28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19TEMMUZ 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 13 Courtney Pine, 'geleneği unutmadan, teknolojiden korkmadan' daha iyiyi hedefliyor 4 Caz dütıyanm en iyî mü İSTANBUl KÖtTİR VE SANRT VftKFI ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVAÜ ESRA ALİÇAVTJŞOĞLU 6. Uluslararası Istanbul Caz Festiva- li'nin konuklanndan, lngiliz cazının çı- ğır açan ismı olarak adlandınlan Co- urtney Pine, saksofondaki ustalığı. mü- ziğinde cesurca kullandığı bilgisayar desteklı sample'lar ve sonsuz arayışı ile cazdaki yeni eğilimlere önderlik ediyor. Pine, yeteneklerinı caz müzigine adamış. heyecanlı, yenilikçi bir kuşağın da ön- cüsü... Kendisi, her ne kadar yeni kuşak caz müzisyenlerinin Iıderi olduğunu kabul etmese de pek çok kışinin genel kanısı bu yönde. "Yeni kuşak caz müzisyenle- rinin lideri olduğumu düşünmüyorum. Ben sadece bazı insanlann yapmak iv teyip de>apamadıkiarmı gerçekİeşa'niiın. Yeni kuşak olarak adlandınlan günü- müz cazcdan, büyiik ustalara çok şey borçlu. Charlie Parker'ı kim unutabilir ki? Geleneği unutmamahsınız. ama tek- nolojiden de korkmamalısınız. Benim de tçinde olduğum pek çok müzis>en. t>U- gisa>ardan, eiektronikten ve leknolojkten yararlanı>or. Ve tüm bunların kullanıl- masıyla birükte caz daha iyi bir nokta- ya geüyor kuşkusuz." Courtney Pine'ın, 1987 yılında çıkan ılk albümü' Journey To The Urge Wıt- hin' tngiliz Top 40 listesine girmeyi ba- şaran ilk caz albümü oldu ve Pine'a gü- müş, disk kazandırdı. Bu önemli başan. kuşkusuz Courtney Pine'ın caz dünya- sının önderi konumuna gelmesinde bü- yük önem taşıyor. 1988 'de piyasaya sü- rülen ikinci albüm 'Destiny's Song' ise tngiliz Top 40'a girmekle kalmayıp Amerikan caz listelerinde de önemli bir başan kaydetti. Courney Pine, ilk albü- müyle lngiliz listelerine girmesinin, as- lında çok zor olmadığını belirtiyor ve "Çabşffsaıuzbaşanrsınız'' diyor. Pine ay- nca, cazı dünyadaki en iyi müzik ola- rak tanımlıyor. 'Jagger güzel bir deneyimdT 1989 yılında Amerika'da kaydedilen 'The Vision'sTale' ıle Courtney Pine'ın uluslararası ûnü perçinlendi. Albümle- rin ikisinin de yapımcılığını Deifeayo Marsalis üstlendi. Pine, 1990 yılının Mart ayında bir dizi reggae çalışmasını 'Closer To Home' koleksiyonunda top- layarak farklı, ancak özûne ait bir soundİa çıktı cazseverlerin karşısına. Yapımcılı- ğını GussieClarke'ın üstlendiği kolek- siyonun kayıtlan Jamaika'da gerçekleş- tirildi. Pine. kayıtlan New York'ta ger- çekleştirilen 'WTthin The Realms of Our Dreams' adlı albüm içın Charnet Mof- fett. Jef VVatts. Kenny Kirkland gibi Amerikalı yeteneklerle çalıştı. Albümün piyasaya sürüldüğü günlerde sanatçının All Star American Band ıle bırhkte tn- giltere ve Amerika'da verdiği konserler büyük yankı uyandırdı. Albüm ve kon- serlerdeki başansı. ustalığının göster- gesi olarak Courtney Pine'ın uluslara- rası statüsünü doğruladı. Sanatçı, 'To The Eyes of Creation' albümünde Afri- ka, Hint ve Kjzılderili müziklerini caz ile bütünleştirdi. Londra'da kaydedilen albümde tenor ve soprano saksofon, al- to flüt ve bas klarnet çalan Pine, albü- mün aranjörlüğünü ve yapımcılığını da üstlendi. Müziğini geleneksel cazın ve Afrika kültürünün bir kanşımı olarak nitelendiren Courney Pine, her türden müziğin, cazm etki alanına girdiğini söylüyor. Sanatçı kendı kayıtlannın dışında IVfick Jagger'ın 'VVandering Spirit1 ve Gu- ru'nun 'Jazzmatazz 1' ve 'Jazzmatazz 2' adiı albümlerinde de konuk sanatçı ola- rak yer aldı. Aynca, Larry Adler'ın Gershwin anısına çıkardığı 'The Glory of Gershvnn'de sanatçının 'Summerti- me' düzenlemesi de yer aldı. Mick Jag- ger ile birlikte çalışmanın kendisi için güzel bir deneyim olduğuna inanan Pi- ne, "Bürün mûzikler sizi etkiler. ama önemli müzik adamlanyla birKkte çahş- mak, her şeyden önce yaşamsal bir de- neyim. Aynca iyi isimlerle birlikte çaus- mak mutlaka kiısursuz çahnamzı gerek- tiriyor" dıyor. Reggae ve akustik caz band'leriyle düzenli olarak uluslararası turnelere çı- kan Pine, 1994 yılında gitarist Cameron Pierreve genç Hintli perküsyonist Tai- vinSign ile birlikte Paris'te 'TheZenhh' ve Londra'da The Royal Albert Hall'de konserler verdi. Courtney Pine, yedin- ci albümü 'Modern Dav Jazz Stories'i 1996 yılında çıkardı. Son çalışmasında müzigine yeni bir yaklaşım getiren Pi- ne, "Afnkahyun ve elbette kühürümün etkileri müziğimde çok önemli. İçinde yaşadıgımız dünyanın bütün sesleriyle fletişim kunıyonım ve bu da müziğimin niteliğini etkiliyor elbette. Hangi müzigi yapıyorsanız vapın, mutlaka başka mü- züderle de iletişim haünde olmanız gere- krvw. Tek bir noktaya bakıyor olmak,si- zi hiçbff zaman ileri götürmez.Çevreniz- de ohıp biteni izlemeniz, kulaklannızı açıp dinlemeniz gerekiyor" diyor. Avrupa. Japonya, Güney Afrika, Tay- land ve lngiltere'de bir dizi konser ger- çekleştiren Courtney Pine'a, lstanbul'da gerçekleşen konserde gitarda Cameron Pierre, davulda Robert Fordjour, vokal- de Mary Pearce, trombonda Dennis Rol- fins ve DJ Spaıid eşlik ettı. BAŞAK ERDEM, ROYAL ACADEMY OF MUSICTE EĞtTİM HAKKI KAZANDI Sponsor bıdıırsa okuyacak Başak Erdem, bu oianağı üç ayn smavia kazandL NURDAN CtHANŞÜMUL ITÜ Devlet Konservatuvan Yüksek Bölümü'nden mezun olan keman öğ- rencisi Başak Erdem, Londra'da Royal Academy of Music'te iki yıllık eğitim hakkı kazandı. Ancak okulun bütçesi, Avrupa Topluluğu'na üye olmadığımız için Türk öğrencilere neredeyse iki kat daha fazla. Başak Erdem ve ailesi oku- lun bütçesinı karşılayabilmek için yak- laşık üç aydır sponsor arayışı içinde. Bugüne dek birçok büyük kuruluş- tan yardım ısteyen aileye tek destek ise Bülent Eczacıbaşı'ndan gelmiş. Ecza- cıbaşı'nın desteği ile okulun ilk taksi- dini yatırabilen genç Başak Erdem, şimdi eğitimine başlayabilmesi için ge- rekli 15 bin poundu anyor. Destek için başvurulan öteki şirketlerden bazılan da 'emsal gösterilir ve herkes kapılan- nı çalar' diye yardım yapmaktan kaçı- nıyorlar. Oysa büyük şırketlerin ver- dikleri büyük davetlerden ayıracağı mi- nik bir bütçe ile bir öğrencinin hayatı kurtulabilir. Başak Erdem'in annesi Es- mer Erdem. promosyon üretimi yaptı- ğı fınnasıyla yapılan şirketlere de öne- ri götürmüş. ancak olumlu yanıt alama- mış. Başak Erdem gibi aynı durumda olan birçok genç. bir dönem çıkanlan 'harika cocuk' yasasının yeniden gün- deme gelmesini bekliyor. Başak Erdem, üç ayn sınavla kazan- dığı Royal Academy of Music'te ala- cağı eğitimin geleceğini belirleyeceği- ne inanıyor: "Burada eğitim ne kadar ryi de ofca belirli bir çevre içindeydik. Yurtdışı eğitimi benim için iyi bir dene- yim olacak. Aynca hayatım için de bü- yük bir aşama olacak. Türkiye'de bir- takun yaz okullannın ve yanşmalar- dan haberdar olmak da oldukça zor." Başak Erdem, yurtdışı eğitiminın ge- tireceklerine inansa dabu belirsizliğin moralini bozduğunu ve maddı destek bulunamazsa her şeyin daha da güçle- şeceğini söylüyor. Istanbul Teknik Üniversitesi Kon- servatuvan'nda Prof. AyhanTuran'm özel hızlı keman biriminde eğitim gö- ren Başak Erdem, Cihat Aşkuı ve Ha- kan Şensoy'la birlikte çalıştı. Bugüne dek okul konserleri veren ve lsrail Kes- het Eilon Müzik Okulu ve Ayla Erdu- ran Müzik Okulu'nda eğitim gören Ba- şak Erdem, gelecekte iyi bir senfoni orkestrasında katkıda bulunabileceği bir görev yapmayı ya da solist olmayı istivor. Konsersalonunageçiciçözüm İZDSO, ikiyıl süresince Ismet Inönü KültürMerkezi 'nde çalacak İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Iz- mır De\let Senfoni Orkestrası'nın (İZDSO) yıllardır süren konser salonu so- rununa geçici çözüm bulundu. Izmir Bü- yükşehir Belediyesi, 2 yıl içinde bir kül- tür merkezi yapılıncaya kadar, Kültürpark içindeki Ismet Inönü Kültür Merkezi'ni 1 lira karşılığında İZDSO'ye tahsis etti. İZDSO Müdürü Kenan Gökkaya. bu yıl 25. yılını kutlayacak olan IZDSO'nun ulusal ve uluslararası platformdaki başa- nlanna rağmen uzun süredir salon sıkın- tısı çektiğini belirterek "Bu geüşme hem sanatçılan hem de sanatseverleri rahatla- tacak. İZDSO'nun ayağına lakılan engel- ler artık ortadan kalkıyor. Mutluyuz, ra- hatız. İZDSO arük sadece sanatı düşüne- cek ve İzmir'e daha iyiyi yapmak için ça- hşacak" dedi. AKM ve SSK işhanında bugüne değin kiracı olduklannı, kiralann ödenmesin- deki sorun nedeni ile zaman zaman pro- va salonundan atıldıklannı söyleyen Gök- kaya, lzmir Büyükşehir Belediye Başka- nı Ahmet Piriştina'nın, sorunlan ile yakın- dan ilgilendığini ve 2 yıl içinde Izmir'e bir kültür merkezi kazandırmak için çalıştı- ğını ifade etti. Piriştina'nın, konser salo- nuna kavuşuncaya kadar Kültürpark'taki İsmet Inönü Kültür Merkezi'ni 1 lira gi- bi sembolik bir rakam karşılığında IZDSO'ya tahsis ettiğini, bununla ilgili protokol imzalandığını kaydeden Gökka- ya, "İsmet tnönü Kültür Merkezi'nin ba- zıekskükleri bulunuyor. Bunlar, Kültür Ba- kanltğı yetkiüleri taraflndan tespit edilip ekim ayına kadar tamamlanacak. İZDSO'nun tüm birimleri en geç eylül ayı başına kadar yeni mekânınataşmacak. Bi- tzmir Desiet Senfoni Orkestrası'mn mekân sorunu Mİlardır sürüvor. zimle beraber, Kültür Bakanhğı Devlet Çoksesli Korosu'nun da konserlerini aynı mekânda gerçekJestirecek'* dedi. Gökka- ya aynca, salonun. İZDSO ve belediye yetkililerinden oluşan 3 kişilik yönetim kurulu tarafından yönetileceğini de söz- lerine ekledi. Izmir'in gerçek bir sanat merkezine ka- vuşturulmasının şart olduğunu kaydeden Kenan Gökkaya, bunun için iki alternatif olduğunu bildirdi. Çakalburnu'ndaki ala- nın SİT engeline takıldığını, bunun çözül- memesi halinde, Güzeryah'daki 7 bin met- rekare alana sahip olan eski troleybüs ga- rajının değerlendirilebileceğini kaydeden Gökkaya. her iki yerin de sanat merkezi ya- pımına uygun olduğunu söyleyerek, mer- kezin valilik, belediye ve işadamlan işbir- liği ile yapılacak olmasının, Izmirlilerin sanata ve sanatçısına sahip çıkmasının bir örneği olduğunu v^rguladı. tZDSO'nun bugüne kadar kullandığı AKM ve SSK'ye kira borçlan için de, sorunun Maliye Ba- kanhğı ve SSK'nin uyguladığı farklı kira artış oranlanndan kaynaklandığını belirten İZDSO Müdürü Gökkaya, "Borç varsa ödenecek. Bu sorunlar Kültür Bakanhğı tarafından giderilecek" dedi. İZDSO yeni sezona. 1 Ekim'de Buca'da- ki gölette gerçekleştireceği açılış konseri ile giriyor. Orkestrayı Şef Rengün Gök- men'in yöneteceği konserin solisti Piya- nist İdil Biret olacak. Konserde Beetho- ven'ın "9. Senfonisi" seslendirilecek. Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri Murat Saraçoğlu öykü dalında, Zafer Ekin Karabağ ve Can BahadırYüceş^dalındarjaşarıhbuhındıılar.(HATlCE TUNCER) 'Küçük ve sağlam adımlar'a ödül KuMür Servisi - Varlık der- gısi tarafından 1991 yılından bu yana öykü ve şiir dallann- da verilen Yaşar Nabi Nayır GençfikÖdüfleri'nın dokuzun- cusu, Türkiye Gazeteciler Ce- miyeti Lokali'nde düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Seçici kurulunu Sennur Se- zer. Hilmi Yavuz, Kemal Özer, Hulki Aktunç ve Enver Er- can'ın oluşturduğu şiir ödülü, Zafer Ekin Karabay ve Can BahadırYücenin dosyalan ara- sındapaylaştınldı. Seçici kurul aynca NilayÖzerve MuratBat- mankaya'yı da 'dikkatedeğer" buldu. Leyta Erbfl, Tank Dur- sun K,. Adnan Özyalçmer. Or- han Dunı ve Sulhi Dölek'ten oluşan öykü seçici kurulu ise ödülü Murat Saraçoğhı'na ve- rirken Harice Meryem, tdil Önemli. Jaklin ÇeHk ve Ay^em Ece Arar'ı dikkate değer seç- ti. Genç edebiyatçılara ödülle- rini, Varlık Dergisi Genel Ya- yın Yönetmeni Enver Ercan ve Yazı Işleri Yönetmeni Fffiz Na- yır Denizteldn suıtdu. 'Atilla İlharTırHirdğr Şiir ödülünü 'Sakh' adlı dos- yasıyla kazanan Zafer Ekin Ka- rabay, 1975 Kayseri dogumlu. Kendini tanımaya ve tanımla- maya başladığı günden bu ya- na edebiyatm ve feisefenin için- de yer aldığını söyleyen Kara- bay, Ankara Ünrversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Şiirin yanı sıra öykü ve şiir eleştirileri de yazan Karabay, tüm sanat ödül- lerinin 'gözel'inbelirlenmesin- de büyük önemi olduğunu dü- şünüyor: "Bence ödül kuram- sal bfa"zorunluiuktur, ama ödö- liin verfliştara tarOşmaya açık- ür. O zaman Oscar atanış bir fOnıin 'güzel' ofanayışı bizi şa- şırtmaz. Çûnkü o 'güzel bir film' olarakdeğil, 'iyi bir me- ta' olarak beJiıieıuniş olabflir." Şiir ödülünü Karabay'la pay- laşan Can Bahadır Yüce ise he- nüz on sekiz yaşında. Kuleli Askeri Lisesi'nin son sınıfında okuyan Yüce, şiir serüveninin başlangıcında kısa bir süre aru- za, natın sayılır bir süre de he- ce ölçüsüne çıraklık ettiğini söyJüyor. Şüre yeni başlayan- lann kendilerini aruzun ve he- cenin süzgecinden geçirdiğin- de, söyleyişlerindeki değişimin ve rahathğın kolaylıkla farkına varabildiklerini söyleyen Yüce, bu yüzyıhn ilk yansında yaşa- mış şaMerinden büyük ölçüde etkiletıdiğini, ama kendisini en çok Hilmi Yavuz'un ve AttiÜ Ö- han'm çırağı saydığmı belirti- yor. Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödü- lü'nün sahibi Murat Saraçoğ- lu, 1970 yılında lstanburdadoğ- du. lstanbul Üniversitesi Ba- sm-Yaym Yüksek Okulu Rad- yo-Televizyon Bölümü'nden mezun olan Saraçoğlu edebiya- ta şiirle başladı, ancak aldıgı gazetecilik eğitimi, Babıâli'yi yaşamış insanlann amlannı din- lemesi ve kitaplannı okuması, onu öykü anlatmaya yöneltti. Saraçoğlu, Türkiye'deki bütün edebiyat ödüllerinin gençlere yönelik olmasından yana: "Er- han Bener'in öykû ödülü, Enis Batur'unşHrödüKialmasjnebu yazar ve şairierin ne de adma ödül verilen şahsiyetin hayada- rmdabirdeğişjklikyaratH: Ama bu ülkede derinden derine ya- zarak,daha da önemüsi okuya- rak kendi yoiunu küçük, ama şan çok insan var. Bu yüzden Varlıkdergisine gençlik ödü- lü için bütün gençler adma te- $ekkür ederim." BUAgAMADA ŞUKRAN KURDAKUL 'Amele Takımı'ndan İşçi Sınıfına "Ulusal endüstrinin ileriemesi geniş bir işçi sınıfının tür&mesineyolaçmıştır. Bu yenisınıfın sınıfdevletikur- maya yönelikakımlarlazehihenmesine fırsat vehlmeye- cek. Bu nedenle parti programı işçi sınıfının patronlar- la ilişkisini ahenk, anlaşma, uyuşma haline getirmekte- dir. Yine bu nedenle programda Türkiye'de grev ve lo- kavt, sınıf çarpışması yasak edilecektir." 9 Mayıs 1935 günü CHP Kurultayı'nda dönemin ge- nel sekreteri (ve de içişleri bakanı) Recep Peker, dev- letin izteyecegi ekonomi politikasını böyie açıklamıştı a绺 konuşmasmda. (Ülkü dergisi, sayı 28, Haziran 1935) Ya işçi sınıfının orgütlenme özgürlüğü?.. Sendika kur- ma hakkı?.. • • • Osmanlı Imparatorfuğu'nun son döneminde aynntı- lannı bilmediğim bir Tersane Işçileri Grevi" var. işçile- rin haklannı savunma aracı olarak ışbırakımına başvur- duklantarih1871. 1908'den sonra ilkin, -henüz imparatoriuğun sınına- n içinde bulunan- Selanik, V^ma, Usküp'te çeşitii rşkcrf- lannda çalısan işçiterin "ücretartışı" talebiyte greve baş- vurduklan bilinıyor. İki üç yıl içinde, başta Haydarpaşa, Ankara, Konya gibi demıryollan merkezterine sıçnyor bu grevler. istanbul'da tramvay işçiteri de ayakta.. O yıllann gazeteterinde, iş çevrelerinde telaş... Henüz kurulmuş yabancı sermayeyte ortak şirkette- rin "hisse senethn" düşerse... Batılı devtetter karşısında rtJbanmız sarsılırsa... 1876 Anayasası'nın açık bıraktığı haklan Ktihat ve Te- rakki yönetıcılerının çagnsıyia ıkı yabana uzmanın (Ana- bolu Demiryollan Müdürü Huknen ıle Adliye Nezaret'nde görevlı Kont Ostrogog) öngördügü btçımde kuşa çev- nidi. Haklann üstünlüğü ılkesinin güvencesi olan sendi- kalar ve işçi kulüpleri kapatıldı. Sözünü ettiğimiz dönemin kültür yaşamına eteştirel olarak yok denecek kadar az yansımış bu olaylar. Edeotyatına da.. Çalışma koşullan temel haklaria ne ölçüde uyum sağ- lamaktadır? "Milli sennaye" kimlerin elinde toplanıyor? Ve devlet kimin yanında? Meraklısı için yazıyorum, Refik Halrt'in Memleket Hi- kâyeleri'nde (1919) yer alan "Hakkı Sükût" öyküsü bir ölçüde yanrtlayabiliyor bu sorulan. • • • Yazıya başlarken, Recep Peker'in ulusal sanayimizi geliştireceğini muştuladığı CHP tüzüğündeki değişikli- ğe değinmtştim. Bu tüzük degışikliğinin yasalara yan- sıması işçi sınıfına neler kaybettirdi? Işveren kesimine neler kazandırdı? 1935'ten günümüze kadar geçen yetmiş yılı aşkın süreç içinde emekçi stnıflann getirildiği durum tanık bu gerçeğe. Çağdaş edebiyatımızın kimi yapıtlannda da yaşama yansımasını izleme olanagını buluyoruz bu gerçeğin. 12 Mart ve 12 Eylül gibi demokrasinin askıya alındı- ğı dönemler dışında da emek güvenceden yoksun, ya- sa sermayenin yanında.. öykü ve romanlar var. Konulannı, 30'lu ve 4O'lı yılla- nn kenar mahallelerinde yaşayan emekçilerin günlük yaşamlannı belirieyen iş koşullanndan alıyor. Ozellikle "Semaver", "Şa/7merdan"yıllannınSaitFa- ik'i.. Sonra Orhan Kemal. Sait'in andığım öykü krtaplannda tenha Istanbul'un toplumsal yapısında sıkışmış kalmış görünen ve henüz kendiliğinden sınıf olma düzeyindeki emekçilerin birey olarak günce) sorunlan içinde verildiğini görüyoruz. Güncel sorun, o yıllarda da ekmek kavgası. Orhan Kemal, ilk kitabına bu kavgadan esintenerek verdi adını. 1949 tarihli "Ekmek Kavgası'nda yer alan öykülerin çogunda gelişmekte olan Çukurova sanayi burjuvazi- sinin paçavrasını çıkardığı kadın, erkek, çocuk, yaşlı ki- şiler "Biz de vanz.." der gibidirler. Rrfat Ikjaz'ın "Yarenlik" kitabında da (1943) yayim- ladığı ünlü Alışim şiirinde şu dizelenn gerçekligi yadsı- nabilir mi?.. "Kasnağından fıriayan kayışa - Kaptrdın mı koiunu Alışim? Daha dün öğle paydosundan önce - Zileli'nin gitti ayaklan - Yazıldı onun da raporu - Ihmalden!' - Gi- denler gitti Alişim - Boş kaldı ceketin sağ kolu - Hadi köyûne döndün diyelim - Tek elle sabanı kavrasan bile - San öküz gün görmüş - Anlar işin içyüzünü - Ûzûlme Alişim sabana geçmezse hükmün - Ağanın duvarian- na geçer - Kim görecek kepenek altında eksiğini - Ka- pılanırsın boğazı tokluğuna - Varsın duvarda asılı kalsın bağlaman - Beklesin mızrabını - Sağyanın yastık ister Alişim - Solyanın sevdiğini - Ama kızlarda emektarsa- zın gibi - Çiihe kol ister saracak.." Işte CHP 1935 kurultayında yapılan tüzük değişikli- ğinin sonuçlan. ••• 1945'te birden fazla parti kurulması yasağının kaldı- nlmasıyla birlikte işçi sınrfının öncü güçleri, sendikala- nnda orgütlenme olanagını buldular. Ama kâğrt üzerinde.. Çünkü bu kez başbakan olarak tarihsel "misyon "unu sürdüren Recep Peker'in sıkıyönetjm mahkemelerinde buldular kendilerini. Onlar da varolmalannın amacını -141 ve 142. mad- delere karşın- izinsiz örgüttenmeye dönuştürmek istiyor- lardı çünkü. Sınıf savaşımından uzak duran sendikanın ne anlamı olurdu ki.. Demokrat Parti'nin on yıllık iktidannda grev hakkı is- temek anarşistlik, komünistlik, vatana ihanet sayılryor- du. Hükümetin başındakı Aydınlı toprak ağasının kukla sendikacılan "sansendika"kavramının öncülen oldular ülkemizde. Onlar makam arabalannda, işçi sınıfının gerçek ön- cüleri cezaevlerinde. 1961 Anayasası'nt uygarlık savaşımının onur belge- lerinden bin sayanlar çoğunlukta düşün yaşamımızda. En önemli niteliği, yalnızca kendisinden önce yapılmış anayasalann toplumun ilerleme bilincine ters düşen maddelerini değiştjrmesi değil, iki yüzyıla varan demok- ratikleşme savaşımının bileşimi sayılmalı. Birincil özelliği, sosyal devlet kavramına koşut yaptj- nmlan öngörmesi. 1961'den sonra belli oranda sayısal olarak toplum- sal ağırlık kazanan işçilerin en azından emek gücünün vazgeçilmezliğini algılayarak -hertürtü hukuk dışt bas- kıya karşın- sendikalannda özgür insan manzaralan göstermeleri, anayasadaki bu hukuksal sıçramaya bag- layabilir. Kavel grevinı anımsayalım, Çorum işçi yürüyüşünü ve DlSK'in kurulma başansını anımsayalım. 12 Mart'lann, 12 Eylül'lerin önünü kesemedtği bu tarihsel ilertemenin yarattığı birikim değil mi? IMF öğütleri doğrultusunda siyasal iktidann "reform" olarak sunduğu yasa tasansını, bu aşamalardan geçen işçi sınıfımızın susarak karşılaması beklenebilir miydi? Kim kimi yargılayacak? Çok partilı düzen benimsendikten bu yana hiçbir dö- nemde iktjdarda olmayan emekçilerve yandaşlan mı ge- tırdi ülkeyi bu duruma? Sermayenin güdümündeki si- yasal partiler mi? Yanıtı, kol ve kafa emekçilerinin güçbirliği veriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle