17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13NİSAN1999SAU 14 KULTUR PORTAL DtKMEN GÜRÜN 'Asû değişen değer ölçiilerimiz' Zeynep Oral TEB başkanhğmı bırakti. Türkiye Tiyatro Eleştirmenleri Birliği 'resmioîarak' 1989'da kuruldu. Yani bu- gün 10 yaşında. Kayıt dışı yaşı ise 20... Bu 20 yıllık faahyet Zeynep Oral'ın Ber- liner Ensemble koridorlannda gözünün bir tabelaya takılmasıyla başhyor... geli- şiyor... bugünlere geliyor. - Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (AICT) Yönetim Kuruhı'nda uzun yıllar Türkiye'yi temsfl ettin. Bu yıl bu görevi bıraktin, ama onlar seni bırakma- dı ve vönetim kurulu onur iiyesı seçikün. Bu çok önemli bir şey. AICT ile bu ifişld nasıl doğdu. gelişti? Z. O. - 1978 yılında Doğu Berlın'de Brecht'in 80. doğum yılı görkemli bir 'Brecht Diyaloğu'yla kutlanıyordu. Baş- ta Berliner Ensemble olmak ûzere, dün- yanm çeşitli tıyatrolan, kurumlan ve ti- yatro insanlan. bu olay için seferber ol- muştu. Akşamlan, çeşitli ülkelerden gel- miş topluluklardan Brecht prodüksiyon- lannı izliyor, gundüzleri açık oturum, pa- nel ve konferanslara katılıyorduk. Bir toplantıdan ötekine koşarken bir salonun kapısında 'Llusbnıraa Tiyatro FJestirmen- leri Birliği' dıye bir tabela gördüm... 1970'ten ben tiyatro üzenne yazıyordum, ama böyle bir kuruluştan habenm yok- tu. Doğru o salona girdim. kendimı tanıt- tım. lçeride dünyanm her yerinden gel- mış tiyatro eleştirmenleri vardı. Kimi • Toplumsal yaşantımıza ve basınımıza daha çok sansasyon, daha çok magazinleşmenin egemen olduğunu görüyorum. Televizyon kanallanmız ise bu gelişmeye paralel olarak 'rating' özürlü. Tiyatro eleştirisine 'Büyük Medya'da talep yok. Ama bu böyle diye vazgeçmek yok. Ne yapıp yapıp, eleştiri ve tartışmayı yaşama geçirmemiz gerek. Türkiye'de tiyatro olduğunu bile bilmi- yordu. Kimi yalnız Devlet Tiyatrosu'ndan haberdardı. Ve kimi de 'Türkiye'den tek üyemiz var, o da Lütfı Ay' diyordu. Hiç unutmuyorum, o gûn orada bana palas pan- dıras, hiç hazırlıksız, Türk tiyatrosu üze- rine bir konferans verdirdiler. Berlin'den ayrılırken bana bir görey vermişlerdi: Türkiye'deki tiyatro eleştirmenlerini ör- gütlemek. Çünkü bu uluslararası kurulu- şa bundan böyle bireysel üyelik olmaya- cak. ancak her ülkeden bir dernek üye ola- bilecekti. tstanbul'a döner dönmez Lütfi Ay'ı buldum. Bizden, Metin And, Mdahat Ozgii, Sevda Şener ve OzdemirNutku'nun bu uluslararası kuruluşun etkınlıklenne zaman zaman katıldıklannı ögrendım. Ve sevgili Lütfi Ay "la bir dernek kurmak üzere kollan sıvadık. - Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin (TEB) kurulmasında ve uluslararası plat- formda >er almasında çok emeğin geçti. Birazgerflere gkkrekTEB' nin dünden bu- güne getişünini kısaca anlaür nusın? Z.O.-TEB'ninkuruluşu... tşteo, tam bir serüven. Binbir bürokratık çarkın diş- lileri arasında savaşırken ve sonunda tam işleri yoluna koymuşken 12 Eylül darbe- si! Değil yeni bir dernek kurmak, en kök- lü derneklerin kapatıldığı. çarkın insan- lan öğüttügü bir dönem! Askeri yönetim sona erdikten sonra da kültür bakanlan- nın biri geldi, biri gitti. Ve tüm bürokra- tik işlemlen halledip derneği resmen ku- rabilmemiz 1989'arastladı. 'Hepimiz müthiş heyecanlrydık' Namık Kemal Zeybek'in Kültür Ba- kanlığı sırasında ve onun yardımıyla ku- ruldu. Ancak bütün bu sürede biz boş durmadık. Resmen kurulmamış olsak bi- le, gazete ve dergilerde tiyatro üzerine ya- zanlan ve tiyatro akademisyenlerini bir araya getirdik. Adeta illegal bir kuruluş olduk! Uluslararası kuruluşa da bürokra- tik nedenlerle dernekleşmenin vakit ala- cağını, ancak bir 'grup' olarak bizi fede- Claude Lelouch'un son filmi 'Talihler ya da Rastlantılar'festivalde gösterimde Erkekler ve kadınlar üstüne...ASLISELÇUK Fransız sinemasının yıllann eskiteme- diği ünlü yönetmenı Claude Lelouch son fılmi "Une PourToutes"ın (Birimiz Hepimiz Jçın> çekimlerine mart ayın- da başladı. Son filmi "Hasards ou Co- inadences" (Talihler ya da Rastlantılar) filminin bir bölümünü Türkiye'de, Is- tanbul, Ürgüp, Efes, lzmır/Şirince kö- yünde gerçekleştiren Lelouch. ülke- mizden elde ettiği görüntülerden çok memnun aynlmıştı. Lelouch'un son çalışması "TaMhler ya da Rastlanülar" filmi 18. Uluslara- rası Istanbul Film Festival'inde 2 Ma- yıs Pazar günü Beyoğlu Emek Sinema- sı'nda 15.00 ve21.30 seanslannda gös- terilecek. Filmde başrolü oynayan eşi. balerin-oyuncu Alessandra Martines, yönetmenin "Birimiz Hepimiz İçin" fil- minde de yer alıyor. Martines'e ilk kez 1995 'te çevirdiği VTctor Hugo'nun unu- tulmaz romanı '"Sefiller" filminde rol veren Lelouch, daha sonraki 1996 yılı çalışması "Erkekler, Kadınlar Kuilan- ma Kılavuz"nda da oynatmıştı. Yeni filminin çekim setinde "UnePourToutes"'ın (Birimiz Hepi- miz için) çekimlerine 11 Mart 1999 ta- rihinde başlayan Lelouch'u ikinci çe- kim gününde, 16 Mart'ta Paris'in çok ünlü konser salonu Pleyel'de ziyaret et- tim. Her zamanki gibi yine son derece enerjikti ve filminin kurgusunu adeta ka- fasında yaparak çalışıyordu. Altmış iki yaşına rağmen Leluoch'un olağanüstü dinamizmi, yorgunluk tanımayan koşuş- turmasıyla denetlediği yoğun bir set hazırlığının tam ortasında buldum ken- dimi. Her zaman olduğu gibi filmini iki kamera ıle görüntüleyen Lelouch, öte- ki çalışmalanndaki gibi kameralardan birini kendisi kullanıyordu. 16 Mart günü ise "Birimiz Hepimiz İçin"in 40 numaralı sahnesi çekilıyor- du. Kocaman birhelyum balonu ile ünü uzun yıllardan beri bilinen güzel kon- ser salonu Pleyel'in sahnesi aydınlatıl- mıştı. Orkestra çalışanlan sahnedeki yerlerinı almışlardı. Orkestra şefini canlandıran Alman oyuncu Rfidiger Vbgler sahneye çıkıp müziği başlattı. Sahnedeki kulisten Vog- ler'i büyük bir heyecanla, hayranlıkla izleyen Fransız oyuncu Anne Parillaud siyah uzun dantel kostümü içinde ger- çekten güzeldi. Oyuncusu Parillaud'ya diyaloglannı sufleyle fısıldayan Lelo- uch. o bölümdeki planını bitirip "co- upez" (kesin) dedikten sonra ilkten gö- rüntü ekibine dönüp "İyi miydj" diye soruyordu. "Une fttur Toutes"da da heT zamanki gibi erkekler, kadınlar, sevgi, arama. buluşma, rastlantılar eksenle- rinde geliştiriyor bu filmini de. Oyuncu kadrosu çokuluslu Erkekler tarafından süreklı kullanı- lan ve aradıklan mutluluğu bir türlü bulamayan üç kadın arkadaş artık ya- şamlannda değişiklik yapmaya karar veriyorlar. Erkekleri kullanmak ve di- lediklerince yaşamak için sıra şimdi onlara gelmiştir. Filmin oyuncu kadro- su oldukça kabank ve çokuluslu. Alman oyuncu Rüdiger Vogler'i Wim VVen- ders'in "Alis Kentierde", "Yaniış Ha- reket", "Zamanın Alaşında'\ u Dünya- nın Sonuna Kadar" filmlennden tanı- yoruz. Fransız Anne Parillaud ise Türk seyircisinin yakından izledigi bir oyun- cu. Parillaud'yu Luc Besson'un yönet- tiği "Nikıta"da kod adı Nikita olan ve Fransız Gizli Örgütü için göz kırpma- dan adam öldüren ajan rolünde, Ran- dal\VaIlace'ın "DemirMaskeliAdaın" 14. Louis'yi canlandıran LeonardoDi Caprio'nun annesı kraliçeyi ovnarken, "Deücesine" \ e "Insan Yüreğinin Ha- ritas" filmlerinde de izlemiştik. Lelo- uch'un eşi Italyan asıllı Alessandra Martines'ı ise yukanda da değındiğim gıbı "Sefiller", "Erkekler-Kadınlar: Kullanma Kılavuzu" \ e "Talihler yada Rastlantılar" çalışmalanndan biliyo- ruz. Filmde bir komiseri canlandıran Fransız oyuncu Jean-Pierre Marielle ise Alain Corneau'nun unutulmaz fil- mi *'DünyBJimTümSabahlan"nda mü- zisyen Sainte-Colombe karakterinde gösterdiği başanlı performansıyla tanı- yoruz. Bu çokuluslu kadroda bir de Amerikalı oyuncu var: Alice Evans. Türk seyircısine en tanıdık gelen isim zannederim Otivia Bonamyolacak. Tunç Başaran'ın 1996'da çektiği "SendeGit- me Trivandafihs" fılminde gerçekten ba- şanlı bir oyun çıkaran bu genç yetene- ğe de Lelouch son filmınde bir rol ver- di. "UnePburToutes"un çekimleri ma- yıs ayının ortasına dek sürecek. 18. Uluslararası tstanbul Film Festivali'nin kapanış gecesi filmi "•Talihler ya da Rastlannlar''a başoyuncusu ve eşi Mar- tines ile davet edilmiş olan Claude Le- louch'a gelip gelemeyeceğini sordu- ğumda, çekim programının yoğunlu- ğundan ötürü çok istemelerine karşm, ne yazık ki katılamayacağını açıklıyor bana, Türkiye'ye ve Istanbul'a en içten selamlarımı götürün lütfen diyor... Claude Lelouch'un son fflmi Talihler va da Rasdanblar. îçerik açısından Yunus Emre şîirleri Kültür Servisi-Aylık kitap ve eleş- tiri dergisi Virgm"ün nisan sayısmda Mustafa Şerif Onaran, Hikmet Üay- dının Yunus Emre'nin şiırlenni top- ladığı 'Korkma, Ebedi Varsm' adlı kitabından yola çıkarak Yunus Em- re'nin şiirlerinde kullandığı dilin bi- çimsel özelliklerini inceliyor ve bu- güne kadar çoğunlukla biçimsel açı- dan incelenmiş bu şiirleri içerik açı- sından ele alıyor. AH Galip Yener, Ah- met Hamdi Tanpınar'm. ölümünden otuz altı yıl sonra yayımlanan 'İki Ateş Arasında' adlı film senaryosu- nu tanıtıyor okuyuculara. Yazıda, Tan- pınar'ın sanata nereden, hangi prob- lematiğin ıçinden baktığı da anlatılı- yor. Georges Bataüle'nin 'Nietzsche Üze- rine' adlı yapıtını 'Esrime: Felsefenin BirKaybımı?'başlıklı biryazıylaele alan Çetin Balanuye, Bataille'nin, ki- tabında Nietzsche üzerine konuşma- dığını, Nietzscheleştiğini, onun çağ- vîrsül nşımlan arasında yükselip düşerek, onun projesini kendinde cisimleştir- diğini göstermek istediğini anlatıyor. Balanuye, bir de soru yöneltiyor oku- ra: "Bataille bunu yapabiliyor mu?" Mahmut Temiz- yürek, 'Romantik Jest' adlı yazısmda denemenin dünyada ve Türkiye'deki ev- rimini ele alıyor v e Akif Kurtuluş'un 'Romantik Korno' adlı kitabını deger- lendiriyor. YeMa Yü- cel, UfiıkSerdaroğ- hı'nun 'Feministtk- tisadın Bakışı (Post- modernist mi?)' ad- lı kitabını ıncelerken kitabın altını çizmek istedigi düşüncenin 'feminist iktisadın ekonomide sadece kadın konulannı değil, kadın bakış açısını da içerecek bir biçimde ekono- miyi ioceleınekanlamını taşımasr ol- duğunu vurguluyor. Oral Sander' ın 'Türidye'niıı Dış Po- litikası' adlı yapıtı- nı ele alan AyşeOzfl, "OralSander'inld- tabı. düzenin ide- ologluğunu >apma- ya ve haühazırda var olan siyasi vapılan ve yönelimleri meş- nılaştırmav a adan- mış bir kitap olarak karşımıza çıkıyor" dıyor. Mehmet H. Do- ğanın 'Şimdi Uzak- lardasm' adlı kita- bını değerlendiren Ali Çakmak ise "Şimdi Lzaklarda- sın'da Mehmet H. Doğan, ilk bakışta kendi hayatından kayıp giderüeri kendi kimsesizüğini an- latiyormuş gibi görünüvor, ama öte yandan çok da emin olmadığı bir ses- le bu nınundaki bir eksilmeye işaret edjyor" şeklinde görüşünü dile geti- riyor. Virgül'de bu ay 'Aşk Romanlan- nın Unutulmaz Yazarlan' köşesınde A. Ömer Türkeş. Muazzez Tahsin Berkand ve Kerime Nadir'in üslup, amaç ve yarattıklan karakterler bakı- mından aynldıklan noktalan ele alı- yor. MehmetRaufun 28 Mart 1901'de Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan, Halid Ziya'nın 'Aşk-ı Memnu' adlı romanını değerlendirdiği yazıya da yer veriliyor Virgül'de. Dergide bu ay 'Mercek' köşesınde mizah ve arkeoloji mercek altına ya- tınlıyor. Her sayıda olduğu gibi kısa kitap tanıtımlan, yeni çıkan kitaplar, içeriden ve dışandan kültür-sanat ha- berleri de okurlara sunuluyor. rasyonaüye kabul etmelerini istedik. On- lan ikna ettik ve isteğimizi kabul ettiler. '80'lerin hemen başlanndan itibaren bi- zim 'grup' müthiş çalıştı. Birçok üyemiz (elbet yabancı dil bilenler) bu uluslara- rası platformda çok etkili oldu. Ulusla- rarası bir tek toplantı yoktur ki. Türk ti- yatrosundan söz edilmesin. Bu arada ya- bancı eleştirmenleri Türkiye'ye çağınp bizdeki tiyatroyu izlemelerini. yabancı yaymlarda buradaki tiyatrodan söz etme- lerini sağladık. Dedim ya çok faaldik... Şöyle bir şey anımsıyorum ve çok hoşuma gidiyor: So- ğuk savaş yıllannda Federasyon Genel Kongresi'nde, yönetim kurulu seçimleri oylamayla yapılıyor. Kongreye kaç ülke katılmışsa (diyelim 60 ülke) 60 oy Ame- rika Birleşik Devletleri'ne, 60 oy Sov- yetler Birliği'ne çıkardı. Herkes bu den- geyi kollardı. Ondan sonraki en yüksek oyu mutlaka Türkiye alırdı. Sen de için- deydin, anımsarsın, hepimiz müthiş he- yecanhydık. Türkiye'de tüm gazetelerde tiyatro eleş- tirisinin yer alması için her yola başvu- ruyorduk. Dernekleştikten sonra TEB'nin kurumsallaşmasına ağırlık verdik. Genç- lerin yetişmesine olanak sağlamaya ça- lıştık. Bizden birçok genci 'genç ekştir- menler stajı'na yolladık. iki ciltlik 'Ekş- rirmen Gözüyle-Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatro Eleştirisi Seckisi'nı yayım- ladık. Bence en ciddi ve sorumlu ödül- lerden biri olan TEB Tiyatro Ödülleri'ni yerleştirdik. - Peki, TEB başkanbğını bu dönem ne- denbırakün? Z» O. - Yoruldum... Pek asil bir yanıt olmadı, ama gerçek bu. Biraz da başka- lan çalışsın ya da derneğimize taze kan gereksinimi falan gibi şeyler de söyleye- bilirdim. Ama doğrusu bu ki yoruldum. Yıllardır sen de yönetim kurulumuzday- dın biliyorsun. Demeğimizde yalnızca yönetim kurulundaki beş kişi çalışıyor- du. iki yılda bir yaptığımız genel kong- reye bile üyeleri getirtemıyorduk. - 70'lerden bu yana eleştiri yaznorsun. Eleştirmenlik zaman zaman çok tatsıria- şabüiyor, ama bırakmıyorsun. Neden ya- zryorsun? Z.O.-Önce şunu belirteyim. Kültür ve sanata iki sayfa ayıran Cumhurryet ve Ra- dikal dışında, hiçbir gazetede tiyatro eleş- tirisi yok. Geriye dergıler kalıyor ki on- lann sayısı da çok az. Mıllıyet Sanat der- gisinde tiyatro eleştirisine yer veriyoruz. Çalıştığım Milliyet'tegeçen yüa dek sa- nata tam sayfa aynlırdı. Şimdi yanm say- fa aynlıyor. En uzun yazı yanm daktilo sayfasını biraz geçebilir. Ona da tiyatro eleştirisi demeye dilim varmaz. Tiyatro üzerine yazmayı sürdürme- min nedenlerini şöyle sıralayabilirim: Ti- yatro tutkumdan vazgeçmediğim için... okurlanma, okumaktan tat alabilecekle- rebiryazı sunmak için... Bugüne deksa- vunduğum değer ölçülerine sahip çık- mak, bu değer ölçülerini desteklemek, yaymak, paylaşmak ve yüceltmek için... Çorak bir ortamda bu değerlerin yok sa- yılmaması, küçük de olsa, bir tanıklık bı- rakabilmek için... Okurlara, tiyatro sev- gisini, sevineini, saygısını, tutkusunu, coşkusunu geçirebilmek, yazımda yara- tabildigim imgeler aracıhğıyla kendi ya- şamlanyla tiyatronun örtüşebileceğini gösterebilmek için... Buna 'seyirci ve okurla, tiyatro arasında köprû olmak'da diyorlar... Okurlanmı dürtüklemek, ha- rekete geçirmek, merak ettirmek, kuşku- landırmak, neyi niçin sevdiğiru niçin sev- mediğini ona işaret edebilmek. söylemek ıstediklerimi izlediğım bir oyun aracıh- ğıyla söyleyebilmek için... 'Her o\ıınu yazamryorum' - Izlediğin her oyunu yazıyor musun? Z. O. - Hayır, yazmıyorum, yazamıyo- rum. Bunun nedenleri var. Bu oyuna git- meyin, sizi aldatıyorlar, yalan söylüyor- lar, bu yapay, ucuz, ikiyüzlü, kolay tüke- time teslim olmayın diyemeyeceğim için. Ülkemde tiyatroculann hangi koşullarda, hangi güçlükler, sorunlar, maddi ve ma- nevi baskılarla boğuşarak bir oyun çıka- rabildiklerini bildiğimden ve bunu bildik- ten sonra fazlasıyla ağır basan 'hoşgö- rü'den kendim bile tedirgin olduğum için... Bunun sonucu bilgi ve bırikimime, evrensel değer ölçülerime ihanet etmek- ten korktuğum için. - Bugün eleştiri alanmda "60'lardaki, '70'lerdeki dinamizminden söz edemiyo- ruz. Nedir bugün eksik olan, değişen ne? Z. O. - Sevgili arkadaşım, asıl değişen değer ölçülerimiz... 'Köşeyidönmenin'en büyük erdem sayıldığı, insan ilişkilerini dahi şiddetin yönlendirdiği bir dönemde- yiz. Şu son otuz yıla baktığımızda, için- de yaşadığımız politik, ekonomik, kültü- rel süreçlere paralel olarak her geçen gün. toplumsal yaşantımıza ve basınımıza da- ha çok sansasyon, daha çok magazinleş- menin egemen olduğunu görüyorum. Son yıllarda hızla dallanıp budaklanan tele- vizyon kanallanmız ise yine bu gelişme- ye paralel olarak 'rating' özürlü. Tiyatro eleştirisine 'Büyük Medya'da talep yok. Bir mankenın ya da pop şar- kıcısının bir oyun hakkında söyledikle- ri, eleştirmenin düşüncelerinden daha ge- niş yer buluyor... Ama bu böyle diye vaz- geçmek yok. Ne yapıp yapıp, eleştiri ve tartışmayı yaşama geçirmemiz gerek. 'Okuflu' eleştirmenin yetişmesı, Inter- net'te tiyatro sayfalannın açılması ve tüm zorluklara, olanaksızlıklara karşın canlı ve geniş bir yelpazeye yayılmış bir tiyat- ro yaşantımızın olması, bana yine de ge- lecek için umut veriyor... YAZI ODASI SELÎMİLERİ 'Ağaç' "Akşamlan odama çekilirken, 'Hoşça kal ağaç, iyi uykular!1 dediğim,, sabahlan 'Günaydın ağaç!' diye selamladığım yoldaşımdı. Sanki yaşamımda ondan başka kimse kalmamış, herkes birer birer çekip gitmişti." Belki hepimizin hayatında öyle. Peride Celal'in son öykü kitabı, Melahat Hanı- mın Düzenli Yaşamı'ru bir iki saat önce bitirdim. Yukarıdaki alıntı, o kitaptan, incelikler dolu kitap- tan. öykünün adı "Ağaç". "Ağaç" bir öykü mü? Ama "Ağaç"tan sonra söz açacağım. Peride Celal, hayranı olduğum yazarlanmızdan- dır. Romanlarını, öykülerini her zaman soluksolu- ğaokudum. Bu kitabı da. Oysason günlerde 'oku- ma sanatı'nöan uzak kalmıştım. Bir iki sayfa, bir roman, bir deneme kitabı, sonra sarmıyor, ben de bırakıyordum. Melahat Hanımın Düzenli Yaşamı aldı götürdü. Daha ilk öykü, kitaba ad veren öykü, kınk, duyar- lı mizahıyla etkiledi. "Açık Oturum"da televizyon denen ürkünç ay- gıtın yaşayışımızı nasıl altüst etmekte olduğuna ta- nıklık ettim. Peride Celal mizahı elden bırakmama- ya kararlı diye düşündüm. "Toz Duman" puslar içindeydi, yaşam denen karabasanı anlatıyordu. Ada'nın ılıman iklıminde her şey karardı, kirlendi. Katherine Mansfietd'a ya- raşır ustalıktı bu öykü. "Karşılaşma"da çıplak gerçeklik irkiltici. '7ste/e"yegelince, Peride Celal'in atmosferçiz- medeki o şaşırtıcı yazariığı karşıma çıktı yine. Bu öykünün bazı tasvirlerine büyülendim. O yıllan, is- keleyi, Moda'yı az buçuk biliyorum. Ben de sanki öyküdeydim, yazaria birtikte insanlan, öykünün in- sanlannı izliyordum... Ama "Ağaç" vurdu. Vardır öyle unutulmaz öy- küleri Peride Celal'in; "Çukur"u, "Koşucu"yu, "Ada"y\ asla unutamam, yıllar geçer unutamam. ^ ç Bir öykü mü? Yaşadıklanmızın ta kendisi mi? Ha- yat üzerine o kadar tedirgin bir mektup mu? Bel- ki de direniş, kendi kendine var otabilmek; bize ayak- ta kalışın sımnı veriyor. Beş altı sayfaya bütün yaşam sığdınlabilir mi? Peride Celal, "Ağaç"ta sığdırmış. Bir 'şiir' billur- laşması içerisinde. Peride Hanım'ı tanıyorum, evini, ağacı biliyo- rum. Ama öyküdeki anlatıcıyı, öyküdeki ağacı bam- başka hissettim. "Çayımı karşısında içerdim. 'Meıtıaba ağaç!' di- ye, kıvançla selamlardım onu. Yapraklan inceden inceye hışırdayarak karşılık verirdi. Karanlık, düş- man bir dünyada ağaç, sevgiydi. Herkesten uzak- laşmıştım. fnançlanmı yitirmiştim. Yalnız ağaçla birbirimizi sevdiğimize inanıyordum." Yeri mi değil mi, kestiremiyorum, ama size söy- lemek isterim Peride Hanım: Ağacınız gibi, ben de sizi çok seviyorum. Daha tanışmadığımız günlerde başladı bu sev- gi, bu aşk. Gecenin Ucundaki Işık'm sayfalan ara- sında mutluluklar gezisine çıktım. Üç Kadın, elim- den bırakamadığım romandı, kim bilir kaç kez ye- nkJen okudum. Güz Şarivsı'nm insanı yaralayan bö- lümleri, bende gönül iyileşmelerine evrilmişti. Sonra tanıştık. Çok yıllar geçti. Evinize ilk geli- şim. Evet, çok yıllar geçti. O geceyi size saniyesi saniyesineanlatabilirim. Nasıl heyecanlanmtştım, eserlerini kıvançla okuduğum bir yazann tam kar- şısında oturuyordum sofrada! Hepsi inanılmaz günlerdir, Burgaz, Valikonağı Caddesi, Etiler. arada bir birlikte, ikimiz, Vedat Ho- ca'ya, Vedat Günyol'a gidişlerimiz... Sizinle ko- nuşmak, sizi dinlemek, sizinle hepsi coşkun ge- çen saatler... Inanın bana Peride Hanım, güzel şeyler de ya- şadın mı diye sorsalar, ben nep onları söylemek isterim. Sizi ve kitaplannızı. Takvimde IzBırakan: "O adamı, çocuğu anlat. Sokaklarda, bahçeter- de, yol boyunca fısıltılaha uçuşan sözcükler, yan ölü çamlann tepelerinden, damlann üstünden uçan martılann iniltili bağınşlanna kanşmalı." Pe- ride Celal, Melahat Hanımın Düzenli Yaşamı (Toz Duman "dan), Can Yayınlan, 1999. Artemis Sanat Merkezi'nden 'Osmanlı Sanatı Günü' • Kültür Servisi - Artemis Sanat Merkezi Osmanlı devletinin kuruluşunun 700. yıldönümü nedeniyle 17 Nısan tarihinde Osmanlı Sanatı Günü düzenleyecek. Saat 11.00-14.30 arasında gerçekleşecek etkinlikte: Prof. Dr. Oktay Aslanapa 'Osmanlı Kültürünün Avrupa'ya Etkısi', Prof. Dr. Ara Altun 'Iznik', Doç. Dr. Zeki Sönmez 'Ishak Paşa Sarayı', Prof. Dr. Selçuk Mülayim 'Mimari Süsleme', Yard. Doç. Dr. Fulya Eruz 'Halının Hikâyesi', Emine Naza Dönmez 'Padişah Portreleri' konulannı ele alacaklar. (232 09 20) 15. GençlîkGünleri • Kühür Servisi - Istanbul Şehir Tiyatrolan'run düzenlediği Gençlik Günleri'nin on beşincisi 5-15 Mayıs günleri arasında gerçekleşiyor. Tiyatrodan sinemaya, konserden sergilere, söyleşilerden atölye çalışmalanna kadar geniş bir etkinlik alanı oluşturan Gençlik Günleri, Kadıköy Haldun Taner, Üsküdar Musahipzade Celal, Fatih Reşat Nuri ve Gaziosmanpaşa sahnelerinde yapılacak. Hilmi Zafer Şahin'in sorumluluğunda gerçekleşecek etkinliklere katılmak isteyen grup ya da kişilerin 19 Nisan'a kadar Şehir Tiyatrolan'na başvurmalan gerekiyor. 246 06 28-29. 'Nakden Tarih' sergisi Ankara'da • Kühür Servisi - 'Nakden Tarih-Osmanh'dan Günümüze Kâğıt Para Sergisi', Ankaralılarla buluşuyor. Tanzimat'tan günümüze uzanan 160 yıl içinde Osmanlı devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin piyasaya sürdüğü kâğıt paralar, nümismati bakış açısının dışında, kullanıldığı dönemleri yansıtarak izleyiciye sunuluyor. Aralannda şimdiye kadar hiç sergilenmemiş parçalann da bulunduğu 162 kâğıt para, 10 dönem içinde, kendi dönemlerini çağnştıran görüntü, obje ve müziklerle ele alınıyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Osmanlı Bankası ve Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın ortak çalışması olan 'Nakden Tarih' sergisinin küratörlüğünü Edhem Eldem, tasanmını Bülent Erkmen üstleniyor. 15 Mayıs'a kadar sürecek olan sergi Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nin B Galerisi'nde gezilebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle