23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2000 PERŞEMBE 14 kultur@cumhuriyet.com.tr Üniversiteden emekli olanTahsin Yücel, yeni iki roman ve bir deneme kitabı yazıyor Medyaya karşı bir direnmeKöknr Servisi - Roman, öykü, deneme ve eleştın yazan TahsiaYncd, yenı yıla emekli bir ünrversıte ho- cası olarakgırdi. 4 Öcak'talstanbul ÜniversitesıEde- biyatFakühesi'nde tüm eski ve yeni öğrenrilerine, okur- lanna, meslektaşlanna açık gerçekJeşürdığı 'sondmie 45 yıllık öğretmenlik yaşamını noktalayan Yücel, bundan böyle yaznıa uğraşına ve kendisine daha çok zaman ayırmayı planJıyor. Yaşamının büyük bölümünü öğretmenlik yaparak geçiren Tahsin Yücel. -Doğrusu muthı da oMmn, her zaman iyi bir çevrem oJdu. Şanskydun, buiundugmıı ortamdaçekisme, üstünluksagbma sözkonısnokna- (h, kibu,üniversiteçevrekrindeçokça karptaşhn bir d ^ Ç k â k^ Ç g dtyeblirim" diyor. 66 yaşmdaki Tahsin Yücel, öğretmen olarak yapa- bileceklerinin çoğunu yapöğını, şimdi yazıya ilişkin tasanlan olduğunu belırtiyor. "4-5yıkhr uzerinde ça- kştjğmt bir romanımı bitirmeye uğraşıyonım. Konu- sunu Pascal Kingnard'm 'Dünyanın Bütün Sabahla- n' adfa kkabmdan esmknerek oluşrurdum. Bffiyorsu- BUZ, fîmi de çevrlmişti. Herkesin "usta' oiarak bidi- ği ve gerçekten de büyük bir usta ofcuı bir adamm öy- kösü anbbhyordu. Baradan yob çıkarak, 'Aslmda hiç de usta olmayan, ama heıkesin öyle bıldiği biri- nın romamnı yazsam nasıl olur'7 ' dedna Kitapta,ken- dBmnneoktuğuramfMİcmdaolan.aınansMihraıtaa- disini yankştanmudannada engd obnayan bir adam anlatrvorunL" Üzerinde çaJıştiğı ikinci romanı daha dar boyutlu. Tüketün nesnelerirun msanın dünyasını nasıl daralt- üğını, onu nasıl tutsak ettiğüıı anlatıyor. Bıtmek üze- re olan deneme kitabı ise Varlık dergısınde çıkan ya- zılanndan oluşuyor. Altbaşhğı 'SabUkÜstüneBrDe- neme', başlığı ıse 'Onı Ytakanda Arayuf. Geçen yıl öykü kitabı 'Komşubr' ile Dünya Kitap Ödülü'nden sonra 'Söviemlerin İçmdefi' adlı deneme kitabı 1999 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü kazan- dı. Yücel 'Ie kitabı, ödülü ve emekliliği üzerine konuş- tuk. - ÖdüBerin edebiyat dünyamtza katkıda buhınma- bn için hangi nitelkfere sahip oünalan gereJdr sizce? TAHSİNYÜCEL- Ödüllenn, her şeyden once, bir- takım genç yazarlann tanınmasında, genış kitleye ulaşmasmda çok yararlı olduğunu düşünüyorum. 195O'lı yıllann ortalanna kadar Türkiye'de edebiyat ödülü yoktu. Bugün bildiğimiz gibi çok sayıda, belki de gereğınden fazla sayıda ödül var. Adlan çok geniş okur kitlelerine ulaşmamış yazarlann, öldükten bir- kaç yıl sonra adlanna bir ödül konuyor. Gerçi bunun o yazarlann adlannı yaşatmak açısından önemi var el- bette. Ödüllenn sayıca artması, onlara venlen önemı azalüyor. Bana öyle gelıyor ki kişiliğini bulmuş, yer- leşmiş ödülleredebiyat dünyasında daha büyük önem taşıyor. Ödülün kişiliğini bulmasını sağlayan en önetn- li öğe de seçici kurulunun aym kalması. Bu, yapılan seçimin belli bir ortak beğenıyi yansıtması, bir ölçüt kitlelere seslenen " günlük basının - televizyon ya da gazete- amacının dünyamızı genişletmek, ufkumuzu açmak olması gerekirken o, olgulan ve bunlann sonuçlannı saptırmaktan başka bir şey yapmıyor neredeyse. Dünyalarımızı ele geçiriyor. Değerleri indirgiyor, daraltıyor. A slında ele aldığım /\. bütün söylemlerin ortak yönü bu: însanın varoluşunun merkezine futbolu ya da mutfağı ya da 'çağdaş kadın olma'yı vs.yerleştirmek. Bu bakımdan baskıcı nitelenebilecek bir tutumları var. Bu kitap, böyle birgidişebir direnme. yaratması açısmdan önemu. Bence SakFakÖykü Ödü- lü, kişiliğini bulmuş birdüzenkme. Bunun başbca ne- denlehnden bın SaitFaik'ın adı ve kendisine haklı ola- rak verilen değer. Ikincisi de ödülün secici kurul üye- lerinin aym kalması. Doğrusu Sedat Simavi Ödülleri de bu nitelikte benım için. Secici kurulunda tam yir- mi yıl görev aldığım Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü kendine özgü kılan yaklaşım şu: Tek bir yapıta venl- mesıne karşın, bir yazann geçmişini, ortaya koymuş olduğu öteki yapıtlan da büyük ölçüde göz önüne al- mak, yazann olgunluğa enştığını, kişiliğini bulduğu- nu saptamak. Yunus Nadı Odüllen'm de yedeşmış ödül- ler arasında sayabiliriz. - EdebiyatödüBerininâzinyaan yaşammıza \atia- fauıoUuma? TAHStN YÜCEL - Yirmi iki yaşmdaydım yanıl- mıyorsam, Sait Faik Öykü Ödülü'nü kazanmıştım. 1959'da da Turk Dil Kurumu Öykü Ödülü'nü aJdım. Geçen yıl yayımlanan öykü kitabım 'Komsnlar' Dün- ya Kitap Ödülü'nü kazandı. Elbette bunlâr onurlan- dmcı arrnağanlar benım ıçın. Yalnız, en başından be- ri, kitaplanmın satışında bu ödüllenn çok önemli bir rolü olduğunu söylemem zor. Çünkü arkası pek gel- mıyor. Ödül kazanan kitap üzerinde eleştirmenler du- rursa, sözlü ya da yazıL basuı ilgı gösterirse elbette kitaplannızın satışı bundan olumlu etkılenır Ama bu ilgi belirli yazarlara gösteriliyorne yazık ki. Zaten sü- rekli medyada boy gösteren bir yazar ödül kazarursa birden bir olay durumuna geliyor. Örneğin Sait Faik Ödülü'nü x kişi alıyor, ama hıç ses geörmıyor. Ama bır bakıyorsunuz aym ödül başka bir yazara venldığı zaman olay olabılıyor. - Futboi yaalan, mutiak yszıian. şarkı sözfcri, ka- dm dergüeri gibt farkb alanlarda kuilanılan söylemle- re alaycı' deştiriler getiren kitabuuza, o alanlarda öretim >-apan kişiierden tepki geldi rni? TAHİSES' YÜCEL - Çok fazla olmamakla birükte, evet bazı tepkiler aJdım. Örneğin 'Top Yuvariakür' adlı yazımdan dolayı Cumhuriyet'in spor sayfasında Doğan Hasoi'un güzel bir yazısı yayımlandı. Bana hak veren ve benim futboldan da çok iyı anladığımı söyleyen bir yazıydı. Spor Yazarlan Demeğı Başka- m Atflb Gökçe bana telefon em; yazımı çok beğen- dığını, bırçok arkadasınakitabımı armagan etnğını söy- ledi ve benı, spor yazarlan seminenne çağırdı. Bun- lar güzel şeyler, doğrusu futboi yazarlannın bana kı- zacaklannı düşünüyordum. Mutlakalazanlarda oimuş- tur. Kitabın yapısı nedeniyle pek herkesin hoşlanaca- ğı türden yazılar değil bunlar. 'Çağdaş Kadm' başuk- b yazımda kadın dergüerinin söylemini eleştirmiş- tim. Ama bu çevreden hiç tepki gehnedi. Bu çok nor- mal, çünkü edebiyat falan onlan pek fazla ilgilendir- miyor. Şarkı sözü yazarlan derseniz, onlar bizim çev- relerimize o kadar uzak ki edebiyat merakı olan bir- kaç kişinin dışında kitabı okuyan olduğunu bile san- mryorum. - Söyfemleri yaratan ve yaygmlaşdran gücün med- ya oiduğuııu düşünörsek, ldtabmız aslmda medyaya yöodtinıişbirekştirimi? TAHSİN YÜCEL - Geniş kitlelere seslenen gün- lük basının -televizyon ya da gazete- amacımn dün- yamızı genişletmek, ufkumuzu açmak. bizim ötemiz- de neier olup bittiğinı göstermek oünası gerekirken o, olgulan ve bunlann sonuçlannı sapürmaktan baş- ka bir şey yapmıyor neredeyse. Bize yepyenı bır dün- ya sunması gerekirken dünyalanmızı ele geçiriyor. Değerlen indirgiyor, olgulan daraltıyor Örneğin 'Çağdaş Kadın' başlıklı yazım için kadm dergileri- nı incelerken büyük şaşkınlığa uğradım. Hemen hep- sınde kaduun kurtulması, çağdaşlaşması ve özgür- leşmesı amaçlamyormuş gibi bir izlenim yaratılıyor. Ancak yazılan alıcı gözle okuduğunuz zaman bun- lara tümüyle karşıt tutumlar önerildiğini görüyorsu- nuz. Örneğin şöyle bir haberi sevinçle venyorlar: "Erkekler sekste UderBği kadınlara bırakıyor. Kadm baştan çıkanyor, erkeği idare edryor." Sevdıkleri er- keklere edebı kıtaplar armağan etmemelerini, onlar futboldan söz ederken can kulağıyla dinlemelenni, ama örneğin Dostoyevski konusu açıldığında hemen konuyu değıştırmelennı salık venyorlar kadınlara. Ve bütün bunlarçağdaş kadının tantmını oluşturuyor. Kar- şuruza ömek olarak çıkardıklan ınsanlar yapay dün- yanın insanlan. Futboi yazılannda da böyle yanlış yönlendırmelenn olduğunu görüyoruz. Taraftan kar- şı takımlara, özellikle de yabancı takımlara karşı sertleştiren etkenlerden biri de futboi yazılan. Maç- lann her biri bir savaş, 'başa baş, dişe diş'. 'kıran ta- rana bir kavga'. bir 'ihtilal' olarak gösteriliyor. Böy- lece "unvan ve futboi milyoneri kramponlar' karşısı- na 'Mehmetçik tipfi bir manga' olarak çıkılıyor ve 'dünya apoletü' karşıt 'Ali Sami Yen'in santraraa gömüiüyor' ya da 'büyükbir İspanyoiarmadası' ola- rak 'Boğaz sulannda bannhyor'. Her ne kadar bu ya- zılan yazanlann bırçoğu böyle şiddet göstenlerine karşı olsalar da söylemleri bu şıddetı kışkırtıyor, fut- bolu bir numaralı toplumsal sorun gibi ortaya yer- leştinyor. Aslında bemm ele aldığım bütün söylem- lerin ortak yönü bu: tnsanın varoluşunun merkezine futbolu ya da mutfağı ya da 'çağdaş kadm olma'yı vs. yerleştirmek. Bu bakımdan baskıcı, hatta politik bir yaklaşımla 'sağa' olarak mtelenebilecek bir tu- tumlan var. Bu kitap dıyebılınm ki böyle bir gıdışe karşı bir direnme, bunun mekanizmasını gösterme amacmı güdüyor. Amerikan komünizm hareketinin öncülerinden Ella Goldberg Wolfe 103 yaşında ABD'de öldü Bir uçtan ötekiuca sıra c/ışı biryaşamKütür Servisi-Amerikan komünizm ha- reketinin öncülerinden ve ülkedekı komü- nizm hareketını var oluşundan yok oluşu- na kadar tüm sürecıne tanıklık eden EOa Goldberg VVolfe, geçen hafta Kalifomiya- Palo Alto dakı evinde 103 yaşında yaşama veda ettı. 1919 yüında eşi Bertram VVolfe ve 'DüHyayıSanan lOGûn" adlı kitabın ya- zan Joim Reed ıle beraber Amerika Ko- münist Partisi'ni kuran VVolfe, sadece ken- dı yaşamı değil, Troçki'den Frida Kab- lo'ya, Staüa'den bırçok ünlü Rus edebıyat- çısına kadarpek çok önemli insanın yaşa- mına da yakîndan tanıklık ettı. Yaşadığı sıra dışı hayat ile VVarren Be- aöy'nın 'Reds' (Kjzıllar) adlı fılminin esin kaynağı olan son 'gerçek sosyaUst' Ella Wolfe. 1896 yüında Ukrayna'nın Kherson kentınde doğdu. Wolfe'un aüesi, Ella çok küçük yaşta iken döneme uygun olarak ül- kelerini terk edip Brooklyn'e taşmdı. 14 yaşında iken Bertram VVolfe ile tanı- şan Ella, bu tanışmadan tam 7 yıl sonra, Ekim Devrimi snasmda onunla evlendi. Bu süreç içinde politik düşüncelerini birUkte gelıstirençift,ken- dılerüu, komünız- mi Amerika'da yaymayolunaada- maya karar verdi. Çift, sol edebiya- dn ve New York'un komünist entelek- tüellerinmoluştur- duğu grubun önde gelen ikılısi halıne geldi. 1919 yılında John Reed ile 'Sol KanaduManifes- tosu'nu yazarak Komünist Parti'yi kurduktan sonra Amerikan devleti- nin dıkkarini üzerlerine çektiler. Uzun sü- re isimlerini değiştirerek New York, San FTaDdscoveWashington'dasaklanmayaça- lışan çift, sonunda Meksika'nın başkentı Mexico City'ye kaçtı. Burada Diego Rive- ra ve Frida Kahlo ıle yakınlaşmalannın EUa Goldberg VVolfe, Warren Bert> nın 'Reds' filmine esin kaynağrydı. yanı sıra VTadimir Mayakovsld'ye para yardımında bulundular. Bu, Ella Wolfe ile Mayakovski'nın aralannda bir aşk yaşadık- lan söylennsuıın yayılmasına neden oldu. 1929'da Bertram Wolfe Comintem'e üye olduktan sonra çift Moskova'ya taşın- dı. Burada El- la'nın "Umdu- ğnmdan kısa boylu. hastahk- hsuratn.acıma- sız ifadeli, sert ağızhvebirdağ astanmın sapsa- n gözferine sa- Wp''dıyebetim- ledığı StaKn ıle tanışulat Bu dö- nemde VVolfe çim Jay Loves- tooe'un liderli- ğiniyapoğı'Lo- vestonitfer' adı verilen bir ko- münist gruba yakınlık duyuyordu. Bu düşünce tarzı. çif- ti yalnız Stalımstlerle değil, Troçkistlerle de karşı karşıya getirdi. Stalin'in VVolfe'la- ra ve onlann 'Amerikan )'apum' komü- nizmine karşı tavır aJması ile çiftin haya- ütehlıkeyegırdı. Bertram ve Ella Vv'olfe'ua, ancak Amerikah petrol tüccan Armand Hammerm oğlu JUİBS Hammer'ın yar- dımıyla yeniden Meksika'ya sığınmalan, çiftin Rusya ile ılişkilenne son noktayı koydu. 194O'lı yıllarda Bertram Wolfe'un Ko- münist Parti'nden atılması ve Stalin ile HHfer'ın ışbirliğı içine girmeleri, çiftin kendılerinı antı-Stalinist olarak tanımla- dıklan yeni bır dönemi başlatn. Ameri- ka'ya dönüp New York'a yerleşmeleri ile Bertram VVolfe 'Three Who Made a Revo- hıfioıı' (Devrim Yapan Üçlü) adını verdi- ği ve komünizmin çöküşünü anlamğı ki- tabı üzerinde çahşırken Ella da Hunter College'da ders vermeye başladı. 1960'larda tutucu Stanford Üniversite- si'nin Hoover Enstitüsü'nün önerdığı iş tekJıfini kabul eden çift, sonu RonaM Re- agan'la sıkı bir dostluk kurmaya kadar gi- den bir sağa yöneliş süreci içine gırdı. Böy- lece Ella ve Bertram VVolfe, 'koyu bir fco- münist' olarak başlayan politik hayatlan- nı 'koyu bir anti-komönist' ve hatta tutu- cu bir sağcı olarak tamamladılar. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKtYE Karaormanlapın Çocuğu: Bertolt Brecht i Geçen yıl iztedtğimiz Mutlu Son'dan sonra "epik"v\ tadı damağımızda kalmıştı. Bir yenisini bekliyor- duk; biryenisinin keyfini almak istiyorduk... Yücel Erten bu yıl da Istanbul Devlet Tiyatrola- n'nda Brecht'in, -özellikle de tarihsel bir ders çı- karma açısından- en önemli oyunlanndan sayılan Arturo Ui'nin önlenebilirTırmanışrnı sahneye koy- du. Bitindiği gibi Erten oyunu yirmi yıl önce Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnetemişti. Rejideki "yeni- liklerie" bir kez daha sahneliyor. Yirmi yıl içinde as- lında değişen pek bir şey yok Türkiye'de. Yani, öz- de değişen bir şey yok. Sokaklarda adım başı yedisinden yetmişine, zen- gininden fakirine herkesin elinde bir teknoloji "ha- rikası" var, ama ölüm cezasına insani değerter açt- sından karşı çıkan, yaşama hakkını savunarak kar- şı çıkan kaç kişi var! Aslında yirmi yılda ülkede pek bir şey değişme- diği gibi, -oyunun 1941 'de yazıldığını düşünürsek- dünyada da -özde- pek bir şey değişmedi! Arturo Ui, yüzyılın kara lekesi Hrtter faşizminin deh- şetengiz yüzünü gösteren, anlatan, bu tehlikenin her zaman bir kanser hücresi gibi uyuduğunun altını çi- zen bir oyun, özcesi. Bu bakımdan güncelliğini kolay kolay yitirmeye- cek; "faşizm" her ne kadar kılık kıyafet degtştirse de... (Bu oyunu sakın kaçırmayın.) • • • Dünyada olduğu gibi bizde de çok tartışılan bir yazardır Bertolt Brecht. 20. yüzyıla damgasını vu- ranlardandır. Tiyatroda devrim yapmış bir sanatçı, aynı zamanda bir sanat kuramcısı ve şairdir. Marksist estetiği, sanatsal düzlemde, -tiyatro sahnesinde- ete kemiğe büründürdüğü gibi, pote- miklerinde ve yazılannda da bir "yöntemsel bütûn- lûk" olarak benimsemiştir. Brecht'in "Bütün Oyunlan" MitosBoyut Yayınla- n'ndan doğumunun (1898) yüzüncü yılı dolayısıyla yayımlanıyor. Almanya'daki Suhrkamp Yayınevi tarafından ha- zırlanan basımının (1988) tamamı Türkçeye kazan- dınlıyor. Şimdiye kadar altı cilt yayımlandı. Oyunlar tamamlandıktan sonra Brecht'in şiirteri de 5 cilt ha- linde yayımlanacak. Bütün oyunlar, -41 oyun ve 60 yazılım-, 13 ciltte tamamlanacak. Her bir ciltte oyunlann yanı sıra Brecht'in oyunlarla ilgili çeşitli yayın organlannda ya- yımladığı yazılan da yer alıyor. Tüm metinler yeniden çevriliyor. özgün metinle- rinden Türkçeye kazandınlan oyunlann çevirmen- len de Ahmet Cemal, Aziz Çalışlar, Yücel Erten, Özdemir Nutku, Filiz Ofluoğlu, Yılmaz Onay ve Ayşe Selen. Kitabın sonunda yer alan notta MitosBoyut Ya- yınlan'nın yöneticisi Yılmaz öğût, Türkçedeki bu yeni basımlar için şunlan söylüyor: "Yaytn sözleşmesi gereğince, Almanca basım- " daki oyun sıralamalan Türkçe basımda da aynen korunmuştur. Çevirilertamamlandıkça, ciltsırası gö- zetilmeden ciltleryayımlanacağından, çıkacak cilt- lerin numaralannın birbirini izlememesi okurian şa- şırtmamalıdır. "Ayncayayın sözJeşmesine göre Türkçe oyun çe- virileıinin Suhrkamp Yayınevi'nin yukanda adı ge- çen f Yorumlu Büyük Berlin-Frankfurt Basımı'j son baskılanna uygun yapılması zorunluluğu bulun- maktadır. Bu nedenle eski Brecht çevirileri kulla- nılmamış, oyunlann çevirileriyeniden yapılmıştır. An- cak 1995 Kasımı'nda kaybettiğımiz Aziz Çalışlar'ın yayınevımize ve Tün\ tiyatrosuna yaptığı hizmetle- re gönül borcu olarak, onun Mahagonny ile Jean- ne D'Arc Davası çevirileri yeniden yapılmamış, bu çevirilerin yeni Almanca basımlara uygunlugunu sağlamak üzere, çeviriler Yılmaz Onay tarafından gözden geçirilmiştir. Böytece oyunlann hem yeni ba- sımlara uygunluğu hem de bu toplu çevirilerle dil, yorum ve terminoloji birlikteliğı sağlanmıştır." Geçen aylarda "Bütün Oyun!ar"m 4. ve 8. ciltte- ri yayımlandı. Yayınevi, tüm ciltleri, 2000 yılı içinde tamamlamayı hedeflemiş. Krtaplar, özenle basıma hazırianmış. Büyük birsa- natçının adına uygun olarak. Dışı da öyle tçi de. Bertolt Brecht-Bütün Oyunlan, çeşitli yazılımla- nyla, notlanyla, açıklamalarryla, Brecht'in yaalany- la, tiyatro öğrencileri için, tiyatroya ilgi duyan her- kes için aslında bulunmaz bir "akademikçalışma". Ne var ki, özenle hazırlanan bu krtaplar -belki de hiç şaşırmamalıyız buna- ne okurdan ne de med- yamızdan "yeterince ilgi" görmüş! 19Ocak-19Şubat2000, Yapı Kredi Kâzım Taşkcnt Sanat Galerisi F E R R U H SlYAD'ın özel emek ödüllerinden biri bu gece yazan Turhan Gürkan'a verilecek Yıllardır Yeşflçatn'ın taiTİıiııi tutııyor B A Ş A G A Resim Sergisi WPI - KRHM KÛLTÛR SANAT YAPI KREDt KÜLTÜR MERKEZÎ Istiklal Caddesi, No. 2S5 80050 Beyoglu • «ıji Y«pı Kratı Kakm iıaaf Y«jMQİik A ^ u u M a a Y.p ve Kmk Bonkısr A.Ş-nın dfaraiennifaı. CUMHUR CANBAZOĞLU Sinema Yazarlan Derneği (SI- YAD), bu gece 1999 yılının en iyi film ve sanatcılanna ödüllen- ni, Emek Sinemasrnda düzenle- necek törenle dağıtıyor. Dernek, özel emek ödüllerinden birini ise gazetemızin sinema yazarlann- dan Turhan Gürkan'a veriyor. Gürkan. geniş arşivi, biyogra- fik yazılan ve araştırmalanyla A^ıh Ozgüçle birükte Yeşilçam'm tarüıını çıkartan en önemli isim- lerden biri. Elli dört yıllık gazeteci Gür- kan; 1974'tenbuyanadaBasmŞe- refKartısahibi. Mesleğe 1946 yılında Mfflet dergisinde başlamış. E>ergi adına iki yıl Anadolu'yu dolaşmış. As- kerlik görevinden sonra Istanbtü Elkspres'te spor muhabirhği, arşiv memurluğu yapmış. Gazeteci olarak sanatı takip et- meye ise TürkSesi gazetesinde ti- yatro yazılanyla başlamış. Bu ara- da, Tanin gazetesi adına 11 ay Yassıada dunışmalannı izlemiş. 60'lann ılk yansında Vatan'ın Istanbul bürosunun şefliğini yap- mış ve gazetenin arka sayfasında her gün sanat haberleri ürettniş. Sanatla haşır neşir ohnaya öğ- rencilik yıllannda başlamış; şiir- ICT yazıyormuş. Erzurum Lisesi son sınıfında, arkadaşlan Asım Bezirci ve Fethi Naci'yle duvar gazeteleri hazırhyorlarmış... 1965 yılında, Cumhurivet'in yazı işleri müdürü olan Ismail Cem, aym haberleri kendileri için yapmasım istemiş ve böylelikle Gürkan'm ilk yazılan Cumhuri- yet'te çıkmış. Butarihten sonra si- nema, adeta özel branşı haline gehniş. Haber için setlere gidip gelirken yönetmenlerden geniş bilgi alarak, fotoğraf toplayarak, onlann daha önceki yapıtlanyla ilgili belgele- ri de toplayarak bugünkü geniş arşivini hazırlamış. Uzun yıllar Cumhuriyet'le birlikte Başkent. Pazar dergisi, Günaydın ve Hür- riyet'te imzah-imzasız yazılan ya- ymılanmış. Cumhuriyet'te bir dö- nem yazılanna Özgûr Dickli ım- zası atıhnış. 1984'te Günaydm'dan emekli olduktan sonra çeşitli dergılerde- ki yazılanyla birlikte Cumhuri- yet'te de haberleri çıkmaya de- vametmiş. 90'lann başında Cumhuriyet'te TV sayfalannm kültür sayfalann- dan aynlmasmdan bu yana da te- levizyonda yayımlanacak yerli fıhnleri günü gününe okurlanmı- za aktanyor. iki tane kitabı var Gürkan'ın; birinin adı 1973'te ya- yımladığı "Atatfirk'fln Uşağı • Turhan Gürkan, geniş arşivi, biyografik yazılan ve araştırmalanyla Agah Özgüç'le birlikte Yeşilçam'm tarihini Çıkartan en önemli isimlerden biri. Günü gününe aldığı notlar ve topladığı belgelerle arşivini oluşturan Gürkan, 41 yıllık Remington daktilosundan asla vazgeçmiyor. tdim" (Cemal Granda'nın amla- n), diğeri de "DünyaBasnmda Yi- mazGiiney''(1976). Atiüa Dorsay'la birlikte Göste- ri dergisi için fasiküller hahnde ha- zırladıklan sinema ansiklopedısı ise halen sinemaseverlerin, basm- dakilenn en önemli başvuru kay- naklarından biri Laf arasmda bu ansiklopedinin a ve b maddelerinin aceleye gel- diğini, eksik olduğunu, daha ge- niş şekilde elden geçirihnesi ge- rektiğini anlatıyor. Dorsay'la bir ara genişletmek için karar almış- lar ama arkası gelmemiş... Turhan Gürkan, Cumhuriyet- çiler içm bir disiplin simgesi. Yer- li sınemayla ilgili ne zaman ayrm- tdı bilgi, değerlendinne gerekse ya da emektarlardan biri vefat et- se 'Turhan Amca'ya birtelefon ye- terli. Kısa süre sonra san kâğıtla- ra yazümış uzun yazı mutlaka kar- şımızda oluyor. Kitaplarla, gazete kupürleriy- le, fotoğraflarla, çeşitli belgeler- le dolu odasma giriyor. Günü gü- nüne not aldığı defterini açıyor ve belgeleri bir bir topladJctan sonra, on bılgisayara değışmeye- ceğiru söyledigı 41 yıllık Reming- ton daktilosunun başına oturup tarihi bir kez daha anlatıyor, ya- şatıyor okurlara. Kendini anlatmayı hiç rni hiç sevmiyor; söyleşi yapma isteğimi- zi nazücçe geri çevinrken haberle- rinin, yazılannın yaşanüsmdan da- ha önemli olduğunu vurguhryor. Yeşilçam'm tarihini tutan bir kaleme sormadan olmaz; beğen- diği yönetmenleri öğrenmek isti- yoruz. Gençler hakkında konuş- manın erken olduğunu, eskiler- den Lütfi Akad, AbfYdmaz, Me- tin Erksan, Yılmaz Gâney'in ya- pıtlanm izlemekten zevk aldığı- m söylüyor... Gürkan, geçen yıl kasım aymda Beyoğlu Belediyesi'nden bir emek ödülü aldı; bu gece de yanına ikin- cisini koyacak. Böylelikle binler- ce yazı, haberve serüvenle dohıbir yasam daha ödüllendirilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle