Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2000 ÇARŞAMBA
HABERLER
Kıvrıkoğhı
Fransa'ya gitti
• ANKARA (AA)-
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hüseyin
Kjvnkoğlu, resmi ziyaret
için Fransa'ya gitti.
Orgeneral Kıvnkoğlu'nun,
Fransa Genelkurmay
BaşkanTmn davetlısi
olarak gerçekleştireceği
ziyaret sırasında, 1998
yılında imzalanmış
bulunan "Türkiye-Fransa
2000 Eylem Planı"na
uygun olarak, iki ülke
silahlı kuvvetleri
arasındaki askeri ve
savunma sanayii
işbirliğinin daha da
geliştirilmesine yönelik
askeri çerçeve anlaşması
imzalanacak.
Bayram Meral'e
suikast ihbarı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türk-tş Genel
Başkaru Bayram Meral'e
yapılan suikast ihban
üzerine Ankara polisi
alarma geçti. Ankara
Emniyet Müdürlüğü'nü iki
gün önce arayan kimliği
belirsiz bir kişi, Afyon'dan
otobüse bınen 1.90 cm.
boyunda ve üzennde san
ceket olan bir kişinin,
Meral'e "saldın
düzenleyerek
öldüreceğini" söyledi.
îhbar üzerine Meral'in
yakın korumalan
uyanlırken, koruma sayısı
da arttınldı.
Hukuk
Kuruttayı' !-••** .
I ANKARA (Cumhurryet
Bürosu) - Ankara
Barosu'nca düzenlenen
hukuk, felsefe, insan
haklan alanındaki
konulann
tartışılacağı"Hukuk
Kurultayı-2000" bugün
Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Büyük Konferans
Salonu'nda başlayacak. 16
Ocak Pazar gününe kadar
sürecek kurultayda, 2
konferans, 2 açık oturum
ve 63 bildiri tartışılacak.
Baro Yönetim ve Kurultay
Yürütme Kurulu, bugün
saat 09.00'da Arutkabir'i
ziyaret edecek. Hukuk
Fakültesi'nde saat 10.00'da
başlayacak kurultayda
TBMM Başkaru Yıldınm
Akbulut, Başbakan Bülent
Ecevit, Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk ve
Türkiye Barolar Birliği
Başkanı Eralp Özgen birer
konuşma yapacaklar.
haletere
yakntakip
• ANKARA (ANKA)-
Saglık Bakanlığı,
hastanelerde özellikle
'yemek ve temizlik'
ihalelerinde oluşan şaibelen
önlemek amacıyla harekete
geçti. Tedavi Genel Müdûrü
Feridun Vasfı Ulusoy imzası
ile valiliklere gönderilen
genelgede, hastanelerin
yemek ve temizlik ihaleleri
esas alınmak üzere valilik,
sağlık müdürlüğü, tanm il
müdürlüğu, çalışma il
müdürlüp, tıcaret ve sanayi
odası, esnaf odası,
lokantacılar derneği ve
belediye temsilcilerinin
katılımı ile oluşturulan bir
komisyonun ihaleler için
asgari birim fıyatı
oluşturması istendi.
*Barış kültürü'
• KAYŞERİ(AA)-
Avnıpa Öğrencileri
Federasyonu (AEGEE)
Ankara ve Atina
temsilcilikleri, Türkiye ve
Yunanistan'dan 44 öğrenci
arasında "Ortak Kültürden
Banş Kültürûne" adı
altında kültürel değişim
programı uygulayacaklar.
AB, AGÎT, BM gibi
uluslararası kuruluşlarda
temsilci bulunduran
AEGEE 286 kentte
örgütlü. Ankara Kültürel
Değişim Programı Halkla
Ilişkiler Sorumlusu Cem
Tüzüner, Atinalı ve
Ankarah öğrencilerin ilk
olarak 22 Nisan'da
tartışacaklannı söyledi.
DPT hazırladığı enerji raporuyla, Enerji Bakanlığı ve bağlı kuruluşlannı eleştiri yağmuruna tuttu
'Nükleer enerji gereksiz'SERDARKIZIK
İZMİR - Eski Atom Enerjisi Kurumu
Başkanı Prof Dr. Ahmet Yûksel Özem-
re'nin iddıasına göre Almanya'dan geti-
rilen 1500 tonluk tehlikeli radyoaktif
atık, para karşılığı, Isparta Göltaş Çi-
mento Fabrikası ile Konya'daki sanayi
tesislerinde yakılarak imha edildi.
Nükieer enerji gerçekte
pahalı
Nükleer karşıtlan, kâğıt üstünde he-
saplanan ve tekliflerde hep düşük göste-
rilen nükleer enerji birim fiyatlannın,
hiçbir zaman gerçekleşmediğine dikkat
çekiyorlar. Bu birim fıyatlara, hiç hesa-
ba katılmayan, santraluı sökümü, kapa-
tılması, kontrol altında tutulması ve bir
de hâlâ çözümsüz olan atıklann yok edil-
me masraflan da katılırsa ortaya büyük
bir maliyet çıkıyor.
ABD'de Enerji Bakanlığı'na danış-
manlık yapan, Başkan Bill Clinton'ın en
deneyimli nükleer enerji ekonomisti ola-
rak adlandırdığı C. Komanoff, nükleer
enerjinin Kwy
saat maliyetinin 7.2 sente
çıktığuıı belirtti.
Oysa Akkuyu Nükleer Santralı teklif-
lerinde Kw/saat maliyeti, 2.5-3.5 sent
olarak gösteriliyor.
ABD Nükleer Dene-
tim Komisyonu tarafın-
dan yayımlanan bir rapo-
ra göre bin Mw'lık bir
nükleer santraluı sökül-
me maliyeti, 200 milyon
dolar. Buna, Elektrik Mü-
hendisleri Odası'nın Ha-
ziran 1997'de yayımlanan
Enerji Politikası ve Nük-
leer SantrallarRaporu' na
göre sökülme sonucu or-
taya çıkan 18 bin metre-
küp radyoaktif yakıt ve
malzemenin çevreden ya-
lıtım gideri olan 500-700
milyon dolar eklenir ve
reaktörde bir kaza olma-
dığı kabul edilirse, bir
santralın 25-30 yıl sonra
emekliye aynlma bedeli-
nin, iddia edildiği gibi re-
aktör maliyetinin onda
biri değil, en az dörtte bi-
ri olacagı, yani günümüz-
de 1 milyar dolar dolayın-
da olacagı ortaya çıkıyor.
ki nükleer santraluı 40 yıl çalışması ha-
linde depreme bağlı hasar görme olası-
lığı en az yüzde 50'dir.
Değişik niyetlere sahip çeşitli siyasi
gruplar, uluslararası ve ulusal çıkar lo-
bileri, yaklaşık 35 yüdır Türkiye'ye nük-
leer santralyapımnıı gündemde tutuyor-
lar. Tanesi 4-5 milyar dolar dolayında
olan bu santrallann. yerli işbirlikçileri-
ne dağıtılacak komisyonunun en azın-
dan 300 milyon dolar olacağını savunan-
lar var. Bu, isteyenler açısından önemli
bir unsur olarak ortaya çıkıyor.
Bu arada kanyer Inrsı peşinde olan
nükleerci bilim adamlan ya da ideolojik
gerekçelerden ötürü bu teknolojiyi savu-
nanlar da var.
Merkez sağ partilerin yanı sıra sade-
ce ideolojilerının gereği, iktidar hırsla-
nnın bir aracı olarak, ya tslam ya da Türk
dünyasının liderliğine soyunan, başta
MHP olmak üzere FP de nükleer santra-
lı savunuyor. Özellikle, nükleer santral-
lara sahip olunması konusunda, içlerin-
de en ısrarcı olan ve 30 yıldan beri kad-
rolanna bunu empoze eden MHP'nin
yaklaşımı dikkat çekiyor. Alparsian Tür-
keş'le başlayan nükleer güce sahip ohna
hedefı, ülkücü akademik camianın ve
devlet içindeki ülkücü kadrolann önem-
li amaçlanndan biri olarak ortaya çıkı-
nn eenekle eski tüfek devrimcilerin, Rus-
ya Imparatoriuğu'nun çökuşü ile birlik-
te demokratik ülkelerdeld yeni versiyon-
lan olduğu kolayca anlaşılmaktadır—
Nükleer güç santral teknolojisine gir-
mekte bir hayli geç kalmış olan Türkiye
daha fazta vakit kaybetmemelidnf
Nükleer enerji Ihtlyaç mı?
196O'lı yıllardan beri sistenüi bir şe-
kilde, devletin en üst düzey yetkililerin-
den pazarlamacı kılıklı nükleer akade-
misyenlere, enerji yatuımlanndaki tatlı
rantla tanışan politikacılardan sahibinin
sesi medya yazarlanna kadarbirçok nük-
leerkafa, ülkede enerji krizi olduğunu ve
yakında karanlıkta kalınacağını söyledi.
Bütün bu korkutmalann ve hesaplann
arka planını, bugüne kadar yapılan ener-
ji planJamalan ve senaryolan, arz/talep
tahminleri oluşturdu. Ancak bunlar yan-
hş, genelde de çok abartılı çıktı. Bu ko-
nudakı en çarpıcı eleştiri ise yine devle-
tin en yetkili planlama kuruluşundan,
Devlet Planlama Teşkilatı'ndan geliyor.
DPT; hazırladığı enerji raporuyla Ener-
ji Bakanlığı ve bağlı kuruluşlannı eleş-
tiri yağmuruna tuttu. Enerji Bakanüğı'nı
planlama anlayışından uzak olmakla
eleştiren DPT, 2007 yılına kadar yeni
Aktlffayhattına
santral Nükleer enerji karşıtianna en büyük destek, çevreci Bergama köylülerinden geldL Siyanürle altin çıkaran
Eurogold şirketine karşı tarihi bir direniş sergüeyen Bergamalılar, onlann hep yanlannda oMu.
Türkiye henüz yaşadığı büyük dep-
rem yıknıtılanmn acısıru ve sıkıntılannı
atlatamamışken Ecemiş fay hattuıdaki
Akkuyu'ya nükleer santral planlamak
hangi anlama geliyor?
1991 yılında Ecemiş Fayı'nm Akku-
yu Körfezi'nin 20-25 kilometre güney-
doğusundan geçtiğini ve aktif olduğunu
ortaya çıkaran DEÜ Denız Bilimleri ve
Teknolojisi Enstitüsü Deniz Jeofıziği Bi-
rimi Başkanı Prof. Dr. AtflTa Uluğ, 13
Nisan 1999 tarihinde Greenpeace ile bir-
likte İstanbul'da yaptıklan ortak basın
açıklamasuıda bu anlamı şöyle açıkla-
mıştı:
"1991 tarihli çalışmamızda yer alan
bilimsel kanıtların yanı sıra Kanadalı
meslektaşlanmran son raporlan da, Ak-
kuyu'da nükleer santral kurmanm ger-
çek tehlikeler içerdiğini gösteriyor. thale-
ye teklif veren tüm uluslararası şirketJe-
ri ve Türk ortaklaruu, Akkuyu sismik
açıdan güvennymiş gibi da\ranmaktan
vazgeçmeye çağınvoruz. Böylesine tehli-
keli bir vannmdan derhal çekümeUdir."
13 Mart 1992 Erzuıcan Depremi'ni,
28 Kasım 1991 tarihinde Atina'da yapı-
lan Avnıpa Sismoloji Komisyonu Top-
lantısı'na sunduğu tebliğle zaman ve bü-
yuklük olarak tahmın eden Prof. Karl
Buckthought tarafından. Kanada'da 10
Kasım 1998 tarihinde yayımlanan "Tür-
kiye'de Candu Reaktörleri Saûşı Dep-
rem Riski RaponTna göre, Akkuyu'da-
yor.
MHP Genel Başkan Yardımcılanndan
Ulaştırma Bakanı Prof. Dr. Enis Öksüz,
1997 yılında Akdeniz Postası adlı bir ga-
zeteyle yapılan röportajda "Türldye'de
bana göre en az 50 tane atom santrah ya-
pılması lazun" demıştır. Yine MHP'lı
Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan IVCr-
zaoğhı ise daha net söylemle. "Kaldı Id
Türkiye'nin çok yakın zamanda atom
bombasuıa sahip olması gerekmektedir.
Nükleer santrallar atom bombası tekno-
lojisi için de bir alryapı oluşturması ba-
kımınHan avn bir önenıi haizdir" görü-
şünü dile getiriyor.
Benzer bir yaklaşımı, eski TÜBlTAK
başkanlanndan Prof. Dr. Sümer Şahin
gösteriyor. Şahin, 22 Mart 1995'te An-
kara TlSAV'da yapılan nükleer teknolo-
jikonulubirtoplantıda,Türkiye'nin; Or-
tadoğu'nun ve Türk cumhuriyetlerinin
lideri olabihnesi için, nükleer güce sahip
olması gerektiği ve bunun da ancak ve
ancak MHP'nin iktidara gelmesiyle
mümkün olabileceğini söyledi.
Ulkü Ocaklan'nnı yayın organı olan
dergide de şu görüşlere yer veriliyor:
" _ Bir ktsmı uluslararası çevTeörgüt-
leri tarafından desteklenen bu gruplar
Gönüllü ÇevTeci Kuruluş sıfatıy la hare-
ket ermekte. bilerek veya bilmeyerek (ge-
nelde bilerek) nükleer enerjiyi yanhş ta-
nıtmaktadırlar. Gösteri gruplannın ku-
ruluş ve amaçlan incelendiğinde bunla-
proje çalışması yapılmamasını istedi.Ve-
riler ve uzmanlar, nükleer enerjiye ger-
çekte gereksinim olmadığını gösteriyor.
Çünkü bu konuda somut durum şu ger-
çekleri sergiliyor
• 35 yıl önceki dünya konjonktürüne
göre nükleer santrallar. henüz sonınlan
bilüımediği ve yaşanmadıgı için, tercih
edilen ve bütün ülkelerin peşinde koştuk-
lan bir enerji kaynağı olarak kabul edi-
üyordu. Oysa bugün. ciddi bir anlamda
nükleer enerjiden kaçış söz konusu.
• Alternatif kaynaklar çok önemli bir
potansiyeli işaret ediyor. Ülkemizde
nükleer santral kuruhnası planlanan
196O'lı yıllann ortalannda henüz hiçbir
kuruluş; riizgâr türbinlerinin, güneş pil-
lerinin, küçük hidroelektrik santrallan-
nnı, gel-git santrallaraun, doğalgaz sant-
rallannm, enerji verimliliğinin, enerji-
nin etkin kullanımının, enerji tasarrufu-
nun adun telaSuz etmemışti. O gün hiç
hesapta ohnayan, ama bugün ise nere-
deyse, Türkiye'nin elektriğinin yansun
karşılayacak kadar doğalgaz anlaşmala-
n yapılmış durumdadır. O dönemde kö-
mür, petrol ve nüklaer enerjiden başka
bir şey büinmiyordu ve henüz yenilene-
bilir enerji teknolojilerinden hiçbiri tica-
rileşmemişti. Bugün ise dünyada, nük-
leer ve diğer fosil yakıtlar yerine, yeni-
lenebilir enerji kaynaklan kullanılmaya
başlanmışur. Türkiye'nin ilk rüzgâr ha-
ritasuıı hazırlayan Doç. Dr. Tanay Sıtkı
Uyar, uzun yıllar rüzgâr enerjisi üzerin-
de yaptığı bilimsel çalışmalar sonucun-
da şu gerçekleri sergiledi:
"Sadece ülkemiz rüzgâr enerjisi teknik
potansiyeli bfle ülkemizde tuketflen top-
lam elektrik enetjianiıı iki misiinden&z-
lasını üretebflecek düzeydedir-"
. Türkiye'nin 1970'lerde mevcut do-
ğal kaynaklarunn yetmedıgı tezi üstüne
kurulan, nükleerden başka şansımız yok
yanıltmacası bugün arnk geçersiz. Son
dönemde doğal kaynaklann, söylenen-
den çok daha fazla ve yeterli olduğu he-
saplandı. Ekonomik olarak 125 müyar
Kw/saat olarak hesaplanmış olan su kay-
naklarunn bile, ancak yüzde 30'u kulla-
nılıyor. Oysa nükleercilerin, çok nükle-
er santrallan var diye öraek gösterdikle-
ri ABD ve Fransa, tüm su kaynaklannı
tamamen değerlendirdi ve sonra nükle-
er santrallan devreye soktu. Aynca tüm
dünyada ciddi olarak kullanılmaya baş-
lanan jeotermal, küçük su potansiyelle-
ri gibi kaynaklar Türkiye'de hiç değer-
lendirilmedi. •
Neden Akkuyu dayatması?
Bilim adamlan, 35 yıl önceki dünya
konjonktürü, teknoloji ve etüt bilgileri-
ne göre yapılmış olan çalışmalarla yeri
belirlenen ve lisans onayı
alan Akkuyu Nükleer
Santral Projesi'nin, bu-
gün benzer bir çalışma
yapıldığı takdirde, arnk
lisans onayı alamayacağı-
nı vurguluyorlar.
1976 yüında Akku-
yu'ya yer lisansı onayı ve-
ren 3 kişiden biri olan
Prof. Dr. Tolga Yannan,
bugün yer seçiminin tü-
müyle yanlış olduğunu
savunuyor. Prof. Yarman
16Ekiml999günü,An-
kara'da TMMOB tarafın-
dan düzenlenen Nükleer
Enerji Kongresi'nde yap-
tığı konuşmada şu göriiş-
leri dile getiriyordu:
"Çeyrek yüzyıl öoce veri-
len lisans bugün geçeıii
addedilemez; çünkü li-
sans verme kıstaslan de-
ğişmişfir. Çeyrek yüzyıl
önceverikn lisans,turizm
etki değerlendirmesini
kapsamamıştn". Çünkü
santrahn o yamjin, turiz-
me vereceği zarar diye bir
kavram yoktu. Ben bugün
TAEK'te olsam, Akku-
yTi'yaosansvermem. Lisans verflecekol-
sa şerh koyanm." Viyana'da Uluslarara-
sı Atom Enerjisi Ajansı'nda görevli olan
Dr. AybarsGürpmar'ın da yer seçımi ile
ilgili ciddi uyanlan var. Bir nükleer te-
sis için yer seçımindekı tek kriterin gü-
venlik unsuru olmadığını belirtiyor, eko-
nomik, sosyal ve politik etkenlerin de bu
anlamda önemine dikkat çekiyor. Akku-
yu'da nükleer santral kurma karan için
o gün savunulan gerekçelenn, bugün ne-
den geçersiz olduğunun bir kez daha al-
ünı çizelim. Çünkü;
• 1970'h yıllann konjonktürüne göre
önce Marmara ve Karadeniz bölgelerin-
de kurulması düşünülen santral, Müli
Güvenlik Konseyi'nden gelen itirazlar
üzerine, Sovyetler Birliği tehnkesi nede-
niyie güneye kay dınlnuş ve Akkuyu se-
çilmisti. Ancak son gefişmeier nedeniyk,
konjonktür arnk değişiniş ve tehdh böl-
gesl tehlikeli komşular Akkuyu'ya daha
yakın duruma geüniştir_
Sonuç olarak Türkiye'ye çullanan
nükleer lobi ve yandaşlan sürekli yalan
söylemekte ve halkı kandmna temelin-
de bir politıka izlemektedir. Ancak bi-
linçlenen kamuoyu ve Akkuyu yöresin-
de yaşayan yurttaşlar. kendilerini ve top-
raklanm zehirleyecek nükleer santralla-
ra geçit vermeyeceklerdir.
BİTTİ
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
1999yılınınsongünü yayım-
lanan "Aşkın Yeni Yüzyılı" baş-
lıklı yazımı değeıiendiren bir
mektup aldım. Mektubun yaza-
rı bir kadın olduğu ve aşk konu-
sunda yaşanan önyargılan dile
getirdiği için dikkatle okudum.
Sanınm, mektupta dile getirilen
gerçekler ve yaşanan sıkıntılar,
bir toplumsa! sorunu gözler
önüne seriyor. Mektubu gazete-
de okuttuğum özellikle genç,
bekâr kadın ve erkek arkadaş-
lar, "Tam da hepimizin yaşadığı
gerçekler" diyerek duygulannı
dile getirdiler.
Sözü daha fazla uzatmadan,
mektubu sizlerle paylaşmak is-
tiyorum:
"31.12.1999 tarihli 'Aşkın Ye-
ni Yüzyılı' adlı makaleniz, yıllar-
dırpekçokkişiyle tartıştığım bir
konu olduğu için, ilgimi çekti.
Beni, yine uzun uzun düşündür-
dü.
Makaleniz, son derce olumlu
ve ûmit vericibiryaklaşımla, ge-
lecek yüzyılda aşkın daha öz-
gürce yaşanabileceğini dile ge-
tiriyor. Bütün yüreğimle bunu
diliyorum; çünkü, daha yaşanı-
lası bir dünya yaratmak için bu-
Aşkı Evcilleştirmeye Kalkınca...
na gereksinimimiz olduğu inan-
cındayım.
Kadmın özgüriüğüyle aşk
arasında derin bir ilişki olduğu-
nu belirtmişsiniz. Oysa; ben
çevremde aşktan çok evlenme-
ye koşullanmış kadınlar görü-
yorum. Bunlarüniversite mezu-
nu ve ekonomik özgürtüğü olan
insanlar. Eş doştya da arkadaş-
lannın kendilerineyakıştırdığı in-
sanlarta görüşerek, evlenmeyi
çok rahatlıkla içlerine sindirebi-
liyohar. Zaten çevre de, nerede
bir bekâr erkekya da kadın var,
onlara birer eş bulmak için sü-
rekli faaliyet halinde oluyor.
Oturun, konuşun, anlaşırsanız
evlenin diyerek, olayı tam bir
pazarlık biçimine sokuyorlar.
Sonuçta, evlenmiş olmak için
evlenen, görünüşte mutlu, ama
derinde, hiç de öyle olmayan
birsürüçift.
Bu tür evlilikler, son derece
doğal görülüyor. Bir zamanlar
görücü usulü denirdi, çağa
ayak uydurdu ve biçim değiştlr-
di. Şimdi, evlenecek insanlarta-
nıştınlıyor. Pazahıdı kendi içle-
rinde yapıyortar. Özellikle erke-
ğin evi, arabası varsa kadınlar
daha çok tercih ediyor. Yoksa
ne kadar iyi insan olduğundan
bahsediliyor.
Ben, bugün otuz iki yaşında-
yım. Tam on yıldır bu insanlara,
ekonomik özgühüğü olan, ken-
di başının çaresine çok rahat
bakabilen bir insan olduğumu;
bu nedenle evlenmenin tekba-
şına beni ilgilendirmediğini an-
latmaya çalışıyorum. Yaşamım-
dan memnun olduğumu, du-
rup dururken bu düzeni bozma-
nın ne kadar anlamsız olduğu-
nu belirtiyorum. Ne zaman bir
arkadaşıma rastlasam, ona ne-
den evlenmediğimi açıklamak
zorunda kalıyorum ve bir sürü
öğüt dinliyorum. Çevremde
gördüğüm, bekâr ve otuz yaş
üstü bayanlann çoğunda evle-
nememekten kaynaklanan so-
runlar seziyorum. Kendilerini o
kadarşartlandırmışlarki, psiko-
lojik dengeleri bile etkileniyor.
Bu ortamda aşktan bahseder-
seniz, ayaklan yere basmayan
çocuk gözüyle bakılıyor size.
Zaten, aşk ve evlilik özdeşleş-
miş durumda.
ışte bu nedenle, makalenizi
okurken bunlanyeniden düşün-
düm. Biz kadınlann, önce ev-
lenmeliyim saplantısından kur-
tulmamız ve kendi gücümüzün
farkına varmamız gerekiyor. O
korktuklan yalnızlık, insana çok
şey öğretiyor ve kendimizi keş-
fetmemize yardımcı oluyor. Ya-
nnlarda kimin başına ne gelece-
ği hiç belli olmadığı için, kendi-
mizigüven altına alayım derken,
kendi mutsuzluğumuzu da ha-
zırtıyoruz.
Eğer 'Evlenmeliyim' saplan-
tısı olmasaydı, bu toplumda bu
evliliklerin ne kadan gerçekle-
şirdi merak ediyorum. Giderek
artan boşanma oranlan da, bu-
nun bir göstergesi olsa gerek.
Kadınlarla ilgiliyazılannız, her
zaman ilgimi çeker. Zaman za-
man, o güne kadar hiç fark et-
mediğim bir konuya değinirsi-
niz. Hayretle, doğal olarak be-
nimsediğim o olgunun, aslında
koşullanmadan kaynaklandığı-
nın farkına vannm. Acaba aşın
mı düşünüyorum diye kendimi
sorguladığım durumlarda ise,
yazılannızla destek bulurum.
2000'H yıllar, umanm sizin
bahsettiğinizgibiözgüraşklann
dünyası olur. Evlilikler, pazarlık
üstüne kurulmaz. Bütün bu
olumsuzluklaraşkın gücü olma-
dan ortadankalkamaz diye dü-
şünüyorum... Eshr..."
Okurumuzun dediklerine ka-
tılmamak mümkün mü?
Yaşamla ölüm arasında gidip
geldiğimiz şu dünyada aşk, ya-
şamımızı anlamlı kılan önemli
öğelerden birisi. İnsan, küçük
hırslanyla kirlettiği şu dünyada
ne yazık ki, aşkı da doya doya,
içtenlikle yasayamıyor. Dileği-
miz ve umudumuz bu yüzyıla
kaidı. Daha dogrusu kadınlann,
kendi kimlikleriyle yeni boyutlar
katıp değişimine katkıda bulu-
nacaklan, inceltip güzelleştire-
cekleri, yeni aşkların dün-
yasına...
GLOBALPOLMKÜLTÜR
ERGtN YILDIZOĞLU
ABD Gözüyle
International Herald Tribune 21. yüzyılı irde-
leyen bir dizi yayımladı. Dizideki yazılar Ameri-
ka'nın en büyük iki ulusal gazetesi, New York Ti-
mes ve Vtfashington Postfun saygın yorumcula-
nnın ve uzmanlann imzalannı taşıyor. Bunlara ba-
karak ABD "yönetici eliti" arasında egemen olan
göriişleri, beklenti ve endişeleri bütünlüklü bir bi-
çimde gormek mümkün.
Yazılardan birincisinde Jim Hogland, küresel-
leşmeyi anlattı. Hogland'a göre insan yaşamında
önemli, devrimci bir dönemden geçHiyor. Yeni tek-
noloji, bilgi akışı, mallann ve insanlann smır
ötesj hareketi büyük bir altüst oluş duygusu ya-
ratıyor. ABD ekonomisi II. Dünya Savaşı sonrası-
nın en uzun ekonomik büyüme evresini yaşıyor.
Anglo-Amerikan modeli bir kapitalizmden enerji
alan ekonomik küreselleşme ulus devletlerin öne-
mini azaltıyor. ABD, dünyanın her yerine ekonomik
refah, demokrasi ve kültür taşıyarak modernleşti-
rici bir etki yaratıyor. Dünyanın büyük çogunluğu,
yüksek refah, banş, sağlık koşullan ve eğitim ola-
naklanndan, tarihin hiçbir döneminde görülmeyen
oranda faydalanıyor. Flora Levvis. yazısında, kü-
reselleşmenin bir başka açıdan savunmasını ya-
pıyor, gelir dağılımı bozulmakJa biriikte küresel ola-
rak, yoksullann durumlannda eskiye göre, hatta ta-
rihte görülmemiş ölçüde, bir iyileşme söz konusu-
dur. Flora Levvis, gelir dağılımını düzettmek için
zenginden alıp fakire vermenin ya da devlet har-
camalannın artık geçmişte kaldığını anlattı özetle,
küreselleşmenin ve ABD lideriiğinin bu sorunu da
zaman içinde çözebileceğine olan inancı tekrarla-
dı.
R. J. Samuetson küreselleşmenin, iki tarafı kes-
kin bir bıçağa benzediğini, son derece olumlu et-
kilerine karşılık bunlan tehdit eden çelişkiler de ta-
şıdığına dikkati çekti. Küreselleşme, teknoloji ve
taşımacılıktaki gelişmelere bağlı olarak kendili-
ğinden oluşan bir süreç olmasına karşın, hem
ekonomik yaşamda istikrarsızlık hem siyasi, kül-
türel ve toplumsal alanda tepkilere yol açıyor. Sa-
muelson da yazısında ABD'nin ekonomik gücünün
rakipsizliğini, Asya ekonomilerinin ABD sayesin-
de krizlerini aşabildiklerini vurguladı. Ancak dün-
ya ekonomisi ABD'ye çok bağımlı bir hale gelmiş-
ti. ABD'dekı bir ekonomik kriz dünyanın geri kala-
nını da beraberinde götürebilirdi. Samuelson ade-
ta şunu vurguluyordu: Dünya, ABD'ye yalnızca te-
şekkür borçlu değil. Aynı zamanda kendi çıkan
açısından ABD'nin refahı için dua etmesi, hatta ça-
ba göstenmesi de gerekiyor.
J. K. Glassman'ın Borsa yazısı, ABD'de ortaya
çıktığı varsayılan "Yeni Ekonomi"ye ilişkin varsa-
yımlardan hareket ediyor, borsanın artmaya de-
vam ederek 2-3 yıl içinde bugünkü 11.000 düze-
yinden 36.000 düzeyine tırmanmasını bekliyordu.
Bu iyimser beklentinin arkasında yine teknolojik
devrim ve küreselleşme var. Yeni teknolojiler, ma-
li ilişkileri demokratikleştirmiş, risk primlerini dü-
şürmüş, bu arada borsadaki artış toplumda bir
zenginleşme getiımiş; işçileri ev sahibi, şirket or-
tağı yapmış (kapitalistleştirmiş), böylece serbest
piyasa görüşüne kazanmış, adeta sınıf çeiişkileri-
ni ortadan kaldırmıştı. Bu gelişmeler, düşük enf-
lasyon, istikrartı büyüme, düşük işsizlik oranlan
yüksek üretkenli gibi özellikler sergüeyen bir yeni
ekonominin (ABD modelinin) de önemli bileşenle-
rini oluşturuyordu.
William Pfaff, ABD'nin uluslararası konumunu
irdeledi. Bu konumun (hegemonyanın) bu yüzyıl
içinde giderek tehdit altına gireceğini vurguladı.
Geçmişte, geleceğe ilişkin yapılan öngörülerin he-
men hiçbirinin gerçekleşmediğine dikkat çeken
Pfaff'ın, bir doktrin ya da ideoloji olarak küresel-
leşmenin etkisindeki yükselişin tepe noktasına u-
laşmış olabıleceğine değinen yazısı, ABD yöneti-
ci elitinin geleceğe ilişkin endişelerini dile getiriyor-
du. Philip Brovvning'in yazısı, Asya'da ekonomik
toparianmayı verisklerini irdeledi. Browning dedi-
ğerleri gibi Asya ülkelerinin ekonomik toparian-
mayı ABD'ye borçlu olduklannı yazdı. Asya krizi-
nin ABD ekonomisi üzerindeki olumlu etkilerine
(ucuz ithalat, yabancı sermaye girişi, borsadaki
yükselmenin servet etkisiyle ekonomik büyüme-
ye katkısı vb.) ise hiç değinmedi. Asya topartan-
dıkça bölge içi çelişkilerin de öne çıkacağına işa-
ret eden Brovvning, ABD'nin birçok Asya ülkesi gi-
bi bölgede statükonun korunmasından yana oldu-
ğunu vurguladı. John Vınocur, yazısında Avru-
pa'nın tekrar eski gücüne kavuşur mu diye sordu
ve bunun ancak Avrupa'nın Yeni Ekonomiyi ve
teknolojiyi (ABD modelini) benımseyerek gerçek-
leştirebileceğini savundu. Fransa ve Almanya'nın
ABD'ye karşı farklı tutumlan olduğuna, Fransa'nın
ABD karşıtı tutumuna dikkati çeken Vinocur, Av-
rupa'da bir liderlik sorunu olduğuna değindi.
Dizinin son yazısında D. S. Broder, ABD'nin kü-
resel, askeri, siyasi, ekonomik üstünlüğünü, ra-
kipsiz refah düzeyini, toplumsal istikrannı, ekono-
mik büyümesini vurguladı. Sistemin her gün yeni
bir milyoner yarattığına işaret etti. önümüzdeki
dönemde, ABD başkanını bekleyen sorunlara da
değinen Broder, halkın giderek siyasetçilere olan
güvenini kaybettiğine dikkat çekti.
Özetle, IHT yazılan, kimi endişeleri dile getir-
mekle biıiikte, ABD'nin rakipsizliğini vurguladılar.
ABD'nin ekonomik, kültürel modelinin benimsen-
mesi, ABD hegemonyasının önümüzdeki dönem-
de küresel refah, banş ve istikrann önkoşuluydu.
Bu yüzyılın başında hegemonik gücün eJiti dünya-
yı yaklaşık böyle görüyor. Bitirirken, bir de geçen
yüzyılın sonundaki hegemonik gücün elitinin gö-
rüşlerini yansıtan bir esere değinmek istiyorum.
Şövalye yapılan ve Nobel odülü alan yazar Nor-
man Angell'in 1910'da Londra'da yayımlanan
Büyük filûzyon adlı kitabı 17 dile çevrildi.
1.000.000'dan fazla satıldı. Kitabın anafikrini,yi-
ne kitabın şu satırlan özetliyor "Uluslararası mali
ilişkiler o kadar karşılıklı bağımlılık ilişkileri yarat-
mış, ticaret ve sanayiyle iç içe geçmiştir ki... artık
siyasi ve askeri güçlerin yapabileceği hiçbir şey
kaimamıştır. Tümüyle çağdaş koşullann (hızlanan
iletişimin yarattığı karmaşık ilişkiler, kredi sistemi)
sonucu olan bu durum yepyeni bir uluslararası
ilişkiler ortamı yaratmıştır. Savaşlan imkânsız kıl-
mıştır."
Öymen KKTCye gidiyor
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel
Başkanı Altan Öymen, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş'ın davetlisi olarak yann KKTCye gidecek.
Öymen'in 1 günlük çalışma ziyaretine GFIP Genel
Başkan Yardnncısı tnal Batu ile CHP Genel Sekreter
Yardımcısı Şule Bucak da katılacak.