Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 EYLÜL1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Hendek'ten Yalova'ya dek tüm kentler artık 'imar' değil 'restitüsyon' bekliyor...
Bitinya'nm 'Ânka Kuşları...'Japonya'nın Osaka Körfezi Bölgesi ll
Yönetimı. 17 Ocak 1995'tekı 7.2 bü-
yüklüğünde depremle büyük hasar gö-
ren Kobe kentinin yenıden yapılanma
planına *AnkaKuşu Ptanı" adını vemuş.
Hemen tüm halklann ortak masal ku-
şu olan Anka'nın efsanesine göre, ınsa-
na şans ve başan getiren bu "zümrüt"
güzellikteki kuş. 600 yıl yaşadıktan son-
ra kendi küllerinden yeniden doğar. Osa-
ka ll Yönetimı de Kobe'yı yeniden ya-
şamla kucaklaştıracak planını ışte bu ef-
sanevı yeniden doğuşla tanımlıyor...
Acaba biz de Hendek, Adapazan, lz-
mh, Gökük, Yalova ve İstanbulun 17
Ağustos 1999'daki büyûk yıkımla tanı-
şan bölgelen için yapılacak yenı imar ve
kentsel düzenleme planlanna "Anka Ku-
şu Planlan" desek Japonlar buna ızin
verirlermiydi?..
Hele, yıne bütün bu bölgenın aynı za-
manda "efcanevi bir tarihsel geçmişe"
sahip olduğunu da anlatabilırsek...
Dilerseniz şimdi doğudan batıya doğ-
ru Bitinya'nm bu gizemli ve "talihsiz"
yerleşmelenne ait bınlerce yıllık uygar-
lık seriivenlenne şöyle kısaca bir göz
atalım.
Krallann ülkesi Bitinya
Anadolu coğrafyasında bugünkü Sa-
karya'dan tzmit Körfezi'nın güneyinı
de kucaklayarak lstanbul'da Boğaziçi'ne
dek uzanan bölgenın ilk adı Bitinya...
10 1200'lerden 10 300"lere dek, ön-
ce Ege'den göç eden Bitinler. Bebrikkr
gibı kavimlerin, sonrada Frigler'in, lid-
yaklar*ın, Persler'ın \e tskender'm ül-
kesi oldu... tÖ 70"lerde Romalılar'la ta-
nışmcaya dek yaklaşık 250 vıl "Bıtinya
KraUığTna anayurt olan bu bölge, tS
395'ten itibaren de Bizans'la birhkte
Anadolu'nun diğer komşu yöreleriyle
hemen aynı tanhsel sürecı yaşadı.
Depremin en çok yıkım yarattığı "Hen-
dek-Adapazan" yöresi, ışte böylesı bır
tarihsel bölgenın kentleri olmakla övü-
nûrler...
Hendek-Adapazan-Sapanca
Antikçağın bılgı kaynagı Strabon, şım-
diki Sakarya ilini oluşturan bu yerleşme
kuşağını Bitinya'daki en önemli yöre
olarak vurgulamış.
Roma, Bizans ve Setçuklu döncmle-
rinin ardından 1320'lerde Akçakoca Bey
tarafından Osmanlı topraklanna katılan
Adapazan, 1950'lere dek yüzlerce yıl "ta-
nmsal iiretiminen zengin merkea" ola-
rak yaşadı...
Bunun tek nedenınin Sakarya havza-
sındaki venmlı topraklan olmadığı, ay-
nı zamanda "sürekli deprem yaşanan"
yöre olduğu içın de sadece tanmla yetı-
nilen bir ekonomınin yeğlendiğı, "Os-
manu'nınnıtumundan" bıle anlaşılabı-
liyor.
Ömeğin Kanuni Sultan Süleyman dö-
neminde Adapazarı'nın yenne Sapan-
ca'nın gelişmesıne özen gösteriliyor ve
bın "köy" niteliğiyle kalırken, digerı
aynı yörenin önemli bir "Osmanlı kasa-
bası" olarak uzun bır süre merkez işle-
viniüstlenıyor...
Hendek içın ıse Eviiya Çelebi'nin 17
yy'daki gözlemlen özetle şöyle: "Yeni-
çeri Serdan,KethüdaVerive Subapaolan,
150 hanelik güzel bir kasaba..."
Cumhunyetın ilk 25-30 yılını da kır-
sal karakteri korunarak yaşayan Adapa-
zarı, 1954'te Kocaeli'nden avnlarak ku-
1940'lara ait
bu kartpostal,
depremden önce
'apartmanlaşma> la
yıkılan" gerçek
Adapazan 'nı
gösteriyor.
Bu özgün dokuyu
betonlaşmayla
yok eden 'sahte'
Adapazan
ise sadece
mimarük
kültürünün değjl.
binlerce
insanın yaşamırun
da sönmesine
neden oldu.
E,'fsaneye göre 600 yıl yaşadıktan sonra küllerinden yeniden doğan Anka Kuşu,
1995'te yıkılan Kobe'nin deprem sonrası yeniden yapım planına da esin kaynağı oldu.
Şimdi bizim tarihsel "Bitinya kentlerimiz" de kendi efsanevi
geçmişlerine yakışır bir "restitüsyon" (yeniden yapım) planıyla 21. yüzyıh
Türkiye'nin Anka Kuşlan olarak karşılamalı...
rulan Sakarya ilinin "yönetim merkezi"
olmasıylabırlikte, ferihinde ilk kez "ta-
nm dışı işlevler" de üstlenen bir yerleş-
meye dönüştü.
Böylece, yüzlerce yıllık geçmisinden
gelen "depreme karşı az nüfuslu ve sej -
rek yoğunluklu" imar geleneğini de bi-
lim dışı bır kentleşme politikasına bırak-
tı...
İzmit ve 'karşı kıyısı'
Antikçağda Bitinya bölgesınin en es-
kı kentlerinden bın, şımdiki Izmıt'in
karşısında, körfezin güney kıyısında tÖ
8. yüzyılda kurulan Astakos idi.
İÖ 7. yy'da lstanbul'un da Saraybur-
nu'ndaki ilk çekirdeğini kuran Megara-
hlar tarafından bir koloni yerleşmesı
şeklınde oluşturulan Astakos. Frig, Lid-
ya ve Pers dönemlerini de yaşadı. ÎÖ 3.
yy'da Trakya Kralı Lizimakhos tarafın-
dan yakılıp yıkıldıktan sonra ise bir da-
ha imar göremedı ve kent halkının aynı
yüzyılda bugünkü lzmıt'in yerinde ku-
rulan Nikomedia'\a taşınması ıle de terk
edilmiş oldu...
17 Ağustos 1999 depremini izleyen
günlerde Izmıt-Gölcük arasındaki Dön-
gelbeldesmin kıyı knşagmda yıkılan çok
katlı "site" etıkazlannı incelerken, *top-
rak altındaki kahnnlann" aynı inşaatlar
sırasında tahrıp edildiğini de öğrendik.
Hatta yöredekı yaşlılar, yakın zamana ka-
dar bazı yapı kanıtlanrun toprağın hemen
altından çıktığında "inşaat yasağı gel-
mesüT dıye yok edildiğini de söyledi-
ler. Dahası. bır kilıse kalıntısından bile
söz ettiler...
Yanı, tzmit'in tam karşısında bulunan
Döngel-Bahçecik kıyı kuşağındaki dep-
remle yerle bır olan ve çok sayıda ınsa-
nın yaşamını söndüren bu 1980 sonrası
"modern apartman" (!) siteleri. belki de
Bitınya'mn en eski yeTİeşmesi ve ilk
başkentı olan "Astakos site kentini" o
çürük temelleri altmda ezmişlerdi...
İÖ 3. yy'da Astakos" un yerini alarak
bugünkü tzmit'in tarihsel çekirdeğini
oluşturan Nikomedia ise dönemin Bitin-
ya Kralı L Nikomedes tarafından kurul-
duktan sonra yüzlerce yıl bölgenin siya-
sal. kültürel ve ekonomik merkezi ola-
rak yaşadı. Selçuklulardönemindeki adı
"Nikumidiye" olan kente Osmanlılarda
Yalova,
koruduğu
1%0'h ydlara
dek
özgün 'sayfiye
evleriy le de
iiıılü) tiu.
Sonra bu
evlerin yerini
tatil sitelerf
alınca,
depreme de
yenik düştü_.
(Fotoğraflar.
Cumhuriyet
arşivi)
önce tznikomid, sonra da tznikmki de-
kisi altında kaldı. Hatta, aynı adla bile
anıldığı bihniyor.
Bu tarihsel kuşağın bir Cumhuriyet
dönemi yerksmesi" olan ve depremin
de merkezi olarak en büyük darbeyi yi-
yen Cökük ise \"arhğını buradaki "do-
nanmanın" da çekirdeğini oluşturan
"Yavuz zırhhsınuı onarun tersanesine"
borçlu.
1924'te Yavuz'u yeniden donanmaya
kazanmak üzere burada kurulan tersa-
ne giderek bır yerleşme merkezine de dö-
nüşünce, 1935'te buraya "Gölcük'* adı
veriliyor ve 1936'da da "Uçeyapüryor".
Derken, 1942'de de makine, döküm, mo-
del ve tekne fabrikalannın kurulmasıy-
la gelişme sürecine ginyor..
Gölcük için belki de asıl tartışılması
gereken dönem ise Kuze\ Anadolu Fa-
>i'nın (KAF) varlığının ve yerinin sap-
tandığı 1950'lerden sonraki "bubügiye
rağmen" yeni tersane yatınmlannın da-
ha da büyütüldüğü son 30 yıllık dönem-
dir.
^. Ve Yalova'nın uygar geçmişi
Deprem bölgesini kapsayan antikça-
ğın Bitinya'smda Adapazan'ndan baş-
ladığımız tanhsel gözlemı aynı bölgenin
yine "Bıtinyan" güzellerinden olan Ya-
lova'da noktalarsak, öncelikle şunu be-
lırtmek gerekiyor:
Yakın vıllara dek "tstanbuFun bir il-
çesi" olarak Cumhuriyet dönemıni ya-
şayan Yalova, 2600 yıl önce de yine *ts-
tanbtıPu kuranlar" tarafından dünyaya
getirilmıştı..
lstanbul'un afet tanhınde en yıkıcı
sarsıntılar olarak bilinen 1509ve 1766 dep-
remleri, Izmit'te de büyük hasarlar ya-
rarmış. Bilinen ilk deprem yıkımı ise tS
123 yılında yaşanmış ve dönemin Roma
tmparatoru Hadrianus kentı yeniden
onanp imar ettiği için de "kent meclisi"
ona şu unvanı vermiş: "Restitütor Niko-
media". Yanı, Nikomedia'yı yeniden ya-
ratan...
Gölcûk-Karamûrsel kuşağı
Depremde en büyük yıkımı yaşayan
bu kıyı kuşağının antikçağdaki adı Pre-
netos olarak bihniyor. Yıne Bitinya böl-
gesinde kalmasına karşın özellikle Ka-
ramürse)yöresi tÖ1200nerde "Hitit''yer-
leşmesine de sahip olduğu için tarihsel
derinlik bakımından a>n bir önem taşı-
yor.
Frig, Lidya ve Pers dönemlerini de
kentsel yerleşmelerle yaşayan bölge, İÖ
74'te Romaegemenliğine girdikten son-
ra Bizans çağında da şimdikı Yalova'nın
yerinde bulunan "Heİenapolis" kenti et-
tanbul) Marmara kıyılanna bırer mci ta-
nesi gibi dizen Megarahlar, şımdiki Ya-
lova'nın bulunduğu yerde de ayru kolo-
ni kentleri duisi içınde bır kıvı verlc^-
;nesı kı-rdul.ir '\ntıkçag.
(
• ı Pi»" '
olan bu kent, İÖ 74"te Roma egemenh-
ğine geçtikten sonra gelişmeye başladı.
Bizans döneminde ise tmparator Kons-
tantinus bu kente annesinin adını yaşat-
mak üzere "HetenepoBs" unvanını ver-
di. Çünkü annesi Helen. Pitıya'yı imar
etmek için özel bir çaba göstermiş ve çok
sevmişti.
Helenepolis, 1307 yılında Osman
Bey'in komutanı VaKaçoğlu tarafından
Osmanlılara katıhnca, adı dabu kez "Ya-
i^âbâdr oldu. 190rde Bursa'ya. son-
ra da Izmıt'e bağlı bir ilçe merkeziyken,
Atatürk'ün isteğıyle 1930 yılından ıti-
baren "Jstanbul'unilçesi'' olarak 19701e-
re dek güzellvklerini korudu...
Yalova'nın, 17 Ağustos 1999 depre-
minde yıkıma uğrayan yoğun, çarpık ve
niteliksiz yapılaşmasmm "imar rantry-
la körüklendiğT yıllar ıse 1980'ler ve
1990'larolmuştur.
Bu tarihı ilçenin. hem kültür ve doğa
zenginliği göz ardı edılerek hem de "Ata-
türk'ün sevgüidinlence kenti" olma kim-
liği bir kenara irilerek, önce spekülatif
kentleşmeye tutsak kıhnması, ardından
da "Ü merkezi'' yapılarak olağanüstü yo-
ğunluklarla ">
-
üldenmesi'' de depremi
felakete dönüştüren v e hem bilimsellik-
ten hem de "tarih bilincinden yoksun"
yıkım sürecine damgasını vurmuştur.
Evet. Şimdi antikçağın Bitinya bölge-
si, sadece 17 Ağustos 1999'dan değil, bu
zengin tarihsel geçmişten de ders alacak
bir "AnkaKuşuPbnı'yta" 21. yüzyılı kar-
şüamak istıyor Bu da onlann zaten ta-
rihsel haklan değil mi?..
Lord Lloyd JVebber 'in yeni müzikali, îrlanda'dayaşanan gerçek birfutbol öyküsünden yola çıkıyor
Diniaşanfutbolım müzikaüKültür Servisi - Cats ve Evita müzikallennin ya-
ratıcısı Lord Andrev» Lloyd Webber, bu kez ilhamı-
nı Îrlanda futbolundan alıyor Webber'inkomedyen
ve yazar Ben Elton'la gerçekleştireceğı 'The Beau-
tifulCame' başlıklı müzikal, gençlik. din ve Kuzey
Îrlanda futbolu konulannı işleyecek.
Konusunu gerçek bir olaydan alıyor müzikal. Öy-
kü Irlandaaçlık grevinin öncülerinden BobbySands' in
1960'lann başında Belfast'takı Star ofSea futbol ta-
kımında oynadığı dönemi kapsıyor. 1981 yılında Ma-
ze hapıshanesinde açlık grevi sırasında yaşamını yi-
tiren Sands, Katolik ve Protestan oyuncuların bir ara-
da yer aldıklan takımın savunma oyuncusuydu.
John Major'dan Lord'luk unvanını alan Webber
ile tşçi Parrisi'nin destekçüerinden Elton. müzika-
li yapmaya, BBC'de oyunculan arasında din farkı
gözetmeyen futbol takımıyla ılgili belgeseli izledik-
ten sonra karar vermiş. Onlan en çok etkileyen şey
Star of Sea takımmda futbol aşkının din konusun-
daki kaygılan aşmış olması.
Dinin doğurduğu nefret ve bağnazlık
Bir futbol tutkunu olan Webber. The Beautıful Ga-
me'in Star of Sea takımının öyküsünden ılham al-
masma karşm tek temasımn futbol olmayacağını vur-
guluyor. Oyunun temel sorunsalı dini aynlıklann ya-
şandığı bir ülkede yetişen gençlerin durumu. Web-
ber de öncelikle dinın doğurduğu nefret ve bağnaz-
lığı gözler önüne sermek istediğıni vurguluyor.
Jesus Christ Superstar adlı müzikali de 2000 yı-
lında New York'ta yeniden sahnelenmeye başlaya-
cak olan bestecı. The Beautiful Game ile daha son-
ra sınemaya da uyarlanan E\ita ile elde ettiği başa-
nyı yınelemek ıstiyor NVebber'ın önemli müzikal
besteleri arasında Startight Express, Sunset Boule-
vard ve \VTiistle Down the VVTnd de yer alıyor. Boy-
zone^oMatterVMıat gibi lrlandalı çok sayıda mü-
zik topluluğuyla da yakın bağlan var sanatçının. Ir-
landa Cumhuriyeti topraklan içinde bir evi olan
Webber, oyunun Kelt kültüründen etkiler taşıyaca-
ğını \Tirguluyor.
Sanatçı kendisini bu çahşmaya iten şeym Koso-
vz, Orta Doğu ve Hindistan gibi dinin uzun süredir
sorun olduğu bölgelerde yaşanan olaylar olduğunu
söylüyor: "Aynı zamanda modern müzikaUerin gi-
dtşatı konusunda da ciddi endişeterim \ar. Yeni ça-
hşmam bir \andan sosy^l konulan ele ahrken bir yan-
dan da çağdaş bir müdk sunacak."
Oyun temelde 1960'larda geçen olaylan konu al-
eber'in
Ben Elton ile
yapacağı 'The
Beautiful
Game' başlıklı
müzikal,
lrlandalı
Bobby
Sands'ın
1960'lann
başında
Belfast'taki
Star of Sea
futbol
takımmda
oynadığı
dönemi
kapsıyor.
sa da olaylar 1998'deki taraflar arasındaki banş sü-
recininbaşlatıldığı Good Friday anlaşmasınakadar
getirilecek. Bugüne dek gerek tiyatroda gerek tele-
vizyonda pek çok ortak projeye imzaatmış olan Wfeb-
ber ve Elton" ın ortak noktası yapıtlannda insanlık
üzerine bir şeyler söyleme kaygılan.
Futbol öyküsünden yola çıkan bir müzikal yap-
mayı Webber'in aksine futboldan pek hoşlanmayan
Ben Elton teklif etmiş ilk olarak. Bir dönem Bel-
fast'ın barlannda stand-up gösterileri düzenleyen El-
ton, futbolun. erkeklerin arkadaşlanyla konuşacak
1981 'de ölen Bobby Sands'ın cenaze töreni.
başka bir şey bulamadığı için yaratıldığını savunu-
yordu üstelik. Ancak bu kez futbolun birleştirici
özelliği onun için de esin kaynağı olmuş.
Elton'ın müzikalin öyküsünü tamamlamasına,
taslak senaryo ve bazı bÖlümlenn şarkı sözlerinin
yazılmış olmasına karşın proje önümüzdeki yvl sah-
nelenmeye başlayacak.
The Beautiful Game'in çalışmalannın hız kazan-
ması için Elton'ın Maybe Baybe adlı romanından
uyarladığı ilk sinema vönetmenliğı denemesının
bitmesinı bekliyor Webber.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bir Sınavdan
Menimlep...
6-8 Eylül tarihleri arasında, Anadolu Üniversitesi
Devlet Konservatuvan Sahne Sanatlan Bölümü'nün
giriş sınavları için Eskişehir"deydim.
Bu yıl bu sınavlara yanılmryorsam beşinci kez ka-
tıldım. Hep "Genel Kültür" komisyonunda yer aldı-
ğımdan, Türkiye'nin çeşıtli yörelerinden gelen aday-
lar aracılığıyla, küttür bağlamında ulke gençliğınin ge-
nel çizgısine ilişkin izlenimler edinme olanağını bu-
luyorum.
Son sınava katılan adaylann doğum tarihleri 1980'in
hemen öncesine ya da sonrasına rasthyor. Yani 12
Eylül kuşağı...
"Istisnalar kaideyi bozmaz" özdeyişinin doğrulu-
ğuna inanmış biri olarak söylüyorum: Bu kuşak, bir
zamanlar Mustafa Kemal'in "Fikrihür, vicdanı hür
nesiller" diye nitelendırerek, yetişmesini özlemle
beklediği, yetiştırilmesini de yetişkinlere bır görev
olarak verdiği kuşaklardan olmaktan çok uzakta.
Çünkü öyle yetiştirilmedi!
Yine bu kuşak, yani 12 Eylül kuşağı, Mustafa Ke-
mal'in "Hayarfa en hakiki mürşit ilimdir" özdeyişi-
nin de çok dışında.
Çünkü bilimin, bilimsel sorgulamanın önkoşulu
olan tartışma özgürlüğü, o kuşağa hemen hiçbir
ortamda ve zamanda gerçek anlamda tanınmadı.
Peki bu kuşakta farklı olanlar da yok mu? Var el-
bet. Çok küçük bir azınlık olarak var. Onlar, aile ve
okul çevresi koşullannın rastlantısal farklılığından
ötürü farklı yetişebilmiş gençler.
Peki ya onlann dışında kalanlar?
Sınavda soruyoruz: "Politikayla, yani siyasi are-
nada olup bitenlerte ilgilenir misiniz?" Yanıtlann bü-
yük çoğunluğu "Hayır" ya da -en iyi olasılıkla- "Ba-
zen". "Gazete okur musunuz?" - "Arada sırada,
elime geçtikçe." - - "Sızce tiyatro ile politika arasın-
ia birilişki varmıdı^" - " ."
"En sevdığinızoyunyazarlan kımdır?" - "Shakes-
peare ve Çehov" - "Neden?" Bu, adayfan genellik-
le en şaşırtan sorulardan biri. Çoğu Shakespeare
ve Çehov sevilmez mi, gibilerinden hayretle yüzü-
Shakespeare ve Çehov, yalnızca çok bilindiklen içın
sevilen yazariar, yoksa yanrt veren adayın o yazar-
lardan kişisel olarak aldıklanndan ötürü değil. Bu
a
r
ada avnı a^iaya örneftin c>n çevdiöi ovun sor
1
ıldu-
nıt alınabilıyor.
"Roman okumayı sever misiniz?" - "Çok..." -
"Yerli ve yabancı yazariardan kimleri okudunuz?" -
"Türk yazartanndan Ayşe Kulin, yabancılardan da
Simyacı" - Anlaşılıyorki, geçen yılın aksine, Orhan
Pamuk epey "out", çünkü Benim Adım Kırmızı man-
şetlerden ineli epey oluyor. Simyacı ıse sevgüi Gen-
co Erkal sayesınde henüz belleklerden sılinmemiş.
Gerçi yazannı anımsayan yok, ama olsun!
"Şiirsevermisiniz?"-"Türk şairtennı çokokurum."
- "örnek verebilirmisiniz?" - "Yılmaz Erdoğan." -
(Aynı adaya:) "Can Yûcel kimdir?" - "Sanırım bir ga-
zetede köşe yazan..." - "Attilâ llhan'ın şiiıie ilgisi
var mı?" - "Hayır, o da Cumhuriyet gazetesinde kö-
şe yazan..."
Buraya aldıklanm, ender değil, fakat çoğunluk-
la verilen yanrtlar. Ve Eskişehir'e, jüriye katılmak
üzere başka kentlerden gelen dostlardan öğrendi-
ğim kadanyla, başka konservatuvarlara başvuran
adaylann dürumu da benzer çizgıde.
12 Eylül'ün yaratıcılannı hemen burada, içtenlik-
le kutlamak (!) istıyorum.
Çünkü anlaşılan o ki, 12 Eylül, aradan geçen yıl-
lar boyunca bütün hedeflerine varmtş.
Politikayla ılgılenmeyen bir gençlik istenmişti, ya-
ratılmış.
Tartışmayan, hiçbir şeyin nedenini merak etme-
yen bir gençlik istenmişti, o da ortaya çıkmış.
Melih Aşık, geçen Pazar Müliyet'te, Türkiye'de Dev-
let-Gençlik ilişkisini şöyle özetlemiş: "Devtefin en bü-
yük korkvsu gençlerin ülke meselelenyle ilgilenme-
si, üzerinde düşünmesi, düşüncelerini söylemesi,
her türiü soyguna, vurguna, çürümüşlüğe karşı çık-
masıdır. Devletin polıtikası gençleri korkutmak, bir
araya gelmelerinı önlemek. ülke meselelenyle ilgi-
lenmekten onlan alıkoymaktır..."
Böyle bir devleti pekiştirmiş olan 12 Eylül'e söz-
de karşı çıkanlann göründüğü kadanyla en büyük
korkusu ise, yürekli bir hukuk adamının çıkıp 12 Ey-
lül'ün katıksız ürünü olan bir anayasa için "hukuka
aykın" demesidiıi
Düşünce dünyası gittikçe daha çok kısırlaşıırılan
bir gençlik adına, onlan da içtenlikle kutluyorum!
e-posta: ahmetcemaka superonline.com
acem20«ı hotmail.com
Müzisyenler, depremzede
çocuklap için el ele verdi
• Kültür Serviâ - Cem Karaca, Selda Bağcan ve
Uğur Dıkmen. depremzede çocuklara yardım
amacıyla bır araya geliyorlar. Yann saat 19.30'da
Rıfat llgaz Kültür Merİcezi'nde düzenlenecek olan
konserin tüm geliri depremden zarar gören çocuklar
için yapılacak yurda aktanlacak. Aynntılı bilgi
almak isteyenler 623 15 65"ı arayabilirler.
Elliot Carter, doksan yaşında
opera yazdı
• Kültür Servisi - Amenka'nın ünlü bestecisi Elliot
Carter. sanat yaşamının ilk operasını doksan
yaşında yazdı. "VVhat Next" adlı operanın prömiyeri
bugün Berlin'dekı Staatosper Unter den Lmden adlı
opera binasında yapılacak. Kendisine neden bir
opera yazmak için doksan yıl beklediğini soranlara
Carter'ın yanıtı "Yaptığım müzik çok karmaşık
olduğu için besteleyeceğim operanın orkestra
tarafından çalınıp çalınmayacağından endişe
ediyordum. Aynca iyi bir libretto da bulamamıştım"
oluyor. lsrail asıllı şef Daniel Barenboım tarafından
yönehlecek olan opera, Staatosper Opera Evi'nin
yenı dönemınde de sahnelenecek.
BUGÜN
• DARPHANE-t AMİRE'de, 'Avrupaklar Fotoğraf
Ser^si ve Etldnlikleri' kapsamında düzenlenen ve
sosyolog felsefeci Jean Boudrillard'ın katılacağı
'Işığm Yazısı/Foto-Grafi' başlıklı konferans saat
18.00'de başlıyor/5/3 20 35)
• İFSAK'ta saat 1 ° 3(ı d«* " \<tso\alı Mıillftikr"
başlıklı dıa göstenli soyieşı uıenebılır.(2y2 42. Ul)