Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İA/FA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Prof. Uğur Alacakaptan "Öcalan asılsın mı asılmasın mı? " sorusunuyargılama süreci ve sonuçlanyla değerlendirdi
'Davaya siyasibakış adaletietkiler'
DGM'ler
toptan
kaldırılsın
- DGM'lerin kuruluşu bakımtndan
yargı kurulunda askeriyargıç üyenin
bulunması, Avrupa Insan Hakları
Divanı'mn "Incal" ve "Çıraklar"
kararında sözleşmenin 6. maddesine
aykın göriilüyor. Bu sorunun çözümü
için anayasa veyasalarda nasıl bir
değişiklik yapılmalı? Değişiklik
Türkiye 'de DGM sorununu çözer mi?
- Bu sorunun en güzel cevabı
DGM'lerin toptan kaldınlmasıdır. Biz
DGM'lerin kurulmasına hep karşı
olduk. "Ama Fransa'da var"
denilmişti. Fransa'ya DGM'ler faşist
Italya'dan gitmişti. Bunu ltalyanlar bile
işletmedi. Şimdi Fransa'da da kalktı.
Paris Ağır Ceza Mahkemesi bu tür
suçlann hepsine bakan tek mahkeme
haline dönüştü.
DGM'ler zaten kendilerinden beklenen
amaçlan gerçekleştirememişlerdir.
Burada askeri hâkim konusuna da
gelmek istiyorum. Askeri hâkim kötü
hâkimdir, görüşüne katılmıyorum.
Bence askeri hâkiraler, daha şuurlu,
daha adil, daha insancıl kararlar
vermişlerdir. Sivıl hâkimler kötüdür.
demek istemedim. Ama askeri hâkim
kötüdür, sözü yanhştır. "tncal" ve
"Çıraklar" karannda, "Askeri hâldme
bir şey demiyonız. Ama oraya hâkimin
geliş şekli önemli" deniyor.
Bu karara Türkiye 8 Kasım 1998'e
kadar uymak zorundaydı, ama uymadı.
Neyse ki yaptırımlan işletmediler, ama
bizi izlemeye aldılar. Şimdi bunlar
değişecek. Baştan askerlerden
i .iDiçekindikleri için bir şey ->\ - -
:
söyleyemediler. Ama bakttlar ki şimdi
askerler de itiraz etmiyor. Bunun
üzerine mesele biraz daha rahatladı.
Kanundaki askeri hâkim ve askeri
savcıyı çıkannca mesele halloluyor. Bir
de kanunda başka birkaç maddeyi de
değiştirmek lazım. Şimdi'bunlann
hepsini yapıyorlar. Öcalan davası
başlamadan Meclis toplantıya
çağrılsaydı, sabah komisyon toplanır,
öğleden sonra genel kurula iner, akşam
da cumhurbaşkanı imzalardı.
Hâkim
değişikliği
zorunluydu
- Diyelim ki anayasa değişti, kanun
çıktı, Bugüne kadar devam eden
DGM'lerdeki davalar ve Öcalan
davası ne olacak?
- Öcalan davası bu kadar celse askeri
hâkimle yürütüldü. Keşke baştan,
mahkemeye bir yedek sivil hâkim
koysalardı. O zaman iş çok
kolaylaşırdı. Avrupa Insan Haklan
Divanı kurallanna göre bir hâkimin
değiştirilmesi, o hâkimden önce
yapılan bütün muamelelerin tekrannı
gerektirir. DGM kanununda şöyle bir
hüküm var: "Yeni gelen hâkim
duruşmaya çıkmadan zabrtları
okur."Bu yapılabilir. Bizim
kanunumuzdaki kural doğru, ama
evrensel kurallara aykın. Öyle bir
sıkıntı çıkacak. Türkiye burada iyi
niyetini gösteriyor. Mahkeme de
sağlam gidiyor. Bir de kanuna şöyle bir
hüküm konabilir: "Dava bulunduğu
noktadan devam eder. Eskiye doğru
gidilnıez."
Yeni atanan hâkim. Öcalan ve
avukatlanna. "Duruşma bugün böyle
bir seyir aldı. Bugüne kadar
söylediklerinizde bir değişiklik yapıyor
musunuz? Ya da bunları kabul ediyor
musunuz? Bugüne kadar yapılan
işlemkre itirazınız var nu" sorusunu
sorup olumlu cevap ahrsa bu şekilde
yumuşak bir geçiş yapılabilir.
Ama sakatlığı tam anlamıyla
ortadan kaldırmaz, sadece
yumuşak geçiş sağlar.
LEYLA TAVŞANOĞLU Abdullah Öcalan 'ın duruşması sonunda îmralı 'da başladı. Öcalan, beğenseniz de beğenmeseniz de
DGM'ceyargılanıyor. Birbiri ardından itiraflarda bulunuyor, para, destek kaynaklarını açıklıyor. Başta îngiltere olmak
üzere Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Almanya, Italya ile olan ilişkilerini anlatıyor. Öcalan açıklamalarını sıralayadursun,
sokaktaki vatandaşın bütün derdi de
onun asılıp asılmayacağı. Her kafadan
bir ses çıkıyor. Kimileri, "Sallandıralım
gitsin " derken daha akılcı düşünebilenler,
Öcalan 'ın idam edilmesiyle Türkiye 'nin
başına nasıl dertler açılabileceğini,
sırada bekleyen 34 ölüm cezasının ne
olacağını sorguluyorlar. Davanın
hukuksal boyutlarını, Öcalan idam
edilirse ne gibi sonuçlar doğabileceğini
Prof. Uğur Alacakaptan la konuştuk.
PORTRE / Prof. UĞUR ALACAKAPTAN
1934 Nazilli doğumlu. A. Ü. Hukuk FakültesVnde
asistan, doçent, profesör olarak Ceza ve Ceza Usulü
Hukııku kürsüsünde öğretim üyeliğiyaptu 1968-71
arası TRT Yönetim Kurulu üyesi, 1974-76 arası
CHP Parti Meclisi üyesi, 1975-80 arası Ankara
senatörü oldu. 1977-79 arasında CHP Genel
Sekreter Yardımcüığı yaptu Uzun yıllar serbest
avukat olarak çalıştu
- Sizin görüşünüze göre Abdullah Öcalanyargüamasının hukuk
mevzuattmıza göre genel bir çerçevesini nasıl çizebiliriz?
- Meseleye ikı açıdan bakabilıriz. Binncisı. ceza hukuku. yanı ola-
ya uygulanacak ceza hukukunu içeren kurallar açısından: bir de mu-
hakeme hukuku açısından bakabılinz. Şu anda sanınm kamuoyunu
en çok ilgılendiren ikincisidir. "Acaba Türkiye Abdullah Ocalan'ı mu-
hakeme hukukunun evrensel kurallanna göre yargüayabilecek mi"
sorusu soruluyor.
Daha önce şunlan söylemiştim: "Abdullah Öcalan bir başka yer-
de degiL Türkive'de yargılanmalıdır. Dolavısıvla Türkiye'ye getaıesi-
ni engelleyecek bütün yasal değişiklikler yapılmahdır. DGM'yi yolu-
na sokmalıdır. idam cezasını kaldırmalıdır. Ancak bu savede Türtd-
ye, girmek istediği uluslararası camiaya açılacak kapıyı sonuna kadar
zoriamak inıkânına sahip olacaktır. Bu şahıs İtaha'da > a da başka yer-
de, bir uluslararası mahkemede yargılanırsa o değii, Türkiye yargıla-
nacaktır. Dolavtsıyta bu alnn firsan yaratmalıytz.'"
Amenkalılar, bu adamı paketleyıp uçakla teslim etmek suretiyle
bu altın fırsatı yarattılar.
- Peki, biz bu alnnfırsatı kullanabiliyor muyuz?
- Başlangıçta. ne yapacağını bılememekten kaynaklanan bazı ak-
saklıklann olduğunu gördük. Ama o noktalarda da özellikle hükü-
metin çok dikkatli davrandığını ızledik. Bu çok önemliydi.
Fransa'da olan bir olayı hatırhyorum. Adalet Bakanı, aranmakta
olan bir kimse yakalandığında "Katil yakalandr dediği için Avrupa
Insan Haklan Komısyonu tazmınata hüküm verdi.
İş başlangıçtakinden beri epeyce düzeldi. Önce MlT'in sorgula-
ması, arkasından hava muhalefetinden savcılann birtürlü tmralı Ada-
sı'na gidememelen yaşandı. Ama öyle anlaşılıyor ki o aşamada da-
hi Abdullah Öcalan gayri hukuki bir baskıya maruz kalmamıştır.
Kendisi de çok açık bir şekilde ifade etti. Ekranlardan da izlediğimiz
kadanyla gayet sağlıklı. kendısine bakan, moral sıkıntısı olmayan bir
kişi gibi gözüküyor. lşkence ya da insan haysiyetine sığmayacak bir
muameleye maruz kalmadığını sanıyorum.
DGM'lerin görevine giren suçlarda evrensel kuralla-
ra uymayan bir taraf, hazırlık soruşturmasının tam bir
gizlilik içinde yapılması ve ancak belli bir süre sonra
avukat yardımından kanunen yararlanılabilmesidir.
Avukat her zaman görüşebilir. deniyor. Ama bu ola-
madı. Çünkü mahkemenin yapılacağı adanın özel coğ-
rafi bir konumu vardı. Aynca Îmralı Adası yasak bölge
ilan edildi. Oraya izin almak suretiyle ancak belli gün-
ler gitmek mümkün.
Avukat her zaman görüşebilir, deniyor, ama bizım ce-
zaevlerinde de avukatlann görüşmeleri için belli günler
aynlmıştır. Bu günler dışında avukat gidip sanıkla gö-
rüşemez. Bu uygulamalann da genelde sıkıntıya neden
olduğu söylenebilir.
Şunu da hatırlatmakta yarar vardır: Büyük terör suç-
lannda temel haklar ve sav unma haklannda güvenlik de
çok büyük rol oynuyor. Dolayısıyla güvenlik endışesi
sapma olarak nitelenebilecek bazı kural ve önlemlerin
alınmasını haklı kılabiliyor.
Bu, özellikle Îngiltere'de lrlanda Cumhunyetçi Ordu-
su'nun (IRA) terör olaylanndan sonra başladı.
- tsterseniz bir de konuya ceza hukuku açısından ba-
kalırtt...
-Abdullah Öcalan. TCK'nin 125. maddesine göre
yargılanıyor. Bu ilginç bir suçtur. Madde Italya'dan.
1889 tarihinde alınmıştır. Madde •'Birdevletin bölünme-
sine nıedarolabüecekhareketler vapan..." biçımındedir.
1936'da yapılan değişiklikle "medar" sözcüğü "teşeb-
büsr
olarak değiştirildi. Son değişiklikle de "_ bölün-
mesine maruf..." haline getirildi. Son ça| Ceza Huku-
ku'nun en önemli temel kurallanndan birisi de teşebbü-
sün alanının çok açık bir şekilde belirtilmesidir. Teşeb-
büsün alanını geniş tutarsanız. henüz fıkir alanından fi-
il alanına geçmemiş hareketleri dahı cezalandırabilirsi-
niz. "Matuf" sözü tatsız bir söz. Bu. TCK'nin 141-142.
maddelerinde de vardı.
Uygulamada bunu yıne de "teşebbüs" biçiminde al-
mak lazım. "Matuf" olması için o soruyu doğurmaya
elverişli bir hareket olması gerekiyor.
Şimdiye kadar davalar hep bu maddeden açıldı. Bu
maddeden dava açılması hukuken yanlış olmasa bile taktik açısın-
dan doğru değildir. Bınlerce cinayet, yakma. soygun, daha birçok suç
vardır. "Devletin topraklannı başka bir ülkeye bağlamak ya da ba-
ğunsız bir Kürt devleti kurmak için bu eylemleri yapü" derseniz bu,
ülke dışında bir bağımsızlık hareketı lideri olarak algılanacaktır. So-
nuçta da antipati değil, sempati toplayacaktır.
Örneklerini dünyanın birçok yerinde, son olarak da Balkan ülke-
lerinde yaşadık. Dolayısıyla taktik açıdan bana yanlış gibi geliyor.
Abdullah Ocalan'ı binlerce cinayetten, katliamdan dolayı yargılamak
gerekirdi. Ama bunun sakıncası da her olaydan teker teker yargılan-
ması gereğidir. Ya da içlerinden birkaç tane olayı seçip onlardan yar-
gılarsınız. Usulen o da mümkün.
münün zor uygulanacağı ileri sürülüyor. Bize. DGM kararının ke-
sinleşmesinden sonrakiprosedür hakkında bilgi verir misiniz?
- Bazı şeylerin zamanında yapılmamış olması ne kadar büyük so-
runlarortayaçıkarabiliyor. Ben Avrupa Konseyı Parlamenterler Mec-
lisi üyesiyken hukuk komitesinde kabul edilen idam cezasının kal-
dınlmasıyla ilgili karan daha sonra genel lcurul da onayladı. Prof. Mu-
ammer Aksoy ise buna muhalif kalmıştı. Bugün idam cezası hâlâ var.
Türkiye bunu kabul etseydi çok iyi olurdu. Bugün Avrupa Konse-
yi üyesi Türkiye dahil iki üç ülkede idam cezası hâlâ yürürlükte.
Bakın. o zaman yapılmayan bir iş bugün başımızı belaya sokuyor.
Bundan sonra mahkeme idam cezası verebilir. Siyasi baskılar nede-
niyle TBMM bunu kabul edebilir. Ama 34 idam hükümlüsü durur-
ken Abdullah Ocalan'ı idam ederseniz kıyamet o zaman kopar. Hem
idam cezasını infaz eden bir ülke olursunuz, hem de birtakım insan-
lar hakkındaki idam cezasını gündeme dahi getirmeyip sadece Ab-
dullah Ocalan'ı asan ülke durumuna düşersiniz.
Bu da "Biz Avnıpa'ya aldırmayız" biçimindeki bence anlamsız
yaklaşımlann ne kadar kötü olduğunu ortaya koyuyor. Meseleye ben-
ce, idam cezası gerekir mi gerekmez mi diye bakmadan yaklaşmak
lazım. İdam cezasını gerektirdiği aşikâr. Abdullah Öcalan da bunun
farkında. idam cezasına taraftarsınız ya da değılsiniz, o da ayn bir
mesele. Ben yıllardırıdam cezasının karşısındayım. Aynca. bundan
sonra Türkiye'nin lehıne olan nedır. onu düşünmemiz lazım. Birta-
kım aşamalann kapısını açan bir hareketimiz mi olacaktır. yoksa bir-
' takım başka kötü. dörtnala gelen gelişmelerin düğmesine kendi eli-
mizle basmış mı olacağız?
Meselenin çok zor olduğunu bihyorum. Bir de fevkalade duygu-
sal birolay. Mahkemeye giden anneler. babalar. kardeşler... Yüzler-
ce. binlerce. kendi canlannı kaybetmişler... Onlan akıl zeminine çek-
menin çok zor olduğunu biliyorum.
Yine de ben başından ben söylüyorum. Bu aşamada, idam cezası
verilsin mı venlmesin mı tartışması çok yanlış. Mahkeme üzerinde
zaten çojk büyük baskı var.
- IS'asıl mümkün olabUiyor?
- Bir suçun cezası idamsa ve o kimse başka suçlar da işlemişse i-
dam cezasıyla cezalandınlacak fıil hakkında yargılama bitinceye ka-
dar diğer suçlann yargılaması geri bıraktınlabilir. Zaten bir adamı
birkaç defa asamazsınız. Ama bu tür davalar bugüne kadar hep 125.
maddeden açıldığı için bu sefer de bir değişiklik yapma ihtiyacı du-
yulmadı. Ben yine de bunu taktik açıdan pek isabetli görmüyorum.
Sonuç aynı olurdu. ama daha inandıncı olabilirdi. "Bebek katiü, te-
röristbaşı" diyorsunuz, sonra da devletin bütünlüğünü bozmaya ça-
lışmaktan dava açıyorsunuz. Bebek katili suçlamasıyla dava açılsay-
dı bence çok daha etkilı olurdu.
Zaten adam şimdi ifadesinde. "Ben vatanıma bağhyım, Türkiye
Cumhuriyeti'nin bütünlüğü, milli nüsak" gibi birtakım sözler söy-
leyebiliyor.
Her neyse, dava başladı. Herhalde bu aşamadan sonra değişiklik
yapılması söz konusu olmayacaktır.
- Abdullah Öcalan 'a idam cezası verilse bile TBMM'de bekleyen
34 idam hûkmünün infaz dosyalan olduğu için Öcalan 'ın idam hük-
Uğur Alacakaptan. PKK lideri Öcalan'uı 125. maddeden yargılanmasuu hukuken
yanlış olmasa bile taktik açıdan doğru bulmuyor.
- Mahkemenin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Mahkeme davavı düzgün götürüyor gibi geliyor bana... Başkan
uygar bir yargıç. Mahkemelerde yargıçlar sanıklara, "Sen" diye hi-
tap eder. Bu da\ anın yargıcı ise dikkat ettim, Abdullah Öcalan'a hep
"Siz" diye hitap ediyor. Bence olması gereken biçimde bir başkan.
lçerden ve dışardan büyük bir baskı var. Basının, televizyonlann
tepkisini göriiyorsunuz. Onun için mahkemenin üzerine fazla gitme-
yelim. Bakın, herkes, "Abdullah Öcalan siyasi savunma yapti" diyor.
Zaten dava siyasi. başka ne yapacak? Ama Abdullah Öcalan işin ne
olduğunun farkında olduğu için mahkemeyi siyaset yapmaya sevk
etmek istiyor. Mahkemenin alacağı bir kararla kendi siyasi amacınuı
yollannı açabılecek mi? O nedenle ben Abdullah Öcalan'ın siyasi
savunma yaptığı kanısında değilim. Ben, onun siyasi ortamı kendi
lehine oluşturmaya çahştığı kanısındayım.
Ama Abdullah Öcalan'ın ne yaptığı ya da ne yapmadığınm üze-
rinde fazla durmamamız lazım. Bizim ne yapmak istediğimizi tar-
tışmamız lazım. Bunu pek düşündük mü, düşünmedik mı. bilmiyo-
rum. Bu da tabii ki kamuoyuna açıklanmaz, ama kamuoyunun daha
sağlıklı oluşabilmesi için birtakım hareketler yapılabilir.
Örneğin, iyi Ingilizce. Almanca, Fransızca bilen bir mahkeme söz-
cüsü tayin edilebilir. Bu kişi kamuoyuna her gün mahkemenin gidi-
şatı hakkında bılgi verebilir. Her gün o günkü duruşmayla ilgili bir
özet yayımlanabılir. O zaman kamuoyunun sadece içerde değil, dı-
şarda da oluşmasına yardımcı olursunuz.
Mahkemenin teknik bakımdan organize olduğu göriilüyor. Orada,
ne kadar güleryüzlüler. onu bilmıyonım. Bu davayı Abdullah Öca-
lan'ın vatana ihanet davası gibi değil de Türkiye'nin bunu herhangi
bir dava gibi görmeye ehıl olduğunu gösterecek bir tavır ve hareket
sergilenmesı gerekir Tavnmız, "Abdullah Öcalan da olsa. Ahmet,
Mehmet de olsa biz bu davayı böyle görürüz" oimalıdır. >
Simdiye kadar büyük bir aksama görmüyorum. Ama davanın ye-
ri, alınan önlemlenn bazılan düşündürücü olabilir.
Size bir örnek vermek istiyorum. Yıllar önce Mamak'ta tutukluy-
dum. Belim sakatlandı. Orada Muammer Karaca ısimlı bir başça-
vuş vardı. Bir gün ona. "Kolonya yasak, sokulmuyor. Bari kokonvah
mendil aküralım. Halim malum. Banyoya filan gidemiyorum" deyin-
ce, "Oimaz. Onlan kaynatıp icki yaparsmız" tepkisini göstermişti.
Bugünkülerin ne düşündüklerini bilemıyorum.
Bakın, yargılama Ankara'da yapılsaydı aynı güvenlik önlemleri alı-
namaz mıydı? Bu konuda bir açıklama da yapılmıyor. "Biz Imrah
karannı şunun için aldık" demeliydiler. Biz sadece tahminler yiirü-
tüyoruz. Belki tahminlerimiz büyük ölçüde de doğrudur. O zaman
da neyin ne olduğunu açıklıkla açıklamanın onlar açısından bir sa-
kıncası olmaması lazım.
Bir Yassıada maceramız var. Ama Yassıada daha yakındı. Dolma-
bahçe'den vapura binip gidiyordunuz. tmralf ya varmak için ise ön-
ce Mudanya'ya gidiyorsunuz.
Yine de bütün bunlar hukuka aykın değildir. Hukuka aykuılık bir-
çok adi davalarda da gördüğümüz gibi televizyon kameramanlan ve
muhabirlerin hâkimler heyetiyle sanıklar arasındaki boşluğu doldur-
malan ve hâkimlerle sanıklar ve avukatlann birbirlerini görmelerini
engellemeleridir. Hatta ben birduruşmada film, fotoğraf çekilmesi-
ne de karşıyım. Dünyanın birçok medeni ülkesinde duruşma salo-
nunda film, fotoğraf çekilmesi yasaklanmıştır.
- Sizce Abdullah Öcalan 'ın yakalanması hakkında DGM savcı-
lan tarafından soruşturma yapılıp iddianame yazüarak dava açıl-
ması ve yargılama süreci, bizim yargılama usullerimize ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarına uygun mu?
- Standartlan zedeleyici bir tarafı olduğunu sanmıyorum. Her yer-
de bir hazırlık aşaması kaçınılmazdır. Abdullah Öcalan'ın Italya'dan
ladesi için çok hazırlık yapılmıştı. Bütün belgeler, dava dosyalan bir
araya getirilmişti. Dolayısıyla da savcılann işi epey kolaylaştı, sanı-
yorum. Hazırlık aşaması daha da uzayabilirdi ve daha gecikebilirdi.
Asünda hiçbir davanın gecikmemesi gerekiyor. Gecjken adalet iyi ada-.
let değildir, derler. Bu. sürati ya da aceleciliği adalete tercih etmek
demek değildir. Adaleti gerektiği zaman başlatıp sür-
dürmek lazım.
Avrupa İnsan Haklannın Konınmasına Dair Sözleş-
me'nin 6. maddesinde, davanın hiçbir neden yokken
uzatılması dahi düzgün yargılama hakkının (fair tri-
al) ihlali olarak kabul ediliyor.
Bu davanın çabuk bitmesine Öcalan'ın kendisi de
sanıyorum yardımcı olacak. Oluyorda zaten. Sanıyo-
rum hâkim, kendi sormak istediği sorulann bile daha
onlan sormadan cevaplandınldığıru görüyor.
Sanıyorum Öcalan'a savunmasını hazırlamak ıçın
geniş imkânlar tanındı. savunma hakkı kısitlanmadı.
Bir de önemli nokta, mahkemenin ona, söylemek is-
tediği her şeyi söylemesıne izin vermesi. Yalnız. salı
günkü duruşmanın öğleden sonraki oturumunda ba-
na garip gelen bir durum oldu. On ya da on beş mü-
dahil kalkıp konuşmuşlar. Burada prosedür şudur: Du-
ruşma açılır, iddianame okunur. müdahale talepleri
varsa bunlar karara bağlanır ve müdahillere şikâyet-
leri sorulur.
Mahkemede bu aşamanın gerçekleştiğine dair bir
kayıt görmedim. Belki gerçekleşti de basına yansıma-
dı. Müdahillerin, duruşma arasında kalkıp kendi dü-
şünce ya da hislerini söylemeleri usulden değildir. Bu
bıraz olağan dışı bir uygulama.
- Terör suçlan bakımmdan yapılan yargüamalar-
da belirlenmiş evrensel hukuk kuraüan var mı?
- Evrensel hukuk kurallan yok. Yalnız birtakım te-
mel sanık haklannm davalarda bir ölçüde sınırlandı-
nlması yolunda bir uygulama var. Evrensel kural bü-
tün sanıklann aynı haklara sahip olmalandır.
Ama terör öyle garip bir gelişme gösterdi ki birta-
kım kurallar milli mevzuata girdi. Uluslararası alan-
daki gelişmeler, hukuku esaslı bir biçimde etkiledi. Is-
panya. Şıli'de cumhurbaşkanlığı yapmış olan General
Pinochet'nin emri ya da göz yummasıyla işlenmiş ci-
nayetlerden dolayı Ingiltere'den iadesini istedi ve În-
giltere iade etti. Artık eskisi gibi ulusal kurallarla işi
çözme şansımız ortadan kalkıyor.
Artık bir başka ülkeye, "O benim meseiem, sen ka-
nşamazsm" diyemiyorsunuz. Çünkü uluslararası kurallar, sözleşme-
ler var. Çok ilginç bir çağda yaşıyoruz. Uluslararası camianın şeref-
li bir üyesi olmak istiyorsanız o camianın kurallanna uymak zorun-
dasınız. Bunun sizin haysiyetinizi, şerefinizi zedeleyen bir tarafı yok.
Bir arada yaşıyorsanız o kurallara uyacaksmız. "Avrupa istiyor diye
biz bunu yapmayız" diyemezsiniz. O anlaşmanın altına imza atmış-
sınız. Siz, şu anda borcunu ödemekte geciken bir kişi gibisiniz.
Abdullah Öcalan olayımn Türkiye açısından olumlu tarafı budur.
Türkiye böylece birtakım kurallara uymasının artık kaçımlmaz ol-
duğunu görüyor. Bu aşamada en büyük sıkıntımız duygusallıktır.
Ceza davalannın hukuksal, siyasi ve duygusal yanlan vardır. En kü-
çük ceza davasında bile siyaset ön plana çıkar ve adaleti etkiler. Si-
yaset adaletin işleyişini bilfiil etkilemeye başladığı zaman o adalet
adalet olmaktan çıkar. Adalet duygusal da olmaz. Ceza davalannda
bir duygu payı olacaktır. Ama davaya yabancı duygusallıklann hiç-
bir yaran yoktur. Burada devlete ya da hükümete düşen görev, duy-
gusallıklann artmasını önleyici bir çareyi bulabilmektir.
Basın ve medya orada yardımcı olacağa pek benzemiyor. Aksine
basın ve medya bu duygusallıklan körükler gibi bir tutum içinde.
- Bu tutum yargı aşamasına müdahale anlamına da gelmiyor
mu?
- Birçok ülkede buna mahkemeye saygısızlık (contempt of court)
adı verilir. Bizde bir ölçüde yasaklanmıştır.
Ama televizyonlarda bu tür yayın yapmamzı engelleyen bir kural
yok. RTÜK zaman zaman ekran karartma cezası veriyor. O kadar.
Ama ceza davası açılamıyor. Ganp bir kopukluk.
Aslında bu kendi kendine kontrolü basının kendisinin yapması la-
zım. Ama artık basın da gazeteciler ve haberciler tarafından değil.
ışadamlan, tüccarlar. başka kişiler tarafından yönetiliyor. Karteller
oiuştu. Bütün dünyada bu böyle. Ama medeni ülkelerde yine de ya-
salar ve kurallar var.