Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27NİSAN1999SAU
14 KULTUR
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
Sanatçdar mekânsız mı kahyor?Istanbul Sanat Merkezi, kurulduğu 1989
yılından bu yana pek çok ressama, müzis-
yene, tiyatro sanatçısına ve debaşta Kum-
panya olmak üzere pek çok riyatro toplu-
luğüna ev sahıpliği yapmış bir tarihi bina,
bir kültür mirası, bir sanat evi, bir sanat
merkezi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü acaba bize
açıklar mı. ne yapmak istiyor ISM'de?
Kimlere ne söylemek istiyor bir kültür
mirasının, bir sanat merkezinin kapısına
kilit vurarak? Vakıflar Genel Müdürlü-
ğü'negöre, "1936B«TUinaın€srhüküm-
lerince Ermeni Vakfi'na aıt olan bu me-
kânın kiralanma hakkı yokmuş! Neden?
Öncelikle, neden böyle bir yasa? Sonra,
neden günümüzde hâlâ 60 yıl öncesinm
kısıtlayıcı hükümleri geçerli? tstanbul Sa-
nat Merkezi'nin (İSM) kapısına vurulmak
istenen kilit sadece bir sanat merkezinin
çahşmalanna son vermek, o yaşam dolu
binayı yeniden suskunluga terk etmek an-
lamına gelmiyor. bunun çok ötesınde an-
lamlar taşıyor.
Tahliye karan şimdilik ertelenmış. Ne
zamana kadar? Kısa bir süre için olsa ge-
rek. Bu sürenin dikkatle değerlendırilme-
si ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafin-
dan gerçekleştirilmek istenen bu çağdışı
uygulamanın engellenmesi için ilgili ba-
kanhklann harekete geçmesi, atılan yan-
lış adımın geri alınması gerekmektedir.
Aşağıda Istanbul Sanat Merkezi (İSM) ile
ilgili olarak yer verdiğımiz görüşler uma-
lım ki "UgüÜere" bir şeyler söylesin.
Esen çamurdan
Her şeyden önce, "36 Bevannamesi"
gibi bir karann bu ülkede hâlâ yürürlük-
te olması utanç verici. Toplumsal yarala-
nmızdan biridir bu, çünkü "azmhk" ola-
rak adlandınlan Hıristiyan yurttaşlann ve
vakıflannın haklannı çığneyerek aynmcı-
lıkyapmaktadır. Üstelikbu vakıf tSM'den
elde ettiği gelirle iki Ermeni ilköğretim oku-
lunun masraflannı karşılıyormuş. Daha
önce dört okulmuş destek verdiği, ikisi
parasızlıktan kapanmak zorunda kalrruş;
bina ellerinden giderse bunlarda da eğiti-
me son verilecek. Peki. nerede kaldı "eği-
tim seferberliği?." Bir yandan yeni okul-
lar açılsın diye ülkede seferberlik ilan et-
mek, öte yandan var olan okullarm ka-
panmasına neden olmak ciddi bir çelişki,
hatta içtensizlık değil midir?..
Bir de hep ulusal değerlenmizi korumak,
onlara sahıp çıkmaktan söz edilir. 156 yıl-
lık, Osmanlı dönemin-
den kalmış bir yapı
ulusal değer değil mi-
dir yoksa? Üstelik bir
zamanlar -yine para-
sızlık yüzünden- met-
ruk bir yer iken bir sa-
natevi olarak kiralan-
masının ardından yok
olmaktan kurtulmuş.
Ve bugün vakfin kira-
ya vermesi engellenir-
se yine yok olmaya
mahkûm edilecek.
Aynca. bu yeniden
kazanılmış yerde sa-
natçılar çalışmakta.
Her türlü sanatsal ça-
lışma ve etkinlik içm
ciddi bir altyapı soru-
nu yaşayan tstan-
bul'da, bir avuç sanat-
çı kendi maddi ve ma-
nevi olanaklarıyla
yoktan bir yer yaratı-
yorlar ve siz destek ve-
rip önlerini açacağı-
nıza kapıya koyuyor-
sunuz onlan; olacak
şey değü! Neredenba-
karsanız utanç verici
bir olay.
Ayla Algan
Vakıfbinalanyla il-
gili kanunlardoğrultu-
sunda ISM'nin kapa-
ülmasının; bu binanın
eskiden olduğu gibi
terk edilmiş, çökmeye
yüz turmuş bir hale
dönmesi demek ola-
cağını düşünüyorum.
Şu anda bu tarihi bina
yaşıyor, orada gerçek-
leştirilen sanatsal fa-
tstanbul Sanat Merkezi'nin kapısına kilit vurulmak isteniyor.
aliyetlerin izleyicilerince gezilip görüle-
biliyor.
Sanatçılann atölye ve sahne bulmakta
çok zorlandığı ülkemizde. yıllardır pek
çok sanatçının sanatsal arayışlannı sür-
dürmelerinı sağlayan bu kültür evinin bo-
şaltılmasını yapılacak bir yanlış olarak
değerlendinyorum. Bu durumla ilgili ye-
ni bir kanunun çıkanlması, birçözümyo-
lu aranması konusunda yetkililerin. sanat-
çılann ve tüm sanatseverlerin desteğini
rica ediyorum.Etnik çatışmalar yaşadığı-
mız dünyada kardeşçe, din, kültür, ırk ay-
nmı yapmadan buluştuğumuz bu manas-
tır, sanatçılann atölyelerini, sahnelerini
bir arada kucaklayan tarihi binabence Av-
rupalılara bir örnek teşkil ediyor.
Hrant Pink (Agos gazetesi)
Istanbul Sanat Merkezi'nin tahliye edil-
mesiyle sanata indirilen darbeyi kıruyor ve
desteğimizi tüm yüreği-
mizle sanatçılardan ya-
na koyuyoruz. Bu olay-
da sanatçılann içine
düştüğü zor durum,
haksızlığm bir yanı.
Önemli diğer yanı ise
Vakıflar Genel Müdür-
lüğü'nün Ermeni Vak-
fi üzerinde uyguladığı
haksız baskıdır. Şu ya-
şanan, Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nün artık
gelenekselleşmiş bas-
kıcı uygulamalanndan
sadece biridir.
Azınhklar üzerinde
sistematik olarak yürü-
tülen bu "eritfcr poli-
tikaya son verilmesi ge-
rekir. Devlet bürokra-
sisi sorumluluğu üst-
lenmeyip "Neyapahm,
Türkiye'de yargı bağun-
sızdır" deyıp topu yar-
gıya ihale ederse. bu
haklı birsavunma değil,
tipik bir savuşturma
olur.
K6T6ITI
Kurdoglu-
Naz Erayda
Istanbul Tarlaba-
şı'ndaki Istanbul Sanat
Merkezi, Türkiye'de
başka bir benzerini bil-
mediğimiz bir modelin
örneği olarak önemli-
dir. İSM, ressamlann,
tiyatro ve dans gnıpla-
nnın, sivil toplum ör-
gütlerinin ve benzeri
oluşumlann bannabildi-
ği bir çarı olarak önem-
li bir işlev üstlendı on yıl
boyunca. Türkiye sanat ortamında yerle-
şik ve alışıldık olanın dışında yapılan ve-
ya yapılma girişiminde bulunulan hemen
hemen her oluşumun yolu bir şekilde bu
binadan geçti.
Kumpanya için, 1991 yılmda ISM'nin
birinci katında kurduğu Kumpanya Sah-
nesi, sadece 'kendi salonu' olmaktan öte
anlamlarasahiptır. Kumpanya'nın sahne-
leme anlayışında mekânın özel bir önemi
ve ağırlığı vardır. Çünkü Kumpanya,oyun-
Hitchcock'un
zaman ve
mekânın
bûtünlüğüne
inamp tek
planda çekrneye
kalkıştığı ilk
renkJi yapıü
'Ölüm Karan'.
iki zengin ve
eşcinsel gencin,
bir arkadaşlanm
öldürmeleri ve
cesedi
sakladıklan
sandığm
çevresinde parti
vermeleriyle
gelişiyor.
itchcock'tan tekplanhk cinayet
CUMHUR CAMBAZOĞLU
31 yaşındaki Fransız yönetmen Laeti-
tia Masson'un. nikâhtan önce zengin da-
madm paralannı alarak kaçan gelınin
peşınde şekillendirdiği Satıhk'ı, AlOn
Lale adaylanndan Geçti Gibi ROzgâr
(Yön: Akjandro Agresti) ve Fögi Serse-
rinin Tekidir (Yön: Marcel Gisler) adlı
yapıtlar, Emek Sineması'nın bugünkü
programını oluşturuyor. Geçti Gibi Rüz-
gâr, hiç bilmediği bir yö-
rede arabasıyla ilerlerken
kaza geçiren ve en yakın
yerleşim noktasında bam-
başka bir gerçekle karşı-
laşan kadm şoför Sole-
dad'm çelişkisini yansıtır-
ken, FögiSerserininTeki-
dir, rock yıldızı Fögi'ye
körü körüne âşık genç Be-
ni'yi bu tutkunun nerele-
re sürükledığini anlatıyor...
AKmLale'nin diğer iki fılmi Alkazar'da
Bunlar, geçen yıl En lyi Alman Filmi se-
çilen, JosephVflsmaier'in Nazi dönemin-
de sahneye çıkan altı kişilik bir müzik
topluluğunu tanıttığı Komedyen Şarkı-
cıtar ile Japon Hirokazu Kore-Eda'nın
ölümün ötesine geçip öbür dünyaya ye-
ni intikal etmiş, cennetle cehennem ara-
sına sıkışmışlann geçmişiyle ilgili fil-
mi Yaşamdan Önce.
Alkazar'ın Hitchcock köşesinde, us-
tanın zaman ve mekânın bûtünlüğüne ina-
nıp tek planda çekmeye kalkıştığı ilk
renkli yapıtı Ölüm Karan var. Film, iki
zengin ve eşcinsel gencin, cinayetin akıl-
lı insanlann ışı olduğu teziyle bir arka-
daşlannı öldürmeleri ve cesedi sakla-
dıklan sandığın çevresinde parti verme-
leriyle gelişiyor. Olüm Karan'nda kame-
ralann acısı, yalnız üç kez, bobinlerin ta-
kılacağı dakikalar hesaplanarak değiş-
tirilmış. Hitchcock fılmde. jenerikten
1İ.BUSLARARASI
İSTMB8L
FİLM FESTİVAIİ
tahlil sonuçlannı beklediği iki "uzun"
saat boyunca neler hissettikleri, savaşa
gidecek askerden aldığı yaşam dersi üze-
rine kurulu. Agnes Varda'yı dünyaya ta-
nıtan film günün en iyi seçimlerinden.
YıtanazGüney'in. 1970'lerinbaşında
Danıştay'dan çıkan kararla gösterilebi-
len, faytoncu babası Cabbar'ı ve ailesi-
ni anlattığı başyapıtı Umut ikincı kez
programda. Monkeffiıse Ybidaşlar'da, 19.
yüzyılın sonunda Torino'da bir profesö-
Ütın Lale adaylanndan 'Geçti Gibi Rüzgar', 'Fögi
Serserinin Tekidir' Emek Şineması'nda, 'Komedyen
Şarkıcılar' ve 'Yaşamdan Önce' de Alkazar Sinemasmda
gösterilecek. Atlas'ta 'Şöhretin Bedeli', 'Joe Tynan'ın
Baştan Çıkışı' ile Jerry Schatzberg'in filmleri öne çıkıyor.
Miîlenium Projesi'nden iki film bir arada gösteriliyor.
hemen sonra bir kadınla birlikte sokak-
ta karşıdan karşıya geçerken gözükü-
yor...
Moda'da ustalann filmleri var. Kış
U\ kusundaküer, festıvalin adına bölüm
ayırdığı genç yönetmen Tykvver'in, Alp-
ler'de bir köyde fazla para kazanmaya
çalışan bir grup insanın çabasını, haya-
tı ve aşkı sorgulaması üzerine kurulu...
5'ten 7'ye Cteo, güzel ve şımank bir
pop yıldızınm, kendisinin kansere yaka-
lanıp yakalanmadığını ortaya çıkaracak
rün önderliğinde greve giden işçilerin,
polis tarafindan sindirilmelerine rağmen
güçlerinin farkına varmasını komediy-
le anlatıyor. Italya'da pek sevilmeyen
filmi Amerikalılar iki Oscar adaylığıy-
la değerlendirmişti...
Bevoğlu Sinemasrnda sezonun en faz-
la konuşulan yapıtlanndan iki 'ilkfltan'.
Her Şe>' Çok Güzel Olacak (Yön: Ömer
Vargı) ve Leopar'ınKuyrugu(Yön: Tur-
gut Yasalar) yeniden gösterimde. Gü-
nün üçüncü fılmi Katflise Kazak yönet-
men Darezhan Omirbaev'in. Cannes ve
Nantes'tan özel ödülleri olan, hızla de-
ğişen Kazakistan'dan insan manzarala-
n sunan ilginç bir çalışması...
Anas'ta, Amerikalı yönetmen Jerry
Schatzberg'in filmi öne çıkıyor. Moda
fotoğrafçılığından gelen yönetmen, bu
ilk uzunmetrajlısı Şöhretin BedeU'nde
ruhsal çöküntü içindeki top modelin (Fa-
ye Dunaway) yalnızlığı seçıp yaşamı-
nın parçalannı bir araya getirmeye ça-
hşmasım yansınyor. Gı-
diş gelişlerle geçmişle
bugünü özgürce yan-
sıtma, bir araya getir-
me çabası 70'ler sine-
masının tipik metotla-
nndanbiri...
Schatzberg'in diğer
fılmi Joe Tynan'ın Baş-
tan Çıkışı ise. Beyaz Sa-
ray yolunda ilerleyen
bir senatörün güzel avukatla girdıği ya-
sak ilişkinın polıtik kanyerine zarar ver-
diği anda eski düzenine dönmesi üzeri-
ne kurulmuş.
Yönetmenin, en verimsiz dönemin-
de, pembe dizi mantığıyla çektiği,
ABD'nin yapay ahlaksal değerlerini sor-
guladığı bir yapım... Miîlenium Proje-
si kuşağından iki film Tamus ve Juü
(Yön: Ildiko Enyedi) ile lssızAda (Yön:
Laurint Cantet) Atlas'ta bir arada gös-
teriliyor.
lanna 'dekor' yapmaz. Her projesinde se-
yircisiyle paylaşacağı 'oyun odasmı' yeni
baştan düzenler. Seyircinin nerede ve na-
sıl bir düzen içinde oturacağı, oyun alanı-
nuı neresi olacağı, oyun ve seyir alanlan-
nın geçişim ve kesişimleri, duvarlann ren-
gi, salona giriş ve çıkışlar, bu ve benzeri
tüm öğeler her proje için yeniden tasarla-
nır. Kadro, aylar boyunca, diledıği zaman
o projeye ait gerçek tasanmın içinde 24
saat çalışma olanağı bulur.
Yirminci yüzyılın sonlanna doğru tstan-
bul Sanat Merkezi'nin, dolayısıyla da
Kumpanya Sahnesi'nin yok olma tehli-
kesiyle karşı karşıya kalması, belki de
kendi olanaklanmızla oluşturduğumuz ve
yaşattığımız bu modele dikkat çekmek ve
benzerlerini çoğaltmak gibi olumlu bir
sonuca hizmet edebilir.
Istanbul'un merkezi sayılabilecek Tak-
sim ve civannda, atıl durumda, çürüme-
ye terk edilmiş birçok bina var. Bunlann
çoğu, taşıdıklan mimari ve tarihi özellik-
ler nedeniyle, sanat merkezi olarak de-
ğerlendinlmek için ideal binalar. Kültür Ba-
kanlığı ve belediyeler, ilgili diğer bakan-
lıklarla işbirliği yaparak bu binalann ki-
ralanmasının önündekı yasal sorunlan çö-
zebilirler ve mülk sahibi kişi ve kuruluş-
lann da memnun olacağı uzun vadeli bir
kiralama yöntemiyle yeni sanat merkez-
leri yaratabilirler. Karşı karşıya bulundu-
ğumuz önemli tehlikenin, çok dahaönem-
li ve olumlu sonuçlan olmasmı dilenz.
Ahmet Levendoglu
tstanbul Sanat Merkezi 10 yılı aşkın bir
süredir, başta tiyatro olmak üzere çeşitli
sanat dallan etkinlikleri için özgün bir ça-
tı oluşturmuş, bir açıdan "aternatif ça-
lışmalann en önemli adresi konumuna
gelmiştir. Yapınınkendisi mimari değer ta-
şımaktadır. Benim için anısal değeri de var.
"Histeri'
1
oyunumuzu çalışırken Odeon
salonu yanınca provalanmızı 1SM'de sür-
dürdük. Akademi Istanbul'daki son öğ-
rencilerim "\»nvaDayı"yı yine orada sah-
neledi. (tkisinde de Kumpanya'nın konu-
ğu olduk.) Şımdi ISM'nin kapısına kilit vur-
ma girişimi iki şeyin göstergesidir:
1. Söyleyip durmaktan usandığımız bir
şeyin, bu ülkede "yetkililerin" sanata ver-
dikleri değerin.
2. Bugünlerde en 'Şükselende^r'' ola-
rak hararetle tezgâhlanmakta olan "miffi-
yetçyik" akımının tırmanışınm. Çünkü
ISM'ye yaptlmakta olan. yine yalon dö-
nemde örneklerini izlediğimiz, Ermeni
okullannı, vakıflanru evsız barksız bırak-
ma girişimleri zincirinin son halkasıdır.
Karşı çıkmak, kınamaktan öte bir şey keş-
ke elımizden gelse.
Nlhal ceyran Kolda;
Bugün kısaca İSM diye bilinen Tarla-
başı'ndaki eski Ermeni okulunu 1988 yı-
lmda bir film çalışması sırasında mekân
ararken prodüksiyon amirimiz ile birlikte
fark ettik. tlk kez "CaMde" filminin çe-
kimine mekân olan yapı Ziya Dgaz ve Ad-
nan Vurdevir'in öngörüşleri, Ermeni Vak-
fi'nın işbirliği ve çok sayıda sanatçının sa-
hip çıkması ile kısa bir süre içinde bir sa-
nat ve kültür merkezine dönüştürüldü. Bu
çok "SVÜ" kültür hareketi bu yapı içinde
yaklaşık on yıldır. ressam atölyelerini, dans
stüdyolannı, tiyatro gruplannı (özellikle
kendine ait bir sahneyi sürekli çalışır kı-
lan Kumpanya topluluğunu) ve film çekim
platolannı yaşattı.
ISM'nin varlığı, devlet ve yerel yöne-
timlerin kültür ve sanat hayatına yapması
gereken yatınmlann niteliği ile ilgili ipuç-
lan veriyor aslında. ISM'nin 10 yıllık bir
faaliyet sürecinden sonra boşaltılmasını
gerektiren yasalar hakkında aynntılı bil-
gim yok. Ama yasalar insanlann hayatı-
nın kalitesini yükseltmek için konulmak
durumunda. Hayaümızın gerisinde kalıyor-
sa değişir.
Bu konuda yasa koyucular ya da yo-
rumlayıcılar, görevlerini yurttaşlann lehi-
ne yapmak zorunda. Azinlık yurttaşlan-
nın sahip olduklan gayrimenkuller üzerin-
de tasarrufhaklannı yok sayan bir yasa var-
sa, o yasa değişmelidir. tSM'nin sahiple-
ri ve o mekânı kültür sanat faaliyetlerin-
de kullananlann arasında bir çatışma yok-
sa, bugünkü konumunu korumalıdır.
Nesrln Kazankaya
Tiyatro mekânlan bulma konusunda
son derece büyük bir sıkmn sözkonusudur.
Istanbul Sanat Merkezi, yalnızca bu sı-
kınüya bir yanıt olmakla kalmayıp, tarih
dokusu. özgün mimarisiyle, tiyatro yara-
tımlanna katkıda bulunrnakta, hatta yön-
lendirmektedir. Ben, ISM'de iki ayn pro-
je çahştım. İlk proje Mahir Günşiray, Ay-
şe Lebriz, Özden Çiftçi ile birlikte. daha
sonrabir gece klübü olan üçüncükatta bir
mekânda çalıştığımız "Ka>bolma Üzeri-
ne Bir Piyanist ve Dört Oyuncu ile Fante-
TT adlı oyundu. Doğaçlamalarla oluştur-
duğumuz oyun metnini, doğaçlamalar
kadarmekân da belirlemiştir. Oyun, 1995
yılında Türkiye'yi temsilen Bonn Biena-
li'ne seçilmiştir.
1998 yılında ISM'de, Kumpanya sah-
nesinde Moliere'in "TartunV' oyununu
sahneledim. Aynı yaklaşımla, oyunun sah-
nelenmesini bırebir dekor olarak kullan-
dığımız tarihi mimarinin belirlediğini söy-
leyebilirim. tSM'nin genç ve genç düşü-
nen tüm tiyatrocular için çok önemli bir
mekân olduğuna inanıyorum. Kumpanya
oyunculannın yıllardır istikrarla sürdür-
dükleri çalışmalar, tSM'nintiyatromekânı
olarak kalması gerektiğine yönelik en
önemli kanıttır. tSM'nin tstanbul tiyatro
yaşamında özgün çalışmalar için belki de
tek mekân olduğunu düşünüyorum.
YAZIODASI
SELtM İLERİ
Ada
Akşit Göktürk, /Ada'da, o güzel eserinde, da-
ha ilk sayfada şu soruyu sorar
"Engin denizlerde, dünyanın gürültüsünden pa-
tırtısından, gündelik tasalardan uzak, günlük gü-
neşlik bir adada yaşamayı, çocukluğunda, genç-
liğinde ya da yaşlılığında gönlünden geçirmemiş,
düşsel biradanın şiiriyle büyülenmemiş insan var
mıdır?"
Çocukluğumda, gençliğimde, gönlümden geçir-
miş miydim?
Ada! Sonbahar biterken Burgaz'a grtmiştik. Ye-
di yaşımdaydim. Istanbul'da en eski 'ada' anısı. Yaz-
lann kalabaltğı yoktu. Bütün gün doiaşmıştık Ada'da
Burgaz'ın bir evinde kahvaltı etmiştik. Soğuk, ıs-
sız adadan hoşlanmamıştım.
Burgaz'ı, öteki adaları, Sait Faik'ten okumama
daha yıllar var. Hatırladıgım başka ada anılan?
Çocukluğumun romanlannda adalar var mıydı?
Yalnızca serüvenler, romanlann serüven çizgileri ya-
şıyor belleğimde. Bir ada göremiyorum; varsa bi-
le, puslara bürünmüş.
Büyükada'dan birkaç lüks ev, köşk hatırlıyorum.
Varlıklı tanışlanmızın yazevleri. Küçük bir kıskanç-
lık duymuş olabilirim.
Oysa hiçbir zaman 'ada' tutkunu olmadım. Bü-
yük kentlerin gürültüsünden patırtısından kaçma-
yı düşünmedim. Nice yıllar kalabalığı, caddeleri, si-
nemalan, tiyatrolan, şehrin akşamını, trafiğin uğul-
tusunu bile sevdim. Şehirdi yaşamak istediğim
yer.
Açık Deniz Kıyısında'y okudum. Strinberg'in yas-
h romanı, Behçet Necatigil'in eşsiz çevirisinden.
Açık deniz kıyılan, fıyortlar, yarımadalar ürküttü.
Çocukluğumda, evet çocukluğumda, şimdi ak-
lıma geldi, Define Adası'rn okumuştum. Nasıl sili-
nip gitmiş. Bir 'ıssızada' mıydı?
İlk çarpıldığım 'ada romanı' Vırgjnia Woolf tan:
Deniz Feneri'ni, Nacrye Akseki Oncül'ün Türk-
çe'ye anlatım zenginlikleri armağan eden çeviri-
sinden, defalarca okudum. Deniz Feneri en sev-
diğim romanlar arasındadır, başucu kitaplanm-
dandır.
Adalardan umarlı mıydı Virginia VVootf: Bugün hâ-
lâ çözemedim. Baskı, hüzün, yalnızlık, içe kapa-
nış. Adada geçecek miydi?
Deniz fenerinin ışığı dönenir durur...
Conrad'dan Vıctory'nm, Zafer'in bende anısı
var. Bu görkemli romanı, her gün daha çok özle-
diğim Armağan llkin çevirmişti. Biz üç arkadaş,
küçük biryayınevi kurmuştuk. Armağan bizim için
çevirmişti; Zafer'i yayımlayamamıştık.
Ama arada lise yıllan. Sait Faik ve "Haritada Bir
Nokta". Inanılmaz öyküdür.
Cahrt Srtkı'nın da şiiri var değil mi, "Roben-
son": "Robenson, halden bilir Robenson, I Adan
hâlâ batmadıysa eğer, I Alıp götürsen beni oraya,
I Deniz yolu kapanmadan evvel!"
Bilge Karasu'nun "Ada "sı dinmez yalnızlığın
adasıdır. Peride Celal, "Ada"öz yitik bir aşkı arar.
Ben de bir ada öyküsü yazmaya çalışmıştım: "Son
YazAkşamı". Teşvikiye'den Şişli'yetaşındığımyıl-
lardı. Aydınlık, her yağmurda damı akar, otuz se-
kiz metrekarelik çatı katı. Sabahları erken kalkar,
büyük bir coşkuyla yazardım. Koşar, koşar, akıp
giderdi uzun cümlelerim. Nerdeler şimdi?
Unuttuğumadaöyküleri, romanlan, şiirleri, kim-
bilir ne kadar çok! Ada peyzajlan, Hamrt Görete'nin-
kiler büyüleyiciydi, öğretmenim Kemal Zeren'ın
alacalı Büyükada, kayıklar, deniz, yansımalı sular
peyzajı...
Metin Erksan'ın Sevmek Zamanı, Türk sinema-
sının en güzel, belki de tek 'ada' filmidir. Yağmur-
lar yağar, bir adam fotoğraftaki genç kadına vuru-
lur.
Ziya Osman Saba: "Enginlerdeki dalga, I Sa-
hil bilmeyen köpük." diyor, "Keşfedilmemiş ada,
I Dalından sarkan yemiş." Sonra "tozpembe" bir
çiçek açacak.
Melih Cevdet'in yandan çarklısı geçiyor...
Bir şey oldu, ada düşü sanp saımaladı beni, r o
binsonad yazmaya çalışıyorum, ağıraksak, bazan
soluk soluğa, bir ada anlatısı, yine ada!
Takvimde İz Bırakan:
"(...) Ada'nın içindeyken bile insana Ada'yı ha-
tıriatarak Ada'nın daüssılasını veren sesler: bir pi-
yano ya da laterna sesı vardı." Abdülhak Şinasi
Hisar, Geçmiş Zaman Köşkleri, Varlık Yayınlan,
1956.
Okullara Kamyon Hyatrosu1
• KONYA (AA) - Konya Devlet Tiyatrosu (KDT),
'Kamyon Tiyatrosu' projesi ile kırsal kesimi
tiyatroyla tanıştırmaya hazırlanıyor.
KDT Müdür Vekili Bahadır özjîırt, kırsal kesimde
yaşayanlann tiyatrodan uzak kaldıklannı belirterek
bu eksikliği gidermeye küçük yaşlardaki
öğrencilerden başlamaya karar verdiklerini ve
Kamyon Tiyatrosu ile en az 20 bin öğrencinin
tiyatroyla tanışacağını açıkladı.
Özyurt, amaçlannın tiyatro ve sanat sevgisini
yaygınlaştınnak olduğunu ve kamyon tiyatrosu
projesinin hava şartlan elverdiği sürece daha çok
insana ulaşacağını belirtti. Kamyon Tiyatrosu,
hazırlanan programla önümüzdeki günlerde beş
büyük ilçedeki 20 okulda gösteri yapacak ve
oyunlar, çocuklarla birlikte yetişkinler tarafindan da
izlenebilecek.
İSTAIMBUL FİLM FESTİVALİ'IMDE BUGÜN
• EMEK StNEMASI'nda saat 12.00 ve 18.30'da
"Saöhk", 15.00'te "Fögi Serserinin Tekkür",
21,30'da "Geçti Gibi Rüıgâr" adlı filmler
izlenebilir. (293 84 39)
• ATLAS StSEMASI'nda saat 12.00'de "Şöhretin
BedelT. 18.30'da "Joe Tynan'ın Baştan Çıkışı'',
15.00 ve 21.30'da "Tamas ve Julie-Issız Ada" isimli
filmler gösterilecek. (252 85 76)
• ALKAZAR StNEMASI'nda saat 12.00'de
"Komedyen Şarkıcılar", 18.30'da "Yaşamdan
Sonra", 15.00 ve 21.30'da "Ölûm Karan" adlı
filmler izlenebilir. (293 24 66)
• BEYOĞLU StNEMASI'nda saat 12.00'de
"Leopann Kuyruğu", 18.30'da "Her Şey Çok Güzel
Olacak", 15.00 ve 21.30'da "Katil" isimli filmler
gösterilecek. (251 32 40)
• MODA StNEMASI'nda saat 12.00'de "5'ten 7'ye
Cleo", 15.00'de "Kış Uyknsundakfler", 18.30'da
"YoMaşlar", 21.30'da "Umut" isimli filmler
izlenebilir. (337 0128)
• tSTANBUL BtLGI ÜNtVERSİTESt'nde saat
20.00 de The Maidng of "In The Presence Of A
CTovvn" adlı film yer alıyor.