23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 HAZİRAN 1999 PERŞEMBE HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ SİRMEN Türkiye ve Avrupa Toplumumuzdaki yoğun Avrupa tutkusu, 200 yıl önceye kadar dayanır. Ondokuzuncu yüzyıl başından günümüze ka- dar geçen süre içinde Avrupalı hep Türkiye'nin işlerine karışmış, kâh azarlayan, kâh yol göste- ren bir öğretmen tavrını benimsemişse, bunun bir nedeni, Batı'nın benmerkezci düşüncesi, öbürü ise, bizim değişmemekteki direncimiz olmuştur. Tanzimat'ın büyük yenilikçilerinden biri ola- rak, tarihe adını yazdırmış olan Ali Paşa, "ne yapsak, ne versek yaranamıyoruz, durma- dan daha fazlasını istiyorlar; biz de verir, ya- par gibi davranıp isteklerinin en azını yap- maya çalışıyoruz" demişti. Gariptir, Tanzimat Osmanlısı ile son yılların Cumhuriyet Türkiyesi'nin Avrupa'ya yaklaşım- lan ortak özellikler gösterir. Her ikisi de, hem Av- rupa içine girmek isterler, hem de Avrupa'yı iyi yönleriyle de, kötü yönleriyle de, yalnızca yan yanya algılar, ardındaki felsefeyi görmemekte direnirler. 1856 Paris Anlaşması ile toprak bütünlüğü- nü büyük Avrupa Devletlerinin güvencesi altı- na sokmuş bulunan Osmanlı, coşku içinde ya- nılmaktaydı.TıpkıCumhuriyet'in 1995Gümrük Birliği Anlaşması'ndaki yanılgısı gibi... Tanzimat gibi, son dönem Cumhuriyet yöne- timleri de, aslında hem niteliğini anlamadıklan Avrupa gibi olmak isterken, hem de değişme- mekte dırenmektedirler. Üstelik, iç dinamikler de, değişimin zorunluluğunu barbar bağırırlar- ken... •*-*• Geçen hafta sonunda Köln'de yapılan Avru- pa zirvesinde, Türkiye'nin tam adaylığı konu- sunda, Ankara'nın beklediği kararın çıkmama- sı çoğu kişiyi şaşırttı. Çünkü yeni Alman Şan- sölyesi Schröder, selefi Kohl'un tersine, Tür- kiye'nin adaylığını destekleyeceğini, hemen bir üyelik söz konusu olmasa bile Ankara'ya kapı- yı aralayacağını söylemiş, bu arada kimi deği- şiklikler için, Türkiye'nin de harekete geçmesi için Bülent Ecevit'e mektup göndermiştir. Bu arada Köln zirvesi için hazırlanan karar taslağı- nın 61 ve 62. maddelerine de, Türkiye'ye bazı umut kapıları aralayan tümceler konmuş fakat bunlar karar metninde yer almamışlardır. Köln zirvesi Ankara'da düş kırıklığı yaratır- ken, bu kez, artık kimse Yunanistan bahanesi- ne inanmadı. Türkiye artık gerçeği görmek ve bu nüfus ya- pısı, korkunç göçü, enflasyonu, insan hakları ayıpları, demokrasi eksikleri, töre cinayetleri ve yapısal bozukluklarıyla AB'ye giremeyeceğini anlamak zorundadır. Avrupa Türkiye'yi istese de giremez Ankara, AB'ye. Kaldı ki, Avrupa Tür- kiye'yi ıstememektedir. (Bu konuda bakınız Erol Manisalı: "Avrupa Değil, Dalga Geçen Biziz Kendi Kendimizle" Cumhuriyet 9.6.99. s. 10) "Peki Avrupa'nın bizim üyeliğimizden sağla- yacağı yararlar yok mu?" sorusunun da, pek fazla anlamı kalmıyor. Çünkü 1838 IngilizTürk Ticaret Anlaşması'ndan 157 yıl sonra imzala- dığımız anlaşma ile, bu avantajlan biz onlara za- ten karşılıksız sunduk. Bu durumda ne yapmalı sorusuna gelince: Her halde ilk yapılacak iş, Gümrük Birliği An- laşması'nı yenıden gözden geçirmektir. Bu ko- nuda kendi taahhütlerini AB yerine getirmedi- ği için, Ankara'nın elinde haklı gerekçe de var. Ikincisi ise, Ecevit- Gürel ikilisinin geliştirdiği gi- bi, "sizden şimdilik bir isteğimiz yok, sizinkile- re de, yeni bir gelişmeye kadar bizim kulakla- rımız tıkalı" politikasına tekrar dönmektir. Bu Avrupa ile ilişkilerin kesilmesi ve adaylıktan vaz- geçme değil, yalnızca şimdilik bir dondurma dönemi yaşamak anlamını taşıyor. Tabii aynı zamanda yapısal reformlann yaşa- ma geçirilmesi zorunluğu da var. Mahkeme heyeti ve savcılar îmralı 'dan ayrıldı Mudanya sakin günlerine döndü LEVTNT GENCELLt MUDANYA-PKKli- deri Abdullah Öcalan ın yargılandığı duruşmaya 23 Haziran'a kadar ara venlmesı üzerine mah- keme heyetı ve savcılar Îmralı Adası'ndan aynl- dılar. Mudanya'da hayat normale dönerken duruş- manın başlamasmdan önce trafiğe tamamen kapatılan yeni ıskelenin çevresindeki barikatlar da kaldınldı. Mudanya esnafı. "yazhkçılanıT 23 Haziran'a kadar taşınma- sını ve işlerinin de açıl- masını bekliyor. Öcalan davasında yar- gılamanın 6 gününde Ankara DGM Başsavcı- sı Cevdet Vblkan'ın esas hakkındaki görüşünü okumasından sonra sa- vunma için verilen 15 günlük ara nedeniyle mahkeme heyeti ve sav- cılar İmralı Adası'ndan dün aynldılar. Helikop- terle Orhangazi Jandar- ma Bölge Komutanlı- ğı'na saat 11.30 sıralann- da gelen heyet, burada bir süre dinlendikten sonra saat, 13.00 sırala- nnda Ankara'ya sıkı gü- venlik önlemleri altında arabayla döndü. Duruşmayı izlemek için ilçeye gelen ve sayı- lan bini aşan gazeteciler ile şehit yakınlannın bü- yük bölümünün ilçeden aynlması, zor durumda- ki esnafi tümüyle zorda bırakırken, günübirlikçi- lerin Mudanya yerine sa- hildeki Kumla ve Armut- lu'ya gitmeleri ilçedeki dengeleri iyice bozdu. Mudanya esnafi. medya- nın abartması sonucu fa- turanın kendilerine çıktı- ğını, ilçedeki sıkı güven- lik önlemlerinin ve fiyat- lann abartıldığım, özel- likle televizyonların yan- lış yayın yaptıklannı be- lirttiler. Devletin kendilerine mutlaka el uzatması ge- rektiğini bildiren Mu- danyalılar, Başbakan Bü- lent Ecevit ile 57. hükü- meti oluşturan partilerin genel başkanlannın bir- likte ilçeye gelerek iç tu- rizm açısmdan mesaj vermeleri gerektiğinde birleştiler. Başsavcı Volkan: PKK, ülke topraklannın ve milletin bütünlüğünün parçalanmasmı amaçladı Içten ve dıştatı destek aldılarÎMRALJ - Öcalan davasının savcılan Cevdet Volkan ile Talat Şalk tarafından hazırlanan ve "Devlet topraklannın ta- mamını veya bir kısmım yabancı bir dev- letin hâkimiyeti alnna koymaya vey a dev- letin istiklalini zayiflatmay a vey a biriiğini bozmay a vey a de\ letin hâkimiy eti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya kaUaşmak" suçu- nu işlediği gerekçesıyle TCY'nin 125. maddesi uyannca hakkında idam cezası v erilmesi istenen esas hakkındaki görüş: "Türiaye Cumhuriveti Devleti'nde Kürtlereyapılmışnebirbaskınedekürt- lerin inkân vardır. Cumhuriyet kurulduk- tan sonra 1925'te patlak veren Şevh Saıt isyanı çoğunlukla Kürtierin kaoldıklan bir isyandır. Ancak devletten aynlmayı he- defleven bir Kürt isyanı değiİdir. Abdul- lah Öcalan da Şeyh Sait isyanı için aynhk- çı bir isy an dememiş, isyanı başlatanlarve isyana kaülanlar için 'Onlar ulusal kurtu- luştan Cumhunyet'ın değil, saltanat ve hilafetin geri geleceğini sanarak önce des- tek vermişler. Bu gelişmeyince isyana yö- nelmişlerdir..." demiştir. Devlet, isyanı şiddede basarmış, isyan edenleri cezalandırmıştir. Devlete karşı başlatılan sflahh bir hareketin güç kuila- nılarak bastinlması. isyan edeıüerin dece- zalandınlmasL uluslararası hukukta da kabul edilmiş bir kuraldır. İsyanlann dı- şuıda kürtkre karşı hiçbir baskı yapd- manuştır. Erzurum. Sıvas ve Amasya Erzunım ve Sıvas kongrelerinde be- nimsenen. Osmanlı Meclis-i Mebusa- nı'ncada kabul veilan edilen Misak-ıMil- li "nin bir maddesinde de. Mondros Müta- rekesi'nin imzalandığı 30 Ekinı 1918 gü- nü "Mütareke sınırlannın içinde dinsel, kültürel amaçlı ve amaç bakımından bir- lık oluşturmuş ve birbırlerine karşı saygı ve fedakârlık duygulany- la dolu, ırkî ve toplumsal haklan ile coğrafî ko- numlanna bütünüyle say- gılı Osmanlı Islam ço- ğunluğunun yerleşik bu- lunduğu bölümlerin ta- mamı gerçekte ve yasal olarak hiçbir nedenle ay- nm yapılması mümkün olmayan bir bütündür' hükmü kabul edilmiştir. İstiklalSavasTndaMisak- ı Milü'nin bu hükmü ay- nen benimsenmiştir. İstik- lal Savaşı iyi incelendiğin- de Atatürk'ün, Misak-ı MiDi'nin çizdiği sınırlan içinde yaşayan halkuı ta- mamını bir bütün olarak gördüğü, bölgesel güçleri birleştirmeye çahştığı ve düşmana topyekûn mille- tin gücüyle karsı koyma çauştığı görülür. .\masya Genelgesi'nde; 'Milletin bağımsızlığını yine mil- letin kesin karan ve dire- nışi kurtaracaktır' den- miştir. Bu genelgede. Mond- ros Mütarekesi'nde kabul edilen sınırtar içinde ya- şayan halkuı tek bir mil- let olarakgörüldüğü açık- ür. Erzurum Kongresi'nde de Atatürk, Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Süleyman Nazıt tarafindan kurulan Do- ğu VTlayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiy et- leri'ni bir çan altında birleştirmiştir. Er- zurum Kongresi'nde, 'Trabzon ile Canik Sancağı ve Doğu llleri adını taşıyan Er- zurum, Sıvas, Diyarbakır. Elazığ. Van. Bitlis ve bağımsız livalann hiçbir sebep- le, bahaneyle bırbinnden a>nlmaz bir bü- tün olduğu' karan alınmışür. 4 Eylül 1919'da başlayan \e 12 Eylül 1919'a kadar de>am eden Sı\as Kongre- si'nde ise 'Bütün yurttakı Müdafaa-i Hu- kuk Cemiyetleri birleştirilmiş. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında kurulmuştur. Erzurum Kong- resi'nde kararlaştınlan her türlü işgal ve müdahaleye karşı toptan direnme karan perçmlenmiş, Mondros Mütarekesi sıra- sında sınırlanmız içerisinde kalan ve ezi- ci Islam çoğunluğu tarafından yerleşik bulunan Osmanlı ülkesi unsurlan biıbi- rinden ve Osmanh camiastndan bölün- mesi mümkün olmayan ve hiçbir sebep- le aynlmaz bir bütün oluştururlar. Adı ge- çen ülkelerde yaşayan bütün Islami un- surlar birbirlerine karşı saygı ve fedakâr- lık duygulan ile dolu ve ırkî toplumsal ve coğrafik haklanna bütünüyle saygılı öz- kardeşlerdır' hükümieri kabul edilmiştir. Ne Erzurum Kongresi kararlarune Sı- vas Kongresi kararlan. ne Misak-ı Milli hükümieri aynca Kürderden bahsetme- mektedir. Baflımsızlılc hareketl deflil Türkiye'de PKK tarafindan başlatılan ve giderek yay gınlastınlan tedhiş eylemle- ri bir bağunsıznk hareketi olarak kabul edilemez. Çünkü bağunsıznk mücadeksi içinde olan milletler, kendi egemenlikleri- ni ülkesi içinde etkili kılmava çahşır. Bu amaçla da. hukuka aykın biçimde o top- rak parçası üzerinde egemenlik iddiasın- da bulunan güçierie sav aşmak, ancak ba- ğımsızhk mücadeksi sayılabUir. PKK yasadışı Yaygmteröreylemlerinebaşvuran P- KKyasadışKİır. Gerçekleştirdiği tüm terör harekeüeri hukukdışı ve insanlıkla bağdaşmayan,ya- salara göre her biri ayn ayn suç teşkil e- den eyienüerdir. Bunlann hedt'fı ise dev- let düzenine karşı gelmektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi \e milleti- nin bütünlüğü. de\ letin siyasi y apısı ile ko- rumakla görevU olduğu Idşi gü> enngL öz- gürtüklerin korunması. sosyalrefahınsağ- lanmag, ülkenin kalkmması \t büy üme- sinin önlenmesine yönelik olduğu çok açıknr. PKK terör örgütünün hedefolarak gös- terdiği toprak parçası. Türkiye Cumhu- riyeti'nin egemcnliği altındadir. Ayaklan- ma, başkaldın ya da isy an şeklini alan. ge- rek Türkiye çapında gerekse ve özellikle siyasi yönden Baü AvTupa ülkelerinde yay - gmlaşünlan bu hareket devlete ve devlet güçlerine yönettihniş ve devletin otoritesi- ni zay ıflatmak. düzeni sarsmak amacıy la başlatılmış. zaman içinde genişietilmiştir. Bununla amaçlanan ise yaraülacak terör ortanundan yararlanıp. ülke topraklan- nuı ve milletin bütünlüğünün parçalan- masıdır. Yaranlmak istenen vç aiınan iç ve dış desteklerle planlanıp yürürlüğe konulan bu durum. başlangıçtan beri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasf nın 3'üncü mad- desindeki "Türkiye Devleti ülkesi ve mil- letiyle bölünmez bir bütündür' ilkesi. 14'üncü maddesinde belirtilen hak >e öz- gürtüklerin kötüye kullanılmaması pren- sibi ile bağdaşonlamaz ve TCK'nın 125'inci maddesinde müe»idesini bulan devletin biriiğini bozmaya veya devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet iradesinden ayırmaya kalkışmak suçunu oluşturur. Suç tamamlanmıştır 3713 Sayılı Terörie Mücadele Kanunu iç ve gerekse dış hukuk açtsından terör ör- gütü olduğu konusunda hiçbir tereddüt buiunmayan. eylem ve faaliyetieri nede- niyle Avrupa ülkelerince de terör örgütü ve terömt sayılan PKK'ya ve elebaşısı Ab- dullah Ocalan'a. uluslararası hukuk açı- sından ve yargılama yönünden ayncalık tanınması. siyasi kişilik tanınarak statü kazandınlmak istenmesi hukuk dışıdır. Tutuklu sanık Abdullah Öcalan. yasalar karsısuıda bir terör suçu sanığıdır. İnsan haklan ve usul yargüaması hükümieri dı- şında kendisine bir ayncalık da tanına- maz. Terör suçu sanığı sayıldığından 3713 Sayılı Kanun'un 16'ncı maddesi uyannca ve güvenlrği nedeniyle bu tür tutukhılann tabi olduğu rejime tabi tutulmuştur. Ak- sini üeri sürmek gerçeklerle bağdaşnnla- maz. Taraf statüsü söz konusu olamaz Cenevre Sözfeşmesi hûkümlerine göre savaş suçlusu statüsü \erilmesi yönünde- ki taleplerin hiçbir hukuki dayanağı da bulunmamaktadır. PKK'nın başlatnğı aynhkcı terör ey- lemlerini önlemek, yakaİandığında yargı- lamak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel görevidir. PKK terör örgütüne ulus- lararası antlaşmalara göre bir taraf statü- sü tanınması da söz konusu olamaz. Aksi takdirde Helsinki Konferansı Son Belge- si ile kabul edilen ve diğer andaşma ve söz- leşmelerde de yeralan Türkiye Cumhuri- yeti Devleti'nin egemen eşittiğine ve ege- menliğinin niteliğindeki haklanna saygı- sızhk olacakür. 125. madde unsurlarını olusturuyor Anayasanm 10. maddesine göre, ber- kes dil, ırk, renk. dnsiyet, siyasi düşünce, ğı altında düzenlenen ve Türk Ceza Ka- nunu'nun en ağır ve ilk özel ceza madde- si olan 125. maddesindeki suçun unsurla- nnı ohışturmaktadır. Sanık, gerek hazır- hk soruşturması sırasında. gerekse yargı- lamada yaptığı sözlü ve yazdı savunmasın- da, özetle: PKK terör örgütünü kendisinin kur- duğunu. örgütü sev k ve idare ettiğini, ya- kalandığı ana kadar örgütün kendisinin b- derliği ve komutaa altında faah'yetlerini sürdürdüğünü. hareketin geçnüsteki is- yan hareketinden farklı yönlerinin oklu- ğunu, iddianamede belirtilen olayian ve te- rör ey lenıi niteliğini ve bunlardaki sorum- luluğunu kabul ettiğini, Kitabın etkisinde kalarak... 1990'dan sonra tesadüfen eline geçen LeslieLipson'un'DemokratikUygarlık" adh kitabının etkisinde kalarak, İsviçre ve İngiltere gibi demokraü'k ülkeleri örnek vererek. başlatılan hareketin sorunlan çö- zemeyeceğini. çözüm yolunun demokra- tikleşme alanında mesafe alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin. ülkesi ve mille- tiyle bütünlüğü içinde demokratik uygu- lamalar çerçevesinde mümkün olabilece- ğini anladığını ve bundan sonrademokra- tik sistem üzerinde çahşmalannı yoğun- laşürdığını, 15 Mart 1993'te, bir başlangıç olarak tek tarafh silah bırakma eylemini başlat- üğını. daha sonra da bu y önde gavTet sarf- ettiğini, 1 Eylül 1998 tarihinde de ateşkes guişimlerinde bulunduğunu, amacının daha fazla kan dökülmesini önlemek, te- rör hareketlerineson vermek, ölüp öldür- mek yerine, yaşayıp yaşatmanın ya da da- ha doğru anlaşılacağına inandığuu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile birlik- te banş içinde sorunlara çözüm yolu bul- mak olduğunu. bu yönde basın ve yayuı or- ganlannda açıklamalarda bulunduğunu. 1ĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN hûkümlerine göre. PKK terörörgütü, ger- çekleştirdiği eylemler terör suçu, bu ey- lemleri planlayan. silahlı çetenin amir ve kumanda görevini üstlenen ya da örgüt adına faaliyet gösteren veya bilerek ve is- teyerek yardımda bulunan herkes terör suçlusu sayılnuştır. Bu nedenle TCK'nın 125'inci maddesi de terör suçu olarak ka- bul edilmiş. bu suça bakma görevi ise ay- nı yasa ile 2845 Sayılı Kanun'un 9'uncu maddelerine göre Devlet Güvenlik Mah- kemelerinin görevleri arasuıda sayılmışür. Bu suç bir tehlike suçudur. Teşebbüs safhasında kalsa bile suç tamamlanmışûr. Uluslararası hukuk, terorizmi her ko- şulda yasaklamış ve ciddi bir insan hakla- n ihlaİi olarak kabul etmiştir. Uluslararası belgelerden olan ve bağla- yıahğı bulunan: - 1989 AGİK Viyana Kapanış Behge- si'nde: kanlan ülkelerin terör suçlan yön- temlerinin ve uygulamalannın kuıanaca- ğı, hiçbir şart alünda teröre hak verilme- yeceği. bu konularda kararh davranılaca- ğu suçlulann iadesi ve takibanm emniyet altına alnıak için gereken tedbirlerc biış- vurulacağı, -1990 Paris Şarü'nda. devietlerin ba- ğunsızhk,egemenlikvetoprak bütünlüğü- nü ihlal eden faaliyetiere karşı demokra- tik müesseseleri savunmada işbüügi yapı- lacağı ve terörün her ülkede suç sayüaca- -1992 Helsinki BOdirisi'nde. terör ha- reketierinin kayıtsız şartsız kmanması, te- rör tehdidinin ortadan kaldınlması için iş- birliği yapılacağı, - 1993 Vıyana İnsan Haklan Dünya Konferansı Deklarasyonu'nda. egemen ve bağunsız ülkelerin toprak bütünlüğü ve si- yasi biriiğini tamamen veya kısmen tehü- keye sokacak her türiü hareketin makul karşüanmayacağL teşvik edilmeyeceğü te- rörden korunma ve mücadelede işbiıiiği- ni geliştirmek için gerekli tedbirin alına- cağı, hususlarında karşıhkh anlaşmaya va- nldığı kay dedilmiş ve uluslararası hukuk kurah haline getirDmiştir. Ayncalık hukuk dısıdır Çok sayıda yasadışı silahh terör eylem- lerini yay gın şekilde gerçekleştiren, gerek febefi inanç. din. mezhepve benzeri sebep- lerie ayrun gözetmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye. aileye. zümreye veya suufa imtiyaz tanınamaz. Devlet organla- n ve idare makamlan, bütün işlemlerin- de kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket ehnek zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, aynı za- manda insan haklanna saygıu, demokra- tik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bölge ve ırk aynmı yapılmaksızın, konuştuğu dile bakılmaksızuı, herkese yasalar eşit şeldl- de uygulanır. Anayasa ve yasalann tanıdı- ğı hak ve özgürlüklerden herkes yararla- nır. \eter ki şans tanınsın. Kişinin topluma, ailesine ve diğer kişi- lere karşı ödev ve sonımluluklanm da içi- ne alan ve herkesin Idşiliğine bağh doku- nuhnaz. de\ redilmez. vazgeçilmez temel hak ve hürriyetiere sahip olduğu, anaya- samızm 12. maddesinde kabul edilmiş, 13. maddesiy le de temel hak ve özgüriüklerin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bü- tünlüğünün, milB egemenliğinin. Cumhu- riyet'in, miui güvenliğin, kanıu düzeninin, genel asayişin. kamu yarannın korunma- sı amacıy la ve kanunla sınuiandınlabile- ceği kabul edilmiş. bunun ise anayasamn sözüne ve ruhuna uy gun olarak yapılabi- leceğL demokratik toplum düzeninin ge- reklerine ay kın olamayacağı hüküm aln- na ahnmışnr. Anay asa ile güvence alüna ahnan kişi- nin temel hak ve özgüriükleri ve bunlann kısıtlanmasL ülkemizin de taraf olduğu tüm uluslararası sözleşme ve antiaşma- larda yer almaktadır. Uluslararası hukuka uygun şekilde, anay asa ile düzenlenen ve diğer yasalarla uygulamaya konulan bu hukuki durum karşısındâ, PKK terör örgütünün ve ör- gütü fiilen kuran. gtdi ve açık şekilde ver- diği yazıh ve sözlü talimat ve emirieri ile sevk ve idare eden, yöneten sanık Abdul- lah Ocalan'ın fiil ve hareketi, Türk Ceza Kanunu'nun ayn ayn bölümlerinde her biri ayn suç sayuan, şahıslara karşı işlenen, mal kamu düzeni ve güvenliği ile gelece- ğL adliyenin şahsiyeti, devlet idaresi ve hür- riy et aleyhinde işlenen suç kapsanunda ol- duğu gibi, bunlann tam anunı içine alan vc devletin şahsiyetine karşı cürümler başu- gayri resmi olarak da bazı aracı kişilerie bu yöndegirişimkrinin deolduğunu, Tür- kiye'deki demokratik \e çağdaş geüşme- lerin de vardığı sonucu olumlu yönde et- Idlendiğini. devamh bu yönde çıkış yolu aradığmı, örgütü ve silahlı gücünü meşru savunma hudutian içine çekmek, saldın olmadıkça karşdık vermemek için gayret sarf ettiğini ileri sürmüştür. "Demokratik Birlik Çözümü" ile ad- landırdığı çözüm yolunun ise 1- Ülke bütünlüğünün ortak vatan ger- çeğinin daha da güçlendinlmesi, 2- Demokratik Cumhunyetin sosyal birlik ve bağımsızlık çerçevesinde olma- sı, 3- Toplumdakı dil ve kültür özgürlüğü sonınunun can alıcı özünü teşkil etmesı. 4- Askeri ve silahlı güç yaklaşımlan çözüm için anlamını yitirdiğinden terk edilmesi, 5- Başta PKK ohnak üzere yasadışı ko- numda olan birçok örgüt banşla birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uydurması, Başhklan alnnda ileri sürdüğü tezlerin, anayasa ve yasalarda yapılacak değişik- lilderieve uygulamalardald aksaklıklann giderilmesiyle gerçekleşebileceğini iddia etmiş. konunun tamamen. mensubu oldu- ğu örgütün amacını sağlayıcı nitelikte ol- duğu değerlendirilmiştir. Aynca 1990 yıhndan sonra. shil kesim- lere karşı hiçbir saldında bulunulmama- sı tahmaünı verdiğini, bu y önde geuşen az sayıdaki olayiann kendi inisiyatifi dışuıda ve bölgesel sonımlularea geliştirildiğini, bu durumdan acı duymakla birlikte önle- yemediğini savunmuştur. Eylemler de doğruluyor Sanığm savunmasuun bir an için doğ- ru olduğu kabul edilse ve saminıi düşün- cesi olduğu varsayılsa bile yasadışı olan ve silahlı faah'vetieri ile uzun süredir sürekli terörü canlı tutarak amacına ulaşmak is- teyen, Türk ulusuna y urt içinde ve dışan- da acı veren PKK'nın çizelgesi dosya için- de mevcut bulunan resmi verilere göre, 15.02.1999 tarihine kadar gerçekleştirdi- ği eylemler bu savunmasını doğrulama- maktadır. Kurulduğu tarihten yakalandığı güne kadar: Düzenlediği 6 bin 36 saldın olay ından 4 bin 57'sinin, devlet güçleriyle ginştiği 8 bin 257 silahh çabşmadan 6 bin 57'sinin, 3 bin 71 bombalama ve patlama e\ lemin- den 2 bin 403'ünün, 388 gasp olay ından 298'inin, 1046 adam kaçırma suçundan 934'ünün, 567 yasadışı gösteri olay ından 529'unun, 1993 yıhndan sonra gerçekleş- tirilmiş olması. Her biri ayn ayn suç teşkil eden ve in- sanhk aleyhine işlendiğinden hiçbir kuş- ku duyulmayan bu olaylar sonucu PKK terör örgütü tarafından öldürülen ya da şehit edilen 4 bin 472 Türkiye Cumhuri- yeti vatandaşından 2 bin 871'inin. 3 bin 874 rütbeli ve rütbesiz askerden 2 bin 778'inin, 247 polisten 148'inin, 1225 Ge- çki Köy Korucusundan (GKK) 960'uun, yaralananlardan 5 bin 620 vatandaştan 4 bin 9'unun. 8 bin 178 askerden 6 bin 192'sinin, 909 olan polisten 606'sının, 1655 GKK'dan 1373unün. 1993 yılından 15. 02.1999 tarihine kadar geçen zaman için- de mey dana gelmesi. Örgüt tarafından kaçınldığı tespit olu- nan 5 bin 51 kişiden 3 bin 279'unun, geri dönenlerin ise 2 bin 697'den 1848'inin bu döneme rastlaması, Bu dönem içinde mey dana gelen terör olayian nedeniyle. değişik yaşiardaki 120 çocuğun teröre kurban gitmiş ve 188'inin de yaralanması, Sanığın savunmasuun hangi gerçekle- re dayandınldığını >e ne derece samimi olduğunu ortaya koymaktadır. PKK'nın 5.Kongresi 08-27 Ocak 1995 tarihinde yaptlnuşnr. Kongrede PKK'nın faaliyet gösterdiği. Kuzey Irak ve Türkiye için planlan olan güçlerin. PKK'nuı des- teğine ihtiyacı olabilecegi değeriendiril- miş, bununla ilgili bir di/i karariar ahn- mışnr. Aiınan karaıiaria Avrupa Parla- mentosu. Avnıpa Konseyi AGİT gibi uluslararası ku- rum ve kuruluşlarla ilişki- lerin geliştirilmesi ve P- KK'ya siyasi bir hüviyet kazandınlması düşünül- müştür. Ancak PKK, bü- tün sryasaüaşma çabalan- na kendini siyasi bir kuru- luş gibi göstermek isteme- sine rağmen bir terör ör- gütüdür. Yine 5. Kongre de ajan ve GKK aikteri olarak ta- nımlanan şahıslara imha şeklinde yönelineceği, bu tür şahıslann birbirİeriyle olan çelişkilerin derinleşti- rilmesinin sağlanacağı, GKK'lannın mal vaıiıkla- nna el konulacağı. güven- lik ve ekonomik yönden abluka alüna ahnarak im- kânlannın kısınanacağı karariaşbnlmışnr. 5. Kongre'den sonra Şam yakınlannda bir ör- güt kampında 01 -05 Mayıs 1996 tarihlerinde yapılan PKK'nın 4. Konferan- sfnda da 0 ve ilçe gibi ka- labalık yerieşim birimleri- ne baskınlar düzenlenme- si, intihar eylemlerinin ge- liştirilmesi öngörülmüştür. Sanık Abdullah Öcalan, silahlı çete PKK elemanla- nna bilhassa GKK'nın banndıklan köy- leri hedef göstermiştir. GKK PKK örgü- tüne katılmay ı kabul etmeyen Kürt asulı vatandaşlanmızdır. GKK'laruun PKK'yı kabul etmemesi ve mücadele vermesi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kürne- re baskı vaptığı. Kürt halkının özgürlüğü için savaştığı propagandasım en iyi şekil- de boşa çıkardığından Abdullah Öca- lan'uı emriyle PKK çeteleri birçok GKK aikterini, çocuklannı yakınlan ile birlik- te yok etmişlerdir. 22 Şubat 1999 tarihi itibanyla 1225 GKK şehitedilmiştir. ÖMürülen 4 bin 472 vatandaşımızın büyük çoğunluğu Kürt asülı vatandaşlanmızdır. Antalya. lzmir ve İstanbul gibi bab şe- hirlerinde dahi PKK elemanlannın t'erdi olarak işledikleri cinayetierde öldürülen- ler Kürt asıllıdır. Öldürülenler ya ajan ya da işbüükçidir. Yani PKK örgütüne katılmayan veya yar- dım etmeyenlerdir. Belirlenen bu durum, PKK tarafindan gerçekleştirilen olaylaria sabit olmuştur. Ahnan bu karariar. PKK'nın uluslara- rası kurum ve kuruluşlarla ilişkiye girnıe- sine, kendisini dünya kamuoy una tanıt- mak istemesine rağmen insanhğa karşı suç işleyen terörist bir örgütten başka bir şey olmadığını gösterir. Sonuç: Dosya içinde mevcut delillere, sanığın değişik safhalarda ahnan ifade ve sav un- malanna. yargılama sırasında gözlenen durumuna, mensubu bulunduğu silahh ve bölücü terör örgütünün uzun süredir ve sürekli olarak gerçekleştirdiğL yurtiçi ve yurtdışına da yaygınlaştırdığı eylemleri- ninniteliğint'. sanığın halendeörgütk olan bağlanüsını kesmemiş bulunmasına göre üzerine anlan suç sabit görüldüğünden. eylemine uyan TCK'nın 125. maddesi uyannca cezalandınhnasına. tutukluluk halinin devamına. emanete kayıth olan ve örgüte ait olduğu anlaşılan eşya ve para- nın TCK'nın 36. maddesi gereğince mü- saderesine karar verilmesi kamu adına ta- lep olunur." ÜTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle