdıkhe- nûz befli bfledeğüken, Atatûık eski eserier icmbffbirimkunnuştu.EfeswAspendos'u geafi,Hititkalmhtarmmortaya çıkantaa- sznı teşvik etü ve bunbum konmmas için girişimlerde buhındu.(_)Cumburiyetn Ik yıUannda karsuaşûğı bötün zorhıklara rağnıendigerbvçokldenıİDİatdakldede- bfleceği şevlere öncetik verecek öngörüye sahipti („) Bizim hiç unutmamamız gere- kenbirşeyibüiyordu; küitürim,hayatm ru- hu oMuğuniL-" Bu sözler, geçen kasım (1999) ayında Istanbul'daki AGİT (Avrupa Güvenlik ve Işbirligi Teskılan) zirvesi için kocasıyla bir- likte Tütkiye'yegelenlHaryClmton'aaıt... Anımsanacaktr. ABD Başkanı CKntoo, di- ğer liderlerle görüşmeler yaparken Bayan Clinton, kızıyla antik kentlen gezmiş ve Antalva bölgesindeki ıncelemeJeri sıra- sında Aspendos u da ziyaret etmişti. Hil- lary Clinton'ın 18 Kasım 1999 günü As- pendos Tiyatrosu'ndaki konuşması ise medyamızda çok az yer aldı. Gazetelerve televızyonlar. *ürst)aây*nm kocasıyla münakasalarına ve Türkıye'de- ki alışveriş saatlerine genış yer venrlerken ömeğin; "flerleme adına kültürel hazine- lerin kötü turizm yönetimleri etinde harap edüdiğinigordük-."" dedıği aynı konuşma- sını hemen hiç yansıtmadılar. Bu sözleri "ciddiyeabuı" ve üzerinde değeriendirme yapmak üzere toplantılarbıle düzenleyen- ler ise ne yazık kı bizimkiler değil "Ame- rikaMar" oldular. 13 Ocak 2000 günü İs- tanbuL Ankara ve Adana'dakı elçilik bl- nalannda vapılan ve NVashingtondakı ABD'li küİtür mirası uzmanlanyla Türk U2manlann uydu baglanülı televizyon ek- ranlan aracılığıyla katıldıklan "djyatog" programında oturumun yöneticıleri söze şöyle ginyorlardı - "ABD tarihinde ilk de- fa bir başkan eşi. kültürel mirasın korun- masmı gûndeme getiriyor ve bunu dünya kühür tarihinin odağı otan bir ülkeyi ziya- retindeyapnor. Tarihsdmhsa olan budes- teğin 2000'lerin gekneksel pofitikası hati- ne dönüşmesiiçin iyideğeriendirihnesi ge- rekiyor-'' Atatürk'fin 'koruma' vizyoniL- Bizim de tam metnini işte bu toplanö- da edinebildiğimiz Aspendos'taki konuş- manın bazı bolümlerinı aktarmak istıyo- rum: Türkiye'ye ılişkin gözlemini, *tu- rizmin yarattığı tahribaün" yanı sıra, ör- neğin, "Tarihi binalann yıkıbp otopark yapıkbğını da gördük" diyerek çarpıcı bir gerçekükie dilegetiren Hillary Clinton, bu- na rağmen önce "ldbarhk" göstererek şöy- le dıyor: "Dünyamız. kendi (dünyaya ait) kittürdmnsınıtilidildekonıyanTürkin- samna çok şey borçludur_" Bugün Türki- ye'de korunabılmış ne kadar tarihsel ya- pı, anıt, ören yeri, SİT, arkeolojik alan, es- ki doku ve sivil mimarlık örneğı varsa bu- nun, "Cumhuriyet'intemdmdekia>dmbn- ma" düşüncesının genel polıtıkadakı "et- tdsi oranmda" mümkün olabıldığı gerçe- ğini de şu sözleriyle özetliyor: "Törki- ye'vi gezmek. insanoğhımm yeryûzönde- İd deneyimlernım tarihinde gezintiye çık- mak gO>i bir şey (_) Türkiye'nin flerleme- sinin büyük bötümündeoktuğu gjbibu Ita- rihsel mirasın korunması çabası) da Ata- türk'ün vizyonu veruhuflebaştayanbirge- fenektir-." Bayan Clinton, Aspendos ziyaretınde kendısıne eşlik eden Kültür Bakanı Iste- mihan Taiay'a da dönerek diyor kı: "Ata- türkcumhurbaşkanıohnasa Kühür Baka- nı olmak istediğini söyleniişti. Saym Ba- kan, (ülkenızi) gördükten sonra neden Atatürk'ün sizin yerinizde obnakisteyece- ğmi ga>rtiyi anfayorunu." 'KûreseBeşmcye karşı kültür' Hillary Clinton, tarihsel mirasın korun- masının Ataturk çizgisi açısından da "öne- Mrs. Clinton'ın Türkiye'deki kültürel zengmliğı "küreseUeşmenin tahribatma'' karşı korumak için açıkladıgı düşüncele- ri ise aynı konuşmada özetle şöyle yer ah- yor: • Tüıkiye'ye aittarihsel degerierin T&-- kiye'de korunması'' için işbirliğini geliş- tirmek; • Türkve Yunanbilım adamlannın "or- taktarihselgeçmişi yenidosthddaradönüş- tûrmek üzere" karşılıklı her iki ülkede araştırma yapmalannı desteklemek; • Dünya Bankaa'nın, Türkiye'nin bü- yük kültürel eserlerini korumaya yönelik projesinin güçlendirilmesi; • Halkın tanhsel degerleri konıması u büincini~ ve "oianaklarmr geliştirici ça- hşmalar yapmak; • ttaiya'dakı, çocuklara koruma kültü- rünü kazandırmaya yönelik "bir anıa da "yardmınıkesnıiş'' ve böylece dünya kül- türlerine olan duy^rsızhğinı açıkça kanıt- lamış olan bir devletin "başkan eşi" böy- le konuşuyorsa, üzerinde durup "düşün- memiz" gerekmiyor mu? Türkiye'de Anadolu kültürlennın kalkm- ma ve kentleşmede hemen tümüyle "göz anh" edilmeye başlandığı dönem "1950 sonrasj"dır. Yani yine Mrs. Clinton'ın sık sık altını çizdiği "Ataturk dönemine" has çağdaş tarih bılıncınden hızla uzaklaşıldı- ğı yıllar. Bu dönemin "kalkmnıa ve kül- tür poHtikabnnın'' belirleyicısı ise -first lady kusura bakmasın- öncelikle ABD'dir. Tanhi kentlenmız -küçük Amerikaobc*- ğE" denilerek >ıkıldı ve mimari mirasnruz- la oluşan güzelim dokulann yenni aynı özlemin karşılığı olan "kişitiksiz aoart- ""', ktan-' doldurdu. Benzer şekilde 1 bul'un ve giderek diğer kentlerin tarihsel mim" böylesine güçlü birsöyletnle dile ge- tirdikten sonra, acaba "neyi" öneriyor, ge- leceğe dönük ne gibi "dflektenfc" bulunu- yor?.. Aspendos konuşmasının bu bölümü- ne de ABD'li yazar \Vlfliam Faulkner'in ünlü sözü olan; "geçmtş asla ötanez; hatta geçmemiştir bik™" deyışıni anımsatarak başlayan Mrs. Clinton. şöyle devam edi- yor: "Eğerhareketegeçmezsek,ortakgeç- miîimizin birçok kahnnsı tehüke attmda- dır. (_.) Topkapı Sarayı'ndan Tac Mahal'e gençlerin aynı marka nşörüer gryinip, ay- mTV^iarndan.fiknayuncuianndanbab- settiğinigörmT>rum_" Ve bu e\xensel göz- leme dayanarak da korumanın önündeki "aşüması gereken" en önemli "engefi" yi- ne tam bır açıklık içinde Aspendos 'tan ba- kın nasıl ilan ediyor: "KüreseOeşmiş po- püler kültürün dünyamızm en has kûhfir hazineleri>1e.van vana konuşlandıgmıgor- düğümde, çoğu zaman bir kullan-at' gö- rüntüsü veren bir dünyada kaba oianı ko- rumaya acil öncelik vermemiz gerektiğini daha hi anirvorunu." sen sahiplen'' programına benzer çabala- nn Türkiye'de de başlatılması. tlköğre- tımden başlanarak tarihın öncelikle "kül- türvennat yönüyfe" öğrenilmesının, böy- lece düşmanlıklar yenne "insan varaûa- hğma ve sevgisine dayah bir tarih büİDciy- le" geleceğe bakan kuşaklann yetisroesi... Pfeki, ya ABD'nin tutumlan? ABD Deviet Başkanı eşinin, ABD Kon- solosluğu aracıhğıyla Türkıye'de daha yay- gın duyulmasını ve "değeriendirihnesnıi'' istedigi işte bu konuşması karşısında, bu toprajdardakı tarihsel mirasın korunması için yıllardır büyük özverilerle ve hatta "türtübaskmaradagoğüsgerETek''çabagös- terenlerm ka>ıtsız kalması elbette ki müm- kün degil. Eminim ki eğer Mrs. Clinton'dan hiç söz etmeden yukandaki alınülan sıra- lasaydım. kimsenin aklına ABD'nın first lady'si gelmezdi, belki de örneğin bir UNESCO yetkilisınin konuşması sanıla- bilırdı. Ne var ki UNESCO'yabıle; "3. dÖD- yayı destekMyor 1 ' gerekçesiyle yıllar önce ENKA Sinfonietta'yı Sakpınar yönetiyor Gtilsin Onay fle Çocuk Korosu KühürServisi-ENKA Sinfonietta'nın bugün saat 19.00 "da pıyanist Gübin Onay'ın da katılacağı konseri, Istinye Sadi Gülçeük Tesisleri'nde • gerçekleşecek. Ender Sakpınar ın şefliğinde seslendirilecek konser, Prof. Dr. Cenan Akın'ın koro şefliği yapacağı 'ENKA Çocuk Korosu' ile açüacak. 1999 yılında ENKA Oditoryumu Genel Sanat Yönetmeni Ender Sakpınar taraiindan kurulan E>İTCA Sinfonietta Orkestrası 50 kişilik kadrosu ile Istanbul'un en büyük özel orkestrası niteliğini taşıyor. Aynı zamanda 'Müzikte İlk Admlar' projesi ile çocuklan erken yasta klasik müzikle tanijtırmayı amaçlıyor. ENKA Çocuk Korosu'nun '23 Nisan Şarbsı', 'Heyamol', 'Kıriara Do^n' ile 'Karadeniz' şarküannı seslmdirecekleri açılış, ENKA Sinânietta Orkestrası ile devam edecek. Orkestra, W.A. Mozart'uı 'KJûpik Bir Gece Müziği KV 525 SolVIajör',A.CorelU'nin 'Ccıcerto Grosso op.6 No:8' ile G. lolst'un 'St Paul Süit"ni sesmdirecek. Güiin Onay geceye W.A. Moart'ın 'KV414No:12La Maör Piyano Konçertosu' ile kanacak. îlk konserini 6 yaşında lstanbul Radyosu'nda veren sanatçı Üstün Yetenetdi Çocukbr Kanunu' çerçevesınde 2 yıl Adnan Saygun ve Mithat Fenmen tarafından eğitüdikten sonra Paris'e gönderildi. Orada PieiTe Sancan, Nadia Boulanger ve Monique Haas ile çalışan Onay, Marguerite Long- Jacques Thibaut Fernıdo Busoni gibi önemli uluslararası yanşmalarda ödüller kazandı. Aralannda Berlin Radyo Senfoni Orkestrası, Varşova Filarmonisi City of London Sinfonia, Salzburg Mozarteum Orkestrası, Bavyera, Finlandiya, Danimarka ve Hannover radyo orkestralannın da bulunduğu birçok büyük orkestra ile konserler verdi. Beethoven, Schubert. Chopin, Debussy, RaveL Franck, Bartok ve Adnan Saygun'un solo eserlerini; Çaykovski, Hubert Struppner, Mozart ve Saygun'un piyano konçertolannı kaydeden Gülsin Onay Londra'da Quenn Elizabeth Hall'da dünyaca ünlü piyanistlerle aynı sahneyi paylaşü. 1987'deDevletSanatçısı kabul edilen sanatçı, 1988'de Boğaziçi Üniversitesi 'Fahri Doktorhık' unvanına layık görüldü. Onay, Mozart'm 'KV 414 No:12 La Majör Piyano Konçertosu'nu seslendirecek. Brrtish Councühn müenyum etkinlikleri lültür Servisi -The British Council milenyum et- kiaikleri çerçevesinde ocak ayı içinde Ankara, Istan- bu.ve Izmir'de bir sergi ve söyleşi gerçekleştirilecek. Agıca kütüphane üyeleri arasında bir makale yanş- nr»aı düzenlenecek. ıgiltere'de yayımlanmış güncel 122 kitaptan olu- şsusergi, bilgi toplumu ve yönetimin bölgeselleşme- sL, Wrupa, dünya ve Güney-Kuzey boyutlan, deği- şeıış dünyası, kentlerin geleceği vatandaşlık bilinci v<e eni kamu yönetimi anlayışı gibi çeşitli konulan içeyor. Sergi 17- 22 Ocak tarihleri arasında Anka- ra The British Council Sanat Galerisi'nde, 25-29 Ocak'ta lstanbul Bilgi Üniversitesi'nde ve 31 Ocak- 4 Şubat tarihleri arasmda The British Council Iz- mir'de açüacak. Bilişim ve iletişim teknolojilerinin toplumsal etkilen ve yaşamboyu öğrenme konusun- da uzman Chris Yapp Türkiye'ye gelecek. 1996 Av- rupa Yaşamboyu Öğrenme Yılı programında ana ko- nuşmacı olan Yapp, 'Bflgiyedayahtoplum' konusun- da, kitap sergisi Üe bağlantılı olarak, 21 Ocak saat 17.00'de Ankara'da, 24 Ocak saat 15.00'te Istan- bul'da, 25 Ocak saat 17.00'de lzmir'de dinleyicilerle olacak. Kütüphane ve Enformasyon Birimi'nin düzenledi- ği milenyum etkınliklerinden biri de 'Bilgiye Dayah Toplum' konulu makale yanşması. Mevcut üyelerle kitap sergisinin son günü olan 5 Şubat 2000 tarihine dek kütüphaneye üye olanlara açık olan bu yanşma- da birincilik kazanan üye Ingiltere ziyareti ile ödül- lendirilecek. Yanşma ile aynntüı bilgi http://www.bri- tishcouncil. org.tr adresinden veya Ankara, lstanbul ve Izmir kütüphanelerinden elde edilebilir. The Bri- tish CouncU lstanbul Tel: 0212 252 7474. peyzajlannı parçalayan "gökdeknJer" de ABD'ye öykünenlenn ürünü değil mıdir? O kadar ki şimdı vurtdısında "kaçak" olan eski Şişli Beledıye Başkanı da "Türld- ye'nkıManhattan'mıyanuma" projeleriy- lepopülerolmuştu... Heleşu AmerikanMıi Heyeti'nın 1948'de verdiği ve Türkiye'nin "demiryoiunuterkedp karayohmageçme- sfai" öneren raporu? "ABD hayrani" po- litikacılannuzca ülkenin "tetnd poütika- a" haline getirilince, sayısız kültür mira- sı karayollanyla yok edildiği gibi, yine ts- tanbul, eski dokusunu kurtaracak tek çö- züm olan metro ve tüp geçışten 50 yüdff yoksun kaldı. Köprüler ve kent rçi otoyol- lar ile de tarihsel peyzajı yokedildi... Şim- di ise ABD'nın ülkemize dayattığı ve "fi- nansdestegi'" bıle sağladığı "Karadenizkı- yı yohı" projesıyle yüzlerce kılometrehk doğal ve kültürel sfr kusağı hızla beton- lanıyor... ^.Ve bizden HiDary'ye soruhr ABD polınkasının işteböylesine ve say- maklatükenmeyecekkadarçok "laütürkar- şrtı" uygulamalan alnndatarihsel değerle- rini sözde kalkınma projelenne kurban eden Türkiye'de, Hillary Chnton'uı As- pendos konuşmasındaki çağnsına, "gönfil rahathğoia" destek verebilmek için "bi- zim" de kendısıne aynı türden "tarihsel bir çağnda" bulunarak şu sorulara yanıt al- mamız gerekiyor • Acaba Bayan Clinton. örneğin "kö- reseUe$meden >akınarak" dile getirdığı "tarih bilinci yoksunu popüler kültürün" yerel kültürler üzerindeki "tahribatmı" da durdurma yönünde, ABD kökenli tekelle- re ve "tüketim pazan trostfcrine" çağnda bulunacak mıdîr?.. • Yine acaba anıtsal eserlere duyarlı first lady'miz, sözgelimi HasankeyTi yut- maya hazırlanan baraj projesine uluslara- rası kredi kurumlannın destek vermeme- si yönünde "kocasmm da devreye girnıe- smi" sağlayacak mıdır?.. • Ya da Dünya Bankası'nın arnk sade- ce otoyollara değil, biraz da "denüryohı" yatınmlanna destek olmasını, böylece ör- neğin lstanbul'un tarihi dokusunu kurta- racak "rayb tüp geçiş projea" üzerindeki otomobil lobılennuı "engefleme" girişim- lerinin de boşa çıkarümasını ABD'li eko- nomi kurmaylanndan rica edecek midir? • ABD'nin Ingiltere'yle birlikte deste- ğini çektiği UNESCO'yla yeniden banş- ması ve "kültürler arasında aynm yap- mayan" tüm koruma projelerinde ortak çalışmalar içine girmesi için çaba göste- recek midir? • lstanbul 'daki HABITAT-II zirvesinde ABD'nın kabul etmediği "konut hakto" kavramını insan haklan kapsamında onay- lamak üzere hükümetine baskı yapacak mıdır? Böylece örneğin "konut kredfleri" politıkasında "âvfl mimarhk örneği yap»- bun" da restore edüerek değerlendiril- mesi yönünde gınşunlerde bulunacak mı- dır?.. • Ve yeryüzünün Anadolu'yla birlikte "en eski uygariık merkeani" oluşturan Mezopotamyanın ABD savaş uçaklan ta- rafından "Saddam'ıcezalandn-ma" adına ıkıde bir bombalanmasını ve başta Bağdat ile böigedelri "antik kentfcr" olmak üze- re dünya mirası yerleşmelerin bomba yağ- muru altında tahnp olmalannı, kocasına "Aspendos konuşmasmıhaoriatarak" dur- durabilecek midir?.. ^.Bekliyoruz Bu sorulann yanıtı, sadece Mrs. Clin- ton'ın seslenişini "j-aşama geçirnıe'' açı- sından değil, 2000'lerin gerçekten "daha uygar" ve tarihin uygarlık biriknnlerine de "daha saygıh" birdönem olması için önem taşıyor. Hillary Clinton'a hem kültürel mirasın önemini hem de korumadaki temel engel- leri anımsattığı için teşekkür ediyor ve merakınuzı bir an önce gidermesinı bek- liyoruz.. ODAK NOKTASI AHMETCEMAL SanatEplinMe1 SanatÜzerine Düşünme'nin Yeri (I) Geçen hafta şu soruyla başlarnıştık: Türkiye'de uy- gulanmakta olan sanat eğitiminin genelinde 'sanat üzerine düşünme', başka deyişie 'öğrencileri sanat üzerine düşündürtme hedefi' ne ölçüde ağırlık taşı- yor? Konuya giriş niteliğindeki bu temel sorunun ardın- dan, sanat eğitimi veren kurumlarda 'teknik' dersler ile kuramsal' diye adlandınlan dersler arasındaki ilişkiye yönelik baa alt-sorular da ortaya atmıştık. Bun- lann yanıtlanna geçmezden önce, bir sanat eğitimin- de 'sanat üzerine düşünmenin ve düşündürtmenin' neden gerekli olduğuna ilişkin bazj açıklamalarda bu- lunmayı zorunlu görüyoruz. Bu açıklamalar bağla- mındaki birincil hedefimiz, zanaata, başka deyişie uygulamaya ve işçiliğe, sanat üzerine düşündürtme hedefinin neredeyse gözden silinmesine yol açacak ölçüde ağırlık tanryan bir egitimin hâlâ 'sanat eğiti- mi' diye adlandınlabilip adlandınlamayacağını tartış- mak, başka deyişie öğrencilerde zanaat ile sana- tın eşanlamlı olduğu gibi bir izlenim yaratan bir eği- tim uygulamasının sakıncalannı göstermektir. Klasisizmin egitim yöntemi ile resim sanatının bağ- lannın kopmasına öndertik etmiş 19. yüzyıl ressam- lanndan olan Theodore Gericault (1791 -1824), sa- nat okullanna ilişkin bir yazısında şöyle der: "Diye- lim ki okullanmıza alınan bütün gençler ressam ola- bilmek için gerekli bütün niteliklere sahiptirier; o za- man onlan yıllarca birlikte çalıştırmak, aynı model- leri kopya etmeye ve yaklaşık aynı yollan izlemeye zoriamak tehlikeli değil midir? Daha sonra onlardan belli bir özgünlüğü korumalan nasıl beklenebilir? Böyle birdurumda bu öğrenciler, sahip olabilecek- leri kişisel nitelikleri kendilerine rağmen feda edip, doğantn güzelliklerini bireysel düzlemde kavrama- ya ilişkin ve hepsinde bulunan tarzı tek bir üslubun kalıbına dökmûş olmazlar mı?.. Her yıl büyük bir üzüntüyteyakJaşıkaynı tarzda gerçekleştirilmiş, baş- tan aşağı görenin cesaretini kıran bir yetkinlik dü- zeyinde resmedilmiş, ancak hiçbir özgünlük belirti- si taşımayan on ya da on iki kompozisyonla karşı- laşmaktayız..." Bütün sanat kaynakçasında sanat ile zanaat ara- sındaki aynmı böylesine açık biçimde ortaya koyan bir metin daha bulabilmek, gerçekten zordur. Bu sa- tırlan kaleme alan Gericauit, özgünlüğü sanatçının ve sanat eserinin temel niteliği olarak belirlerken, aynı zamanda salt teknik yetkinliğe yönelik bir sa- nat eğitiminin yetenekli öğrencileri bile sanattan na- sıl uzaklaştırabileceğine de dikkati çekmektedir. Burada, sanat tarihinin en önemli dönemlerinden birinde, Rönesans'ta, usta-çırak ilişkisini temel alan bir eğitim uygulamasında da durumun farklı olma- dığı, örneğin çıraklann ustalannı yıllar boyu kopya et- miş olduklan gibi bir itiraz ileri sürülebilir. Ancak eli- mizde, durumun Rönesans'ta da böyle olmadığını gösteren ve yine çok önemli bir sanatçı tarafından kaleme alınmış bir metin bulunmaktadır. ölümünden neredeyse yüz yıl sonra, 1947'de "Biçim ve Işlev" başlığıyla krtaplaştınlan yazılanyla mimarlık alanın- da işlevselciligin kuramcılarını geniş ölçüde etkile- miş olan Amerikalı heykeltıraş ve sanat denemeleri yazan Horatio Greenough (1805-1862), ölümünden kısa süre önce kaleme aldığı "Sanat Üzerine Ders- terinin bir yerinde şöyle demektedir: "Avrupa'da bir sanat eğitimi modeli geliştirilmek isteniyorsa eğer, o zaman Italya'da, sanatın altın çağında elde edilen başanlara dönelim.. Michelangelo, Raffa- eflo ve onlann hocalan, modem birakademidekı han- talmekanizmadan ve katı disiplinden uzak olarakye- tişmişlerdi... Deneyimli birprofesyoneli edilgin ko- numda dinlemekle yetinmek yerine, arkadaşlanyla farklı eserierin yararianm, birbirine rakip yöntemle- rin ve değişik otoritelerarasında seçimyapmanın ka- zandırabileceklerinitartışmışlardı. öğrenciler, biran- lamda birbirierinı de yetiştirmişlerdi..." Demek ki eğitim açısından sanat ile zanaat ara- sındaki ayrımın, bu bağlamdaki tartışmalann ve 'sa- nat üzerine düşündürtme'nn geçmişi, en azından uygulamada, ta Rönesans'a kadar uzanmaktadır. Peki günümüzde, sanat eğitimi veren kurumlann programlannda yer alan 'kuramsal' dersler, böyle bir düşünme ve tartışma ortamını hazırlayıcı nitelik- te midir? Bu konuyu da getecek yaada irdeleyeceğiz. e-posta: ahmetcemal(â superonlme.com acem20(5 hotmaiLcom SpieUepg, Harry Pottep filıra çekiyor • Kültûr Servia - Steven Spielberg J K Rovvling'in kitabı 'Harry Potter and the Philosopher's Stone'un Hollywood versiyonu yönetmeye razı oldu. Geçen ay Stanley Kubrick'in üzerinde çalıştığı 'A I' ve Tom Cruise'un bir projesi olan 'Minority Report' arasında karar venneye çalışan ünlü yönetmen, son anda Harry Potter'ı çekeceğini açıkladı. Bu iş için kendi yapım şirketi 'Dreamwoks'e rakip olan 'Warner Bros' ile anlaşan Spielberg'in Ingiliz okul öğrencisi Harry Potter tiplemesini bilgisayarda yaratacağı bir animasyon olarak canlandıracağı söyleniyor. TOBAV gençler için oyun sahneliyor • Kühür Servisi - Deviet Tiyatrolan Opera ve Balesi Çalışanlan Yardımlaşma Vakfi'mn (TOBAV) Gençlik Tiyatrosu, gençlerin sanat ve tiyatroyu keşfetmeleri amacıyla Anton Çehov'un 'Hapşınk' adjı oyununu Deviet Sanatçısı Sevinç Aktansel'in rejisiyle sahneye koyuyor. Topluluk, 23 Ocak'ta Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kültür Merkezi Afıfe Jale Sahnesi'nde galası yapılacak olan 'Hapşuık' adı altmdaki 7 kısa oyundan 5'ini lise ve dengi okullarda sahneleyecek. BUGÜN • BORUSAN KÜLTtTRVE SANAT MERKEZİ'nde, Fuat Erman'ın 'FütüristMüzikve FütüristSinema' baş- lıklı söyleşisi 18.30'da gerçekleşecek. (292 0655) •AKSANAT'ta, Prof. Dr. Ara Altun'un konuk olaca- ğı 'Anadohı Selçnklu Döneminin Gfinfimfizdeki Öne- mi' adlı söyleşi 19.00'da izlenebilir. (252 35 00) •TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKE- Zt'nde, Tomris Giritlioğlu, Etyen Mahçupyan, Zafer Algöz, Alin Taşçıyan, Nihal Bengisu, Ercüment Dur- sun ve Metın öztürk'ün katılacağı "Salkun Hanunm Taneieri' füminin söyleşisi 18.00'de gerçekleşecek. (227 33 90) • P l ART YVORKS'te, Gülçin Aksoy, Ünsal Bahtiyar, Fatoş Beykal, Elif Çelebi, Fulya Çetin, Ümit Özsoy, Neriman Polat ve Vahit Tuna'nın katıldığı 'Video Art Günleri 1' sergisi izlenebilir. (236 68 53) • CRR'de, 19.30'da Muzaffer Özdemir'in bağlama resitali gerçekleşecek. (231 54 98) • tFSAK ta, Kamil Fırat ile Kent Üçlemesi' üzerine söyleşi 19.30'da izlenebilir. (243 14 01)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle