Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1999 PA2AR
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
Doğanın Ölümü
Sevgili,
5 Haziran "Dünya Çevre Günü"nü Denizli Pa-
mukkale'de geçırdim. Pamukkale, bundan birkaç
yıl önce geldiğimde beni düş kırıklığına uğratmış-
tı. Tepelere pamuk görüntüsü veren sular otel yo-
ğunluğu doiayısıyla, meydana gelen kirienme yü-
zünden kahverengiye dönüşmüş.
Aradan geçen zaman içinde, ülke çapındaki top-
lumsal duyarlıl/k, yapılaşmayt önlemiş, kimi otel-
ler yıkılmış. Ama Koru Otel hâlâ direniyor. Dava-
nın sonucu bekleniyor.
Pamukkale'de elektrik mühendisi arkadaşlaria
birlikte, travertenlere bakarak enerji sorununu ko-
nuşuyoruz; tabii söz dönüp dolaşıyor, Gökova Ter-
mik Santralı'na geliyor.
- Ama hatırlıyorsunuz, o santralın yanındaki Tür-
keli köyü halkı, ilkseçimde bizlerin karşı çıktığımız
santralın yapımına karar verenlen kazandırmıştı, di-
yorum.
Sonra Pamukkale'ye dönüyoruz; soruyorum:
- Pamukkale'ye buradaki insanlar sahip çıkıyor-
lar mı?
Yanıt, yöre halkının çevre bilincinin, hiç değilse
yetersız olduğunu koyuyor ortaya.
Evet insanımız, çevreye ilgisiz. Soluduğumuz
havanın kirlenmesi kimseyi tedirgin etmiyor. Bü-
yük kentlerde halkın bir kısmı öbürünün içme su-
yunun içıne ediyor, keyifle, öbürleri de o suyu içi-
yorlar kemali afiyetle. Daha gürültünün bir çevre
kirliliği olduğunu bile bilmıyoruz. Az kullanılan be-
yinler yüksek desibelli, kakafoniyle biraz daha iş-
lemez hale geliyor. Kıbrıs için can vermeye hazır
olanlar, her yıl Kıbrıs kadar toprağın erozyonla yok
olmasına bigane. Ormanlar vahşi biçimde katle-
diliyor. Prof. Dr. ismail Eraslan bundan 12 yıl ön-
ce, 6 Temmuz 1986 tarihlı Cumhuriyet'te haykırı-
yordu: "Önce ormanlar ölür, sonra insanlar."
Kimsenin, yok yok kimsenin degil, çoğunluğun
hiçbir şeye aldırdıgı yok. Doğa bilinçsizce talan edi-
liyor.
Neden acaba?
Sorunun yanıtını, her elde ettiğinin üstüne trtre-
yen, Anadolu insanının kadirbilmezliğinde ya da vah-
şiliğinde aramak hem yüzeysel olur, hem de bizi
yanlış sonuca yönlendirir.
Bizi doğru tanıya götürecek anahtar, kendi in-
sanımız ile gelişmiş sanayi toplumu insanının do-
ğa ile savaşımında vardıkları aşama galiba.
Bu savaşta, artık yengi ya da eşitlik aşamasına
gelmiş olan gelişmiş toplum insanı, doğa ile uz-
laşma, bir uyum oluşturma evresine varmış olma-
sına karşın, Anadolu'nun insanı, hâlâ doğayı ya-
şamak için alt edilmesi gerekli bir güç olarak algı-
lıyor. Kuraklıklardan sellere, bir afet kaynağıdır
onun için doğa. O daha kendi varlığını doğayı diz-
ginleyerek, hatta alt ederek sürdürmenin çabası için-
de.
Azgelışmiş toplumun insanı, yaşamın kalitesi
sorunuyla degil, henüz yaşamı en ilkel biçimiyle de
olsa sürdürebilmenin koşullanyla ilgili. Onun için
doğa, uyum içinde yaşanması zorunlu çevreye
dönüşmüş değil henüz.
O yüzden de onu bilinçsiz bir hoyratlıkla yok
ediyor. Tıpkı bir zamanlarAvrupalının da yaptığı gi-
bi.
Ancak burada, daha da vahim bir durumla kar-
şı karşıyayız. Doğa ile uzlaşma aşamasına henüz
gelmemiş olan insan/n elinde, bu kez, o evreye çok-
tan varmış, o bilinci çoktan edinmiş olan toplum-
lann elindeki güç var. O güç, eğer çevre bilinci
oluşamamışsa, doğayı hızla tahrip eden, korkunç
birsilaha dönüşüyor; onun bilinçsizce kullanımı do-
ğanın kökünden allak bullak edilmesine neden
oluyor.
Bu durumda "Eh biz de o evreye varınca sorun
kendiliğinden çözülür" de diyemeyiz. Çünkü böy-
le devam edersek eğer, o aşamaya geldiğimizde
korkanm elimizde koruyacak bir şey olmayacak ve
kalacağız çorak, kirli gerçek bir canavarta baş ba-
şa.
Çok üzücü, ama ne yazık ki gerçek böyle Sev-
gili.
öcalan davası
Avukat Özbay diğer
müdahilleri suçladı
MUDANYA (Cumhu-
riyet)-PKK liden Abdul-
lah Öcalan'ın yargılandı-
ğı davaya müdahil sıfatıy-
la katılan avukatlar ara-
sında duruşmalar başladı-
gından beri süregelen
uyumsuzluk sonunda su
yüzüne çıktı.
Davanın kısa sürede
bitmesini isteyen avukat-
lardan Can Özbay, soruş-
turmanın genişletilmesı-
ni isteyen avukatları şov
yapmakla suçladı ve "Bir-
takım arkadaşlanmızın
habis hareketlerini ve ha-
bis demeçlerini üzünfüyle
karşıhyoruz" dedi Dava-
nm beşinci gününde sa-
nık avukatlannın yaptığı
savunmaya tepki gösteren
m idahil avukatlardan Öz-
bay, dığer müdahil avu-
katlann sanık avukatlara
karşı sessiz kalmasın) da
eleştiıdi. Mudanya'da bir
basın toplanüsı düzenleyen
Özba\, bazı müdahil avu-
katlannm davanın yapısı-
na ve amacına ters düşen
«ivranışlarda bulunduğu-
m öne sürdü.
KeiKİılerinin davanın bir
atöncebıtirilmesini iste-
düernı kaydeden Özbay,
*Bİ7budavanın bir an ön-
osoru ermesi için tüm ça-
taiHasarfederkenbuda-
••wda »ukathk yapan bir
sKaıhşmıatt İstanbultta
«tanec; verdiğini duyuyo-
•E. 'Efer Apo'nun avu-
katlan davanın durdurul-
masını talep etmezse biz
edeceğiz' diyorlar. Bu ve
bıuıa benzer demeçleri,
birtakım şovian. ucuz laf-
lan davanın esasryla ilgisi
olmavan birtakım dema-
gojileri gördüğümüz za-
man çok fazla üzülüyo-
rum" dedi.
Davaya katılan bu mü-
dahil avukatlanru tanıma-
dıklannı belirten Özbay.
"Birtakım arkadaşlanmı-
zın habis hareketlerini ve
habis demeçlerini üzün-
tüyle karşıuyoruz" diye
konuştu.
12 Eylül sonrasında açı-
lan MHP davasında sa-
vunma avukatlığı yapan
ve aralannda Balgat, Bah-
çelievler gibi katliamlann
samklannın da bulundugu
çok sayıda cinayet sanığı-
nın vekilliğini üstlenen
Özbay, DYP lıderi Tansu
Çffler tarafindan kurulan
Zübeyde Hanım Şehit
Analannı Koruma Vakfı
adına Öcalan davasına mü-
dahil avukat olarak katıl-
dı. Duruşmalann beşinci
gününde Öcalan'ın savun-
ma avukatlannın Çiller'i
tanık olarak göstermesi-
ne şiddetle karşı çıkan Öz-
bay, mahkemede yaptığı
çıkışlar nedeniyle havanın
gerginleşmesine neden ol-
muş ve mahkeme başka-
nı Turgut Okyay tarafin-
dan dışan çıkanlmıştı.
Konrad Adenauer Vakfi Türkiye Temsilcisi Dr. Wulf Schönbohm'dan Batı'ya çağn
'TürkiyeVe karşı adil ohın'Haber Merkezi -Terörörgütü PKK'nin
lideri Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye
getirilmesi ve yargılanma süreci boyun-
ca, Türkiye'nin uluslararası platformda
karşı karşıya kaldığı eleştirileri değer-
lendiren, Almanya'nın önemli vakıflann-
dan Konrad Adenauer Vakfi'mn Türki-
ye Temsilcisi Dr. Wulf Schönbohm. Tür-
kiye'nin daha fazla kabul, saygı. sorun-
lan için de biraz daha fazla anlayış bek-
leme hakkına sahip olduğunu \iirguladi.
Almanya'da yayımlanan "D»e Wett"
gazetesinde "Türkiye'ye karşı dürüst ve
adfloimak" başlıklı yazısında Dr. Schön-
bohm, Öcalan davası doiayısıyla Türki-
ye"nin karşı karşıya kaldığı eleştiriler ve
kimi Avrupa ülkelerinde geçmişte yaşa-
nan olaylar arasmda bağ kurdu
Schönbohm yazıda. "Avrupa"da hiç
kimsenin aklına, Bü>ük Britama'daki
IRA terörisderinin ve\a İspanya'daki
ETA terörisrJerinin yargılanmasınj eleş-
tirmek ve bunlann uluslararası bir mah-
kemede vargılanmalannı talep etmek ve
bu yolla Ispanyol polis \v ordusunun dav-
ranıs, ve uygulamalannı araşbrmak ge(-
medi" dedi. Batı Avrupalı devletlerin,
NATO ve AB üyesi Yunanistan'ın Öca-
lan ve PKK'yi devlet kurumlanyla des-
teklemesini sessizce kabul lendiklerini
belirten Schönbohm, "Türkhe, benzer
bir suçlamayla karşı karşı\a olsavdı. aca-
ba Almanya'da nasıl bir tepki oluşurdu?
Ve bir tsrail konsolosluğunda değil bir
Türk konsolosluğunda pek de beürgin
olmayan koşullarda dört kürt \urulmuş
olsaydı AJman kamuoyıı nasıl davranır-
dı?" dıye sordu.
Konrad Adenauer Vakfi Türkiye Tem-
silcisi Wulf Schönbohm'un Die Welt ga-
zetesinde yayımlanan yazısı şöyle:
"Türkiye'de yabancı kadınlann da ba-
şörtüsü takma zorunluluğu yok mu?"
"Askeri rejim alünda özgürce hareket
edilebifirmi?''
tki yıl önce eşim ve ben Türkiye'ye gı-
deceğimizi söylediğimizde yakın çevre-
mizdeki dostlar bize bu gibi sorular yö-
nelttiler.
Çevremızdekılerin bize söyledikleri,
Almanya'da Türkiye gerçeği hakkında
bilinenler ve Türkiye'nin Almanya'daki
ımajına bağlıydı.
Bugünlerde Öcalan davası çevresin-
de dile getirilen ucuz ve basit talepler de
bunu gösteriyor. Davanın göstermelik
bir dava olmaması için uyanlarda bulu-
nuluyor. tt
Adil bir da\l
a" ve uluslararası
gözlemcilere izin verilmesi talep edili-
yor. Türkiye insan haklan adına, olası
idam cezasının yerine getinlmesi birya-
na, bu cezanın verilmesine karşı bile uya-
nhyor. Öcalan"ın "uluslararası bir mah-
keme" önüne çıkanlamamış olmasından
üzüntü duyuluyor.
Öcalan, bir zamanlar Eichmann'ın ts-
rail'e getinlmesinde olduğu gibi, hukuk-
sal bakımdan tartışmalı bir yöntemle
Türkiye'ye getirildi. Güvenlik önlemle-
ri ve salonun kapasitesi nedeniyle dava-
ya kısıtlı sayıda izleyici alınması, Kızı-
lordu fraksiyonuna bağlı teröristlerin yar-
gılandığı Stammheim davasını andın-
yor.
Öcalan ve savunma avukatlan davada
özgürce konuşabiliyor, gazeteciler, dip-
lomatlar ve uluslararası gözlemciler da-
\r
aya katılıyor ve mahkeme başkanı da
şimdiye kadar taraflardan hiçbirinin le-
hine ve aleyhine bir tavır almış değil.
Mahkeme heyetinin oluşumundan ba-
ğımsız olarak, Öcalan'ın Türk hukuku-
na göre ölüm cezası tehlikesi ile karşı kar-
şıya oiduğuna başından beri kuşku yok.
flkesel olarak böyle bir hükme karşı olun-
sa bile, ABDcle de ölüm cezasınm oldu-
ğu ve uygulandığı unutulmamalıdır. Üs-
telik ABD'de ölüm cezalannın infazı
Türkiye'ye göre daha kolaydır, çünkü
Türkiye'de, verilen ölüm cezalannın uy-
gulanması parlamento çoğunluğunun
alacağı karara bağlı olup, 1984 yılından
beri bu yönde bir karar da alınmamıştır.
Türkiye'ye karşı adil olunacaksa Tür-
kiye'nin hukuk devleti ohnadığı yönün-
de getirilecek bir suçlama, ölüm cezası-
nın varlığı ile gerekçelendirilemez.
Almanya'nm Öcalan'ın iadesini iste-
mediği anımsanmalıdır. Schröder ve
D'Alema'nın Öcalan'ı uluslararası bir
mahkemeye çıkarma yönündeki planla-
n başından beri gerçekçi değildi. Şimdi
Öcalan, Türkiye'de mahkeme önünde ve
onu bilinen nedenlerle Almanya'da gör-
mek istememiş olan kişiler, onun adil ol-
mayan bir biçimde yargılandığı yolunda
eleştiri getiriyor.
Türk tarafımn bu konudaki infıalini
anlıyorum. Bugün ne acıdır ki Türkiye.
Öcalan nedeniyle Alman turistler tarafin-
dan "cezalandınimayı'' sineye çekmek du-
rumunda, çünkü birçok turist bu neden-
le ülkeye gelmekten kaçınıyor.
Avrupa'da hiç kimsenin aklına, Bü-
yük Britanya'daki IRAteröristlerinin ve-
ya ispanya'daki ETA teröristlerinin yar-
gılanmasım eleştirmek ve bunlann ulus-
lararası bir mahkemede yargılanmalan-
nı talep etmek ve bu yolla ıspanyol po-
lis ve ordusunun davranış ve uygulama-
lannı araştırmak gelmedi.
Ispanya ve Irlanda'da. doğal olarak
Türkiye'de de polıs, jandarma ve ordu-
nun terorizme karşı mücadele çerçeve-
sinde baskınlar düzenlendiğı, yasadışı
uygulamalara gidildiği ve insan haklan
ihlallerinin yapıldığı tartışma götürmez
bir gerçektir. Ancak bunlan araştırmak
ve failleri cezalandırmak uluslararası bir-
lik ve kurumlann değil, ilgili devletin
ışidir.
Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti ku-
sursuz bir hukuk devleti değildir. Kusur-
suzbirdemokrasiye de sahip değildir. An-
cak Türkiye iktidar düşkünü askerler ta-
rafindan yönetilen bir muz cumhuriyeti
de değildir. Batı Avrupalı devletler, NA-
TO ve AB üyesi Yunanistan'ın Öcalan
ve PKK'yi devlet kurumlanyla destek-
lemesini sessizce kabullendiler.
Türkiye, benzer bir suçlamayla karşı
karşıya olsaydı, acaba Almanya'da nasıl
bir tepki oluşurdu? Ve bir Israil konso-
losluğunda değil bir Türk konsoloslu-
ğunda pek de beürgin olmayan koşul-
larda dört Kürt vurulmuş olsaydı AJman
kamuoyu nasıl davranırdı?
Türkiye. daha çok demokrasi, insan
haklan ve huJoık devleti yönündeki ça-
balannda anlayış ve desteğı hak etmış-
tir. Istikrarlı ve sağlam bir demokrasiye
AJmanya'da ne kadarsürede ulaştık? Tür-
kiye Cumhuriyeti 75 yıl önceki ortaçag,
cahillik ve mutlakiyet ortamından Ata-
türkönderliginde yola çıktı ve bölgenin
tek Islam ülkesı olarak bu yolda şaşırtı-
cı başanlar elde ettı. Üstelik bu başan-
lar sadece politik alanda değil. ekonomik
alanda da gerçekJeşti. Hiçbır Türk bu ge-
lişme sürecinin sona erdiğıni ciddi ola-
rak iddia etmeyecektir. Türkiye AJman-
ya'dan. bugüne kadar sağladığı başanlar
için biraz daha fazla kabul ve saygı, so-
runlan için de biraz daha fazla anlayış bek-
leme hakkına sahıptir.
Terör örgûfö PKK'nin
lideri Abdullah Öcalan'ın
ımralı'daki duruşmasını
izieven dünya basını hatıra
fbtoğrafinda bir araya
geldi. Dasa, yine dünkü
>abancı basında geniş >er
aldL Kazak Deloyaya
Nedeha gazetesi, "Öcalan
yarattığı canavara yem
olacak" yorumunu yapû.
îtalya Başbakanı: Öcalan idam edilirse Türkiye AB'ye giremez
D'Alemayine 'çizmeyi'aştıHaber Merkezi-Öcalan davası diin
de yabancı basındaydı. Italyan bası-
nı duruşmayı izleyen Solun Demok-
ratlan Partısı milletvekıli ve A\rupa
Konseyi ttalya Temsilcisi FabioEvan-
gelisti'nın izlenimlerine yer verdi.
Evangelisti, "Öcalan psikolojikvefî-
zikselolarak i)i şartiarda gözükü><or.
Bir baskı altında demek zor" dıye
yazdı. ltalyan Başbakanı, "İdam ce-
zası uygulanırsa, Türkiye AB'den
uzaklaşır" görüşünü savnndu. Kazak
Delovaya Nedelya gazetesi. "Öcalan
yaratoğı canavara yem olacak" yoru-
munu yaptı.
Kazakistan'dagünlükgazetelerile
medya kuruluşlan, terör örgütü ba-
şının yargılanmasına genelde çok kı-
sa ve yorumsuz olarak yer verirken,
haftalık Delo\aya Nedelya gazete-
sinde, yargılama süreci ile muhtemel
gelişmeler hakkında geniş bir yorum
yayımlandı. Gazetenin 11. sayfasm-
da yayımlanan yorumda terör örgü-
tü başırun. Uk duruşmadaki açıklama-
lanyla hayatını koruma çabası içine
girdiği ıfade edıldi.
Mahkeme görevlileri. tanıklar ve
şehit yakınlan olmak üzere duruş-
malara sadece 123 kişinin kaüldığı ifa-
de edilen yorumda. 30 bin kişinin
ölümünden sorumlu olan terör örgü-
tü başı için idam cezası öngörüldü-
ğü belirtildi. Magomadali Ûbaydul-
Ia>ev imzasıyla yayımlanan yorum-
da. sanık teröristin bütün ıtibannı
kaybederek hayatta kalmak için her
şeyi yapmasının mümkün olduğu dı-
le getirildi. Ubaydullayev yorumun-
da, terör örgütü başının banş çağn-
larmın terör örgütünün eylemlerinin
sona ermesine yardımcı olamayaca-
ğını vurguladı ve artık ıplerin sanık
teröristin elinde olmadığını ileri sür-
dü. Magomadali Ubaydullayev. Ab-
dullah Ocalan'uı durumunuda, "Öca-
lan. çok sayıda can ve para alan bü-
yük bir makine vararo ve bu canavar
artık Öcalan için değiL kendisi için ça-
lışıyor. Öcalan. canavan durdurmak
istediği anda kendisi yem olacakür"
şeklınde ıfade ettı.
Yorumda. Türk Silahlı Kuvvetle-
n'nin terör örgütüne karşı operas-
yonlannın devam ettiğı ve bu operas-
yonlann teröristlere güçlü müttefik-
leri tarafindan verilen destek kesilin-
ceye kadar süreceğı de kaydedildi.
ltalyan gazeteleri mahkemede ya-
şanan olaylara yer verdiler. Haber-
lerde. mahkemeye gıren parlamenter-
lerin yazılarına daha çok yer aynldı.
ltalyan La Repubblica gazetesi "Öca-
lan'ın dunışma salonunda kavga.
mahkeme ertelendi" başlığı altında
verdıfi haberde; şehit aileleri avu-
katlan ile savunma avukatlan arasın-
da karşılıklı suçlamalar sonucunda
tartışma çıktığını ve davaya salı gü-
nüne kadar ara verildiğini yazdı.
Avrupa Birliği zirvesi için Köln'de
olan ttalya Başbakanı MasshnoD*Ale-
ma ise gazetede >er alan demecınde,
"Ankara ileyakındanflgileni>T)nızve
Ankara'nın viizünekapılar kapanma-
dı.Başbakan Bülent Ece\ıt'inkDnuş-
ması sadece kevfi değil ama Türki-
ye'nin güneydoğusundaki sorunu cöz-
mek ve insan haklaruıa saygıh olmak
için bir şeyler yapıunası gerekir. Her
türlü ihtimalde Öcalan'ın mahkeme-
sinden sonra idam cezası uvgulanır-
saTürkiyeAvrupa Birliği'nden uzak-
laşırr
dedi.
Haber kavgası şafakta başhyor
DENİZ TEZTEL/AYŞE \TLDIRTV1
MUDANYA-Öcalan davasını izlemek, gazete-
ciler için adeta bir "savaşa" dönüştü. Sınırlı sayı-
da gazetecinın Imralı'daki duruşma salonuna alın-
ması nedeniyle muhabirler ve kameramanlar "ha-
beryaratabUmek". televizyona konuk bulmak için
"tartışular". "birbirlerinJ tartakladıiar". hatta
"yumruklaşOlar"...
Yerli-yabancı 1049 gazetecinın ızlediği Öcalan
davasında bir hafta boyunca
gazetecilerin yaşadığı "haber
kavgası" her gün. sabahın er-
ken saatlennde başladı.
Saat 07.00 sulan... Öcalan
davasının izieyicılenni, mü-
dahil avukatlannı. gazeteci-
leri Imralı'ya götürecek de-
niz otobüsünün kalkmasına
kısa süre var. Pazarlık başlı-
yor... "Abi akşam bendesin'*,
"Yerin hazır". "Sakın başka-
sma söz \wrne" gibi diyalog-
lar...
Davayı rzlemek için adaya
giden gazeteciler şanslı. Yol
boyunca konuklardan canlı
bağlantı için "söz aona" avan-
tajını da yakalıyorlar.
Duruşma sonrası denız oto-
büsü Mudanya'ya yanaştığın-
da kovalamaca başhyor. Te-
levizyon muhabirleri sanki Abdullah Öcalan
"ava", konuşmaya çalıştıkla- için savaşan basın
n kişiler birer "av". Muhabır, deniz otobüsünden
inen konuğu yayına çıkmaya ikna etse de, başka
muhabirler gözucuyla konuğu süzüyor. Konuğun
yayına çıkmasmı garantilemenin yolu, diğer tele-
vizyonlann canlı yayın araçlanndan uzak tutmak-
tan geçıvor. Kimi zaman konuklar otomobile bin-
diriliyor, Mudanya çewesindeki köylere. resto-
ranlara kaçınhyor. Eğer konuk. başka kanallara çık-
makta ısrarlıysa yapacak bir şey yok. Muhabir işı
gücü bırakıyor, konuğu takibe alıyor.
davasına sınırlı sayıda gazeteci alınması nedeniyle, haber bulmak
birbirini tartakladı. tartıştı, hatta yumnıklaşü.
Rakip kanalda yayın bitince, koluna girdiği gi-
bi kendi yayın aracının kıta sahanlığma çekiştiri-
yor.
Konuklar üçe a>nhyor. Davayı izleyen gazete-
ciler, müdahil avukatlan ve şehit yakınlan. Bu üç
grup da kendi içinde ikiye aynlıyor. O günkü otu-
rumda söz alanlar ve almayanlar. Elbette söz alan-
lar daha değerli.
Eğer canlı yayına şehit yakını çıkanlacaksa, ar-
ka plana da slogan atan bir grup bulmak gereki-
yor. Bir televizyoncu arkada-
şımız, iyi bir televızyon zap-
çısının bir konuğu farklı ka-
nallardayanm saat süreyle iz-
leyebileceğini belirtiyor.
Bir başka televizyoncu ar-
kadaşımızın anlattığına göre
müdahil a\Tikatlanndan bıri-
si, yayından önce yakınlannı
anyor:
"Az sonraşukanaidayim. bi-
raz sonra da şu kanala geçiyo-
rum. Haberiniz olsun."
Görsel basının birbiriyle
kavgasının yanı sıra yazılı ba-
sının da görsel basınla kavga-
sı olağan görüntülerden.
Televizyoncular konuğu
canlı yayın aracına çekiştir-
meye çalışırken, gazete muha-
birleri soru sorabilmek için
kamera darbesi ve dirsek ye-
meyi, itilip kakıhnayı göze al-
makzorunda...
Mudanya esnafı krizde
»«
'Öcalan davası
yazlıkçılann
ayağını kesti'• Ilçede birkaç lokanta, otel ve market
djştnda herkes şikâyetçi. Çevrede Gemlik
ve Armutlu gibi başka uygun merkezlerin
bulunduğunu söyleyen esnaf, turizm
sezonunda özellikle hafta sonu günübirlik
turistleri kaçırmaktan şikâyetçi.
ALPER BALLI / BERTAN AĞANOĞLU
t MW)ANYA- Abdullah Öcalan'ın yargılandığı lm:
"hiirAdası'yla kurulan bağlantının en önenili mef-^İJ
kezi olan Mudanya'da esnaf zor durumda. Çevre- "5
de Mudanya dışında Gemlik, Armutlu gibi başka
uygun merkezlerin de bulunduğunu belirten esnaf,
H
ış yapacağımız dönemi kaçırdık. Mudanya yannş
seçün" dı>e yakınıyor.
Ilçe merkezindekj küçük dükkânında kot, mayo,
tişört gibi ürünler satan emekli öğretmen Yücel
Llutaş. okullar kapanınca Bursalı yazlıkçılann ıl-
çeye akın ettiğini belirterek sorulanmızı yanıtlama-
ya başhyor:
"Birkaç lokantacı, otelci ve market dışında her-
kes şikâyetçi. Mudanya'ya özellikle hafta sonu ya da
günübirlik turistler gelir. Günübirlik turistleri ka-
çırdık. sündi okuUann kapanmasuu beknŞoruz. Yaz-
nkçüar gelmezse işimiz zor."
"Bursah sevgililerin'' hafta sonu kaçamak yapmak
için Mudanya'yı seçtiğini anlatan Ulutaş, şöyle de-
vam ediyor:
"Ama ilceye girerken kontrol var. tki bira içtiniz
dönüyorsunuz, yine kontroL Alkollü okluğunuz da
anlaşılırsa ahyoıiar ehlî\eti, veriyorlar para cezası-
nı. Bu da insanlan tedirgin ediyor.''
Ulutaş. geçen yılın aynı dönemine göre kaybın
yüzde 50 olduğunu, fıyat artışlan da göz önüne
alındığında bu kaybın yüzde 80'i aştığını söylüyor.
Söyleşide araya giren bir müşteri ise farklı bir yak-
laşım sergıliyor:
"Mudanya'nın seçilmesi yanlıştı. Gemlik.Armut-
lu tarafı daha uygun. Oralar tecrit edilmiş bölgeler.
Operasyon bölgesi olarak seçilebilirdL İskele de ber-
bat oldu. İmralı'nuı »eçilmesi de yanlış. Konserve-
cilik, balıkçılık, hayvancıük yapdıyordu, onlar da
kalmadı arök."
Müşterisini onaylayan Ulutaş, "Tabii Yassıada
olabiürdi. Gemlik ve Armutlu da. Mudanya yanlış
seçim. Geliyordu adam. balık tutarken gömleği, ti-
şörtii ıslanıvordu. girip dükkâna ahyordu. Ya da
bahk tutanuyordu, baükçıdan bir iki kilo ahp dönü-
yordu."
'Aksamaları gazeteciler gjderiyor'
1925'ten bu yana Mudanya'da faaliyet gösteren
"Tarihi Yaşay^nlar Börekçisi"nden Yakup Erdoğ-
muş, işlerin aksayan bölümlerini gazetecilerin ta-
mamladığını belirtiyor. Ama gazeteciler gidince ne
olacak, 0 belirsiz. Erdoğmuş, yüzde 30 gerileme ya-
şadıklannı, bu işin bir an önce bifirilmesini istedik-
lerini aktanyor.
Market sahibi Sinan Adsan'ın da yakınması ay-
nı doğrultuda. Geçen sene günlük 100 milyon Jira
ciro yaparken, bu yıl otuz milyonla yetindiklerini an-
latan Adsan, "Bursa'dan arkadaşlanm anyorlar.
GeleUm mi dije soruyorlar. Biz gelin. bir şey yok di-
yonız. Ama yine de gelen gjden yok" dıyor. Âdsan,
televizyonlann Mudanya'daki havayı anlaürken "pa-
nikvtcnfial varaöa" yayın yapmasını eleştiriyor. Dev-
lete yükümlülüğü konusunda ise Adsan, "20 yıllık
esnaftm. Bugüne kadar vergimi aksatmadım. Bu se-
ne peşin, stopaj hiçbir vergi ödeyemedim" dedi.
Taksici esnafının da derdi a>TU. Mudanya Poyraz
Taksi Durağı Başkanı MahirGülenç, işlerin cep harç-
Iığı çıkaracak düzeye düştüğünü belirterek "Top-
lam 15 taksiyiz. Önceden Bursa'ya esnaf götüriip
getiriyorduk. Bankalara götürüyorduk. Şimdi on-
lar işleri kötü olduğu için gidemivor. Dolajısıyla bi-
zûn işlerimiz de tatsız. Aldığımız para masrafi da kur-
tarmıyor. Ne yapacağız bilmiyoruz" diyor.
Mudanya'da esnaf ümitsiz, devletin bazı aynca-
lıklar sağlamasını istiyor. .Ancak bu konuda da ya-
pılan herhangi bir işlem yok. Şu anda duruşmayı
izlemek üzere ilçeye gelen gazeteciler, göreceli ola-
rak bir hareketlilik sağlamış ama sonra ne olacak
belirsiz.