18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 1999 SAU 14 [email protected] PORTAL DİKMEN GÜRÜN SlıizııokaMa 2. Tîyatro Olimpiyatları1995 yıhnda Atina, Delfı ve Epidaurus"un antik tiyatrolannda "Tragedya'' teması altında ger- çekleştirilen 1. Tiyatro Olimpiyat- ları'nda Heiner Müller, Robert Wilson. Theodoros Terzopoulos, Tadashi Suzuki, Yuri Lyumimov Ton>Harrison,\assflisPapa>aasi- Hou gibi yorumculann antik Yu- nan oyunlanndan yola çıkarak or- taya İcoyduklan yapımlar dikkat çekiyordu. Robert VVilson'ın "Persofone'*. Theodoros Terzopoulos'un "Zin- cire Vurulmıış Prometheus" ve Heiner Müller'ın "Promeöıeus'ıın Özgüriiiğü" hatırlanacağı gibi, 1996 da Uluslararası tstanbul Ti- yatro Festivali programındada yer almıştı. Tadashi Suzuki'nin ise kendinden önce egitim sistemi gel- di festı vale ve Eleo Laureo'ın, kı- sa bir süre için de olsa, uyguladı- ğı "Suzuki MetodıT genç tiyatro sanatçılannın önüne yeni yollar açtı. Geçen yıl festivalin konuğu olan "Dfonysus" Tadashi Suzu- ki'nin dünyasıru, sınır tanımayan arayışlannı gözler önüne serdi Aslında bu oyun onun zengin dün- yasına doğru atılmış bir ilk adım- dı. Festival izleyicisi Suzuki'yi, Suzuki de festivali ve izleyicisini sevdi. Bu karşılıklı sevgi. gele- cekte bu ilk adımı diğerlerinin iz- leyecegi işaretlerini veriyor. Shizuoka Gösteri Sanatlan Merkezi 2. Tiyatro Olimpiyatları Japon- ya'da, Shizuoka kentinde, 16 Ni- san-13 Mayıs 1999 tarihleri ara- sında gerçekleştırildi. Neden Shi- zuoka? Çünkii, bir yanı Pasifik Okyanusu'na, bir yanı Fuji ya- maçlanna bakan ve Tokyo'nun 130 km batısında yer alan, 3.738.000 nüfuslu bu küçük kent- te bölge yönetimi göz alabildiği- ne uzanan sahillere adım başı bir otel dikmek yerine kültüre ve sa- nata yatınm yapmayı tercih etmiş. Sayılan pek fazla olmayan saray- lan ve tapınaklan restore ederken çevrelerindeki yeşil alanlan koru- muş. Meydanlan heykellerle do- natmış. Çevresinde çocuklannoy- nadığı, yaşlılann dinlendiği, genç- lerin buluştuğu "sansürsüz" hey- keller bunlar... Modern Sanatlar Müzesi ise zengin heykel ve resim koleksıyonu, kütüphanesi, araş- tırmamerkezi ile Shizuoka halkı- nın uğrak yeri. 1995'te kurulan ve 21 hektarlık bir yeşil alan içinde 6 bin metre karelik bir bölümü kapsayan SPAC, Shizuoka Perfor- mıng Arts Center(Shizuoka Gös- teri Sanatlan Merkezi) kente ayn bir zenginlik katmış. Tadashi Su- zuki SPAC'ın genel sanat yönet- meni. Açık hava tiyatrosu, stüdyo tiyatrosu, tiyatro ve dans için pro- va salonlan, atölyeler. çalışma tne- dın!" milletvekillerimiz Meclis kürsüsünden operanın-balenin ne gereği var diye vecizeler yumurt- larken, küçücük Shizuoka'ya sö- zünü ettiğim bu gûzellikler de yet- memiş olacak kı bölge yönetimi (Valı Yoshinobu lshikawa' nın adı- nı özellıkle anıyorum) bu kez de kentin orta yerine enfes bir tiyat- ro binası kondurmuş. Çağdaş bir sanatçıyla tanışmam, görüşmem ol- du. 2. Tiyatro Olimpiyatlan'nın te- ması "Umut Yaratmak" olarak saptanmıştı. 