18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İA/FA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1999 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Prof. Uğur Alacakaptan "Öcalan asılsın mı asılmasın mı? " sorusunuyargılama süreci ve sonuçlanyla değerlendirdi 'Davaya siyasibakış adaletietkiler' DGM'ler toptan kaldırılsın - DGM'lerin kuruluşu bakımtndan yargı kurulunda askeriyargıç üyenin bulunması, Avrupa Insan Hakları Divanı'mn "Incal" ve "Çıraklar" kararında sözleşmenin 6. maddesine aykın göriilüyor. Bu sorunun çözümü için anayasa veyasalarda nasıl bir değişiklik yapılmalı? Değişiklik Türkiye 'de DGM sorununu çözer mi? - Bu sorunun en güzel cevabı DGM'lerin toptan kaldınlmasıdır. Biz DGM'lerin kurulmasına hep karşı olduk. "Ama Fransa'da var" denilmişti. Fransa'ya DGM'ler faşist Italya'dan gitmişti. Bunu ltalyanlar bile işletmedi. Şimdi Fransa'da da kalktı. Paris Ağır Ceza Mahkemesi bu tür suçlann hepsine bakan tek mahkeme haline dönüştü. DGM'ler zaten kendilerinden beklenen amaçlan gerçekleştirememişlerdir. Burada askeri hâkim konusuna da gelmek istiyorum. Askeri hâkim kötü hâkimdir, görüşüne katılmıyorum. Bence askeri hâkiraler, daha şuurlu, daha adil, daha insancıl kararlar vermişlerdir. Sivıl hâkimler kötüdür. demek istemedim. Ama askeri hâkim kötüdür, sözü yanhştır. "tncal" ve "Çıraklar" karannda, "Askeri hâldme bir şey demiyonız. Ama oraya hâkimin geliş şekli önemli" deniyor. Bu karara Türkiye 8 Kasım 1998'e kadar uymak zorundaydı, ama uymadı. Neyse ki yaptırımlan işletmediler, ama bizi izlemeye aldılar. Şimdi bunlar değişecek. Baştan askerlerden i .iDiçekindikleri için bir şey ->\ - - : söyleyemediler. Ama bakttlar ki şimdi askerler de itiraz etmiyor. Bunun üzerine mesele biraz daha rahatladı. Kanundaki askeri hâkim ve askeri savcıyı çıkannca mesele halloluyor. Bir de kanunda başka birkaç maddeyi de değiştirmek lazım. Şimdi'bunlann hepsini yapıyorlar. Öcalan davası başlamadan Meclis toplantıya çağrılsaydı, sabah komisyon toplanır, öğleden sonra genel kurula iner, akşam da cumhurbaşkanı imzalardı. Hâkim değişikliği zorunluydu - Diyelim ki anayasa değişti, kanun çıktı, Bugüne kadar devam eden DGM'lerdeki davalar ve Öcalan davası ne olacak? - Öcalan davası bu kadar celse askeri hâkimle yürütüldü. Keşke baştan, mahkemeye bir yedek sivil hâkim koysalardı. O zaman iş çok kolaylaşırdı. Avrupa Insan Haklan Divanı kurallanna göre bir hâkimin değiştirilmesi, o hâkimden önce yapılan bütün muamelelerin tekrannı gerektirir. DGM kanununda şöyle bir hüküm var: "Yeni gelen hâkim duruşmaya çıkmadan zabrtları okur."Bu yapılabilir. Bizim kanunumuzdaki kural doğru, ama evrensel kurallara aykın. Öyle bir sıkıntı çıkacak. Türkiye burada iyi niyetini gösteriyor. Mahkeme de sağlam gidiyor. Bir de kanuna şöyle bir hüküm konabilir: "Dava bulunduğu noktadan devam eder. Eskiye doğru gidilnıez." Yeni atanan hâkim. Öcalan ve avukatlanna. "Duruşma bugün böyle bir seyir aldı. Bugüne kadar söylediklerinizde bir değişiklik yapıyor musunuz? Ya da bunları kabul ediyor musunuz? Bugüne kadar yapılan işlemkre itirazınız var nu" sorusunu sorup olumlu cevap ahrsa bu şekilde yumuşak bir geçiş yapılabilir. Ama sakatlığı tam anlamıyla ortadan kaldırmaz, sadece yumuşak geçiş sağlar. LEYLA TAVŞANOĞLU Abdullah Öcalan 'ın duruşması sonunda îmralı 'da başladı. Öcalan, beğenseniz de beğenmeseniz de DGM'ceyargılanıyor. Birbiri ardından itiraflarda bulunuyor, para, destek kaynaklarını açıklıyor. Başta îngiltere olmak üzere Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Almanya, Italya ile olan ilişkilerini anlatıyor. Öcalan açıklamalarını sıralayadursun, sokaktaki vatandaşın bütün derdi de onun asılıp asılmayacağı. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimileri, "Sallandıralım gitsin " derken daha akılcı düşünebilenler, Öcalan 'ın idam edilmesiyle Türkiye 'nin başına nasıl dertler açılabileceğini, sırada bekleyen 34 ölüm cezasının ne olacağını sorguluyorlar. Davanın hukuksal boyutlarını, Öcalan idam edilirse ne gibi sonuçlar doğabileceğini Prof. Uğur Alacakaptan la konuştuk. PORTRE / Prof. UĞUR ALACAKAPTAN 1934 Nazilli doğumlu. A. Ü. Hukuk FakültesVnde asistan, doçent, profesör olarak Ceza ve Ceza Usulü Hukııku kürsüsünde öğretim üyeliğiyaptu 1968-71 arası TRT Yönetim Kurulu üyesi, 1974-76 arası CHP Parti Meclisi üyesi, 1975-80 arası Ankara senatörü oldu. 1977-79 arasında CHP Genel Sekreter Yardımcüığı yaptu Uzun yıllar serbest avukat olarak çalıştu - Sizin görüşünüze göre Abdullah Öcalanyargüamasının hukuk mevzuattmıza göre genel bir çerçevesini nasıl çizebiliriz? - Meseleye ikı açıdan bakabilıriz. Binncisı. ceza hukuku. yanı ola- ya uygulanacak ceza hukukunu içeren kurallar açısından: bir de mu- hakeme hukuku açısından bakabılinz. Şu anda sanınm kamuoyunu en çok ilgılendiren ikincisidir. "Acaba Türkiye Abdullah Ocalan'ı mu- hakeme hukukunun evrensel kurallanna göre yargüayabilecek mi" sorusu soruluyor. Daha önce şunlan söylemiştim: "Abdullah Öcalan bir başka yer- de degiL Türkive'de yargılanmalıdır. Dolavısıvla Türkiye'ye getaıesi- ni engelleyecek bütün yasal değişiklikler yapılmahdır. DGM'yi yolu- na sokmalıdır. idam cezasını kaldırmalıdır. Ancak bu savede Türtd- ye, girmek istediği uluslararası camiaya açılacak kapıyı sonuna kadar zoriamak inıkânına sahip olacaktır. Bu şahıs İtaha'da > a da başka yer- de, bir uluslararası mahkemede yargılanırsa o değii, Türkiye yargıla- nacaktır. Dolavtsıyta bu alnn firsan yaratmalıytz.'" Amenkalılar, bu adamı paketleyıp uçakla teslim etmek suretiyle bu altın fırsatı yarattılar. - Peki, biz bu alnnfırsatı kullanabiliyor muyuz? - Başlangıçta. ne yapacağını bılememekten kaynaklanan bazı ak- saklıklann olduğunu gördük. Ama o noktalarda da özellikle hükü- metin çok dikkatli davrandığını ızledik. Bu çok önemliydi. Fransa'da olan bir olayı hatırhyorum. Adalet Bakanı, aranmakta olan bir kimse yakalandığında "Katil yakalandr dediği için Avrupa Insan Haklan Komısyonu tazmınata hüküm verdi. İş başlangıçtakinden beri epeyce düzeldi. Önce MlT'in sorgula- ması, arkasından hava muhalefetinden savcılann birtürlü tmralı Ada- sı'na gidememelen yaşandı. Ama öyle anlaşılıyor ki o aşamada da- hi Abdullah Öcalan gayri hukuki bir baskıya maruz kalmamıştır. Kendisi de çok açık bir şekilde ifade etti. Ekranlardan da izlediğimiz kadanyla gayet sağlıklı. kendısine bakan, moral sıkıntısı olmayan bir kişi gibi gözüküyor. lşkence ya da insan haysiyetine sığmayacak bir muameleye maruz kalmadığını sanıyorum. DGM'lerin görevine giren suçlarda evrensel kuralla- ra uymayan bir taraf, hazırlık soruşturmasının tam bir gizlilik içinde yapılması ve ancak belli bir süre sonra avukat yardımından kanunen yararlanılabilmesidir. Avukat her zaman görüşebilir. deniyor. Ama bu ola- madı. Çünkü mahkemenin yapılacağı adanın özel coğ- rafi bir konumu vardı. Aynca Îmralı Adası yasak bölge ilan edildi. Oraya izin almak suretiyle ancak belli gün- ler gitmek mümkün. Avukat her zaman görüşebilir, deniyor, ama bizım ce- zaevlerinde de avukatlann görüşmeleri için belli günler aynlmıştır. Bu günler dışında avukat gidip sanıkla gö- rüşemez. Bu uygulamalann da genelde sıkıntıya neden olduğu söylenebilir. Şunu da hatırlatmakta yarar vardır: Büyük terör suç- lannda temel haklar ve sav unma haklannda güvenlik de çok büyük rol oynuyor. Dolayısıyla güvenlik endışesi sapma olarak nitelenebilecek bazı kural ve önlemlerin alınmasını haklı kılabiliyor. Bu, özellikle Îngiltere'de lrlanda Cumhunyetçi Ordu- su'nun (IRA) terör olaylanndan sonra başladı. - tsterseniz bir de konuya ceza hukuku açısından ba- kalırtt... -Abdullah Öcalan. TCK'nin 125. maddesine göre yargılanıyor. Bu ilginç bir suçtur. Madde Italya'dan. 1889 tarihinde alınmıştır. Madde •'Birdevletin bölünme- sine nıedarolabüecekhareketler vapan..." biçımındedir. 1936'da yapılan değişiklikle "medar" sözcüğü "teşeb- büsr olarak değiştirildi. Son değişiklikle de "_ bölün- mesine maruf..." haline getirildi. Son ça| Ceza Huku- ku'nun en önemli temel kurallanndan birisi de teşebbü- sün alanının çok açık bir şekilde belirtilmesidir. Teşeb- büsün alanını geniş tutarsanız. henüz fıkir alanından fi- il alanına geçmemiş hareketleri dahı cezalandırabilirsi- niz. "Matuf" sözü tatsız bir söz. Bu. TCK'nin 141-142. maddelerinde de vardı. Uygulamada bunu yıne de "teşebbüs" biçiminde al- mak lazım. "Matuf" olması için o soruyu doğurmaya elverişli bir hareket olması gerekiyor. Şimdiye kadar davalar hep bu maddeden açıldı. Bu maddeden dava açılması hukuken yanlış olmasa bile taktik açısın- dan doğru değildir. Bınlerce cinayet, yakma. soygun, daha birçok suç vardır. "Devletin topraklannı başka bir ülkeye bağlamak ya da ba- ğunsız bir Kürt devleti kurmak için bu eylemleri yapü" derseniz bu, ülke dışında bir bağımsızlık hareketı lideri olarak algılanacaktır. So- nuçta da antipati değil, sempati toplayacaktır. Örneklerini dünyanın birçok yerinde, son olarak da Balkan ülke- lerinde yaşadık. Dolayısıyla taktik açıdan bana yanlış gibi geliyor. Abdullah Ocalan'ı binlerce cinayetten, katliamdan dolayı yargılamak gerekirdi. Ama bunun sakıncası da her olaydan teker teker yargılan- ması gereğidir. Ya da içlerinden birkaç tane olayı seçip onlardan yar- gılarsınız. Usulen o da mümkün. münün zor uygulanacağı ileri sürülüyor. Bize. DGM kararının ke- sinleşmesinden sonrakiprosedür hakkında bilgi verir misiniz? - Bazı şeylerin zamanında yapılmamış olması ne kadar büyük so- runlarortayaçıkarabiliyor. Ben Avrupa Konseyı Parlamenterler Mec- lisi üyesiyken hukuk komitesinde kabul edilen idam cezasının kal- dınlmasıyla ilgili karan daha sonra genel lcurul da onayladı. Prof. Mu- ammer Aksoy ise buna muhalif kalmıştı. Bugün idam cezası hâlâ var. Türkiye bunu kabul etseydi çok iyi olurdu. Bugün Avrupa Konse- yi üyesi Türkiye dahil iki üç ülkede idam cezası hâlâ yürürlükte. Bakın. o zaman yapılmayan bir iş bugün başımızı belaya sokuyor. Bundan sonra mahkeme idam cezası verebilir. Siyasi baskılar nede- niyle TBMM bunu kabul edebilir. Ama 34 idam hükümlüsü durur- ken Abdullah Ocalan'ı idam ederseniz kıyamet o zaman kopar. Hem idam cezasını infaz eden bir ülke olursunuz, hem de birtakım insan- lar hakkındaki idam cezasını gündeme dahi getirmeyip sadece Ab- dullah Ocalan'ı asan ülke durumuna düşersiniz. Bu da "Biz Avnıpa'ya aldırmayız" biçimindeki bence anlamsız yaklaşımlann ne kadar kötü olduğunu ortaya koyuyor. Meseleye ben- ce, idam cezası gerekir mi gerekmez mi diye bakmadan yaklaşmak lazım. İdam cezasını gerektirdiği aşikâr. Abdullah Öcalan da bunun farkında. idam cezasına taraftarsınız ya da değılsiniz, o da ayn bir mesele. Ben yıllardırıdam cezasının karşısındayım. Aynca. bundan sonra Türkiye'nin lehıne olan nedır. onu düşünmemiz lazım. Birta- kım aşamalann kapısını açan bir hareketimiz mi olacaktır. yoksa bir- ' takım başka kötü. dörtnala gelen gelişmelerin düğmesine kendi eli- mizle basmış mı olacağız? Meselenin çok zor olduğunu bihyorum. Bir de fevkalade duygu- sal birolay. Mahkemeye giden anneler. babalar. kardeşler... Yüzler- ce. binlerce. kendi canlannı kaybetmişler... Onlan akıl zeminine çek- menin çok zor olduğunu biliyorum. Yine de ben başından ben söylüyorum. Bu aşamada, idam cezası verilsin mı venlmesin mı tartışması çok yanlış. Mahkeme üzerinde zaten çojk büyük baskı var. - IS'asıl mümkün olabUiyor? - Bir suçun cezası idamsa ve o kimse başka suçlar da işlemişse i- dam cezasıyla cezalandınlacak fıil hakkında yargılama bitinceye ka- dar diğer suçlann yargılaması geri bıraktınlabilir. Zaten bir adamı birkaç defa asamazsınız. Ama bu tür davalar bugüne kadar hep 125. maddeden açıldığı için bu sefer de bir değişiklik yapma ihtiyacı du- yulmadı. Ben yine de bunu taktik açıdan pek isabetli görmüyorum. Sonuç aynı olurdu. ama daha inandıncı olabilirdi. "Bebek katiü, te- röristbaşı" diyorsunuz, sonra da devletin bütünlüğünü bozmaya ça- lışmaktan dava açıyorsunuz. Bebek katili suçlamasıyla dava açılsay- dı bence çok daha etkilı olurdu. Zaten adam şimdi ifadesinde. "Ben vatanıma bağhyım, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğü, milli nüsak" gibi birtakım sözler söy- leyebiliyor. Her neyse, dava başladı. Herhalde bu aşamadan sonra değişiklik yapılması söz konusu olmayacaktır. - Abdullah Öcalan 'a idam cezası verilse bile TBMM'de bekleyen 34 idam hûkmünün infaz dosyalan olduğu için Öcalan 'ın idam hük- Uğur Alacakaptan. PKK lideri Öcalan'uı 125. maddeden yargılanmasuu hukuken yanlış olmasa bile taktik açıdan doğru bulmuyor. - Mahkemenin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? - Mahkeme davavı düzgün götürüyor gibi geliyor bana... Başkan uygar bir yargıç. Mahkemelerde yargıçlar sanıklara, "Sen" diye hi- tap eder. Bu da\ anın yargıcı ise dikkat ettim, Abdullah Öcalan'a hep "Siz" diye hitap ediyor. Bence olması gereken biçimde bir başkan. lçerden ve dışardan büyük bir baskı var. Basının, televizyonlann tepkisini göriiyorsunuz. Onun için mahkemenin üzerine fazla gitme- yelim. Bakın, herkes, "Abdullah Öcalan siyasi savunma yapti" diyor. Zaten dava siyasi. başka ne yapacak? Ama Abdullah Öcalan işin ne olduğunun farkında olduğu için mahkemeyi siyaset yapmaya sevk etmek istiyor. Mahkemenin alacağı bir kararla kendi siyasi amacınuı yollannı açabılecek mi? O nedenle ben Abdullah Öcalan'ın siyasi savunma yaptığı kanısında değilim. Ben, onun siyasi ortamı kendi lehine oluşturmaya çahştığı kanısındayım. Ama Abdullah Öcalan'ın ne yaptığı ya da ne yapmadığınm üze- rinde fazla durmamamız lazım. Bizim ne yapmak istediğimizi tar- tışmamız lazım. Bunu pek düşündük mü, düşünmedik mı. bilmiyo- rum. Bu da tabii ki kamuoyuna açıklanmaz, ama kamuoyunun daha sağlıklı oluşabilmesi için birtakım hareketler yapılabilir. Örneğin, iyi Ingilizce. Almanca, Fransızca bilen bir mahkeme söz- cüsü tayin edilebilir. Bu kişi kamuoyuna her gün mahkemenin gidi- şatı hakkında bılgi verebilir. Her gün o günkü duruşmayla ilgili bir özet yayımlanabılir. O zaman kamuoyunun sadece içerde değil, dı- şarda da oluşmasına yardımcı olursunuz. Mahkemenin teknik bakımdan organize olduğu göriilüyor. Orada, ne kadar güleryüzlüler. onu bilmıyonım. Bu davayı Abdullah Öca- lan'ın vatana ihanet davası gibi değil de Türkiye'nin bunu herhangi bir dava gibi görmeye ehıl olduğunu gösterecek bir tavır ve hareket sergilenmesı gerekir Tavnmız, "Abdullah Öcalan da olsa. Ahmet, Mehmet de olsa biz bu davayı böyle görürüz" oimalıdır. > Simdiye kadar büyük bir aksama görmüyorum. Ama davanın ye- ri, alınan önlemlenn bazılan düşündürücü olabilir. Size bir örnek vermek istiyorum. Yıllar önce Mamak'ta tutukluy- dum. Belim sakatlandı. Orada Muammer Karaca ısimlı bir başça- vuş vardı. Bir gün ona. "Kolonya yasak, sokulmuyor. Bari kokonvah mendil aküralım. Halim malum. Banyoya filan gidemiyorum" deyin- ce, "Oimaz. Onlan kaynatıp icki yaparsmız" tepkisini göstermişti. Bugünkülerin ne düşündüklerini bilemıyorum. Bakın, yargılama Ankara'da yapılsaydı aynı güvenlik önlemleri alı- namaz mıydı? Bu konuda bir açıklama da yapılmıyor. "Biz Imrah karannı şunun için aldık" demeliydiler. Biz sadece tahminler yiirü- tüyoruz. Belki tahminlerimiz büyük ölçüde de doğrudur. O zaman da neyin ne olduğunu açıklıkla açıklamanın onlar açısından bir sa- kıncası olmaması lazım. Bir Yassıada maceramız var. Ama Yassıada daha yakındı. Dolma- bahçe'den vapura binip gidiyordunuz. tmralf ya varmak için ise ön- ce Mudanya'ya gidiyorsunuz. Yine de bütün bunlar hukuka aykın değildir. Hukuka aykuılık bir- çok adi davalarda da gördüğümüz gibi televizyon kameramanlan ve muhabirlerin hâkimler heyetiyle sanıklar arasındaki boşluğu doldur- malan ve hâkimlerle sanıklar ve avukatlann birbirlerini görmelerini engellemeleridir. Hatta ben birduruşmada film, fotoğraf çekilmesi- ne de karşıyım. Dünyanın birçok medeni ülkesinde duruşma salo- nunda film, fotoğraf çekilmesi yasaklanmıştır. - Sizce Abdullah Öcalan 'ın yakalanması hakkında DGM savcı- lan tarafından soruşturma yapılıp iddianame yazüarak dava açıl- ması ve yargılama süreci, bizim yargılama usullerimize ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarına uygun mu? - Standartlan zedeleyici bir tarafı olduğunu sanmıyorum. Her yer- de bir hazırlık aşaması kaçınılmazdır. Abdullah Öcalan'ın Italya'dan ladesi için çok hazırlık yapılmıştı. Bütün belgeler, dava dosyalan bir araya getirilmişti. Dolayısıyla da savcılann işi epey kolaylaştı, sanı- yorum. Hazırlık aşaması daha da uzayabilirdi ve daha gecikebilirdi. Asünda hiçbir davanın gecikmemesi gerekiyor. Gecjken adalet iyi ada-. let değildir, derler. Bu. sürati ya da aceleciliği adalete tercih etmek demek değildir. Adaleti gerektiği zaman başlatıp sür- dürmek lazım. Avrupa İnsan Haklannın Konınmasına Dair Sözleş- me'nin 6. maddesinde, davanın hiçbir neden yokken uzatılması dahi düzgün yargılama hakkının (fair tri- al) ihlali olarak kabul ediliyor. Bu davanın çabuk bitmesine Öcalan'ın kendisi de sanıyorum yardımcı olacak. Oluyorda zaten. Sanıyo- rum hâkim, kendi sormak istediği sorulann bile daha onlan sormadan cevaplandınldığıru görüyor. Sanıyorum Öcalan'a savunmasını hazırlamak ıçın geniş imkânlar tanındı. savunma hakkı kısitlanmadı. Bir de önemli nokta, mahkemenin ona, söylemek is- tediği her şeyi söylemesıne izin vermesi. Yalnız. salı günkü duruşmanın öğleden sonraki oturumunda ba- na garip gelen bir durum oldu. On ya da on beş mü- dahil kalkıp konuşmuşlar. Burada prosedür şudur: Du- ruşma açılır, iddianame okunur. müdahale talepleri varsa bunlar karara bağlanır ve müdahillere şikâyet- leri sorulur. Mahkemede bu aşamanın gerçekleştiğine dair bir kayıt görmedim. Belki gerçekleşti de basına yansıma- dı. Müdahillerin, duruşma arasında kalkıp kendi dü- şünce ya da hislerini söylemeleri usulden değildir. Bu bıraz olağan dışı bir uygulama. - Terör suçlan bakımmdan yapılan yargüamalar- da belirlenmiş evrensel hukuk kuraüan var mı? - Evrensel hukuk kurallan yok. Yalnız birtakım te- mel sanık haklannm davalarda bir ölçüde sınırlandı- nlması yolunda bir uygulama var. Evrensel kural bü- tün sanıklann aynı haklara sahip olmalandır. Ama terör öyle garip bir gelişme gösterdi ki birta- kım kurallar milli mevzuata girdi. Uluslararası alan- daki gelişmeler, hukuku esaslı bir biçimde etkiledi. Is- panya. Şıli'de cumhurbaşkanlığı yapmış olan General Pinochet'nin emri ya da göz yummasıyla işlenmiş ci- nayetlerden dolayı Ingiltere'den iadesini istedi ve În- giltere iade etti. Artık eskisi gibi ulusal kurallarla işi çözme şansımız ortadan kalkıyor. Artık bir başka ülkeye, "O benim meseiem, sen ka- nşamazsm" diyemiyorsunuz. Çünkü uluslararası kurallar, sözleşme- ler var. Çok ilginç bir çağda yaşıyoruz. Uluslararası camianın şeref- li bir üyesi olmak istiyorsanız o camianın kurallanna uymak zorun- dasınız. Bunun sizin haysiyetinizi, şerefinizi zedeleyen bir tarafı yok. Bir arada yaşıyorsanız o kurallara uyacaksmız. "Avrupa istiyor diye biz bunu yapmayız" diyemezsiniz. O anlaşmanın altına imza atmış- sınız. Siz, şu anda borcunu ödemekte geciken bir kişi gibisiniz. Abdullah Öcalan olayımn Türkiye açısından olumlu tarafı budur. Türkiye böylece birtakım kurallara uymasının artık kaçımlmaz ol- duğunu görüyor. Bu aşamada en büyük sıkıntımız duygusallıktır. Ceza davalannın hukuksal, siyasi ve duygusal yanlan vardır. En kü- çük ceza davasında bile siyaset ön plana çıkar ve adaleti etkiler. Si- yaset adaletin işleyişini bilfiil etkilemeye başladığı zaman o adalet adalet olmaktan çıkar. Adalet duygusal da olmaz. Ceza davalannda bir duygu payı olacaktır. Ama davaya yabancı duygusallıklann hiç- bir yaran yoktur. Burada devlete ya da hükümete düşen görev, duy- gusallıklann artmasını önleyici bir çareyi bulabilmektir. Basın ve medya orada yardımcı olacağa pek benzemiyor. Aksine basın ve medya bu duygusallıklan körükler gibi bir tutum içinde. - Bu tutum yargı aşamasına müdahale anlamına da gelmiyor mu? - Birçok ülkede buna mahkemeye saygısızlık (contempt of court) adı verilir. Bizde bir ölçüde yasaklanmıştır. Ama televizyonlarda bu tür yayın yapmamzı engelleyen bir kural yok. RTÜK zaman zaman ekran karartma cezası veriyor. O kadar. Ama ceza davası açılamıyor. Ganp bir kopukluk. Aslında bu kendi kendine kontrolü basının kendisinin yapması la- zım. Ama artık basın da gazeteciler ve haberciler tarafından değil. ışadamlan, tüccarlar. başka kişiler tarafından yönetiliyor. Karteller oiuştu. Bütün dünyada bu böyle. Ama medeni ülkelerde yine de ya- salar ve kurallar var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle