29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EYLÜL 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DEPREM TEB raporuna göre deprem bölgesinde 12 eczacı yaşamını yitirirken 200 eczane yıkıldı Eczacılar da zor durumdâ TEB'in önerileri 'Afetler için seyyar eczane >f tstanbul Haber Servisi - Deprcmin he- men ardından bölgeye giderek, ilaçlann temini, göndenlen ilaç yardımlannın ko- runması, saklanması, aynmı, sağlık hiz- metine sunulması için yoğun çaba harca- yan Türk Eczacılan Birliği, gelecekle il- gilı projelennı şöyle sıraladı: • Bir seyyar eczane ve bu eczaneyi sû- reldi olarak takviyeedebflecekçadtrdepo- lann oluşrurulması. • Dogal afetlerde ılaç ve eczacıhk hiz- metlenni yürütebılecek 50 kişilik eğıtim- li bir eczacı ckibinin oluşturulması ve bu ekibe yılda iki kez tatbikat yaptınlması, • Bu eldbin bannacağı ve intiyaçianm karşılayabuecegi çadırlann temin edilme- si, • Doğal afetlerde ihtiyaç duyulabilecek acil ilaç listelerinin hazırlanması, ilgili bi- rimlere duyurulması, bu ilaçlann sevk ve saklama koşullanna ilişkin bilgilerin ve- rilmesi. • Dogal afetierde ilaç Oıtiyaçbnmıı tek merkezden saptanması ve duyunılması için Sağük Bakanlığı ile ortak bir prog- ram oluşturulması için çaba harcanmast, • lllerde Acil Sağlık Onlemi program- lannın oluşturulması ve bu programlar içerisinde eczacılann yer alması için ça- ba harcanması, • Ortaöğretimde Okyardım ve Baç bflgj- si dersierünn yer alması için çaba harcan- ması. • Bağ-Kur'un Kocaeli'de 4 aydır, îstanbul'da ise 3 aydır ödeme yapmadığı belirlendi. Türk Eczacılan Birliği, eczacılann alacaklannın bir an önce ödenmesini istedi. tstanbul Haber Servist- Bağ-Kur'un recete bedelle- rini gecikerek ödemesi özel- HkJe deprem bölgesindeki eczacılan zor durumda bı- raktı. Bağ-Kur'un Kocaeli Bölgesi'nde 4 aydır. îstan- bul'da ise 3 aydır ödeme yap- madığı belirlendi. Deprem bölgesinde 12 eczacının ya- şamını yitinüği, 200 eczane- nin yıkıldığı açıklanırken Türk Eczacılan Birliği (TEB), eczacılann alacakla- nnın bir an önce ödenmesini istedi. Türk Eczacılan Birliği'nin Marmara Bölgesi'ni yıkan deprem sonrası yaptığı araş- tırma sonuçlandı. TEB'in araştırmasına göre, deprem bölgesinde 12 eczacı yaşa- mını yitirdi. Bölgede bulu- nan 700 eczaneden 200 tane- si ise göçük alünda kaldı. Birlik tarafından hazırla- nan raporda, bölgede normal yaşatna dönülünceye dek ka- İan eczanelerin çok azının hizmet verebileceği belirtil- di. Raporda, bölgede bulu- nan eczacılann ilaç ıîrmala- nna ve depolanna olan borç- TEB'in raporunda bölgedeki eczacılann ilaç firmatanna ve depolara olan borclannın ertetaımesi istendi. İstanbul Haber Servisi- Marmara Bölgesi'ndeki depremin ardından bölgede 5 triryon liralık ilaç bu- lundugu belırtildi. Türk Eczacılan Birliği Başkanı Mehmet Domaç, bölgeye çok sayıda ilaç göndenl- dığini, fazla ilaçlann ihtiyaç duyulan yerlere gön- derilmesi gereknğini vurguladı. TEB Başkanı Meh- met Domaç, deprem nedeniyle bölgeye göndenlen ılaçlann bir kısmının son kullanma tarihını geçtıği- nı anımsatarak.u Yurttaşlarfa ilaç kampanyası yapd- maz. baç kampaoyaa direk firmaknlan ya da de- polardanyapüır.Yurttaşlar, eczaalan kanalıyla böy- k birkampanyaya kaulabflirter" diye konuştu. TEB, bölgedekı ılaçlarla ilgili önerilerini şöyle sıraladı: -Aşı veserunuarla.human albunıingibikan ürihv lerinin deprem bölgesinden soğuk hava depolanna çekilip. Refik Saydam Hıfessıhha Merkezi Başkan- lığf nda kontroUeri yapılmah, - Yüzde 5 dekstroz, yüzde 30 dekstroz. Isoryte, yûzde 09 NaCl gibi serumlann, hastaneierde ve de- polarda bırikmesıni önlemek ve ihtiyaç duyulan yö- relerde kullanımını sağlamak için merkezi depola- ra çekilmeii, -Deprem bölgesinde biriken trflyonlarla ifadeedi- lebilecek değerdeki ilaçlann bilgisayarta kayıda ge- çiritebUroesiamaa>1abilgisayarwprogramsistem- lerinin kurulması, - llaçlann belirli depolarda farmakolojik grupla- nna göre aynmJannuı yapıiarak depoianması, bu amacla aynm, tasnif ve ambalajlama ışlemlerinin yapılması, -TEB.SagfıkBakanlığıOeyapd»cakbirprotıokol çerçevesinde ilaçlann tasnif ve farmakotojik grupja- ra synlmasında. i>i depolamakuraOanna uygnnoia- rak depolanmasında.depolamasbtemkri içm hazır- lanacak bfigisayar programıyapdmaandagörev ato- WBrgönülteeaaave(kpogöre\1isigöre\1endirebaiıf' lannın ertelenmesi istendi. Emekli Sandığı'nın bölgede- ki eczacılann mağduriyetini gidermek için emeklilere ve- rilen reçete bedellerinin ödenmeye başladığı vurgula- nan raporda şöyle denildi: "AynıamaçlaBuüğimiz ta- rafindan Bağ-Kur, Maliye Bakanlığı ve diğer kurum yetkilileri ile de görüşmeler yapılmış. ancakgirişimleri- miz ne yazık ki sonuç ver- memiştir. TEB ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü arasın- da30 Arahk 1998 tarihinde imzalanan protokole göre, recete bedellerinin en geç i- ki a> içfaKİeödenmesi gerek- mektedir. Bağ-Kur özellik- ie Kocaeli bölgesinde 4 ay- dır, istanbuTda 3 aydır hiç- bir ödeme yapmamaktadır. Depremin olduğu bölgede- ki meslektaşlanmız Bağ- Kur'un bu uygulaması ile magdur durumdayken, deprem nedeniyle eczane- lerinin ve evlerinin yıküma- sı sonucu mağduriyetleri daha da artmışbr. Bağ-Kur Genel Müdürlüğü bu konu- dald girişimlerimizi Kocaeta' ve Sakarya Bağ-Kur 11 Mü- dürtükleri binaiamun çau- şamaz halde olduklan ge- rekçesiyle yanıtsız bırak- mıştır. Alacakların bir an önce ödenmesi gerekmek- tedir." Raporda, bölgedeki ec- zacılara Halk Banka- sı'ndan düşük faizli ve uzun vadelı kredi sağlana- bilmesi için Sağlık Bakan- lığı'nın desteğıne ihtiyaç olduğuna da dikkat çekil- di. Türk Eczacılan Birliği, deprem bölgesinde Körfez Çamlıtepe, Yavuz Sultan Selim Mahallesı'nde bulu- nan çadırkentte bir çadır eczaneyi de hizmete soktu. TEB tarafından çadır ecza- nelerin kurulması çalışma- lanna devam edileceği, ıh- tiyaçlannın Sağlık Bakan- lığı tarafından kurulacak depolardan temin edilebi- lecegi kaydedüdi." IsmailMutlu, son kitabındayer samntısının 'hyametgünününy haberdsi olduğunu öne sürdü Şeriatçılann deprem hurafeleri tl. ' tstanbul Haber Servisi - Marmara Bölgesi'ni sar- san deprem felaketinin ardından yazdığı "Kur'an, Sünnet ve Risale-i Nur Işığında 45 Saniye (Deprem Musibetil" adlı kitapta "şeriatçı propaganda" yapan tsmail ıMutlu. yer sarsıntısının "kıyamet gününün" habercısı olduğunu öne sürdü. Mutlu. depremin nede- ninı, "ftıhuş, AUah'mfaıkânDe faizci düzene" bağladı 17 Ağustos gecesi meydana gelen depremden son- ra yazdığı kitapta, 1924'ten bu yana yasanan bü>iik depremlerin "layamet alameti" olduğunu öne süren Ismail Mutlu. kitabında "Allah'uı kıvametin dehşeö- ni kuflaruıa haber verdiğini o gün göğün sarsıhp çal- kalanacağını. >anlacağınL erimtş bakıra döneceğini, gök> u/üniin kitap sa>fası gibi dürülecegini, daglann yerinden kopup \ ürüjeceğini. dağılacağını, parça par- Cerçek yüzlerini gösterdiler 6 Saygı duruşu'na saygısızlık ça olacağını, toz haline geieceğinL aolnuş rengarenk yün gibi olacağını. güneşin dürülüp topUnacaguu, yıi- dızlann döküleceğini belirtirkeo, o gün yeryüzünün şiddede, müthiş bir sarsmn ile sarsılacağuu'' iddıa et- Mutlu kitabında "ecel" kavramını da şöyle yorum- ladı: "Eceli geldiğinde hiçbir ldmsenin öiümünü Al- lah geri bırakacak değüdir Her miUetin bir eceli \-ar- dır. EceDeri geldiğinde onu ne bir an geri bu-akabiHr, ne deöne alabili r.Izmitvolunun ağır betonian. bir yol- cu otobüsünün üzerine düştü. O otobüs. bir kaç sani- ye hızfa vc>a bir kaç dakika >a\aş olsajdk o köprüye gelmemiş olacakü. Ama ecel onlan saniye saniye ora- ya götürdü. Kurtuluş mümkün degiL*' Mutlu, geçmış olaylardan "ibret" alınmadığını da kaydederek, kitabuıda 1939 jılında Erzincan'ı vuran ve40 bin msanımızıyitirdiğırniz deprem feîaketini de şöyle kaleme aldı:"fçleruıden baalannın hatalan az olduğu için.temizlemek noktasında azaponlarahemen \crildi. O gibi \erierde kuv~\etii \e hakikatli iman mu- hafizlan \e islami>etin korujııculan az\e\a tam mağ- lup olmasını fırsat bilen din düşmanlanrun orada te- sirii bir faaJivtt merkezioiuşturmalansebebiyle,ttkön- ce onlan tokadama ihtimali var." Depremle fuhuş arasında bağlantı kuran Mutlu, fu- huşuntelevizyonlardateşvikedildığıni ıddiaetti. Mut- lu. kitabında. şu görüşlere yer verdr"Yol ortalannda kadınlar ve dönmeler kendüerini pazarfayorlanü. Eğ- lence yerlerindeki rezaleder, televiz>on kânaüanndan ballandıra ballandıra anlanlnordu.ÖzeUikle Bodrum Ö2JCANGÜVTN Marmara'daki depremi. türban yasağına, faizci düze- ne, Kuran kurslan ve imam- hatip iiselerinin kapatılması- na bağlayan şeriatçılar, ger- çek yüzlerini bu kez bir ilköğ- retim okulunun açılış törenı sırasında gösterdiler. Küçük- yalı Merkez îlköğretim Oku- lu'nun açılış töreninde. dep- remde ölenlerve Atatürk içm saygı duruşunda bulunuldu- ğu sırada MehmetErsanTar- gıt (44) adlı kişi, öğretmen. ögrenci ve velilerin bulundu- ğu topluluğa "Putperestler, Allahsıziar, namussuzlar" di- ye bağırarak saldırdı. Ögren- ci velısı olarak törene katılan Gökhan Gülçin adlı bınbaşı- ya yumruk atan Targıt toplu- luk tarafından lınç edilmek is- tendi. Çevredekı esnaf. Tar- gıt'ın "meczup" olduğunu ileri sürerken, okul müdür yardımcısı Mustafa Ozkan da "Bu kişi meczup falan değfl. Son derece aküb.O,Atatürk'e ve onun değerlerine saldıran bir şeriatçKÜr" dedi. 1999-2000 ögretım yılının açıldığı öncekı gün Küçükya- lı Merkez Îlköğretim Oİcu- lu'nda meydana gelen olay. görgü tanıklannın anlatımla- nna göre şöyle gelışti: Yeni öğretim yılının açılış törenleri ıçın okulun bahçe- sinde toplanan öğrenciler, ve- lıler ve okul yönetimi, Mar- mara depreminde yaşamını yitirenler ve Atatürk için bir dakikalık saygı duruşunda bulundular. Bölgede emlak- çilik yapan ve mühendis ol- duğu öğrenilen Mehmet Er- san Targıt adlı kişi. okulun hemen yanmdaki minibüs durağı önünden, saygı duru- şunda bulunanlara "Putpe- restknAHahsızlar, namussuz- lar" diye bağırdı. Yüzlerce çocuğun ve velınin önünde yapılan bu saldınya dayana- mayan ve öğrencı velısi olan Göİchan Gülçin adlı bir bin- başı. dışan çıkarak Targıt'a müdahale etmek istedi. An- cak Targıt, Gülçin'e yumruk- la karşılık verdi. Saygı duru- şunun ardından okulda bulu- nan yurttaşlar Targıt'ın yanı- na gelerek onu etkısiz hale getirdı. Targıt, daha sonra Küçükyalı Karakolu'na götü- riildü. Targıt'ın Kartal Adli- yesi'nde savcılığa çıkanlaca- ğı belırtildi. Olayın görgü ta- nıklanndan Gülser Abakaya adlı öğrenci velisı, bölgedeki esnafın, bu kişınin meczup olduğunu düşündüğünü. an- cak bu kişınin aklının yerin- de olduğunu söyledi. eğienceleıi bu )il insanlann ne derece çığırdan çıkn- ğının göstergesiydi. tşte depremin mane\i sebeplerin- den birisi de fuhuşun vaygınlaşmasıdır. Pevgamberi- miz birçok hadislerinde bu günâhlann depremesebep olacağını bildirmiştûf lsmaıl Mutlu, Adapazan'nda meydana gelen dep- rem ıçın de şunlan yazdı: "Herkese açık büvük bir ti- yatrosaktnu acümtşn. Depremden birkaç saatönce,ti- yatro oyunculan içerisinden dört tane güzel kın aşın çıplak bir varişette ala>işle çarşı ve pazarda gezdirmiş- İerdL Onlaruı cazibesine kapüan bin kişiden fazla kuıi- se thatro büıasında toplanmışn. Tam ovıınun başlaya- cağı sırada birdenbire son derece hiddet >e kızgınlık- layer saüandı. onlaruı utanmazyüzünûşiddede tokat- ladı. bina verie bir oldu." istanbul Lisesi'nde spor salonu yatakhane oldu Marmara Depreminde lstanbui lisesi'nin yarunda yer alan pansiyon hasar görûnce, yatdı öğrenciler spor salonuna taşmdıiar. İstanbul Erkek Lisesi yetkiBleri, Bayındırbk Bakanhğı'ndan alınan rapor doğruitusunda bu karan aJdıklanru, kaydettiler. Deprem nedeniyle okullann tatil edilmesi ûzerine ailelerinin yaruna dönen öğrencilerin donüşte geçki bir süre tstanbul Lisesi'nin ana binasındaki salonda banndınlacağı beürdkti. Yetkilüer, binadaki hasann kolon diplerindeki demirterin çüruıneslnden kaynaklandığrnı vurguladüar. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ (Bir Konuşmanın Düşündürdükleri 2) Devlet ve İdeoloji Okurianmın çoğunun yaptığı gibi (ya da ben öyle yaptıklannı düşünüyoaım), ilginç buldu- ğum yazıları ve o günün yoğunluğu içinde ye- terince üzerinde duramadığım yazıları keser ve saklarım. Doğrusunu isterseniz; çoğu kez, o yazıları derinliğine inceleyecek olanağı da bulamam. Ama hep "rahatbirzamanın" umu- du içinde, o dosyaladığım yazıları saklanm. Geçenlerde dosya dışı tuttuğum bir söyleşi buldum. Yargıtay Başkanı Sayın Doç. Dr. Sa- mi Selçuk; "dinci" bir gazeteye, 25 Temmuz 1999 tarihinde, çok ilginç şeyler söylemiş. Aslında Sayın Selçuk'un söyledikleri, emi- nim ki amacının çok dışında değeriendirilmiş, "doğrularla eğriler" iç içe geçmiş. Örneğin, "zorba ve zorbalıkla" ilgili olarak söyledikleri- ne katılmamak mümkün değil. Bu konuda şun- lan söylüyor: "- Her zorba yapayalnızdır. Çünkü ona ilk ihanet edenler daima en yakın dostlandır. - Her zorba, zorbalığın kısır döngüsünde kendi yarattığı zorbalığına ve kullandığı baskı teknığine, önünde sonunda yenik düşmeye mahkûmdur. - Herzorbalık, kuşku ve aldatmacaya daya- nır ve bunlaha beslenerek yaşar..." Yapılan söyleşide, yukardakine benzeyen bir dizi ifade var ki; bunların altına gözü kapalı im- za atabiliriz. Fakat bazı öyle şeyler "manşete alınmış" ki; doğrusu, bunlar üzerinde biraz dur- makta yarar vardır. Örneğin, söyleşinin ana manşeti şöyle: "Ideolojisı olan devletyasakçı- dır, militanlaşır!" Sayın Selçuk, "Resmi İdeoloji ile Gelişme Olmaz" başlığı ile de şu görüşü ileri sürüyor: "Bir akımın o devletin resmi görüşü olması, ilk bakışta o akımın yandaşlannı rahatlatır. A- ma aslında, o akım için bir talihsizliktir, en bü- yük kötülüktür. Zira bir akım, karşıtı olmayan ortamda gelişemez, içine büzülüp kapanır. Kli- şeleşir, sloganlaşır, dogmalaşır. Melankolik bir ideolojiye dönüşür. Belli birzaman dilimine itilip hapsedildiğin- den, gelecek boyutu yoktur. Tükenir, çözülür. Kimse beyin çilesi çekip onu geliştirmeye özenmez. Nevvton'un 'atalet yasası'nın hük- münü yürüttüğü andır bu. Karşıt akımların ye- raltı saldınlanyla yıpranır. Orada uçlaşma, ku- tuplaşma vardır, ikiyüzlülük vardır." İlk bakışta liberallere ve düşüncesi "merkez- de" dolaşanlara, pek de aykın gelmeyecek gi- bi görünen bu düşüncelerin doğru değerien- dirilmesi için, "ideoloji" ve "devlet" kavram- larının tanımlanması ve netleştirilmesi gerekir. Aksi takdirde, çok yanlış düşüncelere kapılın- ması mümkündür. İdeoloji, "bireylerin kafalannda sistemleşmiş düşünceler bütünüdür." Ve ideolojinin iyisf ya da kötüsü, mantıklısı ya da mantıksızı; haklısı ya da haksızı vs. olmaz. Her ideoloji; ona gö- nül veren insan açısından iyi, mantıklı, haklı vs.'dir. Devlet, "sınırlan belihenmiş bir insan toplu- luğunun o/uşturduğu bir örgütlenme ve me- kanizmalar topluluğudur". Fakat devlet; rast- lantılann bir araya getirdiği insanlann oluştur- duklan, sıradan bir örgütlenme değildir. Dev- let, tarihin belli bir evresinde, ortak "amaç"ve "umutlan" olan insanlann; kimi zaman büyük zorluklarla, kan ve gözyaşıyla oluşturduklan örgüttür. Devleti kuran insanlann ortak umutlan ve amaçları o devletlerin "kuruluş felsefesini" or- taya koyar ki isterseniz buna "ideoloji" de di- yebilirsiniz, "resmiideoloji" de... Sayın Selçuk, "Ideolojisi olan devlet, yasak- çıdır, militanlaşır!" öerken, kimi devletlerin ide- olojisi olmadığını vurgulamış oluyor ki; bu gö- rüş doğru değildir, dünyanın gerçeklerine uy- mamaktadır. Dünya üzerinde, her devletin bir ideolojisi vardır. Almanya'nın da, Fransa'nın da, ABD'nin de, Iran'ın da... Ideolojisi olmayan hiçbir devlet yoktur. Za- ten eğer bir "kuruluş felsefesi" çevresinde ke- netlenmiş bir "kurucu kadro " olmazsa, bir dev- leti oluşturmak da mümkün değildir. Devletlerin kuruluş felsefeleri ya da ideoloji- leri, "ana hedefleh" belirier. O hedeflere ulaş- mak ve ulaşılan noktaları korumak için ayrıntı- lı politikalar, zaman içinde ve o zamanın koşul- lanna göre belirienir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ya da resmi ideolojisi; "halk egemenliğine daya- nan, laik ve çağdaş bir devlet"t\r. Bu ideoloji- yi egemen kılmak için, ne "yasakçı" olmak ge- rekir, ne de "militanlaşma" söz konusudur. Hattatam tersine, bu ideolojiden uzaklaşılma- ya başlanıldığı anda "yasakçılık" ve "militan- laşma" başlar. Sayın Selçuk'la demokrasi konusunda fark- lı düşüneceğimizi pek sanmıyorum. Umuyo- rum kendileri de "demokrasi içinde demokra- siyi yok etme özgüriüğü bulunamayacağını" kabul etmektedirler. Söyleşinin yer aldığı gazetenin pek çok yazan, bu konudafarklı düşünce içindeler de... 4 Hasar tespiti için herkes görüş bfldirmemeli 9 İstanbul Haber Servisi-îstanbul Tek- nik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesı Prof. Dr. Feridun Çığlı, hasar tespit ça- lışmalannın özünün eğitime bağlı ol- duğunu belirterek, meslek odalanna üye herkesin binalann yıkılıp yıkılma- ması konusunda görüş büdirmemesi ge- rektiğiru söyledi. Hasar tespitlerinin Ba- yındırlık Bakanlığı'mn yetkisinde ol- duğunu ammsatan Feridun Çığlı, "Yı- kılacak yapının belirlenmesi daha kolay olabilir ama daha hafif hasariı binalar- dagerçekten 'Bunu takviye mi edelim yoksa yıkalım mi' sorusununcevabı da- ha zor. Depremin tam ortasında olanlar için söylenecek bir söz yok ama İstan- bul'da hasara uğramamış, zemini sağ- lam olan yerlerde endişe edecek bir du- rum yok" dedi. Cumhuriyet Radyo'da Türkân Say- lan'ın "Çağdaş tnsan" programına ko- nuk olan Prof. Dr. Fendun Çığlı, Istan- bul'da çok sayıda binada çatlaklar oluş- tuğunu anımsatarak, bu binalann yeni bir depreme dayanıp dayanamayacağı sorusunu yanıtlamanın zor olduğunu anlattı. Binada yapılacak birkaç günlük incelemeyle de buna karar verilemeye- ceğini kaydeden Çığlı, şöyle devam et- ti: "Istanbul'daki binalann yüzde 60- 70'inin kaçak yapı olduğu bilinen bir gerçek. Eğer varsa, araştırmaya bina- nın mevcut projesinden başlamak ge- rek. Bina,projesine göre yapılmış nu. bu önemlL Çünkü, pek çok mal sahibi gös- termelik bir proje ile belediyeye başv u- ruyor. Çevreyi, zemini her şe>i kontrol ettikten sonra 'Bu bina şu şekılde tak- viye edılebılir ve öngörülen depreme de bu şekılde dayanır' denilebilir." Japonya'da depremle ilgili çahşmalar yapan Feridun Çığlı, Japonya'da depre- min, eğitimin bir parçası olduğunu, in- sanlann önlemlerini alarak depremle beraber yaşamayı öğrendiklerini ifade ederek, bu şekilde Japonlann depremi hafif bir şekilde atlatabildiklerini söy- ledi. Istanbul'un 7.4 büyüklüğündeki Iz- mit depreminden önce de aym risk al- tında olduğunu ammsatan Çığlı, "Şim- di de aynı riskin altmdayız. Panik yaşa- mamn bir gereği yok" diye konuştu. Çlğlı, orta büyüklükteki bir deprem- de binanın yapısal olmayan taşıyıcı ele- manlannda örneğin taşıyıcı olmayan duvarlan, kapı, pencere, baca ve sıva- lannda küçük çatlaklann oluşmasının doğal olduğunu anlattı. Çığlı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir bina, meydana gelen en büyük depremde,bütün taşıyıcı elemanlan, ta- şıyıcı olmayan elemanlany la tamamen hasar görmüş, ancak toptan göçük so- nucu, bir kişi bile yaşamını > irirmemiş- se bu bina da depreme dayanıklı yapıdır. Bu anlamda Gökük'te pek çok yapı, depremi başanyla atlatmıştır. n Fendun Çığlı, îstanbul'da yaşanan bir başka sorunun da korozyon yanı demi- rin paslanması olduğunu kaydertı. Bu- nun durdurulmasının imkânsız olduğu- nu kaydeden Çığlı şunlan söyledi: "Demir tamamen yok oluyor. Dona- üya kadar rutubet ya da su ulaşınea pas- ianma başlryor, hacmi biiy üyor. bulun- duğu yere sığmıyor ve çatlaklar olustu- ruyor. tTÜ Avcılar Kampusu'nda bu probiem \ardi. Birçok binada da var. Betonarme bina demek, betonla çeliğin kaynaşarak bir y ükü taşunasıdır. Eğer bu elemanlardan bir tanesini yck eder- seniz, o bir şey taşıyamaz, beton tek başına bir şey taşıyamaz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle