Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 1999 ÇARŞAMBA
HABERLER
Bakan Erkan Mumcu, yılın ilk 7 ayında turist sayısında yalnızca yüzde 22 düşüş yaşandığını belirtti
ıırizmde sonbahar iyi geçecek'
Mumcu: Ülke imajının
düzeftümesinde herke-
se gönev düşüyor.
İstanbul Haber Servia - Turizm Bakanı Er-
kan Mumcu, tunzmde yaşanan krizin sanıldı-
ğı ve abartıldığı kadar olmadığını. ilk yedi ay-
daki turist sayısının. geçen yılın aynı dönemi-
ne oranla yûzde 22 daha az olduğunu söyledi.
Mumcu "Bozulan imajdan en çok turizm sek-
törü zarar görüyor, ama ülkemizin imajını dü-
zeltmek yalnızca turizm sektörü ve bakanuğı-
na btrakilamaz. Zaten bu olanaksızdır. Bu ko-
nuda basuıavedigersektörlere büyükgörev dü-
şüyor" dedi.
Mumcu, Hilton Oteli'nde düzenlediği ba-
sm toplantısında, temmuz ayından itibaren sek-
törde canlanma başladığını, ama tunzmdeki
tüm sorunlann da giderildiğinin söylenemeye-
ceğini vurguladı. Temmuz ayı istatistijşlerinin
henüz kesinleşmemesine karşın, geçen yılın
ilk yedi ayına oranla yüzde 22'lik bir sayısal
azalma ve fıyatlann düşmesi nedeniyle de yûz-
de 30'lik bir gelir kaybı yaşandığını vurgula-
yan Mumcu, tesislerin hâlâ hak ettikleri değe-
rin altında fıyat verdiklerini kaydetti. Düsen fi-
yatlara karşın, kalitenin düşmemesinden mut-
luluk duyduğunu ifade eden Mumcu, "Sektör-
deki yüzde 30'luk daralma, 50 bin ûısanımızuı
işsiz kalmaa3.5 mihon turistin daha azgeune-
s ise 3 ^ mily^r doiar kavıp anlamına gefivor"
diye konuştu. Sonbaharda iyi bir sezon yaşan-
masını beklediklerini söyleyen Mumcu, her
şeyin turizm sektörünûn iktidar alanında ger-
çekleşmemesine karşın, sektörün çok uzağın-
da olan bir sorunun ilk önce turizmi etkiledi-
ğini kaydetti. Mumcu "Ülke imajı turizmi doğ-
rudan etküyor. lmajın düzeftflmesinde devie-
te, medyaya, özd sektöre, ihracat ve finans sek-
törüne büyük göre\ düs.üyor. Özellikk medya-
nınterörve güvenlik haberterini sansasyonel şe-
kiMe vermemesini. bu aianlarda rekabete girü-
memesini rica ediyoruz" dıyerek gazeteciler-
den yardım istedı. 2000 yılı kutlamalannı yıl
boyu süren kültür, sanat etkinlikleriyle gerçek-
leştirmeyı tasarladıklannı anlatan Mumcu, bu
kutlama ve tatil paketlerini ekim ayına kadar
kesinleştirmeye çalıştıklaruıı söyledi. Mum-
cu, ımajın. ürünün kendisinden bağımsız bir şey
olmadığını, pek çok ülkenin Türkiye aleyhine,
çeşitli nedenlerle sistemli bir şekilde olumsuz
kampanyalar düzenlediğini vurguladı ve ge-
len turiste milliyetine göre davranmanın Türk
konukseverliği, kültürü ve turizm anlayışıyla
bağdaşmadığını belirtti."Her şeyekarşm Tür-
kiye büyük bir turizm ülkesidir" diyen Mum-
cu, bakanlık olarak turizmin çeşitlenmesine ve
yabancı yaünmcılann özendirilmesine çalıştk-
lannı belirtti. Mumcu şöyle de\am ettı:
"Hükümet turizm konusunda tasariadığı ön-
lemleri uygulamaya koydu. Her paketten uırizm-
le ilgili bir şeyin çıkmasj beklenmemeU. Bu ko-
nuda sektör temsikflertvle, basın aracıhğıyla
değil, doğnıdan iletisim kurmak isterim. Ama
sektörkurumlandemokratikkurumlaroJduk-
lan ve yöneticileri için de seçim söz konusu <A-
duğu için bu tür da\ raruşlan. tribüne oynama-
lan, bir siyasetçi olarak çok i>i anlryorum. İs-
tanbuTda. Lütfı Kırdar Kongre Merkezf nin
çevresiniıı kongre ve festivaDer vadisi oünasını
arzuluyoruz. Bu düşüncemizi büyükşehir
bekdiyesine de açacağtz,"
Turizm Yatırımcıları Dernegi
Turizmde sezomın
yaıisı kaybedildi
İSTANBUL (ANKA) - En ıyı tu-
rizm işletmelerine sahip olan Türki-
ye'de tanıtım eksikliği nedeniyle tu-
rizm sezonunun ilk yansı kaybedil-
di. Turizmciler, otellerin doluluk ora-
nının yüzde 50 civannda kaldığını ve
kaybın milyar dolar dûzeyinde ola-
cağını bildıriyor. Turistik Ötelciler ve
Işletmeciler Birliği (TÜROB) Yöne-
tim Kurulu üyesi Dr. AB Erdim. ta-
nıtım eksikliğinin Türkiye"ye paha-
lıya mal olduğunu bildirdi.
"Doluluk oranlannda düşüklük
oiacağu şubat ayının ortasından iti-
baren belirbimişti, geien sinvaUer bu
doğndtudaydı" dıyen Erdım. turis-
tik otelciler olarak endişeli oldukla-
nnı vurguladı. Erdım, şunlan söyle-
di: "Akdeniz çanağı üzerinde reka-
bet edilecek ülkeierle değerlendiril-
diğinde, en yeni tesiskre sahip Türk
turizmi bu haie düştü. Tanıtunla ala-
kah çok büyükendişelerimiz \ar. Bir-
kaç vd önceturizm açısından dibe vu-
ran Mtsır'a bugün seyahat etmeyi
arzu ederseniz ver bulanuvorsunuz.
Sadece odalanm doldurmuyorUr.
Bugün sinemalara bile giderseniz
Mumya filmi Ldeniyor. Ramsess Id-
tabı okunuyor. Yüz milyon dolann
üzerinde para harcadılar. Ispanya,
'Güneşin altında' sloganını btrajap
'Bravo tspanya' sloganı için sadece
bir fondan 150 milyon dolar haıra-
dı. Siz de 12 mihon dolar para har-
camaya kalkarsanız bunun sonuçb-
nna katianmak zorundasımz."
Türkiye Turizm Yatınmcılan Der-
neği (TYD) Genel Sekreteri Sumık
Pasiner ise 16 Şubat'ta Apo'nun ya-
kalanması, Kosova savaşı, tanıtım
eksikliği nedeniyle Avrupa'da turist-
lere yön veren tur operatörlerinin
başka yerlere yönlendirmelerinin et-
kisinin hâlâ sürdüğünü söyledi. Pa-
siner, "Yüzde 50'ye yakm rezervas-
yon düşüklüğü oldu, bunun devam
etmesi bekleniyor" dedı.
Pasiner, tanıtım eksikliğinin Türk
turizmine milyar dolar dûzeyinde
gelir kaybına neden olacağuu da söz-
lerineekledi. n •• >.
SertabErener,Türidye'mndörtbirvaııındakon»rvenneyehazıriaıııj^^
j pusen'm30.y^kutlâaıalançerçe\«siııdedüzenknecekyazkonserierininUk
durağı 16 Ağustosta Diyarbakır'da halka açık olarak gerçekleştirilecek. istanbuL Ankara, İzmir, Antalya başta olmak üzere
toplam on iki Ude yapüacak yaz konserterinde 100 bin kişiye ulaşmanın hedeflendiği belirtildi. Sertab Erener'in yaz konseıierinin
sponsorluğunu üsdenen Efes Pilsen'in Pazarlama Direktörü Yiiksd Gökbulut, Dryart>akjrkonseriıu^ halka açık olarak yapılacağını
yineteyerekdiğeriBerdeki konserierinbüetlerininçeşhü saöş noktalannda izieyidkresunulacağuusöyledi (UĞUR GUNYLJZ)
Anayasanın 130. maddesine göre vakıflann kâr amacı güden bir yükseköğretim kurumu kurması yasah
asası'na aykınDEMtRTAŞCEYHUN
1982 Anayasası. 130. maddesinde "ka-
zanç amacuıa yönelik olmamak şarb ik"
diyerek, vakıflann kâr amacına yönelik, kâr
amacı güden bir yükseköğTetim kurumu
kurmasını çok açık bir dille yasaklamak-
tadır.
Bu nedenle, vakıf yükseköğretim ku-
rumlannı yatınmcılann gözünde daha ca-
zip kılabilmek için daha kârlı hale getir-
me amacını güden bu devlet yardımlany-
la ilgili, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanu-
nu'nahem 3.4.1991 tanhinde 3708 sayılı
yasa ile eklenen "Ek Madde 18" hem de
bu maddede 1.8.1996 tarihinde 4160 sa-
yılı yasa ile yapılan değişiklikler. bizce hiç
kuşku yok ki 1982 Anayasasfnın 130.
maddesine temelden aykın olsa gerektir ke-
sinlikle.
Doğrusu. diyelim 1969'da yüksek eği-
timin özelleştirilmesinin anayasaya aykı-
nlığını. vekilim olarak girdiği Danıştay
Dava Daireleri Genel Kurulu'nda başany-
la savunarak konunun Anayasa Mahke-
mesi'ne göndenlmesini sağlayan. halen
BUgj Eğitim «Kültür Vakfi'nca kurulmuş
tstanbulBilgiİ ni\trsitesiHukukFakülte-
si Dekanı Sayın Prof. Dr. L'ğur Alacakap-
tan, gene 1971 "de "kâra dayalı eğitim m-
teminin sürdiiriik'bilmesi için anayasanın
değiştirilmesi girişimlerine'" şıddetle karşı
çıkan. halen Marmara Eğitim Yakfi'nca ku-
rulmuş Maltepe l nhersitesi Hukuk Fa-
kültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Aydm Aybay,
bu sanal üniversitelere yapılan devlet yar-
dımlan konusunda bugün ne düşünüyor-
lardır acaba? Öylesine merak ediyorum
ki...
VakıfÜniversiteleri, "Tevhid-i Tedrisat"
Yasası'na da aykındır... Bilindiği gibi, va-
kıf kavramı da yaşamımıza tslamiyetle
bırlikte girmıştir. Sanki biraz da bu neden-
le kamuoyunun mantalitesinde dinsel ağır-
lıklı bir kavramdır, tabudur. Mülkiyet kav-
ramının bugünkü anlamda belirginleşme-
diği tslamiyetin ilk yıllannda, sadece ka-
mu yaranna (hayır için) kullanılmak ko-
şuluyla bir menkul veya gayrimenkulün
mülkiyet ve yararlanma hakkına dokunul-
mazlık ve süreklilik kazandırabihnek ama-
cıyla bulunmuş bir formüldür. Osmanlılar-
ca da ilk günden itibaren bu anlamda kul-
lanılmıştır. Ama ne var ki, imparatorlu-
ğun gelişme eğrisinin arük inişe geçtiği 17.
yüzyıldan itibaren birçok şey gibi bu kav-
ram da kimi çevrelerce aşınıma uğratıl-
mış, bazı diıük sahiplerince, kendikrine ver-
gi gelirlerinden yararlanmalan için bırakıl-
mış hasları, zeametleri, tımarlan, sanki
müJkiyet haklanna sahiplermişçesine vâ-
rislerince de kullanılmasına olanak vere-
cek bir anlam değışikliğine uğratmışlardır.
Bir "hile-i şaiye" olarak bulunmuş bu
yeni anlam, kuşkusuz günümüzde de hâ-
lâ geçerlidir. Kimi çevTeler bugün de va-
kıf kavramını bir tür ticari şirket anlamın-
da ustaca kullanmaktadırlar bilindiği gibi.
Nitekim, 1982 Anayasası'ndada, yasa ko-
yucu, vakıflara yükseköğretim kurumu
kurma hakkını verirken "kazanç amacı
gütmemek" koşulunu da getirerek. dolay-
lı bir biçimde de olsa kimi vakıflann "ka-
zanç amaa güden ticari kuruluşlar oktu-
ğu" gerçeğinı vurgulamaktadır ashnda.
Bu nedenle, vakıflan, "kazanç amaa
güoneyen" dinsel veya toplumsal amaçlı
ideotojik bir kuruluş, ya da "kazanç ama-
a güden" tecimsel nitelikli ekonomik bir
kuruluş olarak iki ayn grupta ele alarak de-
ğerlendirmek gerektir bizce de.
Bu yüzden, ola ki bu sanal üniversitele-
rin kuruculan arasında da gerçekten "ka-
zanç amaa gütmeyen" ideolojik (dinsel) va-
kıflar vardır.
Nitekim, haziran ayında yaşadığımız
FethuDah Gülen olayıyla ilgili olarak ki-
mi gazetelerde çıkan haber ve yazılara gö-
re, Gülen cemaatinin de Nıırcu vakıflar
aracılığıyla ülkemizde kurdurduğu ümver-
siteleri vardır. Ömeğin, 20 Haziran 1999
günlü Sabah gazetesinde çıkan bir habere
göre "FethubhGulen'ebağh90vakır, Tür-
kiye'de 1 gazete, 1 televizyon, bir haber ajan-
sı, 14 dergi ve 2 radyo ıstasyonu kurma-
runyanısırau
çeşitiiülkeJenle6adetdeüni-
verstte" açmıştır. Gene, 22 Haziran 1999
günlü Hürriyet'te çıkan "İşteGülen hnpa-
ratorlugu" başhklı haberde ıse Gülen ce-
maati nın "sayısı 200'ü bulan >akıflarla".
Türldye'de 1 televizyon. 1 gazete, 14 der-
gi ve 25 radyo istasyonunun yanı sıra "3
de üniversite kurdurduğu" belirtılmekte-
dir.BekirCoşkunda gene aynı tarihliHür-
riyet gazetesindeki köşesinde. Fethullah
Gülen cemaatinin, "500 şirketi kontroieden
200 vakıf 8e". "54 ülkede 238 okul, 6 üni-
versrte, 21 yurt_ Türldye'de 292 okul, 1
özd üniversite kurduğunu" yazmaktadır.
BİTTİ
IRMIK/AYDIN ENGİN aengin@doruk.nettr.
Bilgisayanm bozuldu. Çağın, "ya-
zıcıiığı" meslek edinmişlere bir ar-
mağanıydı. Taşınabilir bir aygıttı. Bel-
leğine koyduğunuz yazıyı, modem
kartı aracılığıyla telefon hatlan üs-
tünden Cumhuhyet'm ana bilgisa-
yarının belleğine göz açıp kapama-
casına iletiyordu. Ister Pülümür'ün
elektrikletanışmamış birdağ köyün-
de, ister Bağdat'ın bir otel odasın-
da, ister Kosova'da Şar Dağları'nda
bir UÇK kampında olun, sorun çık-
mryorclu. Cep telefonuna bağlıyorsu-
nuz, yazınızı geçiyorsunuz.
Yazmak bir keyif; yazıyı gazeteye
iletmek, çocuk oyuncağıydı.
Gelişkin ve hassas aygrtlarla çalış-
maya alışmamış ellerimizin hoyratlı-
ğına dayanamadı; hasta kediler gibi
vızıltı tonunda bir "Miyyk" sesi çıka-
np ruhunu teslim etti.
Bilgisayaraterrl edince emekli edip
bir köşeye fırlattığım emektar dakti-
lom da yanımda değil.
Apıştım kaldım.
Döndük 30 yıl öncesine, meslek-
teki ilk günlere. İki tabaka düz kâğıt
ve bir tükenmezkalem.
Alışkanlığını yitirmiş bir el için ka-
lemle yazmak pek zor. Klavye üs-
Bilgisayar ve Tükenmezkalemtünde uçarcasına dolanan parmak-
lar, şimdi kalemi kavramakta, ü'nün
üstüne iki nokta, ş'nin altına bir kuy-
ruk takmakta ilkokul birinci sınıfa ya-
raşır acemilikler sergiliyor.
Ama gene de yazabiliyorum işte.
Kanrtı, sizin bu yazıyı okuyor olma-
nız.
Eski günlere dönüJdü. Kalemtn sa-
pına yapışıldı ve zor-mor, ama sorun
çözüldü, işin üstesinden gelindi.
• • •
Peki Türkiye eskiye dönebilir mi?
Ekmeği fınndan almak yerine, de-
ğirmende buğday öğüttürüp, hamur
yoğurup, bahçeye finn kurup ekmek
pişirebilir mi kentlerde, kasabalar-
da, hatta köylerde yaşayan anne-
ler?
Çocuklar beş numara gaz lamba-
sının ışığında ders çalışabilir, terziler
lüks lambasını yakıp teğel çekebilir,
ayaklı dikiş makineleriyie pantolon di-
kebilirler mi?
örneğin Beşiktaş'ta oturan Istan-
bullu, Sirkeci'deki dükkânına kürek-
lere asılıp sandalla gidebilir mi?
ûrnekleri dilerseniz siz çoğattın.
Ama Türkiye'nin eski günlere, be-
nim bilgisayardan tükenmezkaieme
dönüşüm gibi dönemeyeceği açık.
Türkiye'de enerji santrallannın ça-
lışması, iç üretim yetmezse, komşu-
lardan elektrik enerjisi satın alınma-
sı lazım. Otomobillerin, traktörierin,
otobüslerin, kamyonlann gitmesi için
petrol alınması lazım. Isınmak için
kömür, doğalgaz, sıvı gaz lazım. Gi-
yinmek için dokuma tezgâhlarının
çalışması lazım. Bannmak için çi-
mento fabrikalannın bacalannın tüt-
mesi, demir-çelik fabrikalannın yük-
sek fınnlannda ergimiş metal dere-
leri akması lazım...
Bütün bunlar için de para lazım!
•••
Herkesin bikjiği bu yalın gerçeği bu-
rada bir kez daha anlatmanın bir an-
lamı var mı?
Bence var!
Günlerdir tahkim yasası, sosyal
güvenlik reformu kılıflı emeklilik ya-
şı dümeni, IMF reçetesi, anayasanın
"devletçilik" ilkesinin "devletçilik-
özelleştirme" olarak değiştirilmesi,
Vergi Yasası'nın "Kimilerinden Ver-
gi Toplamaktan Vazgeçme Yasası"na
dönüştürülmesi gibi hükümet karar
ve uygulamalannı tartışıyoruz.
Ekonomi uleması bilgisayarlanna
yumulmuş (onlannki bozuk değil) ha-
bire döktürüyorlar. Biri "Borsa ka-
zançlanna sıftr vergi kurtancı olabi-
lecekmi" diye şoruyor. Biraz zorlan-
sa, "Yetmez. Üstüne kamu banka-
lan prim versin" diyecek. Bir başka
ulema "nereden buldun"a takmış,
"Tümüyle kaldınlmayıp ûç yıl sonra-
ya ertelenmesi hükümetin kararlı
adımlanna gölge düşürdü" diye ya-
zabiliyor.
Çalışanlann Ankara'da insan sel-
lerine dönüşmüş protestosu üzerine
yazılanlar, "Aman ne iyi, bir cam bi-
le kınlmadı" diye övünüyor da "Bu
insanlarneye, neden hayırdiye hay-
kırdı" sorusu ne soruluyor ne tartışı-
lıyor.
İşte bu kargaşa, bu toz dumanda
bozulup beni tükenmezkaieme talim
ettiren bilgisayanm, sorunun herşe-
ye rağmen çok yalın olduğunu anım-
sattı.
Türkiye'de çarklann dönmesi, ya-
şamın sürmesi, insanların beslen-
mesi, giyinmesi ve bannması için
para lazım.
Ve Türkiye'nin buna yetecek pa-
rası yok!
Yıllardır orta karar bir Batı Avrupa
ülkesiymişçesinetüketimin bomba-
landığı, lüks tüketimin özendirildiği,
üretimin enayilik derekesine indiril-
diği sorumsuz bir iç ve dış borçlan-
manın siyasal hüner, ekonomik ma-
rifet sayıldığı bu ülke, kaçınılmaz so-
nayaklaşt. Ekonomi tıkandı. Borç bi-
le bulunamaz, eski borçlann faizi bi-
le odenemez oldu.
Çare tek: Daha az tüketmek, da-
ha azla yetinilmesi gerekiyor.
Peki, daha az tüketecek, daha az-
la yetinecek olanlar kim?
Hükümetin son iki ayda aldığı bü-
tün ekonomik karartara bakın:
Kimlerin, hangi toplumsal kesim-
lerin bilgisayan bırakıp kalemle yaz-
mak zorunda kalacağını ve böylece
kimlerin bilgisayariannı daha gelişkin
modellerle yenileyebileceklerı, bu
karaıiarda açık seçik sergileniyor...
HAFTAYA BAKIŞ
AHMET TANER KI.ŞL4LI
Çıkış Yoiu Brakmak!
Kuralı herkes bilir de, ne yazık ki çoğu zaman
unutur.
Vahşi hayvanı köşeye sıkıştırmamak gerekir.
Eğer ona bir kaçış, daha doğrusu bir çıkış yolu bı-
rakmazsanız, üzerinize atlar.. Çaresizlikten!
Eğer amaç hayvanı ehlileştirmek ise köşeye sı-
kıştırmak gerekmez. Yönlendirmek gerekir. Sizin
istediğiniz bir çıkışa yönelmesini sağlamak gere-
kir.
Bu, hayvanlarda da böyledir, insanlarda da.
Şiddeti yaratan, banşçı yollann tıkanması değil-
dir. Ama şiddeti "umut" yapan, banşçı çıkış yolu-
nun kalmamasıdır...
• • •
Fazilet Partisi, bir dönüşümün sancılannı yaşı-
yor.
RP'nin kapatılması.. Erbakanin perdegerisine
m'lmesi.. Tayyip Erdoğan'ın cezaevine konması..
Bunlar dinci bir partiyi, bir çıkmaz sokağa itele-
medi. Ama açık bir seçime zoriadı.
Ya gerçekçi olmak ve laik Cumhuriyetle uzlaş-
mak... ya da keskin sirkelerin tutsağı olup küpü
deldirmek. Ve giderek büyük belediyelerin ola-
naklanndan da yoksun kalmak.
Sayın Recai Kutan'ın genel başkanlığı, uzlaş-
madaki ilk adım gibiydi. Şimdi parti yönetiminde-
ki toplu istifalar da, doğal bir sürecin ikinci adımı
gibidir. Çünkü çıkmaz çizginin miman olan, Ho-
ca'ya yönelik bir "rest" anlamınadır.
FP bölünse de bölünmese de, giderek demok-
rasinin gereklerine daha uygun davranmak zo-
runda kalacakbr. Bir çekim odağı konumundaki Sa-
yın Tayyip Erdoğan'ın kendisi de, artık ucuz kah-
ramanlıklar peşinde koşmayacaktır.
Yani?
"RP kapatılmasın. Tayyip Bey cezalandınlma-
sın, sonuç kötü olur!" diye feryadı fıgan edenler,
fena halde yanılmışlardır.
• • •
Ali Bulaç, dinci düşünürierin en saygınlanndan
birisi.
İkinci Abant toplantısından sonraki şu yorum
O'nun:
- Mustafa Kemal dine karşı değitdi. Kuran'ın
Elmalı tefsirini, hem de parasını kendi ödeyerek
yapbrdı. Buhari'yi çeyirtti. MuhammedAbduh'dan
Cemalettin Afgani'den yaraıiandı...
Ve devamı da O'nun:
- Kemalizmle çatışmıyorum. Çünkü Kemalizmin
ikihedefivar. Toprakbütünlüğünükonjmakveçağ-
daş uygahık düzeyini yakalamak. Çağdaş uygar-
lık sadece zenginlik ve ileri teknoloji değildir. Bun-
lar petrol zengini ülkelerde de olan şeyler. Oysa
çağdaş uygahık dediğimiz şeyin içinde haklar, öz-
gühükler ve katılma dediğimiz olgu da var... Bu
bana niçin ters düşsün?
Sayın Bulaç'ın kullandığı sözcükler aynen bun-
lar değildi, ama sözlerinin özü buydu. Ve Kema-
listlerin bu uzlaşma noktasına karşı çıkmalan için
hiçbir ciddi neden yoktur.
Onemli olan soru şu: Milli Görüşçüler, Fethul-
lahçılar, fatafftar ve filanlar, nasıl oldu ÖA, ~duygu
çizgisi"nden uzaklaşıp, böyle bir "akıl çizgisi"ne
gelmeye başladılar?
Bir 28 Şubat süreci yaşanmasaydı.. Mende-
res- Demirel-Çiller dönemleri olsaydı.. kargalar
susturulmasaydı.. acaba bülbüllerin sesi duyula-
bilir miydi?
•••
Cezayir ve Iran bize benzemiyor, ama oralarda
yaşananlardan çıkanlacak çok ders var.
İki ülkede de, geçmiş yönetimler aynı hatayı
yaptılar. Siyasal muhalefete izin vermediler, dinci
muhalefete ödün verdiler. Ve toplumsal tepkiter için,
din dışında çıkış yolu bırakmadılar.
Yani Atatürk'ün çizgisinin tam tersini izlediler...
28 Şubat Türkiye'de doğru çizgiye dönüşün
başlangıcıdır. Ve şimdi sırada« dincilerin girmeye
başladığı "akılcı çizgi"ye, Kürtçüleri de çekmek bu-
lunmaktadır.
Dindar aydınlar, toplumsal banşa ve dolayısıy-
la demokrasiye hizmet etmek için öne çıkmaya,
seslerini yükseltmeye başladılar. Sıra Kürt aydın-
lannda!
Aydm, kendisini toplumundan sorumlu hisseden
kişidir. Bu sorumluluğun gereğini yerine getirmek
için, bugünden daha uygun bir zaman ve ortam
olabilir mi?
Bozcaada acıklannda kaza
Yunan gemüeıi
çarpişü, biri battı
T U R H A N N A R L E R
ÇANAKKALE-Boz-
caada acıklannda önceki
gece yoğun sis nedeniyle
iki Yunan gemisi çarpış-
tı ve meydana gelen kaza-
da bir gemi battı. Batan
gemiden 10 gemici kurta-
nlırken, 2 gemicinin ka-
yıp olduğu bildirildi.
Olay, Bozcaada'nın 7
mil batsındameydana gel-
di. Yunanistan'ın Iraklson
Limanı'ndan Gemlik Li-
manı'na konteyner yükü
getiren Yunan bayraklı
3982 gros tonluk Pel Ma-
riner adlı gemi, Pel Ran-
ger adlı gemiyle yoğun sis
nedeniyle çarpıştı. Kaza-
da Pel Mariner adlı gemi
olay yerinde battı. 100
metre uzunluğundaki ge-
miden 10 personel kurta-
nluken, 2 gemicinin izi-
ne rastlanamadı.
Tehüke saçıyoriar
Olayın ardından kaza
yerine Çanakkale Lima-
nı 'nda bulunan Söndüren
44 gemisiyle, sahil güven-
lik botu da kurtarma çalış-
malanna katılmak üzere
gönderildi. Bu arada, ba-
tan Yunan gemisinden de-
nize yayılan konteynerler
seyir halindeki gemiler
için tehlike oluşturmaya
başladı.
Pel Mariner gemisin-
den denize yayılan ve her
biri 4 otobüs büyüklüğün-
de olan konteynerlerin su
üstünde kaldığını belirten
Denizcilik Müsteşarlığı
Çanakkale Bölge Müdü-
rü Dursun AçıkeM, bu yük-
lerin seyir halindeki ge-
miler için tehlike oluştur-
duğunu bildirdi.
Bu nedenle Çanakkale
Boğazı'ndan geçmekte
bulunan gemilerin Ege'de
denize açünken uyanldık-
lannı belirten Açıkelli,
"Bu konteynerler 6 ve 12
bin ton y ük kapasitelL Pel
Mariner adta Yunan gemi-
sinin batmasıyla bu
konteynerler su üstünde
kakkBaşıboşşekiklede-
nizde yüzmeye başlayan
bu vüİderin suiann tesi-
riyie Çanakkale Boğazı'na
doğru gelmeteri de imkân
dahüinde. Bu nedenle ge-
mfler, Boğaz Kontroi Mer-
kezi tarafindan dikkati ol-
malan konusunda uyan-
lryor" dedi.
Batan Yunan bandıralı
konteyner gemisi "Pel
Mariner" in 2. makinis-
tinin, kurtanldıktan son-
ra kalp krizi geçirerek öl-
düğü bildirildi.