18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 1999 PAZARTESİ DIZIYAZI 983 yılından sonra "tarikat pansiyonlan"nm sayısı hızla arttı. Trabzon'dan Erzurum'a, Gaziantep'ten Denizli'ye, Afyon'dan Bursa'ya ve Balıkesir'e dekbir "tarikat ağı" kuruldu. Bunlar daha sonra "vakıf kimliğine" bürünüp ANAP iktidannca da parasal olarak desteklendi. Yıl 1971... Küçûk çocuklara Nurculuk öğretiliyor.. •3T 'Çokseslilik' maskesitabyorlaru kişilerin uzaktan yakından "demok- rasi" ile ilişkıleri yoktu. Zaten bunu da açık seçik her yerde söylüyorlar- dı. Kurulu düzeni yıkıp yerine "üm- metçi bir toplum" yaratmak istiyor- lardı. Gazetelenn kimı dönek Marksist köşe yazar- lan da bu kişilere "çanak tutuyor"; demokrasi, düşünce özgürlüğü ve çokseslilik adı altında on- lan sanp sarmalıyorlardı. Türkiye'de izinsiz olarak eğitım yapan "yaüh Kuran kurston". 12 Eylül 1980 sonrası "Kursve Okul TaJebelerine Yardım Derneği Pansiyonu" adı altında çalışmaya başladı. Yaşlan 7-15 arasındaki çocuklar. tarikat yöneticilerince örgütlü birbıçim- de yurdun dört köşesmden toplanıp pansiyonlara yerleştiriliyordu. Burada tek amaç vardı, o da şuydu: "Yoksul ailelerin çocuklan toplanacak ve onlar eğrtüecek™" Tankatlann öğrenci yurtlannda yatan bu öğren- cıler (kız ve erkek öğrencilerin pansiyonlan ayn aynydı) gündüzleri okula gidiyor. akşamlan ise pansiyonlarda tarikat eğitimi görüyorlardı. 1983 yılından sonra "tarikat pansiyonlan''nrn sa- yısı hızla arttı. Trabzon'dan Erzurum'a. Gazian- tep'ten Denizli'ye. Afyon'dan Bursa'ya veBalıke- sir'e dek bir "tarikatağT kuruldu. Bunlar daha son- ra "vakıf kimliğine" bürünüp ANAP iktidannca da parasal olarak desteklendi. Unutmadan hemen ekleyelim: 12 Eylül'ün cun- tacı ve üstelik "kaûksız Atatürk (!) paşalan", ta- nkatlann malvarlığma. yurtlanna el koymadı; on- lan korudu. kolladı. Çünkü tarikatçılann önde ge- lenlen. o dönemde cuntacı, Atatürkçü (!) paşala- nn peşinde ibrikle dolaşıyor, ülkenin bölünmez bütünlüğü için çalışıyorlardı... Evet iktidarda ANAP vardı ve tarikatlar bu par- tinin kuyruğuna takılmışlardı artık. Başta Içişleri olmak üzere tüm bakanlıklarda örgütleniyor, kur- duklan dershanelerie askeri lıseiere sızıyorlardı. Örnekmi?.. Belki kımi okurlanmız anımsar Akyazılı Vak- fı'nı. Bu vakıf. yurdun dört bir yönünden -özellik- le kırsal kesimden- yoksul aile çocuklannı topla- yıp getiren bir tarikat kuruluşudur. Bugün Türki- ye'nin pek çok yerleşim biriminde Akyazılı Ders- hanelen ve okullan "örümcekagı'' gibi yaygındır. 1987 yılında Izmir DGM'de ilginç bir dava baş- ladı. Dinlenen tanıklann 23'ü Maltepe Askeri Li- sesi'nde öğrenciydi. lşte sanıklardan Mustafa Gönülal'm o tarihte DGM tutanaklanna geçen ifadesı: "Akyazüı Dershanesi'nde 20 gün kadar kaldım. ftL Büaharekursu ikmalettikten sonra MaltepeAske- ri Lisesi'ne girebiunem için sağlık kurulundan ge- çerek rapor almam gerekiyordu. Önce özel bir kli- nikte muayene oldum. Belkemigimde bir anza ol- duğu için askeri liseye giremeyecektim. Ali Zeybek bizim din dersi öğrermenimizdi. Benim yerime bir başkasını muayeney e soktu. Benim belgelerim üze- rindeki fotograflan,tanımadığım o kişinin fotoğraf- lanyla değistirdi. Tanımadığım kişi sağlam çıküğı için de ben Maltepe Askeri Lisesi'ne kaydoklum." 1971 doğumlu Taner Dündar: "Rapor almak için Ankara'dan İzmir'e geldik. Hatay 'da ilahiyat fakültesinin üst taraflannda bir eve yerleştik. Burada bir ay kaldık. Bu arada baş- ka evleregjdip geliyorduk. Belimden rahatsızoMu- ğum için benim yerime Necdet Durmak adlı kişi as- keri hastanede muayene okJu. Bu kolay uğı tbrahım Belge yapb. Aynca tbrahim Beige, e\de buiundu- ğu sırada Said-ı Nursı'nin Risale-i Nur adlı kitabt- nı okuyarak bize açıklamalarda bulunuyordu. Sı- zuıü dergisi ve bazı kitaplan okuyordu. Bu düze- nin iyi olmadığınu Fethullah Hoca'nın sayesinde ileride bu düzenin değişerek yerine şeriat dûzeni- nin geleceğini söylüyordu. Bu arada yanunda Mu- rat Bulut, Necdet Durrnaz, MuratAltın vePoIatÇi- çek bulunuyordu." Türk Sılahlı Kuv\etlen bünyesındekı askeri okul- lara "tarikat pattsiyonlannda" ye,tişttn|ip s*zdın- lan 92 öğrencinin kaydı, yine 1987 yjlnjda hazı- ran ayında sitindi.. Bizim tüm bu anlattıklanmız, "çoksesühV mas- kesiyle ortahkta dolaşanlara, kanlı Sıvas olaylan- nı yaratanlara sanınm ışık tutuyordu. O nedenle de Cumhuriyet gazetesine karşı ayru çevrelerden sal- dın geliyordu. Yobaz çevrelerin tek amaçlan var- dı. Artık bunu her yerde açık seçik söylüyorlardı: "Atarürk cumhurryetini yıkmak ve yerine şeriat düzenini getirmek-." Susacak mıydık?.. 24.7.1993 Lalkllk düşmanlan... Adı ve adresi bizde saklı olan bir genç okuru- muz, gönderdiği mektupta, "kara irtica"nın nasıl boy attığını anlatıyor uzun uzun. Okurumuz şöy- le sesleniyor "27 yaşmda, Ankara Üniversitesi Zi- raat Faküitesi'nden mezun bir ziraat mühendisKim. Şimdiye kadarki gözlemlerim sonucu, ülkemizm bütünüyie Sıvastaki iğrenç olaylara gebe olduğu- nu düşüniiyorum. Koltuk sevdalısı poörikacılann, servet düşkünü züppelerin, emperyalist güçlerin emeflerine uşakhk edenyavşaklann katkısryia,ben- üğini yitirmiş bir nesil yeriştirilmişrJr-.*' Okurumuz "Onun 1901" deyip ekliyor "Saygı duyduğum değeriere hakaret eden vatan haiıüermi şikâyet edecegün bir devlet nıcmuru ol- madığuu düşünüyorum. Atatürk'e sövme modası- nın yaşandıgL, insani değerierin ortaçaga döndürül- mek istendiği bir zamanda, bizim gibi düşünen gençlere sizkrin sahip çıkacağuuza inanryonız»" Genç okurumuz, 1993 Türkiyesi'nde yaşanan çağ- dışı olaylara değiniyor. Kişinin yaşama hakkının elinden alındığını; Sıvas, Başbağlar, Bahçesaray ör- neğiyle veriyor. Ardından da seksenli yıllarda ya- şadığı olaylan anlatıyor... Şöyle diyor okurumuz: "SeksenH yıllarda öğre- nimini tamamlamış bir vatandaş olarak, nasıl bir öğrenim ve eğrtime tabi tutulduğumuzu. siziere an- latmakistedim. L şak'ın Eşme Lisesi son sınıfinday- ken Süleyman Tırtıl ismindeki brvoloji öğretmeni- mizin, Atatürk'e dil uzatma>'a başladığını duyduk. Bu şahıs, bizieri üniversrte sınav lanna hazıriık ama- cıyla tzmir'de Akyazılı isminde bir dershaneye ka- yıt ettirdi. Arkadaşlanmın çoğunluğu bunlara ah yurttarda kaldı (yıl 1984). Bir aylık kurs brtiminde Nurculukfaaliyetkri Fethullah Gülen: Ramis oğlu, 1942 Erzurum doğumludur. # 1968 yıh itibariyle fzmirmerkez vaizi, Izmir Imam Hadp ve llahiyata Öğrenci Yetiştinne Dernegi Kestanepazan Kuran Kursu ögreticisi göre\lerinde bulunmuştur. # 1969 Agustos ayı içinde îzmir. Buca'da kendi yöneti mınde olan dernek ve Kestanepazan Kuran Kursu'nda okuyan 100 öğrencinin katılımıyla açılan bir kampta, Kuran okumanın yaru sıra Risale-i Nur eğrtimı yapılmıştır. # Aynı yıl içinde Said-i N'ursi için Isparta ilinde okutulan mevlide katılmıştır. 0 1970 yüı içinde Izmir ilinde Nurculuk üzerine programlar yapmış, aynca toplantılarda eğiticı göre%i üstlenmiştir. # 1971 Ocak ayı içinde, tzmir tmam Hatip ve İlahiyat Yetiştirme Dernefi içinde Nurculuk faaliyetlen yürüttüğü gerekçesı ile dernek ıdare heyetinden çıkanlmıştır. # Aynı yıl itibariyle Nurculuk faaliyetlerinden dolayı Izmir Sıkıyönetım Komutanlığı tarafindan ifadesi alınarak hakkında dava açılmıştır. # Anılan komutanlıkça açılan davası sonucunda vaaz etme yeikisi alınmıştır. • 1972 Eylül ayı içinde Erzurum'a gitmiş. anılan ilde Nurcu liderlerle görüşmüş ve çeşitli Nur topianHlanna katılmıştır. • 1973 yû\ itibariyle Edremit'e tayin edilmesine rağmen tzmir'de ikamet ederek her hafla cuma günleri Edremit Alemzade Camii'nde vaaz vermiş ve her gelişinde ayn ayn Nur medreselerinde Nur toplantılan düzenlemiştir. 0 Aynı yıl ıtibariyle Edremit merkez \ aizligi görevi sırasmda yaz aylannda Edremit civannda açılmış olan ve Nurcu öğrencilerin istirak ettiği kamplarda Nurculuk faaliyetlerini organize etmiştir. 0 1974 yüı içinde Merkez Vaizliğine tayin edilmiştir. 0 1974 -1976 yıllan arasmda yurt çapında çeşitli konularda konferanslar vermiştir. 0 1976 Temmuz ayı içinde Aydm çevresinde açılması planlanan Nur kamplannda F. Gülen'in fikıh dersi vereceği öğrenilmiştir. 0 1976 Ağustos ayı başında Izmir / Bornova ilçesi vaizliğine atanmışnr. Iran rejimt istlyordu.' 0 Münfesıh MSP yanlısı olan Nurculardan Fethullah Gülen, Iran'da gerçekleştırilen de\Tiıntn Türkiye'de gerçekleştırilmesini arzulamakta olup, Türkiye'de Islami bir devnm için yurt sathında teşkilatlanmaya önem vermektedir. otuz arkadaşımızın. laikUk dûşmam, şeriat tutkn- nu bir tavır aldıklannı gördüm. Bunlardan altı ar- kadaş, inıam-hatipten lisemize gelmişti: OzeHikle bu arkadaşlanmızdan üçü, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne. diğer üçü de Shasal Bilimler Fakültcsi'nc kayıtoklular. Ben ise Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi'neyerteştün. Daha ilk kaydaghügim gün, ünhvrsitenin kapısmda beni ba- zı Idşiler karsıladı. Ev kiraladıklannı \e yanlaruıa arkadaş aradıklannı söylediler. Okula başladıgım- da. beni ev lerine götürdüler (Bu tip dini egrtim ve- ren ve Türkiye düşmanı gençler yetiştiren 50 adet ev vardı). Eve uyum sağlayamadığun gerekçesryte, beni Erzurum*da Selçuk adında bir yurda yerİeş- tirdiier. Bir aya yakın bir süre içlerİBde kaldim. FH kirterim uyuşmadığı için Kredi Yurtlar Kuru- mu'nda yurt çıkar çıkmaz yanlanndan aynldım. Peşimi bir yıl boyunca bırakmadılar. Bu evlerde ve yurtlarda, Dkokullusundan üniversitelisine kadar insanlar kalryordu. Gündeyedi saat Said-i Nursi di- ye bir yobazın filarlerini ders olarak öğretiyortar- dL Bu evierdekabnlardan ümversiteye gktenfer,okul- lanna hiç gitmiyorlardL Sınavtardan sınavlara fa- külteye ugruyorlar, diğer zamanlarda bazı kisileri kazanmak için faalrvetlerde bulunuyorlardı. Yaka- cak,yağ, şeker,peyuir veetgibiytvecekler,tophı ola- rak Ankara'dan bazı bakanhklardan geliyordu. Devlet yurduna çıktığımda, gördüm ki buralarda da aynı tip düşünceye sahip insanlar hâkimdL Bir Cumhurrvet, bir Milliyet gazetesini gizü okuyabiB- yorduk. Ûnrversitenin yemekhanesinden başka, açık hiçbir yeryoktu. KantinJerimizin açılması için rektörlüğe ve vuülige müracaat ettiysek de açtıra- madık. Ramazanın beşjnci günü,yemekhaneyiyak- laşık 200 kadar kişi bastı ve yemek yiyen arkadas- laruıuzı dövmey e başladılar. Polisler gekü. oiay ön- lendi, fakat karakola götürülen arkadaslann bep- siyemekyiyenlerdendL Türkiye laıktır' diyendev- let adamlanna müracaatlanmız sonuçsuz kaldı. Gece sahura kalkmayan arkadaşlanmızla birfikte her tür baskıya maruz kakük. Aynca şunu da söy- leyeyim ki, fakültemdeki özeüikle arasürma görev- lisi ve doktorlar. aynı fikirde insanlar olduğu için, sınav sorulan üç gün önceden müritlere dağrtıhyor- du." Okurumuz daha sonra, Atatürk Üniversitesi'nden Ankara Ziraat Fakültesi'ne yatay geçiş yapıyor ve 1989 yılında birincilikle mezun oluyor. Ondan sonra? Askerliğini yapıyor. Üniversitede arasürma gö- revlisi olarak kalmak istıyor. Ama çok zor. Çûnkü köktendinciler, ona "geçit" vermiyor. Sonunda bir kooperatife giriyor. Şimdilerde Ege'de bir ilçede görev yapıyor. Salihli'deki Bozdağ Öğrenci Yur- du'nda. Körfez Dershanesi'nde neler olup bittiği- ni anlatıyor uzun uzun. Kale Imam Hatip Öğren- ci Yurdu'ndaki "şeriat tutkunlan"nınçalışmalannı yansıtıyor. Türkiye, "irtkanın karanuğınar doğ- ru. hızla sürüklenmek isteniyor... Neredesiniz Atatürk devrimJerinin savunuculan; söyler misiniz, neredesiniz? Bu yılgınhğınız, bu sessizliğiniz, bu korkak- lığınız, bu umursamazlığınız nedeo? Söyler misiniz? Sürecek M/ÂT/AYDIN ENGİN [email protected]. ANAP stepneli DSP-MHP hükümetinin Meclis'te büyük bir oy gücü var. Dilediği yasayı rahat rahat çıkarabılir, çıkarabili- yor. 'Çok uyumlu' çalıştıklannı kendileri söyledığıne göre hükümet programını uy- gulamakta ciddi zoriuklan olmasa gerek.. Onlar da zaten, epeydir sürüncemede kalmış, kimileri kangrenleşmeye yüz tut- muş birçok konu ve soruna el attılar. Sosyal güvenlik kurumlannın yeniden dü- zenlenmesi, bu çerçevede emeklHik ya- şının yiıkseltılmesi; Bankalar Yasası'nın çıkanlması; Vergı Yasası'ndaki aksaklıkla- nn giderilmesi; memuriarın sendikalaş- ması sorununun elealmması; yabancı ser- maye akışını tıkadığı söylenen uluslarara- sı tahkim düzenlemesi; yeni bir Pişman- lık Yasası çıkanlması gibi pek çok çetrefil ve hassas konu ya pariamentoya geldi, ya gelmek uzere. Kımılen geldı de geçti bıle. Bunlardan biri Devlet Güvenlik Mahke- meleriyle (DGM) ilgiliydi. Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ne Avrupa Biriiği'nin itirazı,' yargıçlar arasmda askeryargıçlann yer al- masıylasınırtanmıştı. DGM'lerin özel mah- kemeler oluşu, bunun, hukukun en temel ilkelerinden biriyle, 'tabii yargıç 'ilkesiyle çelişkisı üstünde durulmamıştı. Bu sakın- ca giderildiğınde, Avrupa'nın gözünde DGM'lerde kabul edilebıliryargı kuruluş- lanna dönüşecekti. Imralı'daki duaışma yüzünden yumur- ta kapıya geldi, DGM yasası apar topar değiştirildi ve gümbür gümbür ilan edil- di: Asker yargıçlar gıtti, DGM'lerin hukuk- Gümbür Gümbür ve Sessiz Sedasız sal topallığı ortadan kalktı... denildi! DGM'lerdeki değişiklik gümbür gümbür ilan edilir, bir 'hukukay/ö/'nın düzeltildiği, ele güne övünerek duyurulurken bir baş- ka yasal değişiklik sessiz sedasız gerçek- leştjnliyor Uluslararası tahkim düzenleme- si\ Bir kere, bizcileyin sıradan insanlann günübirlik yaşamında pek bir anlamı yok (gibi görünüyor). O yüzden kamuoyunun ilgi odağında yer alması zaten zor. UsteSk pek çetrefil bir konu. Btrsürüulus- lararası hukukteriminin arasında özü, içe- riği kolayca kayn(atıl)ıyor. Zaten daha çok, Ingilizcesöylenişinin baş harfleriyle, 'MAI' Ğyearnldığından neolduğuda kolayca an- laşılmıyor. Gazetelerdeki yansısı da çoğu kez, 'yabancı sermayenin Türkiye'deya- tınm yapmasını engelleyen hukuksal sa- kmcalar"diye değertendirildtğinden, sokak- taki adam, neredeyse 'ŞuMAIdenenzık- kım herne ise biran önce çıkanlsın da bit- sJn bu çekişme' deyip geçecek... Oysa sorun pek yalın: Türkiye'de yatnm yapacak yabancı ser- maye iie devlet ya da yerii ortaklan ara- smda bir hukuksal anlaşmazhkçıkarsa, an- laşmazlığı kim çözecek? Bugüne dek, anlaşmazlık ilgili mahke- menin önüne götürülür; uzun ya da kısa bir yargılama sürecinden sonra karar ve- rilir; Yargrtay, Danıştay gibi daha yüksek yargı kurumlanndan geçtjkten sonra da ta- raflara yargı karanna uymak kalırdı. Şimdi, çokuluslulaşmış sermaye, olası bir anlaşmazlığın ulusal mahkemeler ta- rafindan değıl, ulusiararası hakemlik ku- rumuncaçözüme bağlanmasını öneriyor bunda ısrar ediyor; 'Bu olmazsa gelmem de gelmem' diye bastınyor. Avrupa Biriiği'nin yargı ofganı olanStıas- bourg Insan Haklan Mahkemesi'nin, l_a- hey Adalet Divanı gibi uluslararası mah- kemelerin kararlanna, 'Bunlar ne hakla bizim millisorun/anmcaburunlannı soku- yor" diye, doğrudan ya da dolaylı itırazlar dile getiren bugünku koalısyonun 'mılliyet- çi' partileri, DSP ve MHR şımdi kendi el- leriyte hazırladıklan bir Anayasa değişik- liği ile uluslararası tahkim kurullannı yargı sistemimize yerleştiriyorlar. Böylece, bu çok milliyetçi partiler, dev- letin ana bileşenlerinden birinin, yargı er- kinin yetkilerinden bir bölümünü uluslara- rası kurullara devrediyorlar... Önümüzdeki günlerde MAI düzenle- mesiyle ilgili epey haber okunacak, Ana- yasa değişikliği üstünetartışmalarizlene- cek. Biz de tadını çtkara çıkara brmıkla- yacağıtf... Bugün, hükümetteki milliyetçi partilerin çrfte standardına, kendi programlan ile açık açık çelişen 'icraatlan'na ve bunu becerebildıklerince sessiz sedasız ger- çekleştirme çabalanna dikkati çekmekle yetinelim...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle