Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
I MAYIS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
jerici çevrelerin okullardaki kılık kıyafet yönetmeliğini delme çabalan devam ediyor
Eğitimde türban bımahmı
Görevden uzaklaştırılan üç öğretmenin türban direnişi suruyorgl Islami vakfa gıtmeyen ogrencı ogretmenlerınce dovuldu
NECATİAYGIN
İZMİR - Konak Kız Imam Hatip Lisesi'nde tür-
banlannı çıkarmadıklan için iki kez 3'er ay süre ile
açığa alınan üç öğretmen görevlerine döndü. An-
cak öğretmenlerin okul > önetimince derslere sokul-
madığı bildirildi. Bu öğretmenler hakkındaki dos-
yanın Milli Eğjtim Bakanlığı Üst Disiplin Kurulu'nda
6 aydır bekletildiği ortaya çıktı.
Konak Kız tmam Hatıp Lisesi'nde, Türkçe öğ-
retmeni Gülben Can. tarih öğretmeni Beigin Kerim,
din kültürii öğretmeni EmineÇınarhakkında l997-
1998 öğretim yılı içinde derslere türbanla girdik-
leri için idari soruşturma açılmıştı. Öğretmenlere
soruşturmalar sonucunda uyan ve ktnama cezala-
n verilmişti.
Verilen cezalara karşın türban çıkarmamakta di-
renen Can, Kerim ve Çınar hakkında meslekten ih-
raç istemiyle soruşturmalar açıldı. Öğretmenler, bu
soruşturmalar sürerken 1998-1999 öğretim yılı ba-
şında tzmir Valiliği'nce iki kez 3'er ay süre ile açı-
ga alındı.
Gülben Can. Belgın Kerim, Emine Çınar. ikincı
kez açığa alınmalanyla ilgilı sürenin dolması üze-
rine geçen hafta okula döndüler. Can, Kerim ve Çı-
nar'ın, okul yönetimınce kıhk-kıyafet yönetmeliği
gereğince başlannı açmadıkları içm derslere so-
kulmadığı öğrenıldi.
Konak Ilçe Mıllı Eğitım Müdürlügü yetkilileri,
türban çıkarmayan öğretmenlerle ilgili ihraç iste-
miyle hazırlanan soruşturma dosyalannın yaklaşık
6 a> önce Milli Eğitim Bakanlığı Üst Disiplin Ku-
rulu'na göndenldiğini belirttiler. tzmir Valilıği'nin
oluru ile Menemen 9 Eylül tlköğTetim Okulu'ndan
lzmır Konak Kız Imam Hatip Lisesf ne din kültü-
rü öğretmeni olarak atanan Gülden Sürücüoğlu
hakkında da derslere 'bone' takarak girmek isteme-
si uzerine soruşturma açıldı.
Konak tlçe Milli Eğitim Müdürlügü yetkilileri,
Sürücüoğlu'na bu tutumundan dolayı uyan. kına-
ma ve maaş kesme cezası verildiğini belirttiler.
Hakkında açılan idari soruşturma süren Sürücüoğ-
lu, tzmir Mıllı Eğitim Müdürlüğü'nce Menemen 9
Eylül llköğretim Okulu'na geri gönderildi.
Öğretmene
ekders
ücreti
müjdesi
ANKARA (ANKA) - Ek
Ders Ücretleri Kararname-
si'nde 16 Arahk 1998 tari-
hınde yapılan değişıklıkle öğ-
reönenleri üzen veeylem yap-
masına yo! açan Milli Eği-
tim Bakanlığı, kararnamede
yeniden değişiklik yaparak.
öğretmenieri bu kez sevin-
dirdi. Bakanhk, ek ders ücret-
lerine ilişkin getirilen sınırla-
maları kaldırdı. MEB'den
edinilen bilgiye göre. Ders
ve Ek Ders Saatlerine tlişkin
Karamame'de değişiklik ya-
pılmasmı öngören kararna-
me Bakanlar Kurulu'nda ka-
bul edildi.
tlköğretim ve ortaöğretim
kBFÛmlannda göre\ li branş
öğretmenlerinden kendisine
sınıf veya şube sorumluluğu
verilenlere, eğıtimsel kol ça-
lışmalan için haftada iki sa-
at ek ders ücreti ödenecek.
Değişıklıkle getirilen düzen-
lemelerden bazılan da şöyle:
- Anaokullan ve kız mes-
lek liselen bünyesinde bulu-
nan uygulama sınıflarında
görevli yöneticilere, yönetım
görevi ile ders dışı hazırlık
ve planlama görevi karşılıgı
verilecek ek ders ücreti saatı
sayısı 18'den 20 veya 24'e. öğ-
retmenlerin ek ders saatleri ise
15'ten 27'ye yükseltildı.
- Anadolu liselerinde gö-
revli yabancı dil öğretmenie-
ri ile yabancı dil dersi dışın-
daki dersleri yabancı dille
okutan öğretmenlerin aylık
ve zorunlu ücret karşılıgı
okuttuklan ders görevlerinin
her 2 saati için bir saat ve haf-
tada 10 saati aşmamak üze-
re ders dışı hazırlık ve plan-
lama görevi karşılıgı ek ders
ücreti verilecek.
- Fen liselerinde görevh
matematik öğretmenlerinin
aylık ve ücretle okuttuklan
her dört saatlik ders görevi
için mesleki ve teknik okul ve
kurumlannda görevli dakti-
lografi öğretmenlerinin ise
her 7 saati için bir saat ek
ders ücreti ödenecek.
- Mesleki ve teknik örgün
ve yaygın eğitim kurumlan ile
çok programlı liselerin atöl-
ye ve laboratuvar derslerin-
den yapılan sınavlar konu-
sunda, bir kişiye 12"den faz-
la sınav komisyon üyeliği üc-
reti ödenmeyeceğine ilişkin
sınırlama kaldınldı.
SEVİM DABAĞ
GÜMÜŞHANE - Gümüşhane îmam Hatip Lise-
si'nde türban eylemıne katıldığı için disiplin cezası
alan bir öğrenci. Islami bir vakfa gitmediği gerekçe-
siyle öğretmenlen tarafmdan dövüldü. Gümüşhane
tmam Hatip lisesi'nde derslere türbanla girmek iste-
yen öğrencilerin ders yılı boyunca yaptığı eylemler
velilerle yapılan görüşmeler sonucunda kısmen gi-
denldı. Ancak bazı öğretmen ve erkek öğrencilerin
"Davanızasahipçıkmıyorsunuz" şeklindeki kışkırt-
malan nedeniyle sorun tamamen gıderilemedi. Okul
müdürü Cemal Karabulut birçok tehdit ve protesto
karşısında türban yönetmeliğini kararlılıkla uygular-
ken öğretmenlerinden destek aldıklan öne sürülen ba-
zı öğrenciler sokak protestolan yapıyor. Bu tartışma-
lar sürerken türban olayı, öğretmenler ve bir öğren-
cinin karşılıklı saldınlanna kadar vardı. tddiaya gö-
re Gümüşhane'deki türban kavgası şöyle gelışti:
Şiı mezhebinın yaygınlaştınlmasına çalıştıklan
bildinlen ve Selam adlı dinci vakfa gidip geldikleri
belirlenen Bekir Er adlı öğrencinın elebaşısı olduğu
öne sürülen bir grup öğrenci, eylemler nedeniyle
okul yönetimince disiplin cezasına çarptınldı. Okul-
daki türban eylemlerine destek verdiğı öne sürülen
ve Selam Vakfi'nda derslere girdıkleri belirtilen Ke-
mal Şükrü Sevindik ve Hüscyln Taş adlı öğretmen-
ler disiplin cezası nedeniyle vakfa gelmeyen Bekir
Er' i 12 Mayıs günü vakfa çagırdılar. Vakıftaki bir oda-
ya götürülen Er, kapı kilıtlendikten sonra iki öğret-
meni tarafından"kızögreiKİleriesohbetetögr gerek-
çesiyle dövüldü. Er'in dövülmesi olayıru vakıfta gö-
revli üç kişi de seyretti. Öğretmenlerin, Er'i dövdük-
ten sonra. "Sen TC'nin her şeyine karşı gelebüirsüi
ama ADah'ın kanunlanna asla" dıye tehdit ettıkleri
de belirtildi.Islami vakıfta dayak yıyen Bekir Er, olay-
dan bir gün sonra öğretmenlerden Kemal Şükür Se-
vındik'i bir grup yakını ile birlikte okul bahçesinde
dövdü. Er, aynı gün öğleden sonra Kemal Şükrü
Sevindik ve bazı yakmlan tarafından Gümüşhane
ZafeT Meydanı'nda sıkıştınldı. Olaya müdahale eden
polis, kavgayı güçlükle önledi.Savcılığa çıkanlan
Er' in "düzgûn ifade vermes" konusunda tehdit edil-
diği iddia edildi.
Yabancı öğrenciler Istanbul 'u çok beğendi
Yabancı öğrenciler Türkiye'de demokrasi olmasına karşın demokra-
siyi ordunun koruduğunu belirterek bunun bir çelişki olduğunu sö\-
lediler. Marmara Üniversitesi İşletme Kulübü'nün davetiisi olarak şir-
ket gezileri yapmak amacıy la İstanbui'a gelen çeşitli ülkelerin ünher-
sitekrinden bir grup öğrenci, dün Suhanahmet'teki müzeleri gezdi.
Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Camisi ve Yerebatan Sarnıcrnı gezen
öğrenciler İstanbui'a hayran kaldıklannı belirttiler. Fınlandiya, Avus-
turya, Hollanda, Macaristan. İsviçre, Hırvatistan veJaponya'dakj çe-
şitü ünrversitelerden gelen öğrencUerden bazılan, mfizeieri gezen tür-
banlı kadınlan görmekten çok fazla şaşkınhk duymadıklannı, ülke-
lerinde Türkleri geleneksel tarzda yaşayan insanlar olarak bildikle-
rini sö\lediler. Öğrenciler. Türkiye'de çoksayıda insanın modem tarz-
da yaşadığını görmelerinin Türkiye hakkındaki düşüncelerini değiş-
tirdiğini kaydettiler. Ban öğrenciler ise Türkiye'de demokrasi olma-
sına karşın demokrasiyi ordunun koruduğunu belirterek bunun bir
çelişki olduğunu sövledDer. (Fotoğraf: YUSUF ZİYA AY)
Ziraat iakiütelerinde yeniden yapdanma
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yükse-
köğretim Kurulu (YÖK). 25 bin mezunu ış-
siz olan ziraat fakültelerinı yeniden yapılan-
dırdı. Gıda mühendisliği ve peyzaj mimarlı-
ğı ziraat fakültesi bünyesıne alınırken, kon-
tenjanlar azaltıldı: bahçe bitkileri, bitki koru-
ma, tanm ekonomisi, tanm makineleri. tarla
bitkileri, toprak, zooteknı bölümlen kapatıl-
dı.
YÖK, mezunlan işsizler kervanına en çok
katılan ziraat fakültelerinı ülkenin istihdamı-
na göre yeniden yapılandırdı. Gıda mühen-
disliği ve peyzaj mirnaruğı; ziraat fakültesi bün-
yesine alınırken, ziraat fakültesi olmayan üni-
versitelerde de mühendıslik fakülteleri için-
de bırakıldı.
Fazla uzmanlaşma içinde işsizlik oranını
yükselten bölümler 4'e indirilerek. yeniden
düzenlendi. Fakülte bölümleri ülkenin gerek-
sinimlenne göre yapılandmldı. Bahçe bitki-
leri, bitki koruma. su ürünleri, süt teknolojı-
si, tanm ekonomisi. tanm makineleri, tanm-
sal yapılar ve sulama, tarla bitkileri, toprak,
zootekni bölümleri kapatıldı Tüm bölümler,
"bitkisel üretim, gıda mühendisliği. hayvan-
sal üretim, peyzaj mimariığı. tanm teknoloji-
si, ev ekonomisi" bünyesinde toplandı.Ziraat
fakültesi kontenjanlan 4 bin 625'ten 3 bin
I65'e düşürüldü ve 18 üniversitede yeniden
düzenlendi.
YÖK yetkilileri, düzenlemenin ziraat fakül-
telerinin ülke tanmının gelişmesi için araş-
tırma yapmasını ve mezunlannın işsiz kalma-
masını öngördüğünübelirterek "Esasında bu
gelişme çok daha önce yapıunalıydı. Ama ka-
rar süreçlerinden geçmek \e ünrversitelerden
gelen önerileri dikkate almak zaman alıyor.
AmacımiA ziraat fakültelerinin çok sayıda
bölüm adı amnda işlevsizleşmesi değil. ülke-
nin tanmının getişmesi içinçalışmalar yapma-
sını sağlamak" görüşlerini vnrguladılar. Yet-
kililer. üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'de
su ürünlerinin büyük önem kazanması ge-
rektiğini vurgulayarak "Bu nedenle su ürün-
leri kontenjanlannı da artûrdık" dediler.
Eğitim-Sen'in iki üyesi kayıp
ANKARA (ANK.\) - Eğitim- Sen,
geçen pazar günü kimliği belirsiz
kişileTce kaçınlan sendika üyeleri Cengiz
Tan ve tbrahim Tannoglu'ndan haber
ahnamadığını belirterek, yetkilileri
öğretmenlerin can gûvenliğinin
sağlanması konusunda gerekli duyarlılığı
göstermeye çağırdı. Eğitim-Sen Genel
Basm Yayın Sekreteri Zeüha AVCL yaptığı
yazıh açıklamada. sendika üyeleri Cengiz
Tan ve îbrahim Tannoğlu'nun geçen 16
Mayıs'ta Van'ın Erek Dağı, Keşiş Gölü
civannda aileleriyle piknik yaparken
kimliği beîirsiz kişilerce kaçınldığını
anımsatarak. "Şu ana kadar
kendfierinden haber ahnamayan
arkadaşlanmızı kimler. hangi nedenlerk
kaçırmış olursa olsun insan haklannı ihlal
ettikleri biünmeljdir" dedi. Eğitım-Sen
olarak, bu olayı gerçekleştirenleri şiddetle
kınadıklannı kaydeden Avcı,
"Arkadaşlanmızm bir an önce serbest
burakümasuu istiyor, yetkilileri
arkadaşlannuzın can gûvenliğinin
sağlanması konusunda gerekli duyarlıhğı
göstermeye da>«t ediyoruz" diye konuştu.
DEU'de
türbana
geçit
yok
tZMtR (Cumhuriyet Ege
Bürosu)-Dokuz Eylül Üni-
versitesi (DEÜ) Hukuk Fa-
kültesi'nde sınavlara tür-
banla girmek isteyen bir
grup kız öğrencinin diren-
ci fakülte yöneticilerinin
kararlı turumu, diğer öğ-
rencilerin de protestolan
sonucu kınldı. DEÜ'nün
Buca kampusundaki Hu-
kuk Fakültesi'nde pazarte-
si günü başlayan final sınav-
lannın ilk günü, 8-10 kişi-
lik öğrenci grubu türban-
lannı çıkararak sınav salo-
nunagirdi.
Ancak, sınav sırasında
türbanlannı yeniden takan
öğrencilerin bu tavn salon
başkanı öğretim üyelerince
tutanakla saptandı ve ken-
dilerine sınav kâğıtlan ve-
rilmedi. Hukuk Fakültesi
Dekanı Prof. Zafer Gö-
ren'in, sınavlardan önce
Anayasa Mahkemesi karar-
lan doğrultusundahazırla-
yıp fakülte ilan panolanna
astırdığı duyuruda, "KK öğ-
rencilerin baş ve yüz açık
ve çağdaş kıyafetle; erkek
öğrencilerin baş veyüz açık,
sakalsH-çağdaş kıyafetk gjr-
meleri zorunhıdur" denil-
dı.
Sınavlara türbanla gir-
mekte direnen grup, üni-
versitedeki Atatürkçü Dü-
şünce Kulubü'ne üye öğ-
renciler tarafmdan da pro-
testo edildi. Kulüp üyesi
öğrenciler önceki gün öğ-
le saatlerinde Hukuk Fa-
kültesi ile tktisat Fakülte-
si'nin yakınmdaki Atatürk
heykeline çelenk koyarak
tstiklal Marşı'nı okudular.
Grup, sınavlara türbanla gir-
mek isteyen öğrenciler ve
bu öğrencilerin şeriat he-
veslisi eylemlerini protes-
toetti.
Hukuk Fakültesi'nde sı-
nav salonuna türbanla gir-
meyi deneyen, ancak öğre-
tim görevlilerince tutanak-
la belirlenerek değeriendir-
me dışı bırakılan öğrenci-
ler ikinci gün yapılan final-
lere başlannı açarak gir-
mek zorunda kaldılar.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATE§
CHP'de Ne Yapılmalı?
18 Nisan 1999 seçimleri beni hem şaşırttı, hem
de üzdü. Ancak o günlerde de vurguladığım üzere,
CHP'ye farklı nedenlerle oy vermeyen kimi eski
CHP'liler, zaman içinde benden daha fazla üzüle-
cetder. Bu asla birtemenni değil, sadece bırtahmin.
Umanm yanılıyor olayım.
Aslında artık zaman, önümüze bakma zamanı.
Fakat geride neler kaldığını anımsamadan önümü-
ze bakmak istersek, geride kalan tuzaklara yeniden
düşme olasılığı ortaya çıkar. Onun için önümüze ve
ileriye bakalım, ama geride kalanlan da unutmaya-
lım.
CHP'de bir "yönetim krizi" olduğu konusunda
kimsenin kuşkusu olmasa gerek. Sayın Baykal'ın
insanlara nasıl böyle "antipatik" geldiğıni anlayamı-
yorum. Ama artık bu saatten sonra, bunun tartış-
masına girişecek de değilim. Ancak şunu vurgula-
madan geçemeyeceğim ki; "ANASOL-D" hüküme-
tinin düşmesine neden olduğundan ötürü eleştiren-
ler, bu hükümetin 16 ay nasıl ayakta kalabildtğıni hiç
düşünmüyoriar.
Deniz Baykal'ın kaçınılmaz olduğu görülen kurul-
taya kadar istifa etmemesinin, daha doğru olduğu-
nu düşünüyordum. Fakat seçim kampanyasının yor-
gunluğuna ek olarak, dört biryandan "ayrıl" baskı-
lan gelince, anlaşılan bu manevi yükü kaldıramadı.
Ne diyelim, hayıriısı olsun. Istifa edebılmek de bir
erdemdir.
Öbür gün toplanacak olan CHP kurultayının de-
lege yapısının pek sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.
Fakat herşeye karşın bu kurultayın üyelerinin CHP'yi
sağlıklı bir yapıya kavuşturmak zorunda olduklan-
na inanıyorum. Zira başka çareleri yok. Atatürk'ün
kurduğu parti eğer bu durumlara düştüyse; kurul-
tayın üyeleri, bunun hesabını kendilerine de sorma-
lıdırlar ve soracaklardır.
Genel başkanlık için adaylığını açıklayan siyaset-
çilerimizin hemen hepsi değerii isimler. Fakat birkaç
tanesi hariç, genel başkanlık yükünü taşıyabilecek
yetenekte olduklanna inanmıyorum. Hele partiyi
derieyiptoplayabileceklerini hiçaklım kesmiyor. He-
le birkaçının, değil toparlayıcı olmak; tam tersine bö-
lünmeyi hızlandırabiieceğinin endişesini taşıyorum.
Demokratik bir partinin kurultayından, "ittifakla"
bir liderin çıkmasını beklemek gereksizdir. Fakat kı-
ncı olmayan bir seçim yapılması ve seçilecek kişi-
nin etrafında kenetlenilmesi beklenilebilir ve bekle-
nilmelidir. Peki ama "kıncı olmayan" bir seçim na-
sıl yapılabilir?
Benim aklıma, Atatürk'ün ebediyete intikalinden
sonra TBMM'de yapılan seçim geliyor. Gerçekten
Atatürk öldüğü zaman, basbakanlık koltuğunda Ce-
lal Bayar oturuyordu ve ismet Paşa bir yılı aşkın
bir süredir "kızaktaydı". Ancak Atatürk öldüğü tak-
dirde yerine kimin geçebileceği konusunda yapılan
görüşmelerde, en çok onun adı geçiyordu. Ama
bunlar salt lafta kalıyordu.
11 Kasim 1938'de, TBMM Halk Partisi Grubu
toplanınca, Celal Bayar kürsüye çıkar ve hiçbir aday
adı belirtmeden grup üyelerinden "gönüllerinden
geçen" adaylann adını bir kâğıdayazmalannı ister
veoylartoplanır. Yapılan sayımda Hikmet Bayur is-
fena olmak üzere, toplantrya katılan üç yüz küsur
üyenin tümünün İsmet Paşa ismi çerçevesinde bır-
leştiği görülür.
Aynı gün TBMM Başkanı Abdülhalik Renda ge-
nel kurulu toplar ve bu kez İsmet Paşa aday göste-
rilerek seçim yapılır ve oybirliğıyle İsmet Paşa cum-
hurbaşkanlığına seçilir. TBMM'ye gelmemış ve her
iki oylamaya da katılmamış olan Inönu çağnlır ve ye-
min ederek cumhurbaşkanlığı görevıne başlar.
CHP kurultayında da aynı şey ya da benzer bir
şey yapılabilir. Hiç kimse aday olmadan, delegele-
rin "CHP Genel Başkanı" olarak gönmek ıstedikle-
ri ismi bir kâğıda yazmaları istenir. Ve bu resmı ol-
mayan oylamanın sonucunda, en çok istenen iki aday
arasında*seçim yapılır. Tabii gönlünde bu "arslanın"
yattığı isimler bellidir.
Böyle bir "önseçimde" hiç kimsenin aday olma-
ması ve aday göstermemesi kadar önemlı olan bir
konu; başta Sayın Baykal olmak üzere, şu andaki
merkez yönetiminden kimsenin adının yazılamaya-
cağının, yazılsa bile dikkate alınmayacağının net bir
biçimde açıklanmasıdır. Zira aksi takdirde, eski yö-
neticilerin isimlerinin yazılmış olabileceğini tahmin
ederim.
Celal Bayar 11 Kasım 1938'de CHP Grubu'nda
bu oylamayı yaptınrken, ne usul hakkında söz ver-
miş ve ne de kimseye propaganda konuşması yap-
fjrmıştı. Bu kez de aynı yöntem benimsenmelıdir. Zi-
ra başkan olabilecekler bellidir, söyleyecek yeni bir
şeyleri yoktur.
En çok oy alan iki isim arasında seçim yapıldık-
tan sonra, genel başkan seçilecek olan siyasetçi-
ye, birlikte çalışacağı kadronun belirienmesi konu-
sunda olanak tanınmalı ve genel yönetim kurulu
için, seçilen genel başkanın hazırlayacağı tek bir
listeoluşturulmalıdır. Ama farklı isimler arasından bir
seçim şansı datanınmalıdır.
Kurultay böyle bir yöntemi uygular mı. ya da uy-
gulamak ister mi? Bilemiyorum. Ama uygulayabi-
lirlerse iyi olur diye düşünüyorum.
Güçlü bir CHP'ye sadece CHP'lilerin değil, Tür-
kiye'nin gereksinimi vardır. Kurultay delegelerinin
bunun bilincinde olduğuna ve gerekirse özverili ola-
caklanna inanıyorum.
"Bizim olsun da, ne olursa olsun..." gibisinden bir
düşüncede olanlan, ne halkımız affeder, ne de ta-
rih.
ORUŞ/PROF. DR. NECLA ARAT
Tahran'da Merve Kavakçı'ya destek vermek
isteyen kara çarşaflılar, içinde yaşadıklan şeriat
düzenini islam ile özdeşleştirıp "Islam özgürlük-
tür" dıyorlar. Onlar, bütun dünyaya "özgüriük" sim-
gesi olarak karalara bürünmüş kendi tutuklu ruh
ve gövdelerini gösteriyorlar.
Sayın Emre Kongar. 10 Mayıs 1999 tarihli
Cumhuriyet'teki köşesinde "kafası kanşık olan-
lar için iki kritik sonı" başlığı altında bu konuya
ilişkin can alıcı soruları sordu.
Birinci soru: "Başı örtülü kadınlann temsilet-
tiği siyasal anlayışın egemen olduğu toplumlar-
da Müslüman kadınlar, başlannı örtmeden so-
kağa çıkma özgüriüğüne sahip midirier?"
İkinci soru: "Siz bu özgürlükten, yani Müslü-
man kadınlann başlannı örtmeden sokağa çık-
ma özgüriüğünden yana mısınız? Iktidara gelir-
sen'ız bu özgüriüğü tanıyacak mısınız?"
Bu yazımda Sayın Kongar'ın sorularından il-
kine yaşanan birer olgu olarak Bangladeş ve
Cezayir deneyimleri ile yanıt vermeyi istiyorum.
7 Haziran 1988 tarihinde Bangladeş Anaya-
sası'ndayapılan bir değişiklikle "Islam, devlet di-
ni olanak kabul edilmiştir". Oysa, 1971 'de bağım-
sız bir ulus-devlet olarak kurulan Bangladeş'in
anayasastnda başlangıçta dört temel ilke bu-
lunmaktaydı: Ulusçuluk, demokrasi, laiklik ve
1977'de anayasadan çı-
kanlmış, yerlerine "Allah 'a mutlak inanç ve sos-
yal adalet" konmuştur.
Bangladeş, bir din devletine dönüştüğü andan
itibaren Hindular, Budistler, Hıristiyanlar ve din-
ci fanatiklerie savaşarak kazandığı bağımsızlık-
tan sonra kurduğu ulus-devlet, özgün kimliğini
yitirmiştir. Şimdi, Bangladeş'te devletin bütün
etkinliklerine Kuran okunarak başlanmakta, Bang-
ladeş televizyonunda düzenli olarak ezan ve Ku-
ran okunmaktadır. Ülkedeki bakanlar ve kamu
görevlileri, bütün dinsel törenleri kamusal görev
olarak yerine getirmekte, devlet başkanı ise her
yıl bir devlet görevi olarak ve devlet bütçesin-
den hacca gitmektedir.
Bangladeşli kadınlara gelince, devletin dinci
patriyarkal yapısı, her sınıftan kadına baskı uy-
gulamakta; kadınlar iş ve mesleklerinden olmak-
ta; kentlerde "kültür ve gelenek adına", erkek-
lere uygun olduğu düşünülen işlere yönelmele-
ri engellenmektedir.
Yerel mollalann fetvalan ile hırsızlann elleri ke-
silmekte, zina yapan kadınlar taşlanmaktadır.
Kırsal kesimde erkekler, doğum kontrolü uygu-
layan kanlannı boşamakta; kendi küçük işlerini
Türban, Özgüriük ve Hoşgörü Üzerine
kurmak için banka kredisi alan kadınlann da ev-
lilikleri yıkılmaktadır. Çünkü, "kadınlann ekono-
mik özgüriük kazanmalan, bu onlara erkeklerden
daha üstün biryersağlayacağı için" istenmemek-
tedir. "Tanrı'nın planında bu yoktur" denilmek-
tedir. Medrese öğrencileri, kız okullannı "kızlann
Batılılaşmasına neden olduklan için" yakmakta;
geçerii kılınmaya çalışılan kurallara karşı çıkma-
ya cesaret eden kadınlar, şiddet ve ahlaki san-
sürle karşılaşmaktadır.
Bangladeş, din vepo/it/ka iç içe girdiği zaman,
devlete dinciler egemen olduğu zaman kadın-
lann statüsünün nasıl değiştiğini gösteren ilginç
ömeklerden biridir.
Cezayir'de olup brtenler ise uluslararası yayın-
larda "uyanıkken kâbus görmek" olarak tanım-
lanıyor ve köktendinci şenatçılann kadınlann pe-
şinde olduklan dile getiriliyor. Çünkü, Cezayir'de
her gün kadınlar kaçınlıyor, işkence görüyor, te-
cavüze uğruyor, sakatlanıyor ve köktendinci si-
lahlı gruplar tarafmdan öldürülüyor. Kadınlar, salt
kadın olduklan için hedef alınıyor ve tıpkı orta-
çağda olduğu gibi, "kötülüğü" simgeledikleri
düşünülüyor. (Bilinen silahlı gruplar içinde Silah-
// Islamcı Grup, Silahlı Is-
lamcı Hareket ve Islami Kur-
tuluş Ordusu var. Bunlar
arasında siviller için en tehlikelisi Silahlı Islamcı
Grup.)
Cezayir'de kadınlara yönelik şiddet 1994'ten
sonra iyice tırrnanmaya başlamıştır. Kadınlann
örtünmeye zorianmalan bu tırmanışın bir başka
örneğidir. Nitekim Silahlı Islamcı Grup, "ortalık-
ta örtünmeden dolaşan bütün kadınlann potan-
siyel askeri hedef olduğunu" ilan etmiştir. Bu
tehdidi daha etkili kılmak için köktendinciler, 17
ve 18 yaşındaki liseli iki genç kızı otobüs bek-
lerken öldürmüşler; aynı yıl mart ayında teset-
türlü bir kız arkadaşı ile sokakta yürüyen 17 ya-
şındaki bir genç kız yerel köktendincilerce örtün-
mesi için uyarılmış, ama örtünmeyi reddettiği
için öldürülmüştür.
Üniversitelerdeki kadın öğretim üyeleri ise can
güvenliği nedeniyle görevlerinden aynlmışlarve
Cezayir dışına çıktıktan sonra Cezayir'in her ye-
rinde duvar yazılannda şu sloganın işlendiğini söy-
lemişlerdir: "Cilbab (tepeden tımağa kapalı el-
bise) giyen kadınlar, Tann sizi kutsasın; h/cap (ba-
şörtüsü) takan kadınlar, Tann size doğru yolu
göstersin. Ve siz, kendilerini teşhir eden kadın-
lar, kurşunlar sizin için..."
Cezayir'de kadınların çoğu örtünmediğı hal-
de kırsal kesimde ve küçük kasabalarda bu bas-
kı, çok sayıda genç kız ve kadının örtünmesine
yol açmıştır. Bu konuda üniversite öğrencisi genç
kızların duygulannı 22 yaşındaki bir kız öğrenci
şöyle açıklamaktadır: "Hiçbirimiz örtünmeyi is-
temiyooız. Ama kori<u, düşüncelerimızden ve öz-
gür olma isteğimizden daha güçlü. Korku bizi
hertaraftan kuşatıyor. Anne-babamız, erkek kar-
deşlerimizhep birağızdan 'Yaşamak istiyorsan
örtün!' diyoriar."
Cezayir deneyimi haklı olarak "uyanıkken gö-
rülen bir kâbus" diye tanımlanmıştır. Çünkü, Is-
lamcı devlet ütopyasının askerleri, kadınlara ve
ailelerine 21. yüzyılın eşiğinde işkence, tecavüz,
sürgün, sürekli korku, yıkılmış umutlar ve ölüm
sunmaktadıriar.
Şimdi bu somut örnekler gözlerimizin önün-
de yaşanırken "türban"m temsil ettiği siyasal
ideolojiye ve bu ideolojinin kadınlar için tanıdığı
alana bir özgüriük alanı olarak bakabilir miyiz?
Kadınlann insan haklannı, özgürlüklerini, hat-
ta yaşamlarını elinden alan bir rejimin özlemci-
lerinevedestekçilerine "hoşgörü" iledavranmak
lüksüne sahip olmadığımız kanısındayım.
Bu kanımı pekiştiren Afganıstan deneyimi ise
bir başka yazının konusu olacaktır.