23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
?7 MAY1S 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYCARLIKLARIN JZİNOE. OKTAY EKİNCt Görevi devralan CHP'li Belediye Başkanı Mehmet Eriş'ten 'devrimcilerin' beklentileri... • • - . ,^> -.V- «>• , . , . . , - - . . ^ Odemiş'te 'Cıımhııriyet yapıları' Koruma karşıtı' belediye Birgi'de 'tehlikeli' gelişmeler... Ege'de Kuvayi MiIJiye'nin ilk örgütlenme mer- kezlerinden biri de Birgi.. Aynı zamanda Ödemiş'in beldesi olan Birgı'deki Aydınoğfu Beytiği'nden kal- matarihi AydınogluCamisi. 15 Mayıs 1919günüdi- renişçilerin ilk toplantısma tanık olmuştu. Birgi, bu "Cumhuriyetri" geçmişiyle, 1994-1999 döneminde Belediye Başkanı CHP'li Mehmet Hıfeı Arslankara'nın önderliği altında "büûnevekültüre'" kapılannı açtı. Kentın eşsiz mimari ve dogal dokusunu koruma konusunda, hem yerel yönetime yardımcı olmak hem de öğrencileri ve gençleri kültürel mirasa sahip çı- kan bir bilinç içerisinde yetiştirmek için, Mimar St- nan Üniversitesi (MSÜ) yaz okulu çalışmalan baş- lattı. Çok sayıda etkinlikle ve sanat eyiemlenyle Bir- gi adeta bir "akademi-kent'" kimliğine doğru yürür- ken ÇEKÜL de. eskıden "okuma odasT olarak kul- lanılan tarihi evi satın alarak "kühür evi" işleviyle restore etmeye başladı... Şimdi bu anlamlı çabalann hemen tümü, 18 Ni- san 1999'da seçilen DYP'Ii yeni Başkan Ahmet Ko- nuş'un "SİTe ve korumaya karşı tatunûan1 " yüzün- den duraksamış gibi. Seçim kampanyasını, tarihi Birgi evlerini göste- ren fotoğraflar üzerine "Birgibunlara layıkdeğfl" ya- alı "kültür düşraanı" afişlerle yürüten Ahmet Ko- nuş. mazbatasını alır almaz "ÇEKÜL'ü burada iste- miyorum" demeye başlamış. Birgi için aslında bü- yük bir nimet ve "ayncahk" olan MSÜ'nün burada- ki "yüksek okuT projesini gerçekleştirmek üzere 1998'de 49 yıllıgına belediyeden kiraladığı arsayı da "geri alacağuu" söylüyormuş. Yıllardır kentin tari- hi dokusunu korumaya can atan belediye fen memu- runu da görevden uzaklaştırmış. Yerine bir "tabsH- dar" atamış... Ahmet Konuş'un kendisine "daruşmao'" olarak seçtigi kişi ise Ödemiş'in önceki DYP'li belediye başkanı Münir Bezmez. Bu kişi de baskanlık döne- minde Ödemış'in tanhi hanlannı yıkıp yerine dev be- ton ış merkezı yapmak ve kültürel mirasa olan say- gısızlıgı nedeniyle de lzmir Koruma Kunüu'yla "sfi- rekli çaüsmak" gibi özellikleriyle tanınıyor... Sözün kısası, Birgi'de önceki yıllaresen "uygar- iık riizgârlannın* yerini şimdi "muhafazakâr" bir yerel yöneticıyle birlikte "yağma ve tahribat firüna- sı" almak üzere. w , ,_. ^= Umanz, çok geç kalınmadan "hukuk devteti" tem- siknleri, bu, ilkokulu bıle dışandan bıtırebılmiş ve "to- rih bilincinden voksun" olduğu her halinden anlaşı- lan başkanın yaratacağı tahribatı engelleyici önlem- leri hemen ahrlar. Tarihi Birgi'nin hem Birgililere hem de gelecek kuşakiara "uygariıkseygisi'' sunmaya de- vam edebilmesi için MSU, ÇEKÜL. lzmir Va'liliği, meslek odalan ve bu ülkeye karşı sorumlu olan her- kese, asıl şimdi çokdaha büyük sorumJuluk düşüyor... • Kuvayı Milliye'nin 'kurulduğu' kentimiz olarak Kurtuluş Savaşı ve devrim tarihimizde özel bir değeri bulunan Ödemiş'te, Cumhuriyetin ilk dönemlerine ait yapılan korumak, gelecek kuşakiara da Cumhuriyet bilincini taşımanın önkoşulu... Cumhunyetin "güvences" olması gereken CHP, 18 Nisan 1999 seçımlerinde parti yönetimine ve- rilen "'güvensîzu'koyu'* nedeniyle tarihinin en bü- yük sarsıntısmı yaşarken, aynı partiden, aynı seç- mene "güven" vererek yerel yönetimlere seçilen "belediye başkanlarT ise "cumhuriyetdeğerleri- ni" bulunduklan kentlerde korumak ve savun- mak görevini üstlenmiş durumdalar... Böylesine bir "tarihsel sorumluluk" içinde kol- lan sıvayan CHP"li yeni başkanlar arasında ise Ode- miş'te yerel yönetimı DYP'den devralan Mehmet Eriş'in yükümlülüğü çok daha özel bir önem ta- şıyor. Çünkü Ödemış. sadece "Kuvayi Mflüye'nin ku- ruluşu"na önderlık ve tanıklık eden bir kent ola- rak değil. 1940'larakadarkucakaçtığı "ulusalmi- marük" örnekleriyle de "cumhuriyet devriminin" Anadolu'daki adeta simgesel bir yerleşmesi. Yıtirüen ulusal miras Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ül- kü Amnoluk. 1950 sonrasındaki cumhuriyete ve Anadolu uygarlıklanna "duyarsH" imarpolitika- lan sonucunda. o ilk coşkulu yıllann ürünü olma- lanna rağmen, "yitirilen" önemlı kentsel değer- leri şöyle sıralıyor "Ödemiş'e su ve eiektrik ge- tirilmesinin simgesi olarak 1932'de yapılan park yok edildi. Bir eşinin sadece Paris'te olduğu söv- lenen nskneii havuz yıknnldı. Atatürk'ün baJkanı ve Inönü doneminin başbakaın Şükrü Saracoğlu'na aitevin de buhınduğu Saracoğlu Caddesi'ndeki di- ğer tarihi yapılar da ortadan kaldınlarak eski kimlik tümüyle yok oldu. Yenkami >anındaki çe- lik karkas ekin pazan bile sökülerek, yerine. aynı camrvi ezen de> bir işhanı inşa edildi. Kentin mi- marlık tarihini belgeleyen vapılardan Haa Nuri Hanı da hantal birçarşı-otopark binası uğruna ver- lebiredadL." Ale> Coşkun,Kurtuluş Savaşı'nın ön- cü hareketlerinden "Ödemiş Direni- şiniB anlattıgı "Kuroyı Mfllhe'nin Kuruluşu" adli kitabında. Mus- tafa Kemal İstanbtü'dan^am- sun'a doğru yola çıkarken 16 Mayıs 1919 günü Ödemiş Bele- diye BinasTnda vapılan \e aynı gece Tîcaret Odası'nda sadece direnişçilenn katılımıylasüren top- lantılardan söz eder. 29 Mayıs "ı 30 Mayıs 'a bağlavan ge- ce yine Ödemiş'te bu kez Kaymakamhk Binası'nda alınan kararlar ise özetle şöyledir: "Bugûnden m'barenÖdemiş'te Kuvayı \1illrve na- Saraçoğlu Caddesi'ndeki >ikımiardaıı Önce kenti süsie\<en Cumhuriyetdönemisivfl mimari omekieri (üstte), 1920lerde çekilmiş bir fotoğrafta şimdi de eğitime hizmet verme>i sürdüren okui binası (altta)(Fotoğraflar: ÜLKU ALTINOLUK) mı altında bir teşekkül vucuda getirilecektir. (._) tzmir ve İstanbuJ hükümetleriyle üişki kesilecek- tir. (-.) Hacıihas köyünün batısındaki sırtlarda millicephe kunılacak \e Y'unan kuvvetierinin bu- radan ileri gecmesi engeUenecektir." Bağımsız Türkıye Cumhunyetı'nin kuruluş mücadelesinde işte böylesine anılan devrim tari- himize armağan eden Ödemiş'te CHP'li bir be- lediye başkanının gerçekten "jans" olabilmesi için sadece siyasal söyleminde "kuvayı miDiye- d" olması yeterli olmayacak. Başkan Mehmet Eriş'ten. siyasetin yanı sıra "imarpolitikası" açı- sından da yıllardır sürekli tahnp edilen Ödemiş'te- ki "eWe kalan son tarihsel ntirasr koruması bek- leniyor. Devrimin son tanıklan Peki. Ödemiş'te hem şimdilik hem de gele- cekteki kuşakiara "cumhuriyet biKncini" taşıya- cak mimari örnekler acaba nelerdir? Bu sorunun yanıtı için de Doç. Dr. Ülkü Al- tınoluk'un AD(Art Decore) dergisinde (1998/sa- yı: 63) yayımlanan makalesi önemli bir kaynak. Örnegin. o çağdaş yerleşimin en önemli bi- nalanndan. neo-klasik üsluptaki Zafer tlkoku- lu, sonraki yıllarda Ödemiş Spor Lokali olarak da hizmet vererek kenti süsledi. 1934'te kuru- lan "YemÇarşı'' bölgesinde, cephesinde "1927" tarihi okunan ve üzerinde "Mhnar Ata" imza- sı bulunan zarif saçaklı bina da kentin "ilk no- terine" çalışma mekânı olmuş. Altınoluk'un bu envanterinde, 1927'de Mu- sevi bir mimann yaptıgı Yıkfaz Otei'in, Hükfl- met Binası'nın, Tekel bınalannın, THK binası- nin özellikle altı çiziliyor. 1940- 1950 lkinci Ulusal Mimariık Dönemi'ne ait mimarlık veşe- hircilik çabalanna ömek olarak ise Alman Mi- mar Prof. Dr. Paul Bonatz'ın iüri danjşmanlığı altında düzenlenen "Ödemiş Imar Plaoı Yanş- ması" (1944) dikkat çekiyor. Yine bu dönemin ulusakı çizgflerini" taşıyan Halkevi, 2i- raat Bankası ve PTT binalan da bırer cumhuriyet mirası" nitelığinde- ler... İşte tüm bu degerlere sahip çıkması için de yeni Belediye Başkanı Mehmet Eriş'e "ba- şanlar" dilemek üzere ilk Ege seyahatinizde Ödemiş'e ugra- mayı planlarsanız. Bozdağ yo- luüzenndeki "Paşa Çeşmesfni ziyaret etmeden geçmeyin. Çünkü önyüzünde "Cumhuriyet Hanrası-I927''diyeyazıyor. Ostelikhem eski Arap harfleriyle, hem de "oyıhn anısı- oa" Latin harfleriyle... 5ser Selen'in 'Bulunmuş ve Kaybolmuş'adlı enstalasyonu Kasa Sanat Galerisi'nde Kaçırılmayacak Initüıısel bîr deneyiın YŞEGÜLGÜÇHAN Sabancı İ nhersitesi Kasa Sanat Ga- risibirgenç sanatçıyı ağırladı: EserSe- n.Selen galeride "Bulunmuş veKaybol- uş"adlı bırenstalasyon gerçekleştirmış. i çalışma Sabancı Üniversitesi'nin "Ge- ceğe Esintiler" projesi kapsamında aç- p yanşmayı kazanan bir grup çalışma asında yer alıyor. Bu yanşmayı kaza- ın projelerin seçim yöntemi de ilginç: akemler kurulu değerlendiriyor bu pro- leri. Bu kurulda yer alan hakemlerin r biri projeleri ayn ayn ve birbirlerinın çimlerinden haberdar olmadan değer- idiriyor. Seçim sonuçlannın nesnelli- açısından Rektör Prof. Dr. Tosun Ter- )ğJunun önerisiyle bu yol yeglenmış. Enstalasyon, birbiriyle ilişki içinde iki sitolarak değerlendirilebilir: Birey'in retilemesı yumuşak heykeller ve ala- Idiğıne nesnel ve katı uzam. Birinci ke- in aktörleri olan figürler yumuşak ve .yumuşakhk izleyiciye dokunmayı öne- 'or. Amorf heykeller yapay deri ve iç- ındehertürlüçagnşımaaçık silikon el- f var. Referans noktası Claes Oldenburg ın yumuşak heykellerle Selen yeniden • "idea of soft" oluşturmuş görünüyor iyüklü küçüklü elli yumuşak heykelin r biri insan bedeninin bir parçası. Be- ni, daha doğru bir deyişle özneyi nes- ye dönüştürme edımi ise Yves KJeina • gönderme gibi duruyor. eden transferi ile Ugili Amorf ve yumuşak heykeller bir yan- n da çocukluğumuzdan gelen dokuna- c algıiama. yani beden transferi ile il- i görünüyor. Bedeninin varlıgını doku- mla algılayan birey, dokunumu öneren muşak heykellerle temasa geçtiğinde beden transferiyle aslında kendi be- nini algılamaya başiıyor. Bu algıiama nrası izleyici bu beden parçalarının rlerini saptama aşamasına geldiginde. rçalann her binnin uzam içinde deği- yerlere, hatta tavana, kapı girintilen- , radyatör köşelerine \arana değin sa- dığını aynmsıyor. Jackson Pollock'un rarmalannın üç boyuta dönüşümü gi- de görülebilecek olan bu saçılma. bi- 'in özgürlük düşünün bir yanılsama lugu düşüncesının eşiğıne getiriyor fser Selen'in enstalasyonu hem özgürlük kavramım sorunsallaştınp son derece çarpıcı etkiler yaratıyor, hem de biçim çalışmalanna dönüşü imlemesiyle plastik sanatlardaki toparlanma çabalannı muşruluyor. enstalasyonla bütünleşen izleyiciyi. Bu eşikte izleyiciyi özgürlük yanılsa- masından gerçekliğe taşıyan ikinci bir enstalasyon, ses enstalasyonu devreye gi- riyor. Sekiz dakika insan bedenine iliş- kin bir ses -diş hekimlerinin kullandığı, hastanın tükürügünü emen cihazın sesi- eşiği aşıp özgürlüğün sının uzamla tanı- şan izleyicinin, ki bu noktada "birey" de- mek daha doğru görünüyor. yaşamsal tra- jedisi ile en sert ve soguk biçtmde yüz- leşmesini hızlandınyor. Bu sekiz dakika- lık sesi dört dakikahk bir sessizlik izli- yor Sessizlik daha ağırolduğu için bu oran bir yandan akustik ve psikolojik denge- yi sağlarken diğeryandan izleyicinin uza- mın sınırlan konusunda düşünme firsatı bulmasını sağlıyor. Bu kısa süreli düşü- nüm sekiz dakikahk ikinci bir sesli uya- nyla izleyiciyi gerçekligeyöneltiyor. Böy- lelikle ses. trajik gerçekliğin taşıyıcılann- dan biri konumuna geçiyor. Gerçekliğin ikinci taşıyıcısı uzam. ens- talasyonunbaşlangıcındaoldukçarahat- latıcı gibi görünürken -enstalasyon un ger- çekleştirildiği galeri iç içe üç salondan olu- şuyor ve giriş kapısından görülen diğer 'Dobnuş', 1997-enstalasyon, plastik kumaş, dikiş. iki kapı bu yanılsamayj saglayan öğeler olarak değerlendirirniş- son salona ge- lindığinde. gündemı oluşruranın "sınu-" kavramı olduğu kavtanıyor. Sanatçıyla yaprt bire bir iüşldde Sının oluşturan öğt. uzamdaki duvar- Iar. Penceresiz duvariarı aşmaya olanak bulamayan bedenler, uama yazgıiı oiduk- lannı özgürlüğe ulaşacak bir çıkış arar- ken sıçramalarla deneyimlemiş, ancak. sıç- rama noktalannda "lalakalniişlardn-". Uzam özgürlüğün sınırçizgisidir. Uzam salt duvarlar mıdır? Dıvann arkasmda- ki kent, kent sınırlannm dışmdaki ülke. ülke sınırlannın dışındaki dünya... "Dfin- ya sınırsız mıdır?" sorusunu sorduran Eser Selen. "hayır" yanıtını izleyiciye örtük ipuçlan ile veriyor. Bu ipuçlannm en önemlisi ise -duvarlar ve tavan dışın- da- uzamdaki her şey gibi yumuşak olan zemin. Üç santim kalmhğında kauçukla kapianan zemınin dış kaplama malzeme- si de yumuşak heykellerdeolduğu gibi be- yaz yapay deri. Ayaklar zemine basarak uzamı somut biçimde duyumsayan tek be- densel öğe ve zemine basarak yürüdük- çe ilerleme değil, batma duygusu hisse- diliyor. Uzamın özgürlük yanılsamasını yok edişi yumuşak zemin üzerinde yürü- me edimiyle pekişiyor. Yumuşak heykellen oluştururken insan bedeninden yararlanan sanatçı, bedenin konturlannı kâğıt üzerine geçırip kahp çı- kanyor ve bunu yapay den den keserek di- kiyor. Her birbeden parçası için farklı can- lı model kullanan Selen, buyöntemlebe- denleri kişisellikten anndınyor. Yapıtın her aşamasına katılan sanatçı, böylelik- le yüzyılın sorunsallanndan olan yaban- cılaşmanın da üstesinden geliyor. Sanat- çıyla yapıt arasındaki bire bır ilişkiyi önemseyen Eser Selen, sergisinin açılı- şında yumuşak heykelleri ve zeminiyle aynı malzemeden giysileri ve ayakkabı- lanyla biryandan enstalasyonun bir par- çası olduğunu imlerken, diğeryandan bir beden transferi de kendısı gerçekleştiri- yor. Sanatçının hem yapıtmın üretim aşa- malanna sürekli katılımı, hem de yaşa- minın bir uzantısı gibi duran konsepti - Bilkent Cniversitesi'nde araştırma görev- lisı olan Selen önümüzdeki günlerde "Be- densizfeşen Sanat" başlığını taşıyan yük- sek lisans tezini savunmaya hazırlanıyor- sanatsa! kariyerinde iddialı olduğunun bir göstergesi. Enstalasyonu algilamada rengin öne- mine değinmek bir zorunluluk gibi du- ruyor. Beyazın egemenliğindeki çalışma biryandan rengin soğukluğuyla anlamı- nı pekiştirirken, diğeryandan izleyicinin dikkatini yoğunlaştırmasına yardımcı oluyor. Öte yandan, beyaz zemin üzerin- de yürürken ayaklar sürekli iz bırakıyor ve bu izlerin her biri de bir beden konu- muna ulaşıyor. Zemindeki ayak izleri ara- cılığıyla "dışansı" "içeriye" taşınıyor. Hemen tüm galerilerin sergiye eşlik eden birdefterbulundurduklan ve izleyiciden bu deftere izlenimlerini yazmalannın beldendiği bilinir. Selen'in çalışmasının bir parçası olan bu ayak izleri de bu ça- lışmanın kendiliginden oluşan biranı def- teri niteliğinde. Biryerde. kalabalık için- de "ben"ini yitiren bıreyin bir metaforu olarak enstalasyona katılıyor. izleyici böylelikle "ideme" edimi dışında, gerçek bir katılım edimi gerçekleştirmiş oluyor. Eser Selen'in enstalasyonu hem ya- şamsal bir kavramı, özgürlük kavramım sorunsallaştırmasıyla son derece çarpıcı etkiler yaratıyor; hem de son yıllarda ya- pıtın arkasındaki düşünceyi vurgulu kıl- ma çabasıyla ikinci plana atıldığı göz- lemlenen biçim çalışmalanna dönüşü im- lemesiyle plastik sanatlardaki toparlan- ma çabalannı muştuluyor.tncelikli tasa- nmı, konsepti görselleştirme başansı ve çok özenli artizanasıyla bir "olay" olarak nitelenebilecek birdüzenleme ve kaçırıl- mayacak bütünsel bir deneyim "Bulun- muş ve Kaybolmuş". Ozgürlüğü bulduğu yanılsamasına ka- pıldığı an gerçekle yüzleşen ve bulduğu- nu yitiren bireyin trajedisi. Ancak, bu noktada sanatçının iletisinin örtük anla- mı kendini ortaya koymaya başiıyor: Öz- gûr olmayan bedenlerimizdir; düşünce- lerimiz değil. Sınırlara takılı kalan da, aslında birer enerji deposu olan boş kap- lar olarak nitelenebilecek bedenlerimiz- dir sadece. Bu çalışmanm görülmesi değil, dene- yimlenmesi gerekirtüm "bireyler''tara- fından. Eser Selen'in projesinin seçimi ne- deniyle de hakemler kuruiunun kutlan- ması gerekir. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Okuyan Gençliğe Açık Mektupd) Sevgili okuyan gençler, Buradaki "okuyan" sözcüğü, yalnızca "diplo- malı" öğrenim yapanlara yönelik değil. Diploma amaçlansın ya da amaçlanmasın, okuma eylemi- ni yaşamının bir parçası kılmış ve her şeyden ön- ce düşünceterinde genç kalmayı bir yaşama bi- çimi olarak benımsemiş tüm gençlere sesleniyo- rum. Çoğunuzla üniversite ortamında her gün birlik- teyim. Ve biliyorum ki bu ortamın dışındada oku- yan, en azından okumaya istekli, bu arada da sü- rekli sorgulamadan yana olan, genç ya da genç kalabilmiş büyük bir çoğunluk var. Sizler, yani bu çogunluğu oluşturanlar, bu ülkenin gerçek so- runlannı, ülkeyi sürekli yönetme hakkını hep ken- dilerindegören gerçek anlamdakiya^///ardan çok daha iyi bilmektesiniz. Aynca, nüfusu buncagenç bir ülkenin yönetiminin neden hepyaşça vebaş- ça yetmişliklerin tekelinde kaldığına da çoğu za- man -haklı olarak- akıl erdiremiyorsunuz. Hemen burada, iyice deşilmesi gereken bir so- ru var. Bu ülkede siz gençlerin bir türfü söz sahi- bi olamamanız, neden ileri gelebilir? Tek neden, size söz verilmek istenmemesi mi, yoksa bunun yanı sıra sizin de söz sahibi olmak için yeterince çaba göstermemeniz mi? Ne ölçüde bilgileniyorsunuz ve bilgilerinizi ey- leme dönüştürmekte, gerçek anlamdaseçim yap- ma yürekliliğinı göstermekte ne ölçüde istekJisi- niz? Bu bağlamda iradenizin yeterince güçlü ol- duğu, söylenebilir mi? İse, sorunun ilk bölümüyle başlayalım. Yaşlıla- nn sandıklannın ve söylediklerinin aksine, okudu- ğunuzu, ülkedeki gerçek okur kitlesinin, azınlık- ta olan o kitlenin büyük çoğunluğunu sizlerin oluş- turduğunuzu biliyorum. Aynca okumakla kalma- yıp sorguladığınızı da biliyorum. Aksi olsaydı, bunca yıldır sizlere öğretmeye çalıştıklanmdan çok dahafazlasını sizlerden öğrenmiş olmazdım. Ama ne ölçüde ve nasıl okuyorsunuz? Bir konu- da bilgilenme amacıyla okumaya koyulduğunuz- da, sonuna kadar da gidiyor musunuz? Okuduk- lannız üzerinde kafa yorup, kendi düşüncelerini- zi de üretiyor musunuz? Urettiğinizde, bunlan ne ölçüde seçimlerinize temel alıyorsunuz? Şimdi, belki de bana şöyle diyeceksiniz: "Sö- zegençlerie başladın, ama hemen bizieleştirme- yekoyuldun?Pekıyaşlılarasoracaklannyokmu?" Yanıtı hemen vereyim: Hayır, bu ülkenin biraz yu- kanda kastettiğim anlamdaki yaşlılanna artık ne bir eleştirim, ne de bir sorum olabilir. Çünkü on- lar, yıllardır olduğu gibi bugün de yeni ufuklarda gençlerie buluşmak yerine hep kendi bildiklerini okumayı sürdürüyorlar. Birzamanlarrahmetli Hal- dun Taner'in bilgece söylediği şibi, ya hep aynı şeyleri okuyorlar, ya da farklı şeyler okusalar bi- le, okuduklanndan hep aynı şeyleri, kendilerini onaylamalannı sağlayacak şeyleri anlıyorlar. Ay-1 nca, gençleri yetiştirmekten de sizleri olabildiğin- ce kendilerine benzetmeyi anlıyorlar. Onlara benzemelisinız ki sizler için; "İşte bizim yetişt/rdiğimiz kuşaklar!" diyebilsinler. Boşuna yaşamadıklannı anlayabilsinler. Çünkü onlar, ye- niliğe ve ileriemeye, zamanın hızlı değişimine bun- ca kapalılıklanyla, asıl boşuna yaşamışlığın salt kendi benzerierini yaratmayı hedefleyen bir ya- şama biçiminden kaynaklandığı gerçeğini asla göremezler. Onlara benzemelisiniz ki her konu- da hep haklı olduklan saviarını ayakta tutabilsin- ler ve asıl yetişkinliğin, ilerde kendisini geçecek- leri yetiştirmek olduğu gerçeğinin bilincinevarma- makta direnebilsınler. Oy verebilecek yaşa geldiğinizde, "Barajı aşa- mayacağı belli olan partilere oy vermeyin!" uya- nsıyla sizleri hemen, daha seçmenliğinizin ilk adı- mında, beyinlerinize gönüllü barajlaryerieştirme- ye zorlayanlar, oyaşlılar değil mi? Uselefde felsefeyle uğraşan ve bu alanda, ulus- lararası felsefe olimpiyatlannda üçüncülüğeyük- selebilecek kadar pariak başan gösteren genç- lere hoş gözle bakmayan okul yöneticileri, oyaş- lılann arasından çıkmıyor mu? Bir zamanlar bu ülkede "Köy Enstitûlen" adıy- la filizlenen, ülkenin dört bir yanında düşünen ve bilginin rehberliğinde eleştiren genç kafalar ye- tiştirmeyi hedefleyen ışıkJı aîılım da, oyaşlılann tür- lü kara çalmalan sonucu neredeyse daha kayna- ğında boğulmamış mıydı? "Fikri hûr, vicdanı hûr kuşaklar" yetiştirmeyi genç cumhuriyetimizin neredeysevarlık koşulu sa- yan o ışık-adam'ın, Mustafa Kemal'ın ardından sanki gün geldi, birileri çıkıp; "Yo, artık bu kada- n da fazla!" dediler, "Neymiş düşünen ve tartışan gençlik? Gençlik dediğin, yalnızca söz dinler, o kadar!" Sizler, bu ülkenin okuyan gençleri, söz dinle- menin size neredeysetek görev diye belletildiğin- den bu yana, söz dinleyene kadar hep çocuk sa- yılmaktasınız. Yalnızlıklannız ise o yetişkinlerin(!) hiç sorunu değil; çünkü onlar hep sürû insanı ol- mayı yeğleyerekyalnızlığın sorumluluğundan kaç- mışlardı. Şimdi anladınız mı neden onlara söyleyebile- ceğim bir şey olmadığını ve ancak sizlere umut bağladığımı? Bir dahaki mektupta görüşmek üzere... e-posta: ahmetcemalCasuperonline.com BUGUN • İFSAK ta saat 19.30'da, Tanju Akleman ın Eh Kanh Bir Karfldir Zaman O Hiçbir Zaman Sobeleyemediğimiz' başlıklı saydam gösterisi izlenebilir. (292 42 01) • ALLA TURCA MEHTER'DEN MOZART'A konser dizisi kapsamında Tophane-i Amire binalannda saat 20.30'da Okav Temiz & Mehteran konseri yer alıyor. • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde Valere Novarina haftası kapsamında Le Cornet a des Tiyatrosu'nun 'Oyuncuya Mektup' adlı oyunu saat 19.00'da izlenebilir. • BABYLON'da Wiax Poetic dinlenebilir. (292 73 68) • SABANCI ÜNİVERSlTESJ KARAKÖY JLETİŞİM MERKEZİ'nde saat 19.00'da Doç. Dr. tzak Ativas'ın katılacağı 'Kamu HarcamaJan ve Bütçe Reformunun Siyasal İktisadı' başlıklı konferans gerçekleştinlecek. • ADAM KlTABEVt VAYEVEVİGÜNLERİ kapsamında saat 16.30-19.00 arası Engin Geçtan'ın katılacağı söyleşi ve imza günü yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle