Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6TEMMUZ1999SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türkiye'de Alman Vakıflaıinın Marifetleri!
B A C I N O Ğ L U DogubiUmci (Şarkiyatçı)
F
ederal Almanya'da Tiir-
kiye'ye yönelik "kültür
hizmederi" büyük ölçü-
de vakıflar aracihğı ile
gerçekleştirilir. Söz ko-
nusu hizmetler, "Türk
halkına ve politikacılanna demok-
ratik tartışma kültürünü öğret-
mek"ten "Elmalı kereste sanayisini
teşvik
T1
e, "özelkştirme veserbest pi-
yasa ekonotnisi dersleri"nden "gaze-
teci eğitimi"ne kadar çok renklı bır
programı içerir. Türkiye'de "araş-
tırnıa kurumu" kısvesi altında ça-
lışmalannı sürdüren Alman vakıfla-
rının hemen hemen tamamı parti
\akfıdır.
Aşın sağcı CSU ve sözde solcu
PDS dışında Alman Parlamento-
su'nda grubu bulunan dört partinin
tamamının Türkiye'de vakıflan var-
dır. Ülkemiz ile ilk ilgilenen, Al-
manya'nınen büyûk partisi CDU'nun
Konrad Adenauer V'akfı olmuştur.
1984'te şubesinı açmıştır. SPD'nın
Friedrich Ebert Vakfi'nın Istanbul'a
gelişi I988'de olmuştur. Bunu,
1991 de FDP'nm Friedrich Naumann
Vakfi izlemıştır. Birlik 90/Yeşiller' ın
Heinrich Böll Vakfi da doksanlı yıl-
ların ortasında Istanbufda faaliyete
geçer.
Alman Parlamentosu'nda grubu
bulunan partilerin vakıflannm tü-
mü, federal hükümetin 'Politik Eği-
tim Fonu'ndan finanse edılmekte-
dir.
Yurtdışı etkinlikleri de yine yüz-
de yüz federal hükümetçe karşılanır.
Konunun uzmanlanndan sosyolog
Ute Paschner'e göre Alman parti va-
kıflan, devlet fınansmanh çok özel
NGO'lardır ve Alman dış politika-
sının önemli bir aracı durumuna gel-
mişlerdir.
Alman Dışişlen Bakanlığı'nın eli-
mıze geçen bir yayınında, ülkelerin
ıçişlerine sorun yaratmadan kanşa-
bilmek için ne tür "kamuflaj proje-
leri" kullanabileceği ûzerine bir di-
zı "pratikörnek" verilmektedir.
u
Po-
litik vakıflar"ın bu bağlamda "diya-
log programlan ile yapıcı bir rol oy-
nayacaklan" en yetkilı ağızlardan
itıraf edilmektedir.
Ankara ve istanbul'da şubeleri bu-
lunan tüm Alman parti vakıflannın
programlan kabaca şu üç maddeden
oluşur: Birinci maddedeki etkinlik-
ler, Kemalizmin iflas ettiğini ve so-
runun geçici btr hükümet sorunu de-
ğıl. "yapay ve uyduruk Türk ulusu-
nu tepeden inme vöntemlerle yaşat-
maya çalışan Türk devleti" olduğu-
nu kanıtlamayı amaçlar.
Bu çerçevede üçlü bir strateji ız-
lenir: A- "Toplumun değişik kat-
manlaruu Kürt sorunu ûzerine tar-
tışmaya ve çözüm üretmeye alışör-
mak" \ e buna paralel olarak "Kürt-
çû gruplar" ile Almanya arasında
köprü kurmak. B- "Toplumun deği-
şik katmanları ile siyasal İslamcıla-
n bir araya getirmek" ve buna pa-
ralel olarak "tslamcüar" ile Alman
devletı arasında köprü kurmak. C-
"Alevilerin aşın tslama karşı oluşla-
nnı dikkate alarak, Alevüer ile özel
görüşmek ve konuyu gerektiğinde
Kürt sorununa kaydırmak."
tkincı maddedeki etkınlıkler, ''Tür-
kiye'de yerel yönetimlere işleriik ka-
zandırmak" amacıyla, Almanya'da
adı var, kendi yok "federal sistem"i
Türkiye'ye tanıtmayı hedefler.
FDP'nın Friedrich Naumann Vakfi
"federalizmitanıtma" çabalannı ge-
nelde Batı Anadolu'da yürütürken,
Yeşiller'in Heinrich Böll Vakfi "fe-
deral yönetimin nimetleri"ni Doğu
Anadolu konusunda gündeme getır-
mektedir.
Yeşiller'in bu vakfi şu sıralar, Tür-
kiye'nin etnik çetelesıni tutmakla
meşgul ve hem Alman Dışişlen Ba-
kanı ile hem de aynı bakanlığa bağ-
h Alman resmi "araş,tırma
r
'enstitü-
leri ile ortak çahşmakta. SPD'nin
Friedrich Ebert Vakfi da, daha "glo-
bal" bır yaklaşımla "Türkiye'de si-
vil toplumun kumlabilmesi" içın ça-
ba gösterirken. daha çok "ekonomi
ağuiıkb diyalog arayışı"nda olduğu
izlenimini vermek ıstıyor. Türkı-
ye'de "tslamı demokrasiyie barıştır-
mak" yolunda en kapsamlı projeler
ise CDU'nun Konrad Adenauer Vak-
fi'nca yaşama geçiriliyor.
Vakıf ajandasının üçüncü madde-
si "yerü köpriibaşlan oluşturmayı"
öngörür. Almanya'ya davet edilen
Türk akademisyenleri, ayduılar, burs
verilen doktora öğrencileri, vakıf şu-
belerine alınan Türk elemanlar için
ödenen Alman "kalkındırmayardı-
mı", bazı duyumlara göre yıldan yı-
la katlanarak arttınlmaktadır.
Etkinlik alanlannın farklıhğı, par-
ti programlannın farkhlığından de-
ğil, aralanndaki görev dağılımından
kaynaklanır.
Vakıflann tek merkezden yönetil-
diğine, birbirleriyle oldukça kanşık
ilişkiler içınde olduklan ûzerine bir
örnek verelim. Konrad Adenauer
Vakfi'nın Türkıye şefi, Alman ordu-
su kökenlı Dr. Wulf Schönbohm,
vakfın aylık dergısinın Ağustos 1997
sayısmda, sekiz yıllık eğitım refor*
muna "Türk ordusunun tslam düş-
manhğr" derken Türkiye Cumhuri-
yeti'nı de, "kuruluşundangünümü-
ze tslanun inanç esaslannı ve dini
duygulann belirtilmesini ezmek" ile
suçlamıştır.
Konrad Adenauer Vakfi'nın Tür-
kiye danışmanı, Alman Dışişleri Ba-
kanlığı'nın finanse ettiği Alman Do-
ğu Enstitüsü'nün Müdürii Udo Ste-
inbach'tır.
Daha önce Almanya'nın Paris'te-
ki büyükelçiliğinde askeri ataşe ola-
rak görev yapmıştır. 1971-1975 yıl-
lannda "Ortadoğu masası" şefi ol-
duğu Ebenhausen Vakfi'nın Alman
dış ıstihbarat örgütü BND'ye yakın-
lığt bilinir.
Ülkemizdekı Alman vakıflannın
programmı en özlü ifade eden kişi
sanınm Steinbach'tır. 15 Eylül 1998
günü Katohk kilısesıne bağh Lıngen
Akademisi'nin çağnsı ûzerine ver-
diği "Islamın Avrupa için önemi"
konferansında şöyle demiştır. "So-
run, Atatürk'ün bir paşa fermanıy-
la yarattığı yapay ürün Türk devle-
ti ve Türk ulusudur. Sorun, Kema-
lizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve la-
iklik Uketeridir. Sorun, uyduruk,zor-
lama ve yapay Türk ulusudur. Böy-
le bir ulus yoktur. Olmadığmı, Tür-
kiye'de yaşanan Kürt/Türk, Müslü-
man/laik, Akvi/devlet çatışmalann-
da görmekteyiz. Bu uvduruk ulusu
Atatürk nasıl kurdu? Önce Ermeni-
leri yok ettiler, sonra da Rumlan.
Kürtlerişugüne kadar neden yok et-
mediler, bilinemez-." Alman devle-
tinın finanse ettiği Steinbach'ın ens-
titüsünün Türkiye'de bağlantısı olma-
dığı Alman vakfi ya da "araşbrma
kurumu" yoktur.
Örneğin Steinbach'ın elemanla-
nndan "AlevuikveKürtlükuzmanı"
Heidi WedeL hem SPD'nin Fried-
rich Ebert Vakfi ile yakın ilişkide-
dır, hem de Amnesty lnternational
adma Türkiye raporlan hazırlar. Al-
man Doğu Enstitüsü'nün Istanbul
şubesi bünyesinde "Gazi Mahallesi
araşnrması*'nı da yapmıştır. Bu ens-
tıtü, Türkiye'de çalışan tüm Alman
vakıflanna "bİHmsel" yol gösterici-
lik görevini üstlenmiştir.
CDU'nun Konrad Adenauer Vak-
fi, "Türk gençlerinde dini yaşanb
yoğunluğunu" ele alan son "bilinv
seP araştırmasında, Türk gençleri-
nin "ezici çoğunluğunun, devletin
Müslüman kadınlann giyinüne ka-
nşmasına karşı oWuğu**nu kanıtla-
mış. Araştırmada, "gerçeklaiküğin
türbana devlet dairelerinde, parla-
mentoda da izin vermesi gerektigi"
savunuluyor. Frankfurter Allgeme-
ine gazetesinin Ankara muhabiri
Horst Bacia da bu araştırmaya gön-
derme yaparak Merve'yi savunur-
ken,
u
Kemalistfosilkr"e de veryan-
sın ediyor. Aynı gazetenın Istanbul
muhabiri Rainer Hermann da, Al-
man Doğu Enstitüsü'nün dergisi
"Orienfte, kimi hoca efendileri "ar-
ük eskimiş Kemalizminyerinialma-
sı gereken umut işaretİeri" olarak
övmektedir.
Merkezı Bonn'da olan ve kurucu-
lan arasında Alman Federal Parla-
mento üyelerinin de bulunduğu Şeyh
Said Vakfi'nın da (1996) çahşmala-
n doğrudan ülkemiz ile ilgilidir. Şu
anda Türkiye'de şubesi olmayan va-
kıf, amaçlannı şöyle açıklamaktadır.
"Almanya'da yaşayan tüm Müslü-
manlara dini, sosyal ve kültürel hiz-
metler sağlamak... Kürttaallaile Al-
man ve Avrupalı halklar arasmda
di\ ak>ğu geüştirmek— Kürdistan'da-
ki savaş kurbanlanna destek sağla-
mak~. Almanya'da yaşayan Kürtle-
rin yaşam standarduun yükselmesi
için çaba harcamak... Kürt çocukla-
n vegençleri içingençlikörgütleri kur-
mak.»'' Vakfın Başkanı Ali Homam
GhazL "Apo'nun Bonn temsUcisi"
olarak tanınır. Daha önce sözü ge-
çen Udo Steinbach'la da çok yakın
ilişki içınde olduğu bilinir. Kurucu
üyelerden Heinrich Lummer ise Al-
man Parlamentosu'nda CDU mil-
letvekılliği ve Beriin Içişleri senatör-
lüğü görevlerinde bulunmuştur. Şeyh
Said Vakfi kurulmadan önce, 1995
yılında, Abdullah Öcalan ile ikili
görüşmeler yapmıştır.
Almanya İcökenli vakıflar, laik ve
demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ni
dıştan ve içeriden kuşatmaya alma
çabasmda.
Tümü de, "biz NGO'yuz" diyor.
Ancak "sivfl toplum", "küresel eko-
nomi" ve "insanhaklan
n
için uğra-
şı verdiklerini iddia ederken, "Türk
devtetininvarhğısorundur,Türkulu-
su uyduruk bir yapKur" da diyebi-
lıyorlar. Hepsi de "dost ve müttefik
Almanya" hesabına çalışıyor. Söy-
lev'deki "HertaraftaecnebizabHve
memurian ve hususi adamlan faali-
yette-." sözlerini hep anımsamalı-
yız. Son olarak birkaç ay önce yine
Istanbul'da Robert Bosch Vakfi'nın
şubesi kuruldu. Bu son gelişmeden
daha hiç kimsenın haberi yok.
"Çıktık açık alınla I On yılda her savaştan I On yılda on
beş milyon genç yarattık her yaştan."
Başta kim vardı?
"Başfa bütün dünyanın saydığı başkumandan..."
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk.
Ne mutluymuşum o güzel, o mutlu on beşyth, çocuk çağ-
lanmdayaşadığımiçin... ' " ' - ""
Bolluk içinde miydik? Hayır! Bugünkü zengin olanaklar var
mıydı? Hayır! Ama huzurluyduk, gururiuyduk, onurluyduk.
Kimseden borç dilenmiyorduk. Eski Osmanlı borçlarını son
kuruşuna kadar ödüyorduk. Başımız dikti, kendimizi dün-
yanın en güçlü bır devletinin yurttaşı sayıyorduk. Ki, öyley-
dikde...
IMF denen canavar yoktu o günlerde! Ama başkalan var-
dı... Tetikte bekliyorlardı. Kendilerine gidip yalvarmamızı is-
tiyoriardı.
Lozan'da Ismet Paşa'ya ne demişti Ingiliz Dışişlen Baka-
nı Lord Curzon:
"Isteklerimizi geri çeviriyorsunuz. Bütün bunlan cebimi-
ze atıyoruz. Bir gün gelecek, ülkenizi onarmak isteyecek-
siniz, paraya gereksemeniz olacak. Bize geleceksiniz, pa-
ra isteyeceksiniz. Para kimde var, bir bizde, bir de Ameri-
kalılarda, o zaman şimdi reddettiğiniz bütün dileklerimizi bir
bir kabul ettireceğiz size."
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir Düş müydü 0 Günler?
Uzak görüşlüdür Ingiliz pohtikacılan, Amerikahlara benze-
mez! Ne de olsa yıllar boyu, üstünde güneş batmayan bir
imparatoriuğu tüıiü oyunlaria yönetenler, onlar... Amerika da-
ha dünün çocuğu! Deneyimsiz, bilgisiz, ama buyurgan! Ya-
nnı göremeyen, ama bugünleri de iyı değeriendiremeyen ace-
mi politikacılann elinde bir ülke...
O 30'lu yılları anımsıyorum. Onuncu Yıl Marşı'nı ezberie-
diğimiz; mahallede, okulda herkese ezberiettiğimiz günler...
Bugün de yer yer söyleniyor bu marş. Ama gerçek bir inan-
la mi, gerçek bir içtenlikle mi!.. Bir hazin özlemle, bir arayış-
la, bir umutla mı?
Borç almayan, borç ödeyen bir ülke!.. Böyle bir ülke, bil-
mem ne zaman olabiliriz? Başımızdaki yöneticilerle, bunla-
ra benzer yöneticilerle! Hiçbir zaman!.. Bir kez kendini her
şeyden, herkesten üstürt gören, halkının acılanna, özlemle-
rine sırt çeviren, en yüksek koşullarda yaşamayı hedefleyen,
düğünlerde havaya dolartar fıriatan, akıl almaz zenginlikle-
re ulaşmayı tek amaç bilen kadrolarla değil!..
Bir zamanlar Türk Urası'nın Amerikan Dolan'ndan daha
degerli olduğunu söylesem inanır mısınız? Elbette duymuş-
sunuzdur, ama sizlere bir masal gibi gelmiştir; hiç olur mu,
dolar TL'den daha aşağı duruma hiç düşer mi, demişsiniz-
- Nadir Nadi Bey anlatmtştı. Cebine beş yüz tira koymuş,
Balkanlar'da, Orta Avrupa'da on beş gün gezmiş dolaşmış.
Geri döndüğünde cebinlde yine parası kalmış. öyle dövız al-
maya gerek yok, Atatürk lirası her paranın üstünde!..
Bizler bir masalda yaşamışız! Türkiye'nin on beş milyon
nüfusu, savaşlardan yanmış, yıkılmış çıkmış halimizle yine
de önemli bir devlet sayıldığımız günler!..
Tarihten bir şeyler öğrenemezsek bugünleri gereği gibi
değerlendiremeyiz. Nereden, nasıl bugünlere geldik? O gün-
lerde niye güçlüydük? Niye o zamanki dış güçlere boyun eğ-
medik?.. Niye şimdi iki-üç milyar dolar için işçimizi, memu-
rumuzu zorluklara sokmayı göze alıyoruz? Niye her gün zam
üstüne zamlarla insanlanmızı umutsuzluklara sürüklüyoruz?
Atatürk döneminin insanlan mı daha başkaydı? O yıllann
yönetici kadrolannda gerçek ulus sevgisi vardı da şimdiki-
lerde mi yok? Çözümlenmesi gereken bir şeyler var! Ama
düşünen kim?
PENCERE
Liberal Demokrasi
Nasıl ve Ne Zaman?..
Küreselleşme yeni bir şey mi?..
Bir bakıma değil...
Geçmışte sömürgeci, el koyduğu topraklaratelg-
rafını, telefonunu, demiryolunu da taşıdığı için uy-
gariığın araçlan küreye yayılmıyor muydu?..
Internet ağının yeryuvariağında ilmik ilmik örül-
mesiyle iletişimın küresel yoğunluk kazanması bir
gerçektir ama, bu gerçeğin içeriğine yuvalanan eko-
nomik düzen eninde sonunda kaprtalizmin doku-
sudur.
Çağdaş kaprtalizmin iç mantığında da sömürü
düzeninin gelişmışı yuvalanıyor.
Kanıt?..
Küreselleşme, teknolojik devrimle hczlandığından
bu yana, yeryüzünde zengin ile yoksul arasındaki
ekonomik uçurum dennleşti.
Kapitalizmin doruğunda yaşayanlar bile bu olum-
suz gelişmeden kaygılanıyorlar.
•
Küresellesme'nin vardtğı aşamada 'sosyal' ve 'uhj-
sal' devlet dışlanıyor.
Model ne:
Siyasada 'liberal demokrasi.."
Ekonomıde 'kapitalizm.'
Ancak sorun büyük!..
'Liberal demokrasi'rnn geçerii olduğu ülkeler,
kapitalizmin doruklannda yaşayan zenginlerdir.
Peki demokrasi zengin işi mi?..
Evet!..
Tarihsel çıkışında, siyasal demokrasi, palazlanan
sanayi burjuvazisinin başını çektiği bir düzendir, en-
düstrileşme sürecindeki gelişmeyle, protetarya,
parlamentodaki iktidar dengesine ağıriığını koyun-
ca sosyal demokrasi oluştu.
Yoksul ülkeler demokrasinin yaşayabileceği ik-
limden yoksunlar!.. Çünkü demokrasinin ekono-
mik özü, yaratılan ulusal gelırin çeşitli kesimler ara-
sında parlamenter tartışmayla paylaşılmasından
başka bır şey değildir.
Yoksulluğun nesini paylaşacaksın?. • -
Yoksul coğrafyalarda ya zengin kesim fakir kit-
leleri baskı attına alarak susturur ya da dinci ve et-
nik tartışmalann kavgalanyla demokrasi geriye iti-
lir.
•
21'inci yüzyıl eşiğinde, kaprtalizmin doruğunda-
ki elli şirketın gücü devletlen aşıyor; bunlann da-
yattıklan 'ideoloji' Yeni Dünya Düzeni'ni oluşturu-
yor.
Yeni Dünya Düzeni, ulus devletlere amaçlanna
ters düşen bir görev veriyor. Devlet sermayeye sı-
nııiannı alabildığine açacak, emekçi kittelerini de
ulusal sınııiar içinde zapturapt attına alacak!.. Ka-
pitalizmin doruktaki egemeni, sermayeye özgür-
lük istiyor; ama, sosyal devlete karşı olduğundan
emeğe bukağiyi vuruyor.
Doruktaki egemen. dünyanın doğal kaynaklan-
nı da denetlemek zorundadır. Yeryuvarlağının ener-
ji deposu, Avrasya'da bulunuyor. Bu coğrafya ka-
pitalizmin patronlan için yaşamsal bir önem taşı-
yor...
Türkiye bu cOğraiyanıri merkezinde...
1
'" ' '
l i S
'^
Insanlık hızta derinleşen bir çelişkinin uçurumu-
na doğru çekiliyor.
'Venı Dönya Oüzenı'nin tartışılması bu bakımdan
kaçınılmazdır. Yoksul ülkelere kaprtalizmin doruk-
lanndan dayatılan ekonomik modet fakirleri daha
da fakirleştiriyorsa, bu tür toplumlar liberal demok-
rasiye nasıl ve ne zaman ulaşabilecekler?..
Türkiye bu çelişkinin yarattığı sancılar içinde kıv-
ranıyor.
21 'inci yüzyılın eşiğine varan dünyamızda in-
sanlık kapitalizmin doruğundan dayatılan tek ide-
olojiye körü körüne boyun mu egecek?..
Soru ve sorun bu!..
En çekici
ıtuU Kaneft, Drscn: So
. *• ' 3
Bellona'dŞimdi Bellona'da dilediğiniz her şey
p«şin fiyatına i % taksitle, | V aya varan
vadelerle. Ostelik peşin ödeme indirimi ve a<
teslim kolaylığıyla. Bu kampanya sizi de
Bellona'ya çekecek. ' "•»' ' '- - • "" '
Pando. T\
f
Koliuğu,
Deicn: Doğan
k
Bu kamponyo, TC Sanoyı Bakaniığj nın 25 05 1994 tarıfı ve 21940 wyıh tebhğ hükumlenne uygun
oiarok yapıîmakladır 2 0 05 1999 tonVit ıhborıy^« ba^ayon kampanya, utehm ve stoV tmkânlorryta sınırtıdır
Boytas A Ş O S B B C d N o l 4 38070 Kay^n
wvvw beüona com rr
Dtsen: Samanyolu
BeÜona Boytaî A J'f>*n
T5E ISO 9001 Tannm,
Strvıtu Kjfiu Go**oc»
BELLONA