25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EYLÜL 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JvUJLJ- LJjA kultur@cumhuriyeLcom.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİIMDE OKTAY EKİNCİ Yabancı yatınmlara ayncalıkh imar izni 1950'de yeşile göz diken Hilton'la başlamıştı M İşte. 1950'lerdeki ilk "tahkim" hejeti... Hilton'un inşaatında fncelemeJerde bulunan ABD'li genel müdür, mühendisteriyle birükte gazeteciiere oteli anlatırken... arshall Yardımı'ylainşa edilen Hilton Oteli için 1950'de seçilen alan, Istanbul imar planında park alanında kalıyordu. Dönemin valisi ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar buna karşı çıkmca görevinden uzaklaştınldı ve Menderes'in talimatıyla aynı yerde otele izin verildi. Atatürk'ün özel önem verdiği ve Inönü'nün onayladığıProstpiaıundaki Taksim -Maçka parkalanı, Hilton tanınndanparçalanmşoldu.(Fotograflar:CUMHURlYETARŞÎVt) Eeefâin annnsattm 'HütongerçeğjfIlginçtir, Kuzey Anadolu fa- yırun Körfez depremine sinsıce hazıriandığı günlerde Tüıkıye'nın gündeminde de "tahkim tarnş- masT vardı. Yatınmlarda "yannşyersecim- Jerinin" 7.4 büyüklüğıindekı bir depremi nasıl felakete dönüşrür- düğü henüz görülmeden önce, özellikle yabancı sermayeli ya- tınmlann yine benzer hukuk dı- şı yer seçimlen karşısındaki "Da- nıştay engefini aşrna" çabalan da 57. hükümeti oîuşturan partile- rin önderligınde "zafcrte" sonuç- lanmıştı. Başbakan Bülent Ecevit (el- bette lo yıneyaJdaşan depremden habersiz olarak) tahkimi eleşti- renleri yanıtlarken de yine gec- mişteki bazı yer seçimi tartışma- lannı ömek gösterdi. Herkesi şa- şutacak bir şekilde "Bunlar köp- rüye de karşıydılar" demekle de yetinmeyerek (nasıl aklına geldiy- se) "Bunlar HiHon Oteli'ne de karşı çıknnşlardı" dıye ekleyı- verdi. v. Eceyifin bu yakıştırmaJanna duyulan şaşkınlık, kuşlcusuz şıfn- diki görevmden değil, "sryasal geçmişinden" kaynaklanıyordu. Çünkü ashnda kendisi de şim- di "bunhr" diyerek küçûmsedi- ğioefsanevi "ülke vetoplum ya- ran yandaşlarının" bir neferi, hatta "halkçr lideri değil miy- di? 17 Ağustos depremine, tah- kim tartişmasıyla birhkte işte bu gibi polemikler içinde yakalan- dık. Olü sayımız "binlerle" yıkı- lan bina sayımız da "on binler- fe" ifade edilmeye başlayınca da kimi açık sözlü siyasetçimızden bilim insanımıza kadar felaketin gerçek nedenini "koro halinde" şöyle dile getırdık: "Ülkeçıkar- fauinı değfl. sadeceyanruneı çıkar- lannı gözeten. bilim ve hukuk dj- $ı yer seçimi politikası..." 'Dinozoıiann' öncüleri Bu politikanm "anayasa gü- vencesini" tahkımle sağladıktan sonra "deprem şokunu" yaşayan polınkacılann, enkazlann önün- de kamera karşısına geçip "her isteyen, her yere dilediği her şeyi yapamamalı" şekhnde gerdan kırmalan ne kadar kara mizah- sa, aynı anayasa değişikliğine oy vererek "emperyalizme" teslim olmanın ardından depreme yar- dıma gelen ABD'nin hastane ge- misine karşı "anti-emperyafist" (!)bir gösteriye kalkışan milliyet- çi bakanın tavn da o kadar kara mizah olarak gazete arşıvlennde kaldı. İşte böylesi bir süreçte Bülent Ecevit'in özellikle "Hüton Ote- li" örneğı yeniden önem kazanı- yordu. Çünkü daha "1950'lerin başlaruıda" bu otelle ilgıii tartış- malar da aslında "spekülatif yer seçûniyle" ilgiliydı. Otelin Istanbul'un en gözde "yeşil alanını" yok etmesine kar- şı çıkarak. Ecevit'in şımdi "tah- kim karşıtlarmın öncüleri'' ola- rak ilan edıp "yanüdılar" demek istediği kişiler arasında ise şu iki ismin özel bir anlamı vardı: Lütfi Kırdar: Dönemin Istan- bul Valisi ve Belediye Başkanı. Kentin en güzel parkını korumak için Hilton Oteli'nin yerseçimi- ni onaylamadı. Bunun üzerine zamarun hükümetınce görevinden alındı ve otel aynı yere yapıldı... Ord. Prof. Sıddık Sami Onar: imar planında yeşil alan görü- nen bıraraziye yatınmcının iste- ğı doğrultusunda hükümetçe otel ınşaatı ızni verilmesini "kamu malının siyasi iradeyle özel çıka- ra tahsisine" örnek gösterip Hu- kuk Fakültesi'nde ders konusu bile yaptı. Cumhuriyetin planı Peki, cumhuriyetin ünlü ve say- gın valisi Lütfi Kırdar'ın koru- mak için sonuna kadar direndi- ği, yıne cumhuriyetin ülke ve toplum yarannı temel alan ana- yasa hukukunun bilge ismi Or- dinaryüs Profesör Dr. Onar'ın da kamu malının toplumsal değeri- ne örnek gösterdiği bu yeşil ala- nı, Istanbul için "2 No'hı parkola- rak''' kim planlamıştı? Atatürk'ün daveti üzerine ge- len ve yıne Atatürk'ün de benim- sediğı ilk çağdaş kentsel koruma kararlanyİa imar planlannı üre- ten Fransız mimar ve şehin Hen- ri Prost. 1939 tarihli bu Prost Planı 'nda yine aynı Hilton Oteli'nin o yıl- lardakı yerinin "Taksim gezisini Maçka parkıyia bütünleştiren bir kent bahçcsi" olmasını, Ata- türk'ün ölümü üzenne onun adı- na ve aynı düşünceler ıçınde "onaylayan'' ise acaba kimdi?.. Ecevif m CHP lıderligıni "or- tanın solu" sloganıyla devraldı- gı ve "halkeı*polıtikayı yaşama geçirme üzerine yerine geçtiği Ismet fnönfi» Eğer Hilton Oteli, şimdikı ye- nne değil de yine vaktiyle Lütfi Kırdar'ın alternatif yer olarak gösterdiği alanlara yapılsaydı, Istanbul yine "HUtonsuz" kal- mayacaktı. Ancak "tstanbul hal- la" da eskiden Inönü gezisi de de- Sıddık Sami Onar'ın ders notu... Bülent Ecevit'in, tahkıme karşı çıkanlan eleştinrken «Bunter Hilton'a da karşıydriar" detnesi üzerine "5©,yir_âncekı tartışmalan belgelemek üzere arşivleri kanştıranîartn arasında Aydın Boysan da vardı. Cumhuriyıet'te 9 Ağustos 1999 günü yayımlanan makalesinde, 1950'deki Hilton'a yönelik kaygılann, otelin kendisinden değil *^er seçjnünden" kaynaklandığını anlatan Aydın Boysan. bu konuda Ord. Pror'. Sıddık Sami Onar'ın bir "ders nota"nu da belge olarak aktanyordu. Onlü hukukçumuzun "Idare Hukuku" (1965) kitabında yer alan ve Aydın Boysan'ın bu kez tahkimcilere "ders almalan" için anımsattıği Hilton Oteli yer seçimiyle ilgili bölüm özetle şöyle: "Oteürı yapüdığı saha şehir planında park alanıydL V'atınmcılar, bir «abancı elçiv i ara\a sokarak dönemin Başbakaıu'na (Adnan Menderes) başvurdular. Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar ise Başbakan 'ın onayıyla kendisine gelen bfiyükelçiye sözkonusu alanın park ve kamu alanı oMuğunu anlatarak, hükümctin kanunsuz emrini de yerine getirmemişti Bfivükelçi de özür dfleyerek Belediye Başkanı'na hak vernıişti (_) Ne var ki Lütfi Kırdar görevden almarak, otelin aynı \erde yapımı için şehir planı değiştirikii. Oysa ki Hilton, ömeğin aynı bölgedeki Sipahiocagı Dönemin VaH ve Belediye Başkanı Dr. Lütfî Kırdar'ın görevden aiınma pahasına imar izni vermediği Hilton Oteli'ne kullanma izniniveren Belediye Başkanı Fahretrin Kerim Gökay (solda) açıftş için Istanbul'a gekn Mr. Hilton"dan 'teşekkür belğesi' alırken» arazisüıe yapüabilir, Taksim Parkı ile Nişantaşı Bançtsini (Mav'ka Parkı) bütünleştiren bu yeşil kuşak bozulmayabilirdL Bu durum, yasalardaki boştuklardan yaraıianılarak, kamusal alanlann bile özel kullanımlara gecebildiğine bir örnekdr." İşte o tanhlerden bu yana "yasalardaki boşhıklar" öylesine genışletildi ki, ömeğin "kacak yapuaşatt* çOğu böyölt KüfitıffıisdP"* ~~ yüzde 50'lileri bile aşarken, sözde "rahsath'' yapılaşma da (tıpkı Hilton gibi) şehircilik ilkeleri yerine arsa ve arazi rantının yönJendırdigi imar kararlanyİa depremi felakete dönüştüren plansız ve "çfirfik kenrJeşmenin" hukuksal temelinı oluşturdu. Şimdi ^ahkimk r birlikte, özellikle yabancı yatınmlann yer seçimi için artık "hükümet torpiune" bile gerek kalmadan "rann en fazia oian yöreler" anayasal güvence aitında kapanın elinde kalacak Böylece Kuzey Anadolu Fayı'nın (KAF) 17 Ağustos 1999'da silkelediği bölgeler de, bu kez belki de "depreme dayanıklı tesislerie" donatıiacak. Aynı tesisler nedeniyle yine bu bölgeye yığılacak nüfusun yeni bir depremle enkaz aitında kalması durumunda ise KAF güzergâhını imar rantına teslim eden "poütikacıiar" değil, sadece hırsız müteahhitler ve teknik sorumlular yargılanacak... Çünkü, aynı politikacılann ~ "sivasal önderteri", tıpkı tahkime karşı çıkanlar gibi yeşil alana dikilen Hilton'u da vaktiyle eleştirenlere kulak asmadan, bu ülkeye ilk beş yıldızlı oteli "anayasayı delerek" kazandırmamışlar mıydı?.. nilen Taksim Parkı'ndan yürü- meye başladıgında -kesinrisiz" olarak bahçeler içindeki yaya yollanndan geçecek ve yine ke- sintisız bir yeşil içinde Maçka Parkı 'na ulaşarak Atatûrk 'ün çok sevdiği, Inönü'nün onayladığı ve Sıddık Sami Onar'ın da hukuk- taki kamu yararı felsefesine ör- nek gösterdiği bir "cumhuriyet pbuunuT keyfini çtkartacaktı... Ne dersiniz? Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit bütün bun- lan da unutarak. sadece halkçı ve cumhuriyetçi geçmişine değil, aynı geçmışin "onurlu kahra- manlanna" da vefasızlık yap- mış olmuyor mu? Ya da onca plana ve saygın di- renışe rağmen ABD'li Mr. Hil- ton'un isteğinı Istanbul'dan ve halktan dahadeğerlı görerek, ote- lin yerini belediyeye rağmen ye- şil alan içinde belirleyip avnı za- manda Marshall Yardımı'ndan elde edilen bir krediyle bu hukuk dışı uygulamayı gerçekleştiren "1950'lerin yağmacı potitikaia- nna" hak etmedıklen bir "akla- mayı" sunrrrayor mu? Tahkim ve deprem Evet. Hilton Oteli, bir bakıma şu son deprem öncesinde TBMM'den onay bulan "tah- kim" dayatmasının da Istan- buFdaki ilk ve "öncü" örneğiy- dı. Tahkime karşı çıkanlar da Hil- ton Otelı'nin yer seçimını eleş- tirenlerle "aynı tarihsel davra- mş" içinde olmaktan "onur" du- yarlarken şimdi de depremin yık- tığı benzer yer seçimlen karşısın- da haklı çıkmanın "burukguru- runu" yaşıyorlar.. Yîne 1950'lerdeHilton'aruh- sat verenlerin bugünkü siyasi uzantıları ise "felaketin târib önflndeki sorumlulan" olarak suçlarını nasıl gizleyecekJerini bilemiyorlar... Ben, kendı payıma Ecevit'i özellikle şu "üerieyen yaşında" onlar arasında görmek ıstemiyo- rum. Çünkü planlamaya ve bili- me karşı "talanı" savunan poli- tikalarda Ecevit'in imzası yok kı şimdi kendisini de Hilton'u eleş- tirenlerin yanında değil, "karsı- smda" göstenyor... Bıraksm, tarih doğru kişileri yargılasm. Kendisi ise "ben de vaktiyle Hilton'un yer seçimini yanuş bulanlar arasındaydım ve şimdiplanlamava \erdigimtz öne- min ne kadar doğru olduğu, 17 Ağustos darbesiy le de açıkça or- taya çdtn—" diyerek görmüş ge- çirmiş bir büyüğümüz olma kim- liğiyle bizlere "gençlik anılanv- la" yol göstersin... Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi 'nin, ÇASOD 'un desteğiyle hazırladığı gece 4 Ekim 'de AKM'de Şiir ve şarkılarla 'Şaire Saygı Gecesi' KültürServisi -Nâzım Hikmet Kül- tür ve Sanat Vakfı'nm, Çağdaş Sine- ma Oyunculan Derneği'nin (ÇASOD) desteği ile Nâzım Vakfi yaranna 20 Ey- iül 'de düzenlemeyi amaçladığı, ancak deprem nedeniyle ertelenen 'Şaire Say- gı Gecesi' 4 Ekim Pazartesi gecesi ya- pılacak. Atatürk Kültür Merkezi Bü- yük Salon'da gerçekleştirilecek gece- de ÇASOD üyesi sanatçılann katılı- mıyla Nâzun Hikmet şıirleri ve şarkı- lan ile oyunlanndan bölümler sahne- lenecek. Geceye Ayşegül Aldinç, Deniz Tür- kali. Edip Akbayram, Engin Cezzar, Genco Erkal, Hakan VanJı, Hülya Ak- sular, Işık Yenersu, tsa ÇeJik, Levent L'Igen. Madt Koper, Mazlum Çimen, Mustafa Alabora. Mümtaz Sevinç, Nevzat Şenol, Nil Berkan, Oktay Ke- resteci, Rutkay .4ziz, Savaş Dinçel. Se- rap Aksoy Gürkan, Sumru Yavrucuk, ŞflJüka Tekand, Taner Barias, Vedat Sakman, YaseminGöksu ve ZuhalOk- • 'Cumhuriyet tarihinde ilk kez' çok sayıda sanatçı bir araya gelerek Nâzım Hikmet'i anacak. Elde edilen gelirle depremden zarar gören çocuklara sanatevi çadm kurulacak. caykatılıyor. Geceyle ilgili olarak düzenlenen ba- sın toplantısına Nâzım Hikmet Vakfi Yönetim Kurulu Başkanı Ayduı Aybay, Çağdaş Sinema Oyunculan Derneği Başkanı Rutkay Azız ve oyuncu Sum- ru Yavrucuk katıldı. Aydın Aybay, deprem nedeniyle er- telenen 'Şaire Saygı Gecesi'nden elde edilecek geliri, masraflarçıkanldıktan sonra depremde zarar gören çocuklar için loıllanmayj düşündüklerini söyle- di. Sivil toplum örgütleri ile iletişim içinde olduklannı belirten Aybay. asıl amaçlannın deprem nedeniyle yardım toplamak değil, Nâzım Hikmet'i çok sayıda sanatçının katılunı ileanmak ol- duğunu söyledi. ÇASOD Başkanı Rutkay Aziz ise Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar çok sayıda sanatçının bir araya gele- rek büyük şairi anacağını, bu olayın kül- tür kirlenmesinin yoğun olarak yaşan- dığı ülkemiz için önemli olacağını vur- guladı. Depremde büyük darbe yiyen çocuk- lar için sanatevi çadm kurmayı amaç- ladıklanm ifade eden Azız, bu gece ile çocuklar için yeni bir Türkiye yarat- manın ilk adımlannın da atılacağını be- lirterek "Gecenin özü, yaşamlan kül- tür kirtiliğine karşı çocukJarla çocuk- laşarak yeni bir Türkiye'nin yaratRH sı olmakbr" dedı. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vak- fi: SıraselvılerCad. No. 48 Taksim, Tel: 0212 292 09 69 Basın toplantısına Aydın Aybay ve Rutkay Aziz kaüldı. (UĞUR GÜNYÜZ) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Hukuk Devleti, Satanizm Soruştupması ve Cadı Avı... Bir satanist tarafından bir süre önce işlenen iğ- renç cinayetin ardından ülkemizde, özellikle med- yanın -kimi zaman işi, televizyon ekranlanndan dergıleri ihbar etmeye kadar da vardıran- bir bö- lümünün çok büyük katkısıyla başlatılan eylem, ne yazık ki hukuki bir araştırma ve soruşturmanın anırlarını çok kısa zamanda aşıp, benzeri ancak ortaçağda görülen türden bir cadı avına dönüştü- rüldü. Bazı televizyonlann ana haber bültenlerinde iz- liyoruz: "...göz altına alınanlann evinde yapılan araşbrmada, satanızmeaitkitaplarbulunmuştur..." Çok güzel! Satanizm, ülkemizde son birkaç haftanın gün- cel konusu. Ve varsayalım ki siz de, ülke günde- mini bunca dolduran birolayı -en temel insan hak- lanndan biri sayılan öğrenme hakkı doğrultusun- da- merak ettinız ve diyelim ki yabancı dilde sata- nizm üzenne yazılmış bir kitap aldınız. Aynı akşam birkaç dostunuzla bir meyhaneye gittıniz. Derken meyhanede polis arama yaptı ve çantanızda da o gün aldığınız kıtabı buldu. Bunun arkası bugünlerde nasıl gelir? Şöyle gelir: Zaten öyle bir güncel aramada ül- kemizde polise bir medya ordusu da eşlik etmek- tedir. Ve siz, böyle bir kitap çantanızda bulundu- ğu için gözaltına alınırken, o medya orcJusunun men- suplan tarafından onlarca resminiz ve fılminiz çe- kilecektir. Ertesi günü ise bir kısım gazeteterde ve televizyonlarda "...göz altına" alındıklan, birinin - yanı sizın!- çantasında da satanist kitaplar bulun- duğu yazılacak ve gösterilecektir. Diyelim ki, sırf çok temel bir ınsan hakkınızı, öğ- renme hakkınızı kullanarak satın aldığınız kitap yü- zünden satanist sayılamayacağınıza sonunda yet- kili makamlan inandırdınız ve salıverildıniz. Medya, böyle bir durumda sızin satanist olma- dığınız, daha önce size satanist yaftasını yapıştı- nrken kullandığı kesin ifadeyle mi ilan edecektir? Kesinlıkle hayır! Medya, çok büyük bir olasılıkla sizin ifacjeniz alındıktan sonra bırakıldığınızı bildirmekle yetine- cektir. Ama sırf bırakıldığınızın bildırilmesi, kamu- oyunda hakkınızda uyandınlan şüpheleri silmeye yetmeyecektir. Çünkü suçsuz olduğunuz için bı- rakılabileceğiniz gibi, tutuksuz yargılanmak üzere de serbest bırakılmış olabılırsmız! Peki bu durumda resimleri gazete ve televiz- yonlarda yayımlanmış, adı ilan edilmiş biri olarak sizi kim temize çıkaracaktır? Elbette kimse! Ve bu durum, sırası geldiğinde Avrupa Birliği'ne girebilmemiz için insan haklanna sonuna kadar saygılı olmamız gerektiğini bangır bangır bağıran medyamızı hiç, ama hiç rahatsız etmeyecektir! İşte son günlerde örneklerini sık yaşadığımız bu tür olaylann asıl adı da gerçekte satanizm soruş- turması olmanın çok ötesinde, doğrudan cadı aw'dır. Şimdi gelelim çok önemli bir noktaya. Çoğu kez ortaya canını koyarak görev yapan em- niyet güçleri, bu çirkin av amacıyla kullanılmama- lıdır. Polisin her önemli "harekâtmda" peşine takılan medya ordusunun, kamunun haber alma hakkını iğrenç bir biçimde kötüye kullanarak bireyin insan haklannı ayaklar altına almasına, onurunu ve say- gınlığını hiçe saymasına bir an önce engel olun- malıdır. Unutulmamalıdır ki, her sanığın suçu kanıtlana- na kadar masum sayılması gerektiği, bizim yürür- lükteki Ceza Yasamızın da en temel ilkelerinden biridir. Ve yıne unutulmamalıdır ki bugünün uygar ülke- lerinde kamunun haber alma hakkının en önemli sınırlanndan birini, bireyin özel alanı, onuru ve say- gınlığı oluşturmaktadır. Giysileri koyu renkte, kulaklan ya da bumu kü- peli, saçı uzun her gence satanist gözüyle bakmak, bu gençleri, sorgulanmak üzere gözattına alındık- larında, yüzlerini hiç perdelemeksizin teşhir et- mek, satanizme ait kitapların bulunduğu yerleri hemen "satanist yuvası" sayıvenmek, bütün bun- lara da televizyon için düzenlenmiş programlan an- dıran polis baskınlanyla yol açmak -bu tür cadı av- lan, yeni bir binyılın eşiğınde olan ve uygarlık savı güden bir toplumla bağdaştınlabılecek şeyler de- ğildir. Anayasamızda hukuk devleti olduğumuz yazı- yorsa eğer, o hukuk /ren"res için ve bu arada sa- nıklar ve şüpheliler için de geçerli olan bir hukuk- tur. Medyanın kamunun haber alma hakkını baha- ne ederek bu hukuku ayaklar altına alması ise bir hakkın değil, fakat ancak çok tehlıkeli birhukukanar- şisinin savunulması anlamını taşıyabilir! e-posta: ahmetcemal(« soperonline.com acem20fo hotmail.com Hasta ruhlu' sanatçılardan 'iğpenç' resimlep • NEW YORK (AFP) - İstanbul Bienali kapsamında üç yapıtını görme olanağını bulduğumuz Chris Ofili, New York'un üst düzey yöneticileri arasında geçen ateşli tartışmanm odağında yer alıyor şu günlerde. Tartışma, New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani'nın, Brooklyn Sanat Müzesi'nde cumartesi günü açılacak olan 'Sensation' başlıklı sergide yer alan yapıtlan 'iğrenç' ve 'rezalet'. yaratıcılannı ise 'hasta ruhlu' olarak nitelendirmesiyle patlak verdi. Başkanın hışmından en büyük payı Chris Ofili'nin 'Bakire Meryem' adlı tablosu aldı. Üzerine hayvan dışkılan püskürtülerek oluşturulan ve pornografik öğelere yer veren yapıt. başkan tarafindan çok rahatsız edici bulundu. New York Kardinali John O'Connor da, dünyadaki bütün Katolikleri. yapıtı ve serginin tümünü protesto etmeye çağırdı. Sergide ınsan kanından yapılmış heykel, ortadan uzunlamasına ıkiye aynlmış domuz ölüsü, Hıristiyan inanışındaki son yemeği tasvır eden, ancak sofranın tam ortasında çıplak bir kadının yer aldığı tablo gibi ilginç yapıtlar yer alıyor. Belediye Başkanı Gıuliani. eğer sergi açılırsa Brooklyn Sanat Müzesi için her yıl aynlan yedi milyon dolarlık ödeneği kesintıye uğratacağını söylüyor. Ancak müzenin yetkilileri sergiyi açmakta kararlı. Öte yandan, ABD Senatosu'na girme hazırlıklan içinde olan first lady Hillary Clinton, senatörlük yanşında en böyük rakibi olan Giulıani'nin bu açıklamalannı koz olarak kullanıyor. Clinton, son yaptığı konuşmada "Kişisel rahatsızlıklar, bir müzeyi cezalandırmak ve bir sergiyi ortadan kaldırmak için araç olarak kullanılmamalıdır" dedı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle