20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 AĞUSTOS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 Goran Bregoviç, renkli, çokuluslu orkestrasıyla bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda Balkaıılar\laıı tanıdık bfleşimler CUMHURCANBAZOĞLU Açıkhava'nm bugün ve yann- ki programında renkli. çokulus- lu orkestrasıyla sahneye çıkacak olan 'yabancı' bir isim var: Go- ran Bregoviç. Ona yabancı de- mek aslında zor; çûnkü müziğiy- le, kühürüyle, davranışlanyla. po- pülaritesiyle bize yakm olan, bi- zim pop yıldızlan kadar ilgi gö- ren biri Bregoviç. Elindeki kartlan çok güçlü; her yerde müthiş yeni beste sıkıntısı çekılirken tarn bir laboratuvar olan Balkanlar ve Akdeniz'de mü- zik adına ne varsa toparlayıp ge- tiriyor; aynca kartvizitinde gitar- cı. besteci, şarkı sözü yazan. dü- zenlemeci, yapımcı, yayımcı gi- bi birçok önemli özelliği taşıyor. Yüzyıllarca çeşitli göçler ya da sü- rekli gezen Çingeneler aracılı- ğıyla büyük coğrafyaya dağılmış tınılan kullanarak insanlan ko- laylıkla etkilemeyi beceriyor. 195O'de Saraybosna'da Hırvat baba, Sırp anneden doğmuş Go- ran'ın kansı ise Müslüman, yani tipik bireski Yugoslavyalı. Kan- şık bir müzik yumağınm içinde büyümüş yetenekli müzik ada- mı. Profesyonel müzik yaşamma 15 yaşında kurduğu rock'n'roll grubuyla başlamış ve kendi de- yişiyle Tito'nun ülkesinde Mars Tarihi doçenti olmamak ıçin üni- versitedeki sosyoloji ve felsefe eğitimini son dersi vermeyerek bırakmış. Liderliğini yaptığı Beyaz Dûğ- me (White Button) rock grubuy- la ülke içinde tanındı ve yıldız oldu. Onlann 'Yugorock'ı ernik tatlar da içeriyordu ve bu kulvar- dan halk müziğine geçmesı zor ol- mamıştı. Doksanlann başında eski mü- zisyen olan dostu genç yönetmen Enür Kusturica, çekeceği üçün- cü filmi Çingeneler Zamanı (1989) için ondan müzik yazma- smı istedi ve bu yolla tamamıyla ernik müziğin içine girdı. KJsa süre sonra. yine Kusturica film- leri Arizona Dream ve Underg- round'a yazdığı müziklerle önce Avrupa'ya, ardından Amerika'ya açıldı Bregoviç. Ülkesinde savaş çıkınca 1992'de Fransa'ya yerleşmiş ve burada müzikleryazmayabaşlamıştı. Bir dahaancak 1998"dedönebildi Sa- raybosna'ya. Film müziklerinden Brego- viç'in kim olduğunu yakından bi- liyordubizimmüziksever. Yaptık- lan hoşa gitmişti: Çok yakından tanıdığımız Rumeli havalarmı, yine Osmanlı bandolanyla Bal- kanlar'a gitmiş trompet ve diğer nefeslilerle. güçlü ritim sazlany- la sunuyordu. Bregoviç'te bizim arabeskçıler gibi ne ararsan var- dı; Türk, Makedon, Arap ritim- leriyle zenginleştirilmiş Balkan havalan, Çingene ezgileri, tan- golar ve beğendiği her şeyi koyu- yordu parçalann içine. Kariyerinde yeni sayfa Türkiye pazarında bir rekorun sahibiydi; Arizona Rüyası (1993) adlı fılmine yazdığı müziklerin al- bümü Türkiye'de büyük ilgiyle karşılanmış ve tezgâh altından korsan satılmasına karşın tüm za- manlann en fazla talep gören ya- bancı albümlerinden biri olmuş- tu. Bu arada bizim popçulann Bal- kan müziğine ilgisi artmaya baş- lamıştı. Bregoviç'in Çingeneler Zamanı, Arizona Rüyası, KraB- çe Margot (yön.: Patrice Cheau- 1994) ve Underground albümle- rindeki parçalar bizim popçular ta- rafından kapışıldı. Sezen Aksu da Rumeli soundunun piyasaya iyi- ce sızdığını, tutulduğunu görün- ce işin en ustası kimse onunla ça- lışmayı kararlaştırdı ve Brego- viç'i fstanbul'a getirdi. Bir anda Türkiye'deki gazetelerin gözde- si olmuştu Yugoslav besteci. 1997'de Düğün ve Cenaze Mü- ziği Orkestrası'yla önce 4. Ulus- lararası lstanbul Caz Festivali'ne geldi; ardından Most Production için Açıkhava'da konsere çıktı. rlindeki kartlan çok güçlü, her yerde müthiş yeni beste sıkıntısı çekilirken tam laboratuvar olan Balkanlar ve Akdeniz'de müzik adına ne varsa toparlayıp getiriyor; aynca kartvizinde gitarcı, besteci, şarkı sözü yazan, düzenlemeci, yapımcı, yayımcı gibi birçok önemli özelliği taşıyor. Sahnede ışık oyunlan; şovlar, ar- kaya bir perde koyup görüntüler izlettirme gibi taktikler yoktu programda. Çıkıyorlar, insanlan doyurana kadarçaldıktan sonra gi- diyorlardı. Sezen Aksu'yla yaptığı Düğün ve Cenaze albümünden sonra po- pülaritesi daha da arttı bu taraf- larda. Yapıtla Aksu beklediği il- giyi bulamadı ama Bregoviç'in Türyiye pazannda eksik bütün albümleri tamamlandı. Bu arada Yunan George Dalaras'la ortak albümü ve bir de bestof'u katıl- dı plakçıdaki Goran Bregoviç kö- şesine. Geçen yıl Bregoviç'in kariye- rinde yeni bir sayfa açıldı. Avru- pa'da tam bir megastar olma yo- lunda ilerliyor ünlü besteci. Bir- çok ülkeyi geziyor. konserler ve- riyor, film ve reklam müziği tek- lifleri alıyor. Söyleşilerde Kusturica ile 'kan- kardeş' olduğunu, o günleri Fran- sa'da yaşamasına karşın Saray- bosna katliamında insanlann ya- şadıklannı ve de ürettiği müziği anlatıyor, MTV'de gözükemeyen birinin varlığını duyuramadığı bir düzene konserlerle karşı çıktığı- nı söylüyor. Kusturica'run iddialan Bugün çevresinde müzikolog- lar, bilgisayan ustaca kullanan stüdyo adamlan, iyi müzisyenler var ama Emir Kusturica yok. Fe- derico FeDini - Nino Rota. Peter Greenavvay - \Ikhael Nyman,Ser- 90 Leooe- E nnioManicone dost- luguna benzetilen Kustunca - Bre- goviç ikilisinin dostluğu neden son Kusturica filmi Ak Kedi Ka- ra Kedi'de bittiğini soranlara ya- nıtı da şöyle: 'YıHardır Emir ay- m görüntü yönetmeni, montaj- ayta ve benimie çalışıyordu. Yeni film için farkfa isimkr seçti. Değiş- tirmek berzaman sağhkh bir ka- rardırf Oysa işin aslı bu kadar basit değil; Kusturica yıllardır kendi- sinin araştınp getirdiği halk ez- gilerini emanet ettiği Bregoviç'in bunlan düzenledikten sonra im- zasını atarak albümlerde topla- masmı dürüst bulmayarak ortak- lığı bitirmişti. Kusturica'nın iddialan çok ağır, kanıtı da kendisine düşer, ama bu konuda Bregoviç'in bir, iki bel- geli sabıkası da yok değil. örne- ğin, Poly Gram şirketi bir süre Arizona Dream albümünün yeni baskılanru yapamadı. Nedeni de, iki Korsikalı bestecinin, yapıtla- nnı albümde izınsiz kullandığı için Bregoviç aleyhine açtığı da- vaydı. Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç ile Halk Dansları Topluluğu üzerine Dansla yerelden evrensele AnadoluKûltür Servisi - Geçen haziran ayın- da Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde, Halk Danslan Topluluğu'nun ve aynı üni- versitenin Gençlik Orkestrası ile Çok- sesli Gençlik Korosu'nun katılımlany- la Yerelden Evrensele Anadolu başlıklı bir program sunuldu. Ülkemizde, alarun- da bir "flk" niteliğini taşıyan bu prog- ramla ilgıli olarak, Anadolu Üniversi- tesi Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç la ko- nuştuk. - Sayın Rektör, programın aynntıla- nna geçmeden önce, üniversitenizin. bu- güne kadar uluslararası başanlara da im- za atüğuıı büdiğimiz Halk Danslan Top- luluğu hakkında biraz bilgi verir misi- niz? ENGtN ATAÇ-Aslında Anadolu'nun ortasında yer alan üniversitemiz, Ana- dolu'nun dört bir yanından gelen ve her biri kendi yörelennin folklor zenginli- ğini de taşıyan renkli öğrenci mozaiğı ile zaten halk danslan bağlamında do- ğal bir doku oluşturmakta. Üniversite- mizin Halk Danslan Topluluğu, 1980 yı- lında, Halkbilim Araştırmalan Merke- zi Halk Danslan Uygulama Birimi'nce oluşturuldu. Kuruluşundan günümüze kadar üç yüzün üzerinde gösteri ger- çekleştiren topluluk, 1980-1986 yıllan arasındakonulusunuşlaraağırlıkverdi. Halkbilim öğelerini izleyiciye doğal çevre düzeni içerisinde yansıtma, dün- le bugünü kaynaştırma düşüncelerin- den yola çıkarak 'Düğün DemekHepBir Örnek'. 'Gel Gözüm Gör AnadohTytT, "Dansı Cümlemize". 'Anadolu'da Gele- • Farklı gruplan bir araya getiren Eskişehir Anadolu Üniversitesi Halk Danslan Topluluğu, Çoksesli Gençlik Korosu ve Devlet Konservatuvan Gençlik Orkestrası ile birlikte bir program sundu. nekte Gelecekte Yaşamak' ve 'ASTU- pa'da Anadolu' gibi gösterilen sundu. 1986 sonrasında ise topluluk, bir reper- tuvar anlayışı içerisinde halk danslan- nı sergileme düşüncesini benimsedi. Topluluğumuzun repertuvannda bugün Adıyaman, Eskişehir, Trakya, Trabzon, Bolu ve Artvin yöresi danslanyla 'Kıs- kanç' adlı dans gösterisi bulunuyor. - Büdiğimiz kadanyla bu topluluk, Hamamın mahremiyetivegtd Ali Akay,c Giz ve Açıklık' ve 'Sanat ve Modalar' başlıklı sergilerin küratörlüğünü üstleniyor Kültür Servisi - Urart Sanat Galensi 30 Eylülde: Behiç Ak, EmreZeytinoğJu. Müşerref Z«\tinoğlu. Suz>' Hugh Levy. Hüseyin Bahri Alptekin. Esat Tekand, Ahmet Elhan. MehmetNazun ve Hakan Onur'un katılacağı bir sergıye ev sahip- liği yapacak. 'Sanat ve Modalar' başlık- lı serginin küratörlüğünü Ali Akay üstle- niyor. Sergi, sanatın dönemlerine göre deği- şen modalann modernlikle olan ilişkisi- ni sorguluyor. Ali Akay'ın Baudelaire'in modern olanın moda ile alakasmı kurdu- ğu metinlerinden yola çıkarak oluştur- duğu sergi 30 Eylül'de açılacak. 'Sanat ve Modalan' modem sanatlann gelişi- mindeki 'yenhijapma. mutlak'ı,^rcek- leştirilmeyeni gerçekleştirmek' arzusunu ortaya koyarak, aslında bunun kapitalize edilen yaşamımızla ilgili olduğunu ve dönemlere göre sanatçılann, modalardan nasıl etkilenerek modern sanata baktık- lannı göstermek amacını güdüyor. Ali Akay'ın, bütün bir modernite sürecini ortaya koy- makla yükümlü bir sergi olarak nitelendiği proje, Baude- laire'in, 'modern olan aslında moda olandır' sözünü de kapsıyor." Baudelaire'in metninde moda, kendi başına ye- niliği olduğu kadar eskiliği de içinde saklavıp yeniden or- ta>a çıkarma>1 gerektiren bir kavram olarak ele aluuyor. Baudelaire böyle bir ilişki kurarken karikatüristler lis- Seza Paker'in sergisi Akademi İstanbul binasının içindeki hamamda gerçekkşecek. tesi de çıkanyor ve hızh çiziın meselesini devreye soku- yor." Sanat ve Modalan başlıklı sergi bu yüzden güncel ve moda olanı karikatürlerinde çok net bir biçimde yan- sıtan birkarikatürist BehiçAk'ın yapıtlannı da içerecek. Modemitenin eskiyi saklaması, yeniyi çıkarması, yeni- yi çıkanrken hep eskinin de birlikte gelmesi serginin bir diğer 'mesetesi'... Bu meseleler ortaya konurken Türk sa- nat tarihinin de yansımalan olacak 'Sanatve Modalan'nda. Baudelaire ile birlikte şiirin de yer alacağı sergide 19. yüzyıldan başla- yıp bugüne bakılacak. Ali Akay"ın küratörlüğünü yaptığı bir di- ğer sergi ise Akademi lstanbul 'un binasının içinde bir tesadüf eseri ortaya çıkan hamam üzerine temelleniyor. Fransa'da yaşayan ve Türkiye'de ilk kez yapıtı sergilenecek olan Seza Paker' in çalışmasının yer alacağı ve 16 Eylül'de açılacak olan sergi bu hamamda gerçekleşecek. Akademi lstanbul binasının eski sahibinin gizlediği ve daha sonra yeni sahibi tarafından yeniden gün ışığına çıka- nlan mekân, hamamın kubbesinin ve damı- nın bütünlüğünden oluşuyor. Bu anlamda hem mekânm gizliliği hem de hamamın mah- remiyeti ortaya konulurken, şeffaf duvarlar yapının açıklığını gösteriyor. Hamamın in- sanlann en gizli ve mahrem yerlerini ortaya döktükleri, açtıklan, cinselliği çağnştıran, Oryantalistlerin kafalanndaki hayal gücü- nü dolduran bir yer olması, bizi, gizi ve açık- lığı bu sergiyle birlikte ele almaya doğru sürükleyecek. Hamamı, özellikle kadmlann kendilerini en rahat his- settiklen yer olarak tanımlayan Ali Akay, bu yapılann çıplaklığı, eğlenceyi, gizlerin açığa vurulduğu, sırlann paylaşıldığı bir yeri simgelemesüıin yanı sıra kapalılığı ve mahremiyeti de en çok vurgulayan yapılar olduğu gö- rüşünde. yurtdışında da yoğun etkinKkfcrde bu- lundu» ENGtN ATAÇ - E vet. Ülkemizi tanıt- manın en etkili yollanndan birinin kül- türümüzün başlıca öğelerini gösterebil- mek olduğu inancıyla Halk Danslan Topluluğumuz bugüne kadar Avustur- ya, Almanya, Kanada, Italya, Yugos- lavya, Hollanda. Fransa, Belçika, Ma- caristan, Meksika, Ingiltere, ABD ve Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nde uluslararası festivallere katıldı. Yurtdı- şındayüz ellinin üzerinde gösteride yak- laşık yüz bin izleyiciye ulaştı. Bu arada çeşitli ülkelerdeki televizyon kunıluşla- n aracılığıyla gösteri görüntûleri milyon- larca izleyiciye sergilendi. - Biraz da, geçen haziran avında Es- kişehir'de sergilenen 'Yerelden Evrense- le Anadolu' başhkk dûzenlemeden söz eder misiniz? ENGİN ATAÇ - Bu program, Halk Danslan Topluluğumuz ile, yine üni- versitemizin Devlet Konservatuvan 'nın ortak çalışmalanyla gerçekleştirildi. Uzun bir çalışma süreci boyunca, halk danslanmızın özgün müzikleri, konser- vatuvanmız öğretim elemanlanndan Sa- mi Hatipoğlu tarafindan orkestra için uyarlandı. Gülsevin Doğanay yöneti- mindeki Çoksesli Gençlik Koromuz, halk danslanna ait türküleri seslendir- di. Halen çahşmalannı ~~~^~ Moskova Çaykovski Dev- let Konservatuvan Orkest- ra Şefliği Bölümü'nde sür- düren öğretim görevlimiz Burak Tûzün'ün yönetı- mindeki Devlet Konserva- tuvan Gençlik Orkestrası, geleneksel halk müziği çal- gılannı kullanan ekiple bir- likte çok titiz ve uyumlu bir çalışma gerçekleştirdi. Halk Danslan Genel Sanat Yönetmeni Sadettin Sön- mezoğlu da farklı gruplan bir araya getirip halk dans- lannı sahnede bir dantel gi- bi işleyince. 'Yerelden Ev- rensele Anadolu' tamam- lanmış oldu. Programa kır- kı aşkın dansçı katıldı... -Geçen yıl, üniversitenin kırkıncı kuruluş yıldönü- münde de yapt^ınız gibi, Anadolu Üniversitesi bağ- bmındaevTenseüiğicoksık vurguluyorsunuz. Bunun nedenini biraz açıklar nıı- sımz? ENGİN ATAÇ - Bir de- fa 'üniversite', evrenselli- ği kendiliğinden içeren bir kurum. Aynca yüzyıllar bo- yunca çok değişik uygarhk- ların beşıği olmuş bir yöre- nin adını taşıyan Anadolu Üniversitesi'nin evrenselli- ğe özel bir önem vermesi, üniversite adına doğal bir misyon değil midir? ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bîr Attilâ İlhan Klasiği... Ali Kırca, "S/yaser Meydanı "nın sezonunu bu programın ciddryetine yaktşır bir biçimde kapatt; son programda Attilâ ilhan'ı konuk etti. Ve onunla Tür- kiye'nin gerçek anlamda önem taşıyan hemen bü- tün gündem maddeleri arasında belki kısa, ama çok yoğun ve aydınlatıcı bir gezinti yaptı. Her okurunun ve her izleyicisinin elbet kendine gö- re bir Attilâ İlhan'ı vardır. Bendeki Attilâ llhan'ın en önemsediğim yanı ise, onun artık bitmekte olan yüz- yılımızda -yine bana göre- bu ülkenin yetiştirebildiği birkaç düşünce adamı'ndan birisi olmasıdır. Bu ya- nını öne çıkarmam, Attilâ llhan'ın şair ve yazar kim- liğini daha geride tuttuğum anlamında yorumlanma- maiı. Çünkü yine kişisel kanıma göre, eğer düşünür yanı böytesine engin bir Attilâ İlhan olmasaydı, bildi- ğimiz çizgisindeki bir şair ve yazar Attilâ İlhan da ol- mazdı. Ali Kırca, Attilâ llhan'a yönelteceği sorulan Türki- ye'nin en azından üzerinde durulmayan, oysa ger- çekte belki de her şeyden çok önemsenmesi gere- ken sorunlanndan yola çıkarak ve büyük bir özenle hazırlamıştı. Türkçe'nin günümüzdeki durumu, Türk aydını, Türkiye'de eğitim anlayışı, yurtseverlik, Mus- tafa Kemal ve kurduğu cumhuriyetin anlamı, Türk gençliği bunlardan yalnızca birkaçıydı. Attilâ llhan'ın bu konulara ilişkin sorulara verdiği yanıtlar, aynı za- manda gerçek anlamda bir aydın tavnnın nasıl ol- ması gerektiği ve aydın olmanın ne kadar kapsamlı bir birikimi gereksindiği bağlamında da ömek oluş- turacak nitelikteydi. Aşın iddialı gorunmekten kaçı- nan, ama temel aldığı birikim nedeniyle kendinden kuşku duymayan bir özgüven; bir sorun üzerinde ka- fa yorarken, hiçbir aynntıyı olabildiğınce gözden ka- çırmama ve küçümsememe çabasındaki bir düşün- me eylemi; herhangi bir yöresel gerçekten kopma ge- reksinimini duymayan bir evrensellik boyutu; ve ni- hayet, kimi "meslekten" aydınlanmızın (!) tam tersi- ne, buralı olmaktan hiç gocunmayan, dünyaya an- cak buralı olduğunu yadsımadığı ölçüde açılabilece- ğinin bilincine varmış bir aydın - "Siyaset Meydanı"rm son programında karşımıza çıkan, işte böyle bir Atil- lâ İlhan portresiydi... Bir bilim adamı olmayan Attilâ İlhan, Türk dilinin bu- günkü durumuna ilişkin saptamalanyla her dılbilim- cinin dile ne kadar geniş açılardan bakmak zorunda olduğunu ortaya koydu. örneğin yalnız bizim dilimi- ze değil, fakat her dile zamanın akışı içersinde ya- - bancı diye nitelendirilen sözcüklerin girmesinin ka- çınılmazlığını belirttikten sonra, birdil açısından önem taşıyan noktanın o dildeki-ister "yerli", ister "yaban- cı"- bütün sözcükleri doğru, başka deyişle anlam- lan bilerek kullanmak olduğunu vurguladı. Böylece de dil olgusu açısından temel bir gerçeği, bir dili kul- lanarak anlatabilme becerisinin kesinlıkle 0 dilde- ki yerli ve yabancı sözcük sayısıyla ilintili sayılama- yacağı gerçeğini gözler önüne serdi. Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı konusunda Attilâ İlhan, bu milliyetçiliğin ırk temeline değil, fakat Tür- kiye Cumhuriyeti sınırian içersinde yaşama ve ken- dini bu ülkenin insanı sayma temeline dayandığını, dolayısıyla yalnızca yurtseverlikten kaynaklandığı- nı önemle vurguladı. Böyle bir milliyetçilik anlayışının zihinlere tam olarak yerieştınlebılmesi durumunda hertürlü aynmcılığın kendiliğinden son bulacağı ger- çeği düşünüldüğü takdirde, Attilâ llhan'ın bu konu- da söylediklerinin önemi de kendiliğinden anlaşılır. Attilâ İlhan, yurtseverlik konusunu bugünkü genç- liğin durumuna ilişkin sorulara yanıt verirken de irde- ledi. Bugünün Türk gençliğinin karamsaıiığından, umutsuzluğundan ve ideal eksikliği duymasından söz edilirken, sevgili Ali Kırca'ya şu unutulmaz yanı- tı verdi: "Senin sorunu dinlerken, bir an acaba biz- lergençliğimizde niye böyle değildik diye düşündüm. Niye böyle değildik, bıliyormusun? Çünkü 0 zaman- lar Cumhuriyet vardı. Mustafa Kemal, cumhuriyeti o günün gençliğine böytesine büyük birideal olarak be- nimsetmeyi başarmıştı..." Attilâ Ilhan'a göre bu cum- huriyet ideali, o günkü gençliğin bütün etkinliklerine yön verebilecek güçte bir idealdi. "Umudumuz var- dı. Herşeyartıkcumhuriyetin kurulduğu buyurt için- di. Derslerimizdeki başanlanmız bile yurdumuzla il- giliydi. Bir dersten başanlı olduğumuzda, kendimizi yurdumuza karşı bir görev yerine getirmiş sayarak seviniyorduk. Başansız olduğumuzda ise, sankiyur- dumuza olan bir görevimizi yerine getirmemiş gibi üzülüyorduk..." Attilâ llhan'ın anlattığı umutlu kuşak, o günkü cum- huriyet tarihinin yetiştirdiği kuşaktır. Günümüzün - bilimsel bir incelemeye göre- yüzde sekseni ülkesi- nin geleceğini karanlık gören, bu karanlık gören yüz- denin sekseninin ise kendi geleceğini aydınlık gör- düğü gençlik. yani geleceği karanlık bir ülkede ken- di geleceğinin aydınlık olabileceğine ınanan genç- lik ise, kendilerine hâlâ "Atatürkçü" demekten hıç utan- mayanların biçimlendirdiklen cumhuriyet sonra- sı'nın ürünüdür! Attilâ llhan'ın andığım programı, bugünün Türkiye- si'nde kasetlerinin bütün orta ve yükseköğretim ku- rumlannda öğrencilere gösterilmesini ve onlarla bir- likte üzerinde tartışılmasını gerekli kılacak ölçüde önemli bir programdır... e-posta: ahmetcemalusuperonline.com acem20(a hotmail.com Clermont Ferrand 12. Uluslararası Kısa Film Festivali • Kültür Servisi -12. Uluslararası Clermont Ferrand Kısa Film Festivali 4-12 Şubat 2000 tarihleri arasında gerçekleşecek. Fransız Kültür ve Iletişim bakanlıklannın desteği, Auvergne Bölge Konseyi, Puy de Dome Genel Konseyi, Cinematografı Merkezi ve Avnıpa BirliğTnin yardımlanyla düzenlenen festival . kapsamında bir kısa film yanşması düzenlenecek. ! Yanşmaya katılacak olanlann 35 ya da 16 mm'lik, kırk dakikayı geçmeyen filmleriyle 20 Ekim 1999 tarihine kadar festival komitesine başvurmalan gerekiyor. Fihnle birlikte, orijinal diyaloglann ve Fransızca ya da Ingilizce çevirilerinin de gönderilmesi v isteniyor. 15 Aralık'ta açıklanacak olan sonuçlar, n tnternet üzerinden de öğrenilebilecek. fıhnleri seçilen ı yönetmenler festivale davet edilecek. Büyük ödül, jüri , özel ödülü ve halk ödülü olmak üzere 3 ayn dalda ... ödül verilecek yanşmayla ilgili aynntıh bilgi almak }, isteyenler, 33 473 91 65 73 (Clenmont-Ferrand / l Fransa) numaralı telefonu arayabilirler. BUGÜN • BEYOĞLU StNEMASI YAZ ŞENLİĞl'nde Avrupa adlı film gösteriliyor. (251 32 40) • RUMELMSARI KONSERLERİ'nde Sebnem Ferah yer alıyor. (287 84 81) • HARBfYE AÇIKHAVA TİYATROSU'nda Goran Bregoviç'in konseri izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle