25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MAYIS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Başar Sabuncu'nun yönettiği 'Romeo ile Jüliet'in prömiyeri bugün gerçekleşecek Yasal şiddetin gölgesindeld aşk GÜL ERÇETtN Başar Sabuncu, Bır Ala Krallıgım ad- lı Shakespeare kolajının ardından bir kez daha bir Shakespeare oyununa. yüzyıl- lardır 'romantik. acıklı bir aşk öyküsü' olarak ele alınan Romeo ik Jfllkt'e çağ- daş bir yorum getiriyor. Ahnlan kara ya- zılı iki sevgılinın. ailelerinin banşlanyla noktalanan ölüm süreçlen. 'gençlerin kan- lan üzerine kunılan ikridarlar'. 'dayaO- lan zoraki barışlarta atılan düsmanlık to- hunıları" temalarıyla yakın tanhimize göndermelerde bulunuyor. Shakespeare'ın metni üzerinde değişiklik yapılmadan sahnelenen oyunda Romeo ve Jüliet iktidannı yasal şiddete başvurarak sürdüren bir yönetımin 'iağmı kanallan'ndan oluşan ülkesindeyeşertıyor aşklannı. Ne geçmışte, ne de gelecekte geçiyor oyun. Bir yanda prensin robokoplan çağnştıran adamlan. bir yanda Romeo ile Jüliet'in ortaçağ kostümleri ıçindeki aileleri. 11. Uluslararası lstanbul Tiyatro Fes- tivali'ne proje aşamasında katılan lstan- bul ŞehirTiyatrolan yapımı Romeo ile Jü- liet prömiyeri bu akşam gerçekleşecek. Sa- buncu'nun Shakespeare meraklıları için büyük ozanın ikı oyunundan küçük birer pasaj eklediği Romeo ile Jüliet'in özgün müzikleri Seiim Atakan imzasmı taşıyor. Çevırısi Turan Oflazoğlu na, sahne tasanmı NurullahTuncer'e. gıysı tasanmı Canan GökniTe aıt olan oyunda Romeo'yu Murat Coşkuner, Jüliet'ı de Sevtap Ça- pan canlandırıyor. 'Bu çahşmam bir aşk evIiliğT - 1991'de Şehir Tiyatrolan'nda sahne- lediğiniz'Bav Hiç' ve'Sonsuzluk Kitabe- vi' oyunlar üzerine yapılan bir söyleşide, yöoeteceğiniz oyunu kendiniz seçmediği- niz için ortaya çıkan yapıtı 'zoraki bir ev- lilik" olarak nitelendiriyorsunuz. Bu bag- lamda Romeo ile Jüliet vönetime sizin önerdiğiniz, yönetmek tstediğiniz bir oyun muydu? 1991 'de beni tiyatrodan istıfa ettirmek için zorla birtakım işler yaptıran bir yö- netim \ardı. Bu nedenle zoraki evlilik olarak nitelendiriyordum yaptığım işleri. Romeo ile Jüliet ise bir aşk evliliğidir. Hem de epeyce eski bir aşk. 1980 darbe- ISTMIBt «UtTUR l/t S«MT tuıı İ11.ÜIÜSL*MR«I İSTAKBUL TİYATRO FESTtVAli endi yakın tarihimizde gençlerin kanı üzerine çok iktidarlar kurulduğunu gördük. Zoraki banşlann aslında gerçek kavga tohumlannı taşıdığını sanıyorum. Bir yandan aşk hikâyesini anlatırken bir yandan da bu aşkı olanaksız kılan düzeni biraz daha eleştirel seyretmeye yarayacak sorular sordurmaya çabaladık.' İstanbul Şehir Tiyatrolan yapımı" Romeo \e Julıet testivalde bugün, yann ve cumartesi günü sahnelenecek. sinin ardından dokuz yıl pasaport alama- mıştım. Müjde Ar'ın güvenlik güçlerin- deki dostluklan sayesinde pasaportumu el- de ettıkten hemen sonra Verona'da yapı- lan Türk fılmlen festivaline gittim. Ha- vaalanından şehre girerken, Verona sur- lannın üzennde okuduğum Willam Sha- kespeare'ın "Yeronasınırlandışında dün- yayoktur" sözlen çok etkilemışti beni. Bu sözleri düşündüğüm zaman hâlâ heye- canlanıyorum. Kentın içine girdikten son- ra işlerin bıraz farklı olduğunu gördüm el- bette. Herkes Romeo Jüliet öyküsünden yararlanarak turistik kârlar elde etme pe- şindeydi. Amagene de kimilerinin trajik bir aşk öyküsü diye nıtelendırdiğı bu öy- küden turistik kârların dışında başka ile- tilenn de elde edilebileceğinı düşündüm. Bu konsept o günden bu güne gelişti. -'Bir Ata Kralhğuntta Shakespeare'eol- dukça güncel bir yorum getiriyordunuz. Romeo ile Jüliet'in öyküsünü de gfinü- miiz koşullarına taşıma yoluna başvur- dunuz mu? Oyun yine Verona'da geçiyor. Romeo ve Juüet yine var. Özel bir yerlileştirme çabası da yok. Ancak Shakespeare'in yüz- yıllardır, üzerine hiç düşünülmeden yal- nızca hüzünlü bir aşk hıkâyesi. iç parça- lavıcı bir dram olarak nitelendirilen met- Kurbağalardan herkese öykülerKültür Servisi - Bilsak Tiyatro Atölye- si, 11. Lluslararası lstanbul Tiyatro Fes- tivali'nde "KurbağaÖyküleri*' adlı oyu- nu 19,20,21 Mayıs tarihlerinde Aziz Ne- sın Sahnesı'nde seyirciye sunuyor. "Kur- bagaÖyküleri", Amerikalı yazar Arnold Lobel'in 7-8 yaşındaki çocuklara oku- mayı sevdirmek amacıyla yazdığı dört kitaplık öykü dizisinden seçilmiş dokuz öykünün sahneye uyarlanmış hali. Dostluk, sevgi, paylaşım. yalnızlık gi- bi temalar çevresinde dolaşan bu dokuz öykünün ınsanı çıplak bırakan, kendı- siyle karşı karşıya getiren bir özellığı var. Kaybettiğimiz saflık ve masumiye- tin, mektup al(ama)mak. bir tohumun yeşermesini beklemek ya da arkadaşa yapılan basit bir sürpriz gibı basit ve sı- radan durumlann içinden çıkması oyu- nu tasarlayan ve oynayan Nihal G. Kol- daş ve Ceysu Koçak'ı etkileyen nokta olmuş. "Kurbağa Öyküleri". derin bir dostlukla birbinne bağlı iki kurbağanın. kendilenni aşan durumlardaki çıplaklık ve çaresizliklerinin nasil üstesınden gel- diklerini mercek altına alarak çok sade. naif bir dille aktanyor. Öyküler, ilk oku- mada eğlenceli gelmiş, ama üzerinde ça- lışmaya başladıktan sonra da bir o kadar hüzünlendirmiş. Es geçtigimiz, birkena- rabıraktığımızözedöndürmüş. Lobel'in " Kurbağa ÖykülerTnin sahne diline ak- tanlması öykülerde yakalanan saf ve na- if dünyayı çok katmanlı bir platforma taşımak uzun bir çalışma sürecine sok- muş Koldaş ve Koçak'ı. 'Kurbağa ÖykülerT Tiyatro festivalinde bugün ve yann sahneteniyor. "Kendileri için >eni bir oyun çakşma- sının. sıfır noktasına dönerek yeni bir araşürma sürecini başlarmak" olduğu- nu söyleyen Koldaş ve Koçak. bundan sonra gelecek çalışmalannda da bunun tam tersi bir yöntemle çalışmak ıstıyor- lar. İlk oyunlannda oyuncunun bütün bil- diklerini pratiğe dökmesı üzenne odak- laşan oyuncu çalışması gıderek sadeleş- miş, hatta başkalanna göre "oynamıyor gibi" noktasına gelmişler. "Kurbağa Öv- küleri"nde bu iki ucu bır araya getırme- ye çalışrruşlar. "Oyunoynama" ve •'oyun- culuğu dışanda torakma" durumu üze- rine gitmişler. Doğal ve samımi olmak, o an içinden geldiği gibi davTanmayı es- tetize. kurgusal bır hale getirmek. bir duyguyu maksımuma ulaştığı an don- durup o ana dikkat çekmek üzerine yo- ğunlaşan oyunculuk çalışması. hem zor- lu hem de haz dolu bir süreç olmuş. Basitlik ve saydamlık fıkri üzerine ku- rulmuş olan sahne düzenlemesi birbi- rinden farklı malzemelerin bir araya gel- mesiyle oluşmuş. Dekoru olusturan trans- paran, video projeksiyon, mikrofon ve ışık da aynı yalınlık ve şeffaflığm altını çiz- mek için kullanılmış. Sadece anlatmak istediklerini kolaylaştırmak için başvur- muşlar teknik imkânlara -olanaklan el ver- dıgınce. Anlatılanı anlaşılır kildıgı süre- ce, teknik olanaklan kullanıyorlar. Ba- baZula'nın hazırladığı müzikler oyunu beslıyor ve oyundan besleniyor. birbiri- ni tamamlayan bır bütün. Park Yapıl- maz'dan sonra Baba Zula'yja ikinci ça- lışmalan olan "Kurbağa OyküJeri'"nin müzikleri oyunun en önemlı parçasından biri. "Kurbağa ÖykülerTnin birbirinden çok farklı tepkıler alması konusunda ise "şaşırdıklannı" belırtiyorlar. "Birbiriy- ie çetişen göriişler geliyor. Kimi bir tra- jedi, kimi özlem duyulan bir dünya, ki- mi zavallılıgımız. çaresizliğimiz, kimi bu dünyaya ait olmavan meleklerin yansı- ması,kimi de çocukluğa nostaljik bir ba- kış olarak göriiyor oyıınu. Böylesine çe- şitfilik bizim içinde bir seyird araşürma- s okıyor." Oyun konuşulurken çocuk ve çocukluğun çok söz konusu edilmiş ol- ması, saflık ve masumiyetin bir göster- gesi olduğu için adı geçen bir konu ol- duğunu düşünüyorlar: "Çocuğun dünya- sındaki küçük rutkulan. büyüklerin baş- ka tutkulanna karşılık seçip göstcrdiği- miz için. büyüklerde bö> le bir dünvadan uzakJaşttkkn için bunun çocuklara ait bir dünya olduğu söylenemiyor olabilir." Oyun broşüründeki. "Heryerve herkes için" ibaresi bu bağlamda dikkat çekici. Bu durumlann her yerde herkesi ilgilen- direbileceğini söylüyor Koldaş ve Koçak, aynı doğanın. mevsimlerin değişiminin, rüzgânn ya da yağmurun herkesi ilgilen- dirdiği gibi. nini eşeleyerek, bir sözcük bile ekleme- den acaba böyle bir öyküden kimler, ne çıkar sağlayabilir sorusunun yanıtını ara- dık. Mernin altvaptsında neier bulabüi- riz' sorusuyla yola çıktık. Yakıntarihimiz- de yaşadıklanmız da etkiledi bu eşeleme sürecini. Oyunun bugüne kadarki yorum- lannda iki ailenin 'adı konmanuş düş- manhğı'nın kurbanı bir aşk anlatılmıştı. Kendi yakın tarihimizde gençlerin kanı üzerine çok iktidarlar kurulduğunu gör- dük. Romeo ile Jüliet hemen hemen bü- tün Shakespeare oyunlannda olduğu gi- bi zoraki banşla bitiyor. Prens geliyor, herkesın kafasına vuruyor, 'hadi banşın bakalım.' diyor. Bu tür zoraki banşlann aslında gerçek kavga tohumlannı taşıdı- ğını sanıyorum. Bir anlamda iktidan çok- tan beri çürümeye yüz tutmuş bir merke- zı otoritenin, gençlerin kanı üzerinde bir kez daha sözüm ona banş, uzlaşma, mil- li birlik, beraberlık sözleriyle zorba ikti- dannj pekiştirdiğini düşünüyorum. Romeo ile Jüliet'te bir yandan bir aşk hikâyesini anlatırken, bır yandan da böyle bir aşkı olanaksız kılan düzeni biraz daha eleşti- rel seyretmeye yarayacak sorular sordur- maya çabaladık. 'Sorular sorahm istedik' - Dünya edebiyannda düşman iki aile- nin çocuklannın askını konu alan pek çok öykü var. Romeo ve Jüliet'in öyküsünü ayncalıklı kılan nedir sizce? Aslında ilk bakışta gerçekten çok sıra- dan bir öykü. Bu öyküyü ayncalıklı kı- lan şey ise Shakespeare'in insan ilişkile- rini derinlemesine irdeleyen keskin eleş- tirel bakışı. Bir de Shakespeare'in şiiri elbette Ov'unun, 'Birbirine düşman iki ai- lenin döUerinden dünyaya gelen iki talih- siz sev gilinin büyüklerin kinini ölümleriy- le toprağa gömdüklerini' belirten önsözü de izleyıcılere Romeo ve Jüliet'in öldük- lerini daha başında söylüyor. Yani oyunun başında Romeo ve Jüliet ölü zaten. Oyun onlann ölme sürecini anlanyor. Bu da bı- ze olaylara daha soğukkanh bakma ola- nağını sağlıyor. Bizim çabamız da bu. Acıklı bir aşk hikâyesine kapılıp gitme- yelim de. onun üzerine sorular sorahm is- tedik. - Romeo ile Jüliet'in sinemada son dö- nemdeld popüler yorumlan üzerine ne düşünüyorsunuz? Sanınm 13 kez sinemaya ak- tanlmış oyun. Bunlann hepsi de ışin acıklı yönünü ön plana çıkar- tan yorumlar. îzlediğim son fılm Leonardo DiCaprio'nun başro- lünü oynadığı Amerikan yapı- mıydı. Sersemletici birmüzik ve ses düzeni, göz boyayıcı bir mon- taj... Benim asıl itirazım konu- ya yaklaşım tarzına. Bekâret te- ması var oyunda. tlk aşk, taze- lik... Oysa DiCaprio ile kızcağız Clark Gable ve Betty Davis gibi öpüşüyorlar. Tam Amerikan si- nemasmın normlanna uygun. Kolun nereden atılacağı. parma- ğın nasıl tutulacağı belli. Yani büsbütün tazelikten yoksun. Bü- tünüyle Amerikan bakışı. Bizi birtakım görsel ve ses efektleriy- le sille tokat serseme çevirip dı- şan atmak, eh biraz da göz yaşı döktürmek için yapılmış. - Once Şehir Tiyatrolan yapı- mı 'Bır Ata Krallıgım', sonra da Tiyatro Srüdyosu yapımı 'Bal- kon' adh oyunlannız Afrfe ÖdüJ- leri'nde büyük başan sağladL Ödenekü ya da öze) tiyatrolaria çalışmak arasında bir fark gö- riiyor musunuz? Her ikisinde çalışmanın da farklı keyifleri ve güçlükleri var. Çalıştığınız insanlara bağlı. Bir Ata Kralhğım'da da, BaÛcon'da da, Romeo Jüliet'te de hep uyum- lu, özverili sanatçı ve teknisyen- lerle çalıştım. Bu benim şansım. Şehir Tiyatrolan'nda kendimi hiç memur gibi hissetmiyorum, öte yanda özel tiyatrolarda da yabancı hissetmiyorum kendi- mi. Teoman'ın yaz turnesi yann Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda başlıyor 6 Şimdi ben oıdamı sahnesindeyim9 CUMHUR CANBAZOĞLU Kendi adını taşıyan iik albümü ve geçen yaz yayım- ladığı ikinci çalışması 'O' ile bildik popçu figürüne al- tematif arayanlann dıkkatinı çekmey ı başaran Teoman. gençlerin yeni gözdesi. Ortaokul öğrencisinden üniver- siteliye uzanan bir kitlenin yoğun şekilde dınlediği, şar- kılannı ezbere söylediğı Teoman, buyaz izleyeceği kon- serprogramına yann Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda (21.00) başlıyor. Konseröncesı buetkinlikk ilgili bilgilerverirken Acık- hava'nın kendisi için özel biranlamı olduğunu belir- ten Teoman. sahnede yedi kişilik ekıple iki albümün tamamına yakınını yorumlayacağını söyledi: '"Repe- tuvann hepsi hemen hemen benim, Şebnem Ferah ve Özlem Tekınyen .Aşk Herşeyi Affeder mi ile Bu Aşk Fada Sana'yı söyleyeceğim. Toplam sirmi küsur par- ça olacak. Sahneye çıkınca çabuk inmem". -Açıkhava'dan öncedaha büyük kitlefer öniindesöy- leme nrsab buldunuz mu? Geçen gün Bursa'daydık, 15 bin kişiye konser ver- dim ama Açıkhava'nın anlamı farklı. başka bır çeki- ciligı var benim için. Çocukluğumdan beri en güzel rock konserlerini orada seyrettim: o basamaklarda kımlen dinlemedik kı. Şımdı ben onlann sahnesine çıkacağım. Bu nedenle en özendığim konserim olacak. -MUzik pazanna girdiğinizden beri sürekli canlı al- büm projenizi konuşuyoruz. Bu konserde kaj ıt olana- ğı olacak mı parçalaruı? Olsun dıye uğraşıyorum, hatta videolannı da çekip genel bır anlayışı oturtmaya çalışıyorum. Çok da zor bir ışlem değihniş, öyle diyorlar. Ben lıve albümünü seviyorum, daha sıcak oluyor. Kayıtlan bu konsere ye- tıştiremeyeceğiz ama böyle bir işi muhakkak yapaca- ğız. Bundan sonra hep avnı ses sistemcısıyle çalışaca- ğım, herhalde onlarla çıkacağımız turnede kayıtlan bi- tiririz. Ondan sonra isteyen şirket olursa albüm halin- de dınleyıcıye sunabılınz. Proje gelişirse. başkalanna aıt, sevdiğim parçalan da katabilirim, örneğın Mazhar- lar'ı, Bülent Örtaçgiller'i söylerim. 'Çerçevenin ıçini de ben dolduruvorum'' -Orkestrada sürekli eleman değişivor. Bukaliteyeolun> suz vansımıyor mu? Etezavantaj ama bu da titizlikten kaynaklanıyor. Dra- matik bir parça çalıyoruz. ben havaya girmek istıyo- rum: müzisyen arkadaş o anda sahneden arkadaşına se- lam çakıyorsa onunla çalışmıyorum. Kişilik olarak müzisyenlen seviyorum ama ış başladığı zaman onla- ra, ışıkçılara bir plan sunuyorum. lşte bu disipline uyul- mayınca sürekli ekip değiştirmek zorunda kalıyorum. -Oalbümüneçekilenklipsayısıüçeulaştı. \rkasıge- lecek mi ? Klip sayısı beş olacak. Yağmur'a ve Bazı Yalanlar'a çekilsin istiyorum. Yağmur herhalde üç ay sonra olur. - Çizgi olarak med>ada farklı \önlerde giden bir Te- oman var. Kaseti alan. dinleyen gençler ama bir bakı- yoruz kadın dergilerinde de kapak olmuşsunuz. Diğer yanda ciddi bir gazetede toplum üzerine ciddi ciddi eleştiriler yapıyorsunuz. Kafa kanşıkhğı yaratnuyor mu bu tanıtım politikası ? Müzık yapmaya çaiışıyorsun, birileri de senınle il- gileniyor. O dergilerde de çıkarsan müziğine pozitif et- kisi olacak. Bir sürü röportajı yapmamın nedenı mü- ziğime katkısı olacağına inanmam. Eskiden kendimi korumaya özen gösterirken artık fazla başanlı olama- yacağımı anladım. Mümkün olduğunca bazı sorulan şakaylacevaplıyorum. Bakıyorumki eğlenceli gidıyor söyleşi, komik bir cevap veriyorum, gerçek olanı de- ğil. Çerçeveyi onlar belirlıyor, ben de içini dolduruyo- rum - Medvavla ilgili bir sorumuz daha var, Müzik Os- carlangibigalibitarnşılan biryanşmanın adavlıgını ka- bul etmek, ekranda günde birkaç kez göriinmekten başka ne getirdi size? Açıkçası almadığım zaman üzülmeyeceğım birödül o, ancak Erkin Koray veriyordu. Ondan alsaydım gu- rurlanırdım. - Bu yaz turneler nerelere kadar uzanacak? Üçüncü albüm vakınmı? Ağustosta Egeden başlayıp güneye kadar giden bır on üç tume var. Hazıranda Izmir ve Bursa açıkhava kon- serleri var. Şarkılann neredeyse dörtte üçü bıtmiş du- rumda ama çıkışı 2000'i bulur. Teoman, 'Sahneyççıkınca çabuk inmem' diyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL 'Hyatro... Tıyatro'yu Yaşatalım Artık! Yurdumuzda daha ilk sayısından başlayarak ka- litesinden hiç ödün vermemiş ve şimdi 91. sayısı- na ulaşmış bir tiyatro dergisi var: "Tiyatro... Tıyat- ro". Ülkemizin son yıllarda bunca uzun süreli ola- bilmiş tek tiyatro dergisi. Kısa süre önce "Tiyatro... Tiyatro" da kendisin- den önceki nice dergılerin yazgısını paylaşıp, ade- ta bir dergiler mezarlığını andıran dergiler tarihimi- ze gömülmenin sınırına gelmişti. Idealist sahibi Mustafa DemirkanJı, dergiyi ayakta tutabilmek için yeni olanaklar arama zorunluluğuyla karşılaşmış- tı. Nasıl yaptı etti bilmiyorum, ama "Tiyatro... Ti- yatro" çok kısa bir molanın ardından çileli, ama o ölçüde de onurlu yolculuğuna, üstelik daha bir yüklü olarak yeniden başladı. İlk döneminde Dik- men Gürün'ün özverili editörlüğüyle çıkan dergi- de bu kez edrtörlük nöbetini Orhan Alkaya dev- raldı. "Tiyatro... 77yafro°nun sayfalannı şöyle bir "alı- c/" gözüyle çevirenler, bu derginin gerek içerik ge- rekse sunuluş biçimi bakımından Batı'daki örnek- lerinden hiç geride kalmayan, dahası, onlann ço- ğunu geride bırakan bir "dünya tiyatrosu" dergisi olduğunu hemen anlamakta hiç güçlük çekmez- ler. Türkiye'deki ve dünyadaki tiyatro sahnelerine ait haberlerle, yabancı ve yerli tiyatro ustaları ve eserteri üzerine değerlı araştırmalarla dolu bir der- gidir "Tiyatro... Tiyatro". Ve bu durum karşısında insanın akJına doğal olarak hemen şu soru gelir: Tiyatro eğitimi veren onca kuruma sahip, her yıl yerli ve yabancı tiyatro festivallerine sahne olan, resmi ve özel sahneleri her yıl perde açan bir üi- kede nasıl olur da bu tek tiyatro dergisi ayakta kal- makta zorlanır? Nasıl olur da ancak gülünç diye nitelendirilebilecek yıllık bir abone bedeline karşın abone bulmakta güçlük çeker? Yanıtı hemen verelim: Bağışlanması olanaksız bir umursamazlıktan ve ancak göstermelik diye nite- lendirilebilecek bir tiyatroseverlikten(!) ötürü! Bu, gerçekten de böyledir, çünkü derginin yıllık on iki milyon lira olan abone bedelini ödeyememek için tiyatroyu içtenlikle seven, tiyatro üzerine düşün- meyi de gerekli sayan hiçbir "tiyatroseverin" ge- çerli bir nedeni olamaz! Her akşam üstü barlarına uğramayı ihmal et- meyen tiyatroseverlerin, tiyatroculann ve genelde sanat üzerine konuşmaya pek meraklı "aydınla- nn" bu paraya o akşamı, bir tek akşamı noktala- yabilmeleri olanaksızdır. Aynı kişilerin o parayla 3-4 günlük sigara gerek- sinimlerini karşılayabilmeleri de olanaksızdır. Hele bir de havalar güzelleşip, Bodrum zaman- lan gelmesin -ülkemizdeki tek tiyatro dergisinin yıllık abone bedeli olan şu on iki milyon lira, Ege kıyılarında harcanacak paraların içerisinde ancak bir kum tanesidir. Ama "Tiyatro... Tiyatro " yine de abone bulmak- ta güçlük çeker. Doğak*r, çünkü bu ülkede tiyatro "izlemeye" meraklı olanlar, genelde yalnızca izlemekle yetinip tiyatro üzerine "bilgilenme" gereksinimini duy- mazlar. Doğaldır, çünkü bu ülkede tiyatro eğitimi görmek- te olan gençlerin bir bölümü, sanatın önce kafa- da doğduğu gerçeğinin bilincine hâlâ varmamış/ vardınlmamıştır. Oysa bütün bu doğallık, gerçekte bu ülkedeki tiyatro yaşamı adına koskoca bir ayıptari Ve bu koskoca ayıp yüzünden ülkemizde belli alanlardaki kitap ve dergi yayıncılığı hâlâ idealızm- le eşanlamlıdır. Herhangi bir alanın sürekli olarak idealistlerin girişimine bırakılması ise idealistlerin sayısı ne denli kabarık olursa olsun, asla bir sağ- lık ya da soyluluk belirtisı değildir. Sağlık belırtisi değildir, çünkü gün gelir, idealist dediğimiz o insanlar da tükenip gider. Soyluluk belirtisi de değildir, çünkü böyle bir tü- kenişin ardından geriye yalnızca o soylu girişim- lere destek vermeyenlerin ayıbı kalır. Eğer bu ülkede, yalnızca tiyatro kitaplan basmak- ta direnen tek yayınevi olan Mitos Boyut, bu ide- alizmi yüzünden ayakta kalma savaşı veriyorsa ve böylesine çetin bir savaşta, gençlere gülünç tak- sitlerle verdiğı kitapların bedelini biletoplayamıyor- sa, eğer bu ülkede "Tiyatro... Tiyatro" adlı tek ti- yatro dergisi yeterii abone bulamadığı için yannın- dan bir türlü emin olamıyorsa, o zaman bu ülke- de tiyatro üzerine konuşmanın pek bir anlam ta- şıyacağına kesinlikle inanmıyorum. Bu ayıbı silmek o kadar zor mu? "Abone bedeli: 12.000.000. -TLI Banka hesap no: T. Iş Bankası Cihangir Şubesi Tiyatro Yapım 197245" Evet, tiyatroyu bu ilanın gereğini yerine getire- cek kadar sevmek zor mu? e-posta: ahmetcemaK" superonline.com. BUGUN • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 18.30'da Ahmet Yürür'ün karılacagı 'Yirmi Yaş Kuşağı Türk Bestecileri' başlıklı söyleşi yer alıyor. • TARİH VAICT1 BİLGt BELGE MERKEZİ'nde saat 18.30'da Prof. Dr. Seiçuk Esenbel Tarihçinin Mutfağı Dizisi'nin konuğu olacak. (513 52 35) M GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde saat 19.00'da Prof. Dr. Nazan Aksoy'un yöneteceği ve Prof. Dr. Ernst Gottfried Mahrenholz'un katılacağı 'Avrupa Tarihi Çerçevesinde Alman Anayasası' konulu konferans gerçekleştirilecek. 11. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ BUGUN • Faust Sürüm 3.0 La Fura Dels Baus topluluğunun sahneleyeceği Faust yorumu saat 21.00'de AKM Büyük Salon'da izlenebilir. • Romeo ile Jüliet lstanbul Şehir Tiyatrolan 'nın oyunu saat 21.00'de Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde yer alacak. • Kurbağa Öyküleri Bilsak Tiyatro Atölyesi'nin yorumu saat 19.00'da Aziz Nesin Sahnesi'nde izlenebilecek. YARIN • Romeo ileJüliet lstanbul Şehir Tiyatrolan'nın oyunu saat 21.00'de Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde yer alacak. • Kurbağa Öyküleri Bilsak Tiyatro Atölyesi'nin yorumu saat 19.00'da Aziz Nesin Sahnesi'nde yer alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle