20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 1989 SALJ OLAYLAR VE GORUŞLER Yanlışlarla Dolu Bir Sözlük AIiPÜSKÜLLÜOĞLU B ihndıği üzere Atatürk'ün Türk Dil Kurumu, yıllann binkiminedayanarakhazır- ladığı Türkçe Sözlük'ün 7. baskısını 1983'teyayım- lamıştı. Bu, oldukçayetkın bir sözlüktü. Tek yapılacak şey, o sözlü- ğü iyi anlamda "gefiştinnekti*. Yeni Türk Dil Kurumu, o güzel sözlüğü, Tûrkçenin öz kaynaklanyla daha da geliştirecek yer- de, bir hayli Osmanlıcayla doldurarak. yazımını da karman çorman ederek bir kez daha basmıştı. Şimdi 9. baslayı ya- yımladı. Türkçe Sözlük'ün bu baskısını hazır- layanlar olarak Prof. Dr. tsmafl Parlaür, Prof. Dr. Nev2atGözwdm,Prof. Dr. Ham- 23i Zûlfîkar. Belgin Tezcan Aksu, Seyfül- lah Türkmen ve Yaşar Yılmaz gösteril- miş. Bunlaryem TDK'nın "SödûkBfliın ve İ'vgulama Kolu" başkanı, üyeleri, uz- man ve uzman yardımcılan imiş. Bu du- ruma göre sözlüğün, sözlükçülük ve içe- rik olarak da bilimsellik açısından güve- nihr olması gerekir. Ama yazık ki, öyle değil. Sözlük aklın alamayacağı ölçüde yanlışlar, tutarsızlıklar, çelişkilerle ve sözlükçülüğeaykınhklarladoludur. Yal- nızca "A" harfinde (sayfa 1-186) yakla- şık olarak üç yüz yanlış, tutarsızlık, çe- lişki, yöntemsizlik saptadık. Birtek harf- te bu denli çok olduguna göre sözlüğün tümünü gözden geçirebilsek belki de üç beş bini bulur bu yanlışlar. Bir sözlükte bir tek virgül, bir tek harf yanlışı bile çok önemlidir. Sözlük yanlış- sız olrnalıdır. Kendisini bu alanda tek yet- kili sayanlann sözlügünde ise hiç yanlış bulunmamalıdır. Atatürk'ûn kalıtına el koyanlar, Ata- türk'ün Türk Dil Kunımu'nu buyruk al- tında çalışan bir kuruluşa çevirenler di- lerim ki bu sonuçtan biraz rahatsız olsun- lar! Ben, dilini seven bir yurttaş, Türkçe- nin bir ozanı, yazan olarak bundan çok rahatsızlık duydum. Yeni Türk Dil K.uru- mu'nun Türkçe Sözlük'ünün bu duru- munu, 12 Eylül'ün dayatnğı anayasaya gö- re bu kuruluşun kendilerinin gözetim ve desteğinde olması dolayısıyla, sayın cunv hurbaşkanına, sayın başbakana, 44 say- faiık birincelemeyle biriikte, birer dilek- çeyle sundum. Türkçe konusunda duyar- lığını bildiğim Başbakan Sayın Ecevit'e sunduğum yazıda, "vanfa^ızbirsödükba- miamttaya değin sözkonusu sözfögüıı sa- ttşuundurdunılnusııiL,satahnlanııoknr- lardan geri ahnnusmı ve yanhşUnn dâ- ha çokyayümaması için MflB Eğitinj Ba- kanbğı'nmsöztüideügüi tavsiyekarannın kaktanbnasını" dıledım. Umanm dile- ğim ilgi görür. Bunu böyle kısaca belirttikten sonra, girişteki savlan ve tutarsızlıklan bir ya- na bırakarak, yeni TDK'nin Türkçe Söz- lük'ünün, belirttiğim gibi, yalnızca "A" harfinde saptadığım yanlışlardan çok kü- çük bir bölümünü, alfabetik sıra izleye- rek ve doğrulannı da vererek aşağıda her- kesin ilgisine sunuyorum. Tanmı yanhşlarma örnelder l«abone."biryeregitroeviahşk*nJık gefine getirmek"miş. Bu tanım "abone" içın yanlıştır, çünkü bu "abone ohnak" eyleminın tanımıdır. 2« aodanak'ın 2. an- lamı "uzun süre bir şcyin yokluğunu çe- ken Idmse, o şeyden ne kadar çokelde et- se, yine kendisine yetmeyeceğini düşü- nür"müş. Oysa bu tanım, örnek olarak verdikleri atasözünün, "aakan dovnuun, sraayan kanmam sanır"m açıklamasıdır. 3 • Adem baba,w hapishanede çevresin- deki mahJkûmlan haraca bağbyan Itim- se" imiş. Bu tanım tümüyle yanlış. Bü- tün argo sözlükleri bunu "hayatta hiçbir şe>i oimayan Idmsesiz, serseri", "(hapfe- hanede) parasız, aç, en kötü durumdaki mahkûm" vb. gıbi tanımlamaktadır. Doğ- rusu da budur. Aynca bu anlamda "âdero" sözcüğünün "âdemoğlıı''nda olduğu gi- bi küçûk harfle başlaması gerekir; çün- kü burada özel ad değildır. 4 • akb fena- hk vennek, "çok şaşmnak, çıkhracak gi- bi ohnak, zrvanadan çıkmak"mış. Deyi- min buradakı tanımı tümüyle yanlıştır; çünkü anlamı, bunun tam tersi, "çokşa- şırtmak, çıldırtmak, zıvanadan çıkâr- m*k"tır Seçtikleri örnek tümce de hazır- layıcılan uyarmamış demek ki! 5 * akü- dan çıkmak. "unutnttk"mış. Oysa, "unu- tulmak"tır. 6 • akhna turp sıkaynn, "bt- rinin düşûncesini v« yaptgını begenme- mek"miş. Deyimin biçımıyle venlen ta- nım uyuşmuyor. Deyim "akhna turp sk- mak" biçiminde verilseydi, açıklama uy- gun olurdu; ama yazık ki deyim "akhna turp sjka>Tm" biçiminde. Akıllıca olma- yan bir iş, bir düşünce içın söylenir. 7 • ambariama "ambar durumuna gel- mek"miş. Düzeltelim: "ambariama", "depoetme"" demektir. Oysa tanım "am- bar^vıi "depo")durumuna gefane" ola- rak venlmiş; üstelık de tanımda "-mek"li eylem kullanılnuş, böylece iki yanJış bir- den yapılmış. 8 • ambarlamak, "ambar işi yapmak"mış. Bu sözcükte de tanım yanJış: çünkü "ambarianmak", "depoya, ambara koymak"tır "Ambar işi yap- mak"sa olsa olsa "ambarakk'' olabilır. Aynca dikkat çekicı olan şu: Hazırlayı- cılar, görüldüğü üzere "ambariama"yı "ambar durumuna gdme", "ambaria- mak" eylemıni "ambar işiyapmak*' ola- rak, yani birbiriyle ılişkısiz, ayn şeyler- miş gibi tanımlıyorlar. 9 • amcazade, "amauun oğhı veya 1021" imiş. Hazırla- yıcılann sözlügünde, zade'nin karşılığı "oğul, evtat" olarak venlmiş; demek ki "amcazade", "amcaoğlu" olmaktadır. Kızlar için "amcazade" denmez. 10 • Amentö, "Kur'an sureterinden birinin •4" imiş. Kuran'da bu adı taşıyan bir su- re yok. Özel ad da değildır. Nitekim ye- ni TDK'nın Imlâ Kılavuzu da sözcüğü kü- çük harfle başlatmış, "unentü" biçimin- de göstermiştir. Bu söz Müslümanhğın te- mel inançlanyla ilgili bir sözdür ve "inan- dık", "nnan ettik" anlamındadır. Degiş- mece (mecaz) olarak da "nunç ve uyul- ması gerekU kurallar'" demektir. Onun anlamının ne olduğunun açıklamaması bir yana, ona "Kuran'ın sureterinden birinin •A" demek birsözlük için çokbüyük, ba- ğışlanmaması gereken bir bilgi yanlışı- dır. Tanımı yanlış ve yetersiz olan bir söz- cüğü Türkçe Sözlük'e almak gerekmez- dı. Bundan önceki baskıda yoktu. 11 • am- fibi harekât, *karavedenizaraclanvtaya- pdan manevra" imiş. Bu tanım yanlıştır. Doğrusu "bem karada hem de suda kul- laıuiabien araclarla karada ve denizde yaptlan harekâftır. 12 • amfrteatr, "top- rakparça»" imiş. Bu sözcügün coğraf- ya terimı olarak "toprak parçası" anla- mına geldığini ilk kez öğreniyoruz. Ne- dir "toprakparçası"? Olsa olsa "herhan- gi bir toprağm bir böiûmû"dür, örneğin bir tarlanın bir bölümü "küçük bir top- rak parçası" olarak nıtelendirilebilir. Pe- ki, "amfiteatr" böyle bir şey midir? Ha- zırlayıcılar, bu sözlüğün coğrafya terimi olarak anlamını "set set vükseko toprak parçası" biçiminde verselerdi böyle bir sorun oluşmayacaktı. 13*anse£alk,"bey- nin irinsizfltihaphhastabğı'' imiş. Bu ta- nımda geçen "ıruısiziHihaph" sözcükle- ri insanı düşündürüyor. Çünkü "fltihap" yalnızca dokuda bir şişlik olsaydı, yani içinde "irin" bulunmasaydı bu tanım uy- gun olabüirdi. Bu iki sözcüğü, yani "irin" ve "iltihap" sözcüklerini biraz irdeleye- lim: Hazırlayıcılar sözlükte, iltihap için "_ şişkinlik, lanmzılık, ıs ve ağn Oe be- Hren irin topUması, yangı" diyor. Söz- lükJeri irin için ıse "-Htihapfaınma so- Dunda ölmfiş hûcre arnklanndan ve bo- zahnuş akyuvariardan oiuşan, mikropkı veya mikropsuz, geneih'kk sanmtırak renkte koyuca srvı cerahat" diyor. Cera- hat'a bakıyorsunuz "irta'' diyor. Yangıya da "iltihap" karşılığını vermiş; yani ta- nımı, Türkçesinde değil, Arapçasmda yapmayıyeglemiş. a lrin","itihap'',"ce- rahat", "yangı'' derken insanın kafası iyi- ce kanşıyor ama bir dokunun (bu beyin bile olsa) nasıl "irinsiz atihaph" olabile- ceği konusu insanın kafasını büsbütün kanşonyor. 14» âşrftoâmak,2. anlamı "iş- ğa Bağdad sorulmaz, Kr şeye çok istekü otan künsenin, 0 şeyi ekk etmedeki zor- hıklan hiçe saydığnu anlanr" imiş. Dü- zeltelim: "âşık olmak"ın 2. anlamı diye verilen ve tammlanan ünlü bir deyim. Belli ki hazırlayıcılar ikinci bir anlam düşünmüşler ama u âşAolnıak"ın "aşküe bagbuunak, sevmek, tutulmak"tan baş- ka bir anlamı yoktur. Söz konusu mad- dedeki "2)" sayısı ve ayraç aOlusa, "B«g- dad" yazımı "Bagdat" olursa, madde- nin_alfabetiği de düzeltilirse sorun kalmaz. Öteki yanhşlara örnelder-örnekler-: • İki anlamı da aynı olanlara örnek: aç bibç 1. Sürekli olarak aç ve balamsız. 2. Sürekli olarak aç ve bakımsız. Bu mad- dede çok gülünç bir durumla karşılaşıyo- nız: Hazıriayıalarmaddeyi iki anlamlı ola- rak düzenlemişler ama iki anlam tanımı da sözcüğü sözcügüne aynı! Oysa bu es- ki bir deyim ve tek bir anlamı var. Kaldı ki çoğu kez "aç vebübç" biçiminde kul- lanılır. Verdiklen tanımda yanlıştır; doğ- nı tanım "aç veçaresiz,aç veumutsuz"dur. Bu eski sözün ölçünlü (standart) bir söz- lükte de yeri yoktur. • Hazırlayıcılar pek çok deyimi boz- muşlar. Buniara çok ilginç bir örnek: Ha- lebiordaysa arşın burada. Hepimizin bil- diği gibi, deyimin doğrusu, "Hakp ora- davsa arşm burada". • Sözcüğü kendisiyle tanımlamaya ör- nek: ağulamak, "ağulamak"mış. Peki ama, ne demek "ağutamak"? Bu sözlük- te bunu bulamazsınız, çünkü sözcüğü kendisiyle tanımlamışlar. Aslında "ago*ve "ağulamak" eskimiştir, onun yerine bu- gün "ağt" ve "agdamak" kullarulırohnuş- tur. Bu madde şöyle düzenlenmeliydi: ağulamak (-i) esk. bkz. ağüamak. Yer darlığı nedeniyle bu tür örneği ço- ğaltmıyorum. • Bir sözcügün üç türlü yazımına ör- nek: Bütün sözlüklerde, yazım kılavuz- lannda, ansiklopedilerde, bilimsel yapıt- larda aynştaynyıun olarak yazılan söz- cük aynştayniyum biçiminde yazılmış, madde başı yapılmış ve bakınız "dnste- iniyum" denmiş. Demek ki sözcügün "einsteinivum" biçimi onlara göre daha geçerli biçim. Kullanıcı gönderilen yere baktığında şaşınp kahyor, çünkü sözcü- gün yazımı orada da değişik, "einsten- yum". Peki, bunlann hangisi doğru, ge- çerli? Görüldüğü gıbi üç ayn biçim var ortada, üçü de geçersiz. Sözlükler doğ- nayu öğretmek için hazırlanır, kafa kanş- tırmak için değil. • Aynı sözcügün iki türlü yazıhşla iki kez madde başı ile yapılışına ömekler ab- rfl ve aprfl; ariave arya. • Yazılışıyla okunuşu tutarsız olanla- ra ömekler adagio(adacyo), agteato(aci- tato), aria (arya). • Aynı maddenin iki kez yer alışma ör- nekler: adçekflmekOıem de art arda); ak pak; at meydam. Böyle iki kez üç kez yer almış olan maddeler pek çok. Sozlüğü ka- nşüranlar görecektir. Sonuçveöneri: Bu yazıda sözlüktekı yanlışlann pek az örneğini verebildik. Sözlükte yanlış yer- lere yerleştirilmiş iç maddeler; gönderi- len yerde bulunmayan maddeler; öraek- lerde bol bol kuilanıldığı halde maddesi ve dolayısıyla tanımı olmayan atasözle- ri sözcük türü kanştırmalan (ömeğin be- lirteç, sıfat, ad vb.); yazım yanlışlan, al- fabetik yanlışlan, dizgi yanlışlan, sözlük yöntemine aykınhklar saymakla bitme- yecek denlı çok. Abartmıyorum ve bir kez daha söylüyorum. Bu sözlük sayısız yan- lışla dolu bir sözlük. Türkiye'de şimdiye değin böylesi görülmemiştir. Otuz yılı aşkın bir süredirbu alanda bir şeyler yap- maya çalışan biri olarak söylüyorum bu- nu. Bir sözlüktekı herhangi bir yanlışı herhangi bir kullanıcı kolayca anlaya- maz, ama sözlükçülükle uğraşanlar an- lar, görür, sözlükte tek bir virgülün bile ne denli önemli olduğunu bilir. Sözlük hazırlamak kolay bir iş değil- dir, ömür törpusü bir iştir. Birtakım can sıkıcı yanlışlar olabilir, olur ama bir söz- lükte bu denli çok yanlış olamaz. Hele bü- tün olanaklar elinde olan bir kurumun sözlügünde birtek virgül yanlışı bile ola- maz. Olursa bağışlanmamalıdır! Onun için bir kullanıcı olarak ben bu sözlüğû bağışlamıyorum. Milli Eğitim Bakanlığı da onu okullara salık vermış- se, bu işlemi geri almalı. önerim de şu: Bu sözlük kullanıcıya sunulmamah, sunulanlann hepsi geri alin- malı ve sözlüğün hiçbir yerde bulunma- yan yeni bır basımı gerçekleştirilmeli. Ben, "A" harfinde saptadıkJanmı ye- ni TDK'ye vermekten kaçınacak değilim! Yeter ki bu yanlış dolu sözlük bu duru- muyla kalmasın. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Devlet Nerede Evet, her şeye yeniden başlamak gerek!.. Her şeye her şeye!.. önce kafalan değiştirmeye, sonra yöneticile- ri, tepeden tırnağa!.. 17 Ağustos 1999 bir dönüm yeridir... Mevlana'nın dediği gibi "dünlegittiherşey..." Tahkimler, sosyal reform diye emekçiyi ezmek, kısır bir politika dünyasında oyunlar oynamak, "devleti küçülteHm", "küreselleşmeye ayak uy- duralım", neymiş 0 "tam bağımsızlık" safsatası; çağ degişti, biz de değiştik diye böbürlenenler!.. Hepsi gittı dünle biriikte... "Şimdi yeni şeyler söy- lemek gerek" Yeni şeyler, yeni sözler, yeni anla- yışlar, yeni adamlar, Atatürk'ûn istediği gibi "dü- şûnen kafalar!.." Kırk bin ölü mü, yoksa daha mı çok? Bir hafta geçti aradan, ama acı taptaze... Unutulacak gi- bi değil acı... Altmış beş milyon insanımıztek tek bunu derinden yaşadı. Biryaran olabilmişse, ola- bilirse bu olayın, yurttaşlanmızda birliktelik bilin- cini uyandırabilmesidir, uyandırabilmişse... Geceler ve günler boyu TV'lerden tek bir çığ- lık: "Devlet nerede?"... Devlet kaldı mı ki onu yardıma çağırasın? Devlet eski gücünde değil ki, eski yerinde değil ki? "Devtet küçüttülmeti", "dev- let her işe kanşmamalı" diye tutturanlar şimdi azı- cık utanmazlar mı? Her işi özelcilere bırakalım, neymiş devlet her şeye kanşıyormuş, oysa özel sektör her şeyi daha iyi yaparmış edebiyatı, ba- kıyorum şimdilerde unutulmuş gibi!.. Sağcısı, or- tacısı, solcu görüneni hep "devlet"\ anyor. "Dev- /erisuçluyor: "Devlet nerede?" Bıraktınız mı o güçlü Türk devletini eski yerin- de, bıraktınız mı? Onu sat, bunu ona ver, beriki- ni dış güçlere sun, özelleştirme diyerek binbir güçlükle ulusa kazandınlan degerlen bozuk pa- ra gibi harca!.. Sonra da devlet nerede, de!.. Geçen gün yazdığım gibi, gücüm olsa bütün özelleştirmeleri önlerim, özelleştirilenleri de ye- niden devlete döndürürüm!.. Daha iyisi de yapıl- malı, şımdiki partamentoyu ilk genel seçimde de- ğiştirmek, MHP'sinden DSP'sine, RP'sine, DYP'si- ne, ANAP'ına; Mesufundan Tansu'sundan, ne kadar sözde genç, gerçekte eskinin eskisi, yaş- lının yaşlısı sözde pplitikacılara kadar... Becerik- sizliği, en hafif deyimle başarısızlığı bin kez ka- nrtianmış olanlan tarihin çöp torbasına!.. Bir haftadır yabancı uzmanlar enkazdan insan kurtanyor. Ingilizi, Fransızı, Azerisi, Almanı vb. KöpekJeriyle, araçlanyla, tüm bilgileri ve deneyim- leriyle... Yardımlaryağıyor. Geçmiş deprem son- ralannı anımsıyonjm. Deprem kurbanlanna gön- derilmiş konservelerin Beyoğlu/Balıkpazarı'nda satıldığı günleri!.. Bilmem yine bir yağma süreci mi yaşanacak? "Devlet küçülsün* diyenler, bakıyorum devle- ti gerçekten küçültecek yazılar yazıyor, konuşma- lar yapıyorlar hiç sıkılmadan!.. Ama hiçbir şey unutulmaz. Tarihin belleği her şeyi bir yana ya- zar. Özel çıkarlar, hesaplarla devleti bu hale ge- tirenlerden de hesap sorulur birgün!.. Yasalan çiğ- neyenlerden, beceriksizlerden, illedebendiyen- lerden... Kırk bin şehit, bir hayalet ordusu gibi düş- lerine, karabasanlanna girecektir, deviet-millet düşmanlannın, çıkar avcılarının... Unutulmazlar Arasına Katılan Şair... TAIİPAPAYDIN C an Yücet, yaşamı ve kişiliğiyle, şiiri ilesıradışı binydi. Şiinyleya- şamı iyi örtüşürdü. Kimseye ben- zemeyen, kendine özgü bir dün- ya... Ta baştan beri tutarh, iyi özümsemiş, ödün vermeyen sağ- lam bir bireşim. En dar günlerde, tutukevlerin- de bile özgürdü. Böyle insan az yetişir bizde. İlk bakışta berduş görünümü çizer, ama 0 kendini bırakmışlığın arkasında sağlam birdünya görü- şü ve kültür bütünlüğü vardır. Şiiri de bu teme- leoturur. Taa 1945 'lerden, öğrencilık yıllanmızdan be- ri tanınm. Kaç kez Hasanoğlan'a geldi, kaç kez Ankara'da evine götürdü. Birbirimize şiirlerimi- zi okuduk. Günün olaylannı tartıştık. Daha o yıl- larda Türkiye'nin çok kötü bir karanlığa süruk- lendiğini söylerdi. "Atatürk'ûn yapbgı iş ta- mamlanmadı, engelliyorlar, bırakmıyoriar" der- di. Her konuda kendine özgü görüşler getirirdi. Akranımızdı, aynı yıl doğumluyuz. Biriikte Bal- gat sırtlannda askerlik kampı yapmıştık. Dost- luğumuz o günlerde daha bır pekişti. Ama son- ra, yıllarcabirbirimizi görmedik. Bizler Anado- lu'ya dağılıp calıştık. Onun sesi bazen Lx>ndra'dan, bazen Bodrum'dan geliyordu. Çok değişik ve il- ginç şiirier yazıyordu. Giderek Türk şiirinin or- tadıreklennden birisi oldu. Büyük sevgi ve say- gı topladı. Cnlü beyin cerrahı GaziYaşargl'in bir konuş- masından öğrendiğime göre, Atatürk Lisesi 'nde Can'la sınıf arkadaşı imişler. Evleri de yakm ol- duğu için sık sık biriikte ders çalışırlarmış. Ha- san ÂM Yücd Milli Eğitim Bakanı. Bir gün geç zaman Meclis'ten mı, Bakanlıktan mı, kımbilir nerden eve dönmüş, bakmış Gan'ın odasında ışık yamyor. Konuşma sesleri geliyor, "Napo- yor bunlar?" diye sonıyor. Gazi ile biriikte ders çalışıyorlar. Giriyorodaya: "Napuyorsunuzba- ? Can bir yandan, Gazi bir yandan başlıyorlar şikâyete: Dersler çok ağır, bize ne gereksız şey- ler öğretiyorlar. Nasıl öğrenilir bunlar, ne gerek var... Konuşuyorlar konuşuyorlar. Bitti mi diyor Hasan Âli Yücel. Bitti. Bana bakın ulan, diyor, sıkın kıçınızı. Çalışın. Bunlan öğrenmeden sı- nıf geçmek yok, diploma almak yok. Kolay mı aydın olmak?" Vurup kapıyı çıkıyor. Gazi Yaşargil diyor ki: "Sıkük. Ben beyin cer- rahı oMum. İnsanlaruı beynini amefivat ediyo- rum. Can şair oMu, Tfirk dilini ameoyat ediyon" Gazi Yaşargü'in bu deyimi bence Can Yücerin şiirini çok güzel özetler. Gerçı her şair dl'i ame- liyat eder, yeni anlatım olanaklan, yeni duyar- lıklar arar. Sözcüklere yeni anlamlar kazandınr. Can Yücel'in şiiri özellikle bu saptamaya girer. Hemenher şürinde sözcüklere hiç beklenmeyen, alışılmamış anlamlar yukier, göndermeler yapar. Dili yeniden kurar. Eski Galata Köprüsü için yazdığı şiirde ne dıyordu, "Yüreğinin dubabnıu geniş tut üıtiyar Sen nice dayüar gördün bugüne kadar Hepsi de yedeklerinde sürüye sûrüye ayüan- nı Senin üstûnden azamet-i böbreki ve kalpak-4 pöstekrytegeç^) Tarihin hayvanat bahçesini bo>iadnar." Can Yücel'in şiiri hiçbir kayda kuyda uyma- yan, içinden geldiği gibi, sere serpe bir şiirdir. Çoğu güncele oturur. Ozünde muhalifbr, egeme- ne karşıdır. Insanlığın büyük gelişımine katkı- lar getinr. Hepsi olmasa bile kimi şiirlerinde unutulmaz dizelerbelleklere yeıieşir. Sağlığın- da, ölûmünden sonra hakkında nice güzel yazı- lar yazıldı. Demek ki sevüiyordu, toplumda iz bırakan şaırlerden biriydı. Güle güle dostum Can Yücel, unutulmazlar arasına katıldın... BAŞSACLICI Acımız büyük, binlerce insan yitirdik, önceiikJe ulusumuza, yakınlannı yitiren herkese başsağlığı diliyoruz. Atatürk'ûn Türk Dil Kurumu'na ve dil devrimine emek veren, Dil Derneği'nin kuruculanndan, Türkçe / dilbilgisi kitaplanyla, aydınlık düşüncelenyle laik cumhuriyetin çocukiannı yetiştiren, değerli öğretmenimiz, bilime, bilgiye, sanata saygılı egitimci, çalışkan insan, BEŞİR GÖCÜŞ ile her zaman el ele olduğu eşi CEMİLE CÖĞÜŞ'Ü. kızı SEZEN CÖĞÜŞ'Ü. Yalova'da yitirdik, 21 Ağustos'ta Ankara'da toprağa verdik. Acırruzı, ögretmenımizden aldığımız bilinçle ve usun öncülüğündeki bilgiyle aşabilmek için, onun gibi çocuk ve gençlerimizin yanında olacağız. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Düşüncelerinin, yaprtlannın bütün eğitimcilere, dilcilere ışık tutacağına ınanıyor, yakjnlanna, öğrencilerine, eğitimcilere bütün aydınlanmacılara . . başsağlığı diliyoruz. .. DİL DERNEĞİ BAŞSAĞUĞI Zarif ve Aydın Türk kadınının sımgesı; can dostumuz, ablamız, kardeşimiz BERtN MURATHANOĞLU'nu 20 Ağustos 1999 günü kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Ailesine ve dostlanna sabırlar dileriz. ADABÜKÜ DOSTLARI AKUT (Arama Kurtarma Derneği) Acil yardımlarınızı bekliyor. İş Bankası Galatasaray Şubesi 738978 TL Hesabl / 364711 DOlar Hesabl Tel: 0212 252 46 44 VEFAT Baromuzun 1920 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT NECMETTİN ALTAN vefat etmiştir. Azız meslektaşımızın cenazesi 24.8.1999 Salı günü (bugün), Bebek Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakıp ebedi istirahatgâhına defiıedilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet kederlı ailesine ve meslektaşlannuza başsağlığı dileriz. tSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Türkiye Kas Hastalıklan Derneği deprem bölgesindeki hastalan ve üyeleri ile temas kurmak ve bilgilenmek istiyor. Lütfen demek merkezini arar mısınız. Tel :02125730975 6636553 Faks: 663 01 68 PENCERE Sopumlu Kim, Suçlu Kbn?.. Mutfağa girdim, cezveyi aldım, bir kaşık kahve, yanm kesme şeker, birfincan su, her şey hazır. Oca- ğı yakmak için kibnti çakınca aklım kayrverdi, çağ- nşım zincirinin haikalan birbirine eklendi: Kibritin alevi.. Aydınlık.. Karanlık.. m, Yeraltındaki karanlıkta kurtanlmayı bekteyen, devreye girdi; yanında kibriti var mıydı?.. Kaç gün geçti?.. Tümü öldü mü?.. Soru akJımdan çıkmıyor. • Geçenlerde televizyon izliyorum, rasgele zaplı- yorum, bir kanalkarşıma çıktı, aynnt verip lafı uzat- mayayım, Koç Üniversitesi'nin çağnlısı olarak Tür- kiye'yegelen Nobel ödüllü bir Amerikan bilim ada- mına sordulan - Türkiye 'de 20 yıldan beri yüzde 60- 70 oranın- da enflasyon sürûyor. Siz bu olayı nasıl yorumlu- yorsunuz, enflasyonun önûne nasıl geçilir?.. Amerikalı profesor cin gibi!.. Gözlerinde alaycı bir ışıttı: - Enflasyon yalnız size özgü değil!.. Başka ülke- Ierde de yaşandı. Enflasyon yükseJir, doruğa çı- kar, sonra denetime alınır, biter. Çaresi vardır. Enf- lasyondan toplumun küçük bölümü yararianır, bü- yük bölümü zarar görür. Sizdeki enflasyon yirmi yıldan beri sürüyor; demek ki toplumun enflasyon- dan zarargören büyük kesimi bunu durdurmak için gerekli sıyasal iradeyi gösteremiyor... Evet, üç buçuk haramzadenin elinde perişan oluyorzavallıhaJk... • Deprem 45 saniye sürdü, ama, çeyrek yüzyılın hesabını gördü. Anlaşıkjı ki haramzade takımının ittifakı, yurtta- şın mezannı yıllardan beri kazmış!.. Düzenin çürü- müşlüğüyle depremde yıkılan binalann çürüklüğü özdeş!.. Halkın seçımle başa geçırdiği takım, dev- lete çöreklenerek ülkenin ipini pazarda satmış... Sorumlu kim?.. Kim suçlu?.. • Bir de mürteci takımı var haramzadenin meza- ra gömdüğü Müslümanın kefeninden çıkar sağla- maya çalışan din bezirgânı da diyor ki: - Laikçiler türbanla uğraştıklan için Allah öfke- lenip bizi cezalandırdı. Vay canına!.. Enkaz attında kalan beş yaşındaki yavru mu, yoksa annesi mi türbanla uğraştı?.. Bektaşi çay kenannda demleniyormuş; karşı kı- yıya geçmek isteyen üç çocuklu bir anne kunda- ğındaki bebeği Baba Erenler'in eline vermiş: - TutşunuL. Kadın ikinci çocuğunu sırtına alıp karşı kıyıya bı- rakmış; dönüp öteki yavrusunu omuzuna almtş, ama, çayın orta yerinde akıntıya kapılıp sürüklenmiş. Çocukla anası bağıra çağıra boğulmuşlar... Bektaşi bir karşı kıyıda ağlayan yavruya bakmış, bir kucağındaki bebeğe!.. Sonra gözlerini gökyü- züne dikip demiş ki: - Imanım, şu işi ben yapsam canıma okurdun ya!.. ML İLHAN SELÇUK KİTAPLARI ENELHAKK'IN HAKKI 2. BASI 2.500.000 TL İSKELE SANCAK 2. BASI 900.000 TL DUVARIN ÜSTÜNDEKİ TİLKİ 3. BASI 1.100.000 JAPON GÜLÜ 7. BASI 1.100.000 ZİVERBEY KÖŞKÜ 13. BASI 800.000 TL DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VURUN 24. BASI 900.000 TL GÖRÜLMÜŞTÜR 8. BASI 9O0.0O0TL AĞLAMAK GÜLMEK 10. BASI 900.000 TL YUZBAŞI SELAHATTİN'İN ROMANI (İKİ CİLT) 6. BASI 3.000.000 TL umhurıyet Kıtap Kulubu (ağ Pazorloma A.S. Turkocoğı Cad. Uo:39: (34334) Cogalogiu Istanbulîe!:5l4 01 96 Faks:5l4 01 95 ÇAĞIN MOTEL Her öğün balık, akvaryum gibi deniz. KalabalıkJardan va kabalıklardan uzak sessiz tatil. Sezon fiyatianrmz: 1 krşi T.P. 11.000.000.-TL 2 kişi 1 hafta 140.000.000.- TL. Assos Bektaş Köyü SütKJce Koyu Tel: 0286-723 40 42^*3 0532-76706 55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle