25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 O OCAK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JjjJvUiı\_/İTJ_l. / ekonomi(a cumhuriyet.com.tr 13 yiaden sahalan özelleşiyor • ANKARMAA)-Türkiye KLömür Işletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğü, atıl vaziyette duran ve çeşitli nedenlerle üretime alamadığı 20 maden sahasının arama ve işletme faaliyetlerüıi özel sektöre açtı. TKl'nin, kanuni kullanım haklan kurumda kalmak şartıyla rödovans (kiralama) sistemine göre; işletmeciliğıni özel sektöre açtığı sahalann büyük böKimü Manisa, Erzincan ve Edime'de bulunurken bazı sahalar ise Manisa, Soma, Akhisar, Gördes, Nevşehir, Aydın, Tekirdağ, Erzurum, Bolu, Bursa ve Karaman'da. İran'a transit nakliyat • TRABZON(AA)- 198O'liyıllarda,yılda 1 milyon tona yakın transit eşyanın tran'a nakledildiği Doğu Karadeniz limanlan, bu ülkenin durumunun giderek düzelmesi üzerine yeniden hareketlenmeye başlayacak. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanvekili ve uluslararası nakliyat firması sahibi Ali Osman Ulusoy, Iran'ın petrol gelirlerinde önemli bir artışın olduğunu ve bu nedenle dış ticaretinin yeniden artacağı sinyallerini aldıklannı bildirdi. Deride pazar arayışları • İSTANBUL (AA) - Türk deri sektörü, tek pazara bağımlı olmanın sakıncalannı aşmak için yeni pazar arayışlanna hız verdi. Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere Çin, ABD, Kanada, Japonya, Tayvan gibi büyük ve dinamik pazarlan kendine hedef olarak seçen sektör, bu amaçla tanıtım çalışmalannı bu pazarlara yönlendiriyor. 1999yılında 516 milyon 921 dolarlık ihracat gerçekleştiren sektör, 1998'deki 678 milyon 482 dolarlık ihracat performansının gerisinde ,r J kaldı. ÇUKOBİRÜK GAP'a yöneliyor • A D A N A ( A A ) - ÇUKOBlRLlK, GAP Bölgesi'nde pamuk tanmının yaygınlaşması üzerine, başta Şanlıurfa olmak üzere yöre illerinde yatınm karan aldı. ÇUKOBİRLİK Genel Müdürü Yakup Şahin, bu yıl pamuğun yaklaşık 90 bin tonunu GAP Bölgesi üreticilerinden aldıklannı belirterek "Pamuk, GAP Bölgesi için cazibe ürün oldu. ÇUKOBlRLlK olarak, bölgede yatmm karan aldık" dedi. Gaziantepli iki ustanm başansı, AR-GE desteği verildiğinde neler yapılabileceğini gösterdi KOBI lerle gelen luııııt• Polipropilen halı ipliği makinesini üreten Aksoy, KOBİ olarak yüksek teknoloji ürünü makine üreterek, bu alanda 'biz de vanz' demenin gururunu yaşadıklannı belirterek 'KOBİ'ler ekonominin candaman. Yeter ki fırsat verilsin, önleri açılsın, destek sağlansın' dedi. GAZtANTEP (AA) - Gaziantepli 2 ustanın, po- lipropilen halı ipliği ma- kinesi üretebilmesi, KO- Bl'lere Ar-Ge desteği ve- rildiğinde neler yapabil- diklerini gösterdi. Akademi ve iş çevrelerinin ilgisini çe- ken bu makinenin miman, Özçelik Teks- til ve Pres Döküm Sanayi Ticaret A.Ş Yö- netim Kurulu Başkanı Mennan Aksoy, KOBl'lenn ekonominin candaman oldu- ğunu belirterek "Yeter ki fırsat yerilsin, önleri açılsın, destek sağlansın. İrettiği- miz makinenin birçok ulusal ve uluslara- rası bilimsel >avında tanıtılması. seminer. konferans ve benzeri toplantılarda bikliri olarak sunulması başanmızın tescilidir. Bir KOBİ olarak yüksek teknoioji ürünü makine üreterek bu alandaki devlere 'biz de vanz' demenin gururunu yasıyonız." di- ye konuştu. Aksoy. teknoloji üretimine giden süre- cin, ortağı Cahit Özçelik ile birlikte 1973 yılında bir atölye kurarak imalat sanayi- ıne gıımeleri ile başladığını so>leüı. Para kasalan ve otomotıv sanayi parça- lan, yol butonlan ve reflektörleri, metal en- jeksiyon kalıplan, metal pres dökümü, gı- da ve tekstil makineleri ile yedek parça- lan imalatı yaptıklannı söyleyen Aksoy. "Bu ve benzeri birçok başanlı çahşmadan sonra gözümüzü yukarı diktik. ufkumu- zu açtık. Destek verildiğinde KOBİ'lerin neler yapabileceğini ispatla- dık, mutluyuz" dedi. Özçelik" 1996'da, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfi (TTGV), TÜBİTAK ve Ga- ziantep Üniversitesi'nin 2 milyon 630 bin dolar deste- ği ile Doç. Dr. Yusuf Azrail Uskaner'in sorumluluğunda proje hazırladıklannı kayde- derek, "Yoğun ve ciddi çauş- nıalarsonunda bir Ar-Ge pro- jesi ürünü olan POLYSPIN BCF4 polipropilen halı ipliği makinesi ortaya çıktı. Mald- nemiz, uzun test çalışmalan sonrası Türk tekstil sektörü- ne başanyla sunuldu" şek- linde konuştu. Kaliteli halının kaliteli ip- lik ile üretildiğini vurgula- yan Aksoy. şöyle devam et- ti: "Ürettiğimizve 1998 yüın- da TÜBİTAK, TTGV ve TÜ- SİAD tarafından teknoloji başan ödülü ile ödüllendiri- len makine, dünyada bir elin parmaklan ile ifade edilebi- İecek ülkede üretilen emsal- lerinden çok üstün özellikle- re sahiptir. Bundan dolayı kaliteli ipliğin POLVSPIN BCF4 Ue üretildiği iddiasmda bulunuyoruz." Bu arada, makineyi inceleyen Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, "Bu makine- yi gördükten sonra gücümüzü bir kez da- ha anladım, teknoloji üretebileceğimizi gördiim" diyerek memnuniyetini dile ge- tirdi. Vergi iadesine jet denetim • Maliye Bakanlığı, vergi iadesi için verilecek fiş ve faturalar üzerinde anında denetim sistemine geçileceğini bildirdi. ANKARA (ANKA) - Maliye Bakanlı- ğı, vergi iadesi için verilecek fiş ve fatu- ralar üzerinde anında denetim sistemine geçileceğini bildirdi. Maliye Bakanlığı, ücretlilerin 20 Ocak akşamına kadar bir bildirimle işyerenle- ' 'TtiesHmehneîeri gereken fiş ve faturala- 5 'foh gerçek ve yasalara uygun olup olma- dığı konusunda yapılacak denetimlerin her ilde defterdarlıkJar tarafindan organi- ze edileceğini bildirdi. Tüm defterdarlık- lara konuya ilişkin bir genelge gönderil- diği kaydedilerek, genelgeyle kamu kurum ve kuruluşlan ile değişik işkollanndaki mükellefler nezdinde örnekleme yoluyla seçilecek bildirimler üzennde denetim yaptınlmasının istendiği belirtildi. Söz konusu genelge uyannca, inceleme- lerde, bildirimde kullanılan fiş ve fatura- lann eğitim, sağlık. giyim ve kira harca- malanna ilişkin olup olmadığına ve bu belgelerin özellikle gelir ya da kurumlar vergisine tabi mükelleflerden alınıp alın- madığına bakılacak. Defterdarlıklar tara- fından yapılacak denetimler için özel ekip- ler oluşturulacağı kaydedilerek. sahte fiş veya fatura düzenlenmesine ilişkin istih- barata önem verileceği, en küçük şikâye- te anında müdahale edileceği belirtildi. Doğrudan gelir desteği sistemini AB bile henüz uygulamaya koymadı Tanma destek çarpıtılıyor'ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)-Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) bu yıl pilot, gelecek yıl ül- ke çapında. 2002'de de tamamen yürürlüğe girmesini istediğı doğ- rudan gelir desteği (DGD) sis- temı. henüz Avrupa Bırlıği'nde (AB)bıle uygulanmıyor. Türkı- ye'de hem maliyet hem de ta- nmsal üretim açısından tartış- malı olan DGD sistemiyle.tan- ma yönelik desteklemeJerin kal- dınlması amaçlanıyor. Türk-tş Yıllığı'nda, tanma desteklenn fazla olduğu ve "kara delik" oluşturduğu savlanndakı çarpıt- malar ortaya konulurken. bu ko- nuda siyasilerin, teknisyenlerin. uluslararası kuruluşlann ipoteğı dışına çıkamadıklanna dikkat çekildi. Türk-lş Yıllığı'nda IMF'nın Türkiye'de uygulanmasını ıste- diği DGD sistemi irdelendi. "Ta- nmsal Destekleme PoHtikalan\e DoğrudanGelir Desteği* başlık- lı Prof. Dr. OğuzOyan'ın çalış- masmda, Türkiye'de tanmın ge- lişmiş ülkelerin yaklaşık 3 katı düzeyinde, yani ulusal geliriçin- de yüzde 15'i aşkın paya sahip olduğuna ve sivil istihdamın da gelişmiş ülkelerdekinin 8-10 ka- tı üzerinde yüzde 43 'ünü sağla- dığına dikkat çekildi. "Gelişmiş • Türk-lş Yıllığı'nda, tanma desteklenn fazla olduğu ve "kara delik" oluşturduğu savlanndaki çarpıtmalar ortaya konulurken, bu konuda siyasilerin, teknisyenlerin, uluslararası kuruluşlann ipoteği dışına çıkamadıklanna dikkat çekildi. kapitalist ülkelerin hiçbirinde ulusal gelir ve istihdam içinde tarunın payi yüzde 5'lerin dahi alüna inmesine rağmen hiçbi- rinde üretidye ve sektöre yöne- lik konıma destekleme politika- lan terkedilmemiş, hatta tanm, Türkiy e'de olduğundan mutlak ve göreli olarak daha hacimli süfranshonlannodağıolagelmiş- tir" denildi ve tanmın Cumhur- başkanı 'ndan başlayarak çarpık bir zeminde tartışılmaya zorla- nıldığı belirtildi. DGD sistemine AB ülkele- rinde geçiş hazırlıklannın sür- dürülmekte olduğu belirnlirken, Dünya Ticaret Orgütü ve güm- rük birliği nedeniyle sistemin zorunlu duruma geldiği ıddiası- nın kabul edilemez olduğu kay- dedildi. Tanmsal desteklemede- ki çarpıtmalar şöyle ortaya ko- nuldu: • Hazine kaynaklı kredilerin tümü destekleme olarak görü- lemez. Piyasa faizleri ile sübvan- siyonlu faızler arasındakiferkka- dar olan kısım. destekleme ola^ bılır. Genellikle kredi miktan geri dönüşsüz bir doğrudan ge- lır desteğiymiş gibi hesaba ka- tıIdığı için inanılmaz derecede abartılı destekleme büyüklükle- rine ulaşılmakta. Birdiğerçar- pıtma, geri dönüşü geciken kre- dileri yüksek faiz bindirmeyle çok yüksek düzeylere çıkarma- dır. • Tüm hasat miktannın des- tekleme kapsamrnda olduğu sa- nılıyor. Oysa tek alıcı Türkiye Şeker Fabrikalan AŞ olmasına karşın şekerpancannda bile 1991-1998 döneminde alım mik- tannın üretime oranı yüzde 79- 97 arasmdadır. Buğdayda bin- de 2.3-yüzde 25.8. tütünde yüz- de 51.5-74.4, kütlü pamukta yüzde 9.7-48.9, findıkta binde 6.6-yüzde 41.2, ayçiçeğinde yüz- de 15.4-67.9 arasmdadır. Tütün dışında sayılan bu ürünlerde 1996-1998 alım oranlan 1990- 1992'ninaltındadır. • Desteklere bütçeden sağ- lanan destek, 1997'de yüzde 33.8'ken, 1998'de yüzde 23.2'ye geriledi. • Ziraat Bankası'nın. fınans- man sıkıntısına çözüm olarak, 4 Nisan 1995 tarihli kararla 1993 yılı pamukta prim uygulaması nedeoiyle yapdan ödemeler için ticarifeiz+yiizde2O'hk faiz ora- nının 3 'er aylık dönemler itiba- nyla yürütülmesiyle borç kat- merlenerek arttınldı. Böylece bankanın prim uygulamasından alacağı 124 milyon dolar anapa- ra, 1997 ve 1998 yıllannda 1 milyar dolar ödenmesine kar- şın 1998yıl sonunda 7.7 milyar dolara yükselerek, bankanın ak- tiflerinin yüzde 39'una ulaştı. Ticari faize yüzde 20'lik ekle- me ancak 1998 yıl sonundan iti- baren kaldınldı. DPT'den Zafer Yükseter'in çalışmasında, bu- nun çiftçilere yönelik bir destek olarak açıklanmasının gerçek- çi olmadığı belirtilmekte ve 1997-1998 tanm sektörüne trans- ferin gayri safi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 10.24 değil yüz- de 7.15 olması gerektiği kay- dediliyor. DÜNYA EKONOMtSİNE BAKIŞ / ERGÎN \ILDIZOGLUJ LONDR.4 ergin a ergin.demon.co.uk Boris Yeltsin 31 Aralık günü is- tifaetti. Yeltsin'in yetkilerini Baş- bakan Putin üstlendi. Başkanlık seçımleri, üç ay öne, marta alın- dı.ŞimdiBatı'daveRusya'dayo- rumcular arasında iki konuda gö- rüş birliği var: 1- Önümüzdeki başkanlık seçimlerinin sonuçlan artık şimdiden bellidir: Rusya'nın yeni devlet başkanı Putin otacak. 2- Karşımızda "yeni tip birRus li- deri var", ama kimse bu adam hakkında pek bir şey bilmiyor. 1990'lann başındaki neo-libe- ral şok tedbırierinın mımarı. Ana- toliChubais. Izvestiya'ya verdı- ği bir demeçte, "Rusya 'da altı ay, clevasa bjrsüredir" demişti, "her şeyolabilir". Şimdi seçimlere ka- dar, Putin'in önündeki süre üç aya indi. Ancak üç ay da çok uzun bir süre. Bu dönemde bile çok şey olabilir. The Economist dergisi- nin kapak başlığındakı gibi, "Pu- tin, bilinmeyen adam" saptama- sı da doğru değil. Putin ve bun- dan sonra neler yapabileceğı hak- kında gerçekçi birfikiredınmeye izin verecek kadar bilgi var. Seçimleri Putin kazanacak S İ ^ Bizzat Putin'in de yeni yılın ilk basın toplantısında kabul ettiği gibi (Wall Street Journal. 5/01), Yeltsin'in süresi dolmadan istifa ederek yerini Putin'e bırakması, seçilme şansını arttırdı. Bu yeni durum hem Putin'in, Çeçenistan savaşıyla, olumlu ekonomik ko- şullardan kaynaklanan popülari- tesini seçimlere kadar koruma şansını arttırdı hem de siyasi itti- faklann yeniden ve Putin lehine değışmeye başlamasını sağtadı. The Moscovv Times'tan Sarah Karush'un bildirdığine göre, fe- derasyon konseylerinin liderleri, seçımlerden sonra Kremlin'e kar- şı daha uzlaşıcı birtutum içine gir- meye başlamışlardı. Seçimlerde Luzkov-Primakov blokunu des- tekleyen yerel konsey liderlerin- Vladimir Putin ve 'Yeni Rusya' den oluşan "Bütûn Rusya" adlı grup, Putin'in başkan adaylığını desteklemediğinı açıkladı. Böy- lece Putin'in rakibi Primakov'un başan şansı kalmadı (05/12). Şim- di, Putin'e, Komünist Parti lideri Zuganov'dan başka ciddi rakip yok. Gerçı Boris Kagarlitsky'nin ORT televizyonuna verdiği de- meçte belirttıği gibi, bu koşullar- da bile "Pnmakov, Yabloko ve ko- münistlerden oluşan bir blokun matematikolarakseçımlerikazan- ması mümkün. Hatta böyle bir blok ideolojik olarak da müm- kün. Ancak siyasi olarak bu blo- kun oluşma şansı yok" (4/01). Öyleyse gelecek seçimlerin so- nuçlarının şimdiden belli olduğu- nu söylemek çok abartılı olmaz. Çeçenistan savaşı belirleyici Putin'in roket hızıyla yükselen siyasi kariyerine bakınca, genç- liği ve KGB geçmişinin yanı sıra tek bir şey dikkati çekiyor: Çeçe- nistan savaşı. Putin, başbakan olur olmaz Çeçenlere karşı acı- masız, uzlaşmaz bir savaş baş- lattı. Bu tutumuyla Rus yönetici elıtiyle halkın desteğini aldı. "Ye- ni Rusya" konseptine uygun, genç, dinamik, kararlı ve sert bir lider olarak sivrildi. Putin'in kaderi büyük ölçüde Çeçen savaşının kaderine bağlan- mış durumda. Çeçenistan sava- şı başlarken, Rus generalleri bir ay içinde sonuç alınır dıyorlardı. Geçen hafta Putin de "Çeçenis- tan '/ Rusya 'nın kaderinin belirle- neceği biryer" olarak gördüğü- nü açıkladı (Wall Street Jour- naO- Kudüsziyareti arasında Yelt- sin, "Savaş birhafta içinde biter" dedi (Jarusalem Post). Halbukı cumartesi günü gelen haberler. Çeçenistan'da işlerin planlandı- ğı gibi gıtmediğini gösteriyordu. Rus saldırısı- süresiz olarak dur- durulmuş, savaşı yöneten iki ge- neral görevinden alınmıştı (Le Monde, 08/01). Bundan üç gün önce de St Petersburg Tımes'ta "Çeçenleryenilmedi, Grozni'nin birkısmını da gerialdılar" başlık- lı bir habervardı. Seçim kampan- yaları kızıştıkça Çeçenistan ope- rasyonuna ilişkin haber- ler giderek artacaktır. Buna bir de Çeçenistan savaşına yol açan bom- balamaolay- larının, ger- çekte Rus gizli servisı tarafından planlandığı- na ilişkin de- dikoduların yoğunlaşma- sı eklenırse, Putin'in yıldı- zı sönükleş- meye, belki de Prima- kov'unki par- lamaya baş- layabilir. Moskova Siyasi Araş- trmalar Enstitüsü Direktörü Ser- gey Markov'un Sydney Mor- ning Herald muhabınnedediğı gi- bi, "Bugün seçmen, politikacı- nın dediğine değilyaptığına oy ve- riyor. Halk Putin 'in görüşlerini bil- miyor, ama Putin 7 desteklerken bir umudu desteklemiş otuyor" (08/01). Putin'in seçilmesi bu umudun gelecek üç ay içinde canlı tutulmasına bağlı. Bu ise ilk anda görüldüğü kadar kolay bir ış değil. Putin kim ve ne yapabilir? Batı, ama özellikle de ABD si- yasi analiz çevreleri Rusya'ya yak- laşırken, bir süredır gerçekte var olmayan birreformistkomünist iki- lemıne başvuruyoriar. Reformist, başlangıçta serbestpiyasa yan- lısı, liberal demokrat anlamına geliyordu. Rusya'nın Özal'ıChu- baıs, 1990'lann başında şok tedbir- leriyle eko- nomiyiyıkıp talan ettik- ten, kendi- siyle birlik- te birkaçki- şinin cebini doldurup oligark dü- zeyineyük- selmelerini sağladığın- dan bu ya- na, bu ay- nm artık an- lamını kay- betmişti. VVashing- ton Post si- yasi analis- ti Jim Hoagland'm geçenlerde tespit ettiği gibi, bir süredir de re- formist "ABD'yekıyakçılıkyapmış olan ya da yapması beklenenler" anlamına geliyor (05/01). Artık "Reformist mi, komünist mi" so- rusu Putin'i anlamaya olanak ver- mıyor. Bu yüzden de "Bu adam kim" sorusu sıkça soruluyor. Diğer taraftan, bıraz dikkatle bakınca, soğuk savaş döneminin antikomünist. sağcı diktatörle ha- şır neşir olmuş, tecrübeli yorum- culan arasında, Putin konusun- da belirsızlik daha az. Örneğin Wall Street Journal'ın 3 Ocak başyazı ve yorumlannda kimi kuş- kulan dile getırilmekle, mülahazat hanesi şımdilik boş bırakılmakla birlikte Putin'in başbakanlık ola- sılığını umut verici birgelişme ola- rak yorumladı. Putin'in aniden Yeltsin'in yerine atanmasını Rus- ya'da çeşitli yayınlar, demokrasi- ye müdahale olarak görürken (St Petersburg Times. 06/01) Rus- AmerikanTş Konseyi, gelişme- lerden memnundu (New York Times, 07/01). Soğuk savaş döneminin pro- paganda aracı Radio Free Eu- rope'un dırektörterinden Donald Jensen de "Refonvist-komünist ya da diktatör-demokrat aynm- lannın Putin için geçerli olmadı- ğını, adamın bunlann hepsinin bir kanşımı olduğunu" söylüyor. Jensen'e göre Putin öyle biline- meyecek biri de değil. "Çünkü Putin, Rus sistemihin son 10 yı- lının ürünü" (CNN, 07/02). Bu, bizim Rus seçimleriyle ilgili ola- rak yaptğimız 'YeniRusya' (20/12) saptamasıyla birlikte düşünüldü- ğünde Putin'in gerçek kimliğini açıkiamakta önemli bir ipucu oluş- turuyor. Putin'in son on yıllık de- neyimi, hep yolsuzluk söylenti- leriyle, yolsuzluklara bulaşık çev- relerle iç içe: 1990-91, Peters- burg Belediyesi Sobçak ve Chu- baıs; 1996, Kremlin, arkasından Güvenlik Konseyi Şekreterliği; 1998, İç Güvenlik Örgütü Baş- kanlığı; Yeltsin ailesini soruştu- ran savcının istifasına yol açan skandal ve oligark Bezerovski ile yakın ilişkilervb... Bu bağlamda, Putin'in resmi birvvebsitesindeyayımladığıgö- rüşlerinde (29/12) dile getirdiği, Ba- tı'da sanki bir çelişki gibi göste- rilmeye çalışılan güçlü devlet-özel mülkiyet savunuculuğunun ga- rip bir yanı yok. Bu ilişkilerine ba- karak Putin'in yolsuzluklann üze- rine gidemeyeceğini saptamak mümkün, ama yazdıklanna baka- rak yapmayı planladıklarına iliş- kin bir öngörüye sahıp olmak da.. Putin Yeltsin'den kalan son de- recede otokratik anayasal yetki- len kullanarak, "devletigüçlendir- mek", Rusya'nın "ataerkil, daya- nışmacıruhunu", "ulusal onuru- nu ve gücünü yeniden canlandır- mak" istiyor. Putin, piyasa reformlanna kar- şı bir seçenek olmadığını sapta- makla birlikte, Rusya'nın "gele- neğinde olan ekonomiye devlet müdahalesine", karma ekono- miye dayanmak gerektiğini sa- vunuyor. Yabancı sermayeye gü- ven vermeye dikkat etmekle bir- likte, esas olarak iç kaynaklara, ihracata dayanmakten yana oldu- ğunu ıfade ediyor, böylece de Rusya'nın doğal kaynaklarının korunması, eski sömürgelerin ye- niden kazanılmasının önemini vur- guluyor. Tüm bunlara bakınca da Putin'in çehresi giderek Pinochet gibi bi- rine benzemeye başlıyor. Işte bu yüzden de Batı'nın muhafazakâr çevrelerinde bir rahatlık var. An- cak Clinton'ın ulusal güvenlik danışmanı Berger"in "Rusya'nın potansiyel bir tehlike olarak şe- killenmeye başladığına" ilişkin endişelerinde de (Washington Post 07/01) bir gerçeklik payı var. Putin'in ilk işlerinden biri, ulusal güvenlik stratejisini, Uluslar (sö- mürgeler) Bakanı'nı yenileyerek, "çokkutuplu birdünya"gibi, ABD hegemonyasına karşı kod terim- ler kullanarak yeniden şekillendir- meye başlamak oldu. Özetle, Ye- ni Rusya şekillenmeye devam ediyor. Putin de Yeni Rusya'nın önemli mimariarından biri olma- ya aday. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yüzyılın insam' Einstein Tjmedergisı, büyükfizikçivedüşünür AlbertEins- tein'ı Yüzyılın Insanı seçti. Einstein'ın, görelilik ve kütleçekimi kuramlanyla bilim ve teknolojide yaptıkları günlük basına yansıyor. Ancak, bir de, günlük basına yansımayan toplumsal Einstein var. Bunun en çarpıcı kanıtlarından biri, Einstein'ın, bundan yanm yüzyıl önce, Mayıs 1949'da, bağım- sız sosyalist dergi Monthly Revievv'de yayımla- nan başyazısı; 'Neden Sosyalizm?'dir. Einstein, ekonomik ve toplumsal konularda uzman olma- yan kişilerin de sosyalizm üzerine görüş belirtebi- leceklerinı vurguladıktan sonra şöyle sürdürüyor (Koyu sözcükler bu makaleden serbest çeviridir): Önce, soruyu bilimsel bilgi açısından ele ala- lım. Ekonomi ve astronomi arasında esaslı yöntem farklılıklan yok sanılır... gerçekte var- dır. Bunun nedeni, ekonomi alanında kavram- laştırmanın güçlüğüdür. Ekonomik olgularda, bir dizi etmen işe karışır. Bunlann etkilerini ayınp de- ğeıiendirmek çok güçtür. Bu da ekonomide genel yasalara ulaşılmasını güçleştirir. Kaldı ki, uygarlığın başlangıcından günümüze gelen deney birikimini etkileyen ve sınırlayan ve salt ekono- mik sayılamayacak etmenler var. Örneğin, tarih- te, çoğu büyük ülke varlığını fetihlerden alır. Top- rak mülkiyetinin tekelleşmesi, dinsel öğelerle beslenen eğitim ve toplumun sıntflara aynlma- sını kurumlaştıran değerler sistemi oluşturuldu. Buradan da, büyük ölçüde bilinçsiz halkın top- lumsal davranışlan, yönlendirildi. Tarih geçmiş- te kaldıysa da, bizler, insan gelişmesinin yagma- cı döneminin hiçbir yerde gerçekten üstesinden gelemedik. Sosyalizmin gerçek amacı, insan gelişmesinin yağmacı dönemini aşmak ve onun üzerinde gelişmektir... Ikincisi, diye sürdürüyor, Bnstein, sosyalizm, top- lumsal ahlaki bir amaca yöneliktir. Bilim amaç yaratamaz. Amaçlan, insanlar belirler... Bu ne- denle insan sorunlarını bilime ve yalnız uzmanla- ra bırakmayacak kadar tedbirti olmalıyız. Günümüz- de onca insanın acı çekmelerinin nedeni nedir ve bu acılar sona erdirilebilir mi? Sorulan sorma- nın kolay, bunlara yanrt bulmanın güç olduğunu be- lirten Einstein, bu noktada, sınıfsal birçözümleme- ye yöneliyor. İnsan, eşzamanlı olarak, bir yalnız varlıktr ve bir sosyal varlıktır... (O) biyolojik oluşumunu de- ğıştıremez: ancak kültürel oluşumunu değişti- rebilir... İnsan, yaşamanın anlamını, kendisini topluma adayarak bulur... Kapitalist toplumun ekonomik kargaşası, bugünkü durumuyla, be- nim görüşüme göre, kötülüğün gerçek kay- nağıdır... Uretim araçlannın sahibi, işçinin iş- gücünü satın alacak konumdadır. Üretim araç- lannı kullanarak işçi yeni ürünler üretir. Bun- lann mülkiyeti kapitaliste aittir. Bu süreçte te- mel nokta, işçinin ürettiği ile kendisine yapı- lan ödemedir. Iş sözleşmesi "özgür", işçinin al- dığını, ürettiklerinin gerçek değeri değil, onun asgari gereksinmeleri ve... iş bulmak için ya- nşan işçiler belirler... Özel sermaye giderek az sayıda elde yoğunlaşır. Bu büyük güç demok- ratik toplumlarda bile denetlenemez... Yasama meclisi üyelerini seçen siyasal partiler, özel sermayedarlar tarafından ya parasal olarak desteklenir ya da etki altına alınır... Sonuçta, halkın temsilcileri, nüfusun sosyal haklardan yararlanamayan kesimlerinin çıkannı yeterin- ce korumaz... Ek olarak... özel sermayedarlar, ana bilgi kaynaklarını (basın, radyo, eğitim) doğrudan ya da dolaytı olarak denetler... Siz bu- na TV'yi ekleyebilirsiniz. Kapitalizmin yarattığı re- kabet ortamı sonucu, bireylerin toplumsal bilin- ci felç olur. Einstein bunu, kapitalizmin en bü- yük kötülüğü sayıyor. Ve ekliyor: Tüm eğitim sis- temimiz bu kötülüğün acısını çekiyor. inanıyorum ki bu büyük kötülükleri bertaraf etmenin bir tek yolu var, sosyalist bir ekono- mi kurmak ve bunu toplumsal amaçlara yöne- lik bir eğitim düzeniyle tamamlamak. Böyle bir ekonomide üretim araçlannın mülkiyeti toplu- ma aittir ve kullanımları planlı yapılır... üretim gereksinmelere göre uyaıianır... işler çalışabi- lecekler arasında bölüştürülür ve tüm erkek ka- dın ve çocukların yaşamı güvence altına alınır. Bireyin eğitimi, bugün olduğu gibi güçlü olma- yı ve basarıyı yücelteceğine, kendisinde saklı yetenekleri ortaya çıkanrken toplumun öbür bi- reylerine karşı sorumluluk duygusunu gelişti- rir. "Insanlık tahhinin en büyük yaratıcı zekâsına sa- hip" kişisinin görüşleri bunlar. Elli yıl öncesine gö- re kapitalizmin niteliği üzerine söylenenler ne yön- de değişti? Küresel dünyada neler oluyor? Bu nok- talar bir yana, "meraklısı için", Einstein'ın Sovyet- ler Biriiği'nin baskıcı rejimini hiç de onaylamadığı- nı belirtelim. ••• Einstein'ın düşünsel köklerinde, Ingiliz aydın- lanmacı filozofu David Hume ile olgucu (pozitivist) düşüncenin iki ucunda yer alan deney ve gözlem- ci Emst Mach ile insan aklının mantıksal kurgu- suna öncelik veren Henri Poincare'nin bulundu- ğu görülür. Einstein, her büyük düşünür gibi ken- disinden önceki düşünürierin çok ileri düzeyde bir bireşimidir. Einstein'ın görelilik kuramlarını deney- lerle kanıtlaması, kendisinin, olguculuğun ya da po- zitivizmin baş azizi sayılmasına neden olmuştur (Philipp Frank, Einstein, His Lrfe and Times, 1970, s. 214). Kütle ile enerjinin eşdeğerliliğini ka- nıtlayan, uzay ve zaman konulannda yeniden dü- şünme yolları açan ve eski düşünce alışkanlıkla- nnı kökten değiştiren Einstein için bu tür niteleme- ler çok yetersiz kalır. Einstein'ın bilim insanlığı, toplumsal sorumlu- luktan kaçınmasına gerekçe olmaz; tam tersine bu sorumluluğu arttırır. Bu nedenle, Einstein, önde gelen bir banşçıdır; sonra, ırkçı ve dinci tüm ge- riciliklere karşıdır; daha sonra da tüm bunlann bir sonucu olarak 1930'ların başında Almanfaşiz- minin baskısına dayanamamış ve göçmen bilim insanı kimliği kazanmıştır. Yaşamı boyunca, ge- zegen toplumu dediği insanlığın sorunlarının, uluslararası düzlemde çözümü için uğraş vermiş- tir. Anımsanacağı gibi onlarca göçmen bilim insa- nı o yıllarda Mustafa Kemal'in Türkiyesi'ne gel- miş ve aradıkları özgürlüğe ve özgür bilimsel ça- Itşma ortamına kavuşmuştur. Mustafa Kemal dö- neminin düşünsel temellerini karalamayı iş edi- nenlerin en azından bu gerçeği görmeleri gerekir. e-posta: yakup@metu.edu.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle