24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Hatay'ın Kurtuluşu... Nurer UĞURLU • • zün özü Türk olan, böyle ol- O duğu için de son Osmanlı Mebusan Meclısi tarafın- dan Misâkn Miffi sınırlan ıçıne alman ve büyük bir yurtseverlik duygusunun eşsiz coşkunluğuyla "rnilB mücadele" çabalanna girmiş olan Hatay'ın kurtulu- şunun 60. yılmı kutluyoruz (30 Haziran 1939). Hatay,Atatürk'ün, özellikle son yılla- nnda, ûzerinde en çok durduğu ulusal davalardan biri olmuştu. Hatay,eski Iskenderun sancağı ile An- takya'yı içine alan bölgeye verilen addır. Mondros Mütarekesi imzalararken Hatay bölgesı Türk ordusunun elindeydi (30 Ekim 1918). Ancak bölge, mütarekenin îmzalanmasından sonra Fransızlar tara- fından işgal edildı. Gerçekte İskenderun sancağı ve Antakya, Birinci Dünya Sava- şı sonunda Ingiliz kuvvetlennin eline geçmişti. Ingilızlerdaha sonra Suriye ile Hatay'ı Fransızlara vermişlerdi. 14.000 km2 olan Hatay'm nüftısu, o yıl- larda, 300 bin ıdi. Bunun 250 bini Türk, geri kalanı çeşitli uluslara bağlı azınlık- lardı. Güney Anadolu'nun işgal edilen öte- ki yerlerinde olduğu gibi, Fransız askeri yönetimine, kendisini özellikle köylerde gösteren bir ulusal direniş hareketi baş- Jamış ve bu hareket, 20 Ekım 1921'de Ankara'da, Büyük Millet Meclisi'nin Ha- riciye Vekili Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey ile Fransız Temsilcisi Eski Bakan Franklin BouiHon tarafından imzalanan Ankara ttilâfharnesfne kadar sürmüştü. Bu itilâfhameyle Hatay"ın, Türközelli- ği korunması koşuluyla Fransa'ya bıra- kılmasi zorunluluğu dogmuştu. Bunun- la birlikte, yurtsever Hataylılar bağım- sızlık ve anayurda katılma davasından vazgeçmemişler, ulusal kurtuluş çabala- nnı sürdürmeye çalışmışlar, Adana, Dört- yol, Gaziantep ve Istanbul'a göçenler "Antakya-lskendenın ve Havaüsi Kur- tuluş CemiyetTnikurmuşlar. *Hatay da- vas"nın gerçek birer savunucusu olmuş.- lardı. Mustafa Kemal, 1S Mart 1923 'te Ada- na'ya geldiği zaman, karşılayıcılar ara- sında baştanbaşa karalar giyinmiş Ha- tay]ı kızlar da vardı. Ellerinde, Antakya- Iskenderun yazılı levha tutan dört Ha- taylı genç kız, Mustafa Kemal'in yoluna çıkmış ve bu Türk kızlanndan biri, Şen- köylü Fatma Fırnat hıçkınklı bir sesle. "Kurtar, bizi de kurtar!" diyerek Hatay- lılann acılannı dile getirrruş, orada bu- lunanlan ağlatmıştı. Bu olaydan son de- rece duygulanan Mustafa Kemal, kendi- sini siyah bayraklarla karşılayan Hatay- lı kızlara, "Kırk asırhk Türk yurdu, ya- banaetinde kalamaz" diyerek geleceğin haberini vermişti (Tayfiır Sökmen, Ha- tay'ın Kurtuluşu tçin Harcanan Çabalar, Ankara 1978). 1936 yılında Türkiye Cumhuriyeti hü- kümeti Hatay sorununu ele almaya karar verdi. Bu sırada Avrupa'nın siyasal du- rumu da gittikçe bunalımlı bir biçim al- maya başlamıştı. Almanya sürekli olarak silahlanıyor ve Biriuci Dünya Savası so- nunda Versay Antiaşması'nı tanımak is- temediğini ilan ediyordu. îtalya da Ak- deniz'de Fransız ve Ingiliz çıkarlannı teh- Hkeye düşürecek bir politika izlemeye başlamıştı. Bu durumda Fransa ve Ingil- tere'nin Türk dostluguna büyük gereksi- nimi vardı. Böyle bir dostluk. ancak ta- raflar arasında var olan sorunlann çö- zümlenmesinden sonra olabilirdi. Ata- türk, bu durumu, Türidye Bfiynk MiBet Meclisi'nin 1 Kasım 1936'da başlayan yeni çalışma yılını açış konuşmasında şu sözlerle belirtmişti: "Bu sırada milletimizi gece göndüz meşgul eden başbca büyük mesek, ger- çek sahibi Türk olan İskenderun-Antak- yave havalisinin mukadderabdır. Bunun ûzerinde dddiyet ve katiyede durmaya mecburuz. Daima kendishle dostluğaçok ebemmiyetverdiğimiz Fransa ile aranuz- da tek ve büyük mesele bodur. Bu işin ha- kikatini bilenler ve hakkı sevenkr, alâka- nuzın şiddetini ve samimiyetini i>i anlar- larvetabffigörürler." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1959). Cumhuriyet hükümeti Hatay konusu ûzerinde Fransa'ya mandater devlet hak- lannı tanımış olan MiDeder Cemiyeti'ne sorunun göriişülmesini önerdi (15 Ara- hk 1936). öneri kabul edildi. MilletlerCe- miyeti'nin aracılığıyla Türkiye ile Fran- sa arasında görüşmeler başladı. Bu sıra- da, Milletler Cemiyeti'nin seçmiş oldu- ğu bir gözlemci kurulunun denetimi al- tında Hatay'da sonuçlan Türkiye yaran- na çıkan bir plebisit yapıldı. Bu plebisit sonunda Türkiye ile Fransa, Hatay'da ba- ğırnsız bir Türk devietinin kurulması için anlaştılar. Bu konuda bir de anayasa dü- zenlendı. Yeni devleti Türkiye ile Fran- sa birlikte kuracaklardı. Bu anlaşmaya uygun olarak Türk Silâhiı Kuvvetferi 5 Temmuz 1938'de. halkın benzeri görül- memiş sevinç gösterileri arasında Ha- tay'a girdi. Bundan sonra seçimler yapıldı ve Ha- tay Türk Devieti'nin Mectisi açıldı. Hatay Millet Meclisi 2 Eylül 1938'de ılk toplantısını Köprübaşı'ndaki Gündüz Sineması salonunda yaptı. Toplantıyı en yaşlı üye olarak Antakya Milletvekili Mehraet Adahaçtı Önce Meclis başkan- lık seçimi yapıldı ve Abdülgani Türk- men Hatay Millet Meclisi'nin ilk başka- nı oldu. Hatay Devlet Başkanhğı'na, bu davada büyük çabalan görülen Tayfur Sökmen oybirliğiyle seçildi. Ilk kez ba- ğımsız HatayDevieti'nin bayrağıgönde- re çekildi. Hatay Devlet Baskanı Tayfiır Sökmen, başbakanlığa Dr. Abdurrab- man Melek'i getirdi. Başbakan Dr. Ab- durrahman Melek de 6 Eylül 1938'de Millet Meclisi'nden güvenoyu alarak gö- reve başladı (Dr. Abdurahman Melek, Hatay Nasıl Kurtuldu, Ankara 1966). Hatay'ın bu yeni yönetim biçüni sürek- li olamazdı. Nitekim Türkiye ve Fransa da bunu biliyorlardı. Fakat siyasal olay- lar ve dunımlar nedeniyle böyle hareket etmek zorunda kalmışlardı. Hataylılar da bu durumdan hoşnut değillerdi; anavatan Türldye'ye katılmak istiyorlardı. Bu dunım karşısında Türkiye ile Fran- sa arasında yeni görüşmeler yapılarak bir anlaşmaya vanldı. Buna göre Hatay ana- vatana dönecekti. Anlaşma 23 Haziran 1939'da .Ankara'da imzalandı. HatavTürk Devleti Mecfai 29 Haziran 1939'da Ha- tay'ın anavatana dönmesini oybirliğiyle kabul etti. Bir gün sonra da Jskenderun, Antakya ve çevresi yıllardan beri özlemi- ni çektikleri Türldye'ye katıldılar. ARADABİR SUNARAY ARSLAN ADD Yönetim Kurulu Üyesi, Resim Öğretmeni 0 Güzel Kadın Birgüzei gördüm 17'sinde. Upuzun boyu, ince- cik bedeni, mankenlere taş çıkartır. "Modern bir kadın ancak böyle olabilir" diye geçirdim içimden. Sordum arkadaşıma "kimdir" diye. Gelin gelmiş üst katına, eşi polismiş. Aradan bir ay geçti. Yine gördüm. Gencecik bedeni daha da incelmiş. Tür- banı vardı başında. Güzel mi güzel. Niye kapandın, ne yaptılar sana? Oysa çok gü- zeldin dedim. Biraz utanarak "Eşim böyle istiyor" dedi. Biraz düşündüm, dayanamadım yine sordum ve ekle- dim: "Oysa saçlann çok güzeldı... Sana da çok yakışmıştı, çağdaş olmak, öyle görünmek..." Ya- nıt aynıydı, kocası öyle istiyordu. Gözlerinin pınltısı sönmüştü. "Eşim böyle isti- yor ne yapabılirim ki..." Ne yapabilirdi ki? 17 yaşında evliliği ona yakış- tıran aileye yazıklar olsun! Kapanma, evlilik ne denli yaralar açtı, o gencecik yürekte... Ülkemiz- de onlarca, yüzlerce çocuk yaştaki gencecik kız- larımıza baskı yapıp, başlannı bohçalatmak, kime ne yarar getirr çağdışı gericileri sevindjrmekten baş- ka... Şu bahann güzelliğınde saçlarını savurarak yürümeyi hangi genç kızımız istemez!.. Gördüğüm çogu polis eşi türbanlı. Ne yazık ki astsubay eşleri de... Ödüncü sağcı partilerin oy aracı olan türban şimdi el değiştırdı: Iktidar peşin- de koşan şeriatçı partinin siyasal simgesi... Gencecik çocuklanmıza türban baskısı artıyor. Üniversitelerde serbest olmuş olmamış ne çıkar. Kafalann içindeki türban kalkmadan; çağdaşlaş- mayı, aydınlanmayı özümsetecek egitimden geç- meden nereye varabiliriz ki! Istanbul ADD, türbanlı bir kızımızı kazanmak ereğiyle kabul etmiş. 19 Mayıs yürüyüşleri için de Samsun'a götürmüşler... Dog^rusu çok şaşırdım: Bu bir ödündür. Alıştırmadır. Ozal politikasıdır! Biz Atatürkçüler ADD'yi neden ve neye karşı kurduk? Tüzüğümüzde "Devrim yasalan tam ve ödün- süz uygulanmalıdır" der. Düşünceleri ve yaşam bi- çimiyle bunu kanıtlamış olanlar derneğimizde var olmalıdır. Kimse ADD adına, ödün verme hakkını kendindegörmemeli. Devrim ilkelerini, türbanlı kı- zımız bu şeriatçı yaşam biçimryle mi savunacak. Giysi devrımi için ne söyleyecek? Hangi çağdaş- laşmanın savaşını verecek? Başını, geleneksel bi- çimde örten, güleryüzlü Anadolu kadını, bunlar- dan çok ileri. Gelin canlar bir olalım: Cumhuriyetimizi şeriat- çı yönetime döndürmek isteyenlerle işbiriiği yap- mayalım. Bırakın kadınlarımızın başı üstüneoyun oynamayalım. Bırakın kadınlanmız kendileri düşun- meyi öğrensinler. Bomlot* V a 1 1 ! ; n p - tomkat* a huzurıçındp kıüo otajyof t a t ı i v a s a İKİŞI TAM PANSIYON 9 000 000 -TL BİR HAFTA (7gun) MOTEL, BALIK LOKANTASI SSOOOOOOTL ASSOS. BAUBANLI KÛYJ. StVRICE KOYU TEL 0 2 » 723 46 CB GSM 0 532 663 34 95 ARSİNSULHHUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLAN METNİ Davacı Salıh Yıldınm vekılı Abdullah Dılber tarafından davaülar Hakan Yıldınm ve aricadaşlan aleyhine açılan tniras şırketıne mümessil tayını davasuun mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında: Dava dılekçesi davalılardan Ha- kaa Yıldınm'ın bunca aramalara rağmen tebliğ edılemediği anlaşıldığından adı geçen davalı Hakan Yıldınm'ın duruşma günü olan 7 9 1999 günü saat 9 10'da bizzat dunışmaya gel- mesı \eya kendisim bir vekılle temsil ettirmesi, geimedigi, ya da kendisini bır vekılle temsil ettirmediği takdırde duruşma- nın gıyabında yapılacagı ve dava dilekçesının 7201 sayılı teb- lıgat kanununun 29. maddesi gcregınce adı geçen davalıya tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basm:29594 ORTA ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: I999'44 Karar No. 1999/42 Davacı Çankın ılı Ona ılçesi Büyükköyü tüzelkışılıgı ta- rafından davalı Sakarcaören köyü muhtarlıgı Maliye Hazine- si ile Hidayet Tanık, Bilal Ücal^ Ömer Ücal \e Hüsevin Ücal aleyhine açılan tescil davası sonunda: Mahkememızden da- vanın kabulüne dair verilen 01 06.1999 tarihli hüküm davalı- lar Hidayet Tanık (lbrahim) Bılal Ocal, Ömer Ücal ve Hüse- yin Ocal'ın adreslen belli olmadığından ilanen tebliğine ka- rar verilmiş olmakla, karann adı geçen davalılara ilanın ya- yımlandığı tarihden 7 gün sonra tebliğ edilmi; sayılacagı ve 1S gün sonra da kesınleşeceği hususu adı geçen davalılara ila- nen tebliğ olunur. 21 06.1999 Basm: 30205 Uluslararası Yaşlılar Yılı ismailTUFAN Pedagog 1 999. Birleşmiş Milletler (BM) tarafin- dan Uluslararası Yaşhlar Yıh olarak kabul edildi. Bu başannın mıman 73 yaşındaki Jufia Arvarez'dir ve Domi- nik Cumhuriyeti'nin 20 yıldan beri BM Daimi Temsilciliği'ni yapmaktadır. Bundan 17 yıl önce bütün dünya yaşlılan için baş- lattıgı mücadelesinin semeresini görmesine sa- dece üç ay kaldı. Büyük bir azım ve inançla, seç- tiği hedefe yürüyen ve karşısına konulan engel- leri birer birer aşan, güçlükler karşısında umu- dunu yitirmeyerek yoluna devam eden Alvarez, dünyadaki yaşlılara yeni umutlar ve yeni ufuk- lar açıyor Liuslararası Yaşlılar Yıfa'nın parola- sı, u Bütün Yaşam Çağian fçin Bir Toplum" ola- rak seçildi ve 1 Ekım 1999 tarihinde bütün dün- yada bu parola dogrultusunda düzenlenecek olan faaliyetlerle kutlanacak. Nüftıssal (demografık) yapınm hızlı degişimi ve toplumsal yaşlanma, zan- nedildiği gibi sadece endüstri ülkelerinin bir so- runu degildir. Özellikle üçüncü dünya ülkeleri ve gelişmekte olan ülke toplumlan. endüstri ülke- lerinden çok daha hızlı yaşlanıyorlar. Bu tespit bizım ülkemizi ve gelecefini çok yakından ilgi- lendirdiği için 1999 Uluslararası Yaşlılar Ydı, Türkiye açısından da çok büyük önem taşıyor. Bu girişimin bir endüstri ülkesi temsilcisinden degil de, gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Domirrik"ÇXttnrfuriyeti*Tidtn gelmiş olması da, top- lumsal yaşlanmanın ülkemiz açısından ne kadar ciddiye alınması gerektığının bir kez daha alû- m kalın bir çizgiyle çizmiş oluyor. 1999'un Ihıslararası Yaşlılar Yıh olarak kabu- lü 16 Ekim 1992 tanhine rastlar ve bu, BM Ge- nel Toplantısı'nda gerçekleşmiştir. Ancak bu aşa- maya gelinceye kadar Bayan Alvarez'in, daha ön- ce büyük bir sabırla öbür ülke BM temsilcilerini ikna etmek için bıkıp usanmadan çalışması gerek- miştir. 52 yaşında BM'ye atanan Alvarez, ancak 66 yaşına geldiğınde hedefıne ulaşabilmiş ve ulaş- tığı hedefın yerine gelmesı için de tekrar aradan bir yedi yılın daha geçmesini beklemek zorunda kalmıştır. Yaşıtlannın çoktan emekli olmalanna karşın o hâlâ görevini yürütmekte ve "ildnd va- tuunT dediği (Rieber, G.) BM'de diğer ülke tem- silcilenne iyi bir örnek olmaya devam etmekte- dir. Yaşlı bir insan olduğunu hiç çekinmeden gu- rurla dile getiren Alvarez. 20. yüzyıl yaşlısının ger- çek yüzünü tüm dünyaya göstermekte, yetenek ve becerilerin yaştan bağımsız olduklannı bütün dün- yaya haykırmaktadır. Önümüzdeki' yıllarda bu haykınşm toplumlarda, siyasetçilerde ve bireyler- de olumlu bir yankı yapıp yapmayacagını hep birlikte görecegiz. Bir insanın yaşlandıktan sonra da icinde yaşa- dığı topluma yararlı olmaya devam edebileceği- ni, fakat bu görüşün bireyler arasında yer ermesi için ikna kabiliyeti yüksek, gönüllü yardımcıla- ra gereksinim duyuldugunu söyleyen Julia Alva- pez şimdiye kadar BM'de sosyal, kültürel ve hu- maniter alanlarda çeşitli görevler üstlendi. Ne ya- zık ki yaşlılık ve yaşlanma, genç kuşaklar arasın- da görmezlikten gelinen ve herhangi duygusal bir kıpırtıya dahi yol açamayan bir fenomen ola- rak belirgınleşiyor. Uluslararası Yaşhlar Yıh'na en fazla önem ve- renlerin üçüncü dünya ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler olması gerekıyor. Çünkü gelişen birçok ül- kenin başlıca sorunlan arasında insanlann yaşa- dıklan topraklan terk etmesi, göç ve kentleşme bulunuyor. Ama daha büyük bir sorun ise sosyal hizmetlerdeki ve sosyal güvencedeki yetersizlik- te yatıyor. Eskıden, daha ziyade büyük ailelerin çoğunlukta olduğu bir toplum görünümünde olan bu ülkelerde, endüstrileşme sürecine girdikten sonra aile yapısında büyük bır değişim yaşanıyor. Bugün genellikle küçük ailelerin yaşadıgı birtop- luma dönüşen ve yaşlılann bu tür ülkelerde fakır kesime dahil obnasından dolayı, henüz yeterince bulunmayan yaşhlıkta sosyal güvencenin ileride gerçekleştirilebilmesi için yeni stratejilere ihti- yaç duyuluyor. Böyle bir girişime başlanılabihne- si için siyasetçilerden önce, toplumda yaşlı insa- na karşı bulunan önyargılann ortadan kaldınlma- sına çalışmak, yaşlı insanlann da topluma yarar- lı olabileceklerini göstermek gerekiyor. Bu yüz- den Uuslararası Yaşhlar Yıh'nın, konuyla sade- ce mesleki nedenlerden dolayı ilgilenenler arasın- da ilgi çekmesi yeterli sayılamaz. Uluslararası Yaşhlar Yıh'nın, verilmesi gereken, ama aslında hiçbir kimsenin kulak asmadığı bir habere dö- nüsmemesi için toplumun yaşblık ve yaşlanma ko- nusunda hassaslaşması gerekmektedir. Burada yazılı, sözlü ve görüntülü medyaya, bilim adam- lanna ve siyasetçilere büyük görevler düşmektedir. PENCERE Vıdı Vıdı Türkiye'nin 1 Numarolı Gençllk ve Müzlk Dergisi I N Askerdeyken arada sırada Istanbul'daki evimi- zi, sokağımızı, köşebaşındaki ıhlamur ağacını dü- şünürdüm. Terhis edildikten sonra, dönüşümde, gözlerim ağacı aradı. Ne göreyim!.. Ağaçyerindeyok!.. Eve gelince sordum. Yanrt: - Kestjler.. - Ne zaman?.. - Bir yıl oluyor. Ağacın kesildiğini bilmediğimden, sokağımızı düşünürken gözlerimin önüne geliyordu ağaç... • Kimi zaman yanılgı göz göre göre de mantığı- rnızı körletebilir, eski alışkanlıklar üzerine ahkâm yürütmek bir tür zihinsel rahatlıktır. örnek mi?.. Cumhuriyet Halk Partisi geçen hafta sonu 60 ki- şilik parti meclisini seçti. Medya başlığı attı: "Baykalcılar kazandılar." * İ«Marksçı.. Leninci.. Türkçü.. Ya da Islamcı gibi bir de Baykalcılık mı çıktı ba- şımıza?.. Yoksa bu işte bir yanılgı mı var?.. Süleyman Nazif Türkçülere çok kızdığından hepsini sarakaya alırmış: "- Kavuncu kavun satar, ûzümcü ûzûm satar, siz de Türkçüsünûz, Türk mû satarsınız?.." Baykalcı ne satar?.. Ideoloji satmaz. Eskiden olsaydı kurultayda ya da örgütte Bay- kal'la birlikte iş tutardı. Ama artık Baykal yok... Öyleyse düşünmek gerekmez mi?.. AKan Öy- men Baykalcıların da oylarıyla seçilmedi mi?.. Baykal'a oy vermeyen, Baykalcı olabilir mi?.. • Altan Öymen, Kızıldeniz'i yaran Musa gibi sihir- li sopasını dokundurup bir kalemde partinin için- deki Baykalcı, Karayalçıncı, Güneşçi, şucu bucu ne varsa temizleyecek miydi?.. Olacak iş mi?.. Şucu ya da bucu diye anılanla- nn hepsi de CHP'lidir. Eski deiegelerie yapılan iki kongrede CHP bir ye- ni başkan, bir de yeni parti meclisi seçti; bu olu- şumlarda sağduyunun dışına çıkılmadı. Şimdi CHP'nin önünde ince ve uzun bir yol var sabır, inat, emek, zahmet, yürek isteyen bir yot... • Marks'ın bir lafı varmış: "- Adamla değil, işle uğraş!.." CHP bu özdeyişi alıp çerçeveletmeli, örgüte da- ğrtmalı!.. Bundan böyle yapılacak olan, "/ş"tir. Ne yazık ki CHP'yi eleştiren medyadaki alışkanlık da geçmişe takılı kalmış vıdı vıdıyla partiyi didiklemek- ten kurtulamıyor. Daha dün bir.. t -s^',-,^, Bugün iki. CHP'nin kendine gelmesi için gerekli ve yeter- li sürenin yaşanması gerek... ML • A N M A Yaşamı süresince Anadolu'nun değişik yörelerinde eğitime katkıda bulunan, tvriz tlköğretmen Okulu, Bolu Erkek Öğretmen Okulu, Ankara Kurtuluş ve Cumhuriyet Liseleri edebiyat öğretmeni; Erzurum Nenehatun Kız Öğretmen Okulu, Erzurum Eğitim Enstitûsû, Ankara Atatûrk Lisesi Müdürü; Hacettq>e Üniversitesi Temel Bilimler Bölümü öğretim görevlisi, Gölcük Barbaros Hayrettin Lisesi edebiyat öğretmeni ve müdürü, kurucumuz ve edebiyat öğretmenimiz MEHMETALt ALADAĞ'ı ölümünün beşinci yılında saygıyla ve özlemle anıyoruz. İZMİT ETKEN EĞlTtM DERSANESİ VEFAT FATMA CÜNAY (TUNAY) TUNÇMAN (Devlet Güzel Sanatlar Akademisi 1954-1955 Zeki Kocamemi Atölyesi'nden) vefat etmiştir. Cenazesi 30.6.1999 tarihinde Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazını takiben Zincirlikuyu Mezarlığrnda defnedilecektir. Meıtıumeye Tann'dan - • rahmet dileriz. Ailesi adına E$İ MUAMMER TUNÇMAN Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araştırmalanyla, Köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle