Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 HAZİRAN 1999 PERŞEMBE
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
Türkiye ve Avrupa
Toplumumuzdaki yoğun Avrupa tutkusu, 200
yıl önceye kadar dayanır.
Ondokuzuncu yüzyıl başından günümüze ka-
dar geçen süre içinde Avrupalı hep Türkiye'nin
işlerine karışmış, kâh azarlayan, kâh yol göste-
ren bir öğretmen tavrını benimsemişse, bunun
bir nedeni, Batı'nın benmerkezci düşüncesi,
öbürü ise, bizim değişmemekteki direncimiz
olmuştur.
Tanzimat'ın büyük yenilikçilerinden biri ola-
rak, tarihe adını yazdırmış olan Ali Paşa, "ne
yapsak, ne versek yaranamıyoruz, durma-
dan daha fazlasını istiyorlar; biz de verir, ya-
par gibi davranıp isteklerinin en azını yap-
maya çalışıyoruz" demişti.
Gariptir, Tanzimat Osmanlısı ile son yılların
Cumhuriyet Türkiyesi'nin Avrupa'ya yaklaşım-
lan ortak özellikler gösterir. Her ikisi de, hem Av-
rupa içine girmek isterler, hem de Avrupa'yı iyi
yönleriyle de, kötü yönleriyle de, yalnızca yan
yanya algılar, ardındaki felsefeyi görmemekte
direnirler.
1856 Paris Anlaşması ile toprak bütünlüğü-
nü büyük Avrupa Devletlerinin güvencesi altı-
na sokmuş bulunan Osmanlı, coşku içinde ya-
nılmaktaydı.TıpkıCumhuriyet'in 1995Gümrük
Birliği Anlaşması'ndaki yanılgısı gibi...
Tanzimat gibi, son dönem Cumhuriyet yöne-
timleri de, aslında hem niteliğini anlamadıklan
Avrupa gibi olmak isterken, hem de değişme-
mekte dırenmektedirler. Üstelik, iç dinamikler
de, değişimin zorunluluğunu barbar bağırırlar-
ken...
•*-*•
Geçen hafta sonunda Köln'de yapılan Avru-
pa zirvesinde, Türkiye'nin tam adaylığı konu-
sunda, Ankara'nın beklediği kararın çıkmama-
sı çoğu kişiyi şaşırttı. Çünkü yeni Alman Şan-
sölyesi Schröder, selefi Kohl'un tersine, Tür-
kiye'nin adaylığını destekleyeceğini, hemen bir
üyelik söz konusu olmasa bile Ankara'ya kapı-
yı aralayacağını söylemiş, bu arada kimi deği-
şiklikler için, Türkiye'nin de harekete geçmesi
için Bülent Ecevit'e mektup göndermiştir. Bu
arada Köln zirvesi için hazırlanan karar taslağı-
nın 61 ve 62. maddelerine de, Türkiye'ye bazı
umut kapıları aralayan tümceler konmuş fakat
bunlar karar metninde yer almamışlardır.
Köln zirvesi Ankara'da düş kırıklığı yaratır-
ken, bu kez, artık kimse Yunanistan bahanesi-
ne inanmadı.
Türkiye artık gerçeği görmek ve bu nüfus ya-
pısı, korkunç göçü, enflasyonu, insan hakları
ayıpları, demokrasi eksikleri, töre cinayetleri ve
yapısal bozukluklarıyla AB'ye giremeyeceğini
anlamak zorundadır. Avrupa Türkiye'yi istese
de giremez Ankara, AB'ye. Kaldı ki, Avrupa Tür-
kiye'yi ıstememektedir. (Bu konuda bakınız Erol
Manisalı: "Avrupa Değil, Dalga Geçen Biziz
Kendi Kendimizle" Cumhuriyet 9.6.99. s. 10)
"Peki Avrupa'nın bizim üyeliğimizden sağla-
yacağı yararlar yok mu?" sorusunun da, pek
fazla anlamı kalmıyor. Çünkü 1838 IngilizTürk
Ticaret Anlaşması'ndan 157 yıl sonra imzala-
dığımız anlaşma ile, bu avantajlan biz onlara za-
ten karşılıksız sunduk.
Bu durumda ne yapmalı sorusuna gelince:
Her halde ilk yapılacak iş, Gümrük Birliği An-
laşması'nı yenıden gözden geçirmektir. Bu ko-
nuda kendi taahhütlerini AB yerine getirmedi-
ği için, Ankara'nın elinde haklı gerekçe de var.
Ikincisi ise, Ecevit- Gürel ikilisinin geliştirdiği gi-
bi, "sizden şimdilik bir isteğimiz yok, sizinkile-
re de, yeni bir gelişmeye kadar bizim kulakla-
rımız tıkalı" politikasına tekrar dönmektir. Bu
Avrupa ile ilişkilerin kesilmesi ve adaylıktan vaz-
geçme değil, yalnızca şimdilik bir dondurma
dönemi yaşamak anlamını taşıyor.
Tabii aynı zamanda yapısal reformlann yaşa-
ma geçirilmesi zorunluğu da var.
Mahkeme heyeti ve
savcılar îmralı 'dan ayrıldı
Mudanya sakin
günlerine döndü
LEVTNT GENCELLt
MUDANYA-PKKli-
deri Abdullah Öcalan ın
yargılandığı duruşmaya
23 Haziran'a kadar ara
venlmesı üzerine mah-
keme heyetı ve savcılar
Îmralı Adası'ndan aynl-
dılar. Mudanya'da hayat
normale dönerken duruş-
manın başlamasmdan
önce trafiğe tamamen
kapatılan yeni ıskelenin
çevresindeki barikatlar
da kaldınldı. Mudanya
esnafı. "yazhkçılanıT 23
Haziran'a kadar taşınma-
sını ve işlerinin de açıl-
masını bekliyor.
Öcalan davasında yar-
gılamanın 6 gününde
Ankara DGM Başsavcı-
sı Cevdet Vblkan'ın esas
hakkındaki görüşünü
okumasından sonra sa-
vunma için verilen 15
günlük ara nedeniyle
mahkeme heyeti ve sav-
cılar İmralı Adası'ndan
dün aynldılar. Helikop-
terle Orhangazi Jandar-
ma Bölge Komutanlı-
ğı'na saat 11.30 sıralann-
da gelen heyet, burada
bir süre dinlendikten
sonra saat, 13.00 sırala-
nnda Ankara'ya sıkı gü-
venlik önlemleri altında
arabayla döndü.
Duruşmayı izlemek
için ilçeye gelen ve sayı-
lan bini aşan gazeteciler
ile şehit yakınlannın bü-
yük bölümünün ilçeden
aynlması, zor durumda-
ki esnafi tümüyle zorda
bırakırken, günübirlikçi-
lerin Mudanya yerine sa-
hildeki Kumla ve Armut-
lu'ya gitmeleri ilçedeki
dengeleri iyice bozdu.
Mudanya esnafi. medya-
nın abartması sonucu fa-
turanın kendilerine çıktı-
ğını, ilçedeki sıkı güven-
lik önlemlerinin ve fiyat-
lann abartıldığım, özel-
likle televizyonların yan-
lış yayın yaptıklannı be-
lirttiler.
Devletin kendilerine
mutlaka el uzatması ge-
rektiğini bildiren Mu-
danyalılar, Başbakan Bü-
lent Ecevit ile 57. hükü-
meti oluşturan partilerin
genel başkanlannın bir-
likte ilçeye gelerek iç tu-
rizm açısmdan mesaj
vermeleri gerektiğinde
birleştiler.
Başsavcı Volkan: PKK, ülke topraklannın ve milletin bütünlüğünün parçalanmasmı amaçladı
Içten ve dıştatı destek aldılarÎMRALJ - Öcalan davasının savcılan
Cevdet Volkan ile Talat Şalk tarafından
hazırlanan ve "Devlet topraklannın ta-
mamını veya bir kısmım yabancı bir dev-
letin hâkimiyeti alnna koymaya vey a dev-
letin istiklalini zayiflatmay a vey a biriiğini
bozmay a vey a de\ letin hâkimiy eti altında
bulunan topraklardan bir kısmını devlet
idaresinden ayırmaya kaUaşmak" suçu-
nu işlediği gerekçesıyle TCY'nin 125.
maddesi uyannca hakkında idam cezası
v erilmesi istenen esas hakkındaki görüş:
"Türiaye Cumhuriveti Devleti'nde
Kürtlereyapılmışnebirbaskınedekürt-
lerin inkân vardır. Cumhuriyet kurulduk-
tan sonra 1925'te patlak veren Şevh Saıt
isyanı çoğunlukla Kürtierin kaoldıklan
bir isyandır. Ancak devletten aynlmayı he-
defleven bir Kürt isyanı değiİdir. Abdul-
lah Öcalan da Şeyh Sait isyanı için aynhk-
çı bir isy an dememiş, isyanı başlatanlarve
isyana kaülanlar için 'Onlar ulusal kurtu-
luştan Cumhunyet'ın değil, saltanat ve
hilafetin geri geleceğini sanarak önce des-
tek vermişler. Bu gelişmeyince isyana yö-
nelmişlerdir..." demiştir.
Devlet, isyanı şiddede basarmış, isyan
edenleri cezalandırmıştir. Devlete karşı
başlatılan sflahh bir hareketin güç kuila-
nılarak bastinlması. isyan edeıüerin dece-
zalandınlmasL uluslararası hukukta da
kabul edilmiş bir kuraldır. İsyanlann dı-
şuıda kürtkre karşı hiçbir baskı yapd-
manuştır.
Erzurum. Sıvas ve Amasya
Erzunım ve Sıvas kongrelerinde be-
nimsenen. Osmanlı Meclis-i Mebusa-
nı'ncada kabul veilan edilen Misak-ıMil-
li "nin bir maddesinde de. Mondros Müta-
rekesi'nin imzalandığı 30 Ekinı 1918 gü-
nü "Mütareke sınırlannın içinde dinsel,
kültürel amaçlı ve amaç bakımından bir-
lık oluşturmuş ve birbırlerine karşı saygı
ve fedakârlık duygulany-
la dolu, ırkî ve toplumsal
haklan ile coğrafî ko-
numlanna bütünüyle say-
gılı Osmanlı Islam ço-
ğunluğunun yerleşik bu-
lunduğu bölümlerin ta-
mamı gerçekte ve yasal
olarak hiçbir nedenle ay-
nm yapılması mümkün
olmayan bir bütündür'
hükmü kabul edilmiştir.
İstiklalSavasTndaMisak-
ı Milü'nin bu hükmü ay-
nen benimsenmiştir. İstik-
lal Savaşı iyi incelendiğin-
de Atatürk'ün, Misak-ı
MiDi'nin çizdiği sınırlan
içinde yaşayan halkuı ta-
mamını bir bütün olarak
gördüğü, bölgesel güçleri
birleştirmeye çahştığı ve
düşmana topyekûn mille-
tin gücüyle karsı koyma
çauştığı görülür. .\masya
Genelgesi'nde; 'Milletin
bağımsızlığını yine mil-
letin kesin karan ve dire-
nışi kurtaracaktır' den-
miştir.
Bu genelgede. Mond-
ros Mütarekesi'nde kabul
edilen sınırtar içinde ya-
şayan halkuı tek bir mil-
let olarakgörüldüğü açık-
ür.
Erzurum Kongresi'nde de Atatürk,
Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile
Süleyman Nazıt tarafindan kurulan Do-
ğu VTlayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiy et-
leri'ni bir çan altında birleştirmiştir. Er-
zurum Kongresi'nde, 'Trabzon ile Canik
Sancağı ve Doğu llleri adını taşıyan Er-
zurum, Sıvas, Diyarbakır. Elazığ. Van.
Bitlis ve bağımsız livalann hiçbir sebep-
le, bahaneyle bırbinnden a>nlmaz bir bü-
tün olduğu' karan alınmışür.
4 Eylül 1919'da başlayan \e 12 Eylül
1919'a kadar de>am eden Sı\as Kongre-
si'nde ise 'Bütün yurttakı Müdafaa-i Hu-
kuk Cemiyetleri birleştirilmiş. Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
adı altında kurulmuştur. Erzurum Kong-
resi'nde kararlaştınlan her türlü işgal ve
müdahaleye karşı toptan direnme karan
perçmlenmiş, Mondros Mütarekesi sıra-
sında sınırlanmız içerisinde kalan ve ezi-
ci Islam çoğunluğu tarafından yerleşik
bulunan Osmanlı ülkesi unsurlan biıbi-
rinden ve Osmanh camiastndan bölün-
mesi mümkün olmayan ve hiçbir sebep-
le aynlmaz bir bütün oluştururlar. Adı ge-
çen ülkelerde yaşayan bütün Islami un-
surlar birbirlerine karşı saygı ve fedakâr-
lık duygulan ile dolu ve ırkî toplumsal ve
coğrafik haklanna bütünüyle saygılı öz-
kardeşlerdır' hükümieri kabul edilmiştir.
Ne Erzurum Kongresi kararlarune Sı-
vas Kongresi kararlan. ne Misak-ı Milli
hükümieri aynca Kürderden bahsetme-
mektedir.
Baflımsızlılc hareketl deflil
Türkiye'de PKK tarafindan başlatılan
ve giderek yay gınlastınlan tedhiş eylemle-
ri bir bağunsıznk hareketi olarak kabul
edilemez. Çünkü bağunsıznk mücadeksi
içinde olan milletler, kendi egemenlikleri-
ni ülkesi içinde etkili kılmava çahşır. Bu
amaçla da. hukuka aykın biçimde o top-
rak parçası üzerinde egemenlik iddiasın-
da bulunan güçierie sav aşmak, ancak ba-
ğımsızhk mücadeksi sayılabUir.
PKK yasadışı
Yaygmteröreylemlerinebaşvuran P-
KKyasadışKİır.
Gerçekleştirdiği tüm terör harekeüeri
hukukdışı ve insanlıkla bağdaşmayan,ya-
salara göre her biri ayn ayn suç teşkil e-
den eyienüerdir. Bunlann hedt'fı ise dev-
let düzenine karşı gelmektir. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi \e milleti-
nin bütünlüğü. de\ letin siyasi y apısı ile ko-
rumakla görevU olduğu Idşi gü> enngL öz-
gürtüklerin korunması. sosyalrefahınsağ-
lanmag, ülkenin kalkmması \t büy üme-
sinin önlenmesine yönelik olduğu çok
açıknr.
PKK terör örgütünün hedefolarak gös-
terdiği toprak parçası. Türkiye Cumhu-
riyeti'nin egemcnliği altındadir. Ayaklan-
ma, başkaldın ya da isy an şeklini alan. ge-
rek Türkiye çapında gerekse ve özellikle
siyasi yönden Baü AvTupa ülkelerinde yay -
gmlaşünlan bu hareket devlete ve devlet
güçlerine yönettihniş ve devletin otoritesi-
ni zay ıflatmak. düzeni sarsmak amacıy la
başlatılmış. zaman içinde genişietilmiştir.
Bununla amaçlanan ise yaraülacak terör
ortanundan yararlanıp. ülke topraklan-
nuı ve milletin bütünlüğünün parçalan-
masıdır.
Yaranlmak istenen vç aiınan iç ve dış
desteklerle planlanıp yürürlüğe konulan
bu durum. başlangıçtan beri Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasf nın 3'üncü mad-
desindeki "Türkiye Devleti ülkesi ve mil-
letiyle bölünmez bir bütündür' ilkesi.
14'üncü maddesinde belirtilen hak >e öz-
gürtüklerin kötüye kullanılmaması pren-
sibi ile bağdaşonlamaz ve TCK'nın
125'inci maddesinde müe»idesini bulan
devletin biriiğini bozmaya veya devletin
hâkimiyeti altında bulunan topraklardan
bir kısmını devlet iradesinden ayırmaya
kalkışmak suçunu oluşturur.
Suç tamamlanmıştır
3713 Sayılı Terörie Mücadele Kanunu
iç ve gerekse dış hukuk açtsından terör ör-
gütü olduğu konusunda hiçbir tereddüt
buiunmayan. eylem ve faaliyetieri nede-
niyle Avrupa ülkelerince de terör örgütü
ve terömt sayılan PKK'ya ve elebaşısı Ab-
dullah Ocalan'a. uluslararası hukuk açı-
sından ve yargılama yönünden ayncalık
tanınması. siyasi kişilik tanınarak statü
kazandınlmak istenmesi hukuk dışıdır.
Tutuklu sanık Abdullah Öcalan. yasalar
karsısuıda bir terör suçu sanığıdır. İnsan
haklan ve usul yargüaması hükümieri dı-
şında kendisine bir ayncalık da tanına-
maz. Terör suçu sanığı sayıldığından 3713
Sayılı Kanun'un 16'ncı maddesi uyannca
ve güvenlrği nedeniyle bu tür tutukhılann
tabi olduğu rejime tabi tutulmuştur. Ak-
sini üeri sürmek gerçeklerle bağdaşnnla-
maz.
Taraf statüsü söz konusu
olamaz
Cenevre Sözfeşmesi hûkümlerine göre
savaş suçlusu statüsü \erilmesi yönünde-
ki taleplerin hiçbir hukuki dayanağı da
bulunmamaktadır.
PKK'nın başlatnğı aynhkcı terör ey-
lemlerini önlemek, yakaİandığında yargı-
lamak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
temel görevidir. PKK terör örgütüne ulus-
lararası antlaşmalara göre bir taraf statü-
sü tanınması da söz konusu olamaz. Aksi
takdirde Helsinki Konferansı Son Belge-
si ile kabul edilen ve diğer andaşma ve söz-
leşmelerde de yeralan Türkiye Cumhuri-
yeti Devleti'nin egemen eşittiğine ve ege-
menliğinin niteliğindeki haklanna saygı-
sızhk olacakür.
125. madde unsurlarını
olusturuyor
Anayasanm 10. maddesine göre, ber-
kes dil, ırk, renk. dnsiyet, siyasi düşünce,
ğı altında düzenlenen ve Türk Ceza Ka-
nunu'nun en ağır ve ilk özel ceza madde-
si olan 125. maddesindeki suçun unsurla-
nnı ohışturmaktadır. Sanık, gerek hazır-
hk soruşturması sırasında. gerekse yargı-
lamada yaptığı sözlü ve yazdı savunmasın-
da, özetle:
PKK terör örgütünü kendisinin kur-
duğunu. örgütü sev k ve idare ettiğini, ya-
kalandığı ana kadar örgütün kendisinin b-
derliği ve komutaa altında faah'yetlerini
sürdürdüğünü. hareketin geçnüsteki is-
yan hareketinden farklı yönlerinin oklu-
ğunu, iddianamede belirtilen olayian ve te-
rör ey lenıi niteliğini ve bunlardaki sorum-
luluğunu kabul ettiğini,
Kitabın etkisinde kalarak...
1990'dan sonra tesadüfen eline geçen
LeslieLipson'un'DemokratikUygarlık"
adh kitabının etkisinde kalarak, İsviçre ve
İngiltere gibi demokraü'k ülkeleri örnek
vererek. başlatılan hareketin sorunlan çö-
zemeyeceğini. çözüm yolunun demokra-
tikleşme alanında mesafe alan Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin. ülkesi ve mille-
tiyle bütünlüğü içinde demokratik uygu-
lamalar çerçevesinde mümkün olabilece-
ğini anladığını ve bundan sonrademokra-
tik sistem üzerinde çahşmalannı yoğun-
laşürdığını,
15 Mart 1993'te, bir başlangıç olarak
tek tarafh silah bırakma eylemini başlat-
üğını. daha sonra da bu y önde gavTet sarf-
ettiğini, 1 Eylül 1998 tarihinde de ateşkes
guişimlerinde bulunduğunu, amacının
daha fazla kan dökülmesini önlemek, te-
rör hareketlerineson vermek, ölüp öldür-
mek yerine, yaşayıp yaşatmanın ya da da-
ha doğru anlaşılacağına inandığuu,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile birlik-
te banş içinde sorunlara çözüm yolu bul-
mak olduğunu. bu yönde basın ve yayuı or-
ganlannda açıklamalarda bulunduğunu.
1ĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
hûkümlerine göre. PKK terörörgütü, ger-
çekleştirdiği eylemler terör suçu, bu ey-
lemleri planlayan. silahlı çetenin amir ve
kumanda görevini üstlenen ya da örgüt
adına faaliyet gösteren veya bilerek ve is-
teyerek yardımda bulunan herkes terör
suçlusu sayılnuştır. Bu nedenle TCK'nın
125'inci maddesi de terör suçu olarak ka-
bul edilmiş. bu suça bakma görevi ise ay-
nı yasa ile 2845 Sayılı Kanun'un 9'uncu
maddelerine göre Devlet Güvenlik Mah-
kemelerinin görevleri arasuıda sayılmışür.
Bu suç bir tehlike suçudur. Teşebbüs
safhasında kalsa bile suç tamamlanmışûr.
Uluslararası hukuk, terorizmi her ko-
şulda yasaklamış ve ciddi bir insan hakla-
n ihlaİi olarak kabul etmiştir.
Uluslararası belgelerden olan ve bağla-
yıahğı bulunan:
- 1989 AGİK Viyana Kapanış Behge-
si'nde: kanlan ülkelerin terör suçlan yön-
temlerinin ve uygulamalannın kuıanaca-
ğı, hiçbir şart alünda teröre hak verilme-
yeceği. bu konularda kararh davranılaca-
ğu suçlulann iadesi ve takibanm emniyet
altına alnıak için gereken tedbirlerc biış-
vurulacağı,
-1990 Paris Şarü'nda. devietlerin ba-
ğunsızhk,egemenlikvetoprak bütünlüğü-
nü ihlal eden faaliyetiere karşı demokra-
tik müesseseleri savunmada işbüügi yapı-
lacağı ve terörün her ülkede suç sayüaca-
-1992 Helsinki BOdirisi'nde. terör ha-
reketierinin kayıtsız şartsız kmanması, te-
rör tehdidinin ortadan kaldınlması için iş-
birliği yapılacağı,
- 1993 Vıyana İnsan Haklan Dünya
Konferansı Deklarasyonu'nda. egemen ve
bağunsız ülkelerin toprak bütünlüğü ve si-
yasi biriiğini tamamen veya kısmen tehü-
keye sokacak her türiü hareketin makul
karşüanmayacağL teşvik edilmeyeceğü te-
rörden korunma ve mücadelede işbiıiiği-
ni geliştirmek için gerekli tedbirin alına-
cağı, hususlarında karşıhkh anlaşmaya va-
nldığı kay dedilmiş ve uluslararası hukuk
kurah haline getirDmiştir.
Ayncalık hukuk dısıdır
Çok sayıda yasadışı silahh terör eylem-
lerini yay gın şekilde gerçekleştiren, gerek
febefi inanç. din. mezhepve benzeri sebep-
lerie ayrun gözetmeksizin kanun önünde
eşittir. Hiçbir kişiye. aileye. zümreye veya
suufa imtiyaz tanınamaz. Devlet organla-
n ve idare makamlan, bütün işlemlerin-
de kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket ehnek zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, aynı za-
manda insan haklanna saygıu, demokra-
tik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bölge ve
ırk aynmı yapılmaksızın, konuştuğu dile
bakılmaksızuı, herkese yasalar eşit şeldl-
de uygulanır. Anayasa ve yasalann tanıdı-
ğı hak ve özgürlüklerden herkes yararla-
nır. \eter ki şans tanınsın.
Kişinin topluma, ailesine ve diğer kişi-
lere karşı ödev ve sonımluluklanm da içi-
ne alan ve herkesin Idşiliğine bağh doku-
nuhnaz. de\ redilmez. vazgeçilmez temel
hak ve hürriyetiere sahip olduğu, anaya-
samızm 12. maddesinde kabul edilmiş, 13.
maddesiy le de temel hak ve özgüriüklerin,
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bü-
tünlüğünün, milB egemenliğinin. Cumhu-
riyet'in, miui güvenliğin, kanıu düzeninin,
genel asayişin. kamu yarannın korunma-
sı amacıy la ve kanunla sınuiandınlabile-
ceği kabul edilmiş. bunun ise anayasamn
sözüne ve ruhuna uy gun olarak yapılabi-
leceğL demokratik toplum düzeninin ge-
reklerine ay kın olamayacağı hüküm aln-
na ahnmışnr.
Anay asa ile güvence alüna ahnan kişi-
nin temel hak ve özgüriükleri ve bunlann
kısıtlanmasL ülkemizin de taraf olduğu
tüm uluslararası sözleşme ve antiaşma-
larda yer almaktadır.
Uluslararası hukuka uygun şekilde,
anay asa ile düzenlenen ve diğer yasalarla
uygulamaya konulan bu hukuki durum
karşısındâ, PKK terör örgütünün ve ör-
gütü fiilen kuran. gtdi ve açık şekilde ver-
diği yazıh ve sözlü talimat ve emirieri ile
sevk ve idare eden, yöneten sanık Abdul-
lah Ocalan'ın fiil ve hareketi, Türk Ceza
Kanunu'nun ayn ayn bölümlerinde her
biri ayn suç sayuan, şahıslara karşı işlenen,
mal kamu düzeni ve güvenliği ile gelece-
ğL adliyenin şahsiyeti, devlet idaresi ve hür-
riy et aleyhinde işlenen suç kapsanunda ol-
duğu gibi, bunlann tam anunı içine alan vc
devletin şahsiyetine karşı cürümler başu-
gayri resmi olarak da bazı aracı kişilerie
bu yöndegirişimkrinin deolduğunu, Tür-
kiye'deki demokratik \e çağdaş geüşme-
lerin de vardığı sonucu olumlu yönde et-
Idlendiğini. devamh bu yönde çıkış yolu
aradığmı, örgütü ve silahlı gücünü meşru
savunma hudutian içine çekmek, saldın
olmadıkça karşdık vermemek için gayret
sarf ettiğini ileri sürmüştür.
"Demokratik Birlik Çözümü" ile ad-
landırdığı çözüm yolunun ise
1- Ülke bütünlüğünün ortak vatan ger-
çeğinin daha da güçlendinlmesi,
2- Demokratik Cumhunyetin sosyal
birlik ve bağımsızlık çerçevesinde olma-
sı,
3- Toplumdakı dil ve kültür özgürlüğü
sonınunun can alıcı özünü teşkil etmesı.
4- Askeri ve silahlı güç yaklaşımlan
çözüm için anlamını yitirdiğinden terk
edilmesi,
5- Başta PKK ohnak üzere yasadışı ko-
numda olan birçok örgüt banşla birlikte
normal siyasal ve yasal sürece kendini
uydurması,
Başhklan alnnda ileri sürdüğü tezlerin,
anayasa ve yasalarda yapılacak değişik-
lilderieve uygulamalardald aksaklıklann
giderilmesiyle gerçekleşebileceğini iddia
etmiş. konunun tamamen. mensubu oldu-
ğu örgütün amacını sağlayıcı nitelikte ol-
duğu değerlendirilmiştir.
Aynca 1990 yıhndan sonra. shil kesim-
lere karşı hiçbir saldında bulunulmama-
sı tahmaünı verdiğini, bu y önde geuşen az
sayıdaki olayiann kendi inisiyatifi dışuıda
ve bölgesel sonımlularea geliştirildiğini,
bu durumdan acı duymakla birlikte önle-
yemediğini savunmuştur.
Eylemler de doğruluyor
Sanığm savunmasuun bir an için doğ-
ru olduğu kabul edilse ve saminıi düşün-
cesi olduğu varsayılsa bile yasadışı olan ve
silahlı faah'vetieri ile uzun süredir sürekli
terörü canlı tutarak amacına ulaşmak is-
teyen, Türk ulusuna y urt içinde ve dışan-
da acı veren PKK'nın çizelgesi dosya için-
de mevcut bulunan resmi verilere göre,
15.02.1999 tarihine kadar gerçekleştirdi-
ği eylemler bu savunmasını doğrulama-
maktadır.
Kurulduğu tarihten yakalandığı güne
kadar:
Düzenlediği 6 bin 36 saldın olay ından
4 bin 57'sinin, devlet güçleriyle ginştiği 8
bin 257 silahh çabşmadan 6 bin 57'sinin,
3 bin 71 bombalama ve patlama e\ lemin-
den 2 bin 403'ünün, 388 gasp olay ından
298'inin, 1046 adam kaçırma suçundan
934'ünün, 567 yasadışı gösteri olay ından
529'unun, 1993 yıhndan sonra gerçekleş-
tirilmiş olması.
Her biri ayn ayn suç teşkil eden ve in-
sanhk aleyhine işlendiğinden hiçbir kuş-
ku duyulmayan bu olaylar sonucu PKK
terör örgütü tarafından öldürülen ya da
şehit edilen 4 bin 472 Türkiye Cumhuri-
yeti vatandaşından 2 bin 871'inin. 3 bin
874 rütbeli ve rütbesiz askerden 2 bin
778'inin, 247 polisten 148'inin, 1225 Ge-
çki Köy Korucusundan (GKK) 960'uun,
yaralananlardan 5 bin 620 vatandaştan 4
bin 9'unun. 8 bin 178 askerden 6 bin
192'sinin, 909 olan polisten 606'sının, 1655
GKK'dan 1373unün. 1993 yılından 15.
02.1999 tarihine kadar geçen zaman için-
de mey dana gelmesi.
Örgüt tarafından kaçınldığı tespit olu-
nan 5 bin 51 kişiden 3 bin 279'unun, geri
dönenlerin ise 2 bin 697'den 1848'inin bu
döneme rastlaması,
Bu dönem içinde mey dana gelen terör
olayian nedeniyle. değişik yaşiardaki 120
çocuğun teröre kurban gitmiş ve 188'inin
de yaralanması,
Sanığın savunmasuun hangi gerçekle-
re dayandınldığını >e ne derece samimi
olduğunu ortaya koymaktadır.
PKK'nın 5.Kongresi 08-27 Ocak 1995
tarihinde yaptlnuşnr. Kongrede PKK'nın
faaliyet gösterdiği. Kuzey Irak ve Türkiye
için planlan olan güçlerin. PKK'nuı des-
teğine ihtiyacı olabilecegi değeriendiril-
miş, bununla ilgili bir di/i karariar ahn-
mışnr. Aiınan karaıiaria Avrupa Parla-
mentosu. Avnıpa Konseyi
AGİT gibi uluslararası ku-
rum ve kuruluşlarla ilişki-
lerin geliştirilmesi ve P-
KK'ya siyasi bir hüviyet
kazandınlması düşünül-
müştür. Ancak PKK, bü-
tün sryasaüaşma çabalan-
na kendini siyasi bir kuru-
luş gibi göstermek isteme-
sine rağmen bir terör ör-
gütüdür.
Yine 5. Kongre de ajan
ve GKK aikteri olarak ta-
nımlanan şahıslara imha
şeklinde yönelineceği, bu
tür şahıslann birbirİeriyle
olan çelişkilerin derinleşti-
rilmesinin sağlanacağı,
GKK'lannın mal vaıiıkla-
nna el konulacağı. güven-
lik ve ekonomik yönden
abluka alüna ahnarak im-
kânlannın kısınanacağı
karariaşbnlmışnr.
5. Kongre'den sonra
Şam yakınlannda bir ör-
güt kampında 01 -05 Mayıs
1996 tarihlerinde yapılan
PKK'nın 4. Konferan-
sfnda da 0 ve ilçe gibi ka-
labalık yerieşim birimleri-
ne baskınlar düzenlenme-
si, intihar eylemlerinin ge-
liştirilmesi öngörülmüştür.
Sanık Abdullah Öcalan,
silahlı çete PKK elemanla-
nna bilhassa GKK'nın banndıklan köy-
leri hedef göstermiştir. GKK PKK örgü-
tüne katılmay ı kabul etmeyen Kürt asulı
vatandaşlanmızdır. GKK'laruun PKK'yı
kabul etmemesi ve mücadele vermesi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kürne-
re baskı vaptığı. Kürt halkının özgürlüğü
için savaştığı propagandasım en iyi şekil-
de boşa çıkardığından Abdullah Öca-
lan'uı emriyle PKK çeteleri birçok GKK
aikterini, çocuklannı yakınlan ile birlik-
te yok etmişlerdir.
22 Şubat 1999 tarihi itibanyla 1225
GKK şehitedilmiştir. ÖMürülen 4 bin 472
vatandaşımızın büyük çoğunluğu Kürt
asülı vatandaşlanmızdır.
Antalya. lzmir ve İstanbul gibi bab şe-
hirlerinde dahi PKK elemanlannın t'erdi
olarak işledikleri cinayetierde öldürülen-
ler Kürt asıllıdır.
Öldürülenler ya ajan ya da işbüükçidir.
Yani PKK örgütüne katılmayan veya yar-
dım etmeyenlerdir.
Belirlenen bu durum, PKK tarafindan
gerçekleştirilen olaylaria sabit olmuştur.
Ahnan bu karariar. PKK'nın uluslara-
rası kurum ve kuruluşlarla ilişkiye girnıe-
sine, kendisini dünya kamuoy una tanıt-
mak istemesine rağmen insanhğa karşı
suç işleyen terörist bir örgütten başka bir
şey olmadığını gösterir.
Sonuç:
Dosya içinde mevcut delillere, sanığın
değişik safhalarda ahnan ifade ve sav un-
malanna. yargılama sırasında gözlenen
durumuna, mensubu bulunduğu silahh ve
bölücü terör örgütünün uzun süredir ve
sürekli olarak gerçekleştirdiğL yurtiçi ve
yurtdışına da yaygınlaştırdığı eylemleri-
ninniteliğint'. sanığın halendeörgütk olan
bağlanüsını kesmemiş bulunmasına göre
üzerine anlan suç sabit görüldüğünden.
eylemine uyan TCK'nın 125. maddesi
uyannca cezalandınhnasına. tutukluluk
halinin devamına. emanete kayıth olan ve
örgüte ait olduğu anlaşılan eşya ve para-
nın TCK'nın 36. maddesi gereğince mü-
saderesine karar verilmesi kamu adına ta-
lep olunur."
ÜTTİ