25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I MAYIS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER jerici çevrelerin okullardaki kılık kıyafet yönetmeliğini delme çabalan devam ediyor Eğitimde türban bımahmı Görevden uzaklaştırılan üç öğretmenin türban direnişi suruyorgl Islami vakfa gıtmeyen ogrencı ogretmenlerınce dovuldu NECATİAYGIN İZMİR - Konak Kız Imam Hatip Lisesi'nde tür- banlannı çıkarmadıklan için iki kez 3'er ay süre ile açığa alınan üç öğretmen görevlerine döndü. An- cak öğretmenlerin okul > önetimince derslere sokul- madığı bildirildi. Bu öğretmenler hakkındaki dos- yanın Milli Eğjtim Bakanlığı Üst Disiplin Kurulu'nda 6 aydır bekletildiği ortaya çıktı. Konak Kız tmam Hatıp Lisesi'nde, Türkçe öğ- retmeni Gülben Can. tarih öğretmeni Beigin Kerim, din kültürii öğretmeni EmineÇınarhakkında l997- 1998 öğretim yılı içinde derslere türbanla girdik- leri için idari soruşturma açılmıştı. Öğretmenlere soruşturmalar sonucunda uyan ve ktnama cezala- n verilmişti. Verilen cezalara karşın türban çıkarmamakta di- renen Can, Kerim ve Çınar hakkında meslekten ih- raç istemiyle soruşturmalar açıldı. Öğretmenler, bu soruşturmalar sürerken 1998-1999 öğretim yılı ba- şında tzmir Valiliği'nce iki kez 3'er ay süre ile açı- ga alındı. Gülben Can. Belgın Kerim, Emine Çınar. ikincı kez açığa alınmalanyla ilgilı sürenin dolması üze- rine geçen hafta okula döndüler. Can, Kerim ve Çı- nar'ın, okul yönetimınce kıhk-kıyafet yönetmeliği gereğince başlannı açmadıkları içm derslere so- kulmadığı öğrenıldi. Konak Ilçe Mıllı Eğitım Müdürlügü yetkilileri, türban çıkarmayan öğretmenlerle ilgili ihraç iste- miyle hazırlanan soruşturma dosyalannın yaklaşık 6 a> önce Milli Eğitim Bakanlığı Üst Disiplin Ku- rulu'na göndenldiğini belirttiler. tzmir Valilıği'nin oluru ile Menemen 9 Eylül tlköğTetim Okulu'ndan lzmır Konak Kız Imam Hatip Lisesf ne din kültü- rü öğretmeni olarak atanan Gülden Sürücüoğlu hakkında da derslere 'bone' takarak girmek isteme- si uzerine soruşturma açıldı. Konak tlçe Milli Eğitim Müdürlügü yetkilileri, Sürücüoğlu'na bu tutumundan dolayı uyan. kına- ma ve maaş kesme cezası verildiğini belirttiler. Hakkında açılan idari soruşturma süren Sürücüoğ- lu, tzmir Mıllı Eğitim Müdürlüğü'nce Menemen 9 Eylül llköğretim Okulu'na geri gönderildi. Öğretmene ekders ücreti müjdesi ANKARA (ANKA) - Ek Ders Ücretleri Kararname- si'nde 16 Arahk 1998 tari- hınde yapılan değişıklıkle öğ- reönenleri üzen veeylem yap- masına yo! açan Milli Eği- tim Bakanlığı, kararnamede yeniden değişiklik yaparak. öğretmenieri bu kez sevin- dirdi. Bakanhk, ek ders ücret- lerine ilişkin getirilen sınırla- maları kaldırdı. MEB'den edinilen bilgiye göre. Ders ve Ek Ders Saatlerine tlişkin Karamame'de değişiklik ya- pılmasmı öngören kararna- me Bakanlar Kurulu'nda ka- bul edildi. tlköğretim ve ortaöğretim kBFÛmlannda göre\ li branş öğretmenlerinden kendisine sınıf veya şube sorumluluğu verilenlere, eğıtimsel kol ça- lışmalan için haftada iki sa- at ek ders ücreti ödenecek. Değişıklıkle getirilen düzen- lemelerden bazılan da şöyle: - Anaokullan ve kız mes- lek liselen bünyesinde bulu- nan uygulama sınıflarında görevli yöneticilere, yönetım görevi ile ders dışı hazırlık ve planlama görevi karşılıgı verilecek ek ders ücreti saatı sayısı 18'den 20 veya 24'e. öğ- retmenlerin ek ders saatleri ise 15'ten 27'ye yükseltildı. - Anadolu liselerinde gö- revli yabancı dil öğretmenie- ri ile yabancı dil dersi dışın- daki dersleri yabancı dille okutan öğretmenlerin aylık ve zorunlu ücret karşılıgı okuttuklan ders görevlerinin her 2 saati için bir saat ve haf- tada 10 saati aşmamak üze- re ders dışı hazırlık ve plan- lama görevi karşılıgı ek ders ücreti verilecek. - Fen liselerinde görevh matematik öğretmenlerinin aylık ve ücretle okuttuklan her dört saatlik ders görevi için mesleki ve teknik okul ve kurumlannda görevli dakti- lografi öğretmenlerinin ise her 7 saati için bir saat ek ders ücreti ödenecek. - Mesleki ve teknik örgün ve yaygın eğitim kurumlan ile çok programlı liselerin atöl- ye ve laboratuvar derslerin- den yapılan sınavlar konu- sunda, bir kişiye 12"den faz- la sınav komisyon üyeliği üc- reti ödenmeyeceğine ilişkin sınırlama kaldınldı. SEVİM DABAĞ GÜMÜŞHANE - Gümüşhane îmam Hatip Lise- si'nde türban eylemıne katıldığı için disiplin cezası alan bir öğrenci. Islami bir vakfa gitmediği gerekçe- siyle öğretmenlen tarafmdan dövüldü. Gümüşhane tmam Hatip lisesi'nde derslere türbanla girmek iste- yen öğrencilerin ders yılı boyunca yaptığı eylemler velilerle yapılan görüşmeler sonucunda kısmen gi- denldı. Ancak bazı öğretmen ve erkek öğrencilerin "Davanızasahipçıkmıyorsunuz" şeklindeki kışkırt- malan nedeniyle sorun tamamen gıderilemedi. Okul müdürü Cemal Karabulut birçok tehdit ve protesto karşısında türban yönetmeliğini kararlılıkla uygular- ken öğretmenlerinden destek aldıklan öne sürülen ba- zı öğrenciler sokak protestolan yapıyor. Bu tartışma- lar sürerken türban olayı, öğretmenler ve bir öğren- cinin karşılıklı saldınlanna kadar vardı. tddiaya gö- re Gümüşhane'deki türban kavgası şöyle gelışti: Şiı mezhebinın yaygınlaştınlmasına çalıştıklan bildinlen ve Selam adlı dinci vakfa gidip geldikleri belirlenen Bekir Er adlı öğrencinın elebaşısı olduğu öne sürülen bir grup öğrenci, eylemler nedeniyle okul yönetimince disiplin cezasına çarptınldı. Okul- daki türban eylemlerine destek verdiğı öne sürülen ve Selam Vakfi'nda derslere girdıkleri belirtilen Ke- mal Şükrü Sevindik ve Hüscyln Taş adlı öğretmen- ler disiplin cezası nedeniyle vakfa gelmeyen Bekir Er' i 12 Mayıs günü vakfa çagırdılar. Vakıftaki bir oda- ya götürülen Er, kapı kilıtlendikten sonra iki öğret- meni tarafından"kızögreiKİleriesohbetetögr gerek- çesiyle dövüldü. Er'in dövülmesi olayıru vakıfta gö- revli üç kişi de seyretti. Öğretmenlerin, Er'i dövdük- ten sonra. "Sen TC'nin her şeyine karşı gelebüirsüi ama ADah'ın kanunlanna asla" dıye tehdit ettıkleri de belirtildi.Islami vakıfta dayak yıyen Bekir Er, olay- dan bir gün sonra öğretmenlerden Kemal Şükür Se- vındik'i bir grup yakını ile birlikte okul bahçesinde dövdü. Er, aynı gün öğleden sonra Kemal Şükrü Sevindik ve bazı yakmlan tarafından Gümüşhane ZafeT Meydanı'nda sıkıştınldı. Olaya müdahale eden polis, kavgayı güçlükle önledi.Savcılığa çıkanlan Er' in "düzgûn ifade vermes" konusunda tehdit edil- diği iddia edildi. Yabancı öğrenciler Istanbul 'u çok beğendi Yabancı öğrenciler Türkiye'de demokrasi olmasına karşın demokra- siyi ordunun koruduğunu belirterek bunun bir çelişki olduğunu sö\- lediler. Marmara Üniversitesi İşletme Kulübü'nün davetiisi olarak şir- ket gezileri yapmak amacıy la İstanbui'a gelen çeşitli ülkelerin ünher- sitekrinden bir grup öğrenci, dün Suhanahmet'teki müzeleri gezdi. Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Camisi ve Yerebatan Sarnıcrnı gezen öğrenciler İstanbui'a hayran kaldıklannı belirttiler. Fınlandiya, Avus- turya, Hollanda, Macaristan. İsviçre, Hırvatistan veJaponya'dakj çe- şitü ünrversitelerden gelen öğrencUerden bazılan, mfizeieri gezen tür- banlı kadınlan görmekten çok fazla şaşkınhk duymadıklannı, ülke- lerinde Türkleri geleneksel tarzda yaşayan insanlar olarak bildikle- rini sö\lediler. Öğrenciler. Türkiye'de çoksayıda insanın modem tarz- da yaşadığını görmelerinin Türkiye hakkındaki düşüncelerini değiş- tirdiğini kaydettiler. Ban öğrenciler ise Türkiye'de demokrasi olma- sına karşın demokrasiyi ordunun koruduğunu belirterek bunun bir çelişki olduğunu sövledDer. (Fotoğraf: YUSUF ZİYA AY) Ziraat iakiütelerinde yeniden yapdanma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yükse- köğretim Kurulu (YÖK). 25 bin mezunu ış- siz olan ziraat fakültelerinı yeniden yapılan- dırdı. Gıda mühendisliği ve peyzaj mimarlı- ğı ziraat fakültesi bünyesıne alınırken, kon- tenjanlar azaltıldı: bahçe bitkileri, bitki koru- ma, tanm ekonomisi, tanm makineleri. tarla bitkileri, toprak, zooteknı bölümlen kapatıl- dı. YÖK, mezunlan işsizler kervanına en çok katılan ziraat fakültelerinı ülkenin istihdamı- na göre yeniden yapılandırdı. Gıda mühen- disliği ve peyzaj mirnaruğı; ziraat fakültesi bün- yesine alınırken, ziraat fakültesi olmayan üni- versitelerde de mühendıslik fakülteleri için- de bırakıldı. Fazla uzmanlaşma içinde işsizlik oranını yükselten bölümler 4'e indirilerek. yeniden düzenlendi. Fakülte bölümleri ülkenin gerek- sinimlenne göre yapılandmldı. Bahçe bitki- leri, bitki koruma. su ürünleri, süt teknolojı- si, tanm ekonomisi. tanm makineleri, tanm- sal yapılar ve sulama, tarla bitkileri, toprak, zootekni bölümleri kapatıldı Tüm bölümler, "bitkisel üretim, gıda mühendisliği. hayvan- sal üretim, peyzaj mimariığı. tanm teknoloji- si, ev ekonomisi" bünyesinde toplandı.Ziraat fakültesi kontenjanlan 4 bin 625'ten 3 bin I65'e düşürüldü ve 18 üniversitede yeniden düzenlendi. YÖK yetkilileri, düzenlemenin ziraat fakül- telerinin ülke tanmının gelişmesi için araş- tırma yapmasını ve mezunlannın işsiz kalma- masını öngördüğünübelirterek "Esasında bu gelişme çok daha önce yapıunalıydı. Ama ka- rar süreçlerinden geçmek \e ünrversitelerden gelen önerileri dikkate almak zaman alıyor. AmacımiA ziraat fakültelerinin çok sayıda bölüm adı amnda işlevsizleşmesi değil. ülke- nin tanmının getişmesi içinçalışmalar yapma- sını sağlamak" görüşlerini vnrguladılar. Yet- kililer. üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'de su ürünlerinin büyük önem kazanması ge- rektiğini vurgulayarak "Bu nedenle su ürün- leri kontenjanlannı da artûrdık" dediler. Eğitim-Sen'in iki üyesi kayıp ANKARA (ANK.\) - Eğitim- Sen, geçen pazar günü kimliği belirsiz kişileTce kaçınlan sendika üyeleri Cengiz Tan ve tbrahim Tannoglu'ndan haber ahnamadığını belirterek, yetkilileri öğretmenlerin can gûvenliğinin sağlanması konusunda gerekli duyarlılığı göstermeye çağırdı. Eğitim-Sen Genel Basm Yayın Sekreteri Zeüha AVCL yaptığı yazıh açıklamada. sendika üyeleri Cengiz Tan ve îbrahim Tannoğlu'nun geçen 16 Mayıs'ta Van'ın Erek Dağı, Keşiş Gölü civannda aileleriyle piknik yaparken kimliği beîirsiz kişilerce kaçınldığını anımsatarak. "Şu ana kadar kendfierinden haber ahnamayan arkadaşlanmızı kimler. hangi nedenlerk kaçırmış olursa olsun insan haklannı ihlal ettikleri biünmeljdir" dedi. Eğitım-Sen olarak, bu olayı gerçekleştirenleri şiddetle kınadıklannı kaydeden Avcı, "Arkadaşlanmızm bir an önce serbest burakümasuu istiyor, yetkilileri arkadaşlannuzın can gûvenliğinin sağlanması konusunda gerekli duyarlıhğı göstermeye da>«t ediyoruz" diye konuştu. DEU'de türbana geçit yok tZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu)-Dokuz Eylül Üni- versitesi (DEÜ) Hukuk Fa- kültesi'nde sınavlara tür- banla girmek isteyen bir grup kız öğrencinin diren- ci fakülte yöneticilerinin kararlı turumu, diğer öğ- rencilerin de protestolan sonucu kınldı. DEÜ'nün Buca kampusundaki Hu- kuk Fakültesi'nde pazarte- si günü başlayan final sınav- lannın ilk günü, 8-10 kişi- lik öğrenci grubu türban- lannı çıkararak sınav salo- nunagirdi. Ancak, sınav sırasında türbanlannı yeniden takan öğrencilerin bu tavn salon başkanı öğretim üyelerince tutanakla saptandı ve ken- dilerine sınav kâğıtlan ve- rilmedi. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Zafer Gö- ren'in, sınavlardan önce Anayasa Mahkemesi karar- lan doğrultusundahazırla- yıp fakülte ilan panolanna astırdığı duyuruda, "KK öğ- rencilerin baş ve yüz açık ve çağdaş kıyafetle; erkek öğrencilerin baş veyüz açık, sakalsH-çağdaş kıyafetk gjr- meleri zorunhıdur" denil- dı. Sınavlara türbanla gir- mekte direnen grup, üni- versitedeki Atatürkçü Dü- şünce Kulubü'ne üye öğ- renciler tarafmdan da pro- testo edildi. Kulüp üyesi öğrenciler önceki gün öğ- le saatlerinde Hukuk Fa- kültesi ile tktisat Fakülte- si'nin yakınmdaki Atatürk heykeline çelenk koyarak tstiklal Marşı'nı okudular. Grup, sınavlara türbanla gir- mek isteyen öğrenciler ve bu öğrencilerin şeriat he- veslisi eylemlerini protes- toetti. Hukuk Fakültesi'nde sı- nav salonuna türbanla gir- meyi deneyen, ancak öğre- tim görevlilerince tutanak- la belirlenerek değeriendir- me dışı bırakılan öğrenci- ler ikinci gün yapılan final- lere başlannı açarak gir- mek zorunda kaldılar. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATE§ CHP'de Ne Yapılmalı? 18 Nisan 1999 seçimleri beni hem şaşırttı, hem de üzdü. Ancak o günlerde de vurguladığım üzere, CHP'ye farklı nedenlerle oy vermeyen kimi eski CHP'liler, zaman içinde benden daha fazla üzüle- cetder. Bu asla birtemenni değil, sadece bırtahmin. Umanm yanılıyor olayım. Aslında artık zaman, önümüze bakma zamanı. Fakat geride neler kaldığını anımsamadan önümü- ze bakmak istersek, geride kalan tuzaklara yeniden düşme olasılığı ortaya çıkar. Onun için önümüze ve ileriye bakalım, ama geride kalanlan da unutmaya- lım. CHP'de bir "yönetim krizi" olduğu konusunda kimsenin kuşkusu olmasa gerek. Sayın Baykal'ın insanlara nasıl böyle "antipatik" geldiğıni anlayamı- yorum. Ama artık bu saatten sonra, bunun tartış- masına girişecek de değilim. Ancak şunu vurgula- madan geçemeyeceğim ki; "ANASOL-D" hüküme- tinin düşmesine neden olduğundan ötürü eleştiren- ler, bu hükümetin 16 ay nasıl ayakta kalabildtğıni hiç düşünmüyoriar. Deniz Baykal'ın kaçınılmaz olduğu görülen kurul- taya kadar istifa etmemesinin, daha doğru olduğu- nu düşünüyordum. Fakat seçim kampanyasının yor- gunluğuna ek olarak, dört biryandan "ayrıl" baskı- lan gelince, anlaşılan bu manevi yükü kaldıramadı. Ne diyelim, hayıriısı olsun. Istifa edebılmek de bir erdemdir. Öbür gün toplanacak olan CHP kurultayının de- lege yapısının pek sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Fakat herşeye karşın bu kurultayın üyelerinin CHP'yi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak zorunda olduklan- na inanıyorum. Zira başka çareleri yok. Atatürk'ün kurduğu parti eğer bu durumlara düştüyse; kurul- tayın üyeleri, bunun hesabını kendilerine de sorma- lıdırlar ve soracaklardır. Genel başkanlık için adaylığını açıklayan siyaset- çilerimizin hemen hepsi değerii isimler. Fakat birkaç tanesi hariç, genel başkanlık yükünü taşıyabilecek yetenekte olduklanna inanmıyorum. Hele partiyi derieyiptoplayabileceklerini hiçaklım kesmiyor. He- le birkaçının, değil toparlayıcı olmak; tam tersine bö- lünmeyi hızlandırabiieceğinin endişesini taşıyorum. Demokratik bir partinin kurultayından, "ittifakla" bir liderin çıkmasını beklemek gereksizdir. Fakat kı- ncı olmayan bir seçim yapılması ve seçilecek kişi- nin etrafında kenetlenilmesi beklenilebilir ve bekle- nilmelidir. Peki ama "kıncı olmayan" bir seçim na- sıl yapılabilir? Benim aklıma, Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra TBMM'de yapılan seçim geliyor. Gerçekten Atatürk öldüğü zaman, basbakanlık koltuğunda Ce- lal Bayar oturuyordu ve ismet Paşa bir yılı aşkın bir süredir "kızaktaydı". Ancak Atatürk öldüğü tak- dirde yerine kimin geçebileceği konusunda yapılan görüşmelerde, en çok onun adı geçiyordu. Ama bunlar salt lafta kalıyordu. 11 Kasim 1938'de, TBMM Halk Partisi Grubu toplanınca, Celal Bayar kürsüye çıkar ve hiçbir aday adı belirtmeden grup üyelerinden "gönüllerinden geçen" adaylann adını bir kâğıdayazmalannı ister veoylartoplanır. Yapılan sayımda Hikmet Bayur is- fena olmak üzere, toplantrya katılan üç yüz küsur üyenin tümünün İsmet Paşa ismi çerçevesinde bır- leştiği görülür. Aynı gün TBMM Başkanı Abdülhalik Renda ge- nel kurulu toplar ve bu kez İsmet Paşa aday göste- rilerek seçim yapılır ve oybirliğıyle İsmet Paşa cum- hurbaşkanlığına seçilir. TBMM'ye gelmemış ve her iki oylamaya da katılmamış olan Inönu çağnlır ve ye- min ederek cumhurbaşkanlığı görevıne başlar. CHP kurultayında da aynı şey ya da benzer bir şey yapılabilir. Hiç kimse aday olmadan, delegele- rin "CHP Genel Başkanı" olarak gönmek ıstedikle- ri ismi bir kâğıda yazmaları istenir. Ve bu resmı ol- mayan oylamanın sonucunda, en çok istenen iki aday arasında*seçim yapılır. Tabii gönlünde bu "arslanın" yattığı isimler bellidir. Böyle bir "önseçimde" hiç kimsenin aday olma- ması ve aday göstermemesi kadar önemlı olan bir konu; başta Sayın Baykal olmak üzere, şu andaki merkez yönetiminden kimsenin adının yazılamaya- cağının, yazılsa bile dikkate alınmayacağının net bir biçimde açıklanmasıdır. Zira aksi takdirde, eski yö- neticilerin isimlerinin yazılmış olabileceğini tahmin ederim. Celal Bayar 11 Kasım 1938'de CHP Grubu'nda bu oylamayı yaptınrken, ne usul hakkında söz ver- miş ve ne de kimseye propaganda konuşması yap- fjrmıştı. Bu kez de aynı yöntem benimsenmelıdir. Zi- ra başkan olabilecekler bellidir, söyleyecek yeni bir şeyleri yoktur. En çok oy alan iki isim arasında seçim yapıldık- tan sonra, genel başkan seçilecek olan siyasetçi- ye, birlikte çalışacağı kadronun belirienmesi konu- sunda olanak tanınmalı ve genel yönetim kurulu için, seçilen genel başkanın hazırlayacağı tek bir listeoluşturulmalıdır. Ama farklı isimler arasından bir seçim şansı datanınmalıdır. Kurultay böyle bir yöntemi uygular mı. ya da uy- gulamak ister mi? Bilemiyorum. Ama uygulayabi- lirlerse iyi olur diye düşünüyorum. Güçlü bir CHP'ye sadece CHP'lilerin değil, Tür- kiye'nin gereksinimi vardır. Kurultay delegelerinin bunun bilincinde olduğuna ve gerekirse özverili ola- caklanna inanıyorum. "Bizim olsun da, ne olursa olsun..." gibisinden bir düşüncede olanlan, ne halkımız affeder, ne de ta- rih. ORUŞ/PROF. DR. NECLA ARAT Tahran'da Merve Kavakçı'ya destek vermek isteyen kara çarşaflılar, içinde yaşadıklan şeriat düzenini islam ile özdeşleştirıp "Islam özgürlük- tür" dıyorlar. Onlar, bütun dünyaya "özgüriük" sim- gesi olarak karalara bürünmüş kendi tutuklu ruh ve gövdelerini gösteriyorlar. Sayın Emre Kongar. 10 Mayıs 1999 tarihli Cumhuriyet'teki köşesinde "kafası kanşık olan- lar için iki kritik sonı" başlığı altında bu konuya ilişkin can alıcı soruları sordu. Birinci soru: "Başı örtülü kadınlann temsilet- tiği siyasal anlayışın egemen olduğu toplumlar- da Müslüman kadınlar, başlannı örtmeden so- kağa çıkma özgüriüğüne sahip midirier?" İkinci soru: "Siz bu özgürlükten, yani Müslü- man kadınlann başlannı örtmeden sokağa çık- ma özgüriüğünden yana mısınız? Iktidara gelir- sen'ız bu özgüriüğü tanıyacak mısınız?" Bu yazımda Sayın Kongar'ın sorularından il- kine yaşanan birer olgu olarak Bangladeş ve Cezayir deneyimleri ile yanıt vermeyi istiyorum. 7 Haziran 1988 tarihinde Bangladeş Anaya- sası'ndayapılan bir değişiklikle "Islam, devlet di- ni olanak kabul edilmiştir". Oysa, 1971 'de bağım- sız bir ulus-devlet olarak kurulan Bangladeş'in anayasastnda başlangıçta dört temel ilke bu- lunmaktaydı: Ulusçuluk, demokrasi, laiklik ve 1977'de anayasadan çı- kanlmış, yerlerine "Allah 'a mutlak inanç ve sos- yal adalet" konmuştur. Bangladeş, bir din devletine dönüştüğü andan itibaren Hindular, Budistler, Hıristiyanlar ve din- ci fanatiklerie savaşarak kazandığı bağımsızlık- tan sonra kurduğu ulus-devlet, özgün kimliğini yitirmiştir. Şimdi, Bangladeş'te devletin bütün etkinliklerine Kuran okunarak başlanmakta, Bang- ladeş televizyonunda düzenli olarak ezan ve Ku- ran okunmaktadır. Ülkedeki bakanlar ve kamu görevlileri, bütün dinsel törenleri kamusal görev olarak yerine getirmekte, devlet başkanı ise her yıl bir devlet görevi olarak ve devlet bütçesin- den hacca gitmektedir. Bangladeşli kadınlara gelince, devletin dinci patriyarkal yapısı, her sınıftan kadına baskı uy- gulamakta; kadınlar iş ve mesleklerinden olmak- ta; kentlerde "kültür ve gelenek adına", erkek- lere uygun olduğu düşünülen işlere yönelmele- ri engellenmektedir. Yerel mollalann fetvalan ile hırsızlann elleri ke- silmekte, zina yapan kadınlar taşlanmaktadır. Kırsal kesimde erkekler, doğum kontrolü uygu- layan kanlannı boşamakta; kendi küçük işlerini Türban, Özgüriük ve Hoşgörü Üzerine kurmak için banka kredisi alan kadınlann da ev- lilikleri yıkılmaktadır. Çünkü, "kadınlann ekono- mik özgüriük kazanmalan, bu onlara erkeklerden daha üstün biryersağlayacağı için" istenmemek- tedir. "Tanrı'nın planında bu yoktur" denilmek- tedir. Medrese öğrencileri, kız okullannı "kızlann Batılılaşmasına neden olduklan için" yakmakta; geçerii kılınmaya çalışılan kurallara karşı çıkma- ya cesaret eden kadınlar, şiddet ve ahlaki san- sürle karşılaşmaktadır. Bangladeş, din vepo/it/ka iç içe girdiği zaman, devlete dinciler egemen olduğu zaman kadın- lann statüsünün nasıl değiştiğini gösteren ilginç ömeklerden biridir. Cezayir'de olup brtenler ise uluslararası yayın- larda "uyanıkken kâbus görmek" olarak tanım- lanıyor ve köktendinci şenatçılann kadınlann pe- şinde olduklan dile getiriliyor. Çünkü, Cezayir'de her gün kadınlar kaçınlıyor, işkence görüyor, te- cavüze uğruyor, sakatlanıyor ve köktendinci si- lahlı gruplar tarafmdan öldürülüyor. Kadınlar, salt kadın olduklan için hedef alınıyor ve tıpkı orta- çağda olduğu gibi, "kötülüğü" simgeledikleri düşünülüyor. (Bilinen silahlı gruplar içinde Silah- // Islamcı Grup, Silahlı Is- lamcı Hareket ve Islami Kur- tuluş Ordusu var. Bunlar arasında siviller için en tehlikelisi Silahlı Islamcı Grup.) Cezayir'de kadınlara yönelik şiddet 1994'ten sonra iyice tırrnanmaya başlamıştır. Kadınlann örtünmeye zorianmalan bu tırmanışın bir başka örneğidir. Nitekim Silahlı Islamcı Grup, "ortalık- ta örtünmeden dolaşan bütün kadınlann potan- siyel askeri hedef olduğunu" ilan etmiştir. Bu tehdidi daha etkili kılmak için köktendinciler, 17 ve 18 yaşındaki liseli iki genç kızı otobüs bek- lerken öldürmüşler; aynı yıl mart ayında teset- türlü bir kız arkadaşı ile sokakta yürüyen 17 ya- şındaki bir genç kız yerel köktendincilerce örtün- mesi için uyarılmış, ama örtünmeyi reddettiği için öldürülmüştür. Üniversitelerdeki kadın öğretim üyeleri ise can güvenliği nedeniyle görevlerinden aynlmışlarve Cezayir dışına çıktıktan sonra Cezayir'in her ye- rinde duvar yazılannda şu sloganın işlendiğini söy- lemişlerdir: "Cilbab (tepeden tımağa kapalı el- bise) giyen kadınlar, Tann sizi kutsasın; h/cap (ba- şörtüsü) takan kadınlar, Tann size doğru yolu göstersin. Ve siz, kendilerini teşhir eden kadın- lar, kurşunlar sizin için..." Cezayir'de kadınların çoğu örtünmediğı hal- de kırsal kesimde ve küçük kasabalarda bu bas- kı, çok sayıda genç kız ve kadının örtünmesine yol açmıştır. Bu konuda üniversite öğrencisi genç kızların duygulannı 22 yaşındaki bir kız öğrenci şöyle açıklamaktadır: "Hiçbirimiz örtünmeyi is- temiyooız. Ama kori<u, düşüncelerimızden ve öz- gür olma isteğimizden daha güçlü. Korku bizi hertaraftan kuşatıyor. Anne-babamız, erkek kar- deşlerimizhep birağızdan 'Yaşamak istiyorsan örtün!' diyoriar." Cezayir deneyimi haklı olarak "uyanıkken gö- rülen bir kâbus" diye tanımlanmıştır. Çünkü, Is- lamcı devlet ütopyasının askerleri, kadınlara ve ailelerine 21. yüzyılın eşiğinde işkence, tecavüz, sürgün, sürekli korku, yıkılmış umutlar ve ölüm sunmaktadıriar. Şimdi bu somut örnekler gözlerimizin önün- de yaşanırken "türban"m temsil ettiği siyasal ideolojiye ve bu ideolojinin kadınlar için tanıdığı alana bir özgüriük alanı olarak bakabilir miyiz? Kadınlann insan haklannı, özgürlüklerini, hat- ta yaşamlarını elinden alan bir rejimin özlemci- lerinevedestekçilerine "hoşgörü" iledavranmak lüksüne sahip olmadığımız kanısındayım. Bu kanımı pekiştiren Afganıstan deneyimi ise bir başka yazının konusu olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle