Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 MAYIS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Başar Sabuncu'nun yönettiği 'Romeo ile Jüliet'in prömiyeri bugün gerçekleşecek
Yasal şiddetin gölgesindeld aşk
GÜL ERÇETtN
Başar Sabuncu, Bır Ala Krallıgım ad-
lı Shakespeare kolajının ardından bir kez
daha bir Shakespeare oyununa. yüzyıl-
lardır 'romantik. acıklı bir aşk öyküsü'
olarak ele alınan Romeo ik Jfllkt'e çağ-
daş bir yorum getiriyor. Ahnlan kara ya-
zılı iki sevgılinın. ailelerinin banşlanyla
noktalanan ölüm süreçlen. 'gençlerin kan-
lan üzerine kunılan ikridarlar'. 'dayaO-
lan zoraki barışlarta atılan düsmanlık to-
hunıları" temalarıyla yakın tanhimize
göndermelerde bulunuyor.
Shakespeare'ın metni üzerinde
değişiklik yapılmadan sahnelenen oyunda
Romeo ve Jüliet iktidannı yasal şiddete
başvurarak sürdüren bir yönetımin 'iağmı
kanallan'ndan oluşan ülkesindeyeşertıyor
aşklannı. Ne geçmışte, ne de gelecekte
geçiyor oyun. Bir yanda prensin
robokoplan çağnştıran adamlan. bir yanda
Romeo ile Jüliet'in ortaçağ kostümleri
ıçindeki aileleri.
11. Uluslararası lstanbul Tiyatro Fes-
tivali'ne proje aşamasında katılan lstan-
bul ŞehirTiyatrolan yapımı Romeo ile Jü-
liet prömiyeri bu akşam gerçekleşecek. Sa-
buncu'nun Shakespeare meraklıları için
büyük ozanın ikı oyunundan küçük birer
pasaj eklediği Romeo ile Jüliet'in özgün
müzikleri Seiim Atakan imzasmı taşıyor.
Çevırısi Turan Oflazoğlu na, sahne
tasanmı NurullahTuncer'e. gıysı tasanmı
Canan GökniTe aıt olan oyunda Romeo'yu
Murat Coşkuner, Jüliet'ı de Sevtap Ça-
pan canlandırıyor.
'Bu çahşmam bir aşk evIiliğT
- 1991'de Şehir Tiyatrolan'nda sahne-
lediğiniz'Bav Hiç' ve'Sonsuzluk Kitabe-
vi' oyunlar üzerine yapılan bir söyleşide,
yöoeteceğiniz oyunu kendiniz seçmediği-
niz için ortaya çıkan yapıtı 'zoraki bir ev-
lilik" olarak nitelendiriyorsunuz. Bu bag-
lamda Romeo ile Jüliet vönetime sizin
önerdiğiniz, yönetmek tstediğiniz bir oyun
muydu?
1991 'de beni tiyatrodan istıfa ettirmek
için zorla birtakım işler yaptıran bir yö-
netim \ardı. Bu nedenle zoraki evlilik
olarak nitelendiriyordum yaptığım işleri.
Romeo ile Jüliet ise bir aşk evliliğidir.
Hem de epeyce eski bir aşk. 1980 darbe-
ISTMIBt
«UtTUR
l/t S«MT
tuıı
İ11.ÜIÜSL*MR«I
İSTAKBUL
TİYATRO FESTtVAli
endi yakın
tarihimizde gençlerin
kanı üzerine çok
iktidarlar kurulduğunu
gördük. Zoraki banşlann
aslında gerçek kavga tohumlannı taşıdığını sanıyorum.
Bir yandan aşk hikâyesini anlatırken bir yandan da bu
aşkı olanaksız kılan düzeni biraz daha eleştirel
seyretmeye yarayacak sorular sordurmaya çabaladık.'
İstanbul Şehir Tiyatrolan yapımı" Romeo \e Julıet testivalde bugün, yann ve cumartesi günü sahnelenecek.
sinin ardından dokuz yıl pasaport alama-
mıştım. Müjde Ar'ın güvenlik güçlerin-
deki dostluklan sayesinde pasaportumu el-
de ettıkten hemen sonra Verona'da yapı-
lan Türk fılmlen festivaline gittim. Ha-
vaalanından şehre girerken, Verona sur-
lannın üzennde okuduğum Willam Sha-
kespeare'ın "Yeronasınırlandışında dün-
yayoktur" sözlen çok etkilemışti beni. Bu
sözleri düşündüğüm zaman hâlâ heye-
canlanıyorum. Kentın içine girdikten son-
ra işlerin bıraz farklı olduğunu gördüm el-
bette. Herkes Romeo Jüliet öyküsünden
yararlanarak turistik kârlar elde etme pe-
şindeydi. Amagene de kimilerinin trajik
bir aşk öyküsü diye nıtelendırdiğı bu öy-
küden turistik kârların dışında başka ile-
tilenn de elde edilebileceğinı düşündüm.
Bu konsept o günden bu güne gelişti.
-'Bir Ata Kralhğuntta Shakespeare'eol-
dukça güncel bir yorum getiriyordunuz.
Romeo ile Jüliet'in öyküsünü de gfinü-
miiz koşullarına taşıma yoluna başvur-
dunuz mu?
Oyun yine Verona'da geçiyor. Romeo
ve Juüet yine var. Özel bir yerlileştirme
çabası da yok. Ancak Shakespeare'in yüz-
yıllardır, üzerine hiç düşünülmeden yal-
nızca hüzünlü bir aşk hıkâyesi. iç parça-
lavıcı bir dram olarak nitelendirilen met-
Kurbağalardan herkese öykülerKültür Servisi - Bilsak Tiyatro Atölye-
si, 11. Lluslararası lstanbul Tiyatro Fes-
tivali'nde "KurbağaÖyküleri*' adlı oyu-
nu 19,20,21 Mayıs tarihlerinde Aziz Ne-
sın Sahnesı'nde seyirciye sunuyor. "Kur-
bagaÖyküleri", Amerikalı yazar Arnold
Lobel'in 7-8 yaşındaki çocuklara oku-
mayı sevdirmek amacıyla yazdığı dört
kitaplık öykü dizisinden seçilmiş dokuz
öykünün sahneye uyarlanmış hali.
Dostluk, sevgi, paylaşım. yalnızlık gi-
bi temalar çevresinde dolaşan bu dokuz
öykünün ınsanı çıplak bırakan, kendı-
siyle karşı karşıya getiren bir özellığı
var. Kaybettiğimiz saflık ve masumiye-
tin, mektup al(ama)mak. bir tohumun
yeşermesini beklemek ya da arkadaşa
yapılan basit bir sürpriz gibı basit ve sı-
radan durumlann içinden çıkması oyu-
nu tasarlayan ve oynayan Nihal G. Kol-
daş ve Ceysu Koçak'ı etkileyen nokta
olmuş. "Kurbağa Öyküleri". derin bir
dostlukla birbinne bağlı iki kurbağanın.
kendilenni aşan durumlardaki çıplaklık
ve çaresizliklerinin nasil üstesınden gel-
diklerini mercek altına alarak çok sade.
naif bir dille aktanyor. Öyküler, ilk oku-
mada eğlenceli gelmiş, ama üzerinde ça-
lışmaya başladıktan sonra da bir o kadar
hüzünlendirmiş. Es geçtigimiz, birkena-
rabıraktığımızözedöndürmüş. Lobel'in
" Kurbağa ÖykülerTnin sahne diline ak-
tanlması öykülerde yakalanan saf ve na-
if dünyayı çok katmanlı bir platforma
taşımak uzun bir çalışma sürecine sok-
muş Koldaş ve Koçak'ı.
'Kurbağa ÖykülerT Tiyatro festivalinde bugün ve yann sahneteniyor.
"Kendileri için >eni bir oyun çakşma-
sının. sıfır noktasına dönerek yeni bir
araşürma sürecini başlarmak" olduğu-
nu söyleyen Koldaş ve Koçak. bundan
sonra gelecek çalışmalannda da bunun
tam tersi bir yöntemle çalışmak ıstıyor-
lar. İlk oyunlannda oyuncunun bütün bil-
diklerini pratiğe dökmesı üzenne odak-
laşan oyuncu çalışması gıderek sadeleş-
miş, hatta başkalanna göre "oynamıyor
gibi" noktasına gelmişler. "Kurbağa Öv-
küleri"nde bu iki ucu bır araya getırme-
ye çalışrruşlar. "Oyunoynama" ve •'oyun-
culuğu dışanda torakma" durumu üze-
rine gitmişler. Doğal ve samımi olmak,
o an içinden geldiği gibi davTanmayı es-
tetize. kurgusal bır hale getirmek. bir
duyguyu maksımuma ulaştığı an don-
durup o ana dikkat çekmek üzerine yo-
ğunlaşan oyunculuk çalışması. hem zor-
lu hem de haz dolu bir süreç olmuş.
Basitlik ve saydamlık fıkri üzerine ku-
rulmuş olan sahne düzenlemesi birbi-
rinden farklı malzemelerin bir araya gel-
mesiyle oluşmuş. Dekoru olusturan trans-
paran, video projeksiyon, mikrofon ve ışık
da aynı yalınlık ve şeffaflığm altını çiz-
mek için kullanılmış. Sadece anlatmak
istediklerini kolaylaştırmak için başvur-
muşlar teknik imkânlara -olanaklan el ver-
dıgınce. Anlatılanı anlaşılır kildıgı süre-
ce, teknik olanaklan kullanıyorlar. Ba-
baZula'nın hazırladığı müzikler oyunu
beslıyor ve oyundan besleniyor. birbiri-
ni tamamlayan bır bütün. Park Yapıl-
maz'dan sonra Baba Zula'yja ikinci ça-
lışmalan olan "Kurbağa OyküJeri'"nin
müzikleri oyunun en önemlı parçasından
biri.
"Kurbağa ÖykülerTnin birbirinden
çok farklı tepkıler alması konusunda ise
"şaşırdıklannı" belırtiyorlar. "Birbiriy-
ie çetişen göriişler geliyor. Kimi bir tra-
jedi, kimi özlem duyulan bir dünya, ki-
mi zavallılıgımız. çaresizliğimiz, kimi bu
dünyaya ait olmavan meleklerin yansı-
ması,kimi de çocukluğa nostaljik bir ba-
kış olarak göriiyor oyıınu. Böylesine çe-
şitfilik bizim içinde bir seyird araşürma-
s okıyor." Oyun konuşulurken çocuk ve
çocukluğun çok söz konusu edilmiş ol-
ması, saflık ve masumiyetin bir göster-
gesi olduğu için adı geçen bir konu ol-
duğunu düşünüyorlar: "Çocuğun dünya-
sındaki küçük rutkulan. büyüklerin baş-
ka tutkulanna karşılık seçip göstcrdiği-
miz için. büyüklerde bö> le bir dünvadan
uzakJaşttkkn için bunun çocuklara ait bir
dünya olduğu söylenemiyor olabilir."
Oyun broşüründeki. "Heryerve herkes
için" ibaresi bu bağlamda dikkat çekici.
Bu durumlann her yerde herkesi ilgilen-
direbileceğini söylüyor Koldaş ve Koçak,
aynı doğanın. mevsimlerin değişiminin,
rüzgânn ya da yağmurun herkesi ilgilen-
dirdiği gibi.
nini eşeleyerek, bir sözcük bile ekleme-
den acaba böyle bir öyküden kimler, ne
çıkar sağlayabilir sorusunun yanıtını ara-
dık. Mernin altvaptsında neier bulabüi-
riz' sorusuyla yola çıktık. Yakıntarihimiz-
de yaşadıklanmız da etkiledi bu eşeleme
sürecini. Oyunun bugüne kadarki yorum-
lannda iki ailenin 'adı konmanuş düş-
manhğı'nın kurbanı bir aşk anlatılmıştı.
Kendi yakın tarihimizde gençlerin kanı
üzerine çok iktidarlar kurulduğunu gör-
dük. Romeo ile Jüliet hemen hemen bü-
tün Shakespeare oyunlannda olduğu gi-
bi zoraki banşla bitiyor. Prens geliyor,
herkesın kafasına vuruyor, 'hadi banşın
bakalım.' diyor. Bu tür zoraki banşlann
aslında gerçek kavga tohumlannı taşıdı-
ğını sanıyorum. Bir anlamda iktidan çok-
tan beri çürümeye yüz tutmuş bir merke-
zı otoritenin, gençlerin kanı üzerinde bir
kez daha sözüm ona banş, uzlaşma, mil-
li birlik, beraberlık sözleriyle zorba ikti-
dannj pekiştirdiğini düşünüyorum. Romeo
ile Jüliet'te bir yandan bir aşk hikâyesini
anlatırken, bır yandan da böyle bir aşkı
olanaksız kılan düzeni biraz daha eleşti-
rel seyretmeye yarayacak sorular sordur-
maya çabaladık.
'Sorular sorahm istedik'
- Dünya edebiyannda düşman iki aile-
nin çocuklannın askını konu alan pek çok
öykü var. Romeo ve Jüliet'in öyküsünü
ayncalıklı kılan nedir sizce?
Aslında ilk bakışta gerçekten çok sıra-
dan bir öykü. Bu öyküyü ayncalıklı kı-
lan şey ise Shakespeare'in insan ilişkile-
rini derinlemesine irdeleyen keskin eleş-
tirel bakışı. Bir de Shakespeare'in şiiri
elbette Ov'unun, 'Birbirine düşman iki ai-
lenin döUerinden dünyaya gelen iki talih-
siz sev gilinin büyüklerin kinini ölümleriy-
le toprağa gömdüklerini' belirten önsözü
de izleyıcılere Romeo ve Jüliet'in öldük-
lerini daha başında söylüyor. Yani oyunun
başında Romeo ve Jüliet ölü zaten. Oyun
onlann ölme sürecini anlanyor. Bu da bı-
ze olaylara daha soğukkanh bakma ola-
nağını sağlıyor. Bizim çabamız da bu.
Acıklı bir aşk hikâyesine kapılıp gitme-
yelim de. onun üzerine sorular sorahm is-
tedik.
- Romeo ile Jüliet'in sinemada son dö-
nemdeld popüler yorumlan üzerine ne
düşünüyorsunuz?
Sanınm 13 kez sinemaya ak-
tanlmış oyun. Bunlann hepsi de
ışin acıklı yönünü ön plana çıkar-
tan yorumlar. îzlediğim son fılm
Leonardo DiCaprio'nun başro-
lünü oynadığı Amerikan yapı-
mıydı. Sersemletici birmüzik ve
ses düzeni, göz boyayıcı bir mon-
taj... Benim asıl itirazım konu-
ya yaklaşım tarzına. Bekâret te-
ması var oyunda. tlk aşk, taze-
lik... Oysa DiCaprio ile kızcağız
Clark Gable ve Betty Davis gibi
öpüşüyorlar. Tam Amerikan si-
nemasmın normlanna uygun.
Kolun nereden atılacağı. parma-
ğın nasıl tutulacağı belli. Yani
büsbütün tazelikten yoksun. Bü-
tünüyle Amerikan bakışı. Bizi
birtakım görsel ve ses efektleriy-
le sille tokat serseme çevirip dı-
şan atmak, eh biraz da göz yaşı
döktürmek için yapılmış.
- Once Şehir Tiyatrolan yapı-
mı 'Bır Ata Krallıgım', sonra da
Tiyatro Srüdyosu yapımı 'Bal-
kon' adh oyunlannız Afrfe ÖdüJ-
leri'nde büyük başan sağladL
Ödenekü ya da öze) tiyatrolaria
çalışmak arasında bir fark gö-
riiyor musunuz?
Her ikisinde çalışmanın da
farklı keyifleri ve güçlükleri var.
Çalıştığınız insanlara bağlı. Bir
Ata Kralhğım'da da, BaÛcon'da
da, Romeo Jüliet'te de hep uyum-
lu, özverili sanatçı ve teknisyen-
lerle çalıştım. Bu benim şansım.
Şehir Tiyatrolan'nda kendimi
hiç memur gibi hissetmiyorum,
öte yanda özel tiyatrolarda da
yabancı hissetmiyorum kendi-
mi.
Teoman'ın yaz turnesi yann Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda başlıyor
6
Şimdi ben oıdamı sahnesindeyim9
CUMHUR CANBAZOĞLU
Kendi adını taşıyan iik albümü ve geçen yaz yayım-
ladığı ikinci çalışması 'O' ile bildik popçu figürüne al-
tematif arayanlann dıkkatinı çekmey ı başaran Teoman.
gençlerin yeni gözdesi. Ortaokul öğrencisinden üniver-
siteliye uzanan bir kitlenin yoğun şekilde dınlediği, şar-
kılannı ezbere söylediğı Teoman, buyaz izleyeceği kon-
serprogramına yann Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda
(21.00) başlıyor.
Konseröncesı buetkinlikk ilgili bilgilerverirken Acık-
hava'nın kendisi için özel biranlamı olduğunu belir-
ten Teoman. sahnede yedi kişilik ekıple iki albümün
tamamına yakınını yorumlayacağını söyledi: '"Repe-
tuvann hepsi hemen hemen benim, Şebnem Ferah ve
Özlem Tekınyen .Aşk Herşeyi Affeder mi ile Bu Aşk
Fada Sana'yı söyleyeceğim. Toplam sirmi küsur par-
ça olacak. Sahneye çıkınca çabuk inmem".
-Açıkhava'dan öncedaha büyük kitlefer öniindesöy-
leme nrsab buldunuz mu?
Geçen gün Bursa'daydık, 15 bin kişiye konser ver-
dim ama Açıkhava'nın anlamı farklı. başka bır çeki-
ciligı var benim için. Çocukluğumdan beri en güzel rock
konserlerini orada seyrettim: o basamaklarda kımlen
dinlemedik kı. Şımdı ben onlann sahnesine çıkacağım.
Bu nedenle en özendığim konserim olacak.
-MUzik pazanna girdiğinizden beri sürekli canlı al-
büm projenizi konuşuyoruz. Bu konserde kaj ıt olana-
ğı olacak mı parçalaruı?
Olsun dıye uğraşıyorum, hatta videolannı da çekip
genel bır anlayışı oturtmaya çalışıyorum. Çok da zor
bir ışlem değihniş, öyle diyorlar. Ben lıve albümünü
seviyorum, daha sıcak oluyor. Kayıtlan bu konsere ye-
tıştiremeyeceğiz ama böyle bir işi muhakkak yapaca-
ğız. Bundan sonra hep avnı ses sistemcısıyle çalışaca-
ğım, herhalde onlarla çıkacağımız turnede kayıtlan bi-
tiririz. Ondan sonra isteyen şirket olursa albüm halin-
de dınleyıcıye sunabılınz. Proje gelişirse. başkalanna
aıt, sevdiğim parçalan da katabilirim, örneğın Mazhar-
lar'ı, Bülent Örtaçgiller'i söylerim.
'Çerçevenin ıçini de ben dolduruvorum''
-Orkestrada sürekli eleman değişivor. Bukaliteyeolun>
suz vansımıyor mu?
Etezavantaj ama bu da titizlikten kaynaklanıyor. Dra-
matik bir parça çalıyoruz. ben havaya girmek istıyo-
rum: müzisyen arkadaş o anda sahneden arkadaşına se-
lam çakıyorsa onunla çalışmıyorum. Kişilik olarak
müzisyenlen seviyorum ama ış başladığı zaman onla-
ra, ışıkçılara bir plan sunuyorum. lşte bu disipline uyul-
mayınca sürekli ekip değiştirmek zorunda kalıyorum.
-Oalbümüneçekilenklipsayısıüçeulaştı. \rkasıge-
lecek mi ?
Klip sayısı beş olacak. Yağmur'a ve Bazı Yalanlar'a
çekilsin istiyorum. Yağmur herhalde üç ay sonra olur.
- Çizgi olarak med>ada farklı \önlerde giden bir Te-
oman var. Kaseti alan. dinleyen gençler ama bir bakı-
yoruz kadın dergilerinde de kapak olmuşsunuz. Diğer
yanda ciddi bir gazetede toplum üzerine ciddi ciddi
eleştiriler yapıyorsunuz. Kafa kanşıkhğı yaratnuyor
mu bu tanıtım politikası ?
Müzık yapmaya çaiışıyorsun, birileri de senınle il-
gileniyor. O dergilerde de çıkarsan müziğine pozitif et-
kisi olacak. Bir sürü röportajı yapmamın nedenı mü-
ziğime katkısı olacağına inanmam. Eskiden kendimi
korumaya özen gösterirken artık fazla başanlı olama-
yacağımı anladım. Mümkün olduğunca bazı sorulan
şakaylacevaplıyorum. Bakıyorumki eğlenceli gidıyor
söyleşi, komik bir cevap veriyorum, gerçek olanı de-
ğil. Çerçeveyi onlar belirlıyor, ben de içini dolduruyo-
rum
- Medvavla ilgili bir sorumuz daha var, Müzik Os-
carlangibigalibitarnşılan biryanşmanın adavlıgını ka-
bul etmek, ekranda günde birkaç kez göriinmekten
başka ne getirdi size?
Açıkçası almadığım zaman üzülmeyeceğım birödül
o, ancak Erkin Koray veriyordu. Ondan alsaydım gu-
rurlanırdım.
- Bu yaz turneler nerelere kadar uzanacak? Üçüncü
albüm vakınmı?
Ağustosta Egeden başlayıp güneye kadar giden bır
on üç tume var. Hazıranda Izmir ve Bursa açıkhava kon-
serleri var. Şarkılann neredeyse dörtte üçü bıtmiş du-
rumda ama çıkışı 2000'i bulur. Teoman, 'Sahneyççıkınca çabuk inmem' diyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
'Hyatro... Tıyatro'yu
Yaşatalım Artık!
Yurdumuzda daha ilk sayısından başlayarak ka-
litesinden hiç ödün vermemiş ve şimdi 91. sayısı-
na ulaşmış bir tiyatro dergisi var: "Tiyatro... Tıyat-
ro". Ülkemizin son yıllarda bunca uzun süreli ola-
bilmiş tek tiyatro dergisi.
Kısa süre önce "Tiyatro... Tiyatro" da kendisin-
den önceki nice dergılerin yazgısını paylaşıp, ade-
ta bir dergiler mezarlığını andıran dergiler tarihimi-
ze gömülmenin sınırına gelmişti. Idealist sahibi
Mustafa DemirkanJı, dergiyi ayakta tutabilmek için
yeni olanaklar arama zorunluluğuyla karşılaşmış-
tı. Nasıl yaptı etti bilmiyorum, ama "Tiyatro... Ti-
yatro" çok kısa bir molanın ardından çileli, ama o
ölçüde de onurlu yolculuğuna, üstelik daha bir
yüklü olarak yeniden başladı. İlk döneminde Dik-
men Gürün'ün özverili editörlüğüyle çıkan dergi-
de bu kez edrtörlük nöbetini Orhan Alkaya dev-
raldı.
"Tiyatro... 77yafro°nun sayfalannı şöyle bir "alı-
c/" gözüyle çevirenler, bu derginin gerek içerik ge-
rekse sunuluş biçimi bakımından Batı'daki örnek-
lerinden hiç geride kalmayan, dahası, onlann ço-
ğunu geride bırakan bir "dünya tiyatrosu" dergisi
olduğunu hemen anlamakta hiç güçlük çekmez-
ler. Türkiye'deki ve dünyadaki tiyatro sahnelerine
ait haberlerle, yabancı ve yerli tiyatro ustaları ve
eserteri üzerine değerlı araştırmalarla dolu bir der-
gidir "Tiyatro... Tiyatro". Ve bu durum karşısında
insanın akJına doğal olarak hemen şu soru gelir:
Tiyatro eğitimi veren onca kuruma sahip, her yıl
yerli ve yabancı tiyatro festivallerine sahne olan,
resmi ve özel sahneleri her yıl perde açan bir üi-
kede nasıl olur da bu tek tiyatro dergisi ayakta kal-
makta zorlanır? Nasıl olur da ancak gülünç diye
nitelendirilebilecek yıllık bir abone bedeline karşın
abone bulmakta güçlük çeker?
Yanıtı hemen verelim: Bağışlanması olanaksız bir
umursamazlıktan ve ancak göstermelik diye nite-
lendirilebilecek bir tiyatroseverlikten(!) ötürü! Bu,
gerçekten de böyledir, çünkü derginin yıllık on iki
milyon lira olan abone bedelini ödeyememek için
tiyatroyu içtenlikle seven, tiyatro üzerine düşün-
meyi de gerekli sayan hiçbir "tiyatroseverin" ge-
çerli bir nedeni olamaz!
Her akşam üstü barlarına uğramayı ihmal et-
meyen tiyatroseverlerin, tiyatroculann ve genelde
sanat üzerine konuşmaya pek meraklı "aydınla-
nn" bu paraya o akşamı, bir tek akşamı noktala-
yabilmeleri olanaksızdır.
Aynı kişilerin o parayla 3-4 günlük sigara gerek-
sinimlerini karşılayabilmeleri de olanaksızdır.
Hele bir de havalar güzelleşip, Bodrum zaman-
lan gelmesin -ülkemizdeki tek tiyatro dergisinin
yıllık abone bedeli olan şu on iki milyon lira, Ege
kıyılarında harcanacak paraların içerisinde ancak
bir kum tanesidir.
Ama "Tiyatro... Tiyatro " yine de abone bulmak-
ta güçlük çeker.
Doğak*r, çünkü bu ülkede tiyatro "izlemeye"
meraklı olanlar, genelde yalnızca izlemekle yetinip
tiyatro üzerine "bilgilenme" gereksinimini duy-
mazlar.
Doğaldır, çünkü bu ülkede tiyatro eğitimi görmek-
te olan gençlerin bir bölümü, sanatın önce kafa-
da doğduğu gerçeğinin bilincine hâlâ varmamış/
vardınlmamıştır.
Oysa bütün bu doğallık, gerçekte bu ülkedeki
tiyatro yaşamı adına koskoca bir ayıptari
Ve bu koskoca ayıp yüzünden ülkemizde belli
alanlardaki kitap ve dergi yayıncılığı hâlâ idealızm-
le eşanlamlıdır. Herhangi bir alanın sürekli olarak
idealistlerin girişimine bırakılması ise idealistlerin
sayısı ne denli kabarık olursa olsun, asla bir sağ-
lık ya da soyluluk belirtisı değildir.
Sağlık belırtisi değildir, çünkü gün gelir, idealist
dediğimiz o insanlar da tükenip gider.
Soyluluk belirtisi de değildir, çünkü böyle bir tü-
kenişin ardından geriye yalnızca o soylu girişim-
lere destek vermeyenlerin ayıbı kalır.
Eğer bu ülkede, yalnızca tiyatro kitaplan basmak-
ta direnen tek yayınevi olan Mitos Boyut, bu ide-
alizmi yüzünden ayakta kalma savaşı veriyorsa ve
böylesine çetin bir savaşta, gençlere gülünç tak-
sitlerle verdiğı kitapların bedelini biletoplayamıyor-
sa, eğer bu ülkede "Tiyatro... Tiyatro" adlı tek ti-
yatro dergisi yeterii abone bulamadığı için yannın-
dan bir türlü emin olamıyorsa, o zaman bu ülke-
de tiyatro üzerine konuşmanın pek bir anlam ta-
şıyacağına kesinlikle inanmıyorum.
Bu ayıbı silmek o kadar zor mu?
"Abone bedeli: 12.000.000. -TLI Banka hesap
no: T. Iş Bankası Cihangir Şubesi Tiyatro Yapım
197245"
Evet, tiyatroyu bu ilanın gereğini yerine getire-
cek kadar sevmek zor mu?
e-posta: ahmetcemaK" superonline.com.
BUGUN
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 18.30'da Ahmet Yürür'ün
karılacagı 'Yirmi Yaş Kuşağı Türk Bestecileri'
başlıklı söyleşi yer alıyor.
• TARİH VAICT1 BİLGt BELGE MERKEZİ'nde
saat 18.30'da Prof. Dr. Seiçuk Esenbel Tarihçinin
Mutfağı Dizisi'nin konuğu olacak. (513 52 35)
M GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde saat 19.00'da Prof.
Dr. Nazan Aksoy'un yöneteceği ve Prof. Dr. Ernst
Gottfried Mahrenholz'un katılacağı 'Avrupa Tarihi
Çerçevesinde Alman Anayasası' konulu konferans
gerçekleştirilecek.
11. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ
BUGUN
• Faust Sürüm 3.0 La Fura Dels Baus
topluluğunun sahneleyeceği Faust yorumu saat
21.00'de AKM Büyük Salon'da izlenebilir.
• Romeo ile Jüliet lstanbul Şehir Tiyatrolan 'nın
oyunu saat 21.00'de Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde
yer alacak.
• Kurbağa Öyküleri Bilsak Tiyatro Atölyesi'nin
yorumu saat 19.00'da Aziz Nesin Sahnesi'nde
izlenebilecek.
YARIN
• Romeo ileJüliet lstanbul Şehir Tiyatrolan'nın
oyunu saat 21.00'de Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde
yer alacak.
• Kurbağa Öyküleri Bilsak Tiyatro Atölyesi'nin
yorumu saat 19.00'da Aziz Nesin Sahnesi'nde yer
alacak.