Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 30 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA
14 J V L J J L J I U J \ kulturfecumhuriyet.com.tr
Beksav Tiyatro Atölyesi'nin ilk oyunu, pek çok disiplini bir araya getiren bir şiir montajı
Dd sabrbk haberin öyküsüGÜLERÇETTN
*Boş birarsada kimliği belirsiz birer-
kfkcesedi hulundu. 20-25yaşlannda oi-
duğu tahmin edilen gence ölümünden
önce işkence vapıldığı..." Beksav Tiyat-
ro Atölyesı, ılk oyununda bu iki satır-
Iık haberden yola çıkıyor ve gazetele-
rin,radyotelevizyon haberlerinin bir kö-
şesine sıkıştınlmış haberi bir yaşama,
bir tarihe dönüştürüyor sahnede.
Günümüzle geçmiş arasında bir köp-
rü kuran "Çok Uzaklardan Geüyoruz".
Nâznn Hikmet'ten Che Guevera'ya.
Cumartesi Anneleri'nden Paris'e uza-
nan bir şıir montajı. Oyunun reji. ko-
reografi ve dekor tasanmını atölyenin
kurucu yönetmenlerinden Ayşe Emel
Mesci üstleniyor. Metin yazımı ve şiir
montajı ise Ali Berktay'a ait. Folkloru,
şiin. heykeli. resmi. sinemayı, müziği
sahnede bir bütün haline getiren oyu-
nun müzikleri de Paris'teki Tiyatro So-
leıl'ın usta müzısyenı Jean Jaeques Le
Metere, Tahsin Incirci ve Yenigün Mü-
zik Topluluğu'na ait. Ayşe Emel Mes-
ci ıle oyun üzenne söyleştık.
En seçiciden hiç izlememişe
- Oyun, görsel-işitsel zenginlikJeri,
çok boyutlu çağnşımlanyla çok uzak-
lara taşıyorizleyiciyi. "Çok Uzaklardan
Geliyonız'un içerigini belirlerken bü-
tün bu uzaklıklan yakınlaştıran öiçüt-
ler nelerdi sizin için?
"Çok Uzaklardan GeHyoruz"'. Tür-
kiye cografyasınm da çok ötelerine uza-
nan bir çalışmadiye düşünüyonım.As-
lında bütün oyunlanmda tarihsel geç-
mişimize çok önem veriyorum. Bu
oyunda ise Orta Asya'dan Anadolu'ya
dogru bir geliş, oradan da günümüze ve
dünyaya bir açılış var. Bir şiir montajı
yapdğımıziçin Nâzım Hikmet'in "Kab-
lettarih" şiinndeki 'Çok uzaklardan
//eı
geliyoruz' anlatmak istedıklenmize çok
denk düşüyordu. Hem bir gencin hayat
hikâyesınin genetik kodlanna, hem de
coğrafyanın köklerine Küba sahilleri-
ne. tarihin altm çağlanna uzanan bir
uzaklık anlatmak istediğimiz. Bütün
bu uzakhklan birleştirirken bu gencin
şahsında insanlık ıçin kendısini ada-
mış kişilerin de var olduğunu hatırlat-
mak istedik. tkı satırlık haber olarak ay-
nldılar dünyadan belki ama onlar birer
hayattı. Bir de oyundaki çok boyutlu-
lukla: tiyatronun en entelektüel, en se-
çici izleyicisinden, hiç tiyatro görme-
miş izleyicisine kadar uzanan bir çiz-
gi yakalamak istedik. Sanınm bunu da
başardık.
- Ovuncuhıklar klasik anlamdaki ti-
yatro oyunculuğunun yanı sıra agırük-
iı olarak şiir, dans, müzik, mim gjbi çok
çeşitli disiplinlerie besleniyor. Nasıl bir
oyunculuk çahşnıası izlediğiniz?
Beksav Tiyatro Atölyesi'ndeki ça-
lışmalanmız ekim ayında başladı. İlk
adımlanmızı Meyernoldun Biyome-
kanik Tekniği'nden esinlenerek attık.
Oyuncu bedenlerindeki gündelik dav-
ranış kalıplannı kınnaya, bedenin gün-
delik dengesini bozup sahne plastiği
hizmetinde yeni dengelerüretmeye, ve
oyuncuyu kendi bedenine egemen bir
sahne ressamı ya da heykeltıraşı hali-
ne getirmeye yönelik çalışmalar oldu
bunlar. Sonra yurtdışından bir oyun is-
tendi bizlerden. Öğrencilerimin çogu da-
ha ilk defa tiyatroya adım atan gençler-
. em bir
gencin hayat
hikâyesinin
genetik kodlanna
hemde
coğrafyamn
köklerine Küba
sahillerine, tarihin
altın çağlanna
uzanan bir
uzaklık anlatmak
istediğimiz. tki
satırlık haber
olarak aynldılar
dünyadan belki
ama onlar birer
hayattı.
di. Onlarla dramatik kurgusu olan, ki-
şiliklerinın derinliğı olan bıroyunyap-
mak yerine tiyatral zengınliklerle dolu
bir şiir montajı yapmayı yegledim. Çün-
kü bu zaten yapmış olduğumuz çalış-
malann da birsonucu olacaktı. Hem Ba-
tı 'ya hem Doğu'ya uzanaru tarihe ve bu-
güne ait motifleri bir araya getiren bir
metin inşa ettik.
Gelecekyıl Avrupa ve Anadolu
- Oyunculann çogu tiyarroda ilk tec-
rübelerini yaşavan gençlerden oluşu-
yor. Bir > onetmen için bu kadar zor bir
yöntemie başlamak riskli değil miydi?
Deneyımsiz oyuncularla çalışmayı
yeğliyorum. Çok deneyimli oyuncu de-
mek otuzunu geçmiş oyuncu demektir.
Kişi otuzundan sonra olgunlaşıyor, ka-
rakter irdelemelerinde derinliklere ine-
biliyor. Ama onlar da şartlanmış refleks-
ler içine giriyorlar. Toplumsal bilincin
sınırlan içinde oluyorlar. Yeniliklere
karşı ilgi gösterseler de bunlan dene-
me konusunda birtakım sırurlar koyu-
yorlar. Oyunculanm eğer çok genç yaş-
İarda sahnedeki performansı gerçek-
ten zenginleştiren vücutsal dıli öğren-
memiş. bu çeşıt çalışmalann ekolünden
gelmemiş profesyonellerse çok zor ça-
lışabileceğimize inanıyorum. Ikincisi yt-
ne genç vücutlann, genç beyinlerin
şartlanmamıs oldugunu ve onlara birke-
re söylenen şeyi hemen algılayıp vücu-
da geçirebildikJerine ınanıyorum. Bu-
rada çok önemli bir eksıklik oluyor. Bu
da tecrübe. Bu tecrübe de yirmili yaş-
larda oluşabilen bir şey değil. Ama ben
çıtayı biraz yukan koydum. O kadar
özverili çalıştılar ki geleceklerini çok
ışıklı görüyorum oyunculanmm.
-Oyun sadece dört kez sahnelendi.
Önümüzdeki sezon yenkien izieyiti önü-
ne çıkacak mı?
Oyun aslında Avrupa'yagidecekti. tki
buçuk aylık bir turnesi vardı. Ancak ne
yazık ki özellikle vizeyle ilgili bir ta-
kım aksılikler nedeniyle oyunun tur-
neleri iptal edildi ve gelecek sezona bı-
rakıldı. Aslında bizim isteğimiz önce
Avrupa'da oynayıp daha sonra Türki-
ye'de perde açrnaktı. Bu sene için Is-
tanbul ya da Anadolu'ya uygun bir
program yapmamıştık. Oyuncularçok
çalışmış, çok emek harcamışlardı. Ça-
lışmamızı hiç sahneye koymamak ge-
lecek yıta bırakmak çok büyük moral
bozukluğu olacaktı. Dört oyun sahne-
ye koyup sevdiklerimızle paylaştık,
eleştırilerinı aldık. Önümüzdeki yıl için
hem Avrupa'daki bir takım festivaller,
hem tstanbul hem de Anadolu program-
lan söz konusu.
'Müzikartikbanayetmiyor*
25 yaşındaki Alanis Morissette, senaryosunu yazdığı ve
çalışmalarını sürdürdüğü ilkfılmindeyönetmenliği deneyecek
Kültür Servisi - Çok genç yaşlarda müzıkte
büyük başanlara ımza atan, 28 milyon adet
satan 'Jagged little pfll' albümüyle üç yıl önce
Grammy ödülünü kazanan ve son albümü
'Supposed Former Infatuation Junkie'nin
gelinni Kosovalılara bağışlayacağını
açıklayan Alanis Morissette, sinema
dünyasına giımeye hazırlanıyor.
Artık rock müziğin kendisine-yetmediğini
belirten sanatçı, senaryosunu da kendisinin
yazdığı ve halen çalışmalarını sürdürdüğü
i(k filminde yönetmenliği deneyecek.
21 yaşında tüm dünyaya adını duyuran ve
bugün 25 yaşında olan Morissette,
gelirini Kosovalılara aktaracağı yeni
albümünü adadığı Hint kültürünün yaşammı
değiştirdiğini belirtıyor:
-Hindistan beni çok değiştirdi. Bu ülkeye
yaptığım uzun yokruluk, erken bulduğum
başan ve şöhretin bende yaratnğı karmaşa ve
boşluk duygusunu aşarak yaşamda kalmamı
sagladı. Bu başan \e şöhret bana hiç bir
muduluk vermemişti çünkü."
Hindistan'ın ruhaniliğine karşı beslediği
duygulann yanı sıra başka tutkulan da var
genç sanatçının.
Parfumleri çok seviyor; ıssız bir adaya düşse
yanında bulunmasını isteyeceği şeylerden
birinin de Patrick Suskind'in 'Koku' adlı
kitabı olacağını söylüyor. Jean Luc Godard
fılmleri de Morissette'in
vazgeçemediklerinden...
Ancak sinema sadece bir tutku anlamına
gelmiyor onun için. Kevin Smith'in yönettiği
'Dogma' isimli fîlmde ilk rolünü üstlenmiş
bile. Şu an yazmakta oldugu senaryoyu
bitirdiğinde de kamera arkasını deneyecek:
"Başlamak için rurnemin bitmesini
bcklemek istemiyorunı. Bence tam zamanı...
Kendimi yönetmenlik için ha/ır
bissediyorum; zaten daha önce de birkaç
video-klip'te benzeri deneyimler .vaşamışüm.
"nırneye ara verdiğimiz dönemlerde senaryo
üzerinde çanşıyorum. Bu arada şarkı sözleri
yazmayı da sürdüriiyorum tabii. Aslında
şarkı sözü de denmez: şiir yazryorum sanınm,
belki de öykü._ Benfan için içerik birinci
»rada. bicim ikinci sırada geliyor. Sözler çok
önemlL, tıpkı Neil Young, Leonard Cohen,
Joni Mitchell'da da oldugu gibi."
Şarkılann direk olarak yayımlanabıleceği
'Mp3' adlı Internet metodunu da büyüleyici
buluyor: "Tek keumevle fantastik_.
Beni oldugu gibi diğer bircok sanatçryı da
heyecanlandıran bir sistem.
Düşünsenize, yeni albümünüzün çıkmasını
beklemeden sesinizi duyurabiliyor,
havTanlannızla bağlantıya gecebüiyorsunuz."
Kısa bir süre içinde yeniden Hindistan'a
gitmeyi tasarlıyor Morissette, ama yaşamını
şimdilik 'gençlerte dolu' olarak nıtelendirdiğı
New York'la 'Haynın olduğum güneşle dolu'
dediği Los Angeles arasında geçınyor.
Morissette, yeni albümünün gelirini Kosovahlaraverecek.
Kutluğ Ataman'ın Teruk Takan Kadınlar' adlı çalışması Venedik Bienali'nde
Türkiye'den kişisel ıııitolojiler
ESRA ALİÇAVTŞOĞLU
KutluğAtaman yakJaşık sekız sa-
at süren. Türkiye"nin ılk kadın ope-
ra sanatçısı Semiha Berksoy'un ken-
dı ağzından yaşamını anlatan 'semi-
ha b. unplugged' adlı video çalış-
masından sonra şimdi de 'Peruk Ta-
kan Kadınlar' adlı projesıyle gün-
demde. Çalışma şu günlerde48. Ve-
nedik Bienali'nde gösteriliyor ve
ha>li ilgi çekıyor. Peruk Takan Ka-
dınlar. Venedik'ten sonra Institut für
Auslanbezeihungen ve Stuttgart'ta
gösterilecek. Proje. CO Producrion
ve Vasrf Kortun"un başında oldugu
tstanbul Güncel Sanat Projesi'nin
desteği ile gerçekleştırildi.
Genel hatlanyla çeşitli nedenler-
den dolayı peruk takmak zorunda
kalan dört kadının yaşamı gibi gö-
rünse de aslında son otuz yılın Tür-
kiye panoramasını gözler önüne se-
ren projeye her ne kadar bir dönem
çalışması denemese de Türkiye'nin
'değişik' seslerine yer venyor. 'Pe-
ruk Takan Kadınlar'. perukla değil
kadınlarla ilgili bir çalışma... Proje-
de yer alan dört kadın, peruğu ne za-
man. nerede, neden ve nasıl giydik-
leri üzerine konuşuyorlar.
Aynlan ve örtûşen noktalar
Peki kım bu kadınlar? İlk görün-
tü 1970'lerin başında hostes-terö-
rist Leyla olarak tanman, o günler-
de hayli sansasyon yaratan biri kişi;
Melek Ulagay Tanınmamak için sık
sık peruk takmak zorunda kalan hos-
tes Leyla kendisi ile ilgili bilinme-
yen her şeyi anlatıyor bu videoda. An-
cak yüzünü tamamıyla göremiyo-
ruz hostes Leyla'nın.
• 'Değişik'
seslere yer
veren 'Peruk
Takan
Kadınlar',
kadınlarla
ilgili bir
çalışma.
Farklı çekim
teknikierinin
kullanılarak
dört kadının
öyküsü
aktanlıyor.
tkinci video ise daha ılgınç. Sim-
siyah bir elcran var karşımızda. Ek-
randa görüntüsünün kullamlmasına
izin vermeyen, üniversıteye türbanıy-
la giremediği için peruk takmak zo-
runda kalan genç bir kız. Çalışma-
da onun sadece sesini duyabiliyoruz.
Diğer iki video çalışması ise Nevval
Sevindi ve transeksüel Demet'e ait.
Ne\'\'al Sevindi, kemoterapi tedavi-
si sırasında saçlannı kaybettiği için
peruk takmak zorunda kalanlardan.
Nevval Sevindi, tıpkı hastahğında
oldugu gibi kamerayla da yüzleşiyor.
Geçen seçimlerde Özgürlük ve
Dayanışma Partisi'nden adaylığını
koyarak Türkiye'nin ilk transeksü-
el adayı olan Demet de peruk takan-
lardan. Polisin sürekli olarak kafa-
sım kazıması nedeniyle mecburen
kullanıyor peruğu Demet.
Dört kadının da yaşamda aynl-
dıklan ve örtüştükleri noktalar var.
Pferuk Takan Kadmlar' ele aldığı ki-
şi ve konular nedeniyle sert bir ça-
lışma olarak nitelenebılir.
'Insam acıtan taraflan var'
Çalışmanın dört videosunda da
kişilerin konumuna göre farklı çe-
kim teknikleri kullanılmış. Bu da
hikâyelerle örtüşüyor. Projede Kut-
luğ Ataman'ın yaklaşımı da önem-
li bir etken elbette.
VasıfKortun, Venedik Bienali'nde
Mısırlı bir sanatçının işi ızlerken ağ-
ladığını söylüyor. "Benideağlatıvor—
Çünkü çok acıkhyönkri, insanın ca-
nını acıtan taraflan var. Gerçek ot-
masının büyük bir payı var bunda.
KuöuğAtamanIdştsd mitolojiieran-
latıyor. Aslında yüzde yüz gerçek
olup ounadığını da bilmhoruz. Her
ne kadar dokümanter gibi görünse
demekâıun secilmiş olması,soru so-
ruluyor olması ile bundan avın>or.
Gerçi sorular çıkanldığı için izle\ki
du\muyor bunu."
tstanbul Güncel Sanat Projesi'nin
Kutluğ Ataman ıle işbirliği, Semi-
ha Berksoy belgeselinden sonra baş-
lamış. 'Peruk Takan Kadınlar'pro-
jesinden sonra sadece Kutluğ Ata-
man'ın yapacağı işler üzenne değil.
daha geniş bir grupla birlikte çahş-
mayı planlıyorlar.
Türkiye'de sanatçıyı destekleyen,
bir anlamda sanatçının üstünden iş
dışında kalan yükü omuzlamayı
amaçlayan kurumlann olmaması-
nın sürekli problem yarattığma de-
ğinen Vasıf Kortun, sanatçılann zor
durumda oldugunu söylüyor. Bu
bağlamda Kutluğ Ataman ile 'Pe-
ruk Takan Kadınlar' projesinde ça-
lışmaya başladıklannı da dile geti-
riyor.
"Kutluğ ile tamamıyla gevşek bir
anlaşma \aptik. Vurtdışında işlerin
nasıl \ üriidüğünü, galerici-sanatçı,
kurum-sanatçı UişkUerini bildiğün
için buna uygun olarak 'Peruk Ta-
kan Kadınlar la başlamaküzereişüı
idaresüıi aldun üzerime. Sanatçının
bu tûr teknikişJerieuğraşmaması,sa-
dece işini düşünmesi gerekiyor."
Vasıf Kortun, Kutluğ Ataman ile
olan ilişkilerini uzun vadeli olarak
düşünüyor.
'Peruk Takan Kadınlar'ın, hiçbir
kurumun ilgilenmemesi nedeniyle
Türkiye'de gösterilmesı henüz gün-
demde değil. Ama Venedik Bıena-
li'nin ilk haftasında teklifler gelme-
ye başlamış bile. Örneğin. Lond-
ra'da bir kurumdan teklif var 'Pe-
ruk Takan Kadınlar a.
Işsizler
geri döndü
Kültür Servisi- Geçen
yıl ülkemizde de
gösteriien 'Anadan
Dogma' Fılmının
başansmın ardından,
SamMiDer'ın
'Devlerin Arasında'
adlı fılmi de dünya
sinemalannda
gösterime girmeye
PetePbstiethwaite hazırlanıyor. Filmin
senaryosu, Anadan
Dogma'da bir grup erkeği işsizlikle
savaşmalan için soyan îngiliz yazar Sünon
Beauiby 'a ait. Beaufoy, yazdığı ilk gerçek
senaryo olan Devler Arasında'da yine
dahiyane bir buluş koyuyor ortaya. Bayan
Thatcher'ın endüstrideki kesintileri
sonucunda işsiz kalan bir grup işçi, para
kazanmak için, bir zamanlar çelik
metalinin başkenti olan Sheffield boyunca
uzanan dev elektrik direklerini boyama
işini alıyorlar.
Beaufoy, yerden onJarca metre yüksekte
asılı kalan baş karakterlerden oluşan bir
öykü anlatıyor fihnde.
Olaylar, dünyayı dolaşmakta olan bir genç
kadının bu erkek grubuna katılımı ve
gruba getirdiği heyecanla gelişiyor.
Filmin sonunda boya ışi tamamlanıyor ve
genç kadın da Sheffield'dan aynlıyor.
Beaufoy senaryoyu. bundan beş yıl önce
işçilerle ilgili gerçek bir olaydan
esinlenerek yazmış.
Devler Arasında'da başrolleri. 'Babam
İçin' ve 'Olağan Şüpheliler' gibi
filmlerden tanıdığımız Pete Postlethwaite,
Rachel Griffiths ve genç oyuncu James
Tborton paylaşıyorlar.
Anadan Doğma ve Devler Arasında gibi
filmlere bakınca şöyle bir soru geliyor
akıllara: "lngiliz sineması, işçi suufinı
anlatan filmierde Ken Loach'uı
çalışmalarını aşabilû" nü?"
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FtŞEKÇt
Glrttli Olmak
Girtt göçmenleri üstüne hepimizin çevresinde
anlatılagelen hikâyeler vardır. Kimimizin dedeleri
Giritlidir, kimimizin komşuları... Kimi zaman da ot
yemeklerinden, güzel mezelerden söz açıldığında
Girtt Mutfağı gelir akla.
Art arda okuduğum Ahmet Yorulmaz'ın iki ki-
tabı, bu konuda birinci ağızdan bilgilenmemi sağ-
ladı.
Savaşın Çocuklan (Belge Yayınlan) adını taşıyan
ilk kitabın girişindekı açıklamadan belgesel birya-
pıtla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz.
Girrt, Osmanh'nın son fethidir. 1645'te adaya çı-
kan Osmanlı askeri, adanın tümünü ancak yirmi
dört yıl sonra 1669'da egemenliğine alır. Izleyen
yillarda buradaki Türk nüfusu nasıl oluştu, nasıl ge-
lişti belirsiz.
Savaşın Çocuklan'mn baş kahramanı Hasana-
ki'nin anlattıkları 1890'larda Girit'in iç kesimlerin-
de -balık güneydeki kıyı kasabasından üç saatte
geliyor- Türklerle Rumlann bir arada yaşadığı bir
köyde başlıyor. Adada yaşayan Türklerin en bü-
yük özelliği hiç Türkçe bilmemeleri. Akdeniz'in or-
tasında bir adada iki yüz elli yıl dış dünyadan uzak,
okulsuz, öğretrnensiz bir hayat onlan anadillerini
unutmak gibi trajik bir noktaya getirmiş. (Alman-
ya'daki Türkler de hızla aynı noktaya gitmiyor mu?)
"Köyün imamı bile dil bilmiyordu! Arapça ola-
rak ezberiediği KuranV okur, okutur. Kuran'dan
okuduklanyla namaz kıldınr, ayetler okur; duayı
ise Rumca yapardı!" (Kuşaklar, s. 63)
Rum saldınlanmn başlamasıyla abisi ve babası
öldürülen Hasanaki, annesi ve ablasryla başkent
Hanya'ya gelir.
Savaşın Çocuklan'nöa esas olarak Hasanaki'nin
1897'den 1923'e dek süren Hanya'daki hayatı an-
latılır. Önce seyyar satıcılık, sonra bir matbaanın
ayak işleri, en sonunda da iyi bir hayat sürmesini
sağlayan emlakçilik... Canını tehlikede görmesiy-
le de 1923'te Girit'ten aynlış.
Kitapta, dönemın Girit'inin, siyasal gelişmeler-
den yeme-içme kültürüne dek pek çok yönüyte can-
lı bir görünümü çiziliyor.
Ünlü Girrt yemekleri de sanki kitabın kahraman-
lanndan biri gibi sürekli söz alıp bir şeyler söylü-
yorlar
"Kuzu ciğeri tavasındaysa yöntem başkaydı:
Ciğer bûyük bir parça halinde tavaya konurdu. İki
yanı kızartıldıktan sonra, iki bıçak çaprazlamasına
tutularak tava içinde parçalara bölünür, bir kez
daha yağda çevrilip alınırdı." (s. 16).
"Hindiba, lahana, turp otu, karnabahar, hardal
otu haşlamasının yanında izmarit, sardaiye ya da
bakalaros balığı..." (s. 52).
"Kira Evfımiya'nın bir de dana ciğeri kızartma-
sı vardı; bu kızartmaya sirke ve biberiye katarak
bir iki dakikada hazırladığı bir sos vardı." (s. 72).
"Fınndan yeni çıktığı saçtığı kokudan belli olan
bir tepsi koloçitha (kabak böreği)" (s. 122).
•••
İkinci kftap Kuşaklarya da Ayvalık Yaşantısı'nda
(Geylan Kıtabevi Yayını) ise Hasanaki'nin yanı sı-
ra Giritten, Midilli'den ve başka yerterden 1924 mü-
badelesi ile gelip Ayvalık'a yerleşen insanlann bu-
rada 1948'e dek uzanan zaman dilimindeki hayat-
lan anlatılıyor. ,
Mübadele öncesinde nüfusunun büyük bölü-
münü Rum halkın oluşturduğu Ayvalık, neredey-
se tümüyle boşalmış bir hayalet kent görünümü
kazanmıştır. Yeni gelenlerie kent bir yandan eski
kültürünü sürdürmeye çalışmakta, öte yandan da
evlerinden, yurtlanndan aynlmış insanlar kendile-
rine yeni bir hayat kurmaya çalışmaktadırlar.
O dönemlerden ilginç bir izlenim:
"Bizim tespitlerimize göre Ayvalık'ta ve Cun-
da'da yirmi beş kadarpiyano var." (s. 76). Bugün-
se nüftjsu yüz binlerı aşan kentlerimizde sanatçı-
lar konser verebilmek için piyano bulamıyor.
Geride kalan sevgililenn acısı da kitapta yerini
buluyor.
Rumca yaalmış bir zarfın üzerindeki adres: "Han-
ya mübadili Kavas Ahmet Efendi'ye, Ayvali, To-
urkia" (s. 204).
1923'ten 22 yıl sonra 1945'te Hasanaki'yi gör-
meye Ayvalık'a gelen eski sevgili...
Bu iki kitap, yakın tarihimizin ayrıntılan fazla bi-
linmeyen bir dönemine tanıklık oluşturmasıyla hem
tarihimiz, hem de edebiyatımız için Önemli iki ya-
pıt. Üstünde düşünülecek ve tartışılacak pek çok
konuyu bizlere yeniden anımsatıyor.
Bakalım yankı bulacak mı?
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I