20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 AĞUSTOS 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ABD'nîn isteklerl idrak ediliyor Tarih, 20 Nisan 1998. ABD'nin Ankara Büyükelçisı Mark Par- ris, Adana Güçbırliği Vakfı'nda konuşuyor. İmtiyazsözleşmele- rinın Danıştay incelemesinden geçmesinin "yabana yatınmlar içın çok denn sonuçlan" olduğu- nu söylüyor Panis. "Çok derin so- nuçlan" da şöyle sıralıyor: "Bırincısı, zonınlu tetkıkin ta- mamlanması, aylar, bazendeyıl- laralmaktadır. Daha sonra mah- keme, iki tarafın dikkatlıce pa- zarlık yaptıkları ve üzerinde an- laştıklan bir iş sözleşmesını de- ğıştırebılecektir. Ikincisı, Danış- tay'ın sözleşmelerüstündekiyet- kisi, uluslararası hakeme tam başvuruyu sınırtamaktadırki, bu da uluslararası mali destek al- mada ciddi bir engel yaratmak- tadır. Amerikan şirketleh bana, Danıştay sorununun, Türkiye'ye yapılacakyeni yabana yatınmın önündeki tek önemli engel ol- duğunu söylemekteler." ABD Büyükelçisı'nin 1.5 yıl önceki bu sözlen, Turgut Özal'ın misyonunu üstlenen Başbakan Bülent Ecevit'in, Enerji Bakanı- nın, ANAP lideri Mesut Yıl- maz'ın, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli nin bugün söy- ledıklerı ıle örtüşüyor mu? Örtü- şüyor. Şimdi yine Mark Parris'in 20 Nisan 1998'deki konuşması- na dönelim ve Türkiye Cumhu- riyeti Anayasası'nın değiştiril- mesıne ilışkın önerisini dikkatle okuyahm: "Anayasal ve hukukı hükümleri nasıl değiştireceklen konusunda Türk vatandaşlannın karar vermesi gerektiğini idrak ediyoruz." Türk vatandaşlarını bilemeyiz de, iktidar sözcüleri veTBMM'de temsil edilen partilerin milletve- killeri, ABD Büyükelçisi'nin is- teklerini "idrak ettikleri"ni 1.5 yıl sonra kanıtlıyorlar. Seçilmişler ülkeyi düşünüyor mu?Adı, Türk halkının belleğinden hiç silinmeyecek olan "uluslararası tahkimci" Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, imtiyaz sözleşmelerinde Danıştay denetiminin kaldırılmasını savunurken şöyle diyor "Meclis seçilmiş kişilerden oluşuyor. Seçilmiş kişiler, atanmışlar kadar ülkeyi düşünemez mi?" "Avukat" Ersümer'in "hukuk devleti" anlayışındaki kıtlığı bir yana bırakalım ve "seç/7/T)/ş'lerin onayından geçen bir doğalgaz santralına ilişkin sözleşmeyi gündeme getirelim: Sözleşmeye göre, bir konsorsiyum santralı yapacaktır. Santral tamamlandıktan sonra eğer doğalgaz gelmemişse, yani santral çalışmıyorsa bile, devlet, konsorsiyuma enerji üretiyormuşçasına şakır şakır parasını ödeyecektir. "Seç//m/'ş"lerin onaylayıp içlerine sindirdikleri bu tür sözleşme maddeleri Danıştay'ın önüne gittiğinde, idari yargı, "devlet olmayan bir şeyi niye satın alıyor, şirketlere neden boşu boşuna para veriyor? Bunda kamu yaran yoktur, tam tersine, kamu çıkan zedeleniyor" diyecektir elbette. Bu örnekten anlaşılacağı üzere, Ersümer'in "seçilmiş kişilerin, atanmışlar kadar ülkeyi düşündükleri" savı doğru değil. Kaldı ki, Enerji Bakanı'nın "atanmışlar" diye tanımlayarak bir anlamda küçümsemeye çalıştığı Danıştay üyelerinin, Sayın Ersümer'in seçim bölgesi olan Çanakkale'nin Çan ilçesinde santral yapılmasını "seçilmişin" siyasal rantı açısından değil "kamu çıkan ve hukuk" açısından değerlendirecekleri yadsınamaz bir gerçektir. Yaman çelişki İktidar, önce rantiyeden ve ser- maye kesiminden vergi alınmasını öngören reformu rafa kaldıran ta- sanyı TBMM'den geçirdi, ertesi gün de sosyal güvenlik tasarısını gün- deme getirdi. ANAP Istanbul Millet- vekili Emre Kocaoğlu çıktı Meclis kürsüsüne. Bir gün önce devletin hastane, yol yapabilmesi için gelir elde etmesini öngören vergi refor- mundan vazgeçilmesine ilişkin ta- sanya "evet" oyu vermiş olan Em- re Kocaoğlu, SSK'nin açıklan ne- deniyle devletin yol, hastane yapa- madığından dem vurdu ve ekledi: "Sosyal güvenlikreformu işçilerin ve işverenlerin, ülkenin hayrınadır. Emeklilerin, emekçilerin lehinedir." Kocaoğlu'nun konuşma yaptığı sı- ralarda, çalışanlann kazanılmış hak- lannı geri alan, sosyal güvenlik hak- kının kullanımını zorlaştırarak bu alanın özelleştirilmesine zemin ha- zırlayan tasan nedeniyle memuriar, işçiler ayağa kalkmıştı. Türk-lş de eylem kararı almıştı. Peki, serma- ye kesiminden vergi kesilmesini en- gelleyen tasanya olumlu oy verdik- ten sonra işçilerin haklannı budayan tasarıyı canla başla destekleyen ANAP'lı Emre Kocaoğlu kimdir? Kocaoğlu, eski Türk-lş Başkanı Şevket Yılmaz'ın danışmanlığını yapmıştır. Yıllarca sendikaların, dolayısıyia işçilerin ekmeğıni yemiş- tir... Ulusal egemenliğin devri anlamına gelen uluslararası tahkimi anayasaya yerieştirmek içın büyük bir coşkuyla, canı gönülden, şevkle oy veren 400'ü aşkın milletvekilimize sorsanız, diye- ceklerdir ki: "Uluslararası tahkim ile çağa ayakuydumyoruz. Uluslararası hu- kuk kurallanna uyum sağlıyoruz." öyle mi acaba? Gelin, bir uluslararası tahkim kuru- lunun yapısını inceleyelim: Adı: Uluslararası Yatırım Uyuşmaz- lıkları İçin Çözüm Merkezi. Kısa adı Çağdaş hukukmuş! ICSID. ICSID, Dünya Bankası'nın merkez binasında. Hani, "yapısaluyum"adı al- tmda, özellikle az gelişmiş ve gelişmek- te olan ülkelerin emperyalist sisteme uyum sağlamasını amaçlayan alan- larda proje kredisi açan, o kredinin yerinde ve istenilen şekilde kullanılıp kullanılmadığını denetleyen Dünya Bankası var ya, işte ta kendisi. ICSID'ın, yani uluslararası hakem kurulunun başkanı, Dünya BankastYım başkanı. ICSID'ın organlanna(arabu- lucu ve hakemler paneli} her devlet dörder kişi atıyor. Aynı zamanda Dün- ya Bankası'nın başkanı olan ICSID başkanı ise, bu organlara onar kişi gönderiyor. Nasıl ama? Ona karşı dört kişi. Böy- le bir yapıdan "adalet" beklenecek! Dünya Bankası, kendi pişirecek, ken- di yiyecek. Mangalın üzerindeki de biz oiacağız. Bunun adınada "çağdaşlığı yakalamak" denecekJ ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMtROĞLU Suçu 'Sevgi Duvarı'm Aşmaktı! Can Baba da "eyvallah" de- di, gitti. Içı bulut rengi kadehle- ri, "Kumkapı meyhanelerini, Kuz- guncuk'u, Datça'yı, şiiri, mizahı, hesapsız olmanın namusunu, hain kadere edilmiş tumturaklı küfrün güzelliğini ve bir de şu acaip dünyayı öksüz bıraktı, git- ti. YeniAlman kelepçeleh bilek- lerini morartırken yüreğini ayışı- ğırta odaklayan adam, içehde- kileri "mecburiyetten" 19 Ma- yıs'ı avluda volta atarak kutla- maya çağıran "rejim düşmanı", ortaya çıkacak nefis şarap uğ- runa kara üzümün ezilişini sine- ye çeken o büyük şaıre artık ölüm yok! Son yıllarında yazdığı Leman dergısinde "mesai arkadaşlığı" yapmış olmamız benim için ne büyük onur. "ikindiyin saat beş- te" tutuklanıp, "dip kapalı"ya atılıp demire vurulmasıyla dirlik ve düzenliğin kurtulduğu; suçu tevatür ve esrar olan, elbet bir kızıllığı da bulunan sardunyanın "sabahleyin saat beşte" asıldı- ğını anlatan şiiri, Can Yücel'in içindeki o "aklıgüzel, gönlügü- zel" insanoğlunu ve diline hâkim bir usta ozanın estetik erişilmez- liğıni görmeye yetiyor. O şiirdeki gibişımdı, "canlann gözleriyaş- ta." Tesellimiz, Can Baba'nın hayatının hakkını vermiş ol- masıdır. Az sonra!• Güneşe ateş edenler sor- gulanıyor! 11 Ağustosgünü ger- çekleşen güneştutulması sıra- sında Uzi marka silahlarla gök- yüzüne ateş eden M.A. ve S.B. adlışahıslarileÖ.Ç. veT.Ç. ad- lı çift, verdikleri ifadelerde, du- rumun yanlış anlaşılmadan kay- naklandığmı: güneş tutulmasıy- la gözlenen karanlığın, daha ön- ce Susurluk çetesi için yapılan "BirDakika Karanlık" eyleminin bir uzantısı olduğunu sandık- larını ve eyleme katılarak ken- dilerini zordurumda bıraktığını düşündükleri güneşe bu yüzden ateş ettiklerini belirttiler! Söz konusu şahıslar dokunulmadan serbest bırakıldı! Az sonra! • Erbakan, DSP'ye geçti! Şok kararı bir basın toplantısı düzenleyerek açıklayan Nec- mettin Erbakan, "Siyasi haya- tımda bana bugüne kadar kim- se Bülent Ecevit kadar yardım- cı olmadı. Şimdılik bağımsız mii- letvekili olup ilk fırsatta DSP saf- lannda mücadele etme niyetin- deyim. Sayın Ecevit ve daha da Sayın özkan ile uyum içinde ça- lışacağım" dedi! Az sonra! 'Nietzsche Ağladığında' "...Kendini iyi biri olarak gös- teriyor - kimseye zarar vermiyor - yalnızca kendinden ve doğadan başka kimseye! Sırf pençeleri yok diye kendi kendilerine iyi di- yenlerden bırı olmaktan vazge- çirmeliyim onu. Bu cömertliğıne güvenmeden önce onun lanet- lemeyi öğrenmesi gerek. Hiç öf- ke duymuyor! Birinin onu incit- mesinden bu kadar mı korku- yor? Kendisi olmaya cesaret ede- memesinin sebebi bu mu? Ne- den yalnızca küçük mutlulukla- nn peşinden koşuyor. ve buna da erdem diyor. Bunun asıladı, kor- kaklıktır. Uygar, kibar ve görgü- lü bir adam. Vahşi tabiatını ıslah etmiş, içindeki kurdu kuzuya çe- virmiş. Ve buna ılımlılık diyor. Bu- nun asıl adı, vasatlıktır!" Bunlar, Irvin D. Yatom'un yaz- dığı, Aysun Babacan'ın dilimi- ze çevirdiği "Nietzsche Ağladı- ğında" adlı kitabın 244. sayfasın- dan altını çizdiğim satırlar. Ro- mandaki Nietzsche'nin düşün- celerini sizinle paylaşmak iste- dim. Gerçekten kafa emeği ge- rektiren bir kitap okuma ısteğı- niz ve zamanınız varsa, Ayrıntı Yayınlan'ndan üst üste yeni bas- kılan yapılan bu kitabı okuyu- nuz. Ben büyük zevkle okudum. Viyana Fatihi Sultan Teriml Rapid Wien maçında Galata- saray'ı zevkle, hatta gıpta ede- rek seyrettim. Avrupa kupaları- na ilk kez katılan Israil takımına elenmeyi "başaran" Beşiktaş is- ter istemez aklıma geldı. Son durumda, aynı kentin bu iki ta- kımı arasında, biri düzenli çalı- şıp çabalayıp bir yerlere gelmış, diğerı ise avare hayatını seçip boşvermiş iki kardeş arasında- ki fark var. Yine de bundan son- rası için umutsuz değilim, yeter ki teknik direktörümüzün kim olacağı kesinleşsin! Hagi için de gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Türkiye'de top oynayanlar için- de en büyüğü. Bu zafere gölge düşürmemek- le birlikte Hürriyet'in dünkü ha- berini çok ilginç buldum: "Viya- na bu kez düştü" başlıklı spot aynen şöyle: Fatih Terim, Avus- turya'ya giderken 'kılıçlanmızı çektik, Viyana kapsına dayan- dık' demişti. Ve Terim, Kanuni Sultan Süleyman veMerzrfon- lu Kara Mustafa Paşa'nın ya- pamadığını gerçekleştirdi, Vıya- na'yı futbolla fethetti." Yahu bu nedir? Ne kılıcı, ne fet- hi? Şovenist duygulan tırmala- mak ilkellik değil mi? Terim'in ne ilgisı var Kanuni'yle, Merzifon- lu'yta? Bir Ingiliz takımı bizden bir takımı etese.lngiliz basını, "Istan- bul'u daha önce işgal etmiştik, bu kez ele geçirdik" yazsa, azman medyamız coşmaz mıydı? Yunan takımına yenilsek başımız öne mı eğilecek? Şu aşağılık komp- leksınden kurtulahm artık! "Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş" kampanyası - 38 Susurluk Çetesi cezalandınlsın! KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] HARBİ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN CesoreJ-Ana'nm kızı darul ça/amk. f n, köulûfere büdiriuer. I 14 Ağustos ÇAGDAŞ EPİK TlYArRONUN BABASI ÖLDü.. OSi'M 8UGÛN,ÛNLÛ ALMAU IJYATKD ADAMI V£OZANI _ BERTDLT gR£CHr(BR£Hr)SBMŞIUM KALPTEN ÖUHJ. TİYOTKONUN ÇOK ESKJ BİR ÖĞESÎ OLAN EPİK, ÇlN, HİNT V£ ORTAÇAĞ AVKUPA OYUNLARtNPA HATT» O4H4 SONRA ŞHAKESPEARE TARAF/NDAN YARAROİMLAAJ giR UNSUR- PU. AMA ONU ÇAĞM$ TİM7ZOC* UYtZUlAMN CMT'Tİ. O, EPİK UNSURii OİYALEKTİK 1 Pf OX£Sİ OLARAK KULLAAIMIŞ, KiÂSİK TİmmO KAUPlAf&MN OIŞINA ÇlKA- 8AK, İ, OYUN- OAKı urilM y» m ÇEÜŞKİLEKOeN 7XRTt ŞILACAK ŞEYLER ÇIIOHZMASINIISTZMİŞT BİH MARKSİST OLAPJ BfiECMT, O2ELLJKLE BURJVV#AULÂ- KIMl VE POÜTİtASlNI £L£STİREN OYUNLA&YIA,TÛU OÜHVAOA BÜrÜK £TKİLEfZ YAPACAIO7R.. MUSTAFAKEMALPAŞA ASLİYE ; HUKUK MAHKEMESt HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo: 1998/55 Esas Davacı Orman Işletme Müdürlüğü vekili tarafindan davalı Forekx Orman Orünleri aleyhine açılan tazminat davasında: tzmir ili Gazi Bulvan 1370 Sok. No: 7/1 adresinde ikamet etmekte iken adresi meçhulde kalan ve tûm aramalara rağmen adresi tes- pit edılemeyen davalı Forkx Orman Ürünleri'ne ilan yolu ile tebligat yapılmasına karar verildiginden adı geçen davalının 9.9.1999 gü- nü saat 10.20'de yapılacak duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi takdirde yargılamaya yokluğım- da devam edilerek karar venleceğı hususu davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 28154 T.C. ÜNYE SULH HUKUK HÂKİMLtĞl'NDEN İLAN DosyaNo: 1998/474 Davacılar Asiye Kaya ve arkadaşlan vekili Av. Arif Çelik tarafindan davalılar Akgül ve arkadaşlan aleyhine açılan ortaklığm gideril- mesi davasının mahkememızde yapılan açık duruşmalan sırasında verilen ara karan geregince; bulunamayan davalılar hakkında ılanen tebligat yapılmasına karar venlmış olmakla karar gereğınce; Bütün aramalara rağmen bulunamayan ve adresleri tespit edilemeyen Ünye'nin Buruncu mahallesinden Akgül, Rukiye (Rügar) Os- manoğlu, Celal, Osman kızı Hafize. Osman kızı Nazmiye, Osman kızı Hasne'nin, duruşma günü olan 10/9/99 günü saat 10.15'de Ün- ye Sulh Hukuk Mahkemesı duruşma salonunda hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri. aksi takdirde duruşma- nın yokluklannda yapılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. 16.6.1999 Basın: 29563 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Bulunur Kurtaracak... "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini Yoğimiş kurtaracak bahtı kara maderini." Vatanın bağnna bir hançer dayandı yine!.. Bu şimdilik hançer, bıçak, tabanca, bomba değil.. Ama bilinmez, bir bakarsınız yalnız siyasal, para- sal baskılarla da yetinmezler, Sirbistan'a yaptık- ları gibi yüzlerce uçakla ülkemize de saldırmaya kalkışabilirler! Batı gazetelerinde, Kürtleri sözde kurtarmak için NATO'nun, bilmem kimin Türkiye'ye karşı güç kullanması gerekliliğinden söz edenle- ri de görmedik mi? Yok, o kadarı da olmaz, demeyelim! Mütareke yıllannı anımsayalım... Sevr'i düşünelim.. Neza- man Türk ulusu dış güçlere boyun eğmek zorun- da kalmışsa, özellikle bir kısım aydınları, politika- cıları özel çıkar peşinde olmuşsa; daha doğrusu para babalarının etkisiyle 'çağdaşlaşma', 'küre- selleşme', 'yeni dünya düzeni' diyerek vatan ka- pılannı, topraklannı yabancı sermaye güçlerine aç- mışsa; toplumda umutsuzluk, bıkkınlık, bezgin- lik, kapkara bir sis gibi insanlarımızı sarmıştır. Bakıyorum, şu günlerde, TBMM'deki sağcı ço- ğunluk, ne çoğunluğu, bütün partilerin işbirliği halinde olduğu sağcı bütünlük, kısır hesaplarla ül- kenin sağlam kalelerini bir bir ortadan kaldırmak yolunda!.. Yabancı sermaye çevreleri Türk adaletine inan- mıyormuş. Türk Danıştay'ı, (ki 135 yıllık bir geç- mişe dayanan) Şûrayı Devlet bile dış güçlerin is- teğiyle bir yana itilmeliymiş... Itilmeliymiş ki ya- bancı sermaye, yerii işbiriikçileriyle ahenk içinde sömürü sürecini hızla sürdürebilsin. Birkaç gündür TV başında TBMM görüşmele- rini izliyorum. Ne büyük bir coşkuyla, bir hızla ça- lıştyor milletvekillerimiz! Sabahtan geceyansına ka- • dar, bütün partilerin katılımıyla, kürsüye çıkan ı parti sözcülerinin karşılıklı övgüieriyle, hepsi de aynı kaynaktan gelen bir güçle, bir inançla, tam. bağımsız bir Türkiye'nin temellerini çökertmek^ yarışında!.. Bir Erbakan'ı kurtarmak için, Refahçı-Fazilet- çiler Ecevit'in tüm isteklerini sineye çekiyorlar! On-, lann amacı, bu ülkeye kafalarındaki biçimi, anla-' mı verebilmektir. Amaca varmak için her çare ya- -, saldır onlara göre!.. ANAP desen başka türlü, DYP başta türlü, MHP unutmuş milliyetçiliği, tah-' kimler, emekçiye, memura, emekliye kısıntılar, Danıştay'ı, Türk adaletini saygısızca bir yana it-' mekte... Daha bir yıl önce büyük alkışlarla kabul edilen Vergi Yasası'nı, yine Ecevit-Yılmaz ikilisi askerlerin zorlamasıyla yasalaştırdıkları sekiz yıl- lık kesintisiz eğitimi bozmak, yozlaştırmak, değiş- tirmek peşinde!.. Ne oldu 28 Şubat kararlan? Kimlerdir, komu- tanlann ileri sürdükleri irtica ile savaşım yasala- nnı itirazsız kabul edip de uygulamaktan türlü ba- hanelerle kaçınanlar! MGK'de Erbakan'ı da, Çil- ler*i de, Yılmaz'ı da, Ecevit'i detek sözcükle kar- şı çıkmadılar komutanların kesin 'te//mar'larına... 'Bu da geçeryahu' deyip her zamanki, uyutarak zaman kazanma yolunu tuttular... Bugün Meclis'te 'tek bir parti'var. Sağa ortak- lık!.. Başında Demokratik Sol yaftası taşıyan bir parti... Bence Ecevit'in tek sesli, tek yöneticili ai- le kulübünün adı bundan böyle 'Antidemokratik Sağ Parti' olmalı... Namık Kemal, Türklüğün içine düştüğü o bü- yük umutsuzluk günlerinde, "Vatanın bağnna düş- man dayamış hançerini I Yoğimiş kurtaracak bah- tı kara maderini" demişti. Ama bir gün Mustafa Kemal adlı bir kahraman çıktı, yurdun, ulusun içine itildiği o kara günlerde yaktı umut ışığını... "Vatanın bağnna düşman dayasın hançerini Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini" diye- rek... Kara-yazgılı vatan, er geç kendini, kendi gücüy- le, inancıyla bütün sömürgelerden, iç ve dış ha- inlerden kurtaracaktır... BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 1 2 3 4 5 6 7 SOLDA1S SAĞA: 1/Beyazbirele- ment.2/Genel- likle sevecen ve hüzünlübirko- nu işleyen kü- 3 çük lirik şiir... Bir şeyin doğru olduğunu belirt- mek için yapı- Ianişaret3/Bir D nota... Valide... 7 Uzaklık anlat- makta kullanı- ° lan söz. 4/ Ek- g vator bölgele- rinde yetişen bir meyve ağacı. 5/ Eski dilde bu- ^ lut... Argoda kaba saba vegötgüsüz kimseye ve- 2 rilen ad. 6/Mısır'da ün- 3 lü bir arkeolojik alan... 4 İyi, güzel. II Rütbesiz g asker... Çarşılarda aynı işi yapan esnafin bulun- " duğu bölüm. 8/ Büyük 7 savaşdavulu... Yazyağ- 3 muru. 9/Bakla,fasulye, g bezelye gibi sebzeler- de, içinde tohumlann sıralanmış bulurtdugu kabuk... Yer çatlağı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gürültü, patırtı, şamata. II Kanşık renkli... Kâbe'nin örtüsüne verilen ad. 3/ Bir soru sözü... Küçük su kana- lı... Karaciğehn salgıladığı acı sıvı. 4/ Gizli görevli... Tat- sız tuzsuz yiyecekler için kullanılan bir sözcük. 5/ Yük- selen değeriere karşın toplumun yarannı gözeten soyu tükenmekte olan kişi. 6/ Su geçinnez kumaştan yapılan birtür spor ceket. 7/ "Sözün -- ile düşürgil" (Yunus Em- re)... En kısa zaman süresi... Dizi, smı. 8/ Donuk renk- li... Çinko. 9/ Sığınn öd kesesinden çıkan ve sanlığı iyi ettığine inanılan taş. A G R E S I • Y 0 •M U L E T A U L V A N •R A F R •A R A R 0 X • V E R E | 0 M U R E L 1 | E K 0 | E D T D IM | N A N A Z A M E T •TD | A^ T A L A N T E ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ (22) İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DÜZELTME İLANI 1998/1151 Müdürlüğümüzün 1998/1151 sayılı dosyasından sa- öşı yapılacak olan gayrimenkulün Akit gazetesınm 11.7.1999 tarihli nüshasının Basm-32292 numarası tahtında yayımlanan ilanında Mesnevi sokağı yazıl- ması gerekirken zuhulen Besnevi sokak olarak yazıl- mıştır. Düzeltiriz. 6.8.1999 Basın: 38985
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle