27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2000 ÇARŞAMBA HABERLER Kıvrıkoğhı Fransa'ya gitti • ANKARA (AA)- Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kjvnkoğlu, resmi ziyaret için Fransa'ya gitti. Orgeneral Kıvnkoğlu'nun, Fransa Genelkurmay BaşkanTmn davetlısi olarak gerçekleştireceği ziyaret sırasında, 1998 yılında imzalanmış bulunan "Türkiye-Fransa 2000 Eylem Planı"na uygun olarak, iki ülke silahlı kuvvetleri arasındaki askeri ve savunma sanayii işbirliğinin daha da geliştirilmesine yönelik askeri çerçeve anlaşması imzalanacak. Bayram Meral'e suikast ihbarı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-tş Genel Başkaru Bayram Meral'e yapılan suikast ihban üzerine Ankara polisi alarma geçti. Ankara Emniyet Müdürlüğü'nü iki gün önce arayan kimliği belirsiz bir kişi, Afyon'dan otobüse bınen 1.90 cm. boyunda ve üzennde san ceket olan bir kişinin, Meral'e "saldın düzenleyerek öldüreceğini" söyledi. îhbar üzerine Meral'in yakın korumalan uyanlırken, koruma sayısı da arttınldı. Hukuk Kuruttayı' !-••** . I ANKARA (Cumhurryet Bürosu) - Ankara Barosu'nca düzenlenen hukuk, felsefe, insan haklan alanındaki konulann tartışılacağı"Hukuk Kurultayı-2000" bugün Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Büyük Konferans Salonu'nda başlayacak. 16 Ocak Pazar gününe kadar sürecek kurultayda, 2 konferans, 2 açık oturum ve 63 bildiri tartışılacak. Baro Yönetim ve Kurultay Yürütme Kurulu, bugün saat 09.00'da Arutkabir'i ziyaret edecek. Hukuk Fakültesi'nde saat 10.00'da başlayacak kurultayda TBMM Başkaru Yıldınm Akbulut, Başbakan Bülent Ecevit, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen birer konuşma yapacaklar. haletere yakntakip • ANKARA (ANKA)- Saglık Bakanlığı, hastanelerde özellikle 'yemek ve temizlik' ihalelerinde oluşan şaibelen önlemek amacıyla harekete geçti. Tedavi Genel Müdûrü Feridun Vasfı Ulusoy imzası ile valiliklere gönderilen genelgede, hastanelerin yemek ve temizlik ihaleleri esas alınmak üzere valilik, sağlık müdürlüğü, tanm il müdürlüğu, çalışma il müdürlüp, tıcaret ve sanayi odası, esnaf odası, lokantacılar derneği ve belediye temsilcilerinin katılımı ile oluşturulan bir komisyonun ihaleler için asgari birim fıyatı oluşturması istendi. *Barış kültürü' • KAYŞERİ(AA)- Avnıpa Öğrencileri Federasyonu (AEGEE) Ankara ve Atina temsilcilikleri, Türkiye ve Yunanistan'dan 44 öğrenci arasında "Ortak Kültürden Banş Kültürûne" adı altında kültürel değişim programı uygulayacaklar. AB, AGÎT, BM gibi uluslararası kuruluşlarda temsilci bulunduran AEGEE 286 kentte örgütlü. Ankara Kültürel Değişim Programı Halkla Ilişkiler Sorumlusu Cem Tüzüner, Atinalı ve Ankarah öğrencilerin ilk olarak 22 Nisan'da tartışacaklannı söyledi. DPT hazırladığı enerji raporuyla, Enerji Bakanlığı ve bağlı kuruluşlannı eleştiri yağmuruna tuttu 'Nükleer enerji gereksiz'SERDARKIZIK İZMİR - Eski Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Prof Dr. Ahmet Yûksel Özem- re'nin iddıasına göre Almanya'dan geti- rilen 1500 tonluk tehlikeli radyoaktif atık, para karşılığı, Isparta Göltaş Çi- mento Fabrikası ile Konya'daki sanayi tesislerinde yakılarak imha edildi. Nükieer enerji gerçekte pahalı Nükleer karşıtlan, kâğıt üstünde he- saplanan ve tekliflerde hep düşük göste- rilen nükleer enerji birim fiyatlannın, hiçbir zaman gerçekleşmediğine dikkat çekiyorlar. Bu birim fıyatlara, hiç hesa- ba katılmayan, santraluı sökümü, kapa- tılması, kontrol altında tutulması ve bir de hâlâ çözümsüz olan atıklann yok edil- me masraflan da katılırsa ortaya büyük bir maliyet çıkıyor. ABD'de Enerji Bakanlığı'na danış- manlık yapan, Başkan Bill Clinton'ın en deneyimli nükleer enerji ekonomisti ola- rak adlandırdığı C. Komanoff, nükleer enerjinin Kwy saat maliyetinin 7.2 sente çıktığuıı belirtti. Oysa Akkuyu Nükleer Santralı teklif- lerinde Kw/saat maliyeti, 2.5-3.5 sent olarak gösteriliyor. ABD Nükleer Dene- tim Komisyonu tarafın- dan yayımlanan bir rapo- ra göre bin Mw'lık bir nükleer santraluı sökül- me maliyeti, 200 milyon dolar. Buna, Elektrik Mü- hendisleri Odası'nın Ha- ziran 1997'de yayımlanan Enerji Politikası ve Nük- leer SantrallarRaporu' na göre sökülme sonucu or- taya çıkan 18 bin metre- küp radyoaktif yakıt ve malzemenin çevreden ya- lıtım gideri olan 500-700 milyon dolar eklenir ve reaktörde bir kaza olma- dığı kabul edilirse, bir santralın 25-30 yıl sonra emekliye aynlma bedeli- nin, iddia edildiği gibi re- aktör maliyetinin onda biri değil, en az dörtte bi- ri olacagı, yani günümüz- de 1 milyar dolar dolayın- da olacagı ortaya çıkıyor. ki nükleer santraluı 40 yıl çalışması ha- linde depreme bağlı hasar görme olası- lığı en az yüzde 50'dir. Değişik niyetlere sahip çeşitli siyasi gruplar, uluslararası ve ulusal çıkar lo- bileri, yaklaşık 35 yüdır Türkiye'ye nük- leer santralyapımnıı gündemde tutuyor- lar. Tanesi 4-5 milyar dolar dolayında olan bu santrallann. yerli işbirlikçileri- ne dağıtılacak komisyonunun en azın- dan 300 milyon dolar olacağını savunan- lar var. Bu, isteyenler açısından önemli bir unsur olarak ortaya çıkıyor. Bu arada kanyer Inrsı peşinde olan nükleerci bilim adamlan ya da ideolojik gerekçelerden ötürü bu teknolojiyi savu- nanlar da var. Merkez sağ partilerin yanı sıra sade- ce ideolojilerının gereği, iktidar hırsla- nnın bir aracı olarak, ya tslam ya da Türk dünyasının liderliğine soyunan, başta MHP olmak üzere FP de nükleer santra- lı savunuyor. Özellikle, nükleer santral- lara sahip olunması konusunda, içlerin- de en ısrarcı olan ve 30 yıldan beri kad- rolanna bunu empoze eden MHP'nin yaklaşımı dikkat çekiyor. Alparsian Tür- keş'le başlayan nükleer güce sahip ohna hedefı, ülkücü akademik camianın ve devlet içindeki ülkücü kadrolann önem- li amaçlanndan biri olarak ortaya çıkı- nn eenekle eski tüfek devrimcilerin, Rus- ya Imparatoriuğu'nun çökuşü ile birlik- te demokratik ülkelerdeld yeni versiyon- lan olduğu kolayca anlaşılmaktadır— Nükleer güç santral teknolojisine gir- mekte bir hayli geç kalmış olan Türkiye daha fazta vakit kaybetmemelidnf Nükleer enerji Ihtlyaç mı? 196O'lı yıllardan beri sistenüi bir şe- kilde, devletin en üst düzey yetkililerin- den pazarlamacı kılıklı nükleer akade- misyenlere, enerji yatuımlanndaki tatlı rantla tanışan politikacılardan sahibinin sesi medya yazarlanna kadarbirçok nük- leerkafa, ülkede enerji krizi olduğunu ve yakında karanlıkta kalınacağını söyledi. Bütün bu korkutmalann ve hesaplann arka planını, bugüne kadar yapılan ener- ji planJamalan ve senaryolan, arz/talep tahminleri oluşturdu. Ancak bunlar yan- hş, genelde de çok abartılı çıktı. Bu ko- nudakı en çarpıcı eleştiri ise yine devle- tin en yetkili planlama kuruluşundan, Devlet Planlama Teşkilatı'ndan geliyor. DPT; hazırladığı enerji raporuyla Ener- ji Bakanlığı ve bağlı kuruluşlannı eleş- tiri yağmuruna tuttu. Enerji Bakanüğı'nı planlama anlayışından uzak olmakla eleştiren DPT, 2007 yılına kadar yeni Aktlffayhattına santral Nükleer enerji karşıtianna en büyük destek, çevreci Bergama köylülerinden geldL Siyanürle altin çıkaran Eurogold şirketine karşı tarihi bir direniş sergüeyen Bergamalılar, onlann hep yanlannda oMu. Türkiye henüz yaşadığı büyük dep- rem yıknıtılanmn acısıru ve sıkıntılannı atlatamamışken Ecemiş fay hattuıdaki Akkuyu'ya nükleer santral planlamak hangi anlama geliyor? 1991 yılında Ecemiş Fayı'nm Akku- yu Körfezi'nin 20-25 kilometre güney- doğusundan geçtiğini ve aktif olduğunu ortaya çıkaran DEÜ Denız Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Deniz Jeofıziği Bi- rimi Başkanı Prof. Dr. AtflTa Uluğ, 13 Nisan 1999 tarihinde Greenpeace ile bir- likte İstanbul'da yaptıklan ortak basın açıklamasuıda bu anlamı şöyle açıkla- mıştı: "1991 tarihli çalışmamızda yer alan bilimsel kanıtların yanı sıra Kanadalı meslektaşlanmran son raporlan da, Ak- kuyu'da nükleer santral kurmanm ger- çek tehlikeler içerdiğini gösteriyor. thale- ye teklif veren tüm uluslararası şirketJe- ri ve Türk ortaklaruu, Akkuyu sismik açıdan güvennymiş gibi da\ranmaktan vazgeçmeye çağınvoruz. Böylesine tehli- keli bir vannmdan derhal çekümeUdir." 13 Mart 1992 Erzuıcan Depremi'ni, 28 Kasım 1991 tarihinde Atina'da yapı- lan Avnıpa Sismoloji Komisyonu Top- lantısı'na sunduğu tebliğle zaman ve bü- yuklük olarak tahmın eden Prof. Karl Buckthought tarafından. Kanada'da 10 Kasım 1998 tarihinde yayımlanan "Tür- kiye'de Candu Reaktörleri Saûşı Dep- rem Riski RaponTna göre, Akkuyu'da- yor. MHP Genel Başkan Yardımcılanndan Ulaştırma Bakanı Prof. Dr. Enis Öksüz, 1997 yılında Akdeniz Postası adlı bir ga- zeteyle yapılan röportajda "Türldye'de bana göre en az 50 tane atom santrah ya- pılması lazun" demıştır. Yine MHP'lı Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan IVCr- zaoğhı ise daha net söylemle. "Kaldı Id Türkiye'nin çok yakın zamanda atom bombasuıa sahip olması gerekmektedir. Nükleer santrallar atom bombası tekno- lojisi için de bir alryapı oluşturması ba- kımınHan avn bir önenıi haizdir" görü- şünü dile getiriyor. Benzer bir yaklaşımı, eski TÜBlTAK başkanlanndan Prof. Dr. Sümer Şahin gösteriyor. Şahin, 22 Mart 1995'te An- kara TlSAV'da yapılan nükleer teknolo- jikonulubirtoplantıda,Türkiye'nin; Or- tadoğu'nun ve Türk cumhuriyetlerinin lideri olabihnesi için, nükleer güce sahip olması gerektiği ve bunun da ancak ve ancak MHP'nin iktidara gelmesiyle mümkün olabileceğini söyledi. Ulkü Ocaklan'nnı yayın organı olan dergide de şu görüşlere yer veriliyor: " _ Bir ktsmı uluslararası çevTeörgüt- leri tarafından desteklenen bu gruplar Gönüllü ÇevTeci Kuruluş sıfatıy la hare- ket ermekte. bilerek veya bilmeyerek (ge- nelde bilerek) nükleer enerjiyi yanhş ta- nıtmaktadırlar. Gösteri gruplannın ku- ruluş ve amaçlan incelendiğinde bunla- proje çalışması yapılmamasını istedi.Ve- riler ve uzmanlar, nükleer enerjiye ger- çekte gereksinim olmadığını gösteriyor. Çünkü bu konuda somut durum şu ger- çekleri sergiliyor • 35 yıl önceki dünya konjonktürüne göre nükleer santrallar. henüz sonınlan bilüımediği ve yaşanmadıgı için, tercih edilen ve bütün ülkelerin peşinde koştuk- lan bir enerji kaynağı olarak kabul edi- üyordu. Oysa bugün. ciddi bir anlamda nükleer enerjiden kaçış söz konusu. • Alternatif kaynaklar çok önemli bir potansiyeli işaret ediyor. Ülkemizde nükleer santral kuruhnası planlanan 196O'lı yıllann ortalannda henüz hiçbir kuruluş; riizgâr türbinlerinin, güneş pil- lerinin, küçük hidroelektrik santrallan- nnı, gel-git santrallaraun, doğalgaz sant- rallannm, enerji verimliliğinin, enerji- nin etkin kullanımının, enerji tasarrufu- nun adun telaSuz etmemışti. O gün hiç hesapta ohnayan, ama bugün ise nere- deyse, Türkiye'nin elektriğinin yansun karşılayacak kadar doğalgaz anlaşmala- n yapılmış durumdadır. O dönemde kö- mür, petrol ve nüklaer enerjiden başka bir şey büinmiyordu ve henüz yenilene- bilir enerji teknolojilerinden hiçbiri tica- rileşmemişti. Bugün ise dünyada, nük- leer ve diğer fosil yakıtlar yerine, yeni- lenebilir enerji kaynaklan kullanılmaya başlanmışur. Türkiye'nin ilk rüzgâr ha- ritasuıı hazırlayan Doç. Dr. Tanay Sıtkı Uyar, uzun yıllar rüzgâr enerjisi üzerin- de yaptığı bilimsel çalışmalar sonucun- da şu gerçekleri sergiledi: "Sadece ülkemiz rüzgâr enerjisi teknik potansiyeli bfle ülkemizde tuketflen top- lam elektrik enetjianiıı iki misiinden&z- lasını üretebflecek düzeydedir-" . Türkiye'nin 1970'lerde mevcut do- ğal kaynaklarunn yetmedıgı tezi üstüne kurulan, nükleerden başka şansımız yok yanıltmacası bugün arnk geçersiz. Son dönemde doğal kaynaklann, söylenen- den çok daha fazla ve yeterli olduğu he- saplandı. Ekonomik olarak 125 müyar Kw/saat olarak hesaplanmış olan su kay- naklarunn bile, ancak yüzde 30'u kulla- nılıyor. Oysa nükleercilerin, çok nükle- er santrallan var diye öraek gösterdikle- ri ABD ve Fransa, tüm su kaynaklannı tamamen değerlendirdi ve sonra nükle- er santrallan devreye soktu. Aynca tüm dünyada ciddi olarak kullanılmaya baş- lanan jeotermal, küçük su potansiyelle- ri gibi kaynaklar Türkiye'de hiç değer- lendirilmedi. • Neden Akkuyu dayatması? Bilim adamlan, 35 yıl önceki dünya konjonktürü, teknoloji ve etüt bilgileri- ne göre yapılmış olan çalışmalarla yeri belirlenen ve lisans onayı alan Akkuyu Nükleer Santral Projesi'nin, bu- gün benzer bir çalışma yapıldığı takdirde, arnk lisans onayı alamayacağı- nı vurguluyorlar. 1976 yüında Akku- yu'ya yer lisansı onayı ve- ren 3 kişiden biri olan Prof. Dr. Tolga Yannan, bugün yer seçiminin tü- müyle yanlış olduğunu savunuyor. Prof. Yarman 16Ekiml999günü,An- kara'da TMMOB tarafın- dan düzenlenen Nükleer Enerji Kongresi'nde yap- tığı konuşmada şu göriiş- leri dile getiriyordu: "Çeyrek yüzyıl öoce veri- len lisans bugün geçeıii addedilemez; çünkü li- sans verme kıstaslan de- ğişmişfir. Çeyrek yüzyıl önceverikn lisans,turizm etki değerlendirmesini kapsamamıştn". Çünkü santrahn o yamjin, turiz- me vereceği zarar diye bir kavram yoktu. Ben bugün TAEK'te olsam, Akku- yTi'yaosansvermem. Lisans verflecekol- sa şerh koyanm." Viyana'da Uluslarara- sı Atom Enerjisi Ajansı'nda görevli olan Dr. AybarsGürpmar'ın da yer seçımi ile ilgili ciddi uyanlan var. Bir nükleer te- sis için yer seçımindekı tek kriterin gü- venlik unsuru olmadığını belirtiyor, eko- nomik, sosyal ve politik etkenlerin de bu anlamda önemine dikkat çekiyor. Akku- yu'da nükleer santral kurma karan için o gün savunulan gerekçelenn, bugün ne- den geçersiz olduğunun bir kez daha al- ünı çizelim. Çünkü; • 1970'h yıllann konjonktürüne göre önce Marmara ve Karadeniz bölgelerin- de kurulması düşünülen santral, Müli Güvenlik Konseyi'nden gelen itirazlar üzerine, Sovyetler Birliği tehnkesi nede- niyie güneye kay dınlnuş ve Akkuyu se- çilmisti. Ancak son gefişmeier nedeniyk, konjonktür arnk değişiniş ve tehdh böl- gesl tehlikeli komşular Akkuyu'ya daha yakın duruma geüniştir_ Sonuç olarak Türkiye'ye çullanan nükleer lobi ve yandaşlan sürekli yalan söylemekte ve halkı kandmna temelin- de bir politıka izlemektedir. Ancak bi- linçlenen kamuoyu ve Akkuyu yöresin- de yaşayan yurttaşlar. kendilerini ve top- raklanm zehirleyecek nükleer santralla- ra geçit vermeyeceklerdir. BİTTİ SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com 1999yılınınsongünü yayım- lanan "Aşkın Yeni Yüzyılı" baş- lıklı yazımı değeıiendiren bir mektup aldım. Mektubun yaza- rı bir kadın olduğu ve aşk konu- sunda yaşanan önyargılan dile getirdiği için dikkatle okudum. Sanınm, mektupta dile getirilen gerçekler ve yaşanan sıkıntılar, bir toplumsa! sorunu gözler önüne seriyor. Mektubu gazete- de okuttuğum özellikle genç, bekâr kadın ve erkek arkadaş- lar, "Tam da hepimizin yaşadığı gerçekler" diyerek duygulannı dile getirdiler. Sözü daha fazla uzatmadan, mektubu sizlerle paylaşmak is- tiyorum: "31.12.1999 tarihli 'Aşkın Ye- ni Yüzyılı' adlı makaleniz, yıllar- dırpekçokkişiyle tartıştığım bir konu olduğu için, ilgimi çekti. Beni, yine uzun uzun düşündür- dü. Makaleniz, son derce olumlu ve ûmit vericibiryaklaşımla, ge- lecek yüzyılda aşkın daha öz- gürce yaşanabileceğini dile ge- tiriyor. Bütün yüreğimle bunu diliyorum; çünkü, daha yaşanı- lası bir dünya yaratmak için bu- Aşkı Evcilleştirmeye Kalkınca... na gereksinimimiz olduğu inan- cındayım. Kadmın özgüriüğüyle aşk arasında derin bir ilişki olduğu- nu belirtmişsiniz. Oysa; ben çevremde aşktan çok evlenme- ye koşullanmış kadınlar görü- yorum. Bunlarüniversite mezu- nu ve ekonomik özgürtüğü olan insanlar. Eş doştya da arkadaş- lannın kendilerineyakıştırdığı in- sanlarta görüşerek, evlenmeyi çok rahatlıkla içlerine sindirebi- liyohar. Zaten çevre de, nerede bir bekâr erkekya da kadın var, onlara birer eş bulmak için sü- rekli faaliyet halinde oluyor. Oturun, konuşun, anlaşırsanız evlenin diyerek, olayı tam bir pazarlık biçimine sokuyorlar. Sonuçta, evlenmiş olmak için evlenen, görünüşte mutlu, ama derinde, hiç de öyle olmayan birsürüçift. Bu tür evlilikler, son derece doğal görülüyor. Bir zamanlar görücü usulü denirdi, çağa ayak uydurdu ve biçim değiştlr- di. Şimdi, evlenecek insanlarta- nıştınlıyor. Pazahıdı kendi içle- rinde yapıyortar. Özellikle erke- ğin evi, arabası varsa kadınlar daha çok tercih ediyor. Yoksa ne kadar iyi insan olduğundan bahsediliyor. Ben, bugün otuz iki yaşında- yım. Tam on yıldır bu insanlara, ekonomik özgühüğü olan, ken- di başının çaresine çok rahat bakabilen bir insan olduğumu; bu nedenle evlenmenin tekba- şına beni ilgilendirmediğini an- latmaya çalışıyorum. Yaşamım- dan memnun olduğumu, du- rup dururken bu düzeni bozma- nın ne kadar anlamsız olduğu- nu belirtiyorum. Ne zaman bir arkadaşıma rastlasam, ona ne- den evlenmediğimi açıklamak zorunda kalıyorum ve bir sürü öğüt dinliyorum. Çevremde gördüğüm, bekâr ve otuz yaş üstü bayanlann çoğunda evle- nememekten kaynaklanan so- runlar seziyorum. Kendilerini o kadarşartlandırmışlarki, psiko- lojik dengeleri bile etkileniyor. Bu ortamda aşktan bahseder- seniz, ayaklan yere basmayan çocuk gözüyle bakılıyor size. Zaten, aşk ve evlilik özdeşleş- miş durumda. ışte bu nedenle, makalenizi okurken bunlanyeniden düşün- düm. Biz kadınlann, önce ev- lenmeliyim saplantısından kur- tulmamız ve kendi gücümüzün farkına varmamız gerekiyor. O korktuklan yalnızlık, insana çok şey öğretiyor ve kendimizi keş- fetmemize yardımcı oluyor. Ya- nnlarda kimin başına ne gelece- ği hiç belli olmadığı için, kendi- mizigüven altına alayım derken, kendi mutsuzluğumuzu da ha- zırtıyoruz. Eğer 'Evlenmeliyim' saplan- tısı olmasaydı, bu toplumda bu evliliklerin ne kadan gerçekle- şirdi merak ediyorum. Giderek artan boşanma oranlan da, bu- nun bir göstergesi olsa gerek. Kadınlarla ilgiliyazılannız, her zaman ilgimi çeker. Zaman za- man, o güne kadar hiç fark et- mediğim bir konuya değinirsi- niz. Hayretle, doğal olarak be- nimsediğim o olgunun, aslında koşullanmadan kaynaklandığı- nın farkına vannm. Acaba aşın mı düşünüyorum diye kendimi sorguladığım durumlarda ise, yazılannızla destek bulurum. 2000'H yıllar, umanm sizin bahsettiğinizgibiözgüraşklann dünyası olur. Evlilikler, pazarlık üstüne kurulmaz. Bütün bu olumsuzluklaraşkın gücü olma- dan ortadankalkamaz diye dü- şünüyorum... Eshr..." Okurumuzun dediklerine ka- tılmamak mümkün mü? Yaşamla ölüm arasında gidip geldiğimiz şu dünyada aşk, ya- şamımızı anlamlı kılan önemli öğelerden birisi. İnsan, küçük hırslanyla kirlettiği şu dünyada ne yazık ki, aşkı da doya doya, içtenlikle yasayamıyor. Dileği- miz ve umudumuz bu yüzyıla kaidı. Daha dogrusu kadınlann, kendi kimlikleriyle yeni boyutlar katıp değişimine katkıda bulu- nacaklan, inceltip güzelleştire- cekleri, yeni aşkların dün- yasına... GLOBALPOLMKÜLTÜR ERGtN YILDIZOĞLU ABD Gözüyle International Herald Tribune 21. yüzyılı irde- leyen bir dizi yayımladı. Dizideki yazılar Ameri- ka'nın en büyük iki ulusal gazetesi, New York Ti- mes ve Vtfashington Postfun saygın yorumcula- nnın ve uzmanlann imzalannı taşıyor. Bunlara ba- karak ABD "yönetici eliti" arasında egemen olan göriişleri, beklenti ve endişeleri bütünlüklü bir bi- çimde gormek mümkün. Yazılardan birincisinde Jim Hogland, küresel- leşmeyi anlattı. Hogland'a göre insan yaşamında önemli, devrimci bir dönemden geçHiyor. Yeni tek- noloji, bilgi akışı, mallann ve insanlann smır ötesj hareketi büyük bir altüst oluş duygusu ya- ratıyor. ABD ekonomisi II. Dünya Savaşı sonrası- nın en uzun ekonomik büyüme evresini yaşıyor. Anglo-Amerikan modeli bir kapitalizmden enerji alan ekonomik küreselleşme ulus devletlerin öne- mini azaltıyor. ABD, dünyanın her yerine ekonomik refah, demokrasi ve kültür taşıyarak modernleşti- rici bir etki yaratıyor. Dünyanın büyük çogunluğu, yüksek refah, banş, sağlık koşullan ve eğitim ola- naklanndan, tarihin hiçbir döneminde görülmeyen oranda faydalanıyor. Flora Levvis. yazısında, kü- reselleşmenin bir başka açıdan savunmasını ya- pıyor, gelir dağılımı bozulmakJa biriikte küresel ola- rak, yoksullann durumlannda eskiye göre, hatta ta- rihte görülmemiş ölçüde, bir iyileşme söz konusu- dur. Flora Levvis, gelir dağılımını düzettmek için zenginden alıp fakire vermenin ya da devlet har- camalannın artık geçmişte kaldığını anlattı özetle, küreselleşmenin ve ABD lideriiğinin bu sorunu da zaman içinde çözebileceğine olan inancı tekrarla- dı. R. J. Samuetson küreselleşmenin, iki tarafı kes- kin bir bıçağa benzediğini, son derece olumlu et- kilerine karşılık bunlan tehdit eden çelişkiler de ta- şıdığına dikkati çekti. Küreselleşme, teknoloji ve taşımacılıktaki gelişmelere bağlı olarak kendili- ğinden oluşan bir süreç olmasına karşın, hem ekonomik yaşamda istikrarsızlık hem siyasi, kül- türel ve toplumsal alanda tepkilere yol açıyor. Sa- muelson da yazısında ABD'nin ekonomik gücünün rakipsizliğini, Asya ekonomilerinin ABD sayesin- de krizlerini aşabildiklerini vurguladı. Ancak dün- ya ekonomisi ABD'ye çok bağımlı bir hale gelmiş- ti. ABD'dekı bir ekonomik kriz dünyanın geri kala- nını da beraberinde götürebilirdi. Samuelson ade- ta şunu vurguluyordu: Dünya, ABD'ye yalnızca te- şekkür borçlu değil. Aynı zamanda kendi çıkan açısından ABD'nin refahı için dua etmesi, hatta ça- ba göstenmesi de gerekiyor. J. K. Glassman'ın Borsa yazısı, ABD'de ortaya çıktığı varsayılan "Yeni Ekonomi"ye ilişkin varsa- yımlardan hareket ediyor, borsanın artmaya de- vam ederek 2-3 yıl içinde bugünkü 11.000 düze- yinden 36.000 düzeyine tırmanmasını bekliyordu. Bu iyimser beklentinin arkasında yine teknolojik devrim ve küreselleşme var. Yeni teknolojiler, ma- li ilişkileri demokratikleştirmiş, risk primlerini dü- şürmüş, bu arada borsadaki artış toplumda bir zenginleşme getiımiş; işçileri ev sahibi, şirket or- tağı yapmış (kapitalistleştirmiş), böylece serbest piyasa görüşüne kazanmış, adeta sınıf çeiişkileri- ni ortadan kaldırmıştı. Bu gelişmeler, düşük enf- lasyon, istikrartı büyüme, düşük işsizlik oranlan yüksek üretkenli gibi özellikler sergüeyen bir yeni ekonominin (ABD modelinin) de önemli bileşenle- rini oluşturuyordu. William Pfaff, ABD'nin uluslararası konumunu irdeledi. Bu konumun (hegemonyanın) bu yüzyıl içinde giderek tehdit altına gireceğini vurguladı. Geçmişte, geleceğe ilişkin yapılan öngörülerin he- men hiçbirinin gerçekleşmediğine dikkat çeken Pfaff'ın, bir doktrin ya da ideoloji olarak küresel- leşmenin etkisindeki yükselişin tepe noktasına u- laşmış olabıleceğine değinen yazısı, ABD yöneti- ci elitinin geleceğe ilişkin endişelerini dile getiriyor- du. Philip Brovvning'in yazısı, Asya'da ekonomik toparianmayı verisklerini irdeledi. Browning dedi- ğerleri gibi Asya ülkelerinin ekonomik toparian- mayı ABD'ye borçlu olduklannı yazdı. Asya krizi- nin ABD ekonomisi üzerindeki olumlu etkilerine (ucuz ithalat, yabancı sermaye girişi, borsadaki yükselmenin servet etkisiyle ekonomik büyüme- ye katkısı vb.) ise hiç değinmedi. Asya topartan- dıkça bölge içi çelişkilerin de öne çıkacağına işa- ret eden Brovvning, ABD'nin birçok Asya ülkesi gi- bi bölgede statükonun korunmasından yana oldu- ğunu vurguladı. John Vınocur, yazısında Avru- pa'nın tekrar eski gücüne kavuşur mu diye sordu ve bunun ancak Avrupa'nın Yeni Ekonomiyi ve teknolojiyi (ABD modelini) benımseyerek gerçek- leştirebileceğini savundu. Fransa ve Almanya'nın ABD'ye karşı farklı tutumlan olduğuna, Fransa'nın ABD karşıtı tutumuna dikkati çeken Vinocur, Av- rupa'da bir liderlik sorunu olduğuna değindi. Dizinin son yazısında D. S. Broder, ABD'nin kü- resel, askeri, siyasi, ekonomik üstünlüğünü, ra- kipsiz refah düzeyini, toplumsal istikrannı, ekono- mik büyümesini vurguladı. Sistemin her gün yeni bir milyoner yarattığına işaret etti. önümüzdeki dönemde, ABD başkanını bekleyen sorunlara da değinen Broder, halkın giderek siyasetçilere olan güvenini kaybettiğine dikkat çekti. Özetle, IHT yazılan, kimi endişeleri dile getir- mekle biıiikte, ABD'nin rakipsizliğini vurguladılar. ABD'nin ekonomik, kültürel modelinin benimsen- mesi, ABD hegemonyasının önümüzdeki dönem- de küresel refah, banş ve istikrann önkoşuluydu. Bu yüzyılın başında hegemonik gücün eJiti dünya- yı yaklaşık böyle görüyor. Bitirirken, bir de geçen yüzyılın sonundaki hegemonik gücün elitinin gö- rüşlerini yansıtan bir esere değinmek istiyorum. Şövalye yapılan ve Nobel odülü alan yazar Nor- man Angell'in 1910'da Londra'da yayımlanan Büyük filûzyon adlı kitabı 17 dile çevrildi. 1.000.000'dan fazla satıldı. Kitabın anafikrini,yi- ne kitabın şu satırlan özetliyor "Uluslararası mali ilişkiler o kadar karşılıklı bağımlılık ilişkileri yarat- mış, ticaret ve sanayiyle iç içe geçmiştir ki... artık siyasi ve askeri güçlerin yapabileceği hiçbir şey kaimamıştır. Tümüyle çağdaş koşullann (hızlanan iletişimin yarattığı karmaşık ilişkiler, kredi sistemi) sonucu olan bu durum yepyeni bir uluslararası ilişkiler ortamı yaratmıştır. Savaşlan imkânsız kıl- mıştır." Öymen KKTCye gidiyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanı Altan Öymen, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın davetlisi olarak yann KKTCye gidecek. Öymen'in 1 günlük çalışma ziyaretine GFIP Genel Başkan Yardnncısı tnal Batu ile CHP Genel Sekreter Yardımcısı Şule Bucak da katılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle