Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLÜL 1999 ÇARŞAMBA
14 J v U J ^ İ LJlX kultur@cumhuriyet.com.tr
ALLECRO EVİN İLYASOĞLU
Depreme müziksel yardımRkardo Chaill>T
yönetimindekı Ams-
terdam Kraliyet Concertgebouw Orkest-
rasi 31 Ağustos 1999 tarihinde, Türk dep-
remzedelen ıçın ek bir konser dûzenledi.
Avrupa'nın en kıdemli orkestralanndan
birisi olan Concertgebouw"un yıllık prog-
ramı çok önceden yapılmış olduğu halde.
Türk depremzedeleri için programa böy-
lesi bir konser eklemesi saygı duyulacak
bir olay. Konserin, ücretsiz davetıyelerle
yapılaçağını ve sonunda Türkiye'ye Yar-
dırn" kampanyası çerçevesındekı bir ör-
gütlenme ile depremzedeler için bağış top-
lanacağını öğrendık. Programda yer alan
Bruckner' in "Sekizinci SenfonisT ise cen-
netı düşleyen ımgelen ve tüm yûce gör-
kemi ile acıy ı, haykınşı dile getirmek adı-
na. bu acıklı konuya göre özenle seçilmiş.
Intemet aracılıgı ile okuduğumuz orkest-
ra yönetiminin bildirisınde şu satırlar yer
alıyor: ""TürkivecMddeprurnivakından va-
şavanlar ve depremzedelerin vakınlan ka-
dar Hollanda daki Türkcamiasıda bu bü-
v iik felakctk' sarsılnuştır. Biz. kraliyet Con-
certgebouw Orfcestrası'nm üyeieri bu do-
ğal aferin getirdiği acılan Türklerie birlik-
te, derinden pav laşryoruz.1
"
Bir başka haber daha alıyoruz yazımız
yayına gırerken Fanl Say. Monaco'da ke-
mancı Maxim VengertM ile depremzede-
ler yaranna bir resıtal venyormuş. Ma-
xim Vengerovv'u bir kez Türkiye'de din-
lemış ve hayran kalmıştık. Şu sıralar ke-
man dünyasında birçok ödül kazanan sa-
natçı, parlak bir gelecek haberleyen en
önemlı isimlerden biri. Mutlaka Fazıl ile
müthiş bir ikili oluşturacaklardır.
Geçen hafta ZubinMehta'nm Salzburg
A,' msterdam Kraliyet
Concertgebouw
Orkestrası Türk
depremzedeleri için
dün bir konser
dûzenledi. Geçen hafta
Zubin Mehta'nın
Salzburg
Festivali'ndeki
konserini
depremzedelere
adaması, bu hafta
Concertgebouw'un bu
anlamlı konseri ve
Monaco'daki Fazıl Say-
Maxim Vengerovv
resitali sanatın
uluslararası kardeşliğe
bir çağnsı.
Festivali'ndeki konserini Türk depremze-
delere adaması. bu hafta Concertgebo-
uw"un bu anlamlı konseri ve Monaco'da-
ki Fazıl-Vengerovv resitali sanatın ulusla-
rarası kardeşliğe bir çağnsı.
Bursa'ya bir senfoni orkestrası
Geçen haftaki yazımızda kendisine çağ-
n yaptığımız Adapazarlı okurumuz Nur-
ten Erus bize ses verdi: "Sağükhyun. ai-
lemin en küçük birimi ile Esİdsehir'e gel-
dim. Çevremizde herkes öldü. çok genç
gömdük. çok çocuk öldü. Çok yaralı taşı-
dık stadyumlara. tlk iki giin devlet yoktu,
yakındantanıkoldukbuna. En kısa zaman-
da yeni yapılanan Adapazan'na dönece-
ğim. Her se>e baştan başlamava gayret
edeeeğim. beni çokdu.vgulandırduıız,gay-
redendirdiniz" dıyordu telefonun ucun-
da. Bız de N'urten Hanım 'îa ve kalan tüm
Adapazarlı aydmlarla el ele vererek yaşa-
mın sıcak soluğunda sanatın güç veren iş-
levine destek olacağız. Geçen çarşamba,
yazımm yayımlandığı gün, Bursa'dan, Ni-
han OzmutnTnun birmesajını aldım. Şöy-
le diyordu: "Bugün (25X1999) Cumhu-
riyet gazetesinde vayunlanan vazjnjzı oku-
dunı. Size bundan 3-4 ay önce ben de uia-
şarak Bursa Bölge Senfoni Orkestrası'nın
etkinlikleri.halkın HgKPİiğv kültüryozlaş-
mamızı üeterek gerekli yardım için ügUe-
rinizi rica etmistim. Bu arada Bursa Böl-
ge Senfoni Orkestrası. Kiiltür Bakanb-
S a l z b u r g M o z a r t e u m O r k e s t r a s ı e ş l i ğ i n d e ç a l d ı l a r
PeidneUer SalzburgFestivati'ndeGüher ve Süher Pekinel, bu
yaz Avrupa'nın en ünlü iki
festivalıne konuk oldular.
Temmuz ayının sonunda
İsviçre'nin V'erbier
Festıvali'nde, 15-16 Agustos
tarihlerinde ise Salzburg
Festivali'nde çaldılar.
Salzburg Festivali'nin
Mozart-Matineen dizisinde
sef Christian Arming
^önetiminde ve Salzburg
•Mozarteum Orkestrası
eşliğinde çalan sanatçılann
festival kataloğunda yer alan
özgecmışlenne deginmek
gerekır: Istanbul'da
doğduklan. Paris, Frankfurt,
Nevv York (Julliard) ve
Philadelphia Curtis
Institute'ta eğitim gördükleri,
Claudıo Arrau. Leon Fischer
gibi hocalarla çalıştıklan;
New York Filarmonı, Londra
Filarmonı. Concertgebouvv.
Japon Filarmoni gibi
orkestralarla çaldıklan;
Karajan'ın özel çağnlısı
olarak Salzburg Paskalya
Festivalf nde yer aldıklan
yazıyordu. Olabildiğince Gelecek kuşaklar Pekinelleri yalnız 'olağanüstü ikili' olarak değil, aynı zamanda Türk kültürüne somut hizmetJeriyle de anacakiar.
alçakgönüllü. onları ancak ana hatlanyla tanıtan
bir özgeçmiş. Oysa daha neler eklenebilirdi...
Örneğin Leonard Bernstein'in Pekineller için West
Side Story'yi iki
piyanoya uyarladığı. bugüne dek yaptıklan
olağan dışı CD'ler, onlann yaşamöyküsünü
konu alan film, vb... Program notlannda altı
çizilecek en güzel satırlar ise şunlar; "Fekinel
kardeşler ana vatanlan oian Türkiye'nin müzik
yaşamında da etkinlikler göstermekteler.
Şu sıralarda İstanbul'da yeni kurulmakta
olan bir kiiltür merkezinin müzik kürüphanesini
oluşturmaktalar. 'Pekinel Müzik Kütüphanesi',
Doğu ve Batı külrüıierini buluşturmayı amaçlryor".
Yorumcular mutlaka
plaklanyla, CD'leriyle kahcı oluyorlar.
Ancak ülkemizde bugüne dek özlemi duyulan
zengin bir kitaplığı armağan etmek. bunu, daha
başlarken, uluslararası müzik buiuşmasının bir
merkezi olarak duyurmak ve böylece
özgeçmişlerine koymak, çok ince düşüncenin
ürünü. Gelecek kuşaklar Pekinelleri yalnız
"olağanüstü ikili" olarak değil, aynı zamanda Türk
müzik kültürüne somut hizmetleriyle de anacakiar.
ğTnagecmek üzere aylardır yaptığı uğraş-
tan, çeşitli nedenlerle hâlâ başanlı sonuç
alamanuş. Temmıız ayı ortalannda Do-
ğan Hızlan, Hıncal Liuç veNilüfer Kuyaş
gibi yazariara bizunk ugili bir yayın yap-
malanıu, etküıfiklerimizi bikJirerek, kad-
ro almamamız halinde Bursa'da bir Sen-
foni Orkestrası olmavacağınu bunun rve-
dilikiesürunlannda belirtümesi gerektiği-
ni ve Kültür Bakanı ile Maliye Bakam'na
bu kupürler ile daha dikkat çekici şekikk
müracaatetmemizin uygun olacagını ilet-
tinı. Ancak ne yazık ki hiçbir yazı yayım-
lanmadı veşu andayasadığunız olaylar da
bu işetuz biberekti. Fakat"Life goes on ".
Tek yöne kanalize olmadan daha geniş ve
önümüzü görerek hartketetmemizgerek-
riğini düşünerek size tekrar yazıyoruni.
Sizden ricam. ayakta olan bir şehrin elin-
de olması gereken Senfoni Orkestrası için
ne >apabiüriz? Elimiz kolumuz bağlı bek-
liyoruz; çocuklarımız unıutsuz ve açılacak
smava hazuianıyor ama, sonuç_ Saygıia-
nmla,
Velda Nihan ÖzmutJu".
Yazılanmda zaman zaman Bursa'da ku-
rulmaya çalışılan senfoni orkestrasını ve
şimdilik konuk sanatçılarla venlen konser
etkinliklenni duyurmuşrum. Hatta kendi-
lerine açıklamalı konserlerle, alımlı ve
nıspeten süresi çok uzun olnjayaA yapit- -
larla dinleyıciye yaklaşmalanrn da salıkver-
miştim. Ancak hep akJımın köşesinde şu
vardı: Neden Bursa gibi zengin bir ilimız
hâlâ devletin kadrolanndan umar bekler?
Zira devletin senfoni orkestralannın dü-
zeyi, sorunlan ve etkinlikJeri ortada. Oy-
sa Bursa'da neden o ilin büyük bir kuru-
luşu sponsorluğunda (büyük senfoniden
önce) bir yaylı çalgılar oda orkestrası ku-
rulamasin? Hem bu tür kuruluşlan ikna ede-
bilirseniz, onlar kendı dinleyici kitleleri-
ni de daha kolay yaraüyor, bilet satmak,
duyuru yapmak. kendi reklam bünyeleri-
nin bir parcası oluyor. Istanbul'da Bom-
san. Akbank ya da Milli Reasürans Oda
Orkestralan bu yapılaşmarun ömeklennı
verdiler. Nihan Hanım'ın devletten bek-
lentileri yerine, buraya kadar adım atılmış
bu olguyıı, bütçesi, amaçlan, programla-
n ile alımlı bir dosya içinde Bursa'nın ile-
ri gelen şirketlerine sunması daha doğru
olmaz mı? Eğer kimse ilgi göstermezse.
zaten devletin kadro vereceği toplulugun
konserleri de boş kalacaktır. Bir kentin
kendi yöresindeki kişilerin sahip çıkaca-
gı edcinlikler ise o yörenin gereksinimine
göre çevTeyi aydmlatabilir.
evini@boun.eduJtr
Müzik kirliliğinin kaynağı ve etkileri
ÖNDER KÜTAHY4LI
Izmir" in İnciraltı semtindeki dinlenme yeri, ko-
caman bir bataklıf ın kurutulmasıyla oluşturuldu
ve fazla şamata yapılmadan aşama aşama hizme-
:e sokuldu. Burası. hızlı yiyecek sunan lokantala-
nyla, parklanyla. piknik alamyla, deniz bisiklet-
leriyle yorgun ruhlara dinginlik veren bir yerdir.
Çocuklara da bir köşe aynlmış. Değişik oyuncak-
lann yarunda aküyle çalışan küçük otomobiller, on-
ara araba kullanma heyecanını yaşatıyor.
Gelin görün ki buraya yaklaşanlar, cehennemin
>ese dönüşmüş biçimiyle karşılaşırlar. tşyeri sa-
libı müzik düzeneğinin volüm ayannı sonuna ge-
ırir. Yoldan geçenler bile tedirgindir. Sesin yük-
«klığı, çalınan şeye 'müzik' denilmesini olanak-
jiz kılar.
Aynca işittiğiniz müzik çocuk dünyasından
ızaktır: ya kulaklan sağır eden bir rock parçası-
iır ya da günün arabesk şarkılanndan biridir; söz-
lelimi: "Anan seni benim için doğurmuş"1
.
1960'tan sonra Ankara'nın havası kış aylannda
iolunamaz duruma gelmiş, biz de hava kirliliği ol-
.•usunu öğrenmiştik. Şimdi aynı olguyu tstanbul.
3ursa gibi kentlerde yaşıyoruz. 1980'lerde ise ah-
ak kırliliğıni tanıdık. Onun yol açtığı zararlann
.•n somut örneğini, 15 bin kardeşimizin canını alan
vlarmara depreminde gördük.
Halkımızın ruhunu ve sinirlerini kemiren baş-
.a bir hastalık da görültü kirliligidir. Ülkemizin
asanı. gürültünün tedirgin edici bir şey olduğunu
'ilmiyor: ona bu yolda eğitim verilmediğinden
lervasızca gürültü edıyor. Yukanda sözünü etti-
dmiz müzik kirliliği, işte bu olumsuzluktan kay-
aklanmaktadır.
Kulaklan sağır eden yüksek müzik, gürültü kir-
ıliğinin çeşitlemesidir. lçeriğin yozluğu ve baya-
3İığı ise bireydeki doğru düşünme, eleştirme. çö-
um getirme gibi yetileri köreltmektedir. Durum,
kültür kalkınmamız açısından kaygı vencıdır
Müzik kirliliğinin hem kaynağı hem de etki ala-
nı gençlerdir. Ders çalışmak için odasına çekilen
delikanlı ya da genç kız. müziği sonuna dek açar.
Çevresindekiler rahatsızdır: tartışma olur, kavga
çıkar; ama en büyük zaran müziği açan görür; si-
nirleri yıpranır. dersin verimi düşer
Araçlardaki müzik
Otobüslerde bazen belirli bir ritmi veren çıtır-
tılar duyarsımz. Genç vvalkman dinlemektedir.
Kulaklıktan çıkan müzigin gürültüye dönüşmüş tor-
tusu size de ulaşmaktadır. Başkalannı bile tedir-
gin eden bu müzik, gence kahcı zararlar verecek-
tır. zamaiı ,vmJe L\ı/ı frekanslan algılayamayacak,
duyduğu sözcüklen anlayamayacaktır.
Arabalardaki müzik düzeneklerinin baslan çok
güçlüdür. Bunlan sadece kulağınızla değil. bede-
ninizle de algılayabilirsiniz. 'Disko' ya da 'bar' de-
nilen eğlence yerleri de böyledir. Bazı diskolann
kapısında, içeride çalınan miizif in kulaklan bo-
zabileceğı yolunda uyanlar görebilirsiniz. lşçi si-
gortalan hastanesinde çalışan bir uzman hekimle
tanışmıştım.
Anlattığına göre hastanenin yakınındaki bahçe-
de bir hafif müzik sanatçımız dinleti verir. Ertesi
sabah, kulaklan rahatsızlanarak kendisine gelen has-
talara hekimin koyduğu tanı ürkütücüdür: Kulak
felci. Eğer geç kalınırsa bu hastalık kahcı sağırlı-
ğa yol açmaktadır.
Burhaniye-Ören'debirçay bahçesindeyiz. Rad-
yo, sonuna dek açık. Ton ayan da en tiz noktaya
getirilmiş. Keskin bir ses kulaklanmızı tırmalamak-
tadır. Yerel radyo. en bayağı arabesklerden oluşan
istek programını yayımhyor. Ricamız üzerine gar-
son radyoyu biraz kısıyor: ama açıklama yapmak-
tan da kendini alamıyor: "Millet istiyor."
Okullanmızdaki müzik eğitimi
Haksızlık etmeyelim. böyle bir şey yok. Sağdu-
yulu halkımızın, estetik açıdan en düşük düzey-
deki müziklen en olumsuz fiziksel koşullar altın-
da dinlemek gibi garip bir isteği olmadı; ama za-
manla buna alışılmıştır.
Gizli ellerin aşın kâr amacıyla uyguladığı eksi
değerdeki örgün eğitim, 30-40 yıl içinde yapaca-
ğını yapmıştır. Durum, artı değerdeki örgün ve
yaygm eğitimle düzeltilebilir; fakat okullanmız-
daki müzik eğitimi büyük engellerle karşı karşı-
yadır. Müzik öğretmeni adaylarına uygulanan ders
programlannın da engellenmesi için elden gelen
her şey yapılmaktadır.
Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Herkes iste-
diği müziği dinleyecektir; fakat çalınan müzik,
onu dinleyeni ve çevresindekileri estetik ve fizik
açıdan zarara uğratıyorsa. müzik yazan eleştirisi-
ni ortaya koyacaktır.
Yazılanmızda bir tek konuyu, sanatın topluma
yarannı ele alıyoruz. Müzikteki kirlilik, toplumu-
muzun sanat yoluyla yüceltilmesini engelleyen
önemli biretmendir. Evrensel düzeydeki hızlı kal-
kınma ve çığ gibi büyüyen bilgi birikimi, her ge-
çen yıl daha çok çalışmamızı gerektirmektedir.
Önümüzdeki çetin dönemde insanımıza güzel sa-
natlar yoluyla güç vermek. böyle olunca da müzik
kirliliğinin nedenlerini tartışıp onu saf dışı bırak-
manın yollannı aramak zorundayız.
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Azgınlık
Depremden bir-iki hafta önceydi, daha neden böy-
le olduk diye bugünkü kadar konuşmuyorduk.
"Autoshovv" dergisinde bir okur mektubuna
rastladım: Bir otomobilsever, yeni aldığı otomobi-
linin 190 km/saatedek rahatlıkla çıktığını, ama bu
hıza ulaştığında elektronik kimi devrelerin çalışma-
ya başlayarak otomobilinin hızını kestiklerini, da-
ha yüksek hızlara çıkabilmek için bu hız kesicileri
nasıl ortadan kaldırabileceğini soruyordu.
Siz olsanız ne dersiniz?
Ben olsam, "Çüş!" derdim. Otoyollarda bile hız
sınınnın 130 krri/saat olduğu bir ülkede, 190 ya-
parak suç işliyor, o da yetmiyor, nasıl daha fazla
hız yapabilirim diye soruyor. llle birilerinin kanına
girecek.
Derginin yanıtı sorudan da ilginç. Dergi bu ko-
nuda başka yakınmalar da aldıklarını, bu hız kesi-
cilerin elektronik devrelerinin nası! çalıştığının he-
nüz anlaşılamadığını, ama bu konuda uğraşlann
sürdüğünü, yakın gelecekte sevindirici haberler
verebileceklerini yazıyor.
Bu insanlar nasıl böyle kabına sığmaz bir azgın-
lık içine girdiler diye düşünmeden yapamıyor in-
san.
Derken gevrek gülümsemesi geliyor sekizinci
cumhurbaşkanımızın gözümün önüne. O kendine
özgü rahatlığı içinde konuşuyorbirtelevizyon prog-
ramında: Aksaray'ın il olması törenine katılmış,
Ankara'ya dönerken kendi kullandığı BMW ile hız
sınınnın 90 km/ saat olduğu karayolunda 220
km/saat hız yapmış. Mercedes'li korumalan bile
kendisine yetişememiş.
Hem dokunulmazlığın rahatlığı içinde, ayırdın-
da bile olmadan nasıl trafik suçu işlediğini anlatı-
yor, hem de Mercedes, BMVV'ye yetişemedi diye-
rek açıktan tecimsel tanıtım yapıyor.
Benzer örnekler sonsuzca uzatılabilir.
Kaçak yaptda oturan belediye başkanı, borçlu
olduğu bankanın bağlı olduğu bakanlığa getirilen
işadamı...
Devletin en yüksek birimlerine gelenler bu hal-
de olursa, yapının ne olduğundan habersiz yap-
satçı müteahhit demir çalmış, çimento çalmış, be-
lediye denetim yapmamış... Bütün bunlaryeni mi
ayrımsanryor?
On yıllardır kentler, kent olmaktan çıkıp dünya-
da örneği görülmedik garip yapı topluluklan haJİ-
ne gelirken ne deniyordu: Kalkınıyoruz.
Böyle kalkınma mı olur?
Yiımi beş yıl önce sınavlarımız bittiğinde trene
atlar Florya'da yüzmeye giderdik. Ülkemizin en
güzel doğal plajlan Marmara kıyılarıydı. Nerede
var, Florya, Kumburgaz, Erdek kumsallarının gü-
zelliği? Bir de Sultanköy'e giderdik, bir arkadaşı-
mızın köyüydü, Tekirdağ yakınlannda. Kimsecik-
ler olmazdı bizden başka koca kumsalda. Güze-
lim kumsal villalaria doldurulmuş, deniz bile görün-
müyor artık.
Bulunmaz bir içdeniz olan Marmara, balık yata-
ğıydı. Çocuklumuzda palamut balığı "yoksulun
eti"diye küçümsenirdi. Nerede o balıklar? Sart Fa-
ikin "Sinarft Baba"s\, Oktay Rrfat'ın avladığı ka-
ragözler nerede? Bir başka hayatın, bir başka ül-
kenin yazariarı mıydı onlar? Kimin hakkı vardı, bir
ülkenin edebiyatına geçmiş bir denizi bozmaya?
Her türlü değeri bir yana itip yalnızca kazanma-
ya güdülenmiş bir azgınlık içinde ne kentler bırak-
tık ortada, ne denizler, ne de insanlar...
Acınası insancıklar, lağım çukuru haline gelmif
bir denizin kıyısını kendilerine dinlence yeri olar
seçebilmişler...
Acınası yönetimler, insanlanna böylesi bir kir>
zeni hazırlayabilmişler...
Acınası ülke, değersizlikten başka bir eger
değeri kalmamış...
Rene Magpitte'iı evi miize
oluyor
• Kültür Senisi - Belçikalı gerçeküstücü ressam
Rene Magritte'in yaşadığı ev müze haline
getiriliyor. Belçika'nın Brüksel kentinde bulunan
müze henüz halka açık değil. Magritte'in müze ev
yaşadığı döneme uygun bir şekilde onjinal
mobilyalarla dekore ediliyor. tlk katta sanatçının aı
fotoğraflan, kullandığı baston, bazı dokümanlar ve
pasaportu sergilenecek. Bahçede ise 'Studio Dongc
adlı poster ve grafık tasanmı sırasında kullandığı
küçük bir ev bakıma alınacak. Müzede aynca
sanatçının 'Bu Bir Pipo Değildir' adlı çalışmasında
kullandığı pipo ve 'The Human Conditions'da
kullandığı pencere de yer alacak.
Salman Rüşdü'nün yeni pomam
• Kültür Senisi - Hint asıllı lngiliz yazar Salman
Rüşdü. 'Ayaklannın Altındaki Toprak' adlı yeni
romanının tanıtımı için kısa bir süre bulunduğu
Stockholm'de romanının konusunu "dunyanın en
büyük rock'n'roll grubu VTO" olarak açıkladı.
Rüşdü, U2 grubundan esinlenerek bu konuyu
işlediğini, daha 1950'li yıllarda Bombay'da
izlemeye başladığj rock dünyasını büyük bir neşe vei
canlılıkla takip ettiğini belirtti. ''
J
K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I