Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5NSAN 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
Varil başma fiyat 15 dolara yükselirse ithalata 800 milyon dolar fazla harcanacak
Petrolüıı faturası kabanyor• Ham petrol
fıyetlanndaki yükselişin
devım etmesi,
enfıasyonun yanı sıra dış
tica-et dengesinde de
önemli bir gedik açacak.
AVKARA (ANKA) - Ham pet-
rol fyatlarında son dönemde ya-
şanan yükselişın Türkiye'ye fatu-
rası ydksek olacak. Petrol ihtıya-
cını dışandan karşılayan Türkıye,
fiyatlann beklendiğı gıbı 15 dola-
ra kadar yükselmesı halinde. ham
petrol ithalatına bu yıl 1998 yıhn-
dan vaklaşık 800 milyon dolar da-
ha fazla ödemek zorunda kalacak.
Türkıye 'nın ham petrol ithalahy-
la ilgili verilerinden yapılan belır-
lemelere göre. ham petrol fiyatla-
nndaki yükselişin devam etmesi,
enflasyonun yanı sıra dış ticaret
dengesinde de önemli bır gedık
açacak.
Tiirkiye, 1998 yılında miktar
olarak son yıllann en fazla ham
petrol ithalatını yapmasına karşın
en düşûk faturayı geçen yü ödedı.
1998'de2mil>ardolar
24 milyon 629 bin ton ham pet-
rol ithal edilen 1998 yılında bu it-
halat için toplam 2 milyar 84 mil-
yon dolar ödendı.
Geçen yılki ıthalatta petrolün
ortalama varil fiyatı 11.4 dolara
geldi. 1997 yılında ise Türkiye, 23
Ham petrol ithalatı
Yıtar Miktar (ton) Değer
(mityon $)
Ort varil
fiyat (S)
1993
1994
1995
1996
1997
21.740
21.174
23.605
22.766
23.357
2.550
2.432
2.917
3.415
3.194
15.9
15.6
16.7
20.3
18.5
1998 24.629 2.083 11.4
milyon 357 bin ton petrol ithal et-
miş ve varil başına ortalama 18.5
dolardan. toplam 3 milyar 194.1
milyon dolar ödemişti. Buna gö-
re, geçen yıl Türkiye 1997 yılına
göre 1 milyon 272 bin ton daha
fazla ham petrol ithalatı yapması-
na karşın, ithalat için 1 milyar 110
milyon dolar daha az para ödedi.
Ham petrol fıyatlanndakı yüzde
40'a yakın azalma, 1998 yılında
Türkiye'nin dış ticaret dengesin-
de 1 milyar dolardan fazla bir iyi-
leşme sağladı.
Bu yıl ise dünya ham petrol fı-
yatlanndaki yükselme nedeniyle
Türkıye 1998'intersibırdurumla
karşı karşıyabulunuyor. Ham pet-
rol ithalatında geçen yıl yaşanan
yüzde 5 oranındaki artışın bu yıl
da devam etmesi ve ortalama fıya-
tın. beklendıği gibi varil başına 15
dolara kadaryükselmesi durumun-
da Türkiye, bu yıl 25 milyon 860
bin tona yakın ham petrol ithal
edecekve bunun için 2.9milyar do-
lara yakın bır ödeme yapmak zo-
runda kalacak.
Bu da petrol faturasırun 1998
yılvna göre 800 milyon dolar art-
ması ve dış ticaret açığında bu öl-
çüde bir olumsuzluk yaşanması
anlamına gelecek. ithalat miktan
1998 yılma göre aynı kalsa bile
sadece fiyattaki artış nedeniyle
650 milyon dolarayakın bir ek yük
gelecek.
19% yılında ise son yıllann en
pahalı ham petrolü ithal edilirken
en yüksek fatura da söz konusu
yıldayapıldı. 1996'da varil başına
ortalama fiyat 20.3 dolara firlar-
ken Türkiye, 22 milyon 766 bin to-
na gerileyen ham petrol ithalatına
karşın 3 milyar 417 milyon dolar
ödeme yaptı.
Dünya LPG Birliği Başkan Yardımcısı Arsel, doğalgaz ve LPG yakıtlannı değerlendirdi
'Boru hatlan köyleneulaşanakadar devredeyiz
9
NtLÜFERŞENSÖZ
Gun geçtikçe büyük şehirlerde kullanı-
mı artan dogagazın, likit petrol gazına
(LPG) rakip olduğunu söyleyen Dünya
LPG Bırhği Başkan Yardımcısı Çelik Ar-
sel, "Aneakdoğalgazın Türkiyenin 74 ili-
ne ulaşması henüz mümkün değiL Çok
biiyükbir altvapıveyaünm gerekiyor. Üs-
teiikdoğalgaz gelişinde de sınırlamalarvar.
LPG kasabalara kö>lere kadar erişmiş du-
rumda. O boru hatlanoralaraerişene ka-
dar devredeyiz" dedi. Aynı zamanda Ay-
gaz Yönetım Kurulu üyeliğini ve Birleşik
Oksıjen Sanayi Yönetim Kurulu Başkan-
lıgı'nı yürüten Arsel. Türkiye'nin tek ya-
kıta bağlı kalmasının uygun olmadığını
söyleyerek. LPG ve doğalgaz yakıtlannı
Cumhuriyete değerlendirdi.
- LPGnin taksiler tarafuıdan kullanı-
mıartıyor ve İstanbul'da "gezicı bomba-
lar" olarakgörülüyortar.LPG tehlikeübir
yakıt mı?
- LPG temız bır yakıt. Içınde kükürt ve
atmosfere çıkan zararlı gazlar yok. Ûzel-
lıkle taksilerde kullanılması şehirlerdekı
hava kırliliğini önlüyor. Ancak LPG dö-
nüşümlü taksilerin dönüşümlerini belirli
standartlara göre yapmalannın zorunlu
hale getirilmesi gerekiyor.
- LPG tüketiminin boyutu nedir?
- LPG dışardan ithal ediliyor. Bugün 3
milyon ton civannda birtüketim var. Onun
2 milyon tonu Suudi Arabistan ve Ku-
veyt'ten ithal yoluyla temin ediliyor.
- Kenüerde doğalgaz kulaıumı gün geç-
tikçe arüyor. Doğal gaz kullanımı artbkça
LPG'ye talep azalacak mı?
- Doğal gaz ve LPG dırekt birbirinın
rakıbi olan iki yakıt. Doğalgaz kullanımı
çoğaldıkça LPG tüketiminin artışında bir
azalma olacak. Doğal gaz pişırmeden çok
binalarda ısınmaya yönelık kullanılıyor.
Halbukı rüp gaz pişirmeye yönelik kulla-
nım. Tabiı ıkısı de yanıcı ve ısınma araç-
lı. Doğal gazın Türkiye'nin 74 ıline ulaş-
ması henüz mümkün değil. Çok büyük
bır altyapı ve yatınm sorunu var. Üstelik
doğal gaz gelişinde de sınırlamalar var. LPG
kasabalara köylere kadar erişmiş durum-
da. Oboru hatlan oralara enşene kadardev-
reyiz.
- Türkmenistan'la doğal gaz anlasması
yapıkk Boru hatlannın Türldye'yegelme-
si yakın gözükmüyor rau?
- Şu anda sadece Rusya ve Ukrayna'dan
8 milyar metreküp seviyesinde doğal gaz
alıyoruz. Onun dışında Cezayir'den Mar-
mara Ereğlisi 'ne gemiyle 2 milyar metre-
küp sıvılaştınlmış doğal gaz geliyor. Türk-
menistan'la anlaşmalar yapıldı ama bubır
yatınm meselesi. Doğal gazı Türkiye'ye
getırmek ıçın 3.5-4 milyar dolarlık bir bo-
ru hattı yatınmı gerekiyor. Türkmen ga-
zınm tran üstünden gelmesine ABD kar-
şı çıkıyor. Hazar Denizi'nın altından ge-
çecek bir boru hattı var. Ancak orası da
sorunlu.
-Petrolfiyatlan dünyadadüşüyorancak
Türkive'dc petrole devamlı zam yapüıyor.
Bu nasd oiuyor?
- Şu anda fıyatlann yurtdışında düsme-
si büyük şırketlerin polıtikası. Batı ülke-
len ve OPEC arasındaki çıkar çatışmala-
nndan kaynaklanıyor. Çıkar çatışmalan-
nın nedenı de Ortadoğu'daki petrolün kont-
rol altına alınmak istenmesi. 40 yıl sonra
tükenecek birkaynağın ucuza verilmesi pek
anlamlı değil. Türkıye"de uzun süre ulus-
lararası piyasalardaki petrol fiyatlan izlen-
medi. Şimdi otomatik fıyatlandırma ile
takıp ediliyor. Ben 3-5 yıl ıçinde petrol fi-
yatlannın yükseleceğini sanıyorum. 10
dolarlardan 17-18dolarlaraçıkacak.
Arsel, doğalgazınTürkiye'nin 74 iline ulaşmasının
henûz mümkün görünmedigini söyledi.
D U N Y A E K O N O M I S I N E B A K I Ş ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin®ergin.demon.co.uk
Tam, Kosova olaylann-
dan sonra, "Ulus dev-
let, hem küreselleşme,
hem de uluslararası ku-
ruluşlann güçtenmesin-
den dolayı, artık, tarihe
karışryor. Bu, özgürlük-
lerden ve demokrasi-
den yana olanların se-
vinmesi gereken bir ge-
Itşmedir" türünden riva-
yetlere artık kimse ınan-
maz diyorduk ki...
NATO aşkı...
"Yan münevver" "mo-
da" fıkiriere bayılır, hele
bunlar, yaşam tarzına uy-
gunsa. öyle tarihe, teori-
ye, filan pek aldırmaz,
"yeni" diyesunulanı, he-
men benimser.
Bir kere benimsedi mi
de, kırık plak gibi tekrar-
lardurur. Bunun, mahal-
le kahvelerinde ve üni-
versite kürsülerinde pek
birzaran dokunmaz. Ama
ya gazetelerin "saygın"
köşelerinde...
Şu aşka, NATO kori-
dorlarında bile rastlaya-
mazsınır "NATO'nun Yu-
goslavya'ya karşı askeri
müdahalesi gösterdi ki,
artık dünyada demokra-
si, insan hakları gibi kav-
ramların 'devletin beka-
sı, ülkenin ve milletin bö-
lünmez bütünlüğü' gibi
kavramlardan daha kut-
sal olduğunu düşünen
uluslararası bir irade
var..." "NATO'nun ilk
kez... Bir ülkenin iç soru-
nuna askeri müdahale-
de bulunması... Dünya
tarihinde yeni bir sayfa
olarak değerlendiriliyor
ve "ulusal egemenliklerin
sonu' olarak ilan edili-
yor..." (Nerede?) "NATO,
gtoballeşmesüredylebir-
likte oluşmakta olan ulus-
lararası iradenin kurum-
lanndan biri... Bugün olup
bitenleribiranlamda dün-
ya çapında bir 'toprak re-
formu'na benzetebiliriz.
Geniş halkkitlelerini, dün-
ya arazisini parsellemiş
olan milli despotların ta-
hakkümünden kurtanp
özgürieşîirecek ve birey-
selleştirecek bır büyük
toprak reformu."
NATO'yu bu kadar öven
satırlar, bana ister iste-
mez şu tespitleri hatırtat-
tı: "Kimidışpolitikaamaç-
ları, en iyi birşekilde, hü-
kümetlerle değil hükü-
metlerin altındaki halklar-
/a doğrudan ilışkiye geçi-
lerek gerçekleştirilebılir.
lletişimin modern gereç-
leri ve teknolojilehnin kul-
lanılması yoluyla, ulusal
nüfusun etkin kesimleri-
ne, bunlan bilgilendirmek,
davranışlannı etkilemek,
bir yönde davranmaya
teşvik etmek amacıyla
ulaşılabilir. Bu gruplar,
kendi hükümetleri üze-
rinde belirgin, hatta be-
lirleyici basınçlar yarata-
bilirler" (Committee on
foreign Affairs, Report
N2, "On VVinning the
CoWWarTheUSAIde-
ological Offensive", 88th
Congress House Report.
No 1352,27 Nısan 1964,
Sf6-7) (Soğuk Savaşı Ka-
zanmak Üzerine: ABD'nin
Ideolojik Saldınsı. Kong-
re Komisyo-
nu'na sunulan
rapor). Yorum-
suz deyip geç-
mek mümkün.
Solculukla
suçlanamaya-
cak birçok ya-
zar küreselleş-
me ile ABD çı-
karları arasın-
daki bağlantıy
sık sık vurgula-
dı. Bizdeaktar-
maya çalıştık.
Bir örnek daha
verelim.
New York
Times Sunday
Magazine'den.
Thomas Fri-
edman yazıyor:
"Küresel eko-
nomik bütün-
Mantık Burkulması
ğuna inanmamızı ister-
ken, aslında bizden, dün-
yanın. ulusal ve ulusla-
rarası egemenliğinden
vazgeçmeye hiç niyeti
olmayan, bir ulus-dev-
letinin (ABD) öz çıkar-
larını benimsememizi
beklediklerini söylersem,
çok mu haksızlık etmiş
olurum?
NATO-IMF ve
Balkanlar
Şimdi, şu NATO âşıkı
görüşlere bir kez daha
bakmak istiyorum. NA-
TO, "soğuk savaş" sıra-
sında, savunma amacıy-
la kurulmuş bir askeri it-
saldın, yeni "konseptin
erken doğumu"na yol
açtı.
Denebilir ki, "Koso-
va'dakiArnavutlann soy-
kınma uğramasını engel-
leme amacını neden gör-
mezdengelryorsun?' Ge-
çen çarşambaya kadar,
NATO'nun böyle birama-
cı olduğundan kuşkulanm
vardı. Şimdi bu kuşkula-
nm iyice arttı. 1 Nisan
New York Times ve
VVashington Post, Clin-
ton yönetiminin, CIA ve
Pentagon tarafından, bir
soykırım olasılığına karşı
uyanldığını, bombalama-
lann soykınm olasılığını
NATO sakJınlan sürerken Kosovalı Amavutiarsığınacakyer arayısındalar.
leşmeden en
çokfaydalananülkeola- tifak. Fransa Dışişleri Ba- arttıracağını söyledikleri- lararası şirketler, piyasa-
duğunu düşünüyorum.
KLA'den Şkem Drago-
bla'nın "Rambouilletan-
laşmasını imzalarken NA-
TO veABD 'nin Arnavut-
lara yardım edeceğine
inandınldık. Bu yüzden
silahlanmayı ve seferber-
liğidurdurduk. NATOsö-
zünde durmadı" (Insti-
tute of War and Peace,
Kukes-2/04/99) sözleri
de bu şüphelerimi güç-
lendiriyor. Özetle, Koso-
va'yı anlamak için ABD-
Ingiliz propagandasına
değil, uluslararası geopo-
litiğe bakmak, bu arada
NATO'nun "dünyada de-
mokrasi, insan haklan gi-
bi kavramlan 'devletin be-
kası, ülkenin ve miltetin
bölünmez bütünlü-
§ü'nden daha üstün tu-
tan" bir kurum
otduğugibifan-
tezi görüşler-
den de eger hâ-
lâ mümkünse
vazgeçmek ge-
rekiyor.
"Dünya ça-
pındaki toprak
reformu'nage-
lince (gülme-
meye çalışa-
rak), evet, dün-
ya ekonomisi-
nin (Türkiye
Malezya vb. gi-
bi) perrferisin-
deki devtetlerin
ulusal egemen-
liklerinizayıflat-
maçabalanvar.
Bu çabalann ar-
kasında, MAI'yi
dayatmaya ça-
lışan dev ulus-
rak, bu sistemin sürdürül-
mesini sağlamak bizim
sorumluluğumuzdur..."
"Küreselleşmenin sürdü-
rülmesi bizim en önemli
ulusal çıkanmızdır... Kü-
reselleşme biziz,
ABD 'dir..." ve biraz daha
açık ifadeler. "Piyasanın
gizli eli, gizli yumruk ol-
madan asla çalışmaz -
Mac Donald, Mc Donnel
Douglas (F-15'lerin ya-
pımcısı) olmadan gelişe-
mez. Silikon Vadisitekno-
lojileri için dünyada ge-
rekligüvenlikliortamı sağ-
layan gizli yumruğun adı
ABD silahlı kuvvetleridir."
Şimdi, küreselleşmeyi
savunanların, NATO'yu
övenlerin, ulus-devletin
ortadan kalkmakta oldu-
kanı Hubert Vedrin'in
sözleriyle "gerçekte, bü-
tün üyelerinin kesinlikle
ABD'ye tabi olduğu katı
bir hiyerarşik yapıya sa-
hip olan", demokrasiyle
ilişkisi hiç bulunmayan bir
kurum. Schröder'e gö-
re, NATO içinde, her za-
man, "ABD'nin tek taraf-
lı davranması tehlikesi"
var. (The New York Ti-
mes 15/02/99). Bir süre-
dir, NATO, ABD baskısıy-
la BM kararlarına ve bir
hinterianda bağlı olma-
dan, küresel düzeyde mü-
dahale etmesine olanak
verecek bir "konsept"
değişikliğine gitmeye ha-
zırlanıyordu. ABD baskı-
sıyla, BM'yi "by-pass"
ederek Kosova'ya yapılan
ni yazdı. Rambouillet gö-
rüşmeteri 23 Şubat'ta ke-
sıldiğinde Sırp birlikleri
çoktan Kosova'ya kay-
maya başlamışlardı.
Ben ABD'nin bölgede
olacakları bile bile ger-
ginliği tırmandırdığını,
operasyonun esas ama-
cının da Kosovalı Arna-
vutlan kurtarmak değil,
onları bahane ederek,
kullanarak yeni konsep-
ti dayatmak, artık açıkça
konuşulmaya başlandığı
gibi, NATO işgalinde, Ko-
sova'yı, Arnavutluğu,
Makedonya'yı, belki de
Karadağ'ı kapsayan bir
"korunaklı bölge" kur-
mak olduğunu, bunun
için Makedonya'dasinsi-
ce yığınak yapmakta ol-
lann bu şirketlere açılma-
sı için baskı yapan
ABD'nin ve yakın bağla-
şıklarının iradesi, yani
"gizliyumruk" var. Ulus-
devletin zayıfladığı ender
durumlarda ise zayıfla-
yan devletten, kendı va-
tandaşlarına bir güç
transferi olmuyor. Aksi-
ne, halkın üzerindeki bas-
kı artarken, uluslararası
kurumlar (bankalar, IMF
vb) güç kazanıyor. De-
mokrasi ve özgürlükler
ise, bu anamalcı top-
lumda, ancak ekonomi-
nin, vatandaş iradesini
yansıtan, demokratik bır
devletin etki alanı altına
alınmasıyla mümkün. Bu
yüzden devleti uluslara-
rası sermayenin, IMF'nin,
hatta ekonominın hizme-
tıne verdiğinizde, vatan-
daşın en önemli/etkin de-
mokrasi kullanma aracı-
nı elinden alıyorsunuz.
Tam bu noktada, ne-
dense unutulmak istenen
bir süreci, Eski Yugos-
lavya'nın parçalanma-
sında IMF'nin "Yapısal
Uyum Programlannın"
küreselleşmenin rolünü
hatırlatmak istiyorum.
1980'lerde ve özellıkle
1990'ların başında, bö-
lünmelerden ve savaştan
önceve az sonra, bu Ya-
pısal Uyum Program-
lanndaki özelleştırme ve
borç ödeme koşullan yü-
zünden Yugoslavya'da
ekonomi 1990'da %7.5,
1991'de %15 gerileye-
rek çöktü. Aynı dönem-
de 2.7 milyon işçinin,
600.000'i, çoğu Sırbis-
tan, Bosna-Hersek,
Makedonya ve Koso-
va'da olmak üzere, soka-
ğa atıldı; merkezi hükü-
metlefederal hükümetler
arasındaki kaynak dağı-
lımı süreçleri allak bullak
oldu. Yerel oligarşiler,
ayakta kalabilmek için
"ulusal renesans" ideolo-
jilerine, etnik aynmcılığa
yöneldiler. (Chusso-
dovvski, "Eski Yugoslav-
ya'nın Parçalanmast."
www.zmag.org)
Bir, eski birtüfeğin, "ge-
rekişçi sınıfının sömürü-
süne dayalı üretim biçim-
leri, gerek köylü taburu-
na dayalı savunma ör-
gütlenmeleh, gerek ha-
masiedebiyata dayalı hak
hukuk tanımazlık baba-
lanmaları sona eriyor"
sözlerine, "teknoloji de-
ğiştiğinde, kol gücü ev-
resinidoldurduğunda, sı-
nıfsal çatışmalar biter ve
'antagonist' dönemden,
'non antagonist' cföne-
me geç/V/r.
Sizistersenizbuna 'gto-
balleşme' de diyebilirsi-
niz" tespitleri karşısın-
daysa, elimizden, "üstat,
siz de isterseniz bu konu-
yu biraz daha araştınnız,
hatta birzamanlar bildik-
lerinizi (ücretli emek, iş
gücü, artı-değeroranı fi-
lan) birazhatıhamaya ça-
lışınız" demekten başka
bir şey gelmiyor. Fukuya-
ma, "Bundan sonra can
sıkıntısı" derken, bu tür
yavan fikirleri mi kas-
tediyordu acaba?
DİE eski Baskanı
'Enflasyon
hesaplama
yöntemi
yanlış'
ANKARA (AA) - Toplu-
mun tamamını ilgilendiren
ve sonucunda fert olarak tüm
insanlan etkileyen enflas-
yonun hesaplanma yöntem-
leri eleştiriliyor.
Eski Devlet lstatistik Ens-
titüsü (DÎE) Başkanı ŞeFık
Yıldızeli. Türk Standartlan
Enstitüsü'nün yayın organı
olan 'Standart' dergisinde
yayımlanan yazısında,
DlE'nin enflasyon hesapla-
ma yöntemlerine değindi.
Yıldızeli, Türkiye'nin 75
yıllık tarihinde en yüksek
enflasyonun yaşandığı 1994
yılınm, Toptan Eşya ve Tü-
ketici Fiyat Endeksi için te-
mel yıl alınmasının son de-
rece yanlış ve hatalı olduğu-
nu savundu.
Yıldızeli, hükümetlerin
resmi enflasyon göstergesi
aldığı 'TEFE'nin yüzde
120.7 gibi bir enflasyon ra-
kamını gösterdiği 1994 yı-
lının endeksler için temel
yıl alınmasının düşünüle-
meyeceğini belirterek "ls-
tatistiktc hiçbirzaman uçla-
ra yeryoktur. İstatistikçahş-
malarda temel ahnan yıttar
ve değerler stabil değerter-
dir" dedi. Yıldızeli şunlan
kaydertı: "Vatandaşın saü-
nalmagücünü ençok kaybet-
tiği bir yıhntemelvıl ahnma-
sı kadar yanlış bir anlayış
olamaz. Her iki endeksin te-
mel yıllannın en kısa sürede
değiştirUerek, stabil bir yı-
hn temelyıl ahnmasubiHm-
sel ve teknik açıdan zorun-
lu ve kaçınümazdır. Türki-
ye'de acilen 1994 temel yıb-
nın değiştirilmesi zorunlu-
luğu vurdır."
Yıldızeli, DlE'nin 1994
bazlı Toptan Eşya Fiyatlan
Endeksi'nin tanm, imalat
sanayii, madencilik ve ener-
ji sektörünü kapsadığına,
ancaktükerim harcamalan-
nın en büyük bölümünü
oluşturan hizmet sektörü-
nün endeks içinde yer al-
madığına dikkati çekti.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Sermaye
Basında yer aldığına göre Moskova Devlet Üni-
versitesi'ndeki Marksist-Leninist Felsefe Bölümü
kapatılmış. Bu olay tek başına önemli sayılmaya-
bilir. Ancak Rusya'daki bu biruçtan birbaşka uca'
gidişin öğreteceği çok şey olmalıdır.
• • *
Marks'ın kapitalist düzeni yorumladığı ünlü ya-
pıtının adı, bilindıği gibi 'Sermaye'dir(Capital). Hem
Latince (caput) hem deArapça (ser) olarak 'baş'tan
türetilen bu sözcüğün, Türkçe karşılığı da bilindi-
ği gibi 'anama/'dır. Kapital sözcüğünün, birçok an-
lama gelmekle birlikte, para ve malvarlığı anlamı
yanında, 'ustalık' ya da 'beceri' demek olduğu, söz-
lüklerde yer alıyor. Bu anlam, Anadolu'da sıkça
kullanılan 'akıl başta sermaye' deyişiyle de kanıt-
lanıyor.
Türkiye'dedüşünceçevrelerinin Marks'ın bu ün-
lü yapıtıyla tanışması, 27 Mayıs 1960 Devrimi son-
rasının özgüriük ortarnında oldu. Osmanlı'nın son
yıllannda Sermaye'nin dilimize çevrilip çevrilmedi-
ğini doğrusu bilmiyorum. Ancak daha 1930'larda
Marksizm konusunda çok ilginç gelişmeler oldu-
ğu anımsanmalıdır. Marks'ın eserinin Fransızca bir
özetini, 'Sermaye' adıyla dilimize kazandıran Hay-
dar Rrfat, yazdığı 'önsöz'de;
"Kari Marks 'ın şaheseri olan Sermaye, belli baş-
lı her dile çevrilmiş, bunun bütün medeni memle-
ketlerde ulema (bilginler) tarafından müteaddit
(çok sayıda) muhtelif şerhleri, tefsirieri (değişik
açıklamalan, yorumlan) yapılmıştır. Bir derecede
ki bu kadarşerh ve tefsir mukaddes (kutsal) kitap-
lann mecmuu (tamamı) hakkında yoktur..." diyor
(Tefeyyüz Kütüphanesi, 1933, küçük boy, 305 say-
fa, 125kuruş).
Haydar Rifat, bu çeviriyi (kendi yazdığı biçimiy-
le) Gabriel Dövil'den yaptığını ve eserin tamamı
olan 14 cildin, her sene dördünü çevirerek bu işi
1937'de tamamlayacağını belirtiyor. Haydar Ri-
fat'ın bu tasansını gerçekleştiremediği anlaşılıyor.
Ancak bu çeviriyi, başta o yıllann üniversite öğre-
tim üyeleri olmak üzere, önde gelen 15 aydınına,
bunlann adlannı vererek, gönderdiğini vurguluyor.
Kadro dergisi ve yarattığı etkiler, üniversitede
Marks'ın öğretisinin incelenmesi üzerine yazılan-
lar ve Nâzım Hikmet'in şiirlerinin lise edebiyat ki-
taplarında yer aldığı gibi olgularia birlikte düşünü-
lürse, Sermaye çevirisi ve yarattığı tartışmalar, Tür-
kiye'nin 1930ların başlannda çok canlı bir düşün-
sel özgürlük ortamını yakaladığını kanıtlıyor. Son-
rası ise biliniyor; düşünce üzerine getirilen yasak-
lar, baskılarveişkenceler... 1960'lann özgürlük or-
tamının da 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbe-
leriyle nasıl adım adım yok edildiği, günümüze dek
acıyla yaşanıyor.
• * •
Sovyetler Birliği'nin 'dağılmasından sonra' Av-
rupa ve ABD üniversiteleri, Marksizm üzerindeki
tutumlannı çok köklü bir biçimde değiştırdiler.
Nasıl mı?
Marksizmi çok daha aynntılı veyaygın bir biçim-
de ele alıyorlar; bölümler ve kürsüler kuruyor, ya-
yınlaryapıyortar. Uygun deyimiyle daha çok Mark-
sizm yapıyorlar. Boşuna mı? Ya da aptalca mı?
Bunun iki nedeni var
Nedenlerden birincisi, Marksizmin, artık 'ürkü-
tücü' bir 'dogma' olmaktan çıkması. Bilim insan-
lan da Marksizm üzerine çalışmaktan 'eskisi ka-
dar korkmuyor' ya da kendilerine 'zarar' verilme-
yeceğini düşünüyoriar.
Asıl ikinci neden çok daha önemlidir. Bilimsel ça-
lışmalarda 'yöntem' başarının anahtandır. Marks'ın
'kullandığıyöntemin' kapitalistsistemi açiklayıa özel-
liğinin çok ileri düzeyde olduğu konusunda, bu iş-
le uğraşanlar arasında neredeyse görüşbirliği var-
dır. Eytişim (diyalektik) yönteminin, yalnız nesne ya
da doğa bilimlerine değil, toplumsal biiimlere de
uyarianmasının yarattığı düşünsel devrimin öğret-
tiği ve kanıtladığı çok şey vardır. Marks, Sermaye'de
ve öbür yapıtlannda, kapitalist düzenin devingen-
liğini, 'sınıfsal, düşünsel, teknolojik, uluslararası'tüm
boyutlanyla ya da 'bütüncül olarak' irdeliyordu.
Günümüzde, ekonomik ve toplumsal gelişme açı-
sından büyük önem taşıdığı kanıtlanmış bulunan
'bilimsel ve teknolojik' gelişmeleri kapitalist sistem-
de 'içselleştirerekinceleyen ilk düşünürün' Marks
olması ya da 'Manifesto'nun '/cüresei/esme' üze-
rine yapılan çözümlemelerin ana düşünsel kayna-
ğı sayılması, son yıllarda, Marksizmin yeniden can-
lanmasının yalnızca iki göstergesidir.
Tersliğe bakın; yüzyıl sona ererken, eski 'komü-
nistler' Marks'tan kaçıyor; kapitalistler de Marks'a
daha çok sanlıyor. Peki, hangisi aklını, yani 'ser-
mayeyi' doğru kullanıyor?
e-posta: yakup@rorqual.cc.metu.edu.tr
İstinye'den
En Taze
Haberler
Borsacı'da
•Borsacı 1
1 " f * ^ HAFTALIK EKONOMI MBGİSİ
Borsacı
seçimlerden sonra
borsada neler olup,
nasılyatrım
yapmakgeretor?BORSAMN BBE ŞKKETlBfi
«YAPTI?
DR. KORM «Uf:" SFÇMH01BI »MU
BW«IK eaşaramNjııcaaur
SARKUYSAN, SASA, AKAL TEKSTIL KONFRUT GIOA,
BATlÇlM, MAKINA TAKIM, TUBORG, MARB, TOFftŞ GIMA,
PETKİM, PARK TEKSTIL, AKAL TEKSTIL, BORUSAN BORU,
BIRLİK MENSUCAT, MILPA, IHLAS FINANS,
HAZNEDAR ATEŞ TUĞLA, SİEMENS
"BORSADAKİ REHBERİNİZ"