Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 HAZİRAN 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Erzincan
Erzincanın hertürlü
spora meraklı valisi
Recep Yazıcıoğlu'na
spor dışı bir soru
soruluyor: "lliç
ilçesinin 23 Nisan
İlköğretim Okulu'ndaki
türbanlı öğretmenleri
y^\ okul müdürü, ilçe
[# &\ milli eğitim
^=f müdürü ve geçen
"— ay teftişe gelen üç
müfettiş gözlerindeki
rahatsızlık yüzünden
mi bir türlü fark
edemiyor yoksa sizden
aldıkları işaretle mi
türbancılara göz
yumuluyor?"
Yazıcıoğlu,
Erzincan'da spor olsun
diye vaiilik
yapmadığına göre
türbancılan koruma
siyasetine bir açıklık
getirecektir umarız!
5 trilyon
Eskiden çok
zenginler malını,
mülkünü, parasını
bağışlayıp vakrf
kurar ve gereksinimi
olanlara yardım
ederdi. Şimdi tam tersi
oluyor; vakıf kurup
devletten para
alıyorlar. Güya vakıf
olan Koç, Bilkent,
Başkent ve Işık
üniversrteleri, YÖK'e
başvurup toplam 5
trilyon 121 milyar lirayı
kasalarına aktarmışlar.
Bir de öğrencilerden
aldıkları ücret
düşünülürse vakıf
değil çift kaymaklı
ekmek kadayıfı!
Elektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Polis, herkesin telefonunu
dinliyormuş...
"155 Polis'ten Imdat!"
merika Birleşik Devletleri Yüksek Mahke-
mesi'nin VVashington'daki binasının dış yü-
zeyine insanlık tarihi boyunca "yasa yapı-
cı" olarak öne çıkan ünlü kişilerin fildişin-
den yontuları konmuştu. ABD'Iİ sanatçı Adolph A.
Vveinmarvın 66 yıl önce hazırladığı eserde, Islam pey-
gamberi Muhammet'in de sağ elinde kıvrık bir kı-
lıç, sol elinde Kuran tutarken biryontusu bulunuyor-
du... Bir süre önce, Kuzey Amerika'daki Islamcı ör-
gütler, ABD Yüksek Mahkemesi'ne binlerce imzalı
dilekçeler vermiş ve çeşitli gerekçelerin yanı sıra Is-
lam dinindeyontunun günah olduğu savıyla peygam-
berin yontusunun basınçlı kum püskürtülerek silin-
mesini istemişlerdi.
Son gelişmeleri Kanada'da Türkçe yayımlanan
aylık "Bizim Anadolu" gazetesinde Engin Aşkın'ın
haberinden öğreniyoruz:
ABD Yüksek Mahkemesi iç yönetim sorumlusu Ja-
mes Duff'a verilen dilekçelerdeki itirazlar titiz bir ça-
Yontu
lışmayla incelenmiş.
Itirazlardan biri, VVashington'da turistlere dağıtı-
lan broşürde peygamberin "Islam'ın Kurucusu" ola-
rak tanımlanmasıymış. Itiraz kabul edilmiş ve bro-
şüre "Son Peygamber" yazılmış.
Protestocu Müslümanlar, peygamberin sol elin-
de Kuran taşımasına "sol elin mekruh" olduğu id-
diasıyla itiraz etmişler.
Bir başka grup da peygamberin sağ elinde kılıç
tutarken gösterilmesinin Tslam'a şiddet iftirası yö-
nelttiğini ileri sürmüş.
En yoğun itiraz, Islam dininde yontunun günah ol-
duğu savıyla peygambere ait yontunun tümüyle ka-
zınarak kaldırılması için yapılmış.
Panonun bütünlüğünü bozacak bir değişikliğe ön-
ce sanatçının varisleri itiraz etmiş.
Sanat çevreleri de bir bölümün kazınmasıyla tüm
yapıtın varlığını tehlikeye düşürecek herhangi bir
değişikliğe karşı çıkmış.
Ancak, Yüksek Mahkeme konuyu yine de inanç-
lara saygı açısından dini yönden inceleme konusu
yapmış.
Islam dininde öngörülen kurallar çerçevesinde
Kuran'da yontuya ilişkin yasaklar araştırılınca görül-
müş ki, Kuran'da resim ve yontuyu yasaklayan ke-
sin bir buyruk yok.
VVashington'daki Sakhar Galerisi'nin Islam sana-
tı uzmanı Masume Fertıat da protestocu grupların
itirazını "Dinciler, kendi düşüncelerine göre ahkam
kesiyorlar" diye yorumlamış.
Bu arada, bazı itiraz dilekçelerinde peygamber yon-
tusunun 219 yıl önce kabul edilen ABD Anayasa-
sı'nın laiklik ilkesine aykın olduğu yolundaki iddiala-
ra ise kimse bir anlam verememiş.
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Onlara Yüzelli'likler denmişti!
Imralı bülbülü Abdullah Öcalan
mahkemede konuştukça birileri dırt
yemiş bülbüle dönüyor.
Birilerinden kimileri ise her zaman
olduğu gibi yüzlerine "demokrasi
maskesi" geçirip biraz telaşlansalar
da işi pişkinliğe vurmaya çalışıyor;
kimileri de daha soğukkanlı
davranıp çok özel ilişkileri bile
duymazlıktan geliyor.
Bendenize "prototip devlet
gazetecisi" sıfatı takan
"kalemtraş"ın başına
gelenlere bakın...
Kendi giysisini kendisi giyen
bu değerli "kalemtraş"ın
yakın dostlan meğer "özgür"
ve "özgün" kalemlerini "devlet
büyükleri"nin mesajlannı "Sayın
öcalan"a taşımakta kullanmış!
Bunlar, üstlendikleri "özel görev"ler
karşılığında devlet kapısından
maaşa da bağlanmışlardır herhalde!
Kimlerin "prototip" olduğunu
yakında hep birlikte anlayacağız.
Yine yakında kimlerin
demokrasiden, insan haklarından,
düşünce özgürlüğünden, tam
bağımsızlıktan, ulusal egemenlikten
yana olduğunu kimlerin de
emperyalistlere hizmet için
demokrasiyi, insan haklarını,
düşünce özgüriüğünü ağızlarına
sakız yapıp çiğnediğini göreceğiz.
Az kaldı...
Şeriatçılann, etnik ayrımcıların,
numaracı cumhuriyetçilerin maskesi
düştü düşüyor...
Yoksa, tarih tekerrür mü ediyor ne?
1920'lerde de mandadan,
hilafetten, etnik kimliklerinden
medet umanlar vardı.
Onlara "Yüzelli'likler" denmişti.
Bunlarda "yüz" kaldıysa ne iyi!
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Çevre Günü'nde
'Kutlanan' Nedir?
Deviet ve hükümet başkanlan.
bakanlar. parti liderleri. işadamla-
rı. bürokratlar. politikacılar, vali-
ler, belediye başkanlan. kimi po-
püler sanatçılar... Her y\\ 5 Hazi-
rari'dadüzenlenen "çevre günü"
etkinliklerine katılıp konuşmalar
yaparlarken. o gün "neyi kutladık-
İannı" acaba biliyorlar mı?..
Kuşkusuz aralannda "bilenler"
olsa bile acaba bu "kutlamanın"
gerekçesi kamuoyunda neden pek
bilinmiyor?..
Bu sorulann yanıtı için 27 yıl ön-
cesine dönmek ve 5 Haziran
1972'de Birleşmiş Milletler (BM)
tarafından Stockholm'de düzenle-
nen "Dünya Çevre ve Kalkınma
Konferansı"nın sonuç bildirge-
sindeki "kararlara" bakmakge-
rekiyor.
Konferansa katılan tüm ülkeler
tarafından her yıl 5 Haziran'da
"kutlanarak" yaşama geçirilme-
sine "söz verilen" bu evrensel ka-
rarlann
u
en başında" şu madde yer
alıyor: "İnsanın şerefli ve huzur-
lu bir hayata izin verecek kalite-
de bir çevrede, özgürlük, eşitlik
ve elverişli hayat şartları içinde
yaşaması tenıel hakkıdır. Ve o
(insan), şimdiki ve gelecek nesil-
şünceyi cezalandıranların" in-
san sevgisinden de yoksun olduk-
lan için "çevreci" olamayacağı; ta-
rihsel ve kültürei miras üzerinde
nnı da savunamayacagı: MAI sü-
recine boyun eğenlerin ise ülke de-
ğerlerini asla koruyamayacaklan;
hele Dar.ıştay'ın yurtseverliğine
karşı ulusal yasalan etkisiz kılmak
isteyen "tahkimi" dayatanlann
da özellikle 5 Haziranİarda "or-
talıkta bile görünmemeleri" ge-
rektiği.. gözlerden gizlenmiş olu-
yor...
• • •
Dünya Çevre Günleri"nin "ge-
rekçesini" oluşturan 1972 Bildir-
gesi'nden bir madde daha okuya-
lım: "Çevrenin korunması ve ge-
liştirilmesi. biitiin insanların
esenliği ve dünyanın ekonomik
kalkınması için en önemli un-
surdur..." (Madde 2'den).
Bütün insanlann esenliği yerine
sadece "kendi çıkarlarını" gö-
zetenler en büyük "çevre düşma-
nı" değiller midir?.. Siyasetlerini
de "onların beklentilerine" uyar-
layan politikacılar, en büyük çev-
re sorunlanna imza atıp, "onay"
vermivorlarmı?..
lerin çevresini korumak ve geliş-
tirmek için kutsal bir sorumlu-
luk taşımaktadır. Bu sebeple ırk
aynmını, sömürgecilik ve diğer
eziyet çeşitlerini, yabancı tahak-
kümünii desteklcycn ve devam-
lı kılan politikalar yasaktır ve
kaldınlmalıdır..." (Stockholm Bil-
dirgesi 5 Haziran 1972/1 No'lu
prensıp maddesi).
Işte. 27 yıl önce her 5 Haziran'da
kutlanmasına karar verilen bu ka-
rarlann "gereğini" yerine getire-
meyen; ülkekrinde "özgüriüğü",
•'eşitliği" ve "elverişli hayat şart-
lannı" geliştiremeyen; şimdiki ve
gelecek kuşaklara karşı sorumlu-
luk duyarak "ırk ayrımına", "sö-
mürgeciliğe" ve "yabancı tahak-
kümünü destekleyen ve devam-
lı kılan polirikalara" karşı tavır
alamayan; hatta bu tür politikala-
n hâlâ "siyasal ve ekonomik prog-
ramlarına temel yapabilen" yö-
neticiler. siyasetçiler ve diger "et-
kili" kesimler... Dünya Çevre Gün-
lerTnde asıl görevleri olan "Stock-
holm Bildirgesi'ni bilince çıkar-
mak" yerine. çocuklaraşiirleroku-
rup, fidan dikme şovlarıyla toplu-
mu oyalamayı yeğliyorlar...
Böyle olunca da örneğin "dü-
Tarihsel ve doğal değerleri yok
eden, ekolojik dengeleri bozan, or-
manlan ve tanm alanlannı beton-
Iaştıran, akarsulan zehir kanalına
dönüşrürüp. su havzalarına bile
göz diken yatınmlar, "ekonomik
kalkınma" adına savunulmuyor
mu? Aynı söylemle "Çanka>r
a'nın
bahçesi" bile gözden çıkamlmı-
yormu?..
Işte bütün bunlara neden olan-
lann ve "karşı çıkmayanJann" da
her 5 Haziran'da aslında "neyin
kutlandığını" kamuoyuna açık-
lamalan ve hatta "kavrayabilme-
leri" pek mümkün görünmüyor...
• • •
Şimdi. 20. yüzyılın bu "son"
Dünya Çevre Günü'nde. hem ge-
leceİc kuşaklara, hem de 27 yıl ön-
ce Stockholm'deki tarihsel karar-
lan alanlara bir "söz" vermemiz
gerekiyor: 2000'li yıllara, 5 Hazi-
ran 1972 DünyaÇevre Bildirgesi'ni
ilköğretim okullanndan itibaren
üniversitelere dek "ders konusu"
yaparak girelim. Aynı bildirgeyi
okuyup, kendilerine çeki düzen
vermeyen politikacılar da gelecek
5 Haziran'lardan itibaren hiç de-
ğilse "kürsülere çıkmama" sözü
versinler...
HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ
RİM KtMEDÜM DUMA BEHIÇAK behicakCaturk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
<y
HARBİ SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 6 Haziran
ITALYAN B/RLJG/ /C/N..
f86fae sueüAj,
AOA/r CAMILLO CAVOUg S1 YAŞ/HPA ÖLDÜ.KDK-
i£Xİ t2. yÜZ.rrlA UZANAN SDYLU BİR ÂILEDBH G£l£N
CAVOUK, IBOO'LEK/N oenUAfllNPA, OSIBALAK S'£-
ÇOK PRBNSÜK, PAPfi t>BH£TJ VE /& U&LLIfCTAAI
OUlŞAN İTHLYA'YI £/&.£fr/JOU£Y£ ÇAUÇMIŞTt.
KONT ÇAVOUlt, FRANStZ OEV&/U(UD£N ÇOK E7&-
LEHUİÇTİ. BUABAMfAvetJPA Lİ8E&UJZKOHİ İ2Ü-
yOti, PİNİN BASK.ISINA KAB$I ÇIUYOH, SOLfUlAÜ-
ıA PA çAn&yoeoo. B/KLIK IÇJM KKALJJGI OES~
TEKJ-EYEN CAVOUIŞ, İZLeMEC£K YOİ-LAR. KOMU-
SUMDA GAZİSALDİ İLE P&C AHLAŞAKMMAStfJA
AMIZf/N,£OMüÇ7X IT7U.YA tCgALLIGI AMACJNP*
8/RLEÇlYDE YE YHÇAM/NIN SON YfUNDA SdUUN
iĞi ĞöearoePa.
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Sait Faik'i Bilmemek
Istanbul-lzmir uçağında, gözlerini önündeki
"Skylife" dergisinin bulmaca sayfasının alt köşe-
sindeki küçük fotoğrafa dikmiş koltuk komşu-
mun, neredeyse on dakikadır, sağ elindeki altın
kaplama tükenmez kalemini bir kez olsun oynat-
mamış olması ister istemez merakımı uyandırmış-
tı. Sinirli hareketlerle arada bir sol eliylç kulak
memesini ovuşturuyor, dirseğiyle kolumaHerde-
ğişinde hafifçe dönerek, düzgün bir dille, "Özür
dilerim, beyefendi!" diyordu. 30-35 yaşlannda, iyi
giyimli, yakışıklı biradamdı. Yakasındaki rozetten
Istanbul Teknik Üniversitesi mezunu olduğu an-
laşılıyordu. Benartıkdayanamayıp "SaitFaik!" di-
ye patlayınca, yine dönmüş, "Hiç duymadım..."
demişti, "fen mezunuyum da..." Sonra elindeki der-
giyi kapatmış, hostesler çay-kahve servisine baş-
layana kadar, bir çırpıda nasıl başarılı bir "statik-
çi" olduğunu anlatmıştı...
Yol arkadaşım, uçağımız Izmir üzerine yaklaş-
tığında, sözü "çarpıkyapılaşma "ya getirmiş, "Bu
şehriyıkacaksın!"demişti... Netuhaf, benzersöz-
leri iki gün önce Istanbul'da bir taksi şoföründen
de duymuştum. Taksim'den Karaköy'e kadar akıl-
lı uslu sözler eden şoför, trafiğe kapalı Galata
Köprüsü'nün ağzında biriken taşıt kalabalığını
görünce "dellenmiş", "Abi, bu şehriyakacaksın!"
demişti. Istanbullu bıçkın şoförle, Foça'da, Diki-
li'de, Çandarlı'daonca "önemli proje"ye imzaat-
tığını söyleyen genç mühendisin benzer sonuç-
lara varmaları ilginçti!..
Çıkışta, kendisini alan lüks arabanın arka ca-
mından bana dostça el sallayan öfkeli yol arka-
daşımın arkasından bu ilginç benzeriiği düşünü-
yordum...
llkokul mezunu şoförle, üniversite mezunu mü-
hendis arasında "temelde" önemli bir fark yok-
tu. Her ikisinin de bir "mesleği", bir "işi" vardı. Her
ikisi de yaşamını çalışarak sürdürüyordu. Evlenip
aile kurarak yükümlülükler üstlenmişlerdi. Her
gün gazete okuyortar, televizyon haberlerini izli-
yorlar, dünyanın "gidişatı" üzerine konuşup "fı-
kirier" ileri sürüyorlardı. Genç mühendisin diplo-
ması, kendisine toplumda görece yüksek bir "say-
gınlık" kazandırıyor, daha fazla bir "gelir" sağlı-
yor, fakat bu diploma, onun benzer konularda il-
kokul mezunu şoförden "daha farklı" düşünebil-
mesi için yeterli olmuyordu. Sonuçta, "kafası bo-
zulunca" o da öbürü gibi çözümü "yıkıp yakma "da
arıyordu. İkisi de Sait Faik'i tanımıyordu.
• • •
1980'lerle birlikte Türkiye toplumu ya susan, ya
da sorunları en uç noktalarda tartışan bir toplu-
ma dönüşmüştü. Bu süreçte, ak ile kara arasın-
daki tüm renkler ortadan kaybolmuştu. Aynı yıl-
lar içinde üniversite öğrencilerinin sayısı ikiye kat-
lanırken, bu kitleye yönelik bilimsel kitapların,
edebiyat yapıtlarının satışı neredeyse yarı yanya
azalmıştı. Toplumda okuma yazma oranı yükse-
liyor, gazete-dergi sayısı artıyor, fakat bunların
toplam tirajı görece düşüyordu.
Uçaktaki, "başanlıstatikçi"ri\n sözleri bana, bir-
kaç yıl önce okuduğumda, inanmaktazorlukçek-
tiğim bir gazete haberini anımsatmıştı. Üniverair j
te mezunları arasında yapılan bir Gallup Araştır-'
ması, üç büyük ilimizde yaşayan üniversite me-
zunlarından yüzde 25'inin "Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin kuruluş tarihi"r\'\, yüzde 4'ünün "suyun
kimyasal formülü"nü, yüzde 21 'inin "FransızDev-
rimi'nin tarihi"n\ bilmediğini; yüzde 47'sinin Be-
ethoven'i, yüzde 39'unun ise "Lozan Antlaşma-
s/"nı hiç duymadığını gösteriyordu...
Gelinen bu noktada kim, neyi, nasıl ve kiminle
tartışacaktı? Insanlar, bilgi dağarcıkları boşaldık-
ça daha tepkisel, daha saldırgan ve daha çö-
zümsüz oluyorlar, "şiddet"\ bir kurtarıcı olarak
görmeye başlıyorlardı. Çeşitli görüntüleriyle "ş/d-
det" olağanlaşıyordu.
Yoksa siz, beklenmedikölümlere, beklenmedik
acılara böylesine kolay tanık olan bir başka "uy-
gar" ülke biliyor muydunuz?
Faks: 0216 418 84 10
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir üründe,
özellikle kumaş
vegiysilerdebu-
lunan yapım ha-
tası... MetinTo-
ker tarafından
yayımlanmış haf-
talıkhaberdergi-
si. II Birkimse-
ninyadatoplulu- 6
gun başkalannda
bıraktıgı izle-
nim... "— Şan-
kar": Hiııtlisitar
ustası. 3/ Kuzu
1 2 3 4 5 6 7 8
sesi... Klavyeli bir çalgı.
4/ Itici neden. güdü... Er-
miş kadın. 5/ Yeni bir ta-
şıtı ya da makineyi, mo- 2
torun açılması için düşük
rejimleçalıştırmayaveri-
lenad. 6/ "Şık. güzel gi-
yirali" anlamında argo
sözcük... Kabadayı. II
Cepte taşınan sigara ya da
tütün kutusu... Aritmetik-
te bir kuvvetin derecesi-
ni verensayı.8/Biryarı-
şm belirli uzakhğı kapsayan bölümlerinden her bin... Lo-
kantalarda garson yamağı. 9/ Japonlann yemek yerken kul-
landıklan çubuklara verilen ad... "Eşref—': Ressamıraız.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sıkı dokunmuş bir tür pamuk-
lu kumaş... Bunama. bunaklık. 2/ Kütahya'nın bir ilçesi...
Oyunda berabere kalma. 3/ Bir nota... Yuraurtadan yeni çık-
mış ve henüz ayaklan oluşmamış yavru kurbağa. 4/ Tırnak
boyası... Afrika'da yaşayan. bacaklan beyaz çizgili bir hay-
van. 5/ Yanş atlannm yedekte gezdirildikleri yer. 6/ Yüksek
bir makama sunulan mektup ya da dilekçe... Motorlu taşıt-
lann elektriğini sağlayan aygıt. II Tirvaki Hasan Paşa'nın
Avusturya ordulanna karşı kahramanca savundugu kale... Müs-
tahkem yer. 8/ Özellikle sığırlann kanını emen bir çeşit si-
nek... Tütsüyle kurutulmuş balık ya da et. 9/ Kent devleti...
Içe doğmayîa akla gelen yaratıcı duygu.
DOĞANIN VE KULTUREL
DEĞERLERİN
AÇIKADRESİ:
CIEKUL
(0 212) 249 64 64