Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 TEMMUZ 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
1998'de hazırlananrapordaFethullah Gülen masum gösterilirken, 1999'da gerçek yüzü ortaya konuldu
Bd raporda üd farkh GülenAYŞE YILDIRIM
Emniyet tarafından bir yıl arayla hazır-
lanan iki ayn raporda FethullahGülen için
birbinyle çelışen görüşler ortaya kondu.
Emniyet Genel Müdürlügü'nün 1998 Ha-
ziran tarihini taşıyan 'istihbarat bülte-
ni'nde Fethullah Gülen. 'TürkiyeCumhu-
riyeti'nin dünya çapında önemli bir devlet
olması için çalışan" bıı çızgıde göstenh-
yor. 1999 Nisan ayında hazırlanan ve or-
talığın kanşmasına neden olan Ankara
Emnıyet Müdürlügü İstihbarat Dairesı'nın
raporunda ıse Gülen cemaatinin, devleti
nasıl kuşattığı aynntılanyla anlatılıyor.
tkincı raporda gerçek yüzü ortaya konu-
luyor.
tki ayn rapor. Ikısi de emniyet tarafın-
dan hazırlanmış. Ancak aralannda bir yıl
olmasına karşın bırbinnden çok farklı ra-
porlar. Raporlarkarşılaştınldığında 'emni-
• Emniyet Genel Müdürlügü'nün 1998 Haziran tarihini taşıyan 'istihbarat bülteni'nde Fethullah Gülen,
'Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya çapında önemli bir devlet olması için çalışan' bir çizgide gösteriliyor.
1999 Nisan ayında hazırlanan Ankara Emniyet Müdürlügü tstihbarat Dairesi'nin raporunda ise Gülen
cemaatinin, devleti nasıl kuşattığı aynntılanyla anlatılıyor.
yetteki Gülen kadrolaşmasTnın boyutlan
da gözlerönüne senliyor. tşte iki rapordan
bazı pasajlar:
1998: Akyazıhlar Vakft \ e Türkiye Ög-
retmenler Vakfı gıbi kuruluşlarla başlayan
faaliyetler, günümüzde çeşıtlenerek çok
sayıda dernek ve şirket çevTesinde daha
geniş bir alanda yürütülmektedir. Ilk ön-
celeri öğrencıleri banndırmak amacıyla
açılan evler, zamanla yerini yurtlara bı-
rakmıştır. Daha sonraözel okullar, üniver-
site hazırlık dershaneleri ve özel üniversi-
telerle grubun bütün ağırlığı, eğitim ala-
nında yoğunlaşmıştır.
Eğitim konusundaki çalışmalan kapsa-
mında özel kolejler açmaya başlayan söz
konusu grup, bu sahadaİti faaliyetlerini
yurtdışına da taşıma ımkânı bulmuştur.
Böylece büyük çoğunluğu Orta Asya
curnhuriyetlerinde olmak üzere 200'ü aş-
kın özel okulu faalıyete geçirmiştir. Ülke-
mizde açmış olduğu özel kolejlerin yanı
sıra yaklaşık her ılde açılan üniversite ha-
zırlık dershaneleriyle de yoğun bir eğitim
faalıyeti içerisinde oldufu gözlenmekte-
ctir.
1999: Özellikle birlik ve beraberliğe her
zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu-
muz ve 2000'lı yıllara girmek üzere oldu-
ğumuz şu günlerde Türkiye sathını müca-
dele alanı olarak değerlendiren ve Türki-
ye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkrna, parça-
lama, en hafifinden cumhuriyetin temel
nitelüderini değiştırme veya kendine gö-
re yön verme ya da devlet içinde hâkim
güç olma sevdasındaki bu gibi organize
suç yapılanmalannı dünlerde olduğu gibi
bugünlerde de etkileyip kullanmada ön
planda tuttuğu hedef kitlenin başında ak-
tiviteleri, heyecanlan ve coşkulan ile
gençlerimizin gelmesi son derece düşün-
dürücüdür.
Cemaat üç sacayak üzerine kurulmuş-
tur. Işık evleri, ağabeyler ve talebeler. Bu
evlerde belirli bir süre kalan ögrencilerin
'KaûVgemiyi
protesto eylemi
Çevreciler, Boğaz sulanndan kum
çeken tngiliz bandıralı bir gemiye
çıkarak yazı \e pankartlarla protesto
ettiler. Çorecilerin "Katil gemi"
olarak tanımladıklan gemi, bir ayda
çekilebilecek kumu ileri teknolojisiyle
bir günde vakumlama özelliğjne sahip.
Doğa Savaşçılan Çevre Örgütü ve
Çepeçevre Eylem Grubu, eylemlerini
gerçekleştirmek üzere dün
Beşiktaş'tan kiraladıklan bir tekne ile
Boğaz'a açıldılar. Doğa Savaşçdan
ÇevTe Örgütü Başkanı Zafer Murat
Çetintaş ve Çepeçevre Eylem Grubu
Başkanı Osman Akkuş tarafından
teknede yapılan açıklamada, aynı
geminin geçen >ıl Hollanda bandıralı
"Cornelis Zanen" adıyla Ser
Madencilik Şirketi'nce getiriîdiği ve
Karadeniz kıyılanndan kum çektiğj
anlatüdı. Açıklamada. tepkiler üzerine
Türkiye'yi terk eden geminin bu kez
tngiliz bandırah "VV. H. Resolution"
olarak orta> a çıktığı ifade edikti.
Açıklamada, geminin bir ayda
çekilebilecek kumu ileri teknolojisiyle
bir günde vakumladığı belirtildL
Eylemciler daha sonra gemiye
atlayarak "Go home", "Defol", "My
yazılan yazduar. (Fotoğraflar:
HATİCE TUNCER)
sea"
beklenen düzeye geldiği anlaşılıncacema-
ate adam kazandırması istenir. Yeni ilişki
kurulan öğrenciler ders çalışma bahane-
siyle evlere davet edilir, öğrencilere ders-
leri konusunda yardımcı olunur. Zamanla
bu öğrencilere sesli ve görüntülü kasetler
izletilir ve Fethullah Gülen'in kitaplan
okutturulur.
Dinisöykm
1998:1970'li yıllarda başlamış olduğu
çalışmalannı, çizgisini hiç değiştirmeden
günümüze kadar getiren Fethullah Gü-
len'in, bilhassa son dönemlerde, geniş açı-
lımlar sergilediği ve toplumumuzdaki bü-
tün kesimlerle diyalog kurma yönünde ça-
ba sarf ettiği gözlenmektedır.
Son olarak, Türkiye Gazeteciler ve Ya-
zarlar Vakfi bünyesinde yürütülen ve de-
ğişik görüşlere sahip olan kesimleri bibi-
rine yakınlaşörma yönündeki gayretleri
de bu doğrultudaki yakla-
şımlannın bir sonucudur.
F. Gülen, ılımlı Islam yo-
rumlan, dini değerlerin siya-
sal hedeflere alet edilmeme-
si yolundakı telkinlen ve
farklı kesimlerle diyalog ara-
yışlanrun yanı sıra bilhassa
papa başta olmak üzere Ya-
hudi ve Hınstiyan din adarn-
lan ile kurduğu ırtıbatlar ne-
deniyle de dini motifli terör
örgütleri ve radikal diru grup-
larca yoğun biçimde eleşti-
rilmiştir.
1999: Fethullah Gülen, alı-
şılmış 'din adamı' profilin-
den uzak, din adına farklı
söylemleri bulunan kimi za-
man 'sfenks' kadar sessiz, ki-
mi zaman Atatürk'ü övmeye
gerek duyan, kimi zaman 8
yıllık eğitime destek verecek
kadar reformcu, rejım yan-
daşı ve aydın bir düşünür, ki-
mi zaman da farklı dınlerin
temsilcilerine dünya banşı
adına çağnlar yapacak, hatta
papa ile fikir teatisinde bulu-
nabılecek kadar da entemas-
yonal yanı güçlü bin olarak
görüntüler vermektedir. Ta-
rikat mensuplan da başımam
Fethullah Gülen'den aldıkla-
n fetvalar doğrultusundaki
davranışlan ile kendı düşün-
celennin zıttı olanlara karşı
'hik mubahur' yönte:
tedbirler geliştirmel
Binalar Fırtına Vadisi'ni işgal etti
Karadeniz'de
'inşaata' smır yok
• Yük taşımacılığını karayolunda sürdürmek
uğruna "denizi" yok edilmek üzere olan
Karadeniz'de dolgu yoldan önce "kumsallara
dikilen apartmanlar" kıyıya saldırmışlar. HES'e
karşı korunması için direnişe geçilen
Çamlıhemşin'de ise vadilerin yeşil yamaçlanyla
birlikte "derelerin içine" bile beton kuleler
şeklinde binalar dizilmiş...
NURI ÇOLAKOGLU
YONETIYO
ENINE
BOYUNA
OKTAY EKİNCİ
u
Bütün sermavem bir
adet damperli kamyonum.
O da şimdi vadilerdeki ta-
şocaklanndan kı\ı yolu
şantryelerine denizi doldur-
mak için malzeme taşıyor.
Karadeniz'in bu şekilde
yol olmasını ben de istemi-
yonım, ama bu kamyonla
geçiniyorum. Benim gibi
yüregi yanan çok klşi var_"
Bu sözler Trabzon'dakı
5 Haziran Dünya Çevre
Günü toplantımıza dinleyi-
ci olarak katılan AH Demi-
rel'e ait. Beşikdüzü'nden
olduğunu söyleyıp bunlan
anlattıktan sonra dolgu yo-
lun kendi çektiği fotoğraf-
lannı da gösteriyor...
"Şu taş köprünün fotöğ-
rafıru îyi saklayın. Santral
çahşmaya başla>inca altın-
dan geçen Fırtına Deresi
yok olacak. Dünyanın bel-
kide tek suyu olmayan köp-
riisü olarak kalacak..."
Bu sözler de Fırtına Va-
disi'ndeki gezimızde mola
verdığımiz Şenyuva Köyü
kahvesındekı söyleşiye ka-
tılanlardan Mustafa Halis
Orhan'a an.. "Peld, sant-
ralı durdurmak için ne ya-
pmrsunuz" dıye sordugu-
muzda ise sadece bir "o-
lay" anlatıyorlar: "Mesut
Yılmaz başbakanken gel-
di, konuşma yaptı. Biz bu
projeye karşı olduğumuzu
anlatmak istedik. Fakat
izin vermediler, yanına bile
yaklaştirnıadılar, tek başı-
na anlatu. gitti..."
Karadeniz bölgesınde
kimle konuşsanız, hem kı-
yı dolgu yoluna, hem de
Fırtına Vadisi'ndeki hidro-
elektrik santralı (HES) pro-
jesine "gönüllerinin razj ol-
madığını" göreceksiniz.
Buna karşın neden böylesi-
ne "suskun" ve '^epkisiz''
olduklarını merak ettiği-
nizde karşmıza Türki-
ye'nm "genel gerçeği" çı-
kacak.
Vadilerin birçoğu sanki
Istanbul'un "Ortaköy V'a-
dja" gibi çoktan apartman-
laria dolmuş ve o güzelim
yöresel mımannin yerini
de birçok yerde "apart-
man işgali" almış
"Dereyi arsa yapanla-
nn" beldesı olan Çamlı-
hemşin'de yenı göreve ge-
len "bağunsız" Beledıye
Başkanı Dr. Refah Vezirog-
lu'yla tanışıyoruz. "Fırtı-
na Deresi'nin içine apart-
manlan dikenler, şimdi bu
dereyi koruma adına
HES'e karşı çıkarken, na-
sıl inandıncı olabilirier?"
diye soruyorum. "Haklısı-
nız" diyor Dr. Veziroğlu ve
ekliyor: "İmar bilincinüz
sıfir_. Şimdi yanlışlan dü-
zettmek için bağımsız aday
otdum ve seçildim. Biz bu
doğayı korumazsak, elin
şirketi hiç korumaz..."
Dere > atağına bina
Çamlıhemşin'den güne-
ye gıdıp HES projesinin
"ana santralınuı" kurul-
ması planlanan ve "Ayder
Deresi" ile "Fırtıııa Dere-
si"nin birleştikleri "Ko-
naldar" bölgesine ulaşıyo-
ruz. Burada da "dereyata-
ğı içine dizüen apartman-
lar" HES"ten çok önce za-
ten doğayı katletmişler.
Hele, 20 km. ilerideki "Ay-
der Yaylası'' ıse bir felaket.
Karadeniz'den bu göz-
lemlerle aynlırken, "neyse
ki Çamhhemşin-Hemşin
Vakfi v'ar" diye düşünüyo-
nım. Yöreye ait duyarlı bir
kuruluşun, yörenin duyar-
sız davranışlan içinden bir
"umut çiçeği'' gibi açarak,
kıyı dolgu yolu aymazhğı-
na ve HES saldınsına kar-
şı direnişe geçmesi, dur-
madan"çevre ödülleri" ve-
ren kuruluşlann da bilmem
ilgisiniçekermi?..
DİYALOG U
?&
ISADAMLARI,
[ GAZETECİLER
VE BILIMADAMLARI
ISTANBUL VE ATİNADAN
CANLI YAYINDA
*_
BU AKSAM
rfitv.com.tr 22:00
Hedef
1998: Şu anki durum itiba-
nyla ülkemizde en geniş ta-
bana hitap ettiği bilenen
grup, genelde eğitim düzeyi
yüksek şahıslardan oluşmak-
tadır. Kendi amaçlanru, Tür-
kiye Cumhuriyeti'nın dünya
çapında önemli bir devlet ol-
ma potansiyeline sahip oldu-
ğu gerçeğinden hareketle
egrtim faaliyetleriyle bu sü-
rece katkı sağlama ve bunun
gerçekleşrnesı için de ülkede
toplumsal banşa hizmet et-
me olarak açıklayan grubun,
siyasi yelpazede ağırhğını
Demoloat Parti çizgisini ta-
kip eden sağ partilerden ya-
na koyduğu da bılınen husus-
lar arasında yer almaktadır.'
Son dönemde kamuoyun-
da önemli tartışmalara yol
açan 8 yıllık eğitim ve türban
konusundaki uygulamalarla
ılgıli olarak da bu tarz mese-
lelerin dinın aslından olma-
yıp teferruat olduğu, dolayı-
sıyla da bu konulann top-
lumsal huzur ve banşı zede-
leyecek ölçüde tırmandınl-
masınınzararlı olacağı görü-
şünü savunan F. Gülen gru-
bunun, geleneksel ılımlı ta-
vırlanna uygun olarak turu-
munu devam ettirdiği göz-
lenmiştır.
1999: Esasında, Fethullah
Gülen'in kıtaplannda gerçek
niyetini gizlemek için kul-
landığı bazı kelimelerin ye-
rine, gerçekte onun niyetini
ihtiva eden sözcükleri koy-
duğumuzda çok kullandığı,
ancak ne olduğunu bir türlü
izah etmediği 'hedeTinin ge-
lecekte zümre hâkimiyetini
hedefleyen teokratik bir re-
jim olduğu hemen anlaşıl-
maktadır.
Şeriat yerine Islam, cum-
huriyet dönemi yerine talih-
siz dönem veya karanlık ya
da upuzun hicranlı dönem,
militan yerine hizmet erleri
ya da ışık erleri veya ışık sü-
vanleri, laik kesimler yerine
karşı cephe veya hasım cep-
he, cumhuriyet dönemi yö-
neticilen yerine o kafalar,
Atatürk dönemi ya da tsmet
tnönü dönemi yerine mabe-
de giden yollann kapaüldıği
zaman dilimi, şeriat düzeni
yerine hedef, Atatürk yerine
deccal şeklinde deyimler
'hederinin ne olduğunu
açıklamaya yeterlidir.
Gülen örgütlenmesinin
ekonomik boyutu da göz
önüne alındığında, gelecek-
te ülkemizi bekleyen tehlike-
nin büyüklüğü endışe verici
boyuttadır.
AYDINLAJNMA
EMRE KONGAR
hKmet UHğbaym Kamyla
Hikmet Uluğbay'ın intihar girişimi bir "toplum-
sal göstergedir".
Çünkü her intihar, psikolojik yönleri de olan "top-
lumsal bir olaydır".
Toplumbilimsel açıdan "birey, toplumla olan
bağlan zayıfladığı ya da koptuğu zaman intihar
eder".
Bireylerin toplumsal bağlannın zayıfladığı ya da
koptuğu zamanlar ise genellikle anomi durumlann-
da daha sık olarak ortaya çıkar.
Anomi, "toplumdaki genel bir kuralsızlık du-
rumudur".
Genellikle hızlı ve düzensiz değişme zamanlann-
da ortaya çıkan anomi durumunda topluma şu te-
mel özellikler egemen olur:
1) Bireyin çalışarak meşru yollardan başan kazan-
ma umudu azalmıştır.
2) üderlere olan güven a2almıştır.
3) Topluma egemen olan ahlak kurallan ve hukuk
kurallan yerlerini kuralsızlığa ve dolayısıyla kaba
kuvvete bırakmıştır.
4) Insanlar artık başka insanlara olan güvenlerini
yitirmişlerdir.
5) Bireylerde bir boşluk ve hiçlik duygusu geliş-
miştir.
Işin ilginç yanı, bu özelliklerin ortaya çıkmasında,
özellikle hızlı değişme zamanlannda, toplumun ba-
zı kesimlerinin bıreyler üzerinde farklı davranışlar-
da bulunmalan konusunda baskı yapmasından kay-
naklanan bir "toplumsal determinizm" bulunma-
sıdır.
Bir başka deyişle bir toplum içindeki bazı insan-
lann "ahlaklı", bazı insanlann ise "ahlaksız" dav-
ranmalannın altında o kişilerin mensup oldukları
küttürel yapı ve toplumsal ilişkilerin egemenliği ya-
tar.
Özet olarak, bir toplumda farklı küttürel yapılar bir-
likte yaşadığı ve bütün bunlardan daha farklı top-
lumsal ilişkiler egemen olduğu zaman anomi orta-
ya çıkar ve toplum yeni bir kültürel yapı-toplumsal
yapı dengesine kavuşuncaya kadar devam eder.
•••
Türi<iye'de çok partili düzenle birlikte ortaya çı-
kan "kente göç" olgusu, politikacılann elinde önce
kentsel toprak yağmasını oluştuımuş, sonra bu top-
rak yağmasının rantını siyasetle biıieştirmiş, daha
sonra "yağmacı kültürün" "yerel ve genel srya-
sete" bütünüyle egemen olması sonucunu doğur-
muştur.
Böylece önce ahlak, sonra da hukuk kurallarma
uygun olması gereken ve bireyin temel hak ve öz-
güriüklerini çoğunluğun baskısına karşı koruması
gereken "demokrasi" yerine, hukuk devletini hiçe
sayan, tarikatlar ve mafya ile bütünleşmiş siyasal
partilerin iktidara geldiği garip bir "yağmacı çok
partili düzen" ortaya çıkmıştır.
Ne yazık ki bu yozlaşmanın altında, 1950 yılında
çok partili düzenegeçiş sürecini, çoğunluğun bas-
kısına dönüştüren ve kurduğu "Tahkikat Komis-
"ille'demokrasiyi a s k r ^ ^
1960 askeri darbesıne yo.l
i'nin yaptığı tarihsel hata yatmafrtadır.
Bu durumdan çıkmanın tek ve bıncık yolu "de-
mokrasiyi kurmaktır".
Demokrasiyi kurmak için de bugünkü düzenin
demokrasi olmadığını, biryutturmacadan ibaret ol-
duğunu, ancak Susurluklan, Sıvaslan ve Türk Tıca-
ret Bankası olaylannı doğuracağını açıkça belirt-
mek gerekir.
Her gerçek demokrat da bunun yolunun ''meş-
ru ve demokratik" yollaıia yapılacak mücadele ile
gerçekleşebileceğıni bilir.
Oysa bugünkü "meşru ve demokratik" denilen
yollar hem tarikatlann, hem mafyanın, hem yozlaş-
mış politikacılann hem de yağmacı bürokratlann
gölgesinde, hatta denetimindedir.
Işte Hikmet Uluğbay gıbı dürüst bürokrat ve po-
litikacı kişilerin trajedisi burada başlamaktadır.
Anomik bir yapı içerisinde dürüst ve namuslu in-
sanlann da başanlı işler yapabileceğini kanıttamak,
rejimi rayına oturtmak için bütün variığınla müca-
dele etmek ve sonunda bu yapının, bütün bu ça-
bayı boşa çıkarabileceğini görmek.
Her kim ne derse desin, hatta kendisi nasıl yo-
rumlarsa yorumlasın, Hikmet Uluğbay'ın intihar gi-
rişimi, altına imzasını kanıyta atbğı bir protesto
bildirisidir.
Mafya-tarikat-devlet-siyaset-ticaret beşgeni için-
de namuslu politikacılann ve namuslu bürokratla-
nn da olduğunu tüm topluma anımsatmak isteyen
bir protesto bildirisi.
Yannın Türkiyesini onlar kuracak.
web sayfası: http^/remzi.com.tr/yazar.html
Tüketicinin sütten
ağzıyanıyor
YUSUFÖZKAN
tZMÎR-Türkiye'desüt
tüketiminin gelişmiş ülke-
lere oranla çok daha az ol-
masının yanında, fıyatının
da pahalı olduğunu belir-
ten uzmanlar, bunun nede-
nı olarak uygulanan yanhş
politikalan gösterdiler.
Uzmanlar, Süt Endüstnsi
Kurumu'nun (SEK) kuru-
luş amacının süt tüketımi-
ni belli bir
noktaya geti-
rip yetkisinı
kooperatiflere
devretmek ol-
duğunu anım-
y
diye konuştu. Hacımüez-
zın şunlan söyledi: "Geliş-
mişülkelerdesüttükeûjni-
ni artüran nedenlerin ba-
şında. uretkiden çıkan sü-
tün fıyaünın. tüketkiye 2
kaü fiyana yansıması geü-
yor.Bizdeisebuoran4ka-
tına yaklaşıyor. Bunukır-
manın yolu, süt üretkfleri-
nin, üretimden pazarlama-
j ^ kadar sütle ilgili bütün
. işlemleriye-
f^ .. .SEKın ozel-
leştirilmesiyle
birlikte piya-
sada fıyat be-
lirleme kozu-
nun kaybedildiğine dikkat
çekiyorlar. Avrupa'da yıl-
lık süt tüketıminin kişı ba-
şına 170 litreye kadar çık-
tığını bildiren Ziraat
Mühendisleri Odası Izmir
Şube Başkanı Alaattin
Hacımüezziıı, "Bu rakam
Türkiye'de ise ldşi başma
• A\TUpa'da
„ UTÇtlClden _
tükeöciye SÜtÜH
fiyatl 2 kat
olarak yansıyor.
T k i ' d U
rine getire-
cecek fabri-
k a J a n ı k o
.
operatifara-
cüığıyla sa-
wP öimaia-
n
- A v T U
"
y
buoran4katl
buluyor.
kooperati-
fın ortağı.
özel işlet-
m e ler de mecburen fabri-
kalara karşı bir ayarlama
poütikası izüyvrlar."
SEK'in piyasada fiyat
kontrolü sağlama amacıy-
la kuruldugunu anımsatan
Hacımüezzin, "SEK'iüre-
tkri kooperatiflere devrede-
ceğiınize, satnk" dedi.