23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EYLÜL1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Hendek'ten Yalova'ya dek tüm kentler artık 'imar' değil 'restitüsyon' bekliyor... Bitinya'nm 'Ânka Kuşları...'Japonya'nın Osaka Körfezi Bölgesi ll Yönetimı. 17 Ocak 1995'tekı 7.2 bü- yüklüğünde depremle büyük hasar gö- ren Kobe kentinin yenıden yapılanma planına *AnkaKuşu Ptanı" adını vemuş. Hemen tüm halklann ortak masal ku- şu olan Anka'nın efsanesine göre, ınsa- na şans ve başan getiren bu "zümrüt" güzellikteki kuş. 600 yıl yaşadıktan son- ra kendi küllerinden yeniden doğar. Osa- ka ll Yönetimı de Kobe'yı yeniden ya- şamla kucaklaştıracak planını ışte bu ef- sanevı yeniden doğuşla tanımlıyor... Acaba biz de Hendek, Adapazan, lz- mh, Gökük, Yalova ve İstanbulun 17 Ağustos 1999'daki büyûk yıkımla tanı- şan bölgelen için yapılacak yenı imar ve kentsel düzenleme planlanna "Anka Ku- şu Planlan" desek Japonlar buna ızin verirlermiydi?.. Hele, yıne bütün bu bölgenın aynı za- manda "efcanevi bir tarihsel geçmişe" sahip olduğunu da anlatabilırsek... Dilerseniz şimdi doğudan batıya doğ- ru Bitinya'nm bu gizemli ve "talihsiz" yerleşmelenne ait bınlerce yıllık uygar- lık seriivenlenne şöyle kısaca bir göz atalım. Krallann ülkesi Bitinya Anadolu coğrafyasında bugünkü Sa- karya'dan tzmit Körfezi'nın güneyinı de kucaklayarak lstanbul'da Boğaziçi'ne dek uzanan bölgenın ilk adı Bitinya... 10 1200'lerden 10 300"lere dek, ön- ce Ege'den göç eden Bitinler. Bebrikkr gibı kavimlerin, sonrada Frigler'in, lid- yaklar*ın, Persler'ın \e tskender'm ül- kesi oldu... tÖ 70"lerde Romalılar'la ta- nışmcaya dek yaklaşık 250 vıl "Bıtinya KraUığTna anayurt olan bu bölge, tS 395'ten itibaren de Bizans'la birhkte Anadolu'nun diğer komşu yöreleriyle hemen aynı tanhsel sürecı yaşadı. Depremin en çok yıkım yarattığı "Hen- dek-Adapazan" yöresi, ışte böylesı bır tarihsel bölgenın kentleri olmakla övü- nûrler... Hendek-Adapazan-Sapanca Antikçağın bılgı kaynagı Strabon, şım- diki Sakarya ilini oluşturan bu yerleşme kuşağını Bitinya'daki en önemli yöre olarak vurgulamış. Roma, Bizans ve Setçuklu döncmle- rinin ardından 1320'lerde Akçakoca Bey tarafından Osmanlı topraklanna katılan Adapazan, 1950'lere dek yüzlerce yıl "ta- nmsal iiretiminen zengin merkea" ola- rak yaşadı... Bunun tek nedenınin Sakarya havza- sındaki venmlı topraklan olmadığı, ay- nı zamanda "sürekli deprem yaşanan" yöre olduğu içın de sadece tanmla yetı- nilen bir ekonomınin yeğlendiğı, "Os- manu'nınnıtumundan" bıle anlaşılabı- liyor. Ömeğin Kanuni Sultan Süleyman dö- neminde Adapazarı'nın yenne Sapan- ca'nın gelişmesıne özen gösteriliyor ve bın "köy" niteliğiyle kalırken, digerı aynı yörenin önemli bir "Osmanlı kasa- bası" olarak uzun bır süre merkez işle- viniüstlenıyor... Hendek içın ıse Eviiya Çelebi'nin 17 yy'daki gözlemlen özetle şöyle: "Yeni- çeri Serdan,KethüdaVerive Subapaolan, 150 hanelik güzel bir kasaba..." Cumhunyetın ilk 25-30 yılını da kır- sal karakteri korunarak yaşayan Adapa- zarı, 1954'te Kocaeli'nden avnlarak ku- 1940'lara ait bu kartpostal, depremden önce 'apartmanlaşma> la yıkılan" gerçek Adapazan 'nı gösteriyor. Bu özgün dokuyu betonlaşmayla yok eden 'sahte' Adapazan ise sadece mimarük kültürünün değjl. binlerce insanın yaşamırun da sönmesine neden oldu. E,'fsaneye göre 600 yıl yaşadıktan sonra küllerinden yeniden doğan Anka Kuşu, 1995'te yıkılan Kobe'nin deprem sonrası yeniden yapım planına da esin kaynağı oldu. Şimdi bizim tarihsel "Bitinya kentlerimiz" de kendi efsanevi geçmişlerine yakışır bir "restitüsyon" (yeniden yapım) planıyla 21. yüzyıh Türkiye'nin Anka Kuşlan olarak karşılamalı... rulan Sakarya ilinin "yönetim merkezi" olmasıylabırlikte, ferihinde ilk kez "ta- nm dışı işlevler" de üstlenen bir yerleş- meye dönüştü. Böylece, yüzlerce yıllık geçmisinden gelen "depreme karşı az nüfuslu ve sej - rek yoğunluklu" imar geleneğini de bi- lim dışı bır kentleşme politikasına bırak- tı... İzmit ve 'karşı kıyısı' Antikçağda Bitinya bölgesınin en es- kı kentlerinden bın, şımdiki Izmıt'in karşısında, körfezin güney kıyısında tÖ 8. yüzyılda kurulan Astakos idi. İÖ 7. yy'da lstanbul'un da Saraybur- nu'ndaki ilk çekirdeğini kuran Megara- hlar tarafından bir koloni yerleşmesı şeklınde oluşturulan Astakos. Frig, Lid- ya ve Pers dönemlerini de yaşadı. ÎÖ 3. yy'da Trakya Kralı Lizimakhos tarafın- dan yakılıp yıkıldıktan sonra ise bir da- ha imar göremedı ve kent halkının aynı yüzyılda bugünkü lzmıt'in yerinde ku- rulan Nikomedia'\a taşınması ıle de terk edilmiş oldu... 17 Ağustos 1999 depremini izleyen günlerde Izmıt-Gölcük arasındaki Dön- gelbeldesmin kıyı knşagmda yıkılan çok katlı "site" etıkazlannı incelerken, *top- rak altındaki kahnnlann" aynı inşaatlar sırasında tahrıp edildiğini de öğrendik. Hatta yöredekı yaşlılar, yakın zamana ka- dar bazı yapı kanıtlanrun toprağın hemen altından çıktığında "inşaat yasağı gel- mesüT dıye yok edildiğini de söyledi- ler. Dahası. bır kilıse kalıntısından bile söz ettiler... Yanı, tzmit'in tam karşısında bulunan Döngel-Bahçecik kıyı kuşağındaki dep- remle yerle bır olan ve çok sayıda ınsa- nın yaşamını söndüren bu 1980 sonrası "modern apartman" (!) siteleri. belki de Bitınya'mn en eski yeTİeşmesi ve ilk başkentı olan "Astakos site kentini" o çürük temelleri altmda ezmişlerdi... İÖ 3. yy'da Astakos" un yerini alarak bugünkü tzmit'in tarihsel çekirdeğini oluşturan Nikomedia ise dönemin Bitin- ya Kralı L Nikomedes tarafından kurul- duktan sonra yüzlerce yıl bölgenin siya- sal. kültürel ve ekonomik merkezi ola- rak yaşadı. Selçuklulardönemindeki adı "Nikumidiye" olan kente Osmanlılarda Yalova, koruduğu 1%0'h ydlara dek özgün 'sayfiye evleriy le de iiıılü) tiu. Sonra bu evlerin yerini tatil sitelerf alınca, depreme de yenik düştü_. (Fotoğraflar. Cumhuriyet arşivi) önce tznikomid, sonra da tznikmki de- kisi altında kaldı. Hatta, aynı adla bile anıldığı bihniyor. Bu tarihsel kuşağın bir Cumhuriyet dönemi yerksmesi" olan ve depremin de merkezi olarak en büyük darbeyi yi- yen Cökük ise \"arhğını buradaki "do- nanmanın" da çekirdeğini oluşturan "Yavuz zırhhsınuı onarun tersanesine" borçlu. 1924'te Yavuz'u yeniden donanmaya kazanmak üzere burada kurulan tersa- ne giderek bır yerleşme merkezine de dö- nüşünce, 1935'te buraya "Gölcük'* adı veriliyor ve 1936'da da "Uçeyapüryor". Derken, 1942'de de makine, döküm, mo- del ve tekne fabrikalannın kurulmasıy- la gelişme sürecine ginyor.. Gölcük için belki de asıl tartışılması gereken dönem ise Kuze\ Anadolu Fa- >i'nın (KAF) varlığının ve yerinin sap- tandığı 1950'lerden sonraki "bubügiye rağmen" yeni tersane yatınmlannın da- ha da büyütüldüğü son 30 yıllık dönem- dir. ^. Ve Yalova'nın uygar geçmişi Deprem bölgesini kapsayan antikça- ğın Bitinya'smda Adapazan'ndan baş- ladığımız tanhsel gözlemı aynı bölgenin yine "Bıtinyan" güzellerinden olan Ya- lova'da noktalarsak, öncelikle şunu be- lırtmek gerekiyor: Yakın vıllara dek "tstanbuFun bir il- çesi" olarak Cumhuriyet dönemıni ya- şayan Yalova, 2600 yıl önce de yine *ts- tanbtıPu kuranlar" tarafından dünyaya getirilmıştı.. lstanbul'un afet tanhınde en yıkıcı sarsıntılar olarak bilinen 1509ve 1766 dep- remleri, Izmit'te de büyük hasarlar ya- rarmış. Bilinen ilk deprem yıkımı ise tS 123 yılında yaşanmış ve dönemin Roma tmparatoru Hadrianus kentı yeniden onanp imar ettiği için de "kent meclisi" ona şu unvanı vermiş: "Restitütor Niko- media". Yanı, Nikomedia'yı yeniden ya- ratan... Gölcûk-Karamûrsel kuşağı Depremde en büyük yıkımı yaşayan bu kıyı kuşağının antikçağdaki adı Pre- netos olarak bihniyor. Yıne Bitinya böl- gesinde kalmasına karşın özellikle Ka- ramürse)yöresi tÖ1200nerde "Hitit''yer- leşmesine de sahip olduğu için tarihsel derinlik bakımından a>n bir önem taşı- yor. Frig, Lidya ve Pers dönemlerini de kentsel yerleşmelerle yaşayan bölge, İÖ 74'te Romaegemenliğine girdikten son- ra Bizans çağında da şimdikı Yalova'nın yerinde bulunan "Heİenapolis" kenti et- tanbul) Marmara kıyılanna bırer mci ta- nesi gibi dizen Megarahlar, şımdiki Ya- lova'nın bulunduğu yerde de ayru kolo- ni kentleri duisi içınde bır kıvı verlc^- ;nesı kı-rdul.ir '\ntıkçag. ( • ı Pi»" ' olan bu kent, İÖ 74"te Roma egemenh- ğine geçtikten sonra gelişmeye başladı. Bizans döneminde ise tmparator Kons- tantinus bu kente annesinin adını yaşat- mak üzere "HetenepoBs" unvanını ver- di. Çünkü annesi Helen. Pitıya'yı imar etmek için özel bir çaba göstermiş ve çok sevmişti. Helenepolis, 1307 yılında Osman Bey'in komutanı VaKaçoğlu tarafından Osmanlılara katıhnca, adı dabu kez "Ya- i^âbâdr oldu. 190rde Bursa'ya. son- ra da Izmıt'e bağlı bir ilçe merkeziyken, Atatürk'ün isteğıyle 1930 yılından ıti- baren "Jstanbul'unilçesi'' olarak 19701e- re dek güzellvklerini korudu... Yalova'nın, 17 Ağustos 1999 depre- minde yıkıma uğrayan yoğun, çarpık ve niteliksiz yapılaşmasmm "imar rantry- la körüklendiğT yıllar ıse 1980'ler ve 1990'larolmuştur. Bu tarihı ilçenin. hem kültür ve doğa zenginliği göz ardı edılerek hem de "Ata- türk'ün sevgüidinlence kenti" olma kim- liği bir kenara irilerek, önce spekülatif kentleşmeye tutsak kıhnması, ardından da "Ü merkezi'' yapılarak olağanüstü yo- ğunluklarla "> - üldenmesi'' de depremi felakete dönüştüren v e hem bilimsellik- ten hem de "tarih bilincinden yoksun" yıkım sürecine damgasını vurmuştur. Evet. Şimdi antikçağın Bitinya bölge- si, sadece 17 Ağustos 1999'dan değil, bu zengin tarihsel geçmişten de ders alacak bir "AnkaKuşuPbnı'yta" 21. yüzyılı kar- şüamak istıyor Bu da onlann zaten ta- rihsel haklan değil mi?.. Lord Lloyd JVebber 'in yeni müzikali, îrlanda'dayaşanan gerçek birfutbol öyküsünden yola çıkıyor Diniaşanfutbolım müzikaüKültür Servisi - Cats ve Evita müzikallennin ya- ratıcısı Lord Andrev» Lloyd Webber, bu kez ilhamı- nı Îrlanda futbolundan alıyor Webber'inkomedyen ve yazar Ben Elton'la gerçekleştireceğı 'The Beau- tifulCame' başlıklı müzikal, gençlik. din ve Kuzey Îrlanda futbolu konulannı işleyecek. Konusunu gerçek bir olaydan alıyor müzikal. Öy- kü Irlandaaçlık grevinin öncülerinden BobbySands' in 1960'lann başında Belfast'takı Star ofSea futbol ta- kımında oynadığı dönemi kapsıyor. 1981 yılında Ma- ze hapıshanesinde açlık grevi sırasında yaşamını yi- tiren Sands, Katolik ve Protestan oyuncuların bir ara- da yer aldıklan takımın savunma oyuncusuydu. John Major'dan Lord'luk unvanını alan Webber ile tşçi Parrisi'nin destekçüerinden Elton. müzika- li yapmaya, BBC'de oyunculan arasında din farkı gözetmeyen futbol takımıyla ılgili belgeseli izledik- ten sonra karar vermiş. Onlan en çok etkileyen şey Star of Sea takımmda futbol aşkının din konusun- daki kaygılan aşmış olması. Dinin doğurduğu nefret ve bağnazlık Bir futbol tutkunu olan Webber. The Beautıful Ga- me'in Star of Sea takımının öyküsünden ılham al- masma karşm tek temasımn futbol olmayacağını vur- guluyor. Oyunun temel sorunsalı dini aynlıklann ya- şandığı bir ülkede yetişen gençlerin durumu. Web- ber de öncelikle dinın doğurduğu nefret ve bağnaz- lığı gözler önüne sermek istediğıni vurguluyor. Jesus Christ Superstar adlı müzikali de 2000 yı- lında New York'ta yeniden sahnelenmeye başlaya- cak olan bestecı. The Beautiful Game ile daha son- ra sınemaya da uyarlanan E\ita ile elde ettiği başa- nyı yınelemek ıstiyor NVebber'ın önemli müzikal besteleri arasında Startight Express, Sunset Boule- vard ve \VTiistle Down the VVTnd de yer alıyor. Boy- zone^oMatterVMıat gibi lrlandalı çok sayıda mü- zik topluluğuyla da yakın bağlan var sanatçının. Ir- landa Cumhuriyeti topraklan içinde bir evi olan Webber, oyunun Kelt kültüründen etkiler taşıyaca- ğını \Tirguluyor. Sanatçı kendisini bu çahşmaya iten şeym Koso- vz, Orta Doğu ve Hindistan gibi dinin uzun süredir sorun olduğu bölgelerde yaşanan olaylar olduğunu söylüyor: "Aynı zamanda modern müzikaUerin gi- dtşatı konusunda da ciddi endişeterim \ar. Yeni ça- hşmam bir \andan sosy^l konulan ele ahrken bir yan- dan da çağdaş bir müdk sunacak." Oyun temelde 1960'larda geçen olaylan konu al- eber'in Ben Elton ile yapacağı 'The Beautiful Game' başlıklı müzikal, lrlandalı Bobby Sands'ın 1960'lann başında Belfast'taki Star of Sea futbol takımmda oynadığı dönemi kapsıyor. sa da olaylar 1998'deki taraflar arasındaki banş sü- recininbaşlatıldığı Good Friday anlaşmasınakadar getirilecek. Bugüne dek gerek tiyatroda gerek tele- vizyonda pek çok ortak projeye imzaatmış olan Wfeb- ber ve Elton" ın ortak noktası yapıtlannda insanlık üzerine bir şeyler söyleme kaygılan. Futbol öyküsünden yola çıkan bir müzikal yap- mayı Webber'in aksine futboldan pek hoşlanmayan Ben Elton teklif etmiş ilk olarak. Bir dönem Bel- fast'ın barlannda stand-up gösterileri düzenleyen El- ton, futbolun. erkeklerin arkadaşlanyla konuşacak 1981 'de ölen Bobby Sands'ın cenaze töreni. başka bir şey bulamadığı için yaratıldığını savunu- yordu üstelik. Ancak bu kez futbolun birleştirici özelliği onun için de esin kaynağı olmuş. Elton'ın müzikalin öyküsünü tamamlamasına, taslak senaryo ve bazı bÖlümlenn şarkı sözlerinin yazılmış olmasına karşın proje önümüzdeki yvl sah- nelenmeye başlayacak. The Beautiful Game'in çalışmalannın hız kazan- ması için Elton'ın Maybe Baybe adlı romanından uyarladığı ilk sinema vönetmenliğı denemesının bitmesinı bekliyor Webber. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Sınavdan Menimlep... 6-8 Eylül tarihleri arasında, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvan Sahne Sanatlan Bölümü'nün giriş sınavları için Eskişehir"deydim. Bu yıl bu sınavlara yanılmryorsam beşinci kez ka- tıldım. Hep "Genel Kültür" komisyonunda yer aldı- ğımdan, Türkiye'nin çeşıtli yörelerinden gelen aday- lar aracılığıyla, küttür bağlamında ulke gençliğınin ge- nel çizgısine ilişkin izlenimler edinme olanağını bu- luyorum. Son sınava katılan adaylann doğum tarihleri 1980'in hemen öncesine ya da sonrasına rasthyor. Yani 12 Eylül kuşağı... "Istisnalar kaideyi bozmaz" özdeyişinin doğrulu- ğuna inanmış biri olarak söylüyorum: Bu kuşak, bir zamanlar Mustafa Kemal'in "Fikrihür, vicdanı hür nesiller" diye nitelendırerek, yetişmesini özlemle beklediği, yetiştırilmesini de yetişkinlere bır görev olarak verdiği kuşaklardan olmaktan çok uzakta. Çünkü öyle yetiştirilmedi! Yine bu kuşak, yani 12 Eylül kuşağı, Mustafa Ke- mal'in "Hayarfa en hakiki mürşit ilimdir" özdeyişi- nin de çok dışında. Çünkü bilimin, bilimsel sorgulamanın önkoşulu olan tartışma özgürlüğü, o kuşağa hemen hiçbir ortamda ve zamanda gerçek anlamda tanınmadı. Peki bu kuşakta farklı olanlar da yok mu? Var el- bet. Çok küçük bir azınlık olarak var. Onlar, aile ve okul çevresi koşullannın rastlantısal farklılığından ötürü farklı yetişebilmiş gençler. Peki ya onlann dışında kalanlar? Sınavda soruyoruz: "Politikayla, yani siyasi are- nada olup bitenlerte ilgilenir misiniz?" Yanıtlann bü- yük çoğunluğu "Hayır" ya da -en iyi olasılıkla- "Ba- zen". "Gazete okur musunuz?" - "Arada sırada, elime geçtikçe." - - "Sızce tiyatro ile politika arasın- ia birilişki varmıdı^" - " ." "En sevdığinızoyunyazarlan kımdır?" - "Shakes- peare ve Çehov" - "Neden?" Bu, adayfan genellik- le en şaşırtan sorulardan biri. Çoğu Shakespeare ve Çehov sevilmez mi, gibilerinden hayretle yüzü- Shakespeare ve Çehov, yalnızca çok bilindiklen içın sevilen yazariar, yoksa yanrt veren adayın o yazar- lardan kişisel olarak aldıklanndan ötürü değil. Bu a r ada avnı a^iaya örneftin c>n çevdiöi ovun sor 1 ıldu- nıt alınabilıyor. "Roman okumayı sever misiniz?" - "Çok..." - "Yerli ve yabancı yazariardan kimleri okudunuz?" - "Türk yazartanndan Ayşe Kulin, yabancılardan da Simyacı" - Anlaşılıyorki, geçen yılın aksine, Orhan Pamuk epey "out", çünkü Benim Adım Kırmızı man- şetlerden ineli epey oluyor. Simyacı ıse sevgüi Gen- co Erkal sayesınde henüz belleklerden sılinmemiş. Gerçi yazannı anımsayan yok, ama olsun! "Şiirsevermisiniz?"-"Türk şairtennı çokokurum." - "örnek verebilirmisiniz?" - "Yılmaz Erdoğan." - (Aynı adaya:) "Can Yûcel kimdir?" - "Sanırım bir ga- zetede köşe yazan..." - "Attilâ llhan'ın şiiıie ilgisi var mı?" - "Hayır, o da Cumhuriyet gazetesinde kö- şe yazan..." Buraya aldıklanm, ender değil, fakat çoğunluk- la verilen yanrtlar. Ve Eskişehir'e, jüriye katılmak üzere başka kentlerden gelen dostlardan öğrendi- ğim kadanyla, başka konservatuvarlara başvuran adaylann dürumu da benzer çizgıde. 12 Eylül'ün yaratıcılannı hemen burada, içtenlik- le kutlamak (!) istıyorum. Çünkü anlaşılan o ki, 12 Eylül, aradan geçen yıl- lar boyunca bütün hedeflerine varmtş. Politikayla ılgılenmeyen bir gençlik istenmişti, ya- ratılmış. Tartışmayan, hiçbir şeyin nedenini merak etme- yen bir gençlik istenmişti, o da ortaya çıkmış. Melih Aşık, geçen Pazar Müliyet'te, Türkiye'de Dev- let-Gençlik ilişkisini şöyle özetlemiş: "Devtefin en bü- yük korkvsu gençlerin ülke meselelenyle ilgilenme- si, üzerinde düşünmesi, düşüncelerini söylemesi, her türiü soyguna, vurguna, çürümüşlüğe karşı çık- masıdır. Devletin polıtikası gençleri korkutmak, bir araya gelmelerinı önlemek. ülke meselelenyle ilgi- lenmekten onlan alıkoymaktır..." Böyle bir devleti pekiştirmiş olan 12 Eylül'e söz- de karşı çıkanlann göründüğü kadanyla en büyük korkusu ise, yürekli bir hukuk adamının çıkıp 12 Ey- lül'ün katıksız ürünü olan bir anayasa için "hukuka aykın" demesidiıi Düşünce dünyası gittikçe daha çok kısırlaşıırılan bir gençlik adına, onlan da içtenlikle kutluyorum! e-posta: ahmetcemaka superonline.com acem20«ı hotmail.com Müzisyenler, depremzede çocuklap için el ele verdi • Kültür Serviâ - Cem Karaca, Selda Bağcan ve Uğur Dıkmen. depremzede çocuklara yardım amacıyla bır araya geliyorlar. Yann saat 19.30'da Rıfat llgaz Kültür Merİcezi'nde düzenlenecek olan konserin tüm geliri depremden zarar gören çocuklar için yapılacak yurda aktanlacak. Aynntılı bilgi almak isteyenler 623 15 65"ı arayabilirler. Elliot Carter, doksan yaşında opera yazdı • Kültür Servisi - Amenka'nın ünlü bestecisi Elliot Carter. sanat yaşamının ilk operasını doksan yaşında yazdı. "VVhat Next" adlı operanın prömiyeri bugün Berlin'dekı Staatosper Unter den Lmden adlı opera binasında yapılacak. Kendisine neden bir opera yazmak için doksan yıl beklediğini soranlara Carter'ın yanıtı "Yaptığım müzik çok karmaşık olduğu için besteleyeceğim operanın orkestra tarafından çalınıp çalınmayacağından endişe ediyordum. Aynca iyi bir libretto da bulamamıştım" oluyor. lsrail asıllı şef Daniel Barenboım tarafından yönehlecek olan opera, Staatosper Opera Evi'nin yenı dönemınde de sahnelenecek. BUGÜN • DARPHANE-t AMİRE'de, 'Avrupaklar Fotoğraf Ser^si ve Etldnlikleri' kapsamında düzenlenen ve sosyolog felsefeci Jean Boudrillard'ın katılacağı 'Işığm Yazısı/Foto-Grafi' başlıklı konferans saat 18.00'de başlıyor/5/3 20 35) • İFSAK'ta saat 1 ° 3(ı d«* " \<tso\alı Mıillftikr" başlıklı dıa göstenli soyieşı uıenebılır.(2y2 42. Ul)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle