Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EYLÜL 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
JvUJLJ- LJjA kultur@cumhuriyeLcom.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİIMDE OKTAY EKİNCİ
Yabancı yatınmlara ayncalıkh imar izni 1950'de yeşile göz diken Hilton'la başlamıştı
M
İşte. 1950'lerdeki ilk "tahkim" hejeti... Hilton'un inşaatında fncelemeJerde bulunan
ABD'li genel müdür, mühendisteriyle birükte gazeteciiere oteli anlatırken...
arshall
Yardımı'ylainşa
edilen Hilton Oteli
için 1950'de
seçilen alan,
Istanbul imar
planında park
alanında kalıyordu.
Dönemin valisi ve
Belediye Başkanı
Dr. Lütfi Kırdar
buna karşı çıkmca
görevinden
uzaklaştınldı ve
Menderes'in
talimatıyla aynı
yerde otele izin
verildi.
Atatürk'ün özel önem verdiği ve Inönü'nün onayladığıProstpiaıundaki Taksim -Maçka
parkalanı, Hilton tanınndanparçalanmşoldu.(Fotograflar:CUMHURlYETARŞÎVt)
Eeefâin annnsattm 'HütongerçeğjfIlginçtir, Kuzey Anadolu fa-
yırun Körfez depremine sinsıce
hazıriandığı günlerde Tüıkıye'nın
gündeminde de "tahkim tarnş-
masT vardı.
Yatınmlarda "yannşyersecim-
Jerinin" 7.4 büyüklüğıindekı bir
depremi nasıl felakete dönüşrür-
düğü henüz görülmeden önce,
özellikle yabancı sermayeli ya-
tınmlann yine benzer hukuk dı-
şı yer seçimlen karşısındaki "Da-
nıştay engefini aşrna" çabalan da
57. hükümeti oîuşturan partile-
rin önderligınde "zafcrte" sonuç-
lanmıştı.
Başbakan Bülent Ecevit (el-
bette lo yıneyaJdaşan depremden
habersiz olarak) tahkimi eleşti-
renleri yanıtlarken de yine gec-
mişteki bazı yer seçimi tartışma-
lannı ömek gösterdi. Herkesi şa-
şutacak bir şekilde "Bunlar köp-
rüye de karşıydılar" demekle de
yetinmeyerek (nasıl aklına geldiy-
se) "Bunlar HiHon Oteli'ne de
karşı çıknnşlardı" dıye ekleyı-
verdi.
v. Eceyifin bu yakıştırmaJanna
duyulan şaşkınlık, kuşlcusuz şıfn-
diki görevmden değil, "sryasal
geçmişinden" kaynaklanıyordu.
Çünkü ashnda kendisi de şim-
di "bunhr" diyerek küçûmsedi-
ğioefsanevi "ülke vetoplum ya-
ran yandaşlarının" bir neferi,
hatta "halkçr lideri değil miy-
di?
17 Ağustos depremine, tah-
kim tartişmasıyla birhkte işte bu
gibi polemikler içinde yakalan-
dık. Olü sayımız "binlerle" yıkı-
lan bina sayımız da "on binler-
fe" ifade edilmeye başlayınca da
kimi açık sözlü siyasetçimızden
bilim insanımıza kadar felaketin
gerçek nedenini "koro halinde"
şöyle dile getırdık: "Ülkeçıkar-
fauinı değfl. sadeceyanruneı çıkar-
lannı gözeten. bilim ve hukuk dj-
$ı yer seçimi politikası..."
'Dinozoıiann' öncüleri
Bu politikanm "anayasa gü-
vencesini" tahkımle sağladıktan
sonra "deprem şokunu" yaşayan
polınkacılann, enkazlann önün-
de kamera karşısına geçip "her
isteyen, her yere dilediği her şeyi
yapamamalı" şekhnde gerdan
kırmalan ne kadar kara mizah-
sa, aynı anayasa değişikliğine oy
vererek "emperyalizme" teslim
olmanın ardından depreme yar-
dıma gelen ABD'nin hastane ge-
misine karşı "anti-emperyafist"
(!)bir gösteriye kalkışan milliyet-
çi bakanın tavn da o kadar kara
mizah olarak gazete arşıvlennde
kaldı.
İşte böylesi bir süreçte Bülent
Ecevit'in özellikle "Hüton Ote-
li" örneğı yeniden önem kazanı-
yordu. Çünkü daha "1950'lerin
başlaruıda" bu otelle ilgıii tartış-
malar da aslında "spekülatif yer
seçûniyle" ilgiliydı.
Otelin Istanbul'un en gözde
"yeşil alanını" yok etmesine kar-
şı çıkarak. Ecevit'in şımdi "tah-
kim karşıtlarmın öncüleri'' ola-
rak ilan edıp "yanüdılar" demek
istediği kişiler arasında ise şu iki
ismin özel bir anlamı vardı:
Lütfi Kırdar: Dönemin Istan-
bul Valisi ve Belediye Başkanı.
Kentin en güzel parkını korumak
için Hilton Oteli'nin yerseçimi-
ni onaylamadı. Bunun üzerine
zamarun hükümetınce görevinden
alındı ve otel aynı yere yapıldı...
Ord. Prof. Sıddık Sami Onar:
imar planında yeşil alan görü-
nen bıraraziye yatınmcının iste-
ğı doğrultusunda hükümetçe otel
ınşaatı ızni verilmesini "kamu
malının siyasi iradeyle özel çıka-
ra tahsisine" örnek gösterip Hu-
kuk Fakültesi'nde ders konusu
bile yaptı.
Cumhuriyetin planı
Peki, cumhuriyetin ünlü ve say-
gın valisi Lütfi Kırdar'ın koru-
mak için sonuna kadar direndi-
ği, yıne cumhuriyetin ülke ve
toplum yarannı temel alan ana-
yasa hukukunun bilge ismi Or-
dinaryüs Profesör Dr. Onar'ın da
kamu malının toplumsal değeri-
ne örnek gösterdiği bu yeşil ala-
nı, Istanbul için "2 No'hı parkola-
rak''' kim planlamıştı?
Atatürk'ün daveti üzerine ge-
len ve yıne Atatürk'ün de benim-
sediğı ilk çağdaş kentsel koruma
kararlanyİa imar planlannı üre-
ten Fransız mimar ve şehin Hen-
ri Prost.
1939 tarihli bu Prost Planı 'nda
yine aynı Hilton Oteli'nin o yıl-
lardakı yerinin "Taksim gezisini
Maçka parkıyia bütünleştiren bir
kent bahçcsi" olmasını, Ata-
türk'ün ölümü üzenne onun adı-
na ve aynı düşünceler ıçınde
"onaylayan'' ise acaba kimdi?..
Ecevif m CHP lıderligıni "or-
tanın solu" sloganıyla devraldı-
gı ve "halkeı*polıtikayı yaşama
geçirme üzerine yerine geçtiği
Ismet fnönfi»
Eğer Hilton Oteli, şimdikı ye-
nne değil de yine vaktiyle Lütfi
Kırdar'ın alternatif yer olarak
gösterdiği alanlara yapılsaydı,
Istanbul yine "HUtonsuz" kal-
mayacaktı. Ancak "tstanbul hal-
la" da eskiden Inönü gezisi de de-
Sıddık Sami Onar'ın ders notu...
Bülent Ecevit'in, tahkıme
karşı çıkanlan eleştinrken
«Bunter Hilton'a da
karşıydriar" detnesi üzerine
"5©,yir_âncekı tartışmalan
belgelemek üzere arşivleri
kanştıranîartn arasında
Aydın Boysan da vardı.
Cumhuriyıet'te 9 Ağustos
1999 günü yayımlanan
makalesinde, 1950'deki
Hilton'a yönelik kaygılann,
otelin kendisinden değil *^er
seçjnünden" kaynaklandığını
anlatan Aydın Boysan. bu
konuda Ord. Pror'. Sıddık
Sami Onar'ın bir "ders
nota"nu da belge olarak
aktanyordu.
Onlü hukukçumuzun "Idare
Hukuku" (1965) kitabında
yer alan ve Aydın Boysan'ın
bu kez tahkimcilere "ders
almalan" için anımsattıği
Hilton Oteli yer seçimiyle
ilgili bölüm özetle şöyle:
"Oteürı yapüdığı saha şehir
planında park alanıydL
V'atınmcılar, bir «abancı
elçiv i ara\a sokarak dönemin
Başbakaıu'na (Adnan
Menderes) başvurdular. Vali
ve Belediye Başkanı Lütfi
Kırdar ise Başbakan 'ın
onayıyla kendisine gelen
bfiyükelçiye sözkonusu
alanın park ve kamu alanı
oMuğunu anlatarak,
hükümctin kanunsuz emrini
de yerine getirmemişti
Bfivükelçi de özür dfleyerek Belediye
Başkanı'na hak vernıişti (_)
Ne var ki Lütfi Kırdar görevden
almarak, otelin aynı \erde yapımı için
şehir planı değiştirikii. Oysa ki Hilton,
ömeğin aynı bölgedeki Sipahiocagı
Dönemin VaH ve Belediye Başkanı Dr. Lütfî Kırdar'ın görevden
aiınma pahasına imar izni vermediği Hilton Oteli'ne kullanma
izniniveren Belediye Başkanı Fahretrin Kerim Gökay (solda) açıftş
için Istanbul'a gekn Mr. Hilton"dan 'teşekkür belğesi' alırken»
arazisüıe yapüabilir, Taksim Parkı ile
Nişantaşı Bançtsini (Mav'ka Parkı)
bütünleştiren bu yeşil kuşak
bozulmayabilirdL Bu durum,
yasalardaki boştuklardan yaraıianılarak,
kamusal alanlann bile özel kullanımlara
gecebildiğine bir örnekdr."
İşte o tanhlerden bu yana
"yasalardaki boşhıklar"
öylesine genışletildi ki,
ömeğin "kacak yapuaşatt*
çOğu böyölt KüfitıffıisdP"* ~~
yüzde 50'lileri bile aşarken,
sözde "rahsath'' yapılaşma
da (tıpkı Hilton gibi)
şehircilik ilkeleri yerine arsa
ve arazi rantının
yönJendırdigi imar
kararlanyİa depremi felakete
dönüştüren plansız ve
"çfirfik kenrJeşmenin"
hukuksal temelinı oluşturdu.
Şimdi ^ahkimk
r
birlikte,
özellikle yabancı yatınmlann
yer seçimi için artık
"hükümet torpiune" bile
gerek kalmadan "rann en
fazia oian yöreler" anayasal
güvence aitında kapanın
elinde kalacak
Böylece Kuzey Anadolu
Fayı'nın (KAF) 17 Ağustos
1999'da silkelediği bölgeler
de, bu kez belki de "depreme
dayanıklı tesislerie"
donatıiacak.
Aynı tesisler nedeniyle yine
bu bölgeye yığılacak nüfusun
yeni bir depremle enkaz
aitında kalması durumunda
ise KAF güzergâhını imar
rantına teslim eden
"poütikacıiar" değil, sadece
hırsız müteahhitler ve teknik
sorumlular yargılanacak...
Çünkü, aynı politikacılann ~
"sivasal önderteri", tıpkı tahkime karşı
çıkanlar gibi yeşil alana dikilen Hilton'u
da vaktiyle eleştirenlere kulak asmadan,
bu ülkeye ilk beş yıldızlı oteli
"anayasayı delerek" kazandırmamışlar
mıydı?..
nilen Taksim Parkı'ndan yürü-
meye başladıgında -kesinrisiz"
olarak bahçeler içindeki yaya
yollanndan geçecek ve yine ke-
sintisız bir yeşil içinde Maçka
Parkı 'na ulaşarak Atatûrk 'ün çok
sevdiği, Inönü'nün onayladığı ve
Sıddık Sami Onar'ın da hukuk-
taki kamu yararı felsefesine ör-
nek gösterdiği bir "cumhuriyet
pbuunuT keyfini çtkartacaktı...
Ne dersiniz? Başbakanımız
Sayın Bülent Ecevit bütün bun-
lan da unutarak. sadece halkçı ve
cumhuriyetçi geçmişine değil,
aynı geçmışin "onurlu kahra-
manlanna" da vefasızlık yap-
mış olmuyor mu?
Ya da onca plana ve saygın di-
renışe rağmen ABD'li Mr. Hil-
ton'un isteğinı Istanbul'dan ve
halktan dahadeğerlı görerek, ote-
lin yerini belediyeye rağmen ye-
şil alan içinde belirleyip avnı za-
manda Marshall Yardımı'ndan
elde edilen bir krediyle bu hukuk
dışı uygulamayı gerçekleştiren
"1950'lerin yağmacı potitikaia-
nna" hak etmedıklen bir "akla-
mayı" sunrrrayor mu?
Tahkim ve deprem
Evet. Hilton Oteli, bir bakıma
şu son deprem öncesinde
TBMM'den onay bulan "tah-
kim" dayatmasının da Istan-
buFdaki ilk ve "öncü" örneğiy-
dı. Tahkime karşı çıkanlar da Hil-
ton Otelı'nin yer seçimını eleş-
tirenlerle "aynı tarihsel davra-
mş" içinde olmaktan "onur" du-
yarlarken şimdi de depremin yık-
tığı benzer yer seçimlen karşısın-
da haklı çıkmanın "burukguru-
runu" yaşıyorlar..
Yîne 1950'lerdeHilton'aruh-
sat verenlerin bugünkü siyasi
uzantıları ise "felaketin târib
önflndeki sorumlulan" olarak
suçlarını nasıl gizleyecekJerini
bilemiyorlar...
Ben, kendı payıma Ecevit'i
özellikle şu "üerieyen yaşında"
onlar arasında görmek ıstemiyo-
rum. Çünkü planlamaya ve bili-
me karşı "talanı" savunan poli-
tikalarda Ecevit'in imzası yok kı
şimdi kendisini de Hilton'u eleş-
tirenlerin yanında değil, "karsı-
smda" göstenyor...
Bıraksm, tarih doğru kişileri
yargılasm. Kendisi ise "ben de
vaktiyle Hilton'un yer seçimini
yanuş bulanlar arasındaydım ve
şimdiplanlamava \erdigimtz öne-
min ne kadar doğru olduğu, 17
Ağustos darbesiy le de açıkça or-
taya çdtn—" diyerek görmüş ge-
çirmiş bir büyüğümüz olma kim-
liğiyle bizlere "gençlik anılanv-
la" yol göstersin...
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi 'nin, ÇASOD 'un desteğiyle hazırladığı gece 4 Ekim 'de AKM'de
Şiir ve şarkılarla 'Şaire Saygı Gecesi'
KültürServisi -Nâzım Hikmet Kül-
tür ve Sanat Vakfı'nm, Çağdaş Sine-
ma Oyunculan Derneği'nin (ÇASOD)
desteği ile Nâzım Vakfi yaranna 20 Ey-
iül 'de düzenlemeyi amaçladığı, ancak
deprem nedeniyle ertelenen 'Şaire Say-
gı Gecesi' 4 Ekim Pazartesi gecesi ya-
pılacak. Atatürk Kültür Merkezi Bü-
yük Salon'da gerçekleştirilecek gece-
de ÇASOD üyesi sanatçılann katılı-
mıyla Nâzun Hikmet şıirleri ve şarkı-
lan ile oyunlanndan bölümler sahne-
lenecek.
Geceye Ayşegül Aldinç, Deniz Tür-
kali. Edip Akbayram, Engin Cezzar,
Genco Erkal, Hakan VanJı, Hülya Ak-
sular, Işık Yenersu, tsa ÇeJik, Levent
L'Igen. Madt Koper, Mazlum Çimen,
Mustafa Alabora. Mümtaz Sevinç,
Nevzat Şenol, Nil Berkan, Oktay Ke-
resteci, Rutkay .4ziz, Savaş Dinçel. Se-
rap Aksoy Gürkan, Sumru Yavrucuk,
ŞflJüka Tekand, Taner Barias, Vedat
Sakman, YaseminGöksu ve ZuhalOk-
• 'Cumhuriyet tarihinde ilk
kez' çok sayıda sanatçı bir
araya gelerek Nâzım
Hikmet'i anacak. Elde
edilen gelirle depremden
zarar gören çocuklara
sanatevi çadm kurulacak.
caykatılıyor.
Geceyle ilgili olarak düzenlenen ba-
sın toplantısına Nâzım Hikmet Vakfi
Yönetim Kurulu Başkanı Ayduı Aybay,
Çağdaş Sinema Oyunculan Derneği
Başkanı Rutkay Azız ve oyuncu Sum-
ru Yavrucuk katıldı.
Aydın Aybay, deprem nedeniyle er-
telenen 'Şaire Saygı Gecesi'nden elde
edilecek geliri, masraflarçıkanldıktan
sonra depremde zarar gören çocuklar
için loıllanmayj düşündüklerini söyle-
di. Sivil toplum örgütleri ile iletişim
içinde olduklannı belirten Aybay. asıl
amaçlannın deprem nedeniyle yardım
toplamak değil, Nâzım Hikmet'i çok
sayıda sanatçının katılunı ileanmak ol-
duğunu söyledi.
ÇASOD Başkanı Rutkay Aziz ise
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar
çok sayıda sanatçının bir araya gele-
rek büyük şairi anacağını, bu olayın kül-
tür kirlenmesinin yoğun olarak yaşan-
dığı ülkemiz için önemli olacağını vur-
guladı.
Depremde büyük darbe yiyen çocuk-
lar için sanatevi çadm kurmayı amaç-
ladıklanm ifade eden Azız, bu gece ile
çocuklar için yeni bir Türkiye yarat-
manın ilk adımlannın da atılacağını be-
lirterek "Gecenin özü, yaşamlan kül-
tür kirtiliğine karşı çocukJarla çocuk-
laşarak yeni bir Türkiye'nin yaratRH
sı olmakbr" dedı.
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vak-
fi: SıraselvılerCad. No. 48 Taksim, Tel:
0212 292 09 69 Basın toplantısına Aydın Aybay ve Rutkay Aziz kaüldı. (UĞUR GÜNYÜZ)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Hukuk Devleti, Satanizm
Soruştupması ve Cadı Avı...
Bir satanist tarafından bir süre önce işlenen iğ-
renç cinayetin ardından ülkemizde, özellikle med-
yanın -kimi zaman işi, televizyon ekranlanndan
dergıleri ihbar etmeye kadar da vardıran- bir bö-
lümünün çok büyük katkısıyla başlatılan eylem,
ne yazık ki hukuki bir araştırma ve soruşturmanın
anırlarını çok kısa zamanda aşıp, benzeri ancak
ortaçağda görülen türden bir cadı avına dönüştü-
rüldü.
Bazı televizyonlann ana haber bültenlerinde iz-
liyoruz: "...göz altına alınanlann evinde yapılan
araşbrmada, satanızmeaitkitaplarbulunmuştur..."
Çok güzel!
Satanizm, ülkemizde son birkaç haftanın gün-
cel konusu. Ve varsayalım ki siz de, ülke günde-
mini bunca dolduran birolayı -en temel insan hak-
lanndan biri sayılan öğrenme hakkı doğrultusun-
da- merak ettinız ve diyelim ki yabancı dilde sata-
nizm üzenne yazılmış bir kitap aldınız. Aynı akşam
birkaç dostunuzla bir meyhaneye gittıniz. Derken
meyhanede polis arama yaptı ve çantanızda da o
gün aldığınız kıtabı buldu.
Bunun arkası bugünlerde nasıl gelir?
Şöyle gelir: Zaten öyle bir güncel aramada ül-
kemizde polise bir medya ordusu da eşlik etmek-
tedir. Ve siz, böyle bir kitap çantanızda bulundu-
ğu için gözaltına alınırken, o medya orcJusunun men-
suplan tarafından onlarca resminiz ve fılminiz çe-
kilecektir. Ertesi günü ise bir kısım gazeteterde ve
televizyonlarda "...göz altına" alındıklan, birinin -
yanı sizın!- çantasında da satanist kitaplar bulun-
duğu yazılacak ve gösterilecektir.
Diyelim ki, sırf çok temel bir ınsan hakkınızı, öğ-
renme hakkınızı kullanarak satın aldığınız kitap yü-
zünden satanist sayılamayacağınıza sonunda yet-
kili makamlan inandırdınız ve salıverildıniz.
Medya, böyle bir durumda sızin satanist olma-
dığınız, daha önce size satanist yaftasını yapıştı-
nrken kullandığı kesin ifadeyle mi ilan edecektir?
Kesinlıkle hayır!
Medya, çok büyük bir olasılıkla sizin ifacjeniz
alındıktan sonra bırakıldığınızı bildirmekle yetine-
cektir. Ama sırf bırakıldığınızın bildırilmesi, kamu-
oyunda hakkınızda uyandınlan şüpheleri silmeye
yetmeyecektir. Çünkü suçsuz olduğunuz için bı-
rakılabileceğiniz gibi, tutuksuz yargılanmak üzere
de serbest bırakılmış olabılırsmız!
Peki bu durumda resimleri gazete ve televiz-
yonlarda yayımlanmış, adı ilan edilmiş biri olarak
sizi kim temize çıkaracaktır?
Elbette kimse!
Ve bu durum, sırası geldiğinde Avrupa Birliği'ne
girebilmemiz için insan haklanna sonuna kadar
saygılı olmamız gerektiğini bangır bangır bağıran
medyamızı hiç, ama hiç rahatsız etmeyecektir!
İşte son günlerde örneklerini sık yaşadığımız bu
tür olaylann asıl adı da gerçekte satanizm soruş-
turması olmanın çok ötesinde, doğrudan cadı
aw'dır.
Şimdi gelelim çok önemli bir noktaya.
Çoğu kez ortaya canını koyarak görev yapan em-
niyet güçleri, bu çirkin av amacıyla kullanılmama-
lıdır.
Polisin her önemli "harekâtmda" peşine takılan
medya ordusunun, kamunun haber alma hakkını
iğrenç bir biçimde kötüye kullanarak bireyin insan
haklannı ayaklar altına almasına, onurunu ve say-
gınlığını hiçe saymasına bir an önce engel olun-
malıdır.
Unutulmamalıdır ki, her sanığın suçu kanıtlana-
na kadar masum sayılması gerektiği, bizim yürür-
lükteki Ceza Yasamızın da en temel ilkelerinden
biridir.
Ve yıne unutulmamalıdır ki bugünün uygar ülke-
lerinde kamunun haber alma hakkının en önemli
sınırlanndan birini, bireyin özel alanı, onuru ve say-
gınlığı oluşturmaktadır.
Giysileri koyu renkte, kulaklan ya da bumu kü-
peli, saçı uzun her gence satanist gözüyle bakmak,
bu gençleri, sorgulanmak üzere gözattına alındık-
larında, yüzlerini hiç perdelemeksizin teşhir et-
mek, satanizme ait kitapların bulunduğu yerleri
hemen "satanist yuvası" sayıvenmek, bütün bun-
lara da televizyon için düzenlenmiş programlan an-
dıran polis baskınlanyla yol açmak -bu tür cadı av-
lan, yeni bir binyılın eşiğınde olan ve uygarlık savı
güden bir toplumla bağdaştınlabılecek şeyler de-
ğildir.
Anayasamızda hukuk devleti olduğumuz yazı-
yorsa eğer, o hukuk /ren"res için ve bu arada sa-
nıklar ve şüpheliler için de geçerli olan bir hukuk-
tur. Medyanın kamunun haber alma hakkını baha-
ne ederek bu hukuku ayaklar altına alması ise bir
hakkın değil, fakat ancak çok tehlıkeli birhukukanar-
şisinin savunulması anlamını taşıyabilir!
e-posta: ahmetcemal(« soperonline.com
acem20fo hotmail.com
Hasta ruhlu' sanatçılardan
'iğpenç' resimlep
• NEW YORK (AFP) - İstanbul Bienali kapsamında
üç yapıtını görme olanağını bulduğumuz Chris Ofili,
New York'un üst düzey yöneticileri arasında geçen
ateşli tartışmanm odağında yer alıyor şu günlerde.
Tartışma, New York Belediye Başkanı Rudolph
Giuliani'nın, Brooklyn Sanat Müzesi'nde cumartesi
günü açılacak olan 'Sensation' başlıklı sergide yer
alan yapıtlan 'iğrenç' ve 'rezalet'. yaratıcılannı ise
'hasta ruhlu' olarak nitelendirmesiyle patlak verdi.
Başkanın hışmından en büyük payı Chris Ofili'nin
'Bakire Meryem' adlı tablosu aldı. Üzerine hayvan
dışkılan püskürtülerek oluşturulan ve pornografik
öğelere yer veren yapıt. başkan tarafindan çok rahatsız
edici bulundu. New York Kardinali John O'Connor
da, dünyadaki bütün Katolikleri. yapıtı ve serginin
tümünü protesto etmeye çağırdı. Sergide ınsan
kanından yapılmış heykel, ortadan uzunlamasına ıkiye
aynlmış domuz ölüsü, Hıristiyan inanışındaki son
yemeği tasvır eden, ancak sofranın tam ortasında
çıplak bir kadının yer aldığı tablo gibi ilginç yapıtlar
yer alıyor. Belediye Başkanı Gıuliani. eğer sergi
açılırsa Brooklyn Sanat Müzesi için her yıl aynlan
yedi milyon dolarlık ödeneği kesintıye uğratacağını
söylüyor. Ancak müzenin yetkilileri sergiyi açmakta
kararlı. Öte yandan, ABD Senatosu'na girme
hazırlıklan içinde olan first lady Hillary Clinton,
senatörlük yanşında en böyük rakibi olan Giulıani'nin
bu açıklamalannı koz olarak kullanıyor. Clinton, son
yaptığı konuşmada "Kişisel rahatsızlıklar, bir müzeyi
cezalandırmak ve bir sergiyi ortadan kaldırmak için
araç olarak kullanılmamalıdır" dedı.