Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23HAZİRAN 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
i l U i l . kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Eczacıbaşı'nı alü yıl önce yitirmiştik.
ÇekFilarmoni
Orkestrası 'nın
solisti Fazıl Say
Dr. Nejat
Eczacıbaşı
anısına...
Kültür Servisi - 27. Uluslararası ts-
tanbul Müzik Festivali'nin ana sponso-
ru Eczacıbaşı Topluluğu. bugün Lütfi
Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi
Sarayf nda. ölümünün 6. yılında Dr.
Nejat Eczacıbaşı'nı anmak üzere bir
konser düzenliyor. "İstanbul Festrva-
li'nin akhğı yoL, Türk toplumunun ryi-
ye ve güzete olan özteminin bir kanıO-
dır" diyen Dr. Eczacıbaşf nın anılaca-
ğı Çek Filarmoni Orkestrası konserine
piyanist Fazıl Say sohst olarak katıla-
cak. Festıval çerçevesinde bugün saat
19.30'da gerçekleştirilecek olan kon-
serde orkestrayı şef VTadimir Valek yö-
netecek.
Kuruluşu bundan 103 yıl önceye da-
yanan ve ilk konserini, dönemin en
önemli bestecilerinden Antonin Dvo-
rak yönetiminde 1896'da veren Çek Fi-
larmonı Orkestrası, bugün Avrupa'nın
en köklü orkestralan arasında yer alı-
y6V. Özellikle 1. Dünya Savaşı sonrası
dönemde şef Vaclav Talfch. orkestrayı
dünyanın en iyi senfonik orkestralann-
dan biri haline getirdi. Bir sonraki şef,
Rafael Kubetik ise işgal yıllannı da kap-
sayan 1934-1950 arasında Çek Filarmo-
ni'ye damgasını vurdu.
Smetana, Mozart ve Pvorak
Orkestranın şeflik kürsüsü Herbert
Von Karajan. Karl Böhm, Claudio Ab-
bado, Sergiu Celibidache, Zubin Meh-
ta, Christophe von Dohnanyi gibi şef-
lerle zaman içınde zarafet kazandı. Or-
kestranın kayıtlan arasında Ken-Ichiro
Kobayashi ile Berlioz"un Fantastık Sen-
foni'sı ve Carneval Romain Lvertürü,
Rainer Honeck ile Saint-Saens" ın Org-
lu Senfonisi. Dvorak ve Mendels-
sohn'dan keman konçertolan, yine Ko-
bayashi ile Mahler'in 2. ve 5. senfonile-
ri sayılabilir.
Orkestra, dün yine Lütfı Kırdar Ulus-
lararası Kongre Sarayı'nda verdiği ve
Mozart ile Mahler'in yapıtlannı yo-
rumladığı konserin ardından bu gece Dr.
Eczacıbaşı anısına vereceği konserde
Smetana, Mozart ve Dvorak'ın eserle-
rini seslendırecek.
Vlata (Moldau) senfonik şiiri
Dr. Eczacıbaşı anısına düzenlenen
konseri yönetecek olan VTadimir Valek,
Çek Radyo Senfoni Orkestrasf nın bi-
rinci şefı ve Çek Filarmoni Orkestra-
sı'nın sürekli şefi. Kromeriz Konserva-
tuvan'nda trombon ve viyola, Bratis-
lava Sanat ve Müzik Akademisi'nde
Dr. Ludavit Rajter. Prag Müzik ve Sa-
nat Akademisi 'nde Alois Klima ve Ro-
bert Brock"tan şeflik egitimi aldı. Va-
lek. bırçok orkestrayı konuk şef olarak
başlıca uluslararası festivallerde yönet-
ti ve Oystrah, Suk, Magaloff, Adam gi-
bi ünlü solistlerle kayıtlar yaptı. 1996
yılında Çek Filarmoni Orkestrasf nın bi-
rinci şefi oldu. Jan Simon ve Çek Rad-
yo Senfoni Orkestrasf yla yaptığı Er-
viıı SchulhofTun Piyano Konçertolan
kaydı, 1996'da Cannes MIDEM Dün-
• ya Müzik Eleştirmenleri Ödülü'nü ka-
zandı.
Dünyanın en önemli festivallerinde
konserler veren ünlü piyanistimiz Fa-
zıl Say'ın bu akşam solist olarak katı-
lacağı Çek Filarmoni Orkestrası kon-
serinin programında. Mozart'ın 21 No'lu
Piyano Konçertosu ve Dvorak'ın 6
No'lu Senfonisi yer alıyor. Orkestra ay-
nca, Say'ınbesteledıği ve Smetana'ya
ait olan Vlata (Moldau) adlı senfonik
şiiri de bu akşamki konserinde yorum-
layacak.
Çek şef VTadimir Valek.
Kudsi Erguner, geleneksel müziğin unutulmuş ölçütlerini anımsatma çabasında
IstanbııTda bir Tac Malıal• "Hint müziği benim çok
zevk aldığım bir müzik.
Tınısı çok zengin, ilginç
enstrümanlan var. Neyimin
geleneksel Hint müziği
enstrümanı sarangiyle yan
yana gelmesini istedim. Tac
Mahal konserinde Hint
klasik müziğiyle kendi
klasik müziğimizi bir araya
getirdik."
AHSENERDOĞAN
Yaşamını Fransa'da sürdüren ünlü
neyzen Kudsi Erguner, özgün işlere
imza atan bir müzisyen. Erguner, ken-
di kurduğu, Türk, Hintli ve Fransız mü-
zisyenlerden oluşan Tac Mahal toplu-
luğuyla Istanbul Müzik Festivali kap-
samında Aya Irini'de bir konser verdi.
Hint ve Türk müziklerini bir araya ge-
tiren topluluk, Kudsi Erguner'indışın-
da Derya Türkan (kemençe), Hakan
Güngör (kanun), KenZuckerman (sa-
rod), Renaıtd Garcia-Fons (kontrbas),
Suhan Khan (sarangi), Bnıno Caillat
(zarb) ve FazalOjureshi'den (tabla) olu-
şuyor.
- Tac Mahal topluluğu nasıl oluştu?
Kişisel bir zevkin ürünü bu toplu-
luk. Yirmi yıldır Hindistan'a gidip ge-
liyorum. Hint müziğinin pek çok usta-
sıyla çalışma firsaü buldum. Dostluk
ilişkileri de kurdum onlarla, müzisyen
kişiliklerinden de yararlandım. Ancak
bir araya gelip konser vermemiştik bu-
güne kadar. Yaptıklan müzikten bir
müzisyen olarak zevk alıyordum ve on-
larla birlikte çalabilmeyi arzuluyor-
dum. Hint müziği, benim çok zevk al-
dığım bir müzik. Tınısı çok zengin, il-
ginç enstrümanlan var. Örneğin gele-
neksel Hint müziği enstrümanı saran-
gi muhteşem, büyüleyici birsese sahip.
Ben, neyimin sarangiyle yan yana gel-
mesini istedim. Topluluk sürekli olur
mu bilemiyorum, ama onlarla yeni pro-
jeler yapmayı çok isterim.
- Hint ve Türk müziklerini bir araya
getirirken çıkış noktanız neydi?
Elbette söz konusu durum, iki fark-
lı ülkeden sanatçılann müziklerinin bir
araya gelmesinden ibaret değil yalnız-
ca. Onlann kültürel dünyalannda bize
de ait olan pek çok değer var. Türki-
ye'nin ilerlemesi Batf ya kodlandığı
için yüzümüzü Batfya döndük ve ar-
kamıza hiç bakmıyoruz.
Halbuki ardımızda pek çok akraba-
mız var. Hindistan'ın tarihine baktığı-
mızda, bizim tarihimizle birlikte örül-
düğünü görüyoruz. Babürşah ünlü Ba-
bürname'sini Türkçe yazmış. Mevla-
na'nın şiirlerini, Hindistan'ın köyle-
rinden bir adam gözü yaşlı okuyor. Ül-
kedeki ünlü müzisyenlerin çoğu Türk
kökenli. Edebiyatımızda, müziğimiz-
de ortak birçok nokta var, dolayısıyla
paylaşabileceğimiz çok şey var. Bugün
Doğu'ya karşı var olan yabancılaşma-
nın nedenleri politik. Ama hiçbir poli-
tik neden bu kadar büyük bir kültürel
kopukluğa neden olmamalı
- Hint ve Türk muziğini kanşım ya-
parak mı bir araya getirdiniz?
Tam olarak bir kanşım denemez as-
KudsiErguner'inenbüyûkarzuso •Osmank DBMiltan'nın albâme dönüşmesL
lında. Türk motifleriyle Hint motıfle-
rini arka arkaya, ama birbirine bağla-
yarak kullandık. Asya'nm renklerini
taşıyan bir motifin içine ara sıra bir
Hint soluğu giriyor. Bir müziğin tek-
nik olarak nasıl öruldüğünü bilirseniz
kendi malzemenizi başka bir malze-
meyle nasıl birleştirebileceğinizi de bi-
lirsiniz. Hint müzığinde. tıpkı cazda
olduğu gibi, önce bir motif alınıyor,
sonra doğaçlama yapılıyor ve yeniden
motife dönülüyor. Müzik, müzisyenler
arasında bir eğlence, bir oyun gibi ya-
pılıyor. Konserde çaldıgımız motifle-
rin çoğunu ben yazdım. Aynca klasik
Türk müziği motiflerini de kullandık.
Ömeğin bir peşrevden yola çıktık ve o
peşrevi yavaş yavaş Hintlileştirdik. Do-
ğaçlamaya da bol bol yer verdik.
- Etnik müziğin tanımlanmasnda bir
karmaşa yaşanıyor. Siz nasıl tanımb-
yorsunuz etnik müziği ve etnik miizik-
lerin bir araya getmesi hakkmda ne dö-
şünüyorsnnuz?
Gerçekten bu kavramı tanımlamak
için kullanılan isimler sürekli bir evrim
geçiriyor. Önce geleneksel müzik den-
di, sonra etnik müzik, sonra da dünya
müziği... Bazılan daetno müzik diyor.
Etnik sözcüğü sosyolojiye ilişkin birte-
rim. Bir ülkenin tek bir etnik müziği ola-
maz. Örneğin Türkiye'nin ya da Ja-
ponya'nın etnik müziğinden söz ede-
meyiz. Bir toplumun dinlediği, yaptı-
ğı müzikler içinde etnik unsur taşıyan-
lar da vardır, folklorik unsurlar taşıyan
da... Bir de klasik müzik geleneği var-
dır. Bununla etnik müziği de birbirin-
den ayrnnak gerekir. Türkiye'de herbir
bölgesel kültürün kendine özgü tasav-
vuf müziği, oyun havası müziği gibi
türleri bulunur. Bir yanda da sanatsal
müziğimizin mimarlan Itri'ler, Dede
Efendi'ler duruyor.
Farklı toplumlara ait müzikleri kay-
nasünrken çok dikkatli olmalıyız. Ör-
neğin Pakistan'ın etnik müziğiyle bi-
zim sanat müziğimizi birleştiremeyiz.
Bence doğru olan yöntem, denk düz-
lemlerdeki müzikleri birbirleriyle kay-
naştırmak. Bugüne kadar hep klasik
Batı müziğiyle halk müziğimizi bir ara-
ya geo'rmişiz, oysa klasik Batı müziğiy-
le klasik Türk müziğinin kaynaşması ba-
na göre çok daha mantıklı, Tac Mahal
konserinde Hint klasik müziğiyle ken-
di klasik müziğimizi bir araya getir-
dik.
- İçinde dektronik müzikde yer alan
bir çahşma vaptnuz mı bugüne dek?
Hayır, böyle bir şeyi hiç düşünme-
dim, teklif de gelmedi. Ama neden ol-
masın? Gerçi, akustik tınılann bana
vefÜiği zevki alabılir miyim bilmiyo-
rum. Sentetik sesler kulağunı ve zih-
nimi yoruyor. Çalınan melodı ne olur-
sa olsun, enstrümandan büyüleyen. sa-
ran, sıcak bir ses gelmesini bekler in-
sanlar. O nnı olmadığı zaman, güçlü bir
etki bırakabilmek için çok komplike
bir yapıt üretmeniz gerekir. Ama bazen
akustik müzıkte ortada hiçbir melodi ol-
masa bile sazın tellerine şöyle bir do-
kunduğunuz zaman çıkan ses sizi alıp
götürüyor. Bizim geleneksel sazlan-
mızın çoğunda var bu özellik.
- Yapöğıruz işlerTürkiye'de nasıl kar-
şıtanryor?
Burada sürekli yaşamadığım için o
çevrelerin nabzını tutamıyorum. Ama
duyumlanma göre geleneksel çevreler
bana kızıyorlar. Nasıl olur da tasavvuf-
la cazı birleştirirmişim? Ben bu tür
eleştirilerin yersiz olduğu kanısında-
yım. Bir kere, Türkiye'de yapılan ya da
yorumlanan geleneksel müziğin nite-
liği, geleneksel kültürün kendine özgü
ölçütlerine göre değerlendirilmiyor.
Pek çok gelenek bugün yepyeni bir bi-
çim almış durumda. Bu yeni biçimler
de bazı kirnseler için bir ölçü. Ancak
onlann ölçüleri benim için geçerli de-
ğil. Ben hem otanrik değerleri anyorum
hem de o otantik malzemeyi başka mü-
ziklerle ugraşan kişilerle paylaşmakis-
tiyorum.
- Yeni bir projeniz var mı?
Şu sıralar en büyük arzum, son ger-
çekleştirdiğim 'Osmanfa Davullan' al-
bümünün bir an önce yayımlanması.
Otuz senelik sanat yaşamım boyunca
yaptığım en iyi işin bu albüm olduğu-
nu düşünüyorum. Inanıyorum ki, gele-
neksel müziğin bozulmuş, unutulmuş
ölçülerini insanlara yeniden hatırlata-
cak bu çalışma. Fransız ve Türk ritim
ustalannı bir araya getirdik. Bütün ca-
mileri dolaştık, sesi güzel olan ne ka-
dar hafiz varsa topladık. 15, 16 ve 17.
yüzyıl Osmanlı müziği yapıtlannı ses-
lendirdiler. Arada benim de neyle
müdahalelerim oldu tabii. Yayımlamak
için bir sponsor anyoruz şimdi.
Ali Nesin'in sergisi. desen ağırlıklı 26 parçadan olusuyor
'Sanatı da? bilimi de seviyorum'GÜLERÇETİN
Ali Nesin'in, matematik çalışmala-
n, Bilgi Oniversitesi'ndeki bölüm baş-
kanlığı ve Aziz Nesin Vakffndaki ça-
lışmalanndan arta kalan zamanda üret-
tiği resimleri Kuşadası Kuydaş Sanat
Galerisi'nde sergileniyor. 9 Temmuz'a
dek açık kalacak sergi desen ağırlıklı
26 parçadan olusuyor. Kadın portrele-
ri ve nülerin ağırlıkta olduğu sergiye,
'bu kadar kadına bir de erkek gereki-
yor' düşüncesiyle oto-portresini de ek-
İemiş Nesin.
Matematik profesörü olan ve bugü-
ne dek biri Ingilizce olmak üzere altı
kitabı yayımlanan Nesin ile ilk sergisi
ve resim üzerine söyleştik:
- Resme ilginiz ne zaman başladı?
- Profesyonel olarak olmasa da hep
resim yaptım ben. Hiçbirokul ya da atöl-
yeye devam etmedim, ancak Paris'te
öğienciyken haftada bir ya da iki mo-
del çalışmasına katıldım. Sadece mo-
delin parasını verirdik. Gezilerim bo-
yunca da hep yanımda defterimi taşır-
dım. Her gittiğım yerde müzeleri gezer-
dim. Resim tarihiyle ilgilendim. Tür-
kiye'ye geldikten bir yıl sonra, yani 40
yaşıma girdiğimde kendi kendime re-
sim yapmaya karar verdim.
- Çalışmalannızu desen ağırlıklı ol-
masmuı özel bir nedeni var mı?
-Akademik bir eğitim almadığım için
desen çalışmak benim için daha kolay
oldu. Pentüre pek giremedim. Boyanın
kimyasını pek bilmiyorum, öğrenme-
dim. Ama desen çok daha kolay. Alı-
yorsunuz elinize kâgıdı kalemi, yapı-
yorsunuz. Ama bir yandan da bir avan-
taj, desen benim için. Boya da renk de
önemli, ama bu eksiklikler giderilebi-
lir. Desenim eksik olsaydı gideremez-
dim.
- Sergi açmaya nasıl karar verdiniz?
Yeni sergüer acacak mısınız?
- Ben karar vermedim aslında. Be-
nim, sergi salonlanyla konuşup sergi-
mi açın demek için zamanım yok. Ku-
• "Hep resim yaptım ben. Hiçbir okul ya-da atölyeye devam
etmedim, ancak Paris'te öğrenciyken haftada bir ya da iki
model çalışmasına katıldım. Gezilerimde hep defterimi
taşırdım, müzeleri gezerdim. Resim tarihiyle ilgilendim.
Türkiye'ye geldikten sonra, yani 40 yaşıma girdiğimde kendi
kendime resim yapmaya karar verdim. Akademik bir eğitim
almadığım için,desen çalışmak benim için daha kolay oldu."
şadası'na gitmiştim, orada insanlar ta-
nıdım. Onlar arayıp sergi açmak ister
misiniz dediler. Ben yalnızca olur de-
dim ve sergi açıldı. Yeni sergi olur mu
bilmem, ben yine bir çaba harcamaya-
cağım. Birisi kendiliğinden bir çaba
harcarsa açabilirim. Elimde resim var-
sa elbette. Bu sergide yer alan resim-
lerim de zaten öyle pek alınıp asılacak
parçalar değil. Bizim insanlanmızpek
nü asmaz. Elâlemin portresini de asa-
cak halleri yok. Dolayısıyla piyasaya ses-
lenen bir sergi değil. Ama ben yine de
seviyorum sergımı.
- Geçen aylarda Londra'da bir özel
radyonun hazırtadığı anket sonucunda
binyıluı insanı seçildi. Shakespeare, pek
çokbilim adamını geride birakarak lis-
tenin birinci sırasında yer aldL Bir bi-
lim adamı ve sanatçı olarak bu sonucu
nasıl degerlendiriyorsunuz?
- Bilim, sanata oranla daha elitisttir,
daha küçük bir kitleye hitap eder. Sa-
natın ise insanlara ulaşabilmesi daha ko-
laydır. Müziği herkes dinliyor, tiyatro-
ya herkes gidiyor, kitabı herkes okuyor.
Oysa bilim öyle değil. Bugün benim
yaptığım bir araşnrmayı okuyan en faz-
la on kişidir. Diğerleri okuyamaz. Bi-
limi okumak, anlamak çok büyük öz-
veri gerektiriyor. Sanatı anlamak bili-
mi anlamaktan daha kolay.
- Peki, siz hangi dakla çafaşn-ken da-
ha çok keyif ahyorsunuz?
- Sanatı da, bilimi de seviyorum.
Gençken ya ressam ya da matematik-
çi olmak istiyordum. Sonra Paris'e git-
tim. Baktım, her yer ressam dolu. O za-
man matematikçi olmaya karar verdim.
Zaten matematik eğitimi alırsam yine
de resim yapabilirim, bundan da zevk
alınm, ama resim eğitimi alırsam ma-
tematikle ilgilenemem diye düşündüm.
Bunda da yanılmamışım. Bugün, iyi
ki matematik eğitimi almışım diye dü-
şünüyorum. Matematik eğitimi alma-
saydirn büyük bir eksiklik olurdu bu be-
nim için. Resim egitimi almamamın
eksikliğinı az hissedıyorum.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Ahmet Muhip Dıpanas
1935-40 arası Nâzım Hikmefin şiirimizde yarat-
tığı olağanüstü sıçramalara karşın Ahmet Muhip so-
yundan şairier kendileri olma bilincinden kopmadı-
lar.
Kendisine de dışındakilere de bakarken bütünsel-
liğin uyumunu anyordu Ahmet Muhip.
İlk kezAğaç dergisinde yayımlanan Stepte (30 Ma-
yıs 1936) dış gerçekler, dtşa özgü nitelikler ve ben-
zetilerle donandığı için yeni bir ülke şiiri görünü-
mündedir.
"Yaylının rüzgâhanıp duran örtüsü
Karasız deniz gibi boş bir gökyûzü
Bir uçtan öbür uca Yemen türküsü
öten çıngırak, koşan atlar ve Step."
Doğa, taşıdıgı yerel özellıklerie de etkiler Ahmet
Muhip'i. Ömeğin dağ deyince Köroğlu ve özgür-
lük düşüncesi öteki motiflerie birlikte gelişir.
Baudelaire'in kapitalizmin çirkinleştirdiği XIX.
yüzyıl Fransız kentlerine bakarak öfkesini dizelere
yansıttığı yazılmıştır. Şairin birçok şiirini dilimize ka-
zandıran Ahmet Muhip de henüz çarpık büyüme ev-
resine girilmeden önceki kentten kurtulma isteği, öz-
gürtük gereksiniminden kaynaklanır yer yer.
"Soyun şehrin sana giydirdiği gömlekten..." v
(Dağlara, Şiirler, sf, 127)
Görünenin içeriğine sinmiş olanı çevre özellikleri
içindeki insanı yakalayarak vermeyi başardığı yer-
de de toplumsaldır.
200'e yakın dizeden oluşan Ağn'da evrensel bü-
yüklük ve doğallık karşısında kendini arınmış olarak
bulan kişinin "Yûzümü maskesizgösteren ilkayna"
dizesindeki aşamaya gelerek yabancılaşmadan kur-
tulması işlenmektedir.
Ahmet Muhip'te doğa ne sadece bir göriinü, sa-
dece bir izlenim kaynağı, ne de alışılmışın sınırian
içinde artık dengesi, uyumu ve değişmeleri algılan-
madan izlediğimiz güzelliktir. Doğaya özgü olanlar-
la birlikte doğayla insanlar arasındaki yaşamsal il-
gileri yansıtmanın ustasıdır o.
"llk yağmur altında, son çiçekler üstünde
Oynar gelin gibisin bu göçebe düğününde"
"Insan yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün camı açtığını
Duran birbulutu, birkuş uçtuğunu
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı"
(Olvido)
"Bir kar gecesinde uzak bir yoldan
Rüzgâr gibi ta eski Anadoludan
Sesin nerde kaldı kar içindesin."
(Kar)
Ağn, Bahar Gökleri, Bir Yaz Umudu, Kar, Olvido
bu tür ömekler ile doludur. Ama Kar ve Olvido gibi
şiirin utkusu sayılabilecek yaprrlannda metafizik yö-
nelişlerin dışında duyariıklar ağır bastığı için daha
dünyalı bir şair vardır.
1930'lu ve 4O'lı yıllar sık yazan bir şair kimliğinde
görünen Ahmet Muhip'in 1950'den sonra ölümüne
değin süren 30 yılda aynı verimliliği sürdürdüğünü
söylemek olası değil.
Belki iki nedeni olabilir bu durumun.
Kendini yineleme korkusu.
Şiirinin değişmesine yol açacak olanaklan arama-
yı göze alamamak.
Ahmet Muhip tek kitabı Şiirier'i 1974'te yayımla-
mıştı. Yanmyüzyılayakın bir sürecin yaratıtanydı bu
kitapta yer alan şiirler.
Dünyayı sorgulayarak kendini arayan bıryapı us-
tasının tarihi.
"Yorulmuşum, yorulmuşum kefimelerde
Sevmelerde, kanlarda, haksız ölmelerde
Yorulmuş bir yoksunlukta bitkin ve garip
Biryıkıntı olmuşum ve üç beş kaburga
Dayamış karşıma sonsuzluğu doğa."
(Parçalar)
1960'dan sonra yazıldığını bildiğimiz bu dizelerin
Ahmet Muhip'i şairce düşünürtüğün son aşaması-
na ulaştığına inanmış bir ölümlü kimliğinde görünür.
Toplumsal algıları değiştiği için artık tepkilerini
gizlemeyen.
Böytece "Parçalar" adını verdiği bu uzun şiirde in-
sanoğlunun kendi elleriyle yarattığı boşluklar karşı-
sında umarsızlığa düşmüş bir şairie buluşuyoruz.
İster Ahmet, ister Mehmet, isterse Durmuş
Doğanın tekeheğine bir kez vurulmuş
Dönecek, dönecek, dönecek bu işkence
Son buluyor benim için yazılmış günce.
Ahmet Muhip son yılîannda Tevfik Fıkret'in Rü-
bâb-ı £Wcesfe'sinde yer alan şıırlenni, yazıldığı aruz
ölçüsüyle- günümüz Türkçesine çevirmişti.
O şiiüeri ilk okuduğumda başka sözcüklere yan-
srtılan güzelliklerin beni ne denli mutlu ettiğini çok
iyi anımsıyorum.
On dokuz yıl oldu Ahmet Muhip, doğanın çağn-
sına boyun eğeli. Şiiri, edebiyatımızdaki yerini ko-
ruyor.
Eric Clapton'dan rtJpaf
• LONDRA (AA) - Eric Clapton. ilk kez alkol ve
uyuştunıcuya bağımlı olduğunu kabul ederek, bu
alışkanlıklann etkisiyle kansına tecavüz ettiğini
söyledi. Clapton, The Sunday Times gazetesinde yer
alan röportajında, "tam bir alkolik" olduğunu ve b^
durumun 1980'Ii yıllarda Patti Boyd ile olan evliliğı
üzerinde "yıkıcı bir etki" yapoğını belirtti. Ünlü
şarkıcı "Etrafimdaki herkes yumurta kabuğu
üzerinde yürür gibiydi. Kızıp kızmayacağımı
bilmiyorlardı. Kanmla zorla seks yaptığım ve buna
hakkım olduğunu düşündüğüm zamanlar oldu" dedi.
Marquez hastaneye kaMrM
• BOGOTO(AA)-KolombiyalıNobelEdebiyat '
Ödülü sahibi ünlü yazar Gabnel Garcia Marquez,
yorgunluk nedeniyle hastaneye kaldınldı. Yazann
bazı testler için geçen perşembe günü başkent
Bogoto'daki Santa Fe Foundation klınığine
yatınldığı açıklandı, ancak rahatsızlığı hakkında
aynnü verilmedi. Manjuez'in (72) akciğerinden
1992 yılında kanserli bir tümör alınmıştı.
IMehmedin Kitabc'mn
toptatıbnasııa pnotesto
• Küttûr Servisi - Nadire Mater'in Metis Yayınlan
tarafından yayımlanan ve Güneydoğu'da savaşmış 42
askerin kendi ağızlanndan anlattıklan deneyimlerini
aktaran 'Mehmedin Kitabı' adlı kitabının
toplatılması üzerine yayınevi tarafından yazılı bir
açıklama yapüdı. Metis Yayınlan Yayın Yönetmeni
Semih Sökmen'in imzasını taşıyan açıklamada
düşünce ve ifade özgurlügünün sadece aydın, yazar,
gazeteci ya da belli görüşten insanlann talebi
niteliğinde bir lüks olmadığı, aksine toplumun
hemen her kesiminin gereksinimi olduğu belirtiliyor.
Bu toplatmanın, halkın kendi evlatlannın kendi
acılannı ifade etme haklannı ellerinden aldığı
görüşüne yer verilen açıklamada, devletin kendi
halkına kişisel hak ve özgürlüklerin konınacağına
dair verdiği anayasal güvenceye ve imzaladiğı
uluslararası sözleşmelere karşın kişilerin hak ve
özgürlerini defalarca çiğnediğine değiniliyor.