21. yüzyıla girerken tiyatronun, operanın, dansın, mü- ziğin en azından ülkeler sanatlan arasındaki sınırlan kaldırarak - kendi karakterlerinden ödün ver- meksızin- bırlıkteligi yakalama- ere'in "Don Juan"ını (Kolombi- ya), Antunes Füho'nun "Truvah Kadmlan"nı (bu kez açık havada oynandı), Yuri Lyubimov'un "Ka- ramazof Kardeşler"ini, Tadashi Suzuki'nin Alman./Japon ortak ya- pımı "Lear'in Düşü" operasını, Robert Wilson'ın "Madam But- terfh"ını ve Luis Pasqual-Nuria Espert ikilisinin Lorca'nın şiirle- U luslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin Attis Tiyatrosu ile bir ortak yapıma imzasını atması ve bû ortak yapımın, 'Herakles Üçlemesi'nin Tiyatro Olimpiyatlan'nda yer alması, uluslararası platformda sesimizi duyurmamız açısından gözardı edilmemesi gereken önemli bir girişimdir. kânlan, lojmanlar, yönetim bina- lan sanki yeşilliklerin arasma gız- lenmiş gibi. Mimar Arata Isoza- ki'nin elinden çıkan bu binalar. içinde bulunduklan bu yemyeşıl or- manın çiçeklerine. ağaçlanna, taş- lanna, toprağına öylesine uyum sağlamışlar ki insan ister istemez Istanbul'u, Boğaz sahillerini, ağaç katliamını ve villalar, apartmanlar, gecekondularçergisıni, sonu gel- meyen acımasızlığı, insafsızlıgı, cehaletı düşünüyor... Hırslanıyor, ağlamak ıstiyor... Evet, bizim "ay- tapınağı andıran bu görkemli bi- na, Shizuoka Arts Theatre (Shizu- oka Sanat Tiyatrosu). Mükemmel altyapılara sahip ve tam donanım- lı üç tiyatro salonu, sergi salonla- n, konferans salonlan. prova me- kânlan bulunan Shizuoka Sanat Tiyatrosu'nun genel sanat yönet- meni, yine Tadashi Suzuki. Mi- mar Arata Isozaki'nın bu zarif ya- pıda da imzası var. Tiyatro Olim- pıyatlan'nda beni etkileyen olay- lardan biri de, lsozaki gibi büyük ve bir o kadar da alçakgönüllü bir lan ve bu anlamda bir diyalog kur- malan gerektiğine inanan Tadas- hi Suzuki ve Olımpiyat Komitesi Başkanı Theodorus Terzopoulos bu görüşlerini salt bildirilerinde de- ğil. sergiledikleri eserlerle de or- taya koyuyorlardı. Arjantin'den Brezilya'ya, Fran- sa'dan Rusya'ya, tspanya'ya, Ko- lombiya'dan Çin'e, Kore'ye, ls- viçre'ye, Kanada'ya dek çeşitli ti- yatro ve dans topluluklannın ve iki de operanın yer aldığı Olimpiyat- lar'da son bir hafta içinde MoH- ri/oyunlan üstüne kurulu "Noces de S»ng"'ını izledim. Ve tabii TürlcYunan ortak yapımı "He- nüdesÜçtanea"nin "lnV ve "He- rakles'in tnişTni.. Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali'nin bir ortak yapıma imzasını atması ve de bu ortak yapımın Tiyatro Olim- piyatlan'nda yer alması, ulusla- rarası platformda sesimizi duyur- mamız açısından göz ardı edilme- mesi gereken bir girişimdir. IKSV olarak gerçekleştirdiğimiz işin önemini ekibimizi (Ayla'yı, Yet- kin'i. DevTİm'ı. Cem'i. Mnnıt'ı, Cetal'i) Shizuoka Sanat Tiyatro- su'nda dolubırsalonda ızlerken (iz- leyici kapasitesi Muhsin Ertuğrul Sahnesi kadar) sanki daha da iyi anladım. "lmş" izleyiciden çok iyi tepki aldığı gibi Tadashi Suzu- ki de benimle birlikte kulise ilk girenler arasındaydı. Türk ve Yu- nan sanatçılann aynı sahneyi pay- lastığı "Heraktes'in İnişTnde ise alkışlar daha da uzun sürdü. Ger- çekten etkileyici birbuluşmaydıbu. Oyunculann saçtığı elektrik salo- na da sıçradı ve Attis Tiyatrosu ve Uluslararası tstanbul Tiyatro Fes- tivali ortak yapımı Tiyatro Olim- piyatlan'nın beğenilen yapımlan arasında yerini aldı. Robert VVüson'ı Hamamatsu kentindeki 2500 kışılik opera bi- nasında sahnelediği "Madame Butterfly", Change Performıng Arts, La Fenice di Venezia ve Te- atro Comunale di Bologna ortak yapımıydı. Şilili, Amerikalı, Ital- yan, Fransız ve Avusturyalı sanat- çılann yer aldığı yapımda Japon Flarmoni Orkestrası'nı, şef Isaac Karaotehosky yönetiyorda "Ma- dame Butterfly" Wilson'ın yoru- munda sıradan ve acıklı bir aşk hikâyesi olmaktan çıkrruş, bir tra- gedyaya dönüşmüştü. Güçlû, saf, mesafeli, ama duygu yüklü bir tra- gedya. Zamanm ve rnekânm bir- biri içinde eridiği bir imgeler dün- yası. İşığın duruluğundayatan zen- gin bir anlatım. Giysilerde, renk- lerde dile gelen yoğun heyecanlar ve pınl pınl sesler, güzel fizik- ler... Robert Wilson yine çarpıcıy- dı, yine etkileyiciydi. Beni bir anda sanveren bir baş- ka eser de, Tadashi Suzuki'nin sahneye koymuş olduğu, Al- man/Japon ortak yapımı "Lear'in Düşü" adlı operaydı. Bu bir ope- ra mıydı, tiyatro mu? Genç kom- pozitör Toshio Hosokaıva'nın çağ- daş müziğı, Alman ve Japon sa- natçılann güçlü sesleri, Suzuki'nin "Çin KutuiarTndan esinlenen et- kileyici yorumu ve ışık tasanmıy- la bütünleşiyor ve de Lear'in tra- gedyasmı bu kez de Suzuki'nin sert ve keskin yorumuyla unutul- mazlar arasına yerleştiriyordu. 3. Tiyatro Olimpiyatlan'nda, 2001 'de Moskova'da buluşmak ve bu sürede yeni umutlara gebe kal- makdileğiyle noktalandı 2. Tiyat- ro Olimpiyatlan... Minsk Bolşoy Bale Tiyatrosu'nun kurucusu Valentin Yelizariev önümüzdeki günlerde Istanbul'a gelecek 'SanaUmdan hiç birzaman ödün vermedim' ASLISELÇUK Belarusya'nın kısa bale tarihçesi ilginç birakışlaoluş- muş. Polonya kökenli Bela- rus feodal beyleri arasında- ki en önemli konumda olan- lar: Radzwilis,OginskisThi- esenhausens, Sapiegas. ken- di saraylannda tiyatro ve ba- le gösterilerine, müzikallere, korolara yer açmışlar, bu seç- kin sanat etkinliğini yayrraş- lar. Bu gösterileri de üstelik tümüyle kendileri fınanse et- mişler. Bu sanata değer ve- ren feodal beylerin başlattı- ğı gelenekle, 19. yüzyılda sönmeye yüz tutmuş bu seç- kin gösteriler 20. yüzyılda yeniden canlanıyor. Sonun- da, 1993 yılında Belarus'un başkenti Minsk'tebirdevlet opera binası kuruluyor. Be- larus tarihinde ilk kez genç bir bale grubu, bir ulusal ba- le repertuvarı oluşturmak üzere yola çıkıyor. tlk Belarus balesi, beste- cisi M.Kroshner'in Bül- bül'ünü, A.Yermolaev sah- nelemiştir. Ardından VZ/a- lotarev'le ICVIuBer'in "Prin- ce-Lake"i, ikincı Belarus ba- lesi olarak dans sanatında yerini alıyor. 'Ödün vermedim' Belarus balesinde özellik- le klasik bale, AAdan, Ts. Pugni, L.Mincus'un ve en önemlisi Çaykovski'nin ya- pıtlan her repertuvarda ye- rini alır. Klasik balenin, özgün ko- reografırun geliştirilmesi, ye- nilenmesi sonucunda tüm bu yapıtlar dansçılar için olağanüstü bir eği- tim, yetişme ortamı sağlamaktadır. Be- larus balesi şu anda sahip olduğu ulus- lararası ününü ve dunımunu Valentin Yelizariev"e borçludur. Buna. gıttiğım gösterilerde (Kuğu Gölü, Dümanın Ya- ratüışj, Bahar Ayini, Ateş Kuşu) hayran- lıkla tanık oldum. Mınsk Bolşoy Bale Tiyatrosu'nun baş- koreografi, sanat yönetmeni Valentin Ye- lizariev, 1947 Bakû-Azerbaycan doğum- lu. Vaganov Koreografı Okulu'nu ve Sa- int Petersburg'daki Rimski-Korsakov Konservatuvan Bale Fakültesi'ni biti- ren Yelizariev, 1973 yılında Minsk Bale Tiyatrosu ve Belarusya Devlet Akade- mik Bolşoy Operası'nda baş balet ola- rak görevlendirilmiş. Yirmi beş sene- den beri Minsk'te yaşayan sanatçı. 1992 yılında Belarus Cumhuriyeti Akademik Bolşoy Bale Tiyatrosu'nun başkoreog- raflığını ve sanat yönetmenliğini yapı- yor. Bu seçkin bale adamıyla konuşmaya başladığımızda Yelizariev, Azerbaycan için bir şeyler yapamadığı için üzgün olduğunu açıklıyor: "Babam Azerbay- can'da doğdu. büyüdii, vaşadı. O top- raklara gömüldü. Ben oralarda bir şe\- leryapamadığım için çoküzgünüm. Çün- kii orası benim baba c\ im. V irmi beş \A- dır Minsk'te yaşıyorum. Daima istedik- lerimi v-apdm, hiçbir konuda ödün ver- nıedim. Hep, bu çoksevdiğim sanaü yap- tim. Butoprakiardayaşayan insanlara bir şe>ler kattıgun için gercekten çok mut- luyum." Uluslararası bir çok ödûle sahip Stravinsky'nın "AteşKuşu" gösterisi- nin arasını bir olanak sayıp T.C. Minsk Büyükelçisi Şule Sojsal ile birlikte onu odasındabulup konuşurken yaptığı açık- lamalar saygı uyandınyor. "Ateş Kuşu'nun koreografîsini geçen yıl yeniledinı. Biliyor musunuz, Stra- \insky Belarus kökenli bir bestecidir. O> - saherkesonu çoğunlulda Rus sanır. Onun Belarus olduğunu pekbilen \oktur. Minsk yakınlanndaki Novysdvor köyünde dog- muş Stravbısky." . insk Bolşoy Bale Tiyatrosu'nun baş koreografı, sanat yönetmeni Valentin Yelizariev'in Minsk Bale Tiyatrosu'nda sergilediği etkınlikler, özellikle insani değerleri yansıtan, insan kişiliğinin İcendi çevresiyle çatışmalarıru veya sorunlannı açıklamaya yönelik çalışmalardır. Hem klasik, aynı zamanda modern baleyle de yoğun bir ilişki sürdüren Yelizariev, bu konularda derin, seçkin bilgilere sahip. Sanatçının ortaya koyduğu koreografilerinde dışavurumcu güçlü bir anlatım egemen. Yelizariev, koreografı sanatının geliş- mesine yaptığı özgün katkılardan ötürü ulusal ve uluslararası birçok ödüle sahip bir sanatçı. 1996'da Paris'te UNESCO Sarayrnda, "Benois d€ la Danse" ödü- lü, Mdrvany'nin "Tutkular" balesinin koreografısi için ona verilen en son ödül- dür. Minsk Bale Tiyatrosu'nda sergiledi- ği etkinlikler, özellikle insani değerleri yansıtan. insan kişiliğinin kendi çevre- siyle çatışmalannı veya sorunlannı açık- lamaya yönelik çalışmalardır. Hem kla- sik, aynı zamanda modern baleyle de yoğun bir ilişki sürdüren Yelizariev. bu konularda derin, seçkin bilgilere sahip. Sanatçının ortaya koyduğu koreografi- lerinde dışavurumcu güçlü bir anlatım egemen. Yelizariev, 1995'te Mdivany'nin "Tut- kular"ını Belarus tarihine uyarlayarak sahnelemiş. Bugün Minsk Bale Tiyatro- su'nunrepertuvannda Kuğu Gölü, Fındık- kıran, Uyuyan Güzel; Adan'ın Giselle'i, Mincus'un Chopeniana, Don Kişot, Pa- jita ve Gölgeler'i; LevenskoM'un La Sylphide'i, Pugni'nın Pas-de-quatre'ı, Asafıev'in Bahçesaray Çeşmesi, Haça- dnryan'ın Spartacus'u, Petrov'un Dünya- nın Yaratılışı, Ravel'in Bolero'su, Gle- bov'unAlpine Ballad'ı, Prokofıev'in Ro- meo ve Jülyet'i var. Bale grubundaysa 100 dansçı bulunuyor. Bu dansçılann tü- mü Belarus Devlet Bale Akademisi çıkış- lı. Aralannda 30 kadan solo dansçı. Unutulmayan Türk kahvesi Mınsk Bale Tiyatrosu ilk yurtdışı tur- nesini 1974'teMacaristan'ayapmış. Ma- caristan'dan sonra pek çok ülkeyi gezen bale grubu 1992'nin eylülünde tstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde Haçadur- yan'rn "Spartacus''unu izleyicilere sun- muş. Istanbul'da geçirdiği günleri öz- lem ve sevgiyle anan Yelizariev, "Çok güzel bir turneydi tstanbul'da içtiğun lezzetii Türk kahvelerini asla unutamı- yorum. Kapalıçarşı'daki Şark Kahvesi de beni mekân olarak en çok etkileyen yer- ferden biri olmuştu" diyor. En kısa za- manda Minsk Bolşoy Bale Tiyatrosu ile tstanbul'a tekrar gelmek istediğini belir- ten Yelizariev, bizlerden Türk kahvesi içmek üzere yeniden söz alıyor. Türki- ye'ye döndüğümde, önümüzdeki günler- de Yelizariev'in tekrar bir bale sahnele- mek üzere tstanbul'ageleceğini öğreni- yorum. YAZI ODASI SELtM İLERİ 'Basit Tamircilep'... Bir usta, yazınsal mesafenin, edebî uzaklığın, hangi sözcüklerle anlatmam gerektiğini bilemedi- ğim, ama eseriyle kendisi ve okuru arasına hep gü- zelduyusal mesafe koyabilmiş bir usta: Sabahat- tin Kudret Aksal. Epey önceydi, bu ustayla konuşuyorduk. "Siz- den sonraki hikâyeciler, romancılarilginizi çekiyor mu? Etkilendiğiniz biri var mı?" diye sordu. Yanrtlayamadım. Olmalıydı, etkilendiğim birileri olmalıydı. Ben ki, hep etkilenerek, hep etkilendik- ten sonra yazanm... Sabahattin Bey: "Etki, yaztncaya, yazdıklannız yayımlanıncaya kadardır", demişti. Gercekten öyle mi? Nice zamanlar düşündüm; yine yanrtlayamadım. Sizden sonraki yazarlardan etkilenememek, yok- sa yaşlanmaya koyulmak mı? Bugünün dorukta yazarlannı belki anlayamıyo- rum. Bunu da, Kemal Tahir'den yola çıkarak söy- lüyonjm. Ünlü romancı, kendisinden neredeyse yirmi yıl sonra ilgi devşirebilmiş, birden odak nok- tası olmuş bir hikâyecimizin eserlerini hiç mi hiç beğenmediğini belirtiyordu. Ansızın durakaldı; "Belki de yanılıyorvm, nihayet yanılsam bile, ken- dinden sonraki biryazan anlayamamış d&rier..." Işte bu söz. Bence çok düşündürücü. Edebiyatımız, özellikle roman ve öykü alanında, yaklaşık on beş yıldan beri harala gürele bir satış yanşı içinde. Yazınsal çaba başlı başına 'değer' de- ğil artık. Peki ama yazar kimdir? Marguerrte Duras'la 1960'tan konuşan Ray- mond Oueneau 'yazar'\ iki öbektetanımlıyor. (Du- ras, Veş;7 Gözler, Metis Yayınlan, Çev.: Nilûfer Güngörmüş): "Bir profesyonelle, geleceğin profesyoneliyle, bir amatörün oldukça çabuk ayırt edilebileceği kanısındayım." Raymond Oueneau amatörlereyaşama hakkı ta- nımıyor. Amatörlerin eserlerini, "bir genç kızın, duygulannı kendi kendine açmak için tuttuğu" deftere benzetiyor açıkça. Defterdeki yazılar, ba- şanlı olsa da; amatör yazar, okurla bağ kurama- mış, silik kişi. Yazar, okurla bağ kurmak istemez mi? Okuru umursamadığını söyleyen yazarlar vardır. Bana sorarsanız, onlar da 'üç beş' okurun varlığını ille gereksinirler. Ne var ki, bağ kurulurken hangi yollardan geçi- lecektir, başlı başına kaygıdır... Raymond Oueneau ekliyor "Aslında amatör yazarlar, yazma işinin, ufak te- fekle oyalanan basit tamircileridir." Profesyonel yazarsa, daha ilk günden, "kendi- sinin, başka yazarlardan oluşan bir topluluğa ait olduğunu, kendisini yargtlayıp eleştirecek, ona koşut biçimde yazacak çağdaşlannın bulunduğu- nu" bilen kişiymiş. Muhakkak öyle de; bizde öyle olabiliyor mu? Sonra şu "basit tamirci" sözü aklıma takıldı, da- hası, gönlümü çeldi. Bazı yazarlar niçin geri ptanda durmayı tercih eder- ler. Behçet Necatigil'in unutamadığım şiiri "Ede- biyat Matinesi"ndetv. "Sizden önce birisi bir fantezi okudu, I Kırdı ge- çirdi. I Yayvan gülüşlerden ağızlar çok geç döner, I Şimdi sıra sizde üzgün ağır, I Ne güzel! "Olsa bari benzeri duygularta tedirgin, I Sizde- kini yaşamış I Birkaç kişi. I Işıktasınız seçilmiyor, I Karanlıkta hepsi." Son iki dizenin hüzünlü istihzasını yıtlar sonra kav- radım: Gercekten 'safrne'nin ışığı mı, yoksa din- leyici, okur konumundakilerin karanlığa boğul- muşluklan mı söz konusu. Fantezi okuyan 'şair'in karanlığı belki... Takvimde tz Bırakan: "El Castillo mağarasının granit duvarianna elini süren adam, yine duvahara, metrolara adını, ad- resiniyazan Bronx'lu adam, haykınnasını, seslen- mesini bilmez. Ben bunun için buradayım, bunu bilmek için." Marguerite Duras, Yeşil Gözler. Penguin Readers'dan Teoman'la yaza merhaba • Kühür Servisi - Penguin Readers, koleksiyonunun son üç kitabını satın alanlara Teoman konseri davetiyesini hediye ediyor. Morötesi Tanıtun ve Ark Organizasyon tarafindan 26 Haziran Cumartesi günü Maslak Darüşşafaka Çetin Berkmen Tesisleri Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek olan konser saat 20.00'de başlayacak. Davetiyeler, Metropol Kitapçılık. Kabalcı Kitabevi, Beyaz Adam Kitabevi, Rönesans Kitabevi, Omega Kitabevi, Gençlik Kitabevi, Onur Akyüz Kitabevi, Deren Kitabevi ve Güven Kitabevi'nden sağlanabilir. Stephen King trafik kazaa geçinfiI Kültür Servisi - ABD'li korku romanlan yazan Stephen King, yazlık evinin bulunduğu Maine eyaletindeki North Lowell kasabasında trafik kazası geçirdi. Yolda yürürken bir minibüsün çarpması sonucu ağır yaralanan King, hemen ameliyata aluıdı. 51 yaşındaki King'e, karşıdan karşıya geçerken, önüne çıkan bir köpeği ezmemek için direksiyonunu aniden çeviren bir minibüsün çarpüğı bildirildi. Doktorlar, vücudunda çok sayıda kınk bulunmasına ve durumunun ağır olmasına karşın yazann bilincinin açık olduğunu belirttiler. Öte yandan polis yetkilileri, hız sınınnı aşmadığı için minibüs sürücüsünün büyük olasıhkla ceza almayacağını açıkladılar. Aralannda Carrie, Hayvan Mezarlığı, Christine, Medyum, Kundakçı gibi yapıtlann da yer aldığı toplam 36 kitap yazan, kitaplan 33 dile çevrilerek 35 ülkede yayımlanan ve dünyada toplam 300 milyonun üzerinde satan King'in durumunun iyiye gittiği. ancak bir süre daha hastanede kalacağı bildirildi. Playtıoy'un yaratıcısınm yaşamı sinemada • Kültür Servisi - ABD'de 1954 yılında 8 bin dolar sermaye ile ünlü Playboy dergisini yayımlamaya başlayan Hugh Hefner, yaşamının filme alınması için haklannı Hollywood'un ünlü film şirketi Universal Pictures ve Imagine Entertainment'e sattı. Yapım şirketlerinin, 8 bin dolariık yatınmmı tüm dünyada tanınan ve dergileri halen yayımlanmakta olan bir imparatorluğa dönüştürmeyi başaran Hefner'in yaşamını yazacak bir senaryo yazan aramaya başladıklan açıklandı. Şirket yetkilileri, filmin çekimlerine bu yıl içinde başlanabileceğini belirttiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